Vahide kırklı yaşlarının sonlarında, terzilik yaparak hayatını kazanan bir kadındır. Geçmişte büyük sorunlar yaşadığı yatalak babası ve taptığı yeğeniyle birlikte yaşamaktadır. Aşk hayatını çoktan askıya almış olan Vahide’nin dünyası, sokak çalgıcısı Adrian’la yolları kesişince değişir. Bosna savaşı sırasında bombalanan pazaryerinde tek bacağını kaybetmiş olan Adrian’ın en büyük hayali protez bir bacaktır ve bunun için para biriktirmeye çalışmaktadır.
Ancak şehirde bir şeyler çok ters gitmektedir. Yeşil alanların yok edilerek yerlerine alışveriş merkezleri yapılması, kentsel dönüşüm adı altında tarihi ve doğal dokunun tahrip edilmesi tansiyonu yükseltmiş, gençleri sokaklara dökmüştür. Betonlaşan şehirde aşırı sıcaklar ile fırtınalar iç içe geçmiştir. Üstüne bir de sokak çalgıcılarına yasak gelince iyice ruhsuzlaşan şehirde Adrian’ın yapacağı bir şey kalmamıştır. Uyanan Güzel bütün olumsuzluklara rağmen sevgiye inananların, dünyayı yaşanılır bir yer haline getirmek için çabalayanların ete kemiğe büründüğü sımsıcak, umut dolu bir roman.
İstanbul’da 3 Aralık 1958’de doğan Jale Sancak, Bebek İlkokulu’nu, Behçet Kemal Çağlar Lisesi’ni bitirdi. Resimle de uğraşan Jale Sancak, 1985’te TRT İstanbul Radyosu’nda seslendirilen "Yitik Sesler" adlı oyunuyla yazarlık yaşamına adım attı.
Öyküleri "Argos", "Adam Öykü" ve "Varlık"ta yayımlandı. 1998’de TRT’ye "Ateşi Çalmak" adlı TV programını hazırladı. "Mırıl Mırıl Münevver" adlı öyküsü TRT’ye TV filmi yapıldı. TRT radyolarında 20 kadar oyunu yayımlandı. "Bu Gece Pera’da" adlı öyküsü Fince’ye çevrildi.
"Hayat, her şeye rağmen, hiç beklenmedik bir anda tutuyor insanın elini."
"El değiştirdikçe donatılır, donatıldıkça eksilir de eksilir gri şehir."
Bir uyanış hikayesi, her vazgeçiş biraz daha derin uykuya daldırır ya insanı, o uykudan uyanışı insan anca cesaretini, en önemlisi de kendisine sevgisini bulduğunda yapabilir.
Jale Sancak'ın 2018 Atilla İlhan Roman Ödüllü kitabı bu uyanışın öyküsü. Kqdı Kadın hikayesi temelinde, yaşadığımız tüm çarpıklıkları adeta bir masal içinde anlatıyor bize.
Kadın hikayesi sevenlere ödüllü bir okuma vadeden kitabı tavsiye eder, keyifli okumalar dilerim!
Jale Sancak bu kez çok sevdiği İstanbul'un romanını yazmış. Vahide ve Adrian'ın aşklarına ev sahipliği yapan İstanbul'un sokaklarına dikilen metal duvarlar, iklim değişikliğinin sebep olduğu fırtınalar, insanlarının yaşadığı toplumsal sıkışmışlık her paragrafta hissettiriyor kendini. Kent bu kadar kaotik olduğu halde içinde yaşanan aşklar, gençlerin yükselen sesleri her bölümde umuda davet ediyor okuru. Yazar daha önceki romanında olduğu gibi bu romanda da kadını anlatıyor, kadının kendini bulmasını, özgürlüğünü, cinselliğini, birey oluşunu keşfetmesini hikaye ediyor. Vahide uyanıyor. Romanı bölen ara metinlerle ise İstanbul'un uzak tarihine doğru bir yolculuğa çıkarıyor okuru. Bu yolculuk elbette ana hikayeye paralel bir duygu içeriyor. Aynı zamanda okuru İstanbul'un ilk kurulmaya başladığı eski çağlardan bugüne getiriyor. Söylemeden geçmek olmaz. Jale Sancak'ın büyülü dili de hikayeyi bir kat daha güzelleştiriyor.
Bir roman olarak okunduğunda aşırı kötü. Belli ki bir öykü olarak yazılmış. İdeolojik duyuşu son derece yavan. Okurun bezdiği temalardan yazarın heyecan duyuyor olması büsbütün zayıflatıyor kitabı. Vakit kaybı mıdır peki? Kesinlikle.
İlk yarısı heyecan ve derin duygular uyandırsa da Adrian’la Vahide’nin yakınlaşmasının ardından sanki metin sahteleşmeye başladı. Kenti odağına alan duyarlılığı başta hoşuma gitti, 80 askeri darbesinden Gezi’ye bağladığı siyasi eksen, İstanbul’un yozlaşan varlığı, yaş aldıkça hayatından vazgeçmiş bir kadının Bosna savaşında tek bacağını kaybetmiş sokak müzisyenine aşık olunca yaşadığı uyanış.. Metin bir umut aşılıyor insanın içine, duyarlılıkları çok anlamlı, dili de genellikle akıcı ancak siyasi izleğini anlatış biçimi biraz sığ, kadınla adam arasında gelişen aşk biraz hızlı ve dilde yer yer abartılar var. Ayrıca bazen bakış açısı kaymaları rahatsız edici oluyor teyze ile yeğen arasındaki hitapların karışması, iç konuşmalar birbirine giriyor. Hikaye, izlek derin ama bıraktığı etki aynı oranda değil ne yazık ki.
Seneler sonra yazılış tarihine bakıp değerlendirildiğinde çok özel bir dönemi çok güzel bir şekilde anlatmış denen bir kitap olacak. Şehir gerçekten gri maalesef ama elbet bir gün bir festival daha olacak, bir sürü güzel yine uyanacak.