"Księga Papugi" jest perską wersją indyjskiego zbioru baśni "Śukasaptati" z XII wieku. Narratorem jest mówiąca papuga, która każdej nocy opowiada swojej pani Chodżeste pouczające przypowieści, by odwieść ją od zdrady małżeńskiej pod nieobecność kupca Majmuna.
Ziya' al-Din Nakhshabi was a 14th-century Persian physician and Sufi living in India. He died in 1350.
According to a statement in a manuscript now at The National Library of Medicine, Nakhshabi himself transcribed and illustrated a Persian translation made of a Hindi version of a Sanskrit treatise on sexual hygiene.
There are 5 full-page miniatures painted in a variety of opaque watercolors with gilt and two half or three-quarter miniatures, all of a provincial Mughal style typical of north-west India, especially Kashmir, in the 18th century.
No other particulars are known of Nakhshabi.
There are, however, a number of other Persian manuscripts which associate the name Ziya' Nakhshabi or Dhiya' al-Din Nakhshabi with versions of this ultimately Sanskrit treatise on sexual hygiene. And he is also known to have edited and added his own verses to a Persian translation called Tutinama of a Sanskrit collection of 52 tales narrated by a parrot (tuti in Persian) and a nightingale (sharak) to a woman in order to keep her away from a lover while her husband, a traveling merchant, was absent.
Doğu ve hatta dünya edebiyatındaki en köklü geleneklerden biri olan "dünyevi bilgelik masalları" geleneğinin okuduğum en iyi örneği. Buradaki kadar yoğun ve eğlendirici bir alt metin işlenişi ve metnin çerçevesini oluşturan ana hikâyeyle alt hikâyeler arasında böylesine bir âhenk, gördüğüm kadarıyla başka hiçbir masal kitabında mevcut değil. Binbir Gece Masalları, hacmi ve içerdiği birtakım "üst seviye" öyküler icabıyla daha üstün bir eser de olsa Tûtînâme'nin, Binbir Gece'nin yaklaşık 11'de 1'i boyutunda olmasını kendisi için tematik bütünlük yönünde bir avantaj hâline getirmesi ve son çıkan eserin bu kadar derin ve birçok insanî hakikate isabet edebilmiş bir eser olması hakkaten takdire şayan bir durum.
a husband leaves his wife to go on a business trip. during his absence she falls in love with another man. luckily the husband left his oracle parrot named tuti-nama, at home. every evening when the wife is about to escape from the house to join her new lover, the parrot strikes up conversation with her and he tells her a moralist anecdote to which he lets her listen all night long. this continues for a total of 52 nights. this parrot is really something, tuti-nama is his name. and he's an oracle parrot.
Hayalden hakikate uçmakla mahir tûtî kuşun, mecazla işaret ettiği hakiki âlem-i muhabbetin söylencesidir. Tûtînâme, Binbir Gece Masalları gibi, Mesnevî Şerif gibi işarî yolla; kulak verene hayal âleminin ötesinin kapısını aralayan bir masal. Bu şekilde menkıbelere başvurarak hakikatten haber verme öğretisi, tasavvufun Kur'an-ı Mübin'i ve Âlem-i Zişan'ı ve daha üst bir bakışla yaşamın kendisini ve kainatı anlama biçimidir. Kur'an-ı Mübin, hikaye etme amacıyla bahis açmaz Musa ve Hızır'dan. Tabi gaflet boş durmaz, kişiye: "Bu evvelkilerin masallarından başka bir şey değil." dedirtir. Çünkü Mâh-ı Şeker, aşk derdini Müşarîk'e açıp ondan hakikati apaçık duymaya dayanamaz yere çalar Müşarîk'in biçare bedenini ki gaflettedir. Gafil Mâh-ı Şeker'e bilge Tûtî, hakikati mesel ve menkıbelerle anlatır ki bilgeliğiyle gafilin halinden de gafletten de haberdardır. Mâh-ı Şeker şehvetini aşk bilmiş hakiki aşıkını unutmuştur ama nihayetinde aşktan haberdardır zaten aşktan gafil olan hakikatten nasip alamaz. İşbu aşık Mâh-ı Şeker'e hakikat şarabını yudum yudum içirmeli ki sarhoş olup kendinden geçmeye. Velhasıl bizlere de onun sarhoşluğundan bir hakikat yudumu nasiplenme ümidi kalmıştır, o ümitle sayfalarda kaybettiğimiz özü ararız. Özünün peşine düşen bilsin ki Tûtî'ye varmayan yol haraptır.
Uyumadan önce birkaç sayfa masal okunmaz mı? İlaç gibi gelir yorgun zihne, bünyeye... Akıllı ve sahibine sadakatle bağlı dudukuşu Tûtî, sahibi gelene kadar yoldan çıkmasın diye evin hanımını sabahlara kadar masal anlatarak meşgul eder. Kişisel fikrimi soracak olursanız, evin hanımı yüzeyde sadakatsizliğe meyilli gibi dursa da, aslında pek gidesi de yoktur onu beğenen beyzadeye. Yoksa kuşcuk onun aklını tam otuz gün nasıl çelsin, her seferinde soruyor "o hikaye nasılmış, anlat bakalım" diye. Velhasılı kelam, kuş hanımının ve efendisinin yuvasını tatlı diliyle, kıvrak zekasıyla korur. Kelile ve Dimne'de olduğu gibi bol bol "kıssadan hisse" çıkardık yine.. =)
Doğu esintileri ile dolu, okuduğum en tatlı kitaplardan biriydi. Hint ve İran coğrafyasından hikayeler, rivayetler, kıssalar, kıssalardan hisseler.. Kimine aşinayız, kimi bilgece, kimi bugünün dünyasından bakınca absürd.