“Zaman döngüseldir ve farklı seçimler yapsan da aynı hayatı yaşarsın. Sana verilmiş bir ömür vardır. Bu dünyadaki zamanın bellidir. Ve her şey bir denge içindedir. Biz... Daha doğrusu ben, o dengeyi bozdum…”
Aynı gün aynı hastanede doğmalarıyla başladı her şey. Bir hayatın birden fazla kez yaşanabileceğinin ve yarım kalmış her hikâyenin tamamlanmaya muhtaç olduğunun bir kanıtıydı onlar. Peki Mecnun bu sefer Leylasına kavuşabilecek mi? Yoksa yine çölde mi açacak gözlerini? Çünkü o çöl çaresiz âşıkların son durağıdır. Kavuşamayan âşıklar o çölde aralar sevdiğini, kavuşanlarsa emlakçı emlakçı dolanır dururlar, 2+1 kombili.
Yayınlandığı dönemde izleyicisini ekrana kilitleyen Leyla ile Mecnun, bu kez bambaşka bir hikâye ile sevenleriyle yeniden buluşuyor. Mecnun, İsmail Abi, Erdal Bakkal, Baba İskender, Yavuz Hırsız, Yedek Kamil, Gözlüklü Çocuk Kaan ve Aksakallı Dede bu kez bambaşka bir maceranın peşine düşüyor. O geminin geleceğine ilk günkü gibi inananların, sevdiği kızın gözlerinin içine bakarak ‘seni seviyorum’ diyemeyenlerin, kendi çölünde kaybolanların hikâyesi Leyla ile Mecnun Burak Aksak’ın kalemiyle yeni başlangıçlar için geri dönüyor.
Kitabın ilk çıktığını duyduğumda, sonunda yıllardır beklediğim an geldi demiştim. Hep dilimizdeydi o zamanlar Burak Aksak kitap yazmalı. Leyla ile Mecnun'u yazmasa bile bir kitap yazmalı. Sonunda yazdı. Şu an hiçbir şey imkansız değil gözümde. Bundan bi' 7 sene önce hayaldi bunlar ama şu an gerçek. Kitap elimdeydi, okudum ve bitirdim.
Dizi senaryosunu kitap haline getirmiş diye düşünerek almıştım kitabı ama tabii ki öyle değildi. Bambaşka bir dünya ile karşılaştım. Öyle özlemişim ki mahalleyi, öyle özlemişim ki Mecnun'u, İsmail Abi'yi, Yavuz'u, Erdal Bakkal'ı, İskender Baba'yı, Kaan'ı, Aksakallı Dede'yi, Leyla'yı, Zeynep'i ve Arda'yı...... Böyle içim burkula burkula okudum kitabı. Her birine ayrı bir teşekkür borcum var. Yerleri heep ayrı bende.
İyi ki varsın Burak Aksak, iyi ki yazmışsın bu kitabı. İyi ki yıllar önce dizi olmuş Leyla ile Mecnun, gönlümüzü fethetmiş. İyi ki.
