Ayşenur’un yolculuğu Michael ile tanıştığında başladı. Karakteri sandığı, değişmez bildiği pek çok özelliğinin aslında mizacına yapışmış zehirli sarmaşık dalları olduğunu Michael ile ilişkisinde anlayacaktı. Ve o zehirli sarmaşıkları kişiliğinden, bakış açısından, hayatından sökmenin yolunu öğrenecekti. Geçmişi değiştirerek değil, geçmişten kaçarak da değil, geçmişten anlam çıkararak. Bu ilişkide doğdu kızları Işık. Yolculuğun yeni bir dönemecine girmişlerdi. Geçmiş bir kez daha şimdi oluyordu ve Ayşenur bu kez kızıyla ilişkisinde kendini tanıyordu. Bütün zorlanmaların altından kendisi ve kendi annesiyle ilişkisi çıkıyordu. Çok şey öğrendi bu yolculukta Ayşenur. Nörobilim, felsefe, şiir, mindfulness, tasavvuf içeren limanlara savruldu. Hepsi kendi hikâyesini anlamlandırdı. Mevlânâ’nın sözünde aydınlandı: “Yaralarımız, ışığın içeri girdiği yerdir.” Işığın Yolu, Psikolog Nilüfer Devecigil’den anne baba olmaya, bağlanmaya, geçmişin yaralarını sağaltmaya dair çarpıcı bir hikâye…
Edebi olarak çok zayıf, öykü değilse de vaka çalışması bağlantısını çok zorlanmış buldum. Tarz olarak bana Gülten Dayıoğlu'nun didaktik kitaplarını da hatırlattı. Özellikle "aşı yaptırmamaya saygı duyma" kısmında tamamen kaybetti beni. Daha önceki yorumlarda "regülasyon" ve "regüle etmek" kavramları ile ilgili görüşler verilmiş, katılıyorum. Yanlış bir çeviri ve çok makineleştiren bir kullanım olmuş. Babanın rolünü de ikincil tutması da beni rahatsız etti. Bağlanma ile ilgili verdiği bilgiler, benim de ailemle ilişkilerimi sorguladığı mı bir dönemde bana birkaç soru ile kapı açmış olması hoşuma gitti. Yine de kaynakça mı roman mı, İngilizceden çeviri mi Türkçe kitap mı arasında kalmış zayıf bir kitap oldu benim için.
Bir kurgu dahilinde bağlanma kuramı, doğal ebeveynlik, duygusal düzenleme ile ilgili bilgileri anlaşılır bir şekilde aktaran bir roman olmuş. Romanın olay örüntüsünden çok yazarın bilgi aktarma kaygısının ön plana çıktığı kitaptaki dipnotlardan ve kitabın sonundaki sözlükten anlaşılıyor. Her ne kadar yazarı seneler önce 1 kere görmüş ve konuşmuş olsam da nedense bu kitabı okurken onun hayatını okuyormuşum gibi geldi (belki de öyledir, bir daha yazarla karşılaşırsam mutlaka soracağım).
Akademisyen bir çocuk eğitimcisi olarak kitaba baktığımda hem fikir olmadığım bir kaç nokta var. Mesela bağlanmaya ısrarla bir noktada bağımlılık demesi. Evet bebekler 0-2 yaş arası bakıcıya bağımlıdır, ama bu bakıcı her zaman biyolojik anne olmayabiliyor. 2 yaşa doğru çocukların özerklik ihtiyacı doğuyor ve bağımlılık sürecinin güvenli bağlanmaya dönüşmeye başlaması gerekiyor. Attachment parenting (yazar doğal ebeveynlik olarak çevirmiş ama ben buradaki doğal kavramıyla tatmin olmadım) ile addictive parenting'in ayrımını iyi yapmak gerekiyor.
