Bu kitabın yazarını televizyon ekranından tanıyoruz daha çok. Sözünü sakınmayan, dobra dobra konuşan, gazetecilik geleneğinin hakkını vermeye çalışan biriydi Mengü. Burada, bu kitapta da aslında tüm bunları beraber yapıyor: Sözünü sakınmıyor, kitapta bahsettiği insanların çoğuyla ve okuyucusuyla dobra dobra konuşuyor, gazetecilik geleneğinin hakkını vermeye çalışıyor.
2009 yılında, genç bir muhabir İran’a giderse neler olur? Dahası, 2009 yılında genç bir muhabir olan Nevşin Mengü İran’a giderse neler olur? Gazetecilik yapar ve bir yandan gördüklerini, hissettiklerini, yaşadıklarını kaydeder. Ortaya bu “anlatı” çıkar böylelikle.
İnsanın Düşünmekten Canı Yanar mı? hassas zamanların kitabı. Hassas zamanları adeta sıradanlaştırmış bir ülkenin gazetecisinden, komşu ülkeye bakan bir ilk kitap.
“İyiler yine kaybetti sonuçta İran’da. Hep öyle olmuyor mu son dönemlerde buralarda...”
“Ahmet Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanlığı yaptığı yıllarda, özellikle ilgilendiği konulardan biri İran'dı. Davutoğlu İran’ın nükleer meselesini arabulucu olarak çözeceğine inanıyordu. Sık sık Tahran’daydı. Davutoğlu’nun bu ziyaretlerinden birinde, İran Dışişleri Bakanı Manuçer Muttaki ve eşlerle birlikte Tahran’ın kuzeyindeki en ünlü restoranlardan birinde CBS’de bir akşam yemeği düzenlendi. Eşler de vardı ama bir çalışma yemeğiydi. Gündüz yapılan toplantılar bu yemekte de devam edecekti. Restoranın bir katı tamamen heyetlere ayrılmıştı. Kocaman bir masa ayarlanmış, masanın başında Davutoğlu ve Muttaki oturuyorlar, diplomatlar çevrelerinde. Gazeteciler için de masada yerler ayrılmıştı. Çünkü Davutoğlu bu görüşmelere kıymet veriyor, yaptığı çalışmalar, İran’a verdiği mesajlar hem Türkiye’de hem de dünyada duyulsun istiyordu.
Diğer gazeteciler gibi masaya yerleşirken, durduruldum. Bu masaya oturamıyordum, diğer küçük masaya oturmak zorundaydım. Kadınların masasına. Kadın masasında Sare Davutoğlu ve Manuçer Muttaki’nin eşleri oturuyordu. Yanlarında kadın tercümanları vardı. Kadınlar masası, asıl masaya epey uzaktı. Konuşulan hiçbir şeyi duymama imkân yoktu. Çaresiz bir şekilde kadınlar masasına iliştim. Kadınlar masasında, bir süre İran’ın ABD’ye karşı ‘dik duruşu’ falan övüldü, sonra meseleler derinleşti. Muttaki’nin eşi menapoza girmişti ve Sare Davutoğlu, jinekolog olduğu için ona bol bol menapozla ilgili sorular sordu. O akşam menapozla ilgili pek çok bilgi edindim; kuşkusuz günün birinde çok da işime yarayacak, ama İran’ın uranyum zenginleştirme programı ve Batı ile ilişkilerinin dengeye oturtulması meselesi konusunda maalesef hiçbir şey duyamadım. Sanırım buna cinsiyetçi abluka demek gerekir.”(s.138)
Iran, hakkında çok ezbere konuşulan ve bence çok yanlış bilinen bir ülke. Daha önce çokça Tahran'da bulunmam dolayısıyla hem ülkeye hem tarihine hem de kültürüne özel bir ilgim var. Bu tarz bir kitap yayınlandığında da mutlaka edinip okumaya çalışıyorum. Bu anlamda Nevşin Mengü'nün çalışması özellikle 2009 seçimi sonrası yaşanan kırılmalar ekseninde Iran'ın siyasal ve sosyal yaşamını çok sürükleyici bir şekilde gözlemliyor. Tespitleri bence çok yerinde ve zaten okurken de elimden bırakamadım. Mengü, asla Iran güzellemesine ya da romantizmine girmeden iyisiyle kötüsüyle hatta özellikle kötüsüyle anlatıyor. Kitapla ilgili beni rahatsız eden iki nokta oldu. Birincisi hiç editör elinden geçmemiş gibi sıkça yazım ve anlatım bozuklukları olmasıydı. İkinci nokta ise sanki yazılan her başlıkta Mengü'nün daha fazla bilgisi varmış ama yarım kalmış, yazamamış hissi ile bitmesi. Anlattığı bir olayı inanılmaz yükselerek okuyup sonuna inanılmaz beklenti ile gelip aniden hikayenin bitişiyle hayal kırıklığı yaşadığım birkaç bölüm oldu. Tanışsam soracağım ilk soru bu bölümlerde bir otosansür mü uyguladığı olurdu. Bence ne olursa olsun Iran'ın günlük siyasi ve sosyal iklimini anlamak için çok önemli bir referans.
