Sevişmeyi 27 yaşında öğrenen, bir daha hiç unutmayan, peygamber adayı bir fizikçinin ibret dolu hikayesi. Bir yeraltı dininde çalışan, birinci peygamberin sağ kolu, ikinci peygamberin sevgilisi olan, sonunda dinin yönetimini ele geçirmeye karar veren hırslı ve güzel bir kadının ibret dolu hikayesi.Ödlek ve puşt bir yazarın ibret dolu hikayesi. Kült bir kitap okuduğunu düşünen okurların ibret dolu hikayesi.
Cem Akas (born 1968) is a Turkish novelist, who was born in Mannheim, Germany. He was educated in Turkey and the United States in Chemical Engineering (BSc), Political Science (MA) and Turkish History (PhD). He has worked for Yapi Kredi Publications, Istanbul, between 1992 and 2004. In 2004 he left YKY and formed his own publishing group: G Yayin Grubu.
"Edebiyat iyi ki var!" dedirtti 7. Cem Akaş'ın zekice yazılmış metinlerini okumayı da özlediğimi fark ettirdi.
Bölümleri bölümlerinin, karakterleri karakterlerinin habercisi olan roman diye kodladım kafamda. Tıpkı bir peygamberin "bir dinin habercisi" olması gibi...
Benim için saklı kalmış keşfedilmemiş yani bundan önce hiç okunmamış bir yazarın daha "işte buradayım!" diye ortaya çıkmasından büyük mutluluk duymaktayım. Yeni yani tanışıyoruz, yavaş yavaş sindire sindire ve hiç kopamadan. Kurmaca/gerçek, yazar/ karakter ilişkilerinin bu kadar derinlikli inceden anlatımı her zaman gözümüze değmeyebilir, deydi diyelim; kafaya ulaşmayabilir, hadi oraya da ulaştı kalbe inebilir mi? Her zaman değil. Ben şimdi nasıl unutayım Hakan'ı Yağmuru ve manifestoyu ve Nisan'ın şiirlerini. Her cümleyi saymazsam iyi; acaba 7 kelimeden mi mürekkep diye. Mürekkebin rengine şimdilik değinmiyorum. O bir sonraki okumada çünkü. Ama çok şükür kaşığı sol elle tutmaktayım. Ve Kitabı da. Bırakamadan.
"... artık biliyorum ki sen, silinmeyecek bir biçimde içime yerleştin, seni şu andan itibaren hiç görmesem, çölden ya da zindandan asla kurtulamasam bile seni benden hiçbir şey alamaz, koparamaz, ancak nefes alış verişimi durdurabilirlerse engelleyebilirler her nefeste seni solumamı..."
"Her insanın duvarları vardır. Her duvarın gedikleri vardır. İlişkideki dürüstlük, insanların birbirlerine verdiği ve bu gedikleri gösteren haritaların doğruluk derecesiyle orantılıdır."
"...bizim istediğimiz doğru bildiğimizi herkese kabul ettirmek değil ki yalnızca farklı olma hakkına sahip olmak istiyoruz bunu yalnızca bunu kronk dedi ki havanız batsın neler de biliyorsunuz sizin yüzünüzden güzelim efsane durduk yerde didaktik oldu"
"...ile baktım genel durum insanların canı sıkılıyor yüzyıllardır artık kimsenin köklerle uğraştığı yok özellikle bu yirmincisinde bir harala güreledir gidiyor üzüldüm demek artık takmıyorsunuz diye ya da acizsiniz üretmiyorsunuz niye yan yeni bir din çıkmıyor doğru dürüst hayır çıkanları da gördük ama ben dine din demem hesabı peşinde yalnızca bir avuç insan nerede o eski enginarlar cihadlar kardeşim pek oblomovsunuz yv'de reklam kuşağında seyretmedikçe almıyorsunuz aldırmıyorsunuz tersanelerinize giriş ücretsiz gofret ile delalet ve hatta hararet içinde yaşamlarınızı tatbik ediyorsunuz dur sizleri sarsmaya karar verdim yavrularım uyanın eeeh hadi ama bakın size ne getirdim bunu çok seveceksiniz hepsinden çok-tat almayı öğrenin-tat almayı öğrenin-tat almayı öğrenin..."
"İnsan temelde yalnızdır. Üst katlar için kesin bir şey söylenemez."
Romanın sonunu taşkınlıkla bitirmiş olmasaydı bence 5/5. Bu kadar sert aparkatlara gerek yoktu aslında. Çok zekice kurgulanmış bir metin okudum. Çok beğendiğimi söyleyebilirim.