Kitapta şüphesiz beni en çok rahatsız eden şey Regulation kavramının regülasyon olarak tercüme edilmesi. Tamam kitabın aralarında bu düzenlemeden başka bir şey diyerek kavramın işe vuruk tanımı yapılıyor ama Türkçe psikoloji literatürüne "düzenleme", "öz-düzenleme" "duygu düzenleme" gibi tercüme edilmiş ve alanda böyle kabul görmüş bir kavramın Türkçe'sini reddetmek yerine yabancı bir kelimeyi Türkçeleştirme ısrarı açıkçası beni kitaptan çok soğuttu.
Çocuklarla çalışan uzmanlara ve ailelere okumaları için tavsiye edebileceğim bir kitap, her ne kadar görüş farklılıklarım olsa da.
Kitabı 1,5 sene önce okuduğumda kitaptaki Bağlanma Kuramı ve Mindfulness felsefesinin kendi kişisel yolculuğuma katkısının bu kadar büyük olacağını bilmiyordum. Bu ay Nilüfer Devecigil’den aldığım iki ayrı eğitim sonrasında bugün kitabı tekrar elime alıp karıştırdığımda son 2 yıldır ‘farkındalık’larıma katkısının ne denli büyük olduğunu keyifle gördüm.
Kitabın edebi yanı güçlü değil, sadece bir ‘roman’ olarak değerlendirilirse kesinlikle eksik bir yorum yapılmış olur. Basit bir kurgu ile roman tadında, pek çok psikolojik kuram ve kavramı tanımlamaya çalışan, satır aralarında Doğal Ebeveynlik, Farkındalık ve Meditasyon ile ile ilgili faydalı kavramların altını çizen, tipik kişisel gelişim kitaplarından da bu anlamda farklı olduğunu düşündüğüm çok güzel bir kitap.
Ebeveynlik ilişkisi kitabın ana temasında olduğu için sadece çocuk sahibi kişilerin ilgisini çekecekmiş gibi görünse de, kitap aslında kişilerin kendi ebeveynleri ile kurdukları ilişki ve bağlanma temelini irdeliyor. Kendi çocukluğumuzda ebeveynlerimiz ile kurduğumuz ilişki ve bağlanma şekillerinin (kaygılı, kaçınmalı, güvenli..) bir ömür boyu yaşadığımız tüm ilişkilere (eş, arkadaşlık ve tabiki çocuk ile olan ilişkilere) nasıl yansıdığını farketmek çok güzel bir deneyim.
(Öz)regülasyon, onarmak, default mod vs. tecrübe modu, otomatik pilot, savaş kaç, niyet, farkındalıklı dikkat, sıralı dikkat, beden tanıma, duygu duyum düşünce, (öz)şefkat, çapa ile ana geri gelmek, zihin kasını güçlendirmek.....
İçinde çok değerli bilgiler barındırıyor olabilir ama kurgu olarak çok zayıf. Kurgunun içine bilgi yerleştirilerek herkese psikoloji anlatılmaya çalışılmış tahminimce ama o bilgiler o kadar direkt verilmiş ki, akıcılık tamamen bozulmuş. Psikolog olmama ve psikolojiye yönelik kitapları okumayı çok sevmeme rağmen bu eğreti bilgiler beni aşırı rahatsız etti. Günlük hayatta yaşadığınız bir problemde durup da "kaygılı bağlanmam tetiklendi" demezsiniz. Bunun nedenini fark ediyor olabilirsiniz ama bunu böyle söylemek bana doğalmış gibi gelmiyor. Çok zorlama ve eğreti buldum. Kitabı sırf merakımdan okudum, çok kez bırakmayı düşündüm. Nilüfer hanım keşke değerli bilgilerini bize kuramsal bir kitap olarak anlatsaymış. Roman olarak çok yetersizdi.
