“Hayatım, beni cehenneme savuran bir rüzgârla altüst olmuştu, böyle olmasında ne suçum ne de katkım vardı. Etrafımda neler dönüyor, bilmiyordum. Fakat tuhaf bir şekilde içinde bocaladığım çaresizlik duygusu giderek mücadele ruhuyla yer değiştiriyordu…”
Esrarengiz bir kaza sonucu bellek kaybı yaşayan, bu nedenle “Gizem” adıyla anılan genç kadının tek bir isteği vardır: kendi gerçeğine ulaşmak…
Bir süre hastanede kaldıktan sonra özel bir kliniğe yatırılan Gizem, bu kapalı ortamda, hayal bile edemeyeceği travmalar yaşamış genç bir kadınla ve onunla özel olarak ilgilenen Doktor Orhan’la ilişki kurar. Zamanla kendinde unutuşun o sımsıkı kilitli kapısını aralayacak gücü bulan Gizem, hatırladıklarıyla kumpaslar, entrikalar ve rastlantılarla örülü, Türkiye’de yaşanan bu karmaşık günleri de içine alan esaslı bir kasırgaya kapılmış gitmekte olduğunu görecektir.
Kördüğüm, hayatının hassas bir evresinde, günümüzün acımasız çarkları arasına sıkışmış genç bir kadının yaşadıklarını çarpıcı bir “geri dönüş” hikayesiyle anlatıyor.
Ayşe Kulin çok sevilen Kanadı Kırık Kuşlar’da olduğu gibi, ülkesinin çalkantıları ile sarsılan ama tutkularına da sorumluluklarına da sahip çıkan genç bir kadının ayakta kalma mücadelesini gözler önüne seriyor.
Ayşe Kulin is a Turkish contemporary novelist and columnist. Kulin graduated in literature from the American College for Girls in Arnavutköy. She released a collection of short stories titled Güneşe Dön Yüzünü in 1984. A short story from this called Gülizar was made into a film titled Kırık Bebek in 1986, for which she won a screenplay award from the Turkish culture ministry. Kulin worked as a screen writer, cinematographer and producer for many films, television series and advertisements. In 1986, she won the Best Cinematographer Award from the Theatre Writers association for her work in the television series Ayaşlı ve Kiracıları.
In 1996, she wrote a biography of Münir Nureddin Selçuk titled Bir Tatlı Huzur. With a short story called Foto Sabah Resimleri she won the Haldun Taner Short Story Award the same year and the Sait Faik Story Prize the next year. In 1997, she was chosen as the "Writer of the year" by the İstanbul Communication Faculty for her biographical novel Adı Aylin, She won the same award the next year for her short story Geniş Zamanlar. In November 1999, she wrote a novel called Sevdalinka about the Bosnian Civil War and in 2000, a biographical novel called Füreyya. In June 2001, she put out a novel titled Köprü about drama in Turkey's eastern provinces and how they shaped the republic's early history.
In May 2002, Kulin wrote a novel titled Nefes Nefes'e about the Turkish diplomats who saved in the lives of Jews during the holocaust in World War 2.
She has married twice, her latest novels Hayat and Huzun describe her life with her spouses, Mehmet Sarper and Eren Kemahli. Both ended in divorce but she bore 4 sons from the marriages.
Ayşe Kulin'in son kitabı Kanadı Kırık Kuşlar ile 2.Dünya Savaşı zamanı ülkemizde üniversite kürsülerine gelen Alman ailelerden birini yakın mercek altına alarak o zamanlardan günümüze kuşak kuşak ülke iklimini içimizde hissetmiştik. Ben Kördüğüm çıktığını duyunca bu kitapla herhangi bir bağı olduğunu düşünmüyordum. Özellikle kitap arkasını okuyunca günümüz toplumunda kadın zulmüne ışık tutacağını zannediyordum. Lakin konu bambaşkaymış.
Eğer Kanadı Kırık Kuşları okuduysanız bu paragraf Kördüğümü okurken alacağınız zevki bir nebze azaltabilir bu nedenle atlayıp bir sonraki paragraftan devam edin. Önceki kitapta bahsedilen en son neslin mensubu kadınla kitap konu ediniyor. Bir kaza ve sonrasında ne olduğunu hatırlamayan Gizem! (Esra) kazanın öncesi ve sonrasıyla bizlere detaylarıyla olayları anlatıyor. Arada doktorların dilinden bölümlere de rastlıyoruz. En son Esra'nın erkek arkadaşı Tarık'ın yanına gittiğini biliyorduk. Sonrasında Esra'nın başına gelecekler ve olayların kördüğüm haline gelişi...
