Kitapsız, çiçeksiz, hayvansız, vicdansız, doğrusuz insandan uzak dur. Umudu öldürüp, nefreti toprağa dikmek isteyenlerden uzak dur. Hayatı sadece ideoloji ve düşünce olarak görenden uzak dur. Mutlu olmanı, sorgulamanı, düşünebilmeni kendilerine yapılmış bir tehdit olarak görenlerden uzak dur. Kendilerine duydukları yabancılık yüzünden karşısındakini kötü bilenlerden uzak dur. Nefreti evinin kapısına koyan, artık her dışarı çıktığında avucunda nefret taşıyanlardan uzak dur. İnsan hayatına olan saygısızlığı bir övünç madalyası gibi, gurur mekanizması gibi görenlerden uzak dur. Kelimeleri özenle seçmeyen, her cümlesi biat olan, her sözcüğü toz olandan uzak dur. Sesinin tonu kalbinin tonundan çok olanlardan uzak dur. Çünkü neye çok yaklaşırsan, neyi çok biriktirirsen, ona dönüşürsün.
YouTube kanalımda Bazı Yollar Yalnız Yürünür kitabını okumadan ölebilirsiniz dedim: https://youtu.be/cZco9tl4rBs
Binlerce kişinin okuduğu ve hatta yüzlerce kişinin epey yüksek puanlar verdiği, kitap fuarında bana sıkça sorulan bir kitabı yorumluyorum bugün, toplaşın. Yine çok acayip yerlere gittim...
Sabah duşunu her gün Ganj Nehri'nde alan ve Ferrari'sini hiç düşünmeden satan bilgenin galericisi olduğu söylenen Özgür Bacaksız'ın bu "felsefe" kitabına konuk oluyoruz.
Google'a Özgür Bacaksız hakkında bilgi almak için girdiğimizde görüyoruz ki yazar hakkında "Türkiye'ye felsefeyi sevdiren genç bir yazar Özgür Bacaksız." cümlesi yazıyor. Hmm, peki. E eğitimi, mezuniyeti, uzmanlık alanı neymiş bir bakalım dediğimizde ne görüyoruz? Adıyaman Üniversitesi muhasebe mezunu. Yani tam bir win-win olayı var. Ben şu an Manisa Celal Bayar Üniversitesi tütün eksperliği bölümünden mezun olup kuantum fiziği üzerine kitap yazsaydım bence daha az absürt görünürdü diye düşünüyorum. Neyse, biz incelemeye devam edelim...
Kitabın ana felsefesi: "Kendine, “birilerine hiçbir zaman ihtiyacın olmayacağını” sürekli tekrarla." Ne kadar mantıklı değil mi? Yani Özgür Bacaksız, bu kitabını yayımlatabilmek için kesinlikle bir ağaç kesme ve boylama operatörüne, o ağaçları taşıyan kamyon şoförüne, kağıt fabrikasındaki işçilere, yayınevi sahibine, redaktöre, editöre ve özellikle de bu kitabı sadece Kitapyurdu'ndan alan 10 bin okura hiçbir zaman ihtiyaç duymamıştır bence de.
Kitaptan yoğun bir Nilgün Bodur kokusu geldiğini söylemem gerek, yani felsefe kitabı niyetiyle alıp internet gazetelerindeki tıklama tuzağı haberlere tıklamışcasına bir tat almış oluyorsunuz. Birkaç alıntı söylemem gerek bunu kanıtlamak için:
"Umudu öldürüp, nefreti toprağa dikmek isteyenlerden uzak dur." (s. 11) demiş Özgür Bey. Bu düşünce güzel bir düşünce fakat işin sıkıntısı şu... Bu cümleyi dedikten 1 sayfa sonra Özgür Bey, Nietzsche'den alıntı vermekle başlıyor kitabına. E Nietzsche'nin "Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır." alıntısı yok muydu? Ben bugüne kadar çok çelişkili insan gördüm ama Özgür Bacaksız kadar çelişkilisini de az görüyorum. Bunu birazdan daha iyi anlayacağız.
Kitap, 1 sayfa yazı 1 sayfa resim olacak şekilde ilerliyor. Kitabın ana temasının başkasına ihtiyaç duymamak olduğunu söylemiştim. Hemen 13. sayfasında ise bizi şu fotoğraf karşılıyor: https://i.ibb.co/cvdZFpN/e-satran.jpg Evet, satranç. Sanırım Özgür Bacaksız, dünyaca ünlü Garry Kasparov'un bile yapamadığı başkasına ihtiyaç duyulmadan oynanan tek kişilik satranç adlı bir oyunu icat etmiş. Stefan Zweig'ın bunu göremeden ölmüş olması gerçekten çok üzücü...