Edebi anlamda cok cok zayif bir kitapti. Yazar dogal ebeveynlik, baglanma kurami gibi konulari bir olay kurgusuyla anlatmaya calismis ama surekli bir ogreten insan halleri var. Gercekten roman okurken sinir bozucu oluyor. Esasinda vaka analizlerinden bir kitap yazsa cok daha guzel olabilirmis. Karakterler cok sig. Aysenur psikolog bir adamla evli, kayinvalidesi de psikolog ama evdeki kimse bu kiza sen bir terapiye mi gitsen diye onermiyor bile. Kiz surekli "gozyaslarina boguluyor". Kitap boyunca bir sayfada belki 10 kez tekrar eden regulasyon kelimesinden cok rahatsiz oldum. Elbet psikoloji alaninda bu kelimenin Turkcesi vardir ya da ihtiyac varsa bulunmalidir. Bunu da en iyi meslek sahipleri yapacaktir. Guvenli baglanma ile ilgili hicbir sey okumamis olsam belki daha cok etkilenirdim ama su haliyle kotu bir edebiyat denemesi olmus ne yazik ki.
Kitap hayata duygu ile iç huzurla mutlulukla yaklaşan herşeyi sevgi dili anlayış ile aşmaya çalışan için yazılmış bir roman bir nevi yol gösterici çaktırmadan çok ama çok şey kattı bana edebi anlamda sadece puan kırıyorum. Işığımızı yakalamamız o anı doya doya yaşamamız dileğiyle anı yaşamak işte hayat bu 😍
Kitabın değindiği konular, hikaye içindeki bilgiler herşey çok güzel fakat nedense üslup veya akış tam olmamış gibi. Dağ evinden bir ande eve dönüyorlar sanki birşey söyleyecek de söyleyememiş gibi. Olacakmış da olamamış. Eleştirimin amacı bu kadar güzel hikayaye yakışan bir akış olmasını dilerdim.
Bağlanma konusu ve mindfull felsefesi hakkında bilgi sahibi olunmasını içeren bunu da romanlaştırıp okuru sıkmadan açıklamaya çalışan güzel bir kitap. Gebeliğimde okudum ve sanıyorum doğum sonrası da tekrar okumaya ihtiyaç duyacağım.
Anlatılmak istenenler ve dil döndüğünce anlatılabilenler (ki bu kısım sıkıntılı) hayat yolculuğumuza önemli bakış açıları getirme yönünde katkı sunacak nitelikte olsa da bu nasıl bir kurgu, bu nasıl bir edebi dil. Edebi bir okuma olması amaçlanmadan, uzman tavsiyesi olarak bu kitapla yollarım kesişti. Güzel katkıları da olmadı desem yalan olur ama gerçekten yordu.
Bir kadın olarak kendini tanımak ve hayat yolundaki imtihanlara farklı bir perspektiften bakabilmek için çok güzel bir kitap. Bağlanma ve güven konusunda psikolojik bilgileri bu kadar kolay anlaşılır hale getirdiği için yazara teşekkür ediyorum. Işığın yolu kendi ışığını bulmaya niyet etmiş olan herkesin mutlaka okuması gereken kaynak.
Bu kitap, kapağında roman yazsa da bir roman değil. Edebi açıdan keyif almak gibi bir beklentiyle okumadım. Tek arzum bir ebeveyn olarak ilişkilerde bağlanma şekillerimiz (psikologların gayet iyi bildiği kaçınmalı bağlanma, karmaşık bağlanma, kaygılı bağlanma biçimlerini kastediyorum) hakkında bilgi sahibi olmaktı. Bir bebeğin/çocuğun annesiyle kurduğu ya da kuramadığı bağ, ömrü boyunca tüm ilişki kurma biçimlerini etkiler miydi? (Freud'dan bu yana bildiğimiz gibi) Bal gibi etkilerdi. Bu gözle bakıldığında öğretici bilgiler barındıran bir kitap yazmış Nilüfer Devecigil, özellikle psikolojinin temel dinamiklerinden bihaber olan okuyucular için:) Roman kurgusu içerisine okuyucusuna öğretmeyi hedeflediği bilgileri serpiştirmiş.