Kitap müthiş derecede akıcı. Aksiyonu bol bir kitap kesinlikle beklemiyordum. Hatta kimi kısımlarında gerildim de diyebilirim. Diyalogları son derece kaliteli buldum. Kahramanın anlatışındaki flashbackleri de çok sevdim. Zaten Ayşe Kulin dilden yana sıkıntı çekeceğimiz bir yazarda değil. Durum böyle olunca kitabı ben çok beğendim. Nedendir bilmiyorum kitapta geçen "facebook" vari özel isimler beni rahatsız etti.
Bir çırpıda okuyup bitireceğiniz bu kitabı sizlere gönül rahatlığıyla öneriyorum. İyi okumalar. Sağlıcakla kalın.
📚Öyle uzak ki yerim uzakları aşıyor Bütün özlediklerim benden ayrı yaşıyor Ya her şeyim ya hiçim, sorma dünyam ne biçim Bir kördüğüm ki içim çözdükçe dolaşıyor
Çok sevdiğim bir şarkının sözleriyle açılıyor kitabın kapağı. Ayşe Kulin, her kitabını çok severek okuduğum tek Türk yazar. Bugüne kadar hiçbir kitabıyla hayal kırıklığına uğramadım. Kanadı Kırık Kuşlar kitabının devamı olan Kördüğüm de yine çok severek okuduğum bir kitap oldu.
Kitabın başındaki gizem hoşuma gitti, konunun içine girmemi kolaylaştırdı. Sonrasında Gizem’in her şeyi hatırlamasıyla ben de diğer kitapta olan olayları tam olarak hatırlamaya başladım. Çoğu bölümü hiç hız kesmeden, heyecan ve merak içinde okudum. Bir çok yerde Gizem gibi ben de kime güveneceğimi bilmedim.
Gizem (spoiler olmasın, gerçek adını yazmıyorum) kendine güvenen, ailenin diğer üyeleri gibi ayakları yere sağlam basan bir karakterdi. Yaşadığı karmaşanın içinden çıkmak için hızlı ve kendinden emin karar vermesi çok hoşuma gitti. Doktoruyla kurdukları ilişki hem çok anlamlı hem de çok sağlamdı. Tek bir zayıflık gösterdiği nokta oldu, o da Gizem’in kusursuz olmadığını, daha da gerçek bir karakter olduğunu kanıtladı.
Orhan Hoca’nın sakinliği, sorunlara hızlı ve çözüm odaklı yaklaşması, her ne kadar ‘vicdanımı yıkıyorum’ dese de Gizem’in sonuna kadar, karşılık beklemeden yanında olması çok güzeldi.
En çok hoşuma gidense, roman karakterleri bütün bu olayları yaşarken, Ayşe Kulin’in gerçek hayata dair yaptığı göndermelerdi. Siyasi konulara aşırılığa kaçmadan, ustaca değinmiş, tarafsız ama bilinçli bir gözle, günümüz Suriye’sini ve yaşananları hikayeye dahil etmişti.
Benim için tek eksik yanı, kafamda cevaplanmamış bazı sorular kalması ve bu soruların son 50 sayfadan aldığım tadı biraz azaltmasıydı. Yine de kitapta aksiyon hiç durmadı, son sayfaya kadar ne olacak diye merak ederek okuduğum bir kitap oldu. 📚Yemek odasında on iki kişiydik ama hiçbirini yakından tanımak gelmiyordu içimden. Dertleri neydi, neden buradaydılar, beni ilgilendirmiyordu. Kalabalığın içinde yalnızlık, tam da böyle bir şeydi demek ki!
📚Oysa öyle bir geçer ki zaman! Annem bana bir keresinde, “Zaman çok sinsidir,” demişti, “gençken, hayata aç oluyor insan, dört bir yana saldırıyor, iştahla. Sonra, bir de bakıyorsun, orta yaşı devirmişsin, muşmulaya dönmek üzeresin, hatta sona yaklaşmaktasın ama sen hala hayata açsın, gözün hiç doymamış, çünkü zaman sana hiç fark ettirmemiş avuçlarından hızla akıp gittiğini!” Benim zamanım da elimden hızla kayıp gidiyordu, ben bahçenin ağaçlarına bakadururken.
