Evlenmeden önce aralarındaki ilişkiyi önemseyen, üstüne konuşan, sohbet eden, zaman ve emek veren çiftler, evliliklerinde kendi farklı öykülerinden ‘bizim öykümüz’ dedikleri yeni bir öykü oluşturmayı başarırlar.
Evlendiğinizde, hayatının en önemli, en güçlü tanığını seçmiş olursunuz. Bunun bilincinde olmak, önemli bir olgunluk adımıdır. Evlilik öncesinde, müstakbel eşinizle paylaştığınız değerlerin farkında olmak önceliğiniz olmalıdır. Birlikte, ‘birbirinizi yaşamak’ için evleniyorsunuz ve bu evlilikte ikiniz de kendiniz olarak var olmayı yani BİZ olmayı önemsiyorsanız, değerlerinizin uyum içinde olması gerekir.
Evlilik yolculuğuna başlarken biricik sermayeniz olan sevgi, küçülüp yok olabilecek ya da büyüyüp gelişebilecek bir şey. Evet, o hem çok kudretli hem de bir o kadar zarif ve kırılgan. Kurduğunuz ilişkiler ve üstlendiğiniz rollerin farkında olarak onu hakkıyla yaşamanız, yaşatmanız gerekiyor.
Doğan Cüceloğlu, kırktan fazla bilimsel makalesi yayınlanan bir psikolog ve çeşitli topluluklara bilimsel psikoloji çerçevesinde gelişim seminerleri sunan bir iletişim psikolojisi uzmanıdır. Çok sayıdaki kişisel gelişim kitabı ile Türk insanının düşünce, duygu ve davranışlarını inceler.
Mersin'in Silifke kasabasında 11 çocuklu bir ailenin 11. çocuğu olarak dünyaya gelmiş ve ortaokulu orada bitirmiştir. Ankara ve Kırklareli'de liseyi bitirip İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun olmuştur. ABD'de Illinois Üniversitesi'nde Bilişsel Psikoloji doktorasını yapmıştır.
Türkiye'de Hacettepe ve Boğaziçi üniversitelerinde çalışmış, Fulbright bursu ile Berkeley'deki California Üniversitesi'nde ziyaretçi öğretim üyesi olarak bir sene görev almıştır.
1980-1996 yılları arasında ABD'deki Fullerton şehrinde California Eyalet Üniversitesi'nde görev yapmıştır. 1996'dan bu yana Türkiye'de üniversite öğrencilerine, öğretmenlere, anababalara ve işadamlarına yönelik seminerler, konferanslar ve atölye çalışmaları düzenlemektedir.Psikoloji üzerine bir çok kitap yazmıştır ve bunların hepsi eğitici kitaplardır.
doğan hocayı ilk kez okudum. son okuyuşum olacak ama... doğan hoca'yı dinlemeye, izlemeye daha çok vakit ayıracağımdan eminim. çok popüler psikologlara önyargımdan dolayı bu zamana dek hiç kendisine vakit ayırmamıştım. nilay örnek'le çektiği podcastten sonra çok şey kaçırdığımı düşündüm. gerçekten çok ama çok kıymetli bir insan ülkemiz için. kitabı alırken aslında çok fazla "herkese hitap etme ihtiyacı"yla karşılaşacağımı düşünüyordum. ki karşılaştım fakat bu kalitesini beklediğim kadar düşürmesine sebep olmamış bence. dilini nasıl kullanacağını biliyor. dilini basitleştirip anlattığı şeylerden asla ödün vermeden yapabiliyor bunu. fakat yine de biraz basit kaldı okuduklarım. yine de kaynakçası kıymetliydi, oralardan tarama yapacağım.
kitabın içeriği de aslında gerçekten bu konu hakkında daha önce düşünmemiş insanlar için başlangıç kitabı olmaya çok müsait. sanırım bu alanda okumak isteyenlere önereceğim ilk kitap olur. sadece ben biraz sıkıldım çünkü bu literatüre biraz daha hakim olduğumu düşünüyorum.
Kisinin kendisini, karsisindakini ve iliskisini tanimasi acisindan dogru yonlendirmelerde bulunan bir kitap. Beni cok sasirtan bir sey okumadim ancak dusunduklerimde ve sorgulamalarimda yalniz olmadigimi ve en azindan bakis acimin dogru oldugunu gordum. Icinde yasadigigimiz toplum dusunuldugunde sadece degerler kulturu ve korku kulturu kavramlarinin farkindaligini kazanmak icin bile okunabilir.
Daha önce Doğan Cüceloğlu kitaplarından birkaç tanesini okumuştum; herbirini faydali buldum. İnsan Ve Davranışı kitabını hariç tutarak: bu kitabı diğerlerine göre daha yoğun ve etkileyici buldum, daha az sayfada, tekrara düşmeden daha vurucu bir anlatım sağlamış. İster evli olsun ister boşanmış; ister evlilik planlasın ister planlamasın; bu kitap anlamlı bir hayat sürmek isteyen herkese yol gösterebilir. Sadece "Korku kültürü- Değerler kültürü" farkını özümsemek için bile okunmasını dilerim.
Kitaptan bazı alıntıları ekleyeceğim:
İnsanın gelişmesi için uygun bir sosyal ortam gerekli! Korku Kültürü geliştirmeye değil, kalıplamaya, şablonlamaya niyetlenmiş bir sistemdir. O nedenle YÜZ odaklıdır; CAN' ın gelişmesini kendisi için tehlikeli bulur. Güçlü olanın zayıfı ezerek kendi istediği şekilde kalıplama hakkı vardır.
İletişim olgunluğunun üç öğesi vardır: 1. İletişim kurma amacının farkında olmak ve o amacı nasıl ifade edeceğini bilmek; 2. Söyleyeceklerini, iletişim kurduğu kişinin gözünden değerlendirerek konuşmak; 3.0 an içinde bulunulan sosyal ortamı dikkate alarak, nerede, kiminle, ne zaman, nasıl konuşacağını bilmek.
Müstakbel eşiniz evlenme olgunluğuna sahip mi? Nasıl bir ailede büyüdü? Korku Kültürü içinde kurulan bir evliliğin içine doğup utandırılarak mı, yoksa Değerler Kültürü içinde yüreklendirilerek mi büyüdü? Başkalarına mı hesap vermeyi, yoksa kendine mi hesap vermeyi önemsiyor? Kendine hesap veren insan 'evlendiği kişiyi yaşamak için' evlenir, 'onu kullanmak için' değil. Onunla birlikte hayatı yaşamak bir ayrıcalıktır.