Nevşin Mengü’nün bu kitabı, vurgusuyla, ünlemleriyle ve tabirleriyle adeta kendi konuşma diliyle yazılmış, samimi bir anlatımı var ve İran’la ilgili yalnızca orada yaşamış olanların bilebileceği nokta atış tespitler, anekdotlar içeriyor. Hızlı da bitti, okuduğuma çok memnun oldum. Puan kırmamın sebebi tamamıyla editöryel başarısızlıktan. Bu kitap hiç mi redaksiyondan geçmedi acaba? Çok bariz imla hataları, yanlış yazılmış kelimeler, eksik kelimeler maalesef sürüyle var. Ayrıca bu benzersizlikte bir içerik hiçbir yönlendirme yapılmadığı için yine maalesef çok fazla tekrara düşmüş, aynı şeyler birebir aynı cümlelerle defalarca anlatılıyor. İyi bir editör süzgecinden geçmiş, tekrardan arındırılmış ve daha zengin bir genişletilmiş yeni baskıyı hak ediyor.
Nevşin sevdiğim bir gazeteci. İran’da gazetecilik yaptığı sırada gördüğü,tanık olduğu hatta daha çok iran ile ilgili ne hissediyorsa onu yazmış. Kitap çok akıcı 2 günde bitirdim. Tek eleştirim korkunç bir editöryel süzgeçten geçmiş olması. Anlam kaymaları ve kelime hataları gırla gidiyor. Nevşin günlük hayatta nasıl konuşuyorsa kitabıda öyle yazmış. Hatta okurken sesi kafanızın içinde yankılanıyor. Alışkın olduğum için ben garipsemedim ama alışkan olmayan insan muhtemelen sevmeyebilir bu tarzı.
“İyiler yine kaybetti İran’da. Hep öyle olmuyor mu? Burada ya da orada...” Yaptığı birçok değerli işten dolayı tebrik ettiğim, düşüncelerini çok kıymetli bulduğum Nevşin Mengü’nün kitabını okumak farklı ve tatmin edici bir izlenim bıraktı bende. Yaşadıklarını kelimelere aktarırken sanki o duygu yoğunluklarını dibine kadar verdi. Harika ve alışılmadık bir dille çıktı karşıma yaşadıklarının çarpıcılığını anlatırken Mengü. Tekrar tebrik ediyorum, herkes okumalı diyorum bu kitabı.
Nevşin Mengü’nün İnsanın Düşünmekten Canı Yanar mı? adlı anlatısı, nasıl bir gazeteci/gazetecilik kitabı? Hemen söyleyeyim: Bayağı iyi bir kitap. İran’daki toplumsal kırılmayı anlamaya çalışan, 2009 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nde yaşananları, günümüze ışık tutması için de bir bağlama oturtmaya çalışan samimi ve etkileyici bir anlatı. Ayrıntılı değerlendirmemi şuradan okuyabilirsiniz: http://pulbiberdergi.com/2018/01/23/d...
