Orhan Pamuk'ta Yazıyla Kefaret kitabında Jale Parla, gerek ilk kez yayımlanan gerekse bu özel toplamda bir araya getirdiği yazılarıyla romanımızın ezeli konusu kimliğin Pamuk'taki işleyişine, onun “bir sarkacın git gelleri” gibi salınan öznelerinin “çatışma halindeyken bile birbirine dönüşme” ve “bütünlenme arzusuna” bakarken, kahramanlarının bu süreçte tutundukları hikayelerin nasıl başka hikayelere açıldığına da titizlikle eğiliyor.
“Pamuk'ta arayışla yaratıcılık, yaratıcılıkla başkalaşım özdeştir” cümlesinde billurlaşan “sanatın sıradanı sıra dışına dönüştürme gücü”ne ve bu süreçte Pamuk yazısının nasıl yaşam boyu tüm bireysel ve toplumsal kefaretleri üstleneceği vurgusuyla ise, Orhan Pamuk romancılığının dünü ve bugünü kadar geleceğine de ışık düşürüyor.
Orhan Pamuk'ta Yazıyla Kefaret, dünya ölçeğindeki romancımız için, “Don Kişot'tan bugüne roman”ın ustasından dört dörtlük bir çalışma...
1945’te İstanbul’da doğdu. 1964’te Arnavutköy Amerikan Koleji’ni, 1968’de Robert Kolej’in Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nü bitirdi. 1978’de Harvard Üniversitesi’nden anadalı İngiliz Edebiyatı, yandalları Fransız ve Alman Edebiyatları olmak üzere Karşılaştırmalı Edebiyat doktorası aldı. 1976-2000 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nde öğretim üyeliği yaptı. Halen Bilgi Üniversitesi’nde Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nde öğretim üyeliği yapmakta olan Parla’nın Efendilik, Şarkiyatçılık, Kölelik (1985), Babalar ve Oğullar - Tanzimat Romanının Epistemolojik Temelleri (1990), Don Kişot’tan Bugüne Roman (2000), Kadınlar Dile Düşünce (Sibel Irzık ile beraber, 2004), Balkan Literatures in the Era of Nationalism (Murat Belge ile beraber, 2008), Türk Romanında Yazar ve Başkalaşım (2011), Orhan Pamuk’ta Yazıyla Kefaret (2019) adlı kitapları yayımlanmıştır.
Edebiyatın, en azından 20. yy sonrası edebiyatın karmaşıklığını, ulaşılamazlığını ve derinliğini her satırında hissettiren müthiş bir eser. Bu kitabı yalnızca Orhan Pamuk edebiyatına takıntılı biri olarak beğenip yorumlamıyorum, edebiyatın nasıl bir şey olduğunu anlamak için de çok önemli olduğunu düşünüyorum.
James Joyce Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi için, ben on yılda yazdım, okurun da tam olarak anlaması için bir on yılını vermesi gerekir, minvalinde bir sözü vardı. Bu yalnızca James Joyce için geçerli değil. Kitapları aslında ne kadar kötü okuduğumuzu görmek için, bu kitaptaki eleştirileri okumak yeterli aslında.
Türk edebiyatının en temel eksikliği kaliteli eleştirilerin, incelemelerin çıkmaması diye düşünüyordum, bu kitabı okuyucunca hislerim azalmadı, aksine arttı, neden bu kadar sınırlı sayıda diye düşündüm.
Orhan Pamuk'a da değinmeden geçmeyeyim. Onun romanlarını, özellikle de Kara Kitap'ı elime kaç kez aldım, hakkında kız arkadaşımla kaç saat konuştuk bilmiyorum, toplamda günleri aşar herhalde, ama ona rağmen hâlâ fark edemediğim, aklımın ucundan dahi geçmeyen şeyler çıkıyor, muhtemelen çıkmaya devam da edecek. Kara Kitap, karşısında kendimi aciz hissediyorum. Kaç katmandan oluştuğunu kestiremiyorum.
Son olarak: Doğal olarak, okuyacak olanların tüm Orhan Pamuk kitaplarını okumasını öneririm, çünkü eleştirilerde tek tek ele alınan kitaptan bahsetmiyor çoğunlukla, yazarın diğer eserlerinden bahsediliyor.
Jale Parla'nın rehberliğinde Orhan Pamuk'un romanları arasında dolaşmaktan büyük keyif aldım. Kitapta Parla'nın Pamuk romanları üzerine yazdığı on inceleme var. Bu incelemeler hem Pamuk'un romanlarına yeni bir gözle bakmamı, hem de bir edebi metin nasıl okunur ya da okunmalı sorusu üzerinde bir kez daha düşünmemi sağladı. Hararetle tavsiye ederim.