Esas bomba kısımlardan birisi şu, 15. sayfada ve daha pek çok sayfada ego ile ilgili yazanlardan birisi şu : "Egosunun zincirine takılanlar ne âcizdir." Kitabın sonraki sayfalarında Sigmund Freud'dan alıntılar veren Özgür Bacaksız'ın, Freud'un id, ego ve süperegosundan zerre kadar haberi olmadığına adım kadar eminim. Çünkü bak kardeşim, ego sağlıklı bir insan olmanın baş şartlarından biri zaten. Ego, ne kadar iyi çalışırsa o kadar kimliğin bütün olur, sorgulayabilir ve kendine hakim olabilirsin. Yani senin sandığın gibi halk dilindeki ego, yanlış bir kullanımdır. Egosunun zincirine takılanlar esas insan olmayı başarabilen büyük filozof ve yazarlardır.
19. sayfada; "Gözlerin... O güzel gözlerin saflığını yitirdi. Görüp de müdahale etmedin, edemedin, çürüdü gözlerin." diye bir alıntı geçiyor. E tamam güzel, böyle bitirseydin keşke. Hemen bir sayfa sonra bir resim paylaşılmış, o da şu: https://i.ibb.co/9y3JmG9/ha.jpg Bilmeyenler için bunun ne olduğunu söyleyeyim, "Psychedelic Tapestry" Yani saykodelik dokuma, işleme demek. LSD tribine giren insanların halüsinasyon gördükleri zaman neler gördüğünü temsil eden illüstrasyon çalışmaları bunlar. Yani o güzel gözlerinin saflığını yitirip çürümesi çok normal bence kardeşim.
Kitabın içinde herhangi bir felsefeyle uzaktan yakından alakası olmayan şeyler dendikten sonra her sayfa arasında şu tür resimler var: https://i.ibb.co/FYK1sV5/bu-ne-la.jpg Biraderim, felsefe ile resimdeki kübizm akımının nasıl bir alakası var? Hayır, okur anlamaz zaten, okur gerizekalıdır, güzel bir resim der ve geçer diyorsunuz biliyorum. Ama ben geçmiyorum işte gördüğün gibi, üzgünüm.
99. sayfada "Esnek ol, bazen Gandi, bazen Mevlana ol." demiş kendisi. Valla benim Vodafone'da esnek paketim var, ben bile istediğim zaman Gandi, istediğim zaman Mevlana, hop bugün de canım sıkıldı biraz Zeus olayım diyemiyorum. Hatta Zeus bile sadece mecbur kaldığında başka bir karaktere bürünüyordu. Özgür Bacaksız'ın Yunan mitolojisindeki Tanrılardan bir tanesi olmaya yetişememesine Athillas Thasos adlı Yunan sanatçıyla birlikte ağlıyorum.
Bu kadar şey dedikten sonra en son olarak bir de kitabın -evet kitabın- Instagram sayfasına bir göz atalım: https://www.instagram.com/felsefeklubu/ Kitap en fazla 20-25 bin satılmış olmasına rağmen sayfanın 680 bin takipçisi var. Yorumlarda hep aynı tip baş parmaklı onaylamalar, süperler, aman ne güzeller, yani parayla sahte yorum yazdırmalar falan... Yani sayfanın epeyce bir takipçi satın aldığını ilkokul çocuğu bile anlayabilecek kapasitede. E kardeşim, sana sormazlar mı? Hani "Kendine, “birilerine hiçbir zaman ihtiyacın olmayacağını” sürekli tekrarla." diye? Lan zaten Türkiye'de felsefe ile ilgilenen insanları toplasan kaç kişi eder? Demek ki, kendine, takipçi satın alma hariç olarak birilerine ihtiyacın olmayacağını tekrarla olarak değiştirmen gerek o sözü.
Duymak istediklerinizi ve hoşunuza gidecek şeyleri söylüyor diye bu tür kitaplara prim veriyorsan Allah veya inandığın hangi Tanrı ise o sana akıl fikir versin kardeşim ama ben yine de sana bir kıyak yapıp felsefeye başlangıç yapabileceğin birkaç kitap yazmış olayım. Bu iyiliğimi de unutma. Kıps.
1- Büyük Filozoflar (Platon'dan Wittgenstein'a Batı Felsefesi), Bryan Magee 2- Felsefeye Giriş, Ahmet Arslan 3- Felsefeye Giriş, Kazimierz Adjukiewicz 4- Felsefenin Temel Disiplinleri, Heinz Heimsoeth 5- Felsefe Sorunları, Bertrand Russell
Bonus: 1- Felsefe Sözlüğü, Ahmet Cevizci 2- Sofie'nin Dünyası, Jostein Gaarder
Kitabin kapak tasarımı ve ismi güzel sadece.Bir de elbette ünlü yazarların alıntıları.Şahsen yazarın kitaba katkısı Ido Tatlises şarkı sözleri kıvamın da olmuş.Kitap bu yıl okuduğum bir başka kitap 'Sevseydi Gitmezdi' ile yarışır edebi hiçlik anlaminda.Zaten kendini ispatlamış yazarlarin guzel söz seçkisi icin 1 saatinizi ayırabilirsiniz.Yazara dair hiçbir şey yok.Herkes kitap yazabilir demek ki hissini uyandırıyor insanda.
