Jump to ratings and reviews
Rate this book
Rate this book
Şimdi itiraf zamanı!

İtiraf ediyorum: Sana tuzaklar kurdum. Adlarını Fi ve Çi koydum. Can Manay’ın Duru’ya duyduğu açlıkla çıkardım seni yola, Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını Deniz’le anlatmaya çalıştım sana…

Beni takip etmen için yolumuzu onların hikâyeleriyle süsledim. Anlamları da hemen hemen her satıra gizledim. Çünkü Pi’deydi asıl anlatmak istediklerim. Çaresizdim. Vazgeçemezdim. Sana bu manzarayı mutlaka göstermeliydim. Seninle nihayet burada buluşmak için çok emek verdim.

Şimdi yine gel benimle, birlikte yürümeye devam edelim.

Savaşların savaşılarak kazanılamayacağını, asıl zaferin ancak doğrudan ayrılmayınca kazanıldığını Özge anlatsın sana, Yaptığımız her şeyin evrende dönüp dolaşıp bize nasıl geri geldiğini Can’dan dinle, Analiz edebildiğimiz kadar güçlü, sadeliğimiz kadar güzel, gerçekliğimizdeki samimiyet kadar eşsiz olduğumuzu Bilge’de gör, Kendi değerini başkalarının gözünden biçenlerin acısını Duru’yla anla, Ve Deniz’in düşüncelerinde tanış geleceğin insanıyla… Gel benimle. Yolumuz uzun değil, Nihayet sana gidiyoruz, bana… BİZ’e.

Sorgulanmamış, analiz edilmemiş bir yaşam hiç yaşanmamıştır.

672 pages, Paperback

First published January 1, 2015

72 people are currently reading
631 people want to read

About the author

Azra Kohen

5 books407 followers
Yazar Azra Sarızeybek Kohen 1979 yılında İzmir’de doğmuştur. İstanbul Üniversitesi Radyo Televizyon Sinema bölümünden mezun olduktan sonra Kanada Ottawa Üniversitesi Üçüncü Dünya Ülkelerine Yardım Ekonomisi bölümünde 3 dönem eğitim almış, daha sonra Liverpool Üniversitesi Uygulamalı Psikoloji bölümünde yüksek lisansını tamamlamış, İngiltere Writtle Üniversitesi'nde Sürdürebilir ve Rejeneratif Tarım Sistemleri üzerine çiftanadal yapmaktadır. İyi derecede İngilizce ve İtalyanca konuşan Azra Kohen evli ve bir çocuk annesidir. Ülkemizde yayınlanan Fİ-Çİ-Pİ isimli üçlemesi, AEDEN ve GÖR BENİ isimli eserlerin yazarıdır. Üçleme kitapları dizi olarak işlenmiş ve Fİ ve Çİ adı altında izleyici ile buluşmuştur. Azra KOHEN, BİZ bilincindedir. Evrendeki her canlının birbirine bağlı ve birbirinden sorumlu olduğu ve bir bireyin bile doğru davranarak dünyayı değiştirebileceğine ve hakiki insan olmak için her an evrimleşebileceğine olan inancı ile eserlerini yazmakta, konferansları, projeleri ve sosyal, toplumsal bilinci yükseltmek amacı ile hazırladığı özgün videoları ile insanoğlunun tekamül yolculuğuna katkıda bulunmak için her an çabadadır. Hayat yolculuğunda OKU’manın en iyi rehber olduğuna inanır.

Azra Kohen’in parolası : Hayata katkımız olsun!



----------------------------------------------------
Azra Kohen
Author Azra Sarızeybek Kohen was born in Izmir in 1979. After graduating from the Department of Radio, Television and Cinema at Istanbul University, she studied for three semesters in Canada at Ottawa University’s Department of Aid Economies for Third World Countries, and then she went on to complete her master’s degree in Applied Psychology at Liverpool University. Currently she is working on a double major in Sustainable and Regenerative Agricultural Systems at Writtle University College in the United Kingdom. Azra Kohen, who speaks English and Italian well, is married and has one child. She is the author of the trilogy Phi-Chi-Pi, which was originally published in Turkey, as well as the novels Aeden and Gör Beni (See Me). The trilogy was adapted as a television series and broadcast under the titles Phi and Chi. Azra Kohen is deeply aware of the notion of “We.” All of her works are based on her belief that all living beings in the universe are interconnected and responsible for one another, and also her conviction that even an individual can change the world with the right behavior and evolve into a unique human being. She constantly strives to contribute to humanity’s journey towards development through her projects, conferences, and the original videos she creates with the aim of raising social awareness. She believes that reading is the best guide on life’s journey.