Diziyi izlememiş olan ve karakterleri bilmeyen biri bu kitabı nasıl okur bilemedim ama ben karakterlerin sesiyle okudum kitabı. Kikir kikir güldüğüm yerleri oldu. Bazen aforizmalardan yıldım; her yerde anlamlı bir söz söyleme gereksinimi hissedilmiş gibi. Yine de güzel, yine de değişik ve keyifli. “Hoooop! O gemi bir gün gelecek İsmail Abi!” ❤️🙏🏻
“Hoş geldin Leyla. Yüreğim biraz tozludur kusura bakma. Bugüne kadar kimse girmedi içeri ne yapsın garip?” 5/5⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️ Bu sene bir ara Leyla ile Mecnun’u ilk bölümden itibaren izlemeye başlamıştım ama on beş bölüm sonra araya bir şeyler girdi ara verdim. Diziyi izlediğim süre boyunca da kitabının olduğunu hatırlayıp almaya karar vermiştim. İçeriğini çok merak ediyordum ve nihayet alıp okuma fırsatı buldum. Dizinin senaristi ve ana fikrinin sahibi Burak Aksak bu kitapta okuyucuya aynı karakterlerle bambaşka bir yolculuk imkanı sunuyor. İlk başta sıfırdan karakterleri tanıyarak okumaya başlıyoruz. Yavuz, Erdal, İsmail Abi, İskender ve Leyla hemencecik hikayeye dahil oluyor. Mecnun’un Leyla’ya olan aşkı sayesinde ikili farklı bir yolculuğa adım atıyor. Aslında kitabın çoğu bölümü dizide izlediğimiz sahnelerden oluşuyor. Dizide izlerken çok dikkatimi çekmeyen konuşma biçimlerini kitapta gördüğüm gibi karakterlerin nasıl kendine has olduğunu fark etmiş oldum. Kitapta o kadar çok sesli güldüm ki harikaydı gerçekten. İngilizce mektup bölümünden, ince esprilere kadar defalarca kez sesli güldüğüm yer oldu. Tek kelimeyle bayılarak okudum ve diziyi sevenlerin yanı sıra herkese okumasını öneririm. Sadece diziye biraz hakimseniz daha keyifli bir okuma sizi bekliyor. Keyifli okumalar dilerim..
Kitabin ilk 100 sayfasina bayildim. Ismail abi, Erdal abi, ve ozellikle Mecnun'nun anne babasi ile girdigi diyaloglar baya iyiydi, güldüm. Ama sonra hikaye koptu sanki. Kara mizah ve nihilist bir ask hikayesi okumaya basladim. O dizide ki dengeli komedi ve duygusallik yoktu. Hatta bir ara sanki bildigimiz o saf Mecnun degil, icindeki at Burak Aksak kendisi konusuyor gibi geldi. Boylece L&M'in bir Burak Aksak hikayesi degil, Onur Unlu'nun dedigi gibi kesinlikle ekip isi olduguna inandim. Bunlar ayri ayriyken L&M'in kalitesini yakalayamiyorlar.
3,5 Bu kitab eyniadlı bir serialın davamı olaraq elə həmin serialın senaristi olan Burak Aksak tərəfindən yazılıb. Serial haqqında elə də çox məlumatım yoxdu; ama araşdırdıqlarıma əsasən, serialın finalı yarımçıq qalmış, yazıçı ağlındakı ssenarini bu kitabla oxucuya çatdırmaq istəmişdir. Kitab əyləncəli, gülməli və xüsusilə sonlara doğru hüzünlü idi. Olduqca absurd hekayəsi və dili olsa da yenə də səmimi gəldi. Kitabın təsirilə serialına da başladım. Hələki ilk 2-3 bölümü izləmişəm. Amma bitirib kitabın sonunu daha yaxşı anlamaq istəyirəm. Belə ki, kitabdakı son məni xeyli şoka saldı. Və o sona gələnəcən baş vermiş reallıqdan uzaq hadisələr də ağlımı qarışdırırdı. Yazar fantastik bir əsər yazmayıbsa əgər onda belə bir hekayə və belə bir son yazmağı nəyə lazım idi? Yaxşı əgər əsər fantastikdirsə onda niyə realmış hissi verir, bilirsiz necə? Sanki fantastik şeyləri danışır amma eyni zamanda bizə mesaj verməyə çalışır ki, bunlar həqiqət deyil. Ağlımı qarışdıran da məhz bunlar idi. Obrazlardan Yavuz'u, İsmayıl'ı və Mecnun'un atası İskender abini çox sevdim. Hər biri absurd ama qəlbi təmiz insanlardır. Mecnun isə lap başqa aləmdir😁😍 Bir də qəribə olan odur ki, əsərdəki 2 sevgi xəttindən, yəni Mecnun'la Leyla və Yavuz'la Zeynep sevgisindən mənə daha çox səmimi gələni məhz Yavuz'la Zeynep oldu. Çünki məncə Mecnun'la Leyla'nın hisslərini, münasibətlərinin başlanğıcını yazar tam şəkildə çatdıra bilməyib. Eləcə də əsərin sonunu tam bəyənə bilmədim. Fərqli bir son olsaydı kaş ki. Əsərdən heç gözləntim yox idi, əksinə sevmərəm deyə düşünürdüm. Absurd şeyləri sevə bilmirəm çünki. Ama bu əsəri və obrazlarını sevə bildim. Sadəcə mənə görə, yerində olmayan bir çox məsələ var idi. Üstəlik bir çox yeri sanki əsər deyil ssneari oxuyurmuş hissi vermişdi. Yenə də serialı izlədikdən sonra daha tam, konkret bir fikrə gələcəyimə ümid edirəm. Xoş oxumalar👍
🤍 Hayat zor, hayat acımasız. Ben de isterdim geçmişimden koşar adım kaçıp, yepyeni başlangıçlara doğru yelken açmayı. Ama ayağımda annemin terlikleriyle en fazla bakkala kadar gelebildim.
