Bu kitapta Freud’un kadın cinselliği üzerine yazdığı üç makalesini sunuyoruz: Bakirelik Tabusu(1918), Kadın Cinselliği Üzerine(1931), Bir Kadın Eşcinselliği Vakasının Oluşumu ve Gelişimi Üzerine(1920). Hem Freud’un kadın cinselliği üzerine düşüncelerinin hem de bu düşüncelere karşı ileri sürülmüş savların çıkış noktalarının yer aldığı üç metin.
Kadının bir kişi olarak var olma, özgürleşme mücadelesi, onun cinsel bir varlık olarak kabulü ile koşut. Freud, bu üç makalesinin de gösterdiği gibi kadını ve cinsel yaşamını bastıran değil, sözle bağını kuran, dolayısıyla özgürleştirenlerin yanında yerini alıyor.
Bu üç metin, kendi toplumsal deneyimimizi anlamak için de okunabilir. Freud, bir çağdaşımızdır ve bize pek çok şey söyleyecektir.
Dr. Sigismund Freud (later changed to Sigmund) was a neurologist and the founder of psychoanalysis, who created an entirely new approach to the understanding of the human personality. He is regarded as one of the most influential—and controversial—minds of the 20th century.
In 1873, Freud began to study medicine at the University of Vienna. After graduating, he worked at the Vienna General Hospital. He collaborated with Josef Breuer in treating hysteria by the recall of painful experiences under hypnosis. In 1885, Freud went to Paris as a student of the neurologist Jean Charcot. On his return to Vienna the following year, Freud set up in private practice, specialising in nervous and brain disorders. The same year he married Martha Bernays, with whom he had six children.
Freud developed the theory that humans have an unconscious in which sexual and aggressive impulses are in perpetual conflict for supremacy with the defences against them. In 1897, he began an intensive analysis of himself. In 1900, his major work 'The Interpretation of Dreams' was published in which Freud analysed dreams in terms of unconscious desires and experiences.
In 1902, Freud was appointed Professor of Neuropathology at the University of Vienna, a post he held until 1938. Although the medical establishment disagreed with many of his theories, a group of pupils and followers began to gather around Freud. In 1910, the International Psychoanalytic Association was founded with Carl Jung, a close associate of Freud's, as the president. Jung later broke with Freud and developed his own theories.
After World War One, Freud spent less time in clinical observation and concentrated on the application of his theories to history, art, literature and anthropology. In 1923, he published 'The Ego and the Id', which suggested a new structural model of the mind, divided into the 'id, the 'ego' and the 'superego'.
In 1933, the Nazis publicly burnt a number of Freud's books. In 1938, shortly after the Nazis annexed Austria, Freud left Vienna for London with his wife and daughter Anna.
Freud had been diagnosed with cancer of the jaw in 1923, and underwent more than 30 operations. He died of cancer on 23 September 1939.
Okudukça beynimde şok dalgası yayılmaya başladı. Sadece bakirelik tabusu değil aynı zamanda eşcinsellik ve kadın cinselliğiyle ilgili düşüncelerini de okuyoruz kendisinin. Bakirelik tabusunun aslında sadece cinsel aktiviteden değil ilkel insanların zamanında kan korkusundan da başladığı düşüncesi aklıma yatmışken şimdiki dünyamızda evlenmeden cinsellik yaşanmaması kadının sadık olmasını da sağlıyor olabilir. Çünkü kız (kız ve kadın ayrımı da bi ayrı konu) evlenene kadar tüm arzularını bastırıp eşiyle yaptığı ilk sekste büyük haz duyacak oysaki başka erkeklerle de yaşasaydı bunu muhtemelen karşılaştırma yoluna gidecek ikinci olarak da belki çok tatmin olmayacaktı evliliğinde. Çok ilginç bir şeyden de bahsederek ilk seks yaptığı kişiye (bekaretini bozduğu için) içten içe kızgınlık duyacağını da söylüyor bu yüzden ikinci evlilikleri daha mutlu olabilirmiş kadınların. Penis kıskançlığı değindiği bi sonraki konu gerek cinsel özgürlüğü gerek eşcinselliği buna bağlıyor. Eşcinsellik ile ilgili ise yazdıklarını okurken kafam açıldı. Üç şeyden bahsediyor cinsel yönelim konusunda fiziksel cinsel karakterler, ruhsal cinsel karakterler ve seçilen obje. Eşcinsellik bu farklı permütasyonlarla ortaya çıkıyor bir eşcinsellik vakasının analizine de yer vermiş. Konu alınan kız sevgi objesine karşı (yani yaşı daha büyük bir kadın) erkeksi özellikler sergiliyor ama fiziksel gelişiminde hiçbir sıkıntı yok. Erkeksi tavırlar sergiliyor olması beni biraz düşünmeye itti çünkü bir ilişkide kadın ne kadar kadınsıysa (cilveli, daha yardıma muhtaç, anaç...) erkek de bir o kadar erkeksi mi davranır (alçakgönüllü, alttan alan, daha çok seven taraf olan ve güçlü görünen) Kadınsı bir sevgi objesine karşı erkeksi tavır almasından bu sonucu çıkardım. Kendisi de erkeksilik etkenlikte kadınsılık edilgenlikte var olur diyor. Son olarak da kadınların doğuştan biseksüel olduğunu söylüyodu lol beynimi yaktın freud.
“Bir kizin belirli bir erkekle yapacağı evlilige bir başkasıyla olan cinsel iliskilerinden edinmis oldugu herhangi bir anıyı getirmemesi talebi aslinda tek esliligin de özünü olusturan bir kadina o özel bir mülkmüs gibi sahip olma hakkinin mantiksal devamindan, bu tek ele durumunun geçmisi de kapsayacak sekilde uzatilmasindan baska bir sey degildir.”
Her sayfayı en az iki, bazı cümleleri ise sayısız kere okumama rağmen anlayamadığım çook yer oldu.
Kitapta üç ayrı bölüm var ve bunlardan sadece ilki, kitabın başlığıyla doğrudan ilgili. İlk metinden benim için ilginç sayılabilecek düşünceler aldığımı söyleyebilirim. Diğer metinler için ise yorumum şu ki Freud’a bugüne kadar tonlarca eleştiri getirilmesi ve o eleştirilerin haklılığı benim hala kendisini okurken onun bir dahi olduğunu düşünmemin önüne geçemiyor.. AMA ömrü hayatımda bu kitabı çevremden birine okuması için önerir miyim?? - onu da pek zannetmiyorum. Yani, çok zordu.
Kişisel not: Psikoloji ile alakalı bir şeyler okumak bana mutluluk verdi. Bu da benim gençliğime dair bir regresyon gösterişim olabilir.. :PP