Azra Kohen’s motto: May we all contribute to life!

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
626 (33%)
4 stars
522 (28%)
3 stars
421 (22%)
2 stars
169 (9%)
1 star
111 (6%)
Displaying 1 - 30 of 104 reviews
Profile Image for Idilik.
208 reviews
July 13, 2015
Çok uzun olmuş kitap, 700 sayfa boyunca roman görüntüsü altında aslında didaktik bir ton var (aslında serinin diğer romanlarında da vardı ama bunda ayyuka çıkmış), dozunda kalınca insanın hoşuna gidebilen bu küçük bilgiler, bakış açısı kitap uzadıkça malesef ki insanın içini şişiriyor. Hikayenin kimi zaman sırf bazı 'mesajları' geçirebilmek için yazılmış olduğu hissini veriyor çünkü saçma ötesi yerler var, yok artık diyorsun. Özellikle Özge'nin hayatı, bir yerden sonra afakanlar bastı okuyucu olarak bana:) Ama hikaye okunuyor mu okunuyor sürükleyici ama dediğim gibi sonlara doğru mesaj kaygısı doruklara çıkıyor. Kitabın 'haydi şimdi değişeceksin' diye bitmesi de ayrı bir detay, ne diyeyim.. İçimdeki tohumu çatlatım bir meyve ağacına dönüşebilmeyi diliyorum:) yazarın emeğine sağlık yine de sadece eleştirmek olmaz okurlarına belli bir bakış açısı kazandırmaya, verdiği değişik bilgilerle ufkunu açmaya çalışmış ama işte kitapta da bahsettiği gibi birazcık daha dengede olsaymış kurgu bölümü ve mesajlar sanırım benden üç yıldızdan fazlasını alırdı. Yazarın seneye çıkacak olan kitabından alıntı yapması da ayrı bir reklam tarzı olmuş fakatbazı bölümlerde, okumaya eşlik etmedi için müzik önerilerinde bulunulmuş olması hoş bir detaydı. Neyse, seriyi okumaya başlayanlar zevkle okuyacağınızı düşünüyorum.
Profile Image for Pelin.
37 reviews2 followers
September 26, 2015
Burada sadece bu kitaba değil ancak bütün seriye bir yorumlama getireceğim. Genel tarzımdan farklı olarak kişisel bir yorum bu aynı zamanda. Uyarıldınız. Ancak spoiler içermemektedir.

Bu kitap komik bir benztme olacak belki ama bir soğan gibiydi. Katman katman bir kitaptı. En üstte bir hikaye, altlara indikçe çeşitli bilgiler, bir felsefe, bir araç,bir anlam vardı. Öyle bir seriydi ki içinden herkesin kendi anlayabileceği kadar, kültürünün, anlayışının, anlamak isteyişinin yettiği kadarını alabileceği bir seriydi. Eminim benden daha fazla anlayıp daha derine gidenler olduğu gibi benden daha az anlayanlar da olacaktır. Üzülerek fark ediyorum ki; Can'ın hikayesini beğenmedim, Özge'nin hikayesini merak ediyordum diyenler hikayede takılıp kalmışlar ve kaybolmuşlar.

Ancak bütün kitabın, içinde ve üstünde yazanların anlatmak istediği (ya da benim anladığım diyelim) bu kitabın sadece bir araç olduğu idi amaç ya da yolun sonu değil. Gerçekten de bu kitap bitiyor ve ben başlıyorum. Kafamda taze fikirler, üzerine düşünecek şeyler, yeni bir bakış açısıyla. Aynı zamanda da umutla. Uzun süredir sahip olmadığım bir şeyle. Bu kitap bir örnek, bizi örnek olmaya teşvik eden. Genel olarak zihnimizde yer etmiş hataları ele alan ve içten içe yanlış olduğunu bildiğimiz halde dünyanın düzeni böyle, başka yolu yok diye kendimizi kandırdığımız yani tüm insanlığa mal olmuş en büyük hataları ele alıp onları çürüten bize belki tek değil ama var olan diğer çözümleri sunana bakın tek yol bu değil diyen bir seriydi.