Kitapla ilgili olumlu söyleyebileceklerim; sürükleyici olması ve Leyla ile Mecnun hayranlarına güzel bir selam yollaması. Ancak 'yarım kalan her şey tamamlanmaya muhtaçtır' inancıyla ısrarla bu hikayeye dizi, kitap gibi yollarla bir son biçmeye çalışan Aksak'ın artık bu işi bırakmasını istiyorum. Verilen genel mesaj sonunun hep aynı olacağı olsa da metin bunu orijinal bir hikaye ile anlatmıyor. Özellikle diziyi izleyenler için o kadar çok tekrar var ki, buna karakterlerin tekrar tanıtılması da dahil. 'mezar taşı' göndermesini daha önce Bana Masal Anlatma'da da kullanmıştı, burada niye var? Ayrıca Leyla'nın betimlemelerini sığ, repliklerini de izlediğimiz Leyla'lardan hayli uzak bulduğumu belirtmeliyim. Üstelik kitap kesinlikle edebi değil. Edebi kaygı gütmemek de bir bahane değil, kitap yazma işine kalkışan herkesten okuyucuların edebi bir beklentisi olması normal. Kitabın ön sözünde komik olduğu için yazım yanlışlarını bilerek bıraktığını belirten Aksak'a 'değil' yerine 'diyil' yazmanın nesinin komik bulduğunu sormak istiyorum. Kısaca Aksak'a biraz orijinal olmasını ve edebi değer katmayacaksa yazılı eser üretmemesini tavsiye ediyorum.
Leyla ile Mecnun dizisini severek izleyenler için aynı tadı veren bir hikaye. Bana kalırsa kitap tanıtımında yer verdikleri ifade gibi "bambaşka" bir hikaye değil açıkçası ama diziden farklı gelişiyor olaylar.
Diziyi bilmesem aynı tadı alır mıydım kitap sarar mıydı bilemiyorum pek emin değilim ama sonuç olarak üç vesaitle işe giderken yolun nasıl geçtiğini anlamadım, toplu taşımada sesli gülerek bilimum suratsız insanın değişik bakışlarına maruz kaldım.
Çoğunlukla dizinin yeni bir bölümü gibiydi. Sonu her ne kadar farklı olsa da bir türlü kitap okuduğum hissine giremedim, sürekli diziyi izliyormuşum gibi geldi. Kaldı ki kitabın yarısı dizinin ilk birkaç bölümünün birebir kopyasıydı neredeyse.
Günlerce oyalandım bitmesin diye ama daha fazla dayanamayıp bitirdim. Yıllarca umutla beklemiş bir kişi olarak tabii ki insan binlerce sayfa bir kitap istiyor. Ama yazarın ilk kitabı o yüzden Burak Aksak’a haksızlık etmek istemem. Şayet o da kitaba gösterilen bu denli büyük ilgiden sonra İsmail Abi, Erdal Bakkal ya da Yavuz’un hikayesini anlatan ve daha uzun yeni kitaplar da yazacaktır. Malum sebeplerden dolayı dizimizin asıl finalini görememiştik. Burak Aksak da bu sebeple kafasındaki sonu ve hikayeyi içeren hem güldüren hem de ağlatan muazzam bir eser ortaya koymuş. Bir takım edebi beklentiler içerisine girenler gitsinler bi zahmet başka kitaplar okusunlar. Piyasada zaten gerçeklerden uzak edebiyat adı altında birbirine benzer birçok kitap var. Ama hiçbiri de dizinin yeni bölümlerini izlermişçesine tat veremez. Kaldı ki yazar da ben şahane bir edebi eser ortaya çıkarttım iddiasında değil. Diziyi izleyip sonra kitabı okusun okumak isteyen. İşte o zaman gerçekten tat alır. Leyla ile Mecnun’un dizisinden aldığımız tadı aynen veren bir kitap yazdığı için ellerine sağlık Burak Aksak’ın.