Bu kitabı çekici kılan şey dışardan bir gözün İran'ı içerden deneyimlemiş olması. Dolayısıyla burada ben Nevşin Mengü'nün deneyimlerinin ne olduğunu merak ediyorum ve Nevşin Mengü'nün gözünden İran'ın bir panoramasını görmek istiyorum. Ancak kitapta bu yok. Birkaç anı var, birkaç gözlem, birkaç olay, çokça tekrar edilen İran siyasetinin işleyişine ve aktörlerine dair bilgiler var ama kapsamlı bir İran anlatısı yok. Kitap çok dağınık ve çokça tekrara düşülmüş. Sanki Nevşin Mengü ara ara oturmuş aklında kalanları yazmış editör de nasılsa insanlar bu kitabı bir çırpıda okumaz üç bölümde bir aynı bilgileri tekrarlayalım ki unuttuklarını hatırlasınlar diye düşünmüş. Aslında iyi bir editör gözünden geçmemiş kitaplar okumak artık benim şaşırtmıyor çünkü sektörün içinde yapısal sorunlar var ama beni bu kitapta şaşırtan şey yazarın anlatısının ne kadar yetersiz kaldığı. Sanki Nevşin Mengü konuşmuş birisi de harfi harfine bunları kağıda dökmüş. Her satırda Nevşin Mengü'nün konuştuğunu hissediyorsunuz. Ancak yazı dili konuşma dilindeki jest, mimiklerden ve doğaçlamadan yoksundur. Bu nedenle yazdığınızı tekrar okumalı ve daha anlaşılır kılmalısınız. Oysa bu kitap tashih sürecinden geçmiş gibi değil! Son olarak yabancı dilden sözcük kullanılmasına karşı değilim ama sözcüğün dilde birebir aynı anlamı taşıyan ve yaygın olarak kullanılan bir karşılığı olduğunda yabancı bir sözcük kullanmanın dile yeterince hakim olmamaktan kaynaklandığını ya da garip bir tercih olduğunu düşünüyorum. Ama her ne sebepten olursa olsun editör, bu gibi kullanımları yazarın üslubudur diye olduğu gibi bırakmamalı bence. Hadi diyelim ki yapıyor o zaman bir zahmet o yabancı dili bilmeyen insanlar için dipnotta açıklama vermeli.
Siyasal islamcının hertürlüsüne zorunlu tutlması gereken kitap. Ilımlı siyasal islamcı görünenlerin kafasına hele bir güzel çarpmalık. Teşekkürler Nevşin Mengü 🫶🏻
Kitabın konusu çok ilginç ancak çok dağınık bir şekilde yazılmış. Editör eli değmemiş gibi. Aynı cümleler hikayeler tekrarlanıyor. Ancak anlattığı konu çok ilginç.
İran güzellemesine girmeden kitabın en başında bahsettiği “abi gel iran övüyoruz” karikatürü gibi değil gözlemlerini anlatmış. Ben okurken sanki daha çok anlatası var ama bazı şeyleri kesmiş ya da kısaltmış izlenimi aldım. Siyasi tarafları yalın dille okuyucuya aktarması müthiş. Okuyan herkesin fark ettiği gibi yazım ve imla hataları çok fazla. Hiç gözden geçirilmeden nasıl basıma gitti bu kitap diye düşündüm. Kitap bittiğinde daha uzun olsaydı da daha çok okusaydım dedim. Teşekkürler Nevşin Mengü.
Şimdi soruyorum; biz bütün bunların, evet hepsinin birden, sahi neresindeyiz bu coğrafyada? Sanıyorum yanıt belli: Göğsümüzdeki yük hafifleyene değin hıçkıra hıçkıra ağlayacağımız bir yerinde. https://vapurdaokunanlar.wordpress.co...
Nevşin mengü kitapta bazı kısımları dönüp dönüp tekrar etmiş. o kısımları sürekli tekrar etmesinin sebebi anlatmak istediği konuyu vurgulamak mı yoksa yazar olarak deneyimsizliği mi bilmiyorum ama nevşin mengü'den çok editörün suçu bence bu.
onun dışında sanki nevşin mengü karşında oturmuş bunları sana anlatıyormuş gibi konuşma diliyle yazılmış oldukça akıcı, ilgi çekici ve güzel bir kitaptı. özellikle de iran gibi dışa kapalı bir toplum hakkında verdiği eşsiz bilgiler ve başından geçen ya da şahit olduğu ürkütücü olayları göz önüne alırsak altın değerinde bir kitap.
türkiye hakkında yazacağı kitabı da merakla bekliyorum.
