Benim ülkemde mutluluk henüz çiçek açmamış bir ağaçtır.Tohumu toprağa düşmemiştir bile. “Arkadaşlar!Dışarda bir şeyler oluyor, farkında mısınız? Uykuda olanları sarsın, uyandırın. Herkese söyleyin, yakında ışıklar kesilebilir. Karanlıkta ne yapacaksınız?” - Yılmaz Güney Işıklar her söndüğünde beyazperdede inatçı bir umut yaratan, karanlıkları aydınlığa çıkartmak için topluma bir çift asi göz armağan eden, halkın sevgilisi haline gelmiş devrimci bir sanatçı... Türkiye’nin, bugünlere nasıl geldiğimizi gösteren çalkantılı bir dönemi... Özgürce yaratma ve var olma savaşı veren aykırı sinema adamının, ülkesinin çetin gerçekleriyle, adım adım ilerleyen trajik ama onurlu bir çatışmaya sürüklenişi... Ve bu unutulmamış serüveni aynı inatçı umutla, aynı asi sadakatle taçlandıran büyük bir aşk... Sevgili, gerçek kişilere fakat edebi kurguya dayalı, acı bir umudun ve yalın sevginin romanı.
1944 yılında Denizli'de doğdu. Ankara'da Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nü bitirdi.
Altı öykü kitabı, altı romanı yayımlanmıştır. Yazar, 1992 yılında Ölü Erkek Kuşlar adlı romanı ile Yunus Nadi Ödülü'nü kazandı, 2002 yılında yayınlanan romanı Mor ile de Orhan Kemal Roman Armağanı'nı aldı.
1994'te yayımladığı Yeni Yalan Zamanlar, 2002'de yayımlanan Mor ve 2007'de yayımlanan Safran Sarı romanını Yeni Yalan Zamanlar başlıklı bir üçleme haline getirdi.
Roman ■Ölü Erkek Kuşlar (1992) – Yunus Nadi Ödülü ■Yeni Yalan Zamanlar (1994) ■Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm (1997) ■İçimden Kuşlar Göçüyor (1998) ■Mor (2002) – Orhan Kemal Roman Armağanı ■Taş ve Ten (2005) ■Safran Sarı (2007) ■Sadakat (2010) ■Şarkını Söylediğin Zaman (2011)
İnci Aral'dan ilk okuduğum kitaptı. çok edebi bir metin olmasa da Yılmaz Güney'i hiç tanımıyormuşum bu kitap sayesinde eṣi Fatoṣ Hanımla günümüzün toksik denilebilecek ilişkisini görüyoruz.
Bir günce gibi ele alındığında bana sanki 60lar 70ler Türk filmi izliyormuş gibi hissettirdiği için beğendim. Ara ara Fatoṣ Hanıma yani kitaptaki Nilüfer'e kızdım. Ama aşkın gözü nasıl kör edebileceğini gösterdi kitap bize.
Yılmaz Güney'i ve eşi Fatoş Güney'i anlatan bir roman yazmış bu kez İnci Aral takma isimlerle. Yazarın diğer kitaplarından farklı bir tarz ve anlatım. Çoğunu bildiğimiz bir hayatın daha detaylı kurgulanması. Yaşamöyküsü, anı ve İnci Aral (çok) sevmeme rağmen bu kitabı sevemedim. Okuduğuma göre (ne derece doğru bilemem) Fatoş Güney kitabın toplattırılması için dava açmış, bakalım sonu nereye varacak.
Yaklaşık ilk 100 sayfada kitap beni bir türlü içine çekemedi.Yılmaz Güney'in yoksulluk içinde başlayan hayatı öldüğü güne kadar hep mücadeleyle,acılarla,hapiste ve tüm bunların ortasında sürekli bir üretme ( senaryo yazma,yönetmenlik ve oyunculuk ) kaygısıyla geçmiş.Kendini sağlığı,hayatı ve sevdiklerini bile geride bırakabilecek kadar davasına adamış.Bu yüzden,bir kadın olarak eşi Fatoş Güney için fazlasıyla üzüldüm.Nasıl bir aşk yaşamış ki;bunca zorluğa katlanabilecek gücü kendinde bulmuş.Üstelik pamuklara sarmalanmış bir hayatın içinde doğup,öyle bir hayatın içinde çok çok rahat yaşayabilecekken...Daha önce de diğer eşinden olan kızı Elif Güney Pütün'ün hayatına dair yazdığı "Bir Odadan Bir Odaya" yı okumuştum.Elbette bu kitaplar yaşananları tam anlamıyla anlatamaz ama en azından fikir veriyor.Bu anlamda tavsiye ediyorum.