Aynı zamanda üzülerek fark ediyorum ki neredeyse kimseyle oturup tartışamayacağınız bir kitap bu. Çünkü sizinle neredeyse tamamen aynı anlayış düzeyinde olmayan bir insanla konuştuğunuzda anlamsızlaşıyor konuştuklarınız. Fi'yi bitirdiğimde nu kitap beni hem düşündürüyor hem de bir şeyler hissettiriyor bu kitap muhteşem diye düşünmüştüm. Çünkü bu pek başıma gelen bir şey değildir. Şimdi Pi'nin sonunda hem düşünüp hem hissetmedim ikisi sanki bir oldu. Hangisinin bitip hangisinin bittiğini anlayamadım.

İmkansız olsa da özetlemem gerekirse kesinlikle Türkiyede yaşayan ya da yaşamış olan herkesin okuması gereken çok değerli bir kitap.
Profile Image for Hatice.
178 reviews30 followers
September 1, 2015
Fi ile Çi, arkadaş zoruyla başlayıp olayların gidişatını merak ettiğim için devam ettiğim kitaplardı. Haliyle Pi'yi de çıkar çıkmaz okumaya başladım ancak o kadar sıkıldım ki, bölümleri atlaya atlaya gittim. Hikayesini en çok merak ettiğim isimler Özge ve Göksel'di. İkisi için de yazılmış olay örgüsü beni tatmin etmedi. Başrol Can Manay sayılır ama onun öyküsüyle hiç ilgilenmedim desem yeridir. Araya serpiştirilmiş hayatı sorgulayan diyaloglar iyi yedirilememiş. Sanki olaylar günümüz İstanbul'unda geçmiyormuş da, Antik Yunan'da iki acemi filozofun söylemlerini okuyormuşum hissiyatına kapıldım. Günlük hayatta kimse öyle konuşmaz. Doğal olarak kitaba kendimi tam veremedim.
Profile Image for Best Friend with Books.
163 reviews73 followers
July 17, 2017
Fi, Çi, Pi (#üçleme)

Bu kitap, -yazarın kendi ifadesiyle söylemek gerekirse- herkes için yazılmadı. Farkındalığın ne kadar önemli olduğunu bilen, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını idrak edebilmiş, “kişi” olabilmek için bireyselliğini keşfetmesi gerektiğini fark etmiş ya da fark etmeye hazır herkes için yazıldı, gerisiyse hikaye.

Kendi cümlelerim ile; kitap varoluşumuzun nedenlerini sorgulamak, bizi kendimizle buluşturmak ve hayata katkı sağlamak amacıyla yazılmış ve bana göre takdire şayan bir zekanın ürünü. Hikayedeki karakterler özenle oluşturulmuş ve verilmek istenen mesajlar satır aralarına incelikle işlenmiş. Bu cümlemden anlaşılacağı üzere ortada bir hikaye ve kurgu var fakat bu, yazarın okuyucuya ulaşması için bir araç tamamen. Yazar anlatmak istediklerini tepeden indirircesine "bu böyle olmalı şu şöyle olmalı" şeklinde söylemek yerine her bir mesajını okuyucuya, oluşturduğu karakterler üzerinden iletmeyi tercih etmiş. Bence iyi de etmiş çünkü bu şekilde tüm bilgiyi tekbir kaynaktan almak yerine farklı karakterlerden farklı bilgiler edinmek hem daha anlaşılır hem de daha keyifli. Karakterler birbirleri ile sohbet edip çeşitli konularda düşüncelerini paylaşıyorlar ve biz de o ortamın bir parçası oluyoruz. Her bir karakter farklı bir toplumsal olguyu temsil ediyor. Örneğin güzelliği Duru'da, ihtirası Can Manay'da, zekayı ve sadeliği Bilge'de, geleceği Deniz'de, doğruluğu ve azmi Özge'de görüyoruz.

Satırlar arasındaki mesajları yakaladığımız an bence kitabın hakkını verebildiğimiz an. Zaten bunu yapabildiğimiz zaman anlam kazanıyor hikaye. Tüm o karakterler ve kurgu madalyonun görünen yüzü. Bizden beklenense asıl görünmeyen yüze odaklanmak, orayı keşfetmeye çalışmak. Bunu yapmayanlar için anlatılan onca şey ne yazık ki bir hikayeden öteye geçemiyor. Sonra da “yazar cinsellikten çok bahsetmiş, olaylar birbirini tekrar etmiş, karakterler bana hitap etmiyordu” gibi -bence- yerini bulmayan eleştiriler çıkıyor ortaya.