Yazar güzel bir fikir bulmuş, kurguyu yavaş yavaş inşa etmiş, kitabın ortalarında gizemler yavaş yavaş açığa çıkıp, tempo artmaya başlıyor derken sonra nasıl oluyorsa, yazar onca sayfanın üzerine kibrit çakıp, kül ediyor. Bu kadar güzel malzemenin bu kadar hunharca çarçur edilmesine üzüldüm. Bunun sebebi Cem Akaş’ın bu kitabı yayınladığında henüz 24 yaşında olması sanırım. Bu arada kitabın 230 sayfa civarında olmasına bakmayın, satır araları geniş olmasını ve çoğu bölüm yarım sayfalık paragrafları hesaba katarsak 100 sayfalık bir hikaye gibi, sonu acele edilmiş bir hikaye. Bir de kitabı beğenen, Murat Menteş’e tapar diye düşünüyorum.
Yazarın son kitabı “Y” de kütüphanemde, onu da bir fırsat yaratıp okuyacağım. Bakalım bu tespitlerimin sebebi yaş/tecrübe mi, yoksa tarz/tercih mi?
Storytel-İlk Sayfası programı ile Cem Akaş’ı tanıdım ve bu kitabı oldukça merak ettim. Kitabı elime aldığım akşam bitirdim çünkü çok kolay okunuyor, merak uyandırdığı, zaman zaman sarstığı bir gerçek! Ancak kitabın dilinden de kurgusundan da konusundan da hiç hoşlanmadım. Bu kitabı okumuş olmanın bana hiçbir şey katmadığını düşünüyorum. Nasıl olup da bu kadar yüksek puan aldığı konusu da benim için ayrı bir muamma olarak kalacak. Sanırım sorun bende! ☺️
Çok acayip bir roman. Kronk dini, peygamberleri, takipçileri, ikinci peygamberi bekleyen ikincilerin takipçileri, hiçbir şeyden haberi olmayan bir adam, her şeyden fazlasıyla haberi olan bir kadın ve diğer şeyler... Tuttuğum her yerin elimde kaldığı, birleşecekmiş gibi görünen parçaların birbirine hiç uymadığı bir bulmaca okudum sanki. Cem Akaş'ı Y romanı ile tanımış ve çok sevmiştim. Bu romanı o kadar sevemedim ama yazdıklarını okumaya devam edeceğim de bir gerçek. İlginç bir albenisi var kelimelerinin, çekimine kapılıyor insan. Yazarla henüz tanışmadıysanız, bu kitabını değil ama bir başka kitabını mutlaka okuyun derim. =)
İnanılmazdı, acayip bir yolculuktu, bırakamadım elimden. Sona doğru çok sapıttı ve sanki bir an önce bitsin diye yazılmış yerler var hissiyatı uyandırdı. Yine de beni sesli güldüren tek kitap olabilir. Bunun şerefine 5 yıldızı kaptı.
Bu kitabı kimsesiz kitaplar arasında bulmuştum. Acaba bu da bir işaret mi?...
Başı sonu belli olamayan, hikayenin her tarafına gizem katıp sonunda hiç bir yere bağlamayan, karakterlerin tutarsız, olayların dengesiz, ilerleyişin anlamsız olduğu. Araya serpiştirilen aforizmalarla, şiirlerle, "müziklerler" olayın kotarılmaya çalışıldığı bir kitap. Roman desek değil. Zaten kitabın başında senaryo metni olarak hazırlandığı yazıyor. Zaten okurkende metnin romandan çok senaryo atıfta bulunduğunu anlıyorsunuz. Olayı senaryo metni olarak ele alırsakta yavan bir metin. Ne yandan bakarsak bakalım tutarsızlık.
Kitap içindeki yavan esprilerden de bahsetmesem olmazdı. Hem çok farklı bir iş yapıyorum kafasıyla senaryo yazıp sonrada içine yavan yavan espriler koymak neye hizmet ediyor bilemedim. Yaratılan karakter de ayrı falso. Kitabın başında farklı ortasında farklı sonunda farklı tipler var. Bize dönüşüm anlatıyorsa da bu dönüşüm tüm karakterlerde olmaz. Öyle olursa hikaye dengesini kaybeder. Karakterlerin paralel evrenden klonlarıyla mı karşılaşıyoruz anlam veremedim.
oha türkiyede böyle şeyler yazabilen yazar var mıymış dediğim yazar ve kitabı. dostta elime özel basımı geçti, almadım tabi, ama gittikçe okumuş, sonra nette yazar kendi yayınladığı için açıp oradan bitirmiştim. atlaya atlaya okudum aslında, hikayeyi bile bilmiyorum.
