Fuzuli Bayat, Kadim Türklerin Mitolojik Hikâyeleri adlı bu eserinde; değerlerimizin bir parçası olan Türk mitlerini bir araya getirerek bu mitlerin yalnızca şifahî kültürümüzün bir ürünü olarak değil, aynı zamanda yazılı bir mitoloji olarak da muhafaza edilmesine katkı sağlamıştır. Kadim Türklerin mitolojik hikâyeleri yazılı hale getirilip muhafaza edildikçe, cemiyetimizin fertleriyle bütünleşip onların zihin dünyasında yer edindikçe ve nesilden nesile aktarıldıkça, Türk kültürünü zenginleştiren değerler arasında çok daha kuvvetli olarak yer alacaktır. Tarihî ve coğrafî alanı oldukça geniş olan Türk mitolojisi, Türklerin tarihleri boyunca temas ettikleri toplumların mitolojilerinde de göz ardı edilemeyecek mühim bir fonksiyona sahip olmuştur. Fuzuli Bayat’ın da ifade ettiği gibi; “Mitosları sözlü kültürde yaşatıp bugün tarih sahnesinde olmayan halklar, onların gerçek sahipleri değillerdir. Bu mitlerin sahipleri, onu yazıya aktarıp sonraki kuşaklara miras bırakanlardır.”
Lise yıllarım İskandinav mitolojisi ile ilgilenmekle geçti, güzel bir uğraştı ancak işin acı tarafı Odin'i, Freyja'yı, Thor'u; Ülgen'den, Erlik Han'dan, Oçurman'dan önce tanımış oldum. Bunda şüphesiz Türk mitolojisinin yazılı hale getirilmesinde çok geç kalınmasının ve metinlerde "Oğuz Kağan Destanı"ndaki "ışık" motifini kullanmak yerine dümdüz ışık kullanan edebiyatçılarımızın payı büyük. Sayın Fuzuli Bayat'ın diğer çalışmaları zaten malum, bu konuda saygı duyulması gereken bir yetkinliği var. Kendisi sayesinde bir sonraki neslin Türk mitolojisiyle daha yakından ilgileneceği, ilgilenenlerin ise doğru kaynaklara daha çabuk ulaşabileceği kanaatindeyim. Kitap içeriği olarak ise şunu söyleyebilirim: Kadim Türklerin; Ülgen'den Hacı Bektaş'a, şamanizmden tasavvufa, Yaradılış'tan Ergenekon'a uzanan ve bir oturuşta okunabilen, dili sade, içeriği zengin mitolojik hikayeleri.
Dünyadaki tüm mitolojileri ne kadar iyi biliyorsak kendi mitolojimize - Türk mitolojisine bir o kadar uzağız. Maalesef bunda ülkemizdeki tarihçilerin de, edebiyatçıların da suçu var. Az kaynağa sahip olmamız da kitapların yazılmamasında başlıca etkenlerden. Fuzuli bey güzel kaynak çalışması yaparak Türk mitolojisindeki çoğu hikayeyi bir araya toplayarak dolu dolu bir kitap yazmış. Özümüzü bize aktarmış. Meraklısı olmayan okurken zorlanabilir. Kitabın tek sorunu, konular aktarılırken metin içinde tekrara düşmesi. Harici, bilgilendirici, keyifli bir kitaptı.
Eski Türklerin zengin mitolojik hikayeleri vardı ancak göçebe yaşam stili nedeniyle yazıya geçirilmeyerek çoğu unutuldu. Kitapta parçalanmış, birliği bozulmuş mitlerin bir araya getirilmiş halini okuyorsunuz.
Ergenekon, Oğuz Kağan, Türeyiş gibi destanları hepimiz biliriz, en azından duymuşuzdur. Kitapta bunların yanı sıra benim ilk kez duyduğum ve oldukça şaşırdığım anlatılar yer alıyor. Ak Ene’nin Ülgen’e evreni yaratma fikrini vermesi, (Ülgen toprağı ve yaşamı yaratsa da onu da yaratan bir mutlak varlığın olduğu kabul edilirmiş, yani Tek Tanrı inancı) Erlik Han’ın göklerden kovulup yer altına inmesi, Oçurman, Çagan Şugut, Umay Ana (Kara Umay-Albastı), Kalgançı Çağı bölümünde ahiret inancının izleri, Ülgen’in yardımcısı ve insanlara ömrün sınırlı olduğunu bildirmekle görevlendirilen ve kötü addedilen Yara Çeçen, Eren Çeçen’in akıllı gelinini almaya çalışması, Tanrıoğulları Temir Boko, Korkut Ata be daha nicesi. Bu kitabı okumadan bu kadar zengin bir mitolojik geçmişe sahip olduğumuzu bilmiyordum.
Türk’le su perisinin çocuğu, Kopuzun mucidi Korkut Ata, atların bakıcısı ve tamgacısı aynı zamanda musikinin Piri Kambar Ata, çiftçilerin hamisi ilk ekini eken, sabanı ve sulama kanalını bulan Baba Dekhan, eski kulağı kesiklerden 99 oldu 100 olsun diyen Bostancı Dede ayağı yere basan mitlerden.
Tanrı katından kovulma hikayesi, Oçurman ve yağmur yağdıran, merhametli, insan diriltmek için Azrail’in ruh biriktirdiği şişeyi kıran Burkut Baba beni çok etkileyenlerden. İnsana ruhu kötü Erlik’in verip Ülgen’in insanı kötü olduğu için yok etmek istemesi ve içini dışına, dışını içine çevirmek suretiyle çözüm bulması aslında insanın özüne ilişkin çok sağlam alt metinler barındırıyor.