Evlenmeyi düşünmeyenlerin dahi okuması gereken bir eser. Kendini, diğerini ve toplumu anlamasını sağlayacak imkanı size sunuyor. Evlilik ve olgun insan olma, kendine saygı, farkında olma konularını çok iyi analiz etmiş. Bir eşin sadece karı -koca olmaktan öte sıfatlarını anlamlı bir şekilde, okurların mektup analizleri ile sunuyor. Neler var neler ... tadında bir kitap. Doğan hocamın öğretmeye devam ettiği hissi iliklerinize kadar işliyor. CAN ve İnsan İnsana ilişkilerimiz bol olsun.
Normalde kişisel gelişim kitaplarına puan verme taraftarı değilim. Herkesin kişiliğine, deneyimine ve düşüncelerine, inançlarına göre değişen konseptler oluyor genelde. Fakat, Doğan Cüceloğlu'nun bu çok kolay okunabilir ve anlaşılabilir kitabından evlenmeden önce ya da sonra, herkesin faydalanabileceğini düşünüyorum. Bir kitabı okuma sürecinde ve okuduktan sonra hem kendime, hem insanlara, hem hayata, hem de spesifik deneyim ve konseptlere karşı bu kadar hızlı ve net bir şekilde çok fazla yeni şey keşfetmek ve öğrenmek zordur. Benim için çok keyifli ve öğretici bir deneyim oldu okumak.. Her zaman yanımda bulunduracağım ve notlarımı tekrar tekrar gözden geçireceğim bir çalışma.
İyi ki okumuşum dediğim kitaplar var. Bu kitap da onlardan biri. Yeni bir bilgi öğrenmedim aslında. Fakat düşüncelerimin ve daha önceki okumalarımın doğruluğu teyit etmiş oldum.
Doğan Cüceloğlu'nu çok severek dinliyorum. Okuduğum ilk kitabı. Dili çok anlaşılır. Herkese hitap eden bir kitap. Kaynakçası ve mektuplar da çok değerli. Evlenmeden önce okumak bir artı bu kitabı fakat evlendikten sonra da okunabilir.
Evlenmeden önce, evlendikten sonra her zaman okunabilecek, belki de yaşamımızın farklı evrelerinde farklı çıkarımlar yapabileceğimiz bir kitap. “Evlilik bir çiçekçi dükkanı gibi farklı olanaklar sunar; çiçeklerden nasıl bir buket oluşturacağınız size kalmış...” ‘BİZ’i mutlu eden bir buket oluşturabilmek dileğiyle!
Genel olarak bildiğim konulara değinilmiş bir kitap olsa da tekrar duymak iyi geliyor. Beni en çok etkileyen kitapta yer verilen, insanların yazdığı mektuplar. Evlilik ve ilişkilerine dair anlatıkları yer yer dramatik yer yer bilgilendirici ve umut verici. Bazıları beni çok hüzünlendirse de ilişkiler ve insanlar üzerine düşünmemi sağladı. Özellikle sahip olduklarıma daha iyi bakmak adına bana bir fırsat daha tanıdı.
Doğan Cüceloğlu severim, uzun yıllardır sakladığım kitapları da var ancak bu kesinlikle okuduğum en tırt kitabı. Allah rahmet eylesin, elim tek yıldıza gitmedi yine, eski kitaplarının hatrına iki yıldız.
2017 yılında sanıyorum bu kitabın duyurusu yapılmıştı, hatta rahmetli doğan cüceloğlu bu kitabı hazırlarken sabahattin ali'nin içimizdeki şeytan kitabını okuduğunu belirtmişti. (o sıralarda ben de içimizdeki şeytan'ı okuyordum, bundan sebep aklımda kalmış sanırım) kitabı yeni okuma fırsatım oldu. beklentilerimi çok karşılamadı. psikoloji çizgisinde daha akademik olarak ilerleyen bir kitap olmasını beklerdim. kötü mü? değil tabi ki, daha fazla kişiye ulaşan bir dile sahip. kitapta sürekli mektuplara yer verilmesi, yazarın sanki mektupların arasına girer gibi yorumunu yapıp çekilmesi bir noktadan sonra ne yazık ki benim için dayanılmaz oldu. yine de okuyucusunu bulur/buluyor. köşe yazısı okumak gibi hissettirdi bi' nebze.
Evlilikle ilgili olumlu ya da olumsuz akil yuruten kisilerin okumalarini tavsiye ederim. Dogan Cuceloglu evlilik icin kritik olabilecek noktalarin altini ciziyor.
Acikcasi kitabi okurken bir ara olumsuz bir havaya kapildim. Yazarin cokca paylastigi okur mektuplarindan evliliklerin kotuye gitmesi icin bircok sebep gorebiliyoruz. Ama yine de Dogan Cuceloglu evliligin bireysel ya da toplumsal faydalarini one cikartarak olumlu evlilik portreleri de cikartmaya calismis.
Ozellikle evlilik surecinde olan kisiler icin faydali olabilecegini dusunuyorum.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Evli olan ya da olmayan hatta evlilik düşünmeyen bile mutlaka okumali. İçerisinde yaşanmış birçok evlilik hikayeleri var ve özellikle bazı hikayeleri okurken kanım dondu. Kitap kişisel farkındalık kazandırmakla birlikte; eş seçiminin ne kadar önemli olduğunu, evliliğin kesinlikle şansa bırakılmaması gerektiğini, yaptığın ya da yapacağın eş seçimine nasıl titizlikle yaklaşılması gerektiğini ve evlilik kurumunun toplumsal bir dayatmadan çok daha fazlası olduğunu anlatıyor.
Denetim odaklı korku kültürü ve gelişim odaklı değerler kültürü. Ne de güzel yorumlamış. Gerçekten çok faydalı ve anlamlı bi kitap. Her seferinde Doğan Cüceloğluna hayran kalmamak mümkün değil.
Aile büyüklerimizin anlatmaya çalıştığı şeyleri doğru kabul etmek istemez, reddederiz gençken. Dinleme anı bile öfkelenmeye yeter. Oysa ki onlar, benzer tecrübeleri yaşamış, zor günlerden kıyamadıkları biricik çocuklarının atlayarak geçmesini isterler, kıyamazlar. Maalesef dinlemeyiz. Bu kitap oldukça ışık tutuyor yaşanabilecek olanlara. Gözümüzü kapatmaz, farkındalık içinde olursak fallara gerek olmadan evlenince başınıza geleceğini birebir görebilirsiniz. Bu kitap oldukça aydınlatıcı.. Değerler kültüründe mi yoksa korku kültüründe mi yaşadığınızı da rahatça görebiliyor, yaşadıklarınızı anlamlandırabiliyor ya da yaşayacaklarınızı sezebiliyorsunuz. Bence dikkate alın.
