Nihan Kaya, yaratıcılığın “fildişi kuyu” olduğunu iddia ediyor. Bütün bir psikanalitik düşüncenin panoraması olan Fildişi Kuyu, farklı türde edebiyat metinlerinin, çeşitli estetik teorilerinin iç dinamiklerini tartışıyor, psikanalitik kuramın edebiyata nasıl ve ne şekilde uygulanabileceğini örneklerle gösteriyor. Genişletilmiş ve gözden geçirilmiş tekrar baskısıyla Fildişi Kuyu yeniden okurla buluşuyor.
“Edebiyatçılar tarihte sık sık fildişi kulede olmakla suçlandı. Halbuki edebiyatçı, ‘fildişi kuyu’dan yazıyor. Evet, burası fildişi. Ama dünyaya yukarıdan bakan, hayattan kopuk bir kule değil. Bilakis, ‘dikey hayat’la, yüzeyde olan biten her şeyin deriniyle, iç dinamikleriyle meşgul bir sondaj kuyusu. Edebiyat da psikoloji de, görünen gerçekliğin altındakilere ulaşmayı amaçlıyorlar. Yazar eserini hazırlarken gündelik hayatla arasına mesafe koymak zorunda; ama hayatın dışından değil, olabildiğince derininden bir çaba bu. Bu yüzden edebiyat ve psikoloji, bize fildişi bir kuyunun içinden sesleniyor, bizi o fildişi kuyunun içine çağırıyorlar.”
Kütüphanede görüp Mary Shelley ve Frankenstein ile ilgili olan bölümünü okuduktan sonra tamamını okumaya karar verdiğim kitaptı. Şimdiye kadar okuduğum edebiyat üstüne yazılmış kurgu dışı kitaplar içinde en sevdiklerimden oldu.
Nihan Kaya çok tartışılan bir isim. Kitaplarında başka yazarlardan ve eserlerden çok fazla alıntı yaptığıyla ilgili eleştirildiğini duyuyordum, bu kitapta buna bizzat şahit oldum ama bu durum beni kesinlikle rahatsız etmedi. Bence kendisi çok iyi bir okur olmakla beraber okuduklarını analiz ve sentez etmekte de çok başarılı bir yazar. Alıntılar ve göndermeler bolca olabilir ama onları çıkarsanız elinizde yine de nitelikli bir kitap kalır.
Kitap nitelikli bazı eserlerin (benim favorilerimden Frankenstein ve Kâtip Bartleby gibi) özeti ve psikanalize dayanan incelemesi ışığında edebiyat, yaratıcılık, birey olmak, cinsiyet, doğum, ölüm, dil, kurgu-gerçeklik ve tabii ki feminizm gibi konuları irdeliyor. Nihan Kaya'nın, konu aldığı eserlerde mercek altına aldığı detaylara ve bu detayları psikolojiyle ilişkilendirme, bunlara açıklama getirme şekline hayran kaldım gerçekten ve okurken şunu düşündüm: Keşke şimdiye kadar okuduğum tüm kitapları, bu kitabı okuduktan sonra baştan okuyabilsem. Frankenstein gibi her satırını yutarcasına ve pür dikkat okuduğum bir kitapta bile kaçırdığım bunca şey varsa diğer kitaplarda neleri atladım kim bilir... Sembolizme önceden kesinlikle hiç ilgisi olmayan biri olarak söylüyorum bunu. İyi ki Nihan Kaya gibi çalışkan bir okur-yazara sahibiz ve yazdıklarını kendi dilimizden okuyoruz. Uzun zamandır okuma konusunda beni bu kadar şevklendiren ve diğer konularda da zihnimi açan bir kitap okumamıştım. Kitap içinde geçen kitapların peşine düşen biriyseniz bu kitap okunacaklar listenizi epey kabartacak, benden söylemesi (:
Psikanalize ilginiz varsa ya da alandan biriyseniz mutlaka okumalısınız. Yazarın diğer kitaplarına göre daha ağır ama yine de anlaşılabilir şekilde. Okumanız sırasında yandan bolca araştırma yapmanız gerekecektir, bu durum kitabın keyfini arttırıyor.
Bazı alıntılar ekliyorum:
-''Gerçek hayatta da böyledir; kişi rahatsız olduğu şeye bir şekilde zarar veremeyeceğini, ona somut bir yolla saldıramayacağını anlayınca, o şeyi önce dil üzerinden küçültmeye, yıpratmaya çalışır, dille saldırır.''
-''Buna yaygın rastlanan bir başka örnek olarak, kendinden menkul bir değeri olmadığı öğretilen kız çocuklarının büyüyünce kimliklerini eşleriyle ve çocuklarıyla tanımlamaları, kendilerine zarar veren ilişkileri bitirememeleri gösterilebilir. Ülkemizde iyi eğitimli, kendi parasını kazanan, herhangi bir alanda başarı edinmiş kadınlarda dahi bu soruna maalesef sık rastlanmaktadır.''
-''Freud’un çocuklarımızı severken aslında kendimizden başkasını sevmediğimizi söylediğini biliyoruz. “Anne babanın çocuğuna duyduğu, çok dokunaklı ve temelde çok çocuksu olan sevgi, aslında ebeveynin yeniden doğan narsisizminden başka bir şey değildir. Freud''
-''Winnicott, bebeğin kendisini dünyanın merkezi zannettiği döneme " ilk narsisizm " (primary narsisizm) adını verir. Baş kahraman ile bu kahramanın etrafında cereyan eden olaylar merkezinde dönen klasik romanları okurken, bu " ilk narsisizm " çağına dönmüş oluruz.''
Mukemmel bir kitap ama ruh halim kaldırmadı, hayatimda yarim bıraktığım bitkac kitaptan biri oldu. Fazla ağır,fazla derin, fazla olan birşeyler var, açıklayamıyorum. Hevesle başladım ama psikolojime iyi gelmedi... 25.11.2021 Yeniden başladım ve daha iyi gidiyor.