Bir anne, bir ebeveyn olarak çocuğumuzla ilişki kurarken hasar vermemenin mümkün olmadığına inananlardanım. İnsan varoluşu, eksiklerle, boşlukla başlar. Anne karnından ayrılış, travmaların ilkidir. Dünyaya geliş, acıyla mümkündür. Mükemmel anne olmaya çalışmak, anneliğimi kişisel gelişim kitaplarına göre dizayn etmek benim tarzım değil, galiba. Bu yolda, okumaktan hiç vazgeçmeyeceğim tek bir kitap var: gelişen ve büyüyen kızım.
Nilüfer Devecigil de benzer bir şey söylüyor modern çağın annelerine: Çocuklarınızın davranışlarını okuyun. 'Anne, bebeğin/çocuğun değişen ihtiyaçlarına kulak kesilmeli ve çocuğuyla anda kalmayı öğrenmeli', altın kural bu.
Bir çocuğa ebeveynlik yaparken, geçmişin hayaletleri hep peşimizdedir. Çocukluktan kalma hasarlarımız, eğer kendimize dair farkındalığımız zayıfsa çocuğumuza olan yaklaşımımızı olumsuz etkileyebilir. Çoğu kez evlatlara ebeveynlik diye dayattığımız şey kendi kişiliğimizin sınırları ve arzularımızdır. Fransız filozof Deleuze 'çocuklar siyasi tutuklulardır' derken belki de tam da buraya işaret etmektedir. Çocuklarımızı özgürleştirmenin yolu ise öncelikle kendimizi özgürleştirebilmekten geçer.
'Işığın Yolu', özgürleşme yolunda faydalı olması temennisiyle, özellikle küçük çocuğu olan ebeveynlere tavsiye olunur.
Bağlanmayı, ebeveynliği, ilişki ritmini bir kurguya yedirilmiş haliyle en iyi okuyabileceğiniz kitaplardan. Roman kahramanının içsel yolculuğunda zaman zaman kendinizi, zaman zaman yakınlarınızı görüyor ve daha iyi anlıyorsunuz. Nitekim Sokratese de göre, bir şeyi bilmenin en iyi yolu onu anlamaktır :) Bir alanda bilimsel bilgiye boğulmuş haldeyken onu kurgulaştırıp okuması daha kolay hale getirdiği için yazarı kutluyorum, zira hiç kolay bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bazen söylenenler aynı kalsa bile söyleniş biçimi fark yaratabiliyor. Bu kitap da tam olarak onu başarmış!
Kendim de alandan olmama rağmen pek çok yeni şey öğrendim, bu beni çok mutlu etti! Şimdi sıra öğrendiklerimi küçük küçük uygulamaya geçirmekte, yaşamıma yedirmekte. Hepinize " ilişkilerinizde incindiğiniz gibi ilişkilerinizde iyileşmeyi de deneyimlemeniz" dileği ve işe bu kitabı okuyarak başlamanız önerisiyle...
Kitabı roman düşünüp okursanız abartılı karakterleri ve zaman zaman romantik film izliyorcasına klişelere bulanmış kurgusu nedeniyle sıkılabilirsiniz. Ama yazar direkt bağlanma kuramlarını anlatsaydı o zaman da kitap bu kadar popüler olmazdı. Yine de ebeveynlik, ilişkiler, güven ve bağlanma üzerine söyledikleri düşündürücü bilgilerden dolayı okunabilir.
Çok beğendiğim, yok artık dediğim, saçma bulduğum, bu ne kadar da mantıklı bir yaklaşım dediğim çelişkilerle dolu bir kitaptı. Her şeye rağmen faydası oldu. Regüle etmek gibi bazı terimleri görmeme ve araştırmama sebep oldu. Bu kitap benim açımdan, çok başka kapılara açılan koridor oldu.
