Türk halk inançlarındaki korkutucu figürlerin bilinen örnekleri hayli köklü ve geniş bir konunun görünen yüzüdür. Dışarıdan bakan bir göz bu köklerin mecrasını takip ettikçe, geçtiği coğrafyaları, temas ettiği kültürleri gördükçe karşısına çıkan isimler, tabirler ve hikâyeler karşısında hayranlığı ve ürpertiyi aynı anda yaşayacaktır.
Okuyucu, Seçkin Sarpkaya’nın “Türkiye Sahası Masal ve Efsanelerinde Demonolojik Varlıklar” adlı araştırmasının rehberliğinde insanın hem merak duygusunu hem de korkularını kamçılayacak bu zengin sahayı ziyaret etme olanağı buluyor.
Bu kitap halk bilimi araştırmacıları ve halk bilimi dersi alan öğrenciler kadar Türkiye sahasındaki bir masalın, efsanenin ardına takılıp başka diyarların, uzak ama tanıdık kültürlerin etkisini keşfetmek, masalların ve efsanelerin arasında dolaşmak isteyenlerin, devlerin, perilerin, ejderhaların, cinlerin izinden gidebilecek meraklı okurların, duvarda asılı Şahmaranların, fırtınalı gecelerde kükreyen cadıların, gelinlerin canını çalan alkarılarının hikâyelerini öğrenmek isteyen okurlar için de önemli ve hayli zengin bir araştırma.
Çok küçük yaşlarımda köy ziyaretlerinde gecelerin sohbeti hep bir şekilde korkutucu masallar olurdu. Uyku tutmazdı doğal olarak. Ama eğlenceli de olurdu çünkü genelde toplu uyurduk bir odanın içerisinde. İşte bu araştırmayı okudukça o günleri tekrar yaşadım. Bir şekilde nostalji oldu benim için. Türk kültürü her konuda uçsuz bucaksız meyveler vermiştir. Korku da bunlardan biri. Okudukça anlayacaksınız ki Dünya korku hikayelerinden eksiğimiz yok fazlamız var. Kesinlikle okunmalı ve bir kaynak kitap olarak kütüphanelerde baş sıraya konulmalı. Eline sağlık Seçkin Sarpkaya.
Çalışma Sarpkaya’nın hocası Metin Ekici tarafından yazılan bir sunuşla başlıyor ve yine Sarpkaya’nın önsözüyle devam ediyor. Yazar özellikle giriş bölümünde canavarları neden “uydurduğumuz” üzerinde duruyor, korkunun ne olduğunun dahi temeline iniyor ve sizi “canavar uydurma sanatı”nın gerekliliğine inandırıyor. Bunları anlatırken de Samed Behrengi’den Stephen King’e kadar geniş bir skalada sanatçı isimlerine ve alıntılarına yer veriyor. Giriş bölümünden sonra demonik varlıklarla ilgili temel kavramlara geçiyor ve yine burada da çoğu mitolojik bilginin alt yapısını kazanıyoruz.
Sarpkaya’nın diğer eseri Türk Kültüründe Vampirler’de de olduğu gibi bu eserde de yazar hem önemli gördüğü bilgileri (yaygın olarak bilinse de) es geçmiyor ve özellikle kelimelerin etimolojik kökenine inmeden bırakmıyor. Yani elinize aldığınız herhangi bir Sarpkaya çalışması için korkmanıza gerek yok; yazar sizi hiçbir şey bilmemiş biri gibi masaya oturtup kitabını okutturuyor ve masadan kalktığınızda da Türk Mitolojisi uzmanı olarak kalkmanızı sağlıyor.
Eser Türk Masallarında Demonik Varlıklar ve Türk Efsanelerinde Demonik varlıklar olarak inceleniyor. İki ayrı bölümde aynı yaratıklara rastlamak mümkünse de anlatılanlar bakımından birbirlerinden ayrılıyorlar. Özellikle ikinci bölümün sonlarına doğru henüz tanımadığım Pispatik, Congulus gibi nice canavarla tanıştığımı da söylemeden geçmeyeyim.
Unutmadan hemen belirtmek istiyorum, yazar araştırma sahası dışında Hint, Yunan, Mezopotamya gibi sayısız kültür ve uygarlık adına karşılaştırmalı bir araştırma sunuyor ve tüm bilgilerin toplandığı güzel bir sonuç yazısıyla da eser bitiyor.
Siz de su gibi akan bu kitabı elinizden bıraktığınızda etrafta küplere binip uçan ve güneşle ayın arasını bozan nice cadı, cinler tarafından para sayılan soğan kabukları, kıl şeklindeki al karıları ile baş başa kalıp önce Türk kültüründeki canavarlara ardından çalışmaya hayran kalıyorsunuz.