"Hayat zor, hayat acımasız. Ben de isterdim geçmişimden koşar adım kaçıp, yepyeni başlangıçlara doğru yelken açmayı. Ama ayağımda annemin terlikleriyle en fazla bakkala kadar gelebildim. "
Dizisini izlemeye başladığım günden beri benim için hep ayrı bir yere sahip olan bir kurgu, dizi, senaryoydu Leyla ile Mecnun. Burak Aksak’ın bölüm sonlarında Aksakallı Dede’ye söylettiği sözler olsun, karakterlerin her birinin kendine has özelikleri olsun, konuşma tarzları, giyimleri, esprileri her biri apayrı güzel ve eşsizdi. Kitapta bu açılardan farklı değildi. Kendime birkaç bölüm Leyla ile Mecnun izliyormuşum gibi hissettirdi ki bu gerçekten çok hoştu, diziyi nasıl özlediğimi karakterlerle nasıl bağ kurduğumu hatırlattı. Yani kesinlikle diziyi aratmayan bir yönü vardı. Ama dediğim gibi diziyi aratmıyordu çünkü arka kapakta her ne kadar farklı bir hikaye denmişse de kitabın çok büyük bir çoğunluğu diziyle benzerlik gösteriyordu. Sonlara doğru farklılaşsa da en başta galiba diziyi yazdılar diye düşündüm. Bir de kitabın büyük bir kısmı konuşma diliyle yazılmıştı, bana rahatsızlık vermedi çünkü çoğu zaman dizideki karakterlerin sesleriyle okumayı kolaylaştırdı ama belki sizi rahatsız edebilir diye belirteyim dedim. Fakat her ne olursa olsun ben dizideki Leyla ile Mecnun tadını kitaptan alabildim. Ve yanında ek olarak tasvirler, Mecnun’un iç dünyası gelince bambaşka bir güzel oldu her şey. Diziyi izleyip de sevenler için kesinlikle öneriyorum. Diziyi izlememiş olanlara da diziyi hemen izlemelerini öneriyorum. Benzerlikten ötürü bir puan kırıyorum ve ara sıra tekrar okumak üzere rafa kaldırıyorum şimdilik.
Maalesef tarafsız olamıyorum. Çok özlemişim İsmail Abiyi, İskender Babayı, Metonya kralı Metin Amcayı bile. Bir garip Leyla ve Mecnun hikayesi diye özetleyebilirim kitabı. Okudukça bırakamadım elimden Kireçburnu Sahilinden kuru yük gemilerine el sallıyor gibi hissettim.
Bir çırpıda okunan bir kitap olmuş, dizinin bir bölümünü izler gibi... Okurken karakterlerin hepsi sesleriyle, görüntüleriyle hep zihnimdelerdi. Kireçburnu da öyle. Hiç gitmemişler, Kireçburnu hiç değişmemiş gibi. Benim kopamadığım bir hikaye bu; Burak Aksak'ın da kopamadığını, seneler geçmesine rağmen hala üzerinde çalıştığını gördükçe seviniyorum. Tam da güvenli bir yere ihtiyacım vardı, L&M iyi geldi.
