Ahmed Mithat Efendi’nin, yazınımızda polisiye romanın ilk örneği sayılan Esrâr-ı Cinâyât (Cinâyetlerin Sırrı) romanı, hem sürükleyici konusu, hem de yazarın kendisine özgü anlatımıyla dikkati çekmektedir. Bir gazetenin cinâyet haberiyle başlayan; zekî ve becerikli müstantik (polis detektifi) Osman Sabri, kılık değiştirme ustası olan yardımcısı Necmi ve kendisini halkın sesi olarak gören gazetesi yazarının çabalarıyla, yüksek düzeydeki bir görevlinin koruduğu kalpazan çetesinin ortaya çıkarılmasıyla sonuçlanan yapıt, yayımlandığı dönemde olduğu kadar bu gün de ilgiyle okunacak bir ustalıkla kaleme alınmıştır.
Esrâr-ı Cinâyât: Ahmed Mithat’ın, polisiye roman türünde de usta bir yazar olduğunu kanıtlayan ürünü.
Ahmet Mithat was an Ottoman journalist, author, translator, and publisher during the Tanzimat period. In his works, he was known as Ahmet Mithat Efendi, in order to distinguish him from the contemporary politician Midhat Pasha. Ahmet Mithat Efendi adopted his name in homage to Ahmed Şefik Midhat Pasha, with whom he had been associated professionally, serving as an official and newspaper editor in Midhat Pasha's Vilayet of the Danube.
He was a prolific writer, with more than 250 of his works having survived to the present day. In 1878, he began publishing a newspaper entitled Tercüman-ı Hakikat (Interpreter of Truth). Prior to this, he was a contributor to Basiret, a newspaper published between 1870 and 1879. His editorship and publication of Olga Lebedeva's translations of Russian literature into Turkish served as an introduction of Tolstoy, Lermontov, and Pushkin to Turkey's readership. Additionally, he was a patron and teacher to Fatma Aliye, one of the most renowned female Ottoman authors.
Ahmed Mithat Efendi Turk edebiyatinda hakkettigi yere henuz gelememis cok basarili bir yazardir bence. Romanlarindaki konularin cesitliligi ve ustaligi ovguye degerdir. Polisiye tarzindaki bu romani cok basarili bir ornektir. Tek kusuru meddah tarzi ara anlatimlari.
This book is able to run rings around of Agatha Christie in detective stories.The story is setted perfectly and professionaly ..it is translated from old Turkish to new Turkish.The only mistake is not being translated successfully in my opinion.Otherwise It does worth to be read...
Yani gerçekten ne oldu anlamadım kitabın başları gerçekten çok heyecanlı sherlock kıvamında bir polisiyeyken birden ağır bir entrikaya ve saçma bir sona eğrildi. Yinede benim için güzel bir okuma oldu.
Boğazı Karadeniz'e bağlayan yerde kanlı kaya denen kayanın üstünde üç kişinin cesedi bulunur. Birisi seçkin sınıfa ait bir kadın diğer ikisi ise kefalonyalıdır. Etraftaki herşey oldukça pahalı ve kadının üstündeki mücevherlerle dokunulmamıştır. Kadın bir kama işe öldürülmüş ancak lama kadının üstünde bırakılmıştır. Diğerleri ise kurşunla öldürülmüştür. Sofrada en az 8 kişilik yer vardır. Bir de isimsiz bir mektup etrafta düşmüştür. Müfettiş osman sabri efendi vakayı ele alır. Mecdeddin paşa da durumla ilgilenmektedir ve gazeteci (ismi yok) cinayeti aydınlatmanın peşine düşerler. İkinci bölümde ise intihar süsü verilmiş bir cinayeti araştırıyorlar. Kitapta dönemin adalet sistemine, basın ve yayın organlarının devletle ilişkilerine, basın özgürlüğüne, polis departmanlarının işleyişlerine değinilmiş.