📚Onu bilemem ama ben, yemeğin tadını kaçırmamak için dökmüyordum kalbimdekini. Büyüdüğüm evde, tatsız konuları sofrada açmamayı öğretmişlerdi bana. O ise, söyleyeceklerine itiraz etmemden korkuyordu herhalde. Ve içime doğan his, onun hiç samimi olmadığıydı.
Kimseye ama kimseye inanmıyorum, güvenmiyorum. Çünkü maskelerin ardında saklıyız her birimiz. Her birimizin içinden bir başkası çıkıyor ve her yeni yüzümüzle, tıpkı Matruşkalar gibi, biraz daha küçülüyoruz. 3/5🌟🌟🌟 Yazarın bu romanı Kanadı Kırık Kuşlar'dan sonra okuduğum ikinci kitabı oldu. Bundan önce okuduğum kitabını gerçekten çok beğendiğim ve kusursuz bulduğum için elbette bir derece beklenti içindeydim. Konusu gereği oldukça meraklı bir havayla okumaya başladım ve bu merakım uzun bir süre devam etti çünkü adım adım ilerledikçe "Gizem"in de hatırlayamadığı hayatı yapboz parçaları gibi bir araya gelmeye başladı. Her ne kadar başta bunları hatırladığı halde birine söylemesinin başına dert açacağını bildiğinden ısrarla zihninden bile geçirmemesi ertelenip dursa da kitaptaki o meraklı satırların devam etme çizgisi bir süre daha bozulmadı. Yarıya gelmeden Gizem'in geçmişi ortaya çıktığında bir diğer asıl mevzu olan Tarık'la arasındaki ilişkinin sonucunda meydana gelen ve hala büyük tehlikeye neden olabilecek olayın feraha kavuşma sürecini okumaya başladık. Bu süre içerisinde kitapta baş karakter kendisini en büyük şoka sokan ve hatta asla başka birisinin okumaması gereken bir bilgiyi edindiğinde elbette ben de meraklı bir okur olarak yazar kafasında nasıl bir şey kurgu yapmış diye heyecanlandım fakat bu durumun okuyucuya ulaşmaması beni hayal kırıklığına uğrattı. Aslında kitap baştan sona geçen temmuzdan bu yana meydana gelen olaylar akabinde insanların yaşadıkları olaylar sonucunda nereye başvuracağı konusunda kararsız kalmasına da değiniyor ve yazarın bazı tespitlerini çok yerinde buldum. Her ne kadar bu duruma çok değinse de göze batacak kadar abartmamasına da bir yandan sevindim. Kitabın son elli sayfasında gidişatın daha patır patır ilerlemesini beklerken bizi daha sıradan bir yavaşlık esir alıyor. Böyle olunca da kitaba karşı beğenim gitgide ortalamaya doğru ilerledi. Yazarın her kitabında ayrı bir anlatım tarzı edindiğini düşünüyorum. Bu kitabında ne olay örgüsünün kitaba yansıtılması bakımından, ne karakterin hislerinin bize geçmesi bakımından, ne de baş karakterin konuşma ve mimik tavırları olarak yazarın kalemini çok beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Açıkçası kendisinden bir önceki okuduğum kitapta anlatım tarzı bakımından gözüme batan hiçbir şey hatırlamıyorum ama bu kitabında Gizem karakteri beni epey rahatsız etti. Kitabı bitirdiğimde tatmin olduğumu ve büyük bir beğeniyle son sayfayı kapadığımı söylemeyeceğim. Yazardan yakın zamanda merak ettiğim romanlarından bir tane daha okumayı düşünüyorum. Sizlere de keyifli okumalar diliyorum..
Ayşe Kulin in belki de en vasat kitabıydı. Okurken inanamadım. Ortalarına kadar hadi bir şekilde gidiyor,merak ediyorsunuz gizemi ama ortasından sonra olayı wattpade bağlamış bir kitap. Hatta sonlarına doğru acaba ayşe Kulin değilde bir başkası mı yazdı diye bile düşündüm.zaman kaybı...
Bütün Ayşe Kulin kitapları gibi oldukça sürükleyici... Ancak bir derinlik bulamadım, etkilendiğim bir tümcesi olmadı, farklı/ şaşırtıcı bir bakış açısı ile karşılaşmadım. Bazı dialoglar gereğinden fazla zorlanmış gibi geldi bana.
Kördüğüm, yazardan okuduğum ilk kitaptı. Ayşe Kulin, ismini çok duyduğumuz popüler bir yazar ve belki de bu nedenle beklentim biraz yüksekti kitaba başlarken fakat kitapta hiçbir derinlik bulamadım, yazım dili ve konusu oldukça sıradandı, bazı olaylar aşırı zorlama geldi, sanki Ayşe Kulin'den ziyade kötü wattpad kitaplarından birini okuyor gibi hissettim. Hiçbir edebî değeri yoktu bence. Bu nedenle 2/5 verdim.