Bağlanma sürecini; güvenli bağlanmayı yaşayamamış birinin kendi çocuğuyla güvenli bağlanmaya çalışması üzerinden anlatılan öykü zorlama geldi biraz. Edebi kaygıyla yazılmamış bunu fark etmek için otorite olmaya gerek yok elbette ama yine de daha başarılı bi hikaye olabilirdi Kitap sayesinde öğrendiğim terimler elbette kıymetli (doğum anının yaşamı etkilemesi olayı hep kafamı kurcalayan bir mevzu burda da değinilmiş. Bunu gerçekten araştırmak istiyorum) ancak bazı noktalar özellikle aşı konusu ya da demir takviyesi konusundaki aşırı reaksiyon, ek gıdaya geçiş noktaları çocuğu kendi düzenlerine uydurma çabaları biraz rahatsız edici geldi ancak sonrasında bunun yazarın savunduğu yaklaşımla ilgili olduğunu öğrendim. Ebeveyn çocuk ilişkisi konusunda yazılmış kitaplar sıralamamda gerilerde yerini aldı 👎🏻
Hayatımız boyunca tüm ilişkilerimizi ve seçimlerimizi etkileyenin bebekliğimizde ebeveynimizle kurduğumuz ilişki ve bağlanma şekli olması inanılmaz. Bu bilgi o kadar kıymetli ki anladığınızda neyi neden yaşadığınızdan tutun da huyum böyle dediğiniz davranışlarınızın bile tohumlarının o zamanlarda atıldığını fark ediyorsunuz. Bir yaşına kadar bebek ile anne baba arasında oluşan bağlanma şekli işte şu an yaşadığınız hayatın temeli.. Ve kararlarınızın da.. Uzun uzun anlatmak isterdim bağlanma çeşitlerini, neyin nasıl sonuç verdiğini ama satırlar yetmeyecek, bence muhakkak okumalısınız.. Özellikle de küçük çocukları olan anne babalar, ya da kendi iç yolculuğunu keşfe çıkanlar..
Son zamanlarda kulağa çok sık çalınan bağlanma konusunu bir çift ve çocuklarıyla öyküsüne yedirerek anlatmış Nilüfer Devecigil. Bu kısmı kitabı kolay okunur hale getirmiş. Alan dışından meraklı okur için çok iyi bir giriş kitabı olabilir. Belki bir uyarı yapmak gerekebilir kitapla ilgili; eğer çocukluk döneminize yönelik kompleks travmalarınız varsa tetiklenebilir. İstediğiniz gibi ilişki kuramadığınız, sevgi alamadığınız uzak bir anne/baba ya da sizin sınırlarınızı ihlal eden, sizi ihmal eden bir anne/babanız varsa terapi ihtiyacınızla sizi yüzleştirebilir.
"her şeye her an başlanabilirdi. Yapılması gereken tek şey, etraftaki yaşamı duymaktı, koklamaktı, dokunmaktı, görmekti, tatmaktı." Hayata, kendinize dair bildiklerinizi anlamlandırma yolunda çok aydınlatıcı, vurucu bir kitap. Kendinizden bir şeyler bulursanız içinde kaybolabilirsiniz. Erih Fromm "Sevme Sanatı" ile birlikte okunmalı...
Bağlanma, mindfullness v.b. kavramları bir kurgu eşliğinde anlatan, kendim için çıkarımlar yaptığım, zorlanmadan okuduğum bir kitap. Tamamen roman gibi düşünüp okursanız zevk almayabilirsiniz. Romanlaştırılmış bir kişisel gelişim kitabı aslında. Yeni ebeveynler için çok faydalı olacak bilgiler var.
İsmi ve kapak tasarımı nedeniyle spiritual bir kitap gibi görünse de değil. Psikolojideki bağlanma yöntemlerini bir hikaye üzerinden okuyarak basit bir dille anlamak mümkün. Bu nedenle roman olarak da değerlendirmemek gerek.