Dili hakkında söylemem gereken şey ise günümüz türkçesi yalanı. Bir kere şu an böyle bir türkçe konuşmuyoruz. Kesinlikle sürekli eski kelimeler var. Günümüz türkçesi dedikleri 20 li yıllar türkçesi mi merak ettim. Çeviri bu yönüyle berbat ve gereksiz. Sanki bazı kelimeleri günümüzdeki kullanımlarıyla yazdık ama nedense polis dedektifi ya da gazeteciyi türkçe olarak yazamıyoruz demişler. Bir süre sonra okudukça dile aşılıyor ve akıcı hale geliyor. Ama yine de günümüz türkçesi değil.
"Uğursuz lakapla kirli olan zavallıların kalpleri simsiyah kararmış zannedilmemelidir.."
konu güzeldi ama olayı durdurup bilgi vermemiş olsaydı daha iyi olurdu. Kanlıkayalar'ı araştırıp hakkında bilgi sahibi olmama da vesile olduğunu söylemek isterim, okuduğuma pişman değilim ilk cinayet romanımız sonuçta:)
The difference between the principles of public-private law, the ottoman executives never being familiar to the newly accepted western criminal procedures of law (who are still existed ironically) and a mysterious murder needed to be clear up.. I think reading Ahmet Mithat is the most considerable way to scorn modern authors of crime novels in Turkey:)
Sesli kitap olarak Kamran Usluer, Sener Sen gibi oyuncularin sesinden dinledim. Dinlemeniyi oneririm. Olayi tam anlamiyla yasiyorsunuz. Etkileyici.
Roman genel itibarla cok etkileyici. Tersine yazilan mektuplar, Sherlock Holmes gibi detaya inen bir polis memuru, kiliktan kiliga girebilen bir polis memuru... Etkileyici bir kitap. Okunmasini oneririm.
Anlatım yoğunluğunu, arada durup felsefe yapmasını zaman zaman tespitlerini ve illaki kavramlar üzerine (adalet, suç, intihar, kamu hakuku vb.) zamanına göre güzel yorumlar yapmasını çok beğendiğim bir kitap oldu. Bugün hala bir değeri var...
Dönemin adalet sistemine ışık tutan ve balık baştan kokar misali yolsuzluğu(muzu)n nasıl zaman ve mekândan bağımsız biçimde en yüksek derecede topluma musallat olduğunu 19. yy sonlarındaki İstanbul bağlamında çok sürükleyici bir gizem eşliğinde anlatan usta işi bir polisiye romanı.
Sadeleştirilmiş olmasına karşın, metnin içinde kaybolduğum zamanlar oldu, ama döneminde yazılmış olan ve günümüzde de bizlere ışık tutan kurgu ve sorgulamalari sahiden etkileyici.
“Ah şu insanlar muhtaç oldukları kadar düşünce sahibi olsalar da binlerce yiğit zindanlarda çürüyeceğine topluma yarayacak hizmetlerde bulunsalar olmaz mı?”
İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan klasikler serisinden kitabı okudum. 455 sayfa ve 5 bölümden oluşan kitabın sadeleştirilmiş dilini beğendim. Olayların işlenişi ve anlatım tarzı gayet güzeldi. Sadece yaşanan cinayetler değil, mahkeme ve sonraki tüm sürecin de tamamen anlatılması, benim açımdan diğer klasik polisiye romanlarından bu kitabı ayrıştıran taraf oldu. Dönemin yargı sistemini incelerken bir yandan da günümüzde de hala olan devlet içerisindeki birimlerin yozlaşmışlıklarına da gözlemleyebiliyorsunuz. Beğendiğim ve okumanızı tavsiye edebileceğim güzel vakit geçirten bir kitap.
Ahmet Mithat’ın romanı (1883/84) • Edebiyatımızda ilk yerli polis romanı olmasına rağmen başarılı eserde olay, 1870 yıllarına doğru İstanbul’da geçer. Romanın oyun biçimine konulmuş şekli, TRT Radyolarında yayımlandı (1976).