Çok heyecanlı bi şekilde okumaya başladığım bu kitap zamanla wattpad kitabı tadinda kalitesiz ergensi bi kitaba dönüştü. Bazı yerleri o kadar mantıksız ve gereksizdiki özellikle gizem'in söylediği ve yaptığı çoğu sey mantiksizdi. Resmen zorla okudum ve anda bitirdim.
Kitap akıcı olmakla birlikte ben içerik olarak beğenmedim. Ne polisiye olmuş, ne macera ne aşk. Yazarın yaşanan olayları "siyasi ağız" kullanarak faile ulaştırma çabaları, hikayenin sonundaki belirsizlikler kitabın kalitesini düşürmüş...
Heyecanla elden dusurmeden okurken birden bire son 30 sayfada butun hikaye toparlanip mutlu son oluveriyor. Neden Ayse Kulin’in romanlarinda boyle oluyor? Her romani ilginc olay orgulerinin icinde yasayan, ilginc hayatlara sahip karakterlere aitken, mesajlari ustu kapali olarak da sahane bir sekilde verebilecekken -hatta vermeye baslamisken- ham hum sarolop Levent Kirca skecleri misali son buluyor. Ben israrla hepsini okuyorum, ozellikle biyografilerini cok basarili buluyorum, ancak keske mesajlari direkt yazmak yerine anlatim sanatlari kullansa da, orta okul ogrencileri veya laikci teyzelerin elinde heba olmasa bu hikayeler. O kadar dogru yerlere ulasirdi ki o zaman...
Kitap son 30 sayfasına kadar 5 yıldızdı. Ancak ne olduysa o son sayfalarda, son sanki çok uzamış da kestirilmiş gibiydi. Hikayede ayrıntılı olarak geçen detayların bir yerlerde karşıma çıkmasını beklerken hiçbir şey olmadı. Daha çarpıcı bir sok bekliyordum.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Cunku maskelerin ardinda sakliyiz her birimiz. Hepimizin icinden bir baskasi cikiyor ve her yeni yuzumuzle tipki matruskalar gibi, biraz daha kuculuyoruz.
Bu kitabı bir yönüyle çok çok beğendim. Oldukça sürükleyici yazılmış son iki bölüme kadar çok sürükleyici, keyifli gitti. Doğrusu elimden bırakamadım, başladığımın ertesi günü bitti. Dili akıcılığı sürükleyiciliği, Türkiye'nin özellikle şu aralar ortaya saçılmış pisliklerine ve Suriye'ye ucundan değiniyor olması. Ama yine de böyle sonunda tam oturmayan havada kalan birşeyler oldu. Doğrusu olabilecek en hoş sonlardan biri olsa da, (ben mutlu sonları, umutlu biten kitapları severim) bu kitabın sonu bir miktar aceleye getirilmiş, veya birşeyler havada kalmış gibi geldi bana.
“Geçmişin kördüğümünü çözdüğünde, hayata yeniden başlarsın.” Ayşe Kulin, Kanadı Kırık Kuşlar kitabının devamı niteliğinde olan Kördüğüm romanında yine oldukça yalın dili ile son derece akıcı bir roman yazmış. İlk kitabı okumadan okunduğunda sıkıntı çekileceğini düşünmemekle birlikte aile bağlarını ve ana karakterimizin geçmişini bilmek kitaba ayrı bir tad veriyor. Ancak iki kitabın türü birbiriyle alakasız. Kördüğüm; akıcı olmasına karşın ve keyifle okunmasına karşın kurgusu eksik kalmış bir polisiye romanı gibi hissettirdi. Kesinlikle kötü bir kitap değil ancak Ayşe Kulin söz konusu olunca beklentiler yükseliyor. Özellikle polisiye severlerin kitabın içeriğindeki bir çok taş kafasına oturmayacaktır. Sanırım Ayşe Kulin’in Son isimli romanında kitaplarındaki tüm karakterlere birer son yazılmış. Sanırım Esra’yı orada tekrar okuyoruz. Diğer romanlarındaki eksikleri tamamladıktan sonra Son kitabına da mutlaka şans vereceğim.