Daha önce İnci Aral’ın birçok kitabını okudum ve hepsini de oldukça beğenmiştim. Ama bu kitapta bir olmamışlık sezdim okurken. İlk 150 sayfa su gibi aktı gitti ama sonrası gitmek bilmedi. Sarmadı. Yılmaz Güney’in hayatını anlatan kitap; bana yaşanması mümkünken yaşanamayan bir hayatı anlattı açıkcası. Evet, ideoloji önemlidir. Evet, kendini adamış ama bir kere geldiği bu dünyaya kendini bu kadar hırpalamasına ne gerek vardı kısmında kitaptaki karakter Nilüfer’e son derece katılıyorum. Beğendim ile beğenmedim arasında sıkışıp kaldım.
Uzun zamandır bir kitap beni içine böyle çekmemişti, istedim ki hiç bitmesin... Kitaba kavuşmak için eve gitmeye sabırsızlandım adeta. Hikayenin ne kadar az kısmını biliyormuşum... 'Benim ülkemde mutluluk henüz çiçek açmamış bir ağaçtır. Tohumu toprağa düşmemiştir bile.' Kazanacağız. Mutlaka kazanacağız Çirkin Kral!
Hikayenin kendisi o kadar ilgi cekici ki tabi ki okunuyor. Ama Inci Aral oyle bir anlatmis ki hikayeyi Yilmaz Guneyin hayati siradanlasmis. Yasadigi gecisler hic yansitilamamis.
Cok kolay okunuyor. 1 haftada bitip gidiyor. Ama ben bu kitabi sevemedim. Yilmaz Guneyin asla istemeyecegi bir biyografi olmus diye dusundum.
Yılmaz Güney'in hayatını detaylı ve kapsamlı bir şekilde roman halinde anlatılmış, sıkılmadan okudum, ve Yılmaz Güney ve Fatoş Güney hakkında detaylı bilgiler'e ulaştım, hayatının ne zorluklarla geçtiğini anladım, güzel bir kitap.
Yılmaz Güney e karşı olumsuz bir önyargıya sahipmişim bunu anlamis oldum ,yazarın dil ve anlatımı her ne kadar basit olsa da kitap beni ıçine çekti, iyi ki okumuşum.
Yılmaz Güney, ömrü direniş ile geçmiş toplumcu oyuncu, yönetmen ve sinemacı. Türkiye aşığı, Çukurova'lı Kara Kral. İnci Aral Yılmaz Güney'in hayatını Sevgili eşi Fatoş Güney ile tanışıp evlenmeyi kafasına koyduğu andan alıp Paris'te bir hastane odasında öldüğü güne kadar geçen zamanı olağanüstü bir romancı olarak anlatıyor. Yılmaz Güney bu sırada 2 askeri darbe, 10 küsür yıllık mahpusluk, Cannes, Altın Palmiye ve nice ödülü sığdırmış hayatına. Kitap kurgu evet, ama yaşananların burada anlatıldığından daha keskin ve daha acımasız olduğu da bir o kadar bariz. Kitabı okurken iki Sevgilinin aşkını damarlarınızda hissedeceksiniz. Ve hissedeceğiniz bir diğer şey de iktidar sahipleri ne kadar iktidarda olsalar da halkın gerçek değerlerin farkında olduğu. Bugün yaşasaydı yine hapiste olacaktı. Fatoş Güney'in onun peşinden her şehre gitmesi ve direnmesi ile birbirlerini ne çok tamamladıklarının göstergesi. Sen hep Kralsın ve öyle kalacaksın Sevgili Yılmaz Güney.
Sevgili'yi begendim aslinda ama ne bileyim...3 yildiz vermek geldi icimden.sanki derinligi yok,yavan gibiydi ya da konu Yilmaz Guney olunca kim ne yazsa yavan kalacakti.Yazilmasa miydi diye de dusundum ya da romanin sonunda olmese miydi,olumu anlatilmasa miydi..Kitabi az once bitirdim,oturdum dusunuyorum..