"Ulamış bilgisi konusunda zengin uluslardan biri Türkler'dir. Ulamış bilgimizde yasaksevi ilişkileri olmadığı gibi puta tapma yoktur. Derleme betiğini hazırlayan Azerbaycan Türk'ü yazar, Kuzeydoğu Türk Lehçeleri (Altay, Hakas, Tuva ve Yakut vs) cümleleri ve kişi adları olduğu gibi yazmıştır. Kişi adları Oğuz Türkçesi biçimi yazsaydı çok güzel olurdu.
Ulamış bilgimizde yer alan Nuh (Nama) yalvacın (AS) oğullarının adları Altay Türkçesi olarak öğrendim. Keşke o adları Oğuz Türkçesi ses ve şekil bilgileri çerçevesinde yazsaydık. Bu iş anca Nadir Hikmet Kuleli yapabilir. Diğer alternatif olan okuduğum bölümün Kuzeydoğu Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Ana Bilimdalı Başkanı olan Gülsüm Killi hocadan yardım alacağım. Daha sonra öğrendiğim Oğuz Türkçesi biçimleri, Sultanların Tarihi: Tufan'ı yazan Ayça Mutlucan ile paylaşacağım. O da düzenleme yapar.
Rus Slavları'nın dolaylı ve doğrudan ilişkileri sayesinde ulamış bilgilerimize Hristiyan motifleri geçmiştir. Bunları biri de Tanrıoğulları ibaresi altında geçen ölüme meydan okuyan Hamiler'den Burkut Ata, Musa (AS) ile aynı dönemde yaşamış. Burkut Ata, Tanrıoğlu değil Türkler'e gönderilmiş yalvaçlardan biridir.
Oğuz Kağan'ın Müslüman varyantı bence uydurma bir varyanttır. Türk ulusu İslam dini o kadar sevmiş ve benimsemiş ki bu varyantta Oğuz Kağan'ı yalvaç olarak kurgulamıştır. Oğuz Kağan ile Zülkarneyn (AS) aynı kişi olmaz. Türkmen Türkleri (Yaka Türkmenleri), onu Zülkarneyn (AS) olarak düşleyip taşsınısı dikip bedizini Manat üzerine yerleştirmişler. Eksiklerine rağmen okumanızı öneriyorum. İleri ki baskılar bu eksiklerin giderileceğini ümid ediyorum."
Çok karışık duygular içindeyim bu kitaba yorum yazmak konusunda. Yermek hiç istemiyorum ama yemeyin içmeyin okuyun da demiyorum hatta okuyun demiyorum. Önce pozitif ile başlayalım. Türk mitleri, sözlü edebiyat geleneğimiz ve destanlarımız hakkında kapsamlı ve toplu bilgiler içermesi açısından önemli bir çalışma. Türk dünyası hakkındaki çalışmaları ile tanınan yazarın önemli bir çalışması. Bunun dışında mitolojik anlatılarla Türk yaratılış hikayesini anlatması, Oğuz Kağan ve Ergenekon gibi destanlarımız hakkında detaylı bilgi vermesi bakımından önemlidir. Çünkü Orta Asya’da özümüzü oluşturan ve bugün aslında çok da hakim olmadığımız öz kimliğimize ilişkin çok temel bilgiler veRmektedir. Türk mitolojisi bakımından derleme bir kaynak olması açısından önemlidir.
Gelelim negatife; çünkü gerek eserin tamamlandıktan ya da varsa çevirisinden sonra Türkiye Türkçesine hakim bir redaktör tarafından kontrol edilmemiş olması ciddi zaman kaymalarına ve anlatım bozukluklarına yol açmıştır. Ötüken gibi ortalama üstü bir yayın evi için basit bir hata bence. Bunun haricinde akademik bir çalışma olması nedeniyle çok fazla ve art arda bilgi ile dolu olması açısından yer yer okuması/dinlemesi zor olacaktır. Kimi yerlerde aynı hikayeler tekrar tekrar anlatılarak tekrara düşülmüştür. Bu da okumayı zorlaştıran bir diğer faktör. İlgi çekicilik açısından ise, bir seferde açılıp okunacak bir romandan çok ilgiye göre ara sıra kullanılacak bir kaynak statüsünde olduğunu düşünüyorum.
Çok büyük umutlarla aldığım bir kitaptı ama beklediğim gibi çıkmadı. Öncelikle bir satırda kadın denirken hemen alt satırda bayan şeklinde anlatıya devam edilmesine anlam veremediğimi söylemek istiyorum. Yayınevi kaynaklı olduğunu düşündüğüm bu durum bana özensizlik gibi göründü. Çok değerli bir konuda dikkatim dağılmış oldu. Ikinci husus ise mitlerin farklı Türk boylarında anlatılışı, benzerlikten ötürü tekrara düşüldüğü hissini uyandırması. Sağlam bir editasyonla çok daha iyi işlenebilirdi diye düşünüyorum.
Genel olarak bilmediğim bir şey olmadığından da böyle hissetmiş olabilirim. Konuyu merak eden ve ilk okuma yapacaklar için bilgilendirici olacaktır. Sabırla ilerlemekte fayda var.
Türk Mitolojisi ile ilgilenenlerin kesinlikle okuması gereken bir kitap. Türk Mitolojik ögelerini açıklamakla kalmayip türk mitolojisine ait hikayeleri de anlatan eser,birkaç editor hatası dışında gerçekten başarılı.