Once bir Ahmet Umit kitabi okuyorum sandim. Ardindan olaylarin akisi verilen bir cok siyasi mesaj sanki sonlara dogru biraz zorlama ile yazilmis gibi geldi. Kitap surukleyici acikcasi ama sonu cok hizli bitti. Umdugumdan daha az yaraticiydi.
Kanadı Kırık Kuşlar kitabının devamı niteliğinde olduğu için stroytelden dinledim bu kitabı..klasik Ayşe Kulin tarzı..yine popülerite için “PKK” ve “FETÖ” sıkıştırmış araya..kendi ideolojisini itelemeye çalışmasa sevecem belki tarzını ama yok olmuyor malesef..
Daha önce okuduğum onca Ayşe Kulin romanının zengin içeriğini ve derinliğini bu romanda bulamadım. Hızlı okunuyor olmasına rağmen kitabın sonu bende hayal kırıklığı yarattı. Ayşe Kulin standartlarının çok altında bir kitap...
kanadı kırık kuşlar'ı' okuduysanız, suziş'in torunu esra'yı tanırsınız. Kitabın sonunda tarık yaralı olarak mardindeki hastaneye getirilmiş esra apar topar gitmişti... Tanıtım yazısını okuyunca başka bir hikayenin anlatıldığını düşünmüş o hevesle okumaya başlamıştım, ama kitabı yarılayınca kanadı kırık kuşlar'daki suziş'in torunu esra'nın hikayesinin anlatıldığını anladım.
Esra istanbul'a döndüğünde trafik kazası geçirir ve ağır yaralanır. Hafızasını kaybeder, iyileştikten sonra doktor cemil esrayı yakın arkadaşı orhan'ın kliniğine aldırır. Esra tedavi görmeye başlar. Bir süre sonra hafızası yerine gelir ve olaylar gelişir.
Asiye karakerine acıdım... Doktor cemil'e ve psikiyatrist orhan'a güvenmiyorum. Tarık karakterinden nefret ettim. Ayşe kulin günümüzdeki olaylara da değinmiş,hafif göndermeler var. Esra'nın kördüğüm haline almış hikayesinin çözülmesini okudum... Keşke Ayşe kulin esra'nın hikayesi yerine başka bir hikaye anlatsaydı... yeni hikaye yeni karakterler... ya da biyografik bir roman yazsaydı inanın zevkle okurdum. Bir konu uzadı mı (bknz. Gizli anların yolcusu serisi) bayıyor. Açıkçası bu kitabı okusanız da okumasanız da bir şey kaybetmezsiniz... seçici bir okur ayşe kulin'i,canan tan'ı,ahmet ümit'i,livaneli'yi beğenmez.
Türkiye’nin aci gerceklerini gozler onune seren guzel bir Ayse Kulin romani. Kitap ile alakali tek negatif yorumum son kisimlariydi. Keske bazi seyler daha aciklayici olsaydi ve son kisimlarda biraz daha fazla detay verilseydi. Onun disinda son derece surukleyiciydi, bitirene kadar icim rahat etmedi. Eger okumadiysaniz Kanadi Kirik Kuslari okuduktan sonra bu kitabi okumanizi tavsiye ediyorum(Daha iyi anlayabilmek icin)
This entire review has been hidden because of spoilers.
Bir çırpıda okunan akıcı bir roman. Daha derin anlatabileceği, vurgulayabileceği günümüz Türkiye sorunlarını biraz yüzeysel geçmiş. Yanlış hükümet politikaları, Ortadoğu gerçeği, tarikatlar,örgütler,kumpaslar, kadına yönelik şiddet ve kadına verilen değer...Bu konuları biraz daha vurgulayabilirdi. Kanadı Kırık Kuşlar romanını ilginç bir hikaye ile devam ettirmiş. Bunun da devamı gelecek gibi...
Kulinde en sevdiğim, romanlarındaki karakterlerinden yeni romanlar yaratması. Hayatın içinde birbirine bağlı görünmez zinciri romanlarında görmek hoşuma gidiyor. Umarım soru işaretleriyle biten son yeni romanına açılacak bir kapıdır🙏🏻
Oldukca akici, ama ici cok dolu olmayan bir kitapti. Keyifle ve ne olacagini bekleyerek okudum, bir seyler de oldu elbet, ancak cok yuzeysel geldi her sey. Sevmekle, sevmemek arasinda kaldim kisacasi.
Önsözü ve bölüm başlıklarını görünce hevesle merakla başladığım hikaye, sayfalar geçtikçe yerini ne zaman çarpıcı hale gelecek merakına büründü...sonuç: çok da saran bir hikaye ve son olarak gelmedi bana...