Leyla ile Mecnun en sevdiğim dizilerden biri olmasına rağmen bu kitaba en fazla 3 yıldız verebiliyorum. Diziyi izlememiş olsam muhtemelen 2 yıldız verirdim. Konusu ne kadar eğlenceli ve kısmen de yaratıcı olsa da, bu kitap, kitaptan çok bir dizi senaryosu gibi olmuş. Edebi olarak hiçbir tat vermiyor. Hatta muhtemelen direk senaryoyu yayınlasalarmış belki daha etkileyici olabilirmiş. Kitap genel olarak diziden de bildiğimiz tatlış komikliklerden ve Mecnun'un Leyla'ya olan aşkından bahsettiği bölümlerden oluşuyor. İşte özellikle bu son kısım, yani Mecnun'un aşkı tanımlama şekli ya da daha doğrusu duygularından bahsettiği satırlar oldukça "bayat" -- bilmiyorum bu tabir ne kadar açıklayıcı oldu ama -- ve bu yüzden çok gereksiz olmuş. Okumasaydım da yerine birkaç bölüm açıp izleseydim muhtemelen daha çok gülerdim ve hiçbir şey kaybetmezdim diye düşünüyorum.
Leyla ile Mecnun'a bu kitapla girmeyi düşünen birisine kesinlikle tavsiye etmem. Çünkü kitap ona uygun yazılmamış. Karakterler arası ilişkiler çok yüzeysel kalmış. Her şey çok hızlı yaşanıyor. Edebi olarak zayıf, bunların üzerine de kitap dizideki ilk 10 bölümün içeriklerine sahip olsa da, dizide çok ileride olacaklara dair spoiler içeriyor. Tüm bunlara rağmen okuyacak kişi güler mi? Bence güler. Ama Leyla ile Mecnun benim açımdan sadece gülmelik bir hikâye olmadı, bunun fazlasıydı. Fazlası da dizide var.
Ben beğendim hemde çok okurken sanki izliyormuş gibiydim o seviyeli şakalar o harika göndermeler ve bir anda insanı üzen o cümleler kitapta bol bol vardı. Ama hiç L&M izlemeyen bu kadar beğenir mi onu bilmiyorum. Bir puan kırdım bunun nedeni sonu yüzündendi çok sindirilmemiş hızlı geçilmişti ben şahsen kafamdaki sonun olmasını isterdim. Ama yine de çok güzeldi
This entire review has been hidden because of spoilers.
Diziyi izlemediğim için kitabıda alıp okumazdım ama arkadaş hediye ettiği için okudum (hediye verilen her kitabı okurum :)), iyiki okumuşum samimi ve komik bir kitap... belki bu sayede diziyi de izleriz
Bir LM hayranı olarak severek okudum. Sanki diziden 3-4 bölüm izlemiş gibi oldum. Uzun bir süre sonra özlem gidermek güzeldi. Yazarın eline sağlık...
Birkaç alıntı;
-"Çünkü kimse birbirini tanımak için sabretmiyor artık. Kimsenin kimseye ayıracak vakti yok."(syf21)
-"Ah be İsmail Abi. Ne vardı çocuk gibi sevinecek? Bu dünyada en çok çocukları üzerler be abi...."(syf105)
-"İlişki: Bir başkasının senin var olan düzenini altüst etmesine kendi isteğin ve izninle razı geldiğin durum."(syf180)
-"Zaten ömür dediğin, sevdiğinin gözlerine bakarken geçen en kısa zaman dilimidir."(syf213) dip not: Sanırım şimdiye kadar en sevdiğim söz bu oldu...
-"Çünkü dediğim gibi zaman döngüseldir ve farklı seçimler yapsan da aynı hayatı yaşarsın. Sana verilmiş bir ömür vardır. Bu dünyadaki zamanın bellidir. Ve her şey bir denge içindedir."(syf220)
-"5 diyil 1 dakka bile yerim yokmuş bu oyunda. Kendi yalanıma inanıp bi' ömrü heba etmişim yedek kulübesinde."(syf232)
Kitapta bekleneceği gibi diziye bir çok gönderme var. Tek başına, dizi olmadan kitabı okusam keyif alır mıydım? muamma. Burak Aksak diziye istediğim gibi bir son yapamadım demişti ama kitabın sonu da öyle çok çok farklı değil. Bu nedenlerle kitabın edebi değeri tartışılır. Ama yine de eğer leyla ile mecnun'u izlediyseniz keyif alabilirsiniz.