Fi, Can Manay'ın Duru'ya olan takıntılı aşkıyla başlıyor. Çi'de ise kimi hikayeler kesişerek belli bir noktaya vardırılıyor ve bu iki kitap aslında Pi'ye giriş için zemin hazırlıyor. En önemli kitap Pi çünkü aktarılmak istenen herşey aslında bu üçüncü kitapta anlatılmış. Pi’de varılan sonuç hayatımızda yeni kapılar açmak, bizleri günümüzde olup biten bazı meseleler üzerinde düşündürmek ve bu sayede hayatlarımızı anlamlandırmak amacını taşıyor. Seride içerik olarak din, psikoloji, siyaset, ilişkiler, toplum, dünya gibi her gün etrafımızda olup biten güncel konular ele alınıyor.

Kitapla ilgili olumsuzluklara gelince, bunlardan ilki ne yazık ki çok fazla yazım ve imla hatasının olması. Bu durum hem okuyucunun dikkatini dağıtıyor hem de onu kitaptan bir miktar soğutuyor bana göre (Bu sorun redaktörle alakalı sanırım). İkinci olarak ise, bazı diyalogların neredeyse akademik bir dille yazılmış olması. Bu da metinleri doğallıktan biraz uzaklaştırıyor zannımca. Örneğin gündelik hayatta bir arkadaşımızla din ya da Afrika'daki açlıkla ilgili sohbet ettiğimiz zaman konuyu bir tartışma programındaymışçasına ele almayız, daha düz, daha samimi ifadelerle tartışırız ama kitapta bazı diyaloglar bu anlamda biraz resmi olmuş sanırım.

Şu anda internet ortamında Fi, Çi, Pi ile ilgili çok fazla beğeni, bir o kadar da olumsuz eleştiri var. Eğer bu seriyi okumak niyetindeyseniz bu eleştirilerin hiçbirine kulak asmamanızı tavsiye ederim. Kitabı ne sırf popülerliği yüzünden okuyun ne de çok popüler olması yüzünden okumamazlık edin. Ne için yazıldığını ve neden okumanız gerektiğini bilin öncelikle. Şayet varoluşunuzu sorgulamaya ve okuduklarınız üzerine düşünmeye hazırsanız, bu serinin size çok şey katacağından eminim.
Profile Image for Ekin.
14 reviews
September 15, 2020
Bir yazar bence kendini bu kadar ciddiye almamalı, Azra Kohen tamamıyla iyi bir niyetle okuyucusuna bir hikayeden fazlasını vermek istemiş keske böyle bir misyon edinmeseydi kendine, bunun yerine iyi analiz ettiği karakterlerin hikayesine yoğunlaşsaydı çok daha okunabilir olurdu bu seri. Ayrıca sanki ordan burdan duyduğu, okuduğu, beğendiği düşünce, kısa hikaye, bilimsel veri.. artık ne varsa toplayıp acemi bir şekilde hikayeye yedirmeye çalışmış sanki vikipedi'den bölümler okuyordum rastgele üstelik kurguda bunu gerektirecek geçerli bir sebep yokken.
Ve Keske kitabın sonunda felsefe dersi vermeye uğraşmak yerine, esas kız Duru'ya ne oldu? Can'a o tuzağı nasıl kurdular? Bu Umut tam olarak ne iş? Tüm bunları aydınlatmak yerine ütopik bir sonla kitabı bitirmek, 700 sayfayı sabırla okuyan beni büyük bir hayal kırıklığına uğrattı açıkçası.
Profile Image for Yesil.
5 reviews
February 8, 2016
Fi ve Ci deki akiciligi bu kitapta bulamadim, son kitap oldugu halde gereksiz uzatilmisti.
Profile Image for Işık.
14 reviews
July 18, 2017
Özellike sonu kötü bir Ayn Rand kopyası, bunlar yerine azıcık daha vakit ve sabır ile Atlas Silkindi serisini okumanızı öneririm.
Meraktan ve inattan üç cildi de okudum.
İyi başlıyor, karakterler çok boyutlu belki ama kendi bilgilerini dökmek için karakterlere attırdığı uzun tiratlar, uzun açıklamalar, gereksiz tahliller sıkıyor bir noktada.
Ezcümle, Ayn Rand dururken bunları okumak vakit kaybı.
Profile Image for Elif  Yıldız.
242 reviews18 followers
December 31, 2019
Eğer bu yorumu şu anda okuyorsan lütfen ön yargını bir kenara bırak. Eğer bu kitabı okumaya karşı bir tereddüttün varsa da lütfen ilk önce yazar Azra Kohen’i araştır. Röportajlarını okumak, YouTube üzerinde videolarını izlemek sana bir fikir kazandıracaktır.
Fi İçin: Fi ve Azra Kohen
Çi İçin: Sadece Çi

Biliyorum Fi’yi hiç sevmedim dedim. Biliyorum Çi için idare eder kelimesini kullandım. Ama Pi’yi bir kelimeye sığdıramam. Ancak şunu söyleyebilirim ki sonunda sadede gelebilmiş Azra Kohen.