Kurgusu, akışı, hikayesi, sunumu, karakterleri ile okuduğum en farklı kitaptı .... Yazarın okuduğum ilk kitabı. Kitabı bitirdiğimde sevip sevemediğime karar veremedim. Üzerine bir uyku çekip sabahına karakterleri, kurguyu tekrar farklı bir bakışla düşünür buldum kendimi..
Farklı olmasının verdiği çekicilikle karışık kuşku sevip sevmediğime karar vermemi zorlaştırıyor ama bir daha okurum diyebileceğim bir kitap. Diğer kitaplarını da okuyacağım sanırım
Beyni ve algıları zorlayan bir kitaptı. Kitap ilk etapta senaryo olarak yazıldığı için, kitabın anlatım dili de normal bir romandan farklı. Kitapla ilgili spoiler veririm endişesiyle çok fazla bir şey yazamıyorum fakat çok farklı bir hikaye ve çok başka bir anlatımla karşılaşacağınızı bilin. Bir sürü cinsellik içeren sahne var ve oldukça da artı onsekiz. bu yüzden bu konuda bir rahatsızlık hissedeceksiniz okumanızı önermem. Yine de keşke okusanız.
Bir kitap tek başına okunduğunda eğer size bir çağrışımda bulunmuyorsa ya da size tek başına konuyu başından sonuna kadar anlamlandıramıyorsa bence çok da başarılı bir kitap değildir. Evet, çok belli ki yazar böyle bir kurguyla birçok şeye, yere göndermeler yapıyor, okuyucusunu da düşünmeye ve bazı şeyleri anlamlandırmaya çağırıyor; lakin dediğim gibi bağımsız olarak bu kitap bunu tek başına maalesef ki yapamıyor. Kitap Dünyam ile tanıdığım bir kitap, kitabı bitirdiğimde de videosunu izleyerek acaba ben mi anlamlandıramadım kitabı diye kendimi sorguladığım o anla birlikte, inceleme videosu sonrasında anladım ki bu kitap için bir arkaplan oluşturulması gerekiyormuş. Kitap sadece okunarak anlamlandırabilincek bir yerde maaleaef değil, yeterli değil bence. Bu arada yazar üslup açısından da çok benim tarzım değildi zaten, ama yine de çok kısa zamanda okunabilecek bir kitap. İyi okumalar...
Cem Akaş uzun süredir okumayı düşündüğüm bir yazardı fakat bu zamana dek fırsat olmadı. Kitap hakkında okuduğum olumsuz yorumlar da bende bir "acaba"ya neden oldu ama o neydi öyle?!
Gizli bir dini tarikat ve bu tarikat içerisindeki taht oyunları etrafında şekillenen bir aşk(?) öyküsü idi okuduğum. Müthiş bir yeraltı eser, soluk soluğa bitirdim!
Yarım bırakmamak için zorladım kendimi. Eğer önceki kitaplarından dolayı yazara karşı özel bir sevginiz yoksa bu kitabı okumak aşırı itici geliyor. Kafası iyi birinin film senaryosu gibi bir kitap.
Bu tarzda ama daha derli toplu ve gereksiz seks sahneleriyle şişirilmemiş bir kitap okumak isterseniz Gültekin Karakuş'un Algı Kalesi kitabını öneriyorum.
Şaşırtıcı, kendince sert, tuhaf bir hımbıllık, aksiyonu yüksek fakat dini anlamda dingin. Kendi içinde sağlam bir kurgu. Sizi sayfalara bağlamayı iyi biliyor. Bir kez daha Burak Albayrak sayesinde sarsıcı bir şey okudum. 6.45 edisyonunu okumam yanlış mıydı bilemiyorum. Çok farklı ve iyi “yayınevlerinin baskıları da var.
24 yaşındaki bir yazarın, -toplumsal ve teknolojik değişiklileri ve dönüşümleri göz önünde bulundurarak söylüyorum- 1992 gibi bugüne göre tarih öncesi bir devirde yazdığı bir ilk kitap olarak oldukça sıra dışı. Yazarın daha sonra yazdığı kitapları merak ettirmesi ise benim için başlı başına iyi bir göstergedir.
Tam olarak sevsem mi sevmesem mi karar veremediğim bir kitap oldu ancak beni sardı. Bazı noktalarda (benim zevkime göre) aşırıya kaçan yerleri de oldu.
Kimilerinin seveceği, kimilerinin nefret edeceği ama pek ortada durulmayacak bir eser olmuş.
çok zekice bir konu ve kurgu ancak anlatım oldukça zayıf. belki yayınlandığı sene olan 96da okusaydım çok çok beğenirdim fakat şu an edebi olarak tatmin etmedi.