Guzel felsefe notlari ama yazarın kattıklarindan ziyade sectigi filozoflardan yapılan alintilar guzeldi. Dusundurucu, hatirlatici, bir es vermek icin guzel bir kitap. Bir günde bitirdim ama bazı kısımlari isaretledim üstünde düsünecegim..
Bir eranın sonuna gəldik. Bu yazarla, bunun kimi bir kitabla başlamışdı yeniyetməliyimiz. Bu yazarla da toyumdan bir gün öncə sağollaşıram həyatımın önəmli bir hissəsindən. Yeni həyat başlayır.
Kitapsız, çiçeksiz, hayvansız, vicdansız, doğrusuz insandan uzak dur. Umudu öldürüp, nefreti toprağa dikmek isteyenlerden uzak dur. Hayatı sadece ideoloji ve düşünce olarak görenden uzak dur. Mutlu olmanı, sorgulamanı, düşünebilmeni kendilerine yapılmış bir tehdit olarak görenlerden uzak dur.
Kendilerine duydukları yabancılık yüzünden karşısındakini kötü bilenlerden uzak dur. Nefreti evinin kapısına koyan, artık her dışarı çıktığında avucunda nefret taşıyanlardan uzak dur. İnsan hayatına olan saygısızlığı bir övünç madalyası gibi, gurur mekanizması gibi görenlerden uzak dur. Kelimeleri özenle seçmeyen, her cümlesi biat olan, her sözcüğü toz olandan uzak dur. Sesinin tonu kalbinin tonundan çok olanlardan uzak dur. Çünkü neye çok yaklaşırsan, neyi çok biriktirirsen, ona dönüşürsün...
It took me around three months to finish this book!
There are so many quotes that are breathtaking, surely, but there were also too many pages for that not to be in it. The commentary was very repetitive, boring, and personal. Philosophy must be more inclusive, and the writer would've been better off talking about why the known philosophers said what they had.
The images, I cannot criticize much. They were honestly very creative.
The book is too dramatic for kids, too depressing and pushy for teenagers, too basic for adults, and too long for all. It adds too little value for it to be this long.
Referans sahiplerinin sözleri elbette güzel ve yapıcı fakat yazarın çıkarımlarında tutarsızlıklar çok sık kendini gösteriyor. Özellikle kendine ait bölümlerde kendine sevgisiz, kısıtlanmış, kuyruk acısının intikamına dönüşen metinler var. Psikoloji alanındaki okumaların niteliğini ve buna bağlı referans yorumlamalarını belirli bir kalitede tutmazsak, okuyan kitlenin de sosyo-kültürel durumunu göze alarak elimize geçen, reaktif davranışları ve hayatta acıyla hareket etmeyi meşrulaştıran bir kitap ve bundan etkilenen insanlar olur.
Alıntıları bağlı bulunduğu metinler üzerinden yorumlamak ve özlü sözleri yorumlarken daha fazla üzerine kafa yormak gerektiğini düşünüyorum.
Alintilarin tamami halihazirda cok okunan, dusunce ve fikirlerine saygi duyulan yazarlar. Belli ki satilsin diye bu kisiler secilmis. Ancak kitabin genelinde bir fikir butunlugu olmadigi soylenebilir, islenen bir tema yok. Kitap, bir felsefe kitabi olmaktan tamamiyle uzak hatta ve hatta kliselerle dolu. Yazar, cumleyi devrik kurunca, degerli birsey soyledigini saniyor olmali. Zaman ve para kaybi.
Agir felsefe kitaplarini kaldiramayanlar icin guzel bir baslangic, citir cerez tadinda. Alintilardan olusan bir kitap. Ancak yazar siir yazmakla duzyasi yazmak arasinda kalmis gibi, okurken bu beni cok rahatsiz etti. Ayrica alintilarin altindaki yazilari, yorumlari alintiyla cok alakasiz bazi yerlerde. Bir butunluk Yok, bu yazarin baska bir kitabini okuyacagimi zannetmiyorum.
Yani Nilgün bodur tadında.sevebler olabilir.bazi kısımlar güzel.bqzi kısımlar da bir önceki söylediğini çürüten cinsten.felsefe kulübü demiş ama felsefe alanı ile yakından uzaktan ilgisi yok diyebilirim
Alıntılar dışında beğenilecek hiçbir yanı yok. Vakit kaybından başka bi şey değil! Kitabın okurlara ulaşmasına için emeği geçenlere saygımdan zorla bitirdim! Tam bir işkenceydi.
Kolay okunan sıkmayan bol bol düşündüren bir felsefe kitabı olmuş. Hem güzel alıntılar hem güzel yorumlar var. Kısa bir kitap olmasına rağmen bolca düşündürdüğünden hızlı okunmuyor.
Felsefe ile uzaktan yakından ilgisi olmayan alıntılar ve açıklamalarıyla dolu ortaya karışık bir kitap. Açıkcası çok keyif almadım, sadece satış yapılması için derlenmiş bir kitap.
Güzel derlemeler var fakat bir lise ergeninin notlarını okumaktan öteye gitmiyor bıraktığı his. Derin olayım, ağdalı laflar edeyim derken sığ bir kitap olmuş maalesef.