Güvenli bağlanma konusunda benim gibi kulaktan dolma bilgilere sahip, aynı zamanda içten içe bu konuyu merak eden bir yönü olan, fakat daha önce hiç araştırmamış veya derinlemesine bilgiye sahip olmayanların, konuya giriş yapması açısından oldukça faydalı ve akıcı bir kitap. Okuyan herkesin hemfikir olduğuna inandığım nokta, kitap edebi eser kaygısı ile yazılmamış, didaktik bir dille belli bir konuyu okuyucuya öğretme kaygısı ile yazılmıştır. Bu nedenle roman okuma niyeti ile kitaba başlayıp, konuya ilgisi olmayan kişiler kitabı sevmeyeceklerdir. Neden bu kitabı okumalıyız derseniz: 1- Hamile ya da anne iseniz çocuğunuzla bağlanmanızda geçmişinizin, özellikle de annenizle olan bağlanmanızın bugün ebeveynlik yönünüzü nasıl etkilediğini öğrenmek için 2- Mindfulness kavramları, tai chi gibi kavramlara aşinaysanız fakat araştırıp bilgi edinmediyseniz ama merak ediyorsanız 3-Kendi iç yolculuğunuza çıkma niyetiniz var ise nereden başlayacağınızı bilemiyorsanız 4-Bunların hiçbiri değilse, sadece bir birey olarak annenizle bağlanma türünüzün güvenli mi güvensiz mi olduğunu anlamak, bu bağlanma türünün bugün hayatımızı nasıl etkilediğini anlayabilmek için.
Psikolog Nilüfer Devecigil tarafından kaleme alınan Ayşenur ve Michael’in birliktelikleri üzerinden bağlanma kuramı dahilindeki bağlanma tiplerini ve bunların altında yatan sebeplere değinen bir roman. Kitap psikoloji literatüründe yaygın kabul görmüş bağlanma kuramını bir kurguyla genel okuyucuya hitap etme misyonuyla yazılmışsa da, maalesef, ikisinin de hakkının tam olarak verilebildiğini düşünmüyorum. Yer yer hikayenin akışını durduran ve bir amaca hizmet etmeyen bölünmelere derinleşmeyen flashback’ler eklenince ben mi bir şey kaçırdım acaba diyerek 1-2 sayfa geri gittiğim çok oldu. Bu geri dönüşlerin bazılarına ise anlatım bozuklukları sebep oldu. Önceki bir yorumda bahsedildiği gibi gerçekten de yer yer ingilizce yazılıp sonradan türkçeye çevrilmiş bir kitap izlenimi aldım, kaldı ki yazar böyle bir yöntemi tercih etmiş de olabilir. Bunda bir sorun görmemekle birlikte özensiz olduğu için anlatım bozukluğu yaratmasını dikkat dağıtıcı buluyorum.
Ayşenur ve Michael’in ilişkisinin merkeze konarak bağlanma kuramı anlatma misyonunda bir hatta belki de iki nesil öncesine yer verilmesi beklenen bir şeyken yan hatta ana karakterlerden bazıların zayıf işlendiğini düşünüyorum. Ayşenur’un babası biraz daha fazla ilgiyi hak ederken, arkasında büyük bir trajedi yattığı aşikar olan Ayşenur’un teyzesinin hikayesine bir göz kırpıp çıkılması Ayşenur’un ve dolayısıyla okuyucunun tetiklenip bir köşede bırakılmış hissi yarattı. Tüm bu sebeplerle bu kitaba bağlanma kuramının özetini içeren bir kurgu olarak bakabiliyorum. Konuyla ilgilenenlerin Amir Levine ve Rachel Heller’in kitabı olan “Attached” / “ Bağlanma” kitabına bakmalarını tavsiye ederim.
Kitaptan bana kalansa, Michael’in kendiyle yüzleşmelerinden çıkardığı bir sonuç oldu. “… anlamanın sonradan gelmesinin haksızlık oldu��una karar verdi. Böylece hayatı tersine çevirmek istedi; önce anlayacak, sonra tecrübe edecekti. Oysa hayat asla böyle işlemiyordu.”