Pi'ye bu kadar yüklenmeyip, anlatmak istediklerini biraz daha Çi ve Fi'ye serpseymiş daha iyi olurmuş. Gerçi kendisi Fi ve Çi kitapları tuzak olarak tanımlamış ki yerinde bir tanımlama olmuş. Zira birçok okurda bu Fi tuzağına düşmüş. Fi o kadar kek ve o kadar yapmacık bir kitap ki herkes orada takılı kalmış. Zannetmişler ki Pi de öyle. Yok öyle değil. Cidden değil.

Pi gürültülü her şeyden arındırılmış bir kitap. Fi'de buram buram kokan yapmacık cinsellik yoktu mesela. Can ve Duru'nun yontulmaz ve takıntılı aşkları da yoktu. Takıntılı ve buhranlı karakterler artık büyümüş ve hepsi kendi yolunun mücadelecesi olmuş. Yani artık herkes taşı gediğine koymaya başlamış.

Fi ve Çi'de, Kohen sürekli aynı şeylerden bahsetmişti. Hatta arada Çi farkı olmasa Çi, Fi'nin tekrardan ısıtılmış hali denebilir. Ama Pi bambaşka. Yazar bambaşka konulara girmiş, biraz daha pratik üzerine yazmış. Yani 'bu böyledir,böyle olmalıdır' yerine 'bunu şöyle yapalım, bunu şöyle yapmaya başlamalıyız' olarak devam etmiş yazmaya, iyi de olmuş çünkü yazar o kadar kibirli duruyordu ki Fi'de kendisini sıkı takip etmesem, samimiyetine inanmasam yalan yok ben de bu yolculuğuna devam etmezdim.

Özge ve Deniz. Pi’yi benim için bu kadar anlamlı kılan karakterler. İçime tohum eken iki güzel karakter.
Ali ve Sadık. Beni üzen o iki karakter. İkisi de ellerinden tutup ait oldukları yerlere çekmek istediğim karakterlerdi.

Edebiyat kaygısı olmadan okumak gerek Pi’yi. Bir kere de nasıl anlatıldığıyla değil ne anlatıldığıyla ilgilenmek gerek. İnanın bana Pi harikulade bir kitaptı diyemem ama iyi ki Pi’yi okumuş, iyi ki bu yolculuğa devam etmişim derim. Kimseyi bu kitabı okumak için zorlayamam. Herkesin ihtiyacına cevap vermeyebilir, aynı bana Fi'de olduğu gibi. Aynı zamanda hiç kimse de bu kitabı popüler diye parmağının kenarıyla itmemeli. Birçok kişi bu kitaba notunu vermiş geçmiş ve herkes de o notlar üzerinden muamele yapıyor, okumayanlar bile. Böyle davranmaktansa şans vermek daha sağlıklı olur. Zaten okumanız gerekirse bir gün mutlaka yolunuz kesişecektir.

Pi'den bana kalanlar...

Pi,90: İnsan yalnızdı. Ne kadar bir arada olursak o kadar yalnızlaşıyor, kalabalıkta kayboluyorduk. Bazen ağladığımızı kafamızın içindeki gürültüden kendimiz bile duymuyorduk. İdare ediyorduk, ta ki gürültüsünü bastırdığımız aklımızın içinde kaybolana kadar. İlk defa anladı Bilge insanlar niye birlikteydi, yalnız kalmamak için değil, kendi içlerinde kaybolduklarında bir diğerinin çekip çıkarması içindi birliktelikler.

