Psikopatların beyninin karanlık taraflarında neler var?
Beynin özgür iradesi var mı?
Suçlu mu? Hasta mı? Geleceğin beyin odaklı hukuku: Nörohukuk.
Beyin neden ve nasıl hastalanıyor? Tedaviden ne anlamalıyız?
Düşünce gücüyle başka beyinleri yönetmek mümkün mü?
Yaşadığımız deneyimler beynimizi nasıl değiştiriyor?
Beynimizi yeniden inşa etmek mümkün mü?
Genetik mirasımız kaderimiz mi?
Erkek beyni, kadın beyni: Ne kadar farklı?
Ve beynin gizemleriyle ilgili merak ettiğiniz birçok bilimsel araştırma, doğru bilinen yanlışlar...
Bu kitapta öncelikle, bilgi kirliliğinin giderek arttığı bir ortamda, beyinle ilgili geçerli bilgilerin yani beynin “görünen yüzü”nün anlaşılır bir dille aktarıldığına; ikinci olarak da beyin konusundaki güncel sorular eşliğinde, hâlâ açıklayamadığımız tartışmalı noktaların ele alınarak bu kez de beynin “görünmeyen yüzü”nün aydınlatıldığına şahit olacaksınız.
Çalışmalarını deneysel nöropsikofarmakoloji alanında sürdüren Prof. Dr. Uzbay’ın “Görünmeyen Beyin” adlı kitabı cesurca yazılmış, akademik ve popüler bilim dengesini iyi tutturmuş, beyinle ilgili geçerli bilgilerin yani beynin "görünen yüzü" olan anatomi, fizyoloji, farmakoloji vb bilim dallarındaki bilgileri anlaşılır bir dille aktaran beyin ile ilgili kitaplar içinde beğenerek okuduğum bir kitap. Yazar şizofreni, Alzheimer, otizm, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, madde bağımlılığı, depresyon, anksiyete ve OKB (obsessif kompulsif bozukluk) gibi popüler bilim yayınlarında sıkça rastladığımız hastalıklar yanında Parkinson, MS (multipl skleroz), ALS (amiotrofik lateral skleroz) gibi beyin hastalıklarını da basit anlatımla aktarıyor.
Nörohukuk, nörotarih, nörofelsefe, nöropazarlama ve hatta nöroekonomi gibi ilginç konulara değiniyor. Agnatolojiyi kısaca “bilgisizliğin bilimi” veya “bilgisizlik bilimi” olarak ifade edebileceğimiz kavramı açması ilginç. “Bugün bilgiye erişmek ile ilişkili hiçbir sorun yok. Her konuda genel veya özel hangi bilgiye erişmek istiyorsanız akıllı telefonlarda Google gibi arama motorlarını açıp erişmek istediğiniz bilginin bir kaç harfini girmeniz yetiyor. Sorun ulaştığınız bilginin gerçek bilgi olmama ihtimalinin giderek artmasındadır” diyor Uzbay. Bilginin erişilebilir olmasının o bilgiye ulaşıldığı anlamına gelmediğinin altını çiziyor.
Bu tür cehalet yayma ve gerçeği atlalatacak algı yaratma faaliyetlerinin “üst akıl” da denilen emperyalizmin küreselleşen dünyada en etkili silahlarından biri olduğunu belirten yazar, buradaki asıl amacın kitleleri sorgulamayan, umursamayan, düşünmeyen, itaat eden ve sadece kendine sunulanı satın alan veya zorlamayı kabullenen değersiz köleler haline getirmek olduğunu vurguluyor. Gelişen teknoloji ile bilgiye erişim kolaylaştıkça agnotolojinin etki alanın da genişlediğini, çeşitliliğinin artığını belirtiyor. Böylece beynin de gittikçe artan bir agnotolojiye maruz kalmasının söz konusu olabileceğini ileri sürüyor. Agnotoloji tüm faaliyetlerini görünmeyen beyin üzerinden yürüttüğünden bu nedenle kitabın adının “Görünmeyen Beyin” olduğunu anlıyoruz.
Rahat okunan, bilgilendirici, tıbbi konulara yakınlık duyanlara, beyin hakkında bilgi edinmek isteyenlere öneririm.