"Müzikle dans etmenin kime ne zararı olabilir ki? Eğlenceden niye korkar bir sistem? Eğlenceden, mutluluktan, mutlulukla içinin dolup taşmasından, insanların birbirini beğenip aşk yaşamasından... Sevgi yıkar mı acaba diktatörlükleri, eğlenmek yener mi mezalimi? Belki de evet, başka niye her baskıcı sistem bu kadar korksun ki mutluluktan. Baskıcı sistemler hep didaktik, üzüntü dolu efsaneler üzerine kuruluyor. İnsanın içini karartan, insanın ruhunu bastıran efsaneler. Hayat değil hep ölüm yüceltiliyor, devlet için giden canlar, rejim uğruna feda olsun bedenler, ardından hayat boyu yasa girenler. Böyle bir insanın ruhunu Pavlov köpeği gibi terbiye eder baskıcı rejim. Üzüldükçe ağladıkça sisteme tutanabilirsin ya da öfkelendikçe, sertleştikçe sistem yüceltir seni. Gülmeyi unutursun, eğlenmekten utanırsın, içinde yaşadığın sisteme dönüşürsün, bir zaman sonra yaşayan bir ölü gibi... Hep ölüleri sever diktatörlükler, hem öbür hem de bu dünyadakileri. Ölüler ses çıkartamaz çünkü itiraz edemezler. Talep edemez ölüler, direnemezler..." (sayfa 112)
Tam da Tahran polisinin artık İslami kurallara göre giyinmeyen kadınlara müdahale etmeyeceği haberinden iki gün önce bitirdim bu kitabı. Çok akıcı ve net bir şekilde anlatmış Nevşin Mengü. Zaman zaman tekrara kaçsa da coğrafya olarak çok uzak olmadığımız için net bir şekilde olan biteni tasfir edebiliyorsunuz.
Hayatımda bu kadar yazım yanlışını bir arada görmedim, elime kalem aldım, düzeltebildiğim kadarını düzelttim, kitabı yayınevine postayla göndereceğim. Ülkemizin sayılı kadın gazetecilerinden birinin kitabının yayınevi ve editörünün bu saygısızlığına uğramış olması insanın yüreğini burkuyor.
Yahu ayıptır; Türkiye'de Türkçe konuşan biri tarafından Türkçe yazılarak çıkmış bir kitap bu kadar çok hata ile dolu olur mu! Artık geçtik noktalamayı, bağlacı vesaire; bari kelimeler doğru yazılsın! Kitabın en az dört noktasında "en" yerine "ne" yazıyor. Olumsuzluk eki unutularak yazılmış kelimeler, "yahu bu ne demek şimdi" deyip deyip başa dönerek "eki unutulmuş herhalde" sonucuna varmalar... Şu cümlenin anlamı nedir şimdi: "Dünyanın en büyük üçüncü petrol rezervi, en büyük de dördüncü petrol rezervine sahip İran'da (...)" (1. Basım, s. 139) Her şeyi geçiyorum, şahıs adlarında da mı tutarlılık olmaz; Shahrani/Şehrani, Mohsen/Muhsin; her sayfada başka yazım... Haydi diyelim Nevşin Mengü dikkat etmedi; hatta konuşma diline o kadar benziyor ki kitabın dili, belki ses kayıtlarından yazıya dönüştürüldü; Türkiye'nin en büyük yayınevlerinden birinde bir kişi yok muydu kitabı basıma girmeden okuyacak?
Sinir bozukluğunu yenip kitabı okuyabilirseniz, İran yakın siyasi tarihini merak ediyorsanız ancak fikriniz yoksa, kitap faydalı olacaktır.
Nevsin Mengu zaten cok saygi duydugum ve begendigim bir gazeteci ve guclu bir kadin. Yazdigi ilk kitabi da hayal kirikligi yaratmadi. Iran 2009 secimleri uzerinden gordugu, yasadigi olaylari, Iran'i, dini sistemleri, bunlarin halka etkisi ve boyle bir sistemde kadin olmanin getirdigi zorluklari kendi gorusleri dogrultusunda cok guzel elestirel bir ifadeyle aktarmis. Tesekkurler.
(English) Nevsin Mengu (the author) is already a respectful journalist from my perspective and a strong woman which I admire her very much. This is the first book she wrote and she didn't disappointed me. From the elections of Iran 2009, she beatifully crticize the Iran, religous systems and it's effections on the public and struggle of being a woman in this kind of systems with her opinions and perspective with what she saw and observed while she was witness all of these from the first hand. Thank You.
Oncelikle kitap editoryal sıkıntılar halledilse 5 Yildiz vereceğim bir eser olurdu. Yazarın ilk kitabı sanirim. Okurken ki siyaset araştırma tarih okumayı cok severim içim karardı. Bir gunde bitirdim akiciydi. bir suredir genelde ikinci dünya savasiyla ilgili okumalar yapıyorum onlar da beni cok uzdu ama bu kitap nerdeyse depresyona sokacak. Uzun sure yeni kitap olarak ne okusam diye kitaplığıma baktım beni mutlu edecek bir roman aradım ama bulamadim. Ben de kurtlarla koşan kadınları aldım elime. Cunku Kitap cok ürkütücüydu.
Kitabı çok akıcı ve keyfli buldum. Iranli oöduğum için diye bilirm kitapda bir çok anlatılana katiliyorum ve çok guzel ve doğru gözlemnemiş. Gerçe katılmadığım bazi noktalarda var. Özelikle sighe konusu. Siyasi olarak bence İran guzel anlatilmiş ama halk,kultur,alışkanlık olarak İrandan ziyade bence Tahranı anlatilmiş. ( Zaten bence yazarin ve kitabin amaçi İrani anlatmasi diğil bir sende Nevşin Mengu, bir Türk gazetecinin yaşadıklarını anlatmak)
İçerik merak ettiğim konularda samimi ve içten bir şekilde aktarılıyor. Puan kırmış olmam tamamen editör nedeniyle. Editör yok kitapta. Varsa da sanki anlatımı daha kötü hale getirmeye yaramış. Editör normalde bu tür bir iş, yani kötü bir iş çıkaracak birisi değil ancak özellikle ilk sayfalarda ciddi Türkçe hataları var. İçeriği baltalayabilir sabırsız okuyucu için. Sonraki baskılarda duzeltilecegine eminim.
İran kültürüne ve özellikle yakın tarihine bir göz atmak, bir kadın gazetecinin gözünden, tespitlerinden Pers’lileri anlamak için iyi bir kitap oldu, son bölümler yeni baskıda editör tarafından biraz daha gözden geçirlebilir, Bağlam: Ayrıca uranyum zenginleştirme ile menapoz arasındaki bağlamı kurmuş...
Nevşin Mengü İran'daki görevi sırasında içerisinde gündelik yaşam içerisinde yer alarak birçok konu hakkında güzel bir kitap. İranın siyasetini, toplum hareketlerini, rejimin reflekslerini, yabancı gözüyle aktarmış. Bunun yanında arka planda görünmeyen, gösterilmeyen ve herkesin bildiği ama sustuğu hayatlarında yaşandığını güzel bir şekilde anlatmış.
kitaptan daha düşünsel protesto beklerken, çoğunlukla iran rejimine ve dışarıdan edinilen deneyimlere tanık olmakla birlikte birçok kere karşıma çıkan imla hataları, anlatım bozuklukları beni iyice bezdirdi. yine de bilgi edinmek için, nevşin mengünün sesinden dinlemek için güzel bir okuma deneyimi oldu. elinize sağlık.
Dil bilgisi hatalari, ozellikle zaman kiplerindeki karisiklik okumayi zorlastirsa da, Iran kulturu ve yakin tarihi hakkinda fikir edinmek icin okunmaya deger bir kitap.. Mengu'nun yasadiklarini aktarimi da eglenceli..
Nevşin Mengü nasıl haber sunuyor ise kitabı da öyle yazmış. Zaten okurken içinizdeki ses adeta kendisi oluyor. O mimik ve ton ile okuyorsunuz. Bu kadar da hızlı akacağını böyle hassas bir konunun beklemezdim. Okuyunuz!
N.M. İran hakkinda zaten tahmin ettiğimiz bilgileri bize birebir tecrübeleri üzerinden anlatıyor. Oldukça korkunç, ama beklendik hikayeler. N.M. gazetecilikteki dobraligini, kitaptaki yalin ve net üslubu ile yansıtmış.