Pİ,116: Çektiğiniz acının kaynağını sorgulayın, kendinizi uyutmak yerine çabaya geçin. Acıdan kaçmayın, odaklanın. Acı odaklandığınızda küçülürken, ondan saklanmaya, görmezden gelmeye çalıştığınızda her tarafa yayılır, büyür, Sadece size değil etrafınızdaki herkese bulaşır. Hayatınızı kaplar. Odaklanın ve anlayın, acı anlaşıldığında huzura dönüşür… Kolay olmayacak ama vazgeçmediğinizde başaracaksınız.>

Pi,329: Niye doğar insan? Niye var olur? Cevap, ancak düşününce, hayatı aralıksız analiz etmeye başlayınca kendini gösteriyor. En güzel tarafı da bu cevabın herkes için farklı olması. Senin cevabın bana uymuyor, benimkisi de sana. Hepimiz burada en iyi yaptığımız şeyi birlikte yapabilmek için toplandık. Ve Hayır! Dans ederek kurtarmayacağız dünyayı. Dans, müzik, resim, heykel… ne kadar da gereksiz aslında, çünkü hayatta kalmak için hiçbirine ihtiyacı yok insanın. Aslında gelişmek ve kendini gerçekleştirmek için gerekli. İnsan hayatta kalabilmenin çok ötesinde, gelişmek, kendini aşmak için var edilmiş bir varlık. Sanat bu yüzden var, kişiyi yola çıkarmak için. İnsana varoluşun ilhamını yükleyip insanın kendi potansiyelini keşfeden bir organizmaya dönüşmesinde yardımcı olmak için. Sanat canınızı kurtarmaz ama kesinlikle varoluşunuzu kurtarır, sizi yaşarken ölmekten kurtarır.

Pi,375: Bir yaratıcı vardı, evrenleri yaratan, bu ağaca can veren ve etrafındaki her şeye anlam yükleyen. İnsan hatırladığı sürece o anlamın bir parçasıydı, hissettiklerinde kaybolmamalı ve asla neyin parçası olduğunu unutmamalıydı. Anlamsızlaşmamalıydı. Anlam asla diğerlerine bağlı olamazdı. Hep vardı. Fark edilmeyi beklediği yerde pusudaydı.

Pi,531: Hayat her an yüzleştiriyordu aslında bizi kendimizle. Yaşadığımız her sıkıntıda, he hayal kırıklığında, her köşeye sıkışmışlığımızda fark etmemiz gereken, düzeltmemiz gereken bir yönümüz yüzümüze vuruluyordu. Keşke öyle yapmasaydım dediğimiz anlar, iyi ki dediklerimizden fazlalaşınca dengemiz kalmıyordu. Hayatı yasını tutarcasına yaşamaya başlıyorduk. İşte bu yüzden her deneyimimiz kutsaldı çünkü o deneyimler aracılığıyla konuşuyordu hayat bizimle ve analizini yapabildiğimiz kadarıyla anlayabiliyorduk. Ne yazık ki, bir sürü acı dolu deneyimin içinde travmalarla doluydu insanlık tarihi. Acı çekmeden kendimizle yüzleşmeyi hala öğrenememiştik. Çekilen acı, öğrenilen bilgiden önce tutulduğu sürece de yüzleşemeyecektik. Eğlenceye saklanacak, oyalanacaktık ta ki hayatımız yasını tuttuğumuz bir geçmiş olana kadar. Deneyim çok değerliydi ama seçilebildiği sürece. Peki, seçebiliyor muyduk deneyimlerimizi? Evet, sonuçta istemediğimiz şeyler yaşamamız, isteyerek seçtiğimiz deneyimlerin uzantısında oluyordu. Bir kapıdan giriyorduk ve girdiğimiz odanın içinde onlarca kapıdan bir tanesini yine seçiyorduk. Bazen seçmek zorunda hissediyorduk ama o zorunluluk kendimizi kandırmışlığımızdan ya da diğerlerinin bizi kandırmasından gelmiyor muydu? Pes edenler, kendi seçimlerini diğerlerine teslim edenler sonunda hep o kendi yasını tutanlara dönüşmüyor muydu? Zaman geçtikçe öğretiler çoğalıp deneyimler ağırlaştıkça her seçimimizin değeri daha da ortaya koyuyordu kendini.
Profile Image for Cihan.
135 reviews14 followers
May 21, 2020
Her seneye bir Azra Kohen kitabı düşüncesiyle çıktığım yolda, üçlemenin son kitabını ve aynı zamanda hikayeyi tamamlamanın mutluluğunu yaşıyorum. Yine çok uzun bir anlatım, yine acaba fikirler daha compact verilemez miydi düşüncesi. Ama aralarda yapılan bam teline çok ince, keskin dokunuşlar için okumaya değer. Tamamlanan hikayeler sonrası ne hisseder insan? Mutluluk, bi anda