Doğan cüceloğlu nun okuduğum ilk kitabı oldu. Kitap çok akıcı sade anlaşılır bir dilde yazılmış. Örneklerle anlatılan değerler açıklanmış. Değerler kültürü ve korku kültürü arasındaki farkları net olarak kavradım. Can cana ilişki ve yüz ilişkisi gibi kavramlar kafamda örneklerle yer etti. Yazarın diğer eserlerini de okuyacağım. Bu kitabını da beğendim.
Okuması rahat, aydınlatıcı, bitirdiğinizde kafanızda işinize yarayacak farkındalıklar bırakan bir kitap. Dört bölümden oluşan kitapta Cüceloğlu evliliğin temelleri nasıl kurulmalı açıklarken okurların tecrübelerini aktardığı mektuplara yer vermiş bolca. Bir kitapta gördüğüm en fazla okur alıntısı burada olabilir. Kitabı bitirince aklınızda özet olarak kalanlar; insan önce kendini tanımalı, karşısındaki evlenmeyi düşündüğü kişiyi tanımalı, kendi ailesini tanımalı, evlenmeyi düşündüğü kişinin ailesini tanımalı, hayatta neye değer verdiğini bilmeli, karşısındaki kişinin neye değer verdiğini bilmeli, sormalı, dinlemeli.
Cüceloğlu’nun dili diğer kitaplarında olduğu gibi sade, anlaşılır ve açıklayıcı. Türkçede gördüğüm en az yazım ve noktalama hatası yapan yazarlardan. Bölüm sonlarında bir özet, kavramlar sözlüğü ve tavsiye ettiği kitaplar hakkında bilgi var. Bazı alıntılarda adı geçen kişilerin kim olduğuna dair bilgi verilse iyi olurmuş. Kitapta tekrarlar var ama sıkmak yerine konunun oturmasına yardım ediyor. Kitabın oluşum süreci boyunca kendisine yardım eden iki genç asistanının evlilik hakkında görüşlerinden yaşadıkları değişimi anlatmaları da kitaba bir katkı olmuş.
“Evlilik ilişkisi bir bahçedir. Çiçek de yetiştirebilirsin, diken de!” (17)
“Evliliğin, aşkınlık olarak tanımlayabileceğiniz manevi bir yönü de vardır. Bu, bireylerin kendilerini aşıp değerler ve inançlar aracılığıyla topluma ve yaşama bağlanmasını sağlar.” (25)
“…insanın iki doğası yer alır: 1. Görünen sosyal kimliği, 2. Ancak kendisinin bildiği mahrem iç dünyası, özü.” (29)
“Sosyoekonomik kimlikleri temel alan YÜZ, toplumsal konumlandırmayı belirler. … İnsanın iç dünyasını temel alan CAN ise insanın evrensel özünü belirler. Yunus Emre’nin, “Bir ben vardır bende benden içeri,” sözü bu evrensel özü işaret eder.” (29)
“Olgun iki insanın takip edeceği yol, birlikteliklerinde YÜZ’den kurtulmak değil, YÜZ içinde boğulmamak olmalıdır. CAN CAN’a ilişkinin getirdiği mahrem tanıklık dünyasını evlilikte inşa etmek mümkündür.” (31)
“…müstakbel eşin ailesini, onların kültürlerini ve o kültür içinde oluşan beklentilerini tanımak önemlidir.” (34)
“”İyi insan olmak” ile, “evlilik yapma olgunluğuna sahip olmak” aynı şeyler değildir.” (35)
“Evlilik çiftlerin kendilerini kendileri olarak ifade edebilecekleri bir “CAN alanı” yaratmalarına imkân verir; ama aynı zamanda o toplumun, o kültürün bir parçası oldukları için uymaları gereken toplumsal kuralları içeren bir “YÜZ alanı” da getirir.” (36)
“…Korku Kültürü’nde halden anlama, empati bir değer olarak yer almaz. Niçin yer almaz? Çünkü halden anlayan biri, korkulacak kişi olmadan çıkar, yani gücünü kaybeder.” (42-43)
“Korku Kültürü’nde birey ancak ilişkileriyle değer kazanır. Ailesi sahip çıkmayan birinin değeri yoktur; ona değer verirsen sen kendi değerinden, gücünden kaybedersin.” (43)
“…kendilerini yöneten şablonların, nesiller boyu dededen babaya ve babadan oğula (kadınların yardımıyla) aktarıldığını anlamamışlar. Korku Kültürü’nün birer robotu olduklarını, yaptıkları şeylerin onları insan olmanın özünden uzaklaştırdığını bilmiyorlar. Bu erkekler, kendi hayatlarını çöplüğe dönüştürdüklerinin, hayatlarının muhteşem potansiyel zenginliğini kendilerinden çaldıklarının farkında değiller.” (46)
“Korku Kültürü’nde yetişen birey için yaşamın temel cümlesi şudur; “Güvende olmak istiyorsan ya diğerlerinden güçlü ol ya da senden güçlü birinin kanadının altına sığın!” Güçlü kişi “BEN bilirim, her zaman haklıyım, sözümü dinleyin,” der ve diğerlerinin davranışını denetleme hakkını kendinde görür.” (48)
“Değerler Kültürü’nde, “BEN bilirim,” yerine “BİZ, benden daha iyi bilir,” anlayışı yaygındır. Demokrasi de bu ilke üzerine kurulmuştur.” (48)
“Korku Kültürü içinde yetişmiş biri güvende olup olmadığını, farkında olmadan, şu soruları sorarak denetler; “Karşımdaki mi güçlü, ben mi?”, “O mu beni denetleyecek, ben mi onu?” Bu tavrı en açık seçik dinleme davranışında gözlemleyebilirsiniz. Korku Kültürü içinde yetişmiş biri, eğer karşısındaki çekindiği, kendinden güçlü biri değilse sürekli onun sözünü keser, onu konuşturmama, baskın çıkma eğilimi gösterir. Ancak bu şekilde kendini güçlü ve dolayısıyla güvende hisseder.” (51)
“Değerler Kültürü’nde “geçim ehli olmak”, değerleri yaşatarak birbirine güvenmek, birbirini saymak ve sevmek anlamına gelir.” (55)
“Olgun insanın üç konuda sorumluluk bilinci gelişmiştir:
1. Kendini tanıma, 2. Diğerini tanıma, 3. İçinde bulunduğu sistemi tanıma.” (58)
“Kendi özüyle barışık insan iyi eş olur. Kendiyle barışık kişi kendini BİZ’in içinde tanımlar. Kişisel seçimleriyle kendini var eder ve yaşamında kendisi olarak yaşar. İstek ile gerçek ihtiyaç arasındaki farkı ayırt edecek bir bilinç geliştirmiştir.” (65)
“Olgun insan kendi gözüne hesap veren insandır; hayatının en önemli tanığının kendisi olduğunu bilir. İnanç ve değerleri akıl süzgecinden geçmiştir ve kendi seçimiyle hayatına girmiştir. Hayatının öğrencisidir; deneyimlemeye, gözlemlemeye, düşünmeye ve öğrenmeye açıktır. Kendi yaptığı seçimlerden sorumluluk alır.” (67)
“Olgun insan duygularını tanır ve sevginin, saygının anlamını bilir. Sevmek ile acımayı birbirine karıştırmaz. Hayran olma ile sevmeyi ayırt edebilecek olgunluğa erişmiştir. Sağlıklı karı-koca ilişkisi için gerçek sevginin gerekliliğini anlamıştır. Gerçek sevgide insan insana ilişki temeldir. Taraflardan birinin diğerine baskın olmaya çalışması söz konusu değildir.” (67)
“Olgun insan BİZ olabilmek için “sevgi”, “saygı”, “anlayış” ve “hoşgörü”nün gerektiğini bildiği gibi “kaygı”, “korku”, “sevgisizlik”, “nefret” ve “haset”in ötekileştirdiğinin farkındadır. Kime, ne zaman, ne kadar merhamet edeceğini bilir. Öfkesinin kendi çıkarlarının ve beklentilerinin karşılanmamasından kaynaklı “BEN öfkesi” mi, yoksa toplumun inanç ve değerlerinin çiğnenmesine karşı duyduğu “BİZ öfkesi” mi olduğunu ayırt eder. Kırılgan, incinebilir yönlerinin altında yatan öykülerin farkındadır.” (68)
“O aşkınlığa sahip olduğumuzda, yaşamı tamamen denetleyemeyeceğimizi kabul edeceğiz ama tüm belirsizliğine rağmen yine de yaşamın içinde sevgiden kaynaklı adil bir düzen olduğuna inanacağız.” (71)
“Mükemmeliyetçi insan Korku Kültürü’nün ürünüdür.” (91)
“Unutmayın, yok olmak için değil, var olmak için evleniyorsunuz.” (96)
“Biz evliliğimizin ve birbirimizin öğrencisi olmayı kabul ediyor muyuz? Yoksa birbirimize öğretmenlik mi taslayacağız? İnsan insana ilişkinin eşit insanların ilişkisi olduğunun farkında mıyız?” (98)
“EVLENMEYİ DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ KİŞİNİN üç konuda sorumluluk bilinci geliştirmiş olmasını önemseyin: 1. Para, 2. Zaman, 3. İnsan ilişkileri.” (102)
“İnsan evlendiği kişiyle kendini güvende hissetmek ister.” (105)
“İnsan insana sohbetin olmadığı yerde, bitmemiş hesaplar vardır.” (111)
“Hayatınızın anlamlı olup olmadığını içiniz bilir; işte bilen o iç, CAN’dır” (112)
“İnsanın YÜZ doğasının oluşturduğu maskeler toplumsal yaşam için kaçınılmaz olsa da yaşam anlamını CAN’da buluyor. Ve çocuklar yaşamımıza hediye edilen CAN’lardır.” (114)
İLETİŞİM OLGUNLUĞUNUN ÜÇ öğesi vardır: 1. İletişim kurmadaki niyetinin, amacının farkında olmak ve o amacı nasıl ifade edeceğini bilmek (zihinsel olgunluk); 2. Söyleyeceklerini, iletişim kurduğun kişinin gözünden değerlendirerek konuşabilmek (duygusal olgunluk); 3. O an içinde bulunulan sosyal ortamı dikkate alarak, nerede, kimlerle, ne zaman, nasıl konuşacağını bilmek (sosyal olgunluk). (117)
“Değerler Kültürü’nde ilişki, doğru olanı yapmak ve yaptırmak ekseninde oluşur.” (121)
“…”yaşa ve yaşat”…” (128)
“Kendi kültürel şablonlarının farkına vararak onların dışına çıkıp bakabilen insan, zoru yapmış, “gözlemleyen bilinç” oluşturmayı başarmış bir insandır.” (132)
“Korku Kültürü geliştirmeye değil, kalıplamaya, şablonlamaya niyetlenmiş bir sistemdir. O nedenle YÜZ odaklıdır;…” (134)
Prof. Dr. Medaim Yanık - eş/evlilik terapileri üstüne odaklanan bir terapist (139)
“Özetle, mutlu evlilikleri olanlar: 1. Doğru kişi ile evli olduklarını düşünüyorlar ve evliliklerine bakışları olumlu; 2. Birbirlerinin farklı taraflarını kabul ediyor ve bu farklılıkları yönetmeyi biliyorlar; 3. Aralarında nasıl tartışacaklarını biliyorlar; birbirlerini incitmeden tartışabiliyorlar; 4. Aralarında küs kalmıyorlar; 5. Birbirlerini çekici buluyorlar ve cinsel hayatlarını devam ettiriyorlar; 6. Şu altı alanda çıkan sorunlarda, aralarında konuşup uzlaşabiliyorlar: Aileler arası ilişkinin nasıl olacağı, Cinsel yaşamın sıklığı ve içeriği, Çocukların eğitiminin nasıl yapılacağı, Eve giren paranın nasıl yönetileceği, Ev işlerinin kimler tarafından ve nasıl yapılacağı, Boş zamanların nasıl geçirileceği; 7. Arkadaşlıkları iyi. Mutlu çiftler eşleriyle beraber olmaktan kaçmıyorlar; aksine beraber olmaktan hoşlanıyorlar.” (139-140)
“Güven, dürüstlük ağacının meyvesidir!” (141)
“Kendine hesap veren insan “evlendiği kişiyi yaşamak için evlenir,” “onu kullanmak için” değil. Onunla birlikte hayatı yaşamak bir ayrıcalıktır.” (142)
“Sevgi, saygı, hakkaniyet, halden anlama (empati), iş birliği, dürüstlük, sadakat, şeffaflık, sınırlar ve sorumluluk bilinci sizin için birer değer mi?” (148)
“İnsanlar, diğer insanlara yaptığı hizmet içinde gelişir ve olgunlaşır.” (150)
“Savaşçı…Karşıdan bir şey beklemeden harekete geçen kişi o olur; kendine, evrene ve yaşama güvenerek, niyetinin saflığı içinde “doğru adımı” atar!” (155)
“…diğerinden hep güçlü olma ve onu korkutarak sindirme niyetindeki biri, karşıdakinin ancak hatalarını ve zayıf taraflarını görmeye koşullanmıştır.” (158)
“”Karşıdakinin insan olduğunu bilmek” evrensel bir değerdir ve ayrıştırmaz, birleştirir.” (159)
“Değerleri yaşamak kendiyle ilişkisinde, değerleri yaşatmak da diğerleriyle ilişkisinde insanı dürüst yapar.” (166)
“Bu olgunluğa erişmek sadece bireyin sorumluluğuna bırakılmamalı, çocuğun doğumundan itibaren annesi babası, okulda öğretmenler ve tüm toplumsal kurumlar bu olgunluğun gelişmesinde yardımcı olmalıdır.” (168)
“İlişkiye girerken dikkat edilmesi gereken bir konu; “Bu kişi saygı duyulacak biri mi ve benim iyi niyetime değer mi?” (169)
“Çocuğun içinde yetiştiği aile ortamında hayatta kalmak ile yaşamak arasında bir fark var mı?” (174)
“Anne-baba, çocuğunun bir birey olarak kendi yaşamında kendisi olarak var olmasını istemeli, buna değer verip teşvik etmeli. “Benim çocuğumun sadece hayatta kalmayı becermesi yetmez; anlamlı, coşkulu ve güçlü bir yaşamı inşa etmeyi de bilmeli,” diyebilmeli.” (175)
“Olgun anne-baba, çocuğunun iletişim olgunluğu kazanmasına önem verir. …ağzından çıkan lafı kulağının duyması önemlidir.” (177)
“Evlilik ve aile başarısı gelenekler, din kültürü ve tesadüflere bırakılmış durumda. Önem verdiğim bir önerim var: Evlilik öncesi toplumsal bilinçlenme için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Yüksek Öğretim Kurumu, Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Belediyeler uzun soluklu bir çalışma için bir araya gelmeli ve kendi uzman kadrolarıyla yaptıkları araştırma ve gözlemler sonunda okullarda, üniversitelerde uygun dersler ve belediyeler aracılığıyla halka açık kurslar başlatmalıdırlar. Böyle bir çalışma için yapılacak araştırmalarda halkın nabzı tutulmalı, boşanma istatistikleri incelenerek sorunların temelindeki parametreler belirlenmelidir. Toplumun gelenekleri, görenekleri ve temel değerleri gözetilerek geliştirilen böyle bilimsel bir projenin halkın büyük desteğini alacağını umuyorum.” (179)
Kendini Tanımak (59) İç Çocuğunu Tanımak İnanç ve Değerlerinin Farkında Olmak Duygularının Farkında Olmak İç Tanığını Keşfetmek
Diğerini Tanımak (71)
Sistemi Tanımak (75) Şimdi-Burada Yaşadığının Farkında Olmak
Tanışma Yolculuğu (80) Arkadaş mı, sevgili mi? Aklı aklıma uyuyor mu? Cinsellik ne kadar baskın? Sosyoekonomik konumunuz benzer mi, farklı mı? Mutfak Aynı kuzeyi mi gösteriyorsunuz? Ne kadar olgun biri? Şimdi-burada yaşadığının farkında mı?
Önemli Farkındalık Soruları (88) Birlikteyken kendiniz olarak var olabiliyor musunuz? Beraberken konfor, keşif, panik alanlarından hangisindesiniz? Mükemmeliyetçi mi? Temel değer ve inançlarını tanıyor musunuz? İçinizde saklı olan rol modellerinizin farkında mısınız? Stresle nasıl baş ediyor?
Şu Konuları Yeteri Kadar Konuştunuz mu? (93) Evlilikten beklentileriniz? Muhtaç olduğum için mi evleniyorum? Cinsellikten ne anlıyorsunuz? Her birimizin ilişkiye getirdiği ekipte kimler ne derece var olacak? Aynı şeylere gülebilip aynı şeylere üzülebiliyor musunuz? Sohbet edebiliyor musunuz? Geleceğe kaygıyla mı bakıyorsunuz, yoksa umutla mı? Fedakârlık Hayaller Evliliğin öğrencisi olmak
Mahrem Tanışma (99) Geçmişi konuşmak Mahremiyete saygı İlişkinin gizemini devam ettirmek Tanıklık Kötü günler, iyi günler İç çocuklarınız arkadaş olabiliyor mu?
Potansiyel Anne-Baba (102) Çocuğumun eşim gibi olmasını ister miyim?
Doğan Cüceloğlu nun basit ve açık anlatımı ile evlilik ve kadın-erkek ilişkileri üzerine fikirlerini aktardığı bir kitap. Tavsiye ederim. Sadece evlenmeden önce de değil, evli çiftlerin birbirini daha iyi anlaması için evlendikten sonra da her zaman okunabilir.
Medeniyetin başlangıcından beri var olan şu evlilik. Hepimizin aklında bir başka cümlelerle barınmakta. Kimisi için hayatın anlamı iken kimisi için de pek önem arz etmeyen bir hadise. Onlarca farklı insanın aynı geleneği sahiplenmesi sonucunda evliliğe karşı birçok farklı bakış açısı gelişmiş oluyor. Kimisi akranlarına hava atmak için düğününü lale devri kutlamalarına öykündürür iken ötekisi de hiç para harcamamak için merdiven altında bir tavuk döner fiyatına yapıyor bütün düğünü.
Evlilik için bu kadar farklı görüş, adet, gelenek görenek, fikir, bakış açısı varken doğru yolu nasıl bulacağız? Evlenmeye niyetlendik de, evlenebilecek olgunlukta olduğumuzdan ne kadar eminiz? Eşimizi ne kadar tanıyoruz? Eşimizin evlenmek için ne kadar olgun olduğundan ne kadar eminiz? Doğan Cüceloğlu; “Evlenmeden Önce,” kitabında bu soruları sordurtuyor okuyucuya.
Günümüzde boşanmaların artması ve evliliklerin önemini kaybediyor gibi görünmesinden ötürü yazılmış olan kitap esasında yalnızca evlenecek olanlar için değil. Zaten bu yüzden ben de okudum bu kitabı. Akşam okul çıkışında evlenmek gibi bir niyetim olmasa da, kendimi ne kadar tanıyabildiğimi anlamak için bir bakmak istedim kitaba.
Yazarın diğer kitaplarına göre bir hayli kısa aslında. Ki içeriğinin büyük bir kısmını okur mektupları oluşturuyor. Bunlar eleştiri değil, yalnızca bilgilendirme. Peki kitapta tam olarak ne anlatılıyor?
İnsanın kendini tam olarak ne kadar tanıyabildiği, eşini ne kadar tanıyabildiği; korku kültürü, değerler kültürü; “Can” isimli şahsiyetimiz ve “Yüz” isimli sosyal rollerimizin arasında olması gereken dengeden bahsediyor. Evlenmeyi düşünmüyorsanız ve henüz sevgililik aşamasındaysanız bile kitaba göz atmanızda fayda var. Daha önce kendinizde ve karşınızdaki kişide fark etmediğiniz bir takım durumlar olabilir.
Kitabın büyük bir bölümü, yukarıda bahsettiğim Can ve Yüz üzerinden gidiyor. Kişinin içinde yetiştiği kültürün, Can’ına ve Yüz’üne nasıl etki ettiğini uzun uzun anlatıyor. Kendinizdeki Can ve Yüz, karşınızdaki kişide Can ve Yüz, toplumdaki kişilerde Can ve Yüz ilişkisi gibi aynı konuyu farklı kişilerle uzun uzun anlatıyor. Eğer daha önce bunları hiç duymadıysanız, duymalısınız. Yazarın bu kadar uzun anlatmasının nedeninin bilmeyenin aklına iyice yatması için olduğu kanatindeyim. Bu sebepten ötürü, siz de bu kitabı edinmelisiniz. Belki siz de farkında olmadan, içinde doğduğunuz korku kültürünün bir sonucu olan “Kültür robotu” olarak oturmaktasınız ama farkında değilsiniz. Ki kültür robotu olmak kötü bir şey değil. Bilmemek değil öğrenmemek ayıp, diye bir sözün olduğu ülkemizde bir şeylerden mahrum kalmış olmak suç olamaz sonuçta, değil mi?
Peki, nedir bu kültür robotu muhabbeti? Yazarın tanımıyla kültür robotu; Kültür şablonuyla algılayan ve hareket eden kişi olarak açıklanıyor. Peki, kültür şablonu ne? Toplumda farkında olmadan paylaşılan ve kullanılan algılama ve davranma kalıpları.
Okur mektupları da kitabın bir diğer güzel kısmı. Kimi hikayeler içinizi parçalıyor iken kimi hikayeler de yüzünüzde bir gülümseme bırakıyor. Yaşandığına ihtimal bile vermeyeceğiniz hikayeler, kitapta, yaşamış birinin kaleminden anlatılıyor. Belki mektupların fazlalığından sıkılabilirsiniz ama öyle bir durumda da mektupları atlamanız, yazarın anlattıklarını anlamanıza bir baltalama getirmeyecektir. Yalnızca birkaç örnekten mahrum kalırsınız.
İçinizi keşfetmek, daha önce kendinize sormamış olmanız muhtemel olan soruları sormak için güzel bir rehber, Evlenmeden Önce. Herhangi bir şekilde evlenmeyi şimdilik düşünmüyor olsam bile bana birçok şey kattı. Doğan Cüceloğlu kitaplarına başlamak için doğru bir başlangıç noktası olmayabilir ama devam etmek için güzel bir yol seçeneği.
Daima mutlu evliliklerin yaşanacağı güzel günler dileğiyle. Kendinize iyi bakın.
Küçüklükten beri evliliğe karşı bir ön yargıyla büyüdüm. Belki annemin gereksiz telkinleri belki içine doğduğum yeni feminist dünya evliliğe ihtiyacım olmadığını anlattı bana. Sevgilikten farkı nedir ki? aynı evde yaşayan iki sevgili de evli sayılmaz mıydı? bu düşüncelerim yavaş yavaş eriyedursun, bu kitapla birlikte evliliğin tercih ettiğin ailen olduğunu gördüm. evlilik öyle, ''ay iki insan birbirini severse heeer şey aşılır'' gibi romantik, belki biraz gerçek üstü bakış açısına sahip biriyken, evlilik ve sevgilik hakkında farkındalığımın gelişmesine sebep oldu. günün sonunda evet iki insan birbirini severse her şey aşılır elbet ama bu insanın ailesi, kültürü değerleri, değer verdikleri sizin ilişkinizin bir parçası. bunları sık sık göz ardı edip partnerlerimizden sürekli değişmelerini bekliyoruz. değişmesini beklemek de en büyük hata bana kalırsa. tercih edilen aile demiştim. aile kavramı ne kadar güçlü, hayatımızdaki rolü ne kadar büyük. birleştirici. son zamanlarda o kadar ayrışıyoruz ki insanlardan. örneğin bu zamana kadar dinlediğim bütün ilişki tavsiyeleri erkek- kadın üzerineydi. ilişkilerde bile erkek ve kadın diye birbirimizi ayırmaya sınıflandırmaya çalışırken nasıl 'biz' veya birlikte' olacağımızı unuttuk. ilk defa bu iki insanı birlikte ele alan, ayrıştırmayan, farklı kutuplara çekmeyen, 'birlikte' yapan bir yazar okudum. kaybettiğim birliktelik bilincini tekrar aşıldı bana. kadın erkek cinsiyet farkı yoktur demiyorum. her cinsiyetin kendine has bazı özellikleri olabilir. ama her insanın da zaten kendine has bazı özellikleri olacaktır. bu farklıklardan rahatsız olmak yerine, bu farklılıkların heyecanını duymak, bir insanı keşfetmeye çalışmak gündelik hayatta benim de kendime sık sık hatırlatmam gereken duygulardan. evlilik, sevgililik kavramı ne kadar duygusal olsa da, her ne kadar ''içimizden geldiği gibi, ben öyle istediğim için''lerle yürümüyor bence. Türk toplumu olarak çoğumuz bebeklikten yaralı doğuyoruz. birbirimizi bilinçsizce kırmaya, ilişkilerde 'ben' i düşünmeye o kadar alışmışız ki. ilişkiler çok büyük bir bilinç düzeyi ve farkındalık istiyor. kalbinin sesini değil bazen mantığını dinlemen gerekiyor. doğru olanı bazen ''senin'' yapman gerekiyor. bir tarafın farkındalık düzeyinin artmasıyla zaten çoğu ilişki düzelmenin çok büyük bir bölümünü gerçekleştiriyor. bu kitapla birlikte yine, bilinçaltımda gizlice yatan, ''evlendim hayatım zindan oldu'' düşüncesi yavaş yavaş kırıldı. herkes evliliğin olumsuz yanlarından etrafımda o kadar çok konuşmuş ki gerçekten iyi evliliklerin olabileceğine inancım yokmuş. iki üç iyi evlilik örneği okuyunca içten içe şaşırdığımı ve imrendiğimi hatırlıyorum. iyi evliliklerin genel olarak sırrı birbirimizin hayatını nasıl daha kolaylaştırabiliriz, güzelleştirebiliriz? düşüncesinin yatması sanırım. evlilikte eğlenmeyi ve desteklemeyi bilmek, kişiye saygı duymak gerekmiş. ee yeni bir şey yok bunlar hep bildiğimiz şeyler deyip geçebilirsiniz belki. e bunları biliyoruz zaten? biliyor muyuz? gerçekten hayatınızı ilişkilerinizi, bilinç altınızda yatan yıllardır kazınan kötü evlilik hikayelerini bir masaya yatırın. bence gerçekten bilmiyoruz. çok basit ilişkiler 101 kuralı gibi temel şeyleri bile bilemiyoruz. izlediğimiz aşklar, dinlediğimiz şarkılar, okuduğumuz kitaplar hepsi yaralayıcı bireysel bencil aşk hikayeleri? birlikte olup parçalamadan sevmeyi, biz olabilmeyi kaç kişi başarıyor gerçekten? bu yorumları biri okusun diye değil aksine kendi farkındalığım için yazıyorum. bildiğim sandığım ilişki kurallarının yanlış olduğunu, başka, daha güzel bir yol olduğunu tekrar hatırlattı bana. 'farkındalık' önemli şey.
mutlu evlilikleri olanlar: 1. Doğru kişi ile evli olduklarını düşünüyorlar ve evliliklerine bakışları olumlu; 2. Birbirlerinin farklı taraflarını kabul ediyor ve bu farklılıkları yönetmeyi biliyorlar; 3. Aralarında nasıl tartışacaklarını biliyorlar; birbirlerini incitmeden tartışabiliyorlar; 4. Aralarında küs kalmıyorlar; 5. Birbirlerini çekici buluyorlar ve cinsel hayatlarını devam ettiriyorlar; 6. Şu altı alanda çıkan sorunlarda, aralarında konuşup uzlaşabiliyorlar: - Aileler arası ilişkinin nasıl olacağı, - Cinsel yaşamın sıklığı ve içeriği, - Çocukların eğitiminin nasıl yapılacağı, - Eve giren paranın nasıl yönetileceği, - Ev işlerinin kimler tarafından ve nasıl yapılacağı, - Boş zamanların nasıl geçirileceği; 7. Arkadaşlıkları iyi. Mutlu çiftler eşleriyle beraber olmaktan kaçmıyorlar; aksine beraber olmaktan hoşlanıyorlar.
Kıskanmak bir ölçüt değil, "Seven insan kıskanır" yorumu doğru değil. Seven değil sahip olmak isteyen kıskanır. Sevmek... sahip olmak... Çok farklı şeyler.
Evet, farkındasınız, kız ilk defa bir heyecan duydu ve iiişkide onun ötesinde başka da bir şey yoktu! Kız içinde yetiştiği ortamda duygusal-sosyal olgunluğa ulaşma imkânı bulamamıştı; kendini tanıma konusunda eksikliği vardı. Ve ilişkide sadece cinselliğin o itici gücü olunca... Sonra ne hikmetse hep başkaları girdi aramıza, o ne berr bırakabildi, ne onlardan vazgeçebildi. Ben de bırakamadım ama! Anlatılanlar, cinselliğin baskın olduğu vurulma, cinsel haz ve arzuların ötesinde başka hiçbir şey düşünememe durumunu ifade ediyor. O nedenle, sevdiğimi sanıyordum, ama aslında 'aklımı başımdan almış' demek, buradaki ilişki geçmişini özetleyebilir. Ve ancak duygusal olgunluğa ulaşamamış insanlar bu tuzağa düşerler. Evet, özetleyecek olursak, ilk defa eli tutulmuş ve cinsel hazzın tadına varmış bir kızla, farklı farklı kızlardan cinsel haz alan bir erkek var öykümüz
Harçlığını idare edemeyen, sorunlar karşısında çözümsüz, iletişim kurmaktan aciz, sokaktaki hayvana, şoföre, garsona hatta ailesine bile saygı ve merhamet duymayan tahammülsüz bir insanla mutluluk hayali kurmak ve "Evlendikten sona değiştin!" demek nasıl bir cehalettir. Evlilik denemesi bedava bir şey olamayacak kadar özel ve güzel bir şey. Ama karı-koca olmadan önce insan olmayı, sevmeyi öğrenmek birinci şartımız olmak kaydıyla.
Kitap için, Doğan Hoca’nın kendi kavram çerçevesinde sıkça kullandığı can-yüz, tanıklık ve iç tanıklık gibi çekirdek kavramları evlilik ilişkisi özelinde yorumladığı bir derleme diyebiliriz.
Bu kitabı değerlendirirken kurgu ya da kitabın bilimsel temeli yerine, Doğan hocanın ömrünü anlatmak üzere vakfettiği korku kültürü ve değerler kültürünü anmak gerek; bu kitap bir hatırlatma, bir kontrol listesi kitabıdır. Kitapta ne direkt olarak aksiyon alınabilir tavsiyeler ne de teoriye yakın uygulanamayacak teoriler var. Kitap neredeyse, iç tanıklık geliştirmek ve iletişim yetkinlikleri kazanma niyetini ortaya koymak üzere bir motivasyon mektubu diyebilirim.
Değerlendirmede kitabı değil, kitabın ana mesajın kritikliğini düşünüyorum. Mesela, evet editöryal anlamda eksikler, tekrarlar çokça mevcut, akıcılık ve pratik hayat tavsiyeleri belki daha yoğun olabilirdi; ama anlatılan kavram o kadar önemli ki, tüm eleştirileri kirli bir kıyafetten kurtulur gibi soyup atmak gerek belki de.
Doğan Hoca’nın deyimi ile kitabı içeriğine rağmen yüzünü okumak da mümkün, içindeki can’a kavuşmak da mümkün. Bazı okurların yüz’de kaldığını görüyorum maalesef.
Doğan Cüceloğlu zaten akıcı diliyle ve anlatımıyla çok sevdiğim bir yazar. Kitap da hem benim gibi evlenecek olanlara, hem de evli olanlara farkındalık yaratacak türde bir kitap diyebilirim. İletişimle, anlayışla ve empati yeteneğiyle eşlerin iyi bir ilişki yürüttüğü fikrini destekliyor. Birçok hikaye barındırıyor fakat benim en çok dikkatimi çeken haftanın bir günü başka kültürlerden yemekler hazırlayan, cinsel hayatını renkli bir hale getirmiş, film gecesi yapan o güzel çiftti. Monotonluktan uzaklaşmış, birbirini geliştirmeye çalışan, hayatında yeniliklere açık insanların evliliklerinde daha mutlu oldukları düşüncesindeyim. Ben okurken müstakbel eşime de fazla gönüllü olmayacağını bile bile okuması için tavsiyede bulunmayı düşünüyordum ki, kitapta tek taraflı okuyan, araştıran, eşinin gelişimine destek olan bir okurunun mektubundan bahsetti Doğan hoca… Oldukça düşündüren ve arada bir göz atacağım bir kitap oldu. Ayrıca çevremde evliliğinde problemler yaşayanlara da gönül rahatlığıyla tavsiye edeceğim bir kitap.
This entire review has been hidden because of spoilers.
"Evlenmeden önce" kitabı Doğan Cücelioğluna məktublar yazaraq öz evliliyini və evlilik haqqında fikirlərini paylaşan insanların hekayələrindən yola çıxılaraq hazırlanıb. Cüceloğlu bu məktubları verdiyi izahlarla əlaqələndirərək misal çəkir, evliliyi bir məhfum kimi aydınlaşdırır, evlənmədən öncə tərəflərin bilməli olduqlarını və həm özlərində, həm də partnerlərində aydınlaşdırmalı olduqları məsələləri izah edir. Oxuduqca podcastlarından dinlədiyim nəcib səsi qulaqlarımda idi sanki. Dərin bir kitabdırmı? Xeyr. Amma bu tip mövzularda araşdırma etməyən, yeni-yeni maraqlanan insanlar üçün uğurlu başlanğıcdır, çünki insanı qətiyyən yormur, əksinə öyrənmə həvəsini artırır.
Tək mənfisi, bəzi hissələrdə eyni cümlələr, eyni fikirlər təkrarlanır. Bəlkə bu qəsdli şəkildə ümumiləşdirilmiş fikir kimi verilib daha yaxşı yadda saxlanması xarakteri daşıyır. Düşünürəm ki, belə hallarda hər paraqrafdan sonra eyni ümumiləşməni vermək yerinə sonluqda bu cür yekunlaşdırmaq olardı, kitabın redaktəsində tamamlanmamış yüngülvari boşluqlar var idi.
Evlilik öncesi kitabı hem belirli bir yapıyı takip ediyor hem de birçok okuyucunun yazdığı mektuplar ile biraz da sohbet havasında yazılmış. Bu şekilde olması sayesinde okumak, anlayarak idrak etmek, ve kendine pay çıkartmak çok etkili olmuş.
Kitapda hoşuma giden şeyler “evlilikten öce konuşulması gerekenler” ve “farkındalık soruları” gibi bir liste halinde çalışılması gereken ödevler verebiliyor olması.
Kitapta bazı konular sık sık tekrarlanıyor ki bu da önemi açısında kanaatimce yerinde olmuş. Bunlar şöyle :
1. Huzur, aza kanaat, sağlık, şükranı
2. Karı-koca olma hedefi değil önce insan olmak hedef olmalı
3. Korku odaklı denetim kültürünün hakim olduğu bir toplum olduğumuzun farkına varmalıyız ( Karşındakinin hatalarını ve zayıf taraflarını görmeye koşullanarak onu sindirmeye çalışan değil)ve üzerine düşünmeliyiz evlenme planları yaparken (bu kültürden gelme kötü alışkanlıklar, kötü rol modeller, ve kötü beklentiler). Ve günün sonunda mutlu bir evlilik önemli bir başarıdır ve kendiliğinden oluşmaz; bilinçli bir gayret gerekir.
Doğan Cüceloğlu'ndan her zamanki gibi şahane bir kitap. Kendinin, karşısındakinin ve içinde bulunduğu toplum üzerine farkındalığı yüksek olan bireylerleri esas alan, "ideal yetişkinler eşlerini nasıl seçerdi ?" sorusu üzerine çalışılıyor kitap boyunca. Kendisine gelen mektupları ve mesajları da birer case study tadında inceleyerek hem çıkarımlarda bulunuyor, hem de verilen fikirlerin uygulamalı örnekleri gibi değerlendiriyor.
Kitap gerçekten şahane olmak ile birlikte, kanımca biraz teorik kalıyor. Tıpkı 20. yüzyıl iktisat kitapları gibi "efficient market" varsayımı yapılıyor. Ancak çok bakir bir alanda yazılan sayılı kitaptan birisi olduğu için, kapsayıcı olmaktan ziyade konuya tek bir yönden yaklaşılıyor olması, Cüceloğlu'nun bu kitabının değerini azaltmadığı gibi, ileride yazılacak kitaplar için de bir referans olma değerini katıyor.
Evlilik hazırlıkları yaptığım dönemde eşya biriktirmek dışında kendimi bu duruma hazırlandığımı fark ederek biraz araştırma yaptım ve bu kitabı almaya karar verdim. Doğan Bey'in videolarını biraz izlemişliğim olduğu için tanışmış sayabilirim kendimi fakat kitap ile öncelikli olarak yapacaklarımı belirledim. Gerek dili, gerek yazara gönderilmiş mektuplarıyla samimi bir ortam oluşturulmuş. Kitabı okurken iyi ki evlenmeden önce bunu okumak aklıma geldi diyorum. Sadece evlilik değil ilişki düşünen herkesin okuması gereken bir kitap fakat partnerinizin yapısına göre bir rota belirlemek tabi ki daha kolay. Bu kitabın beni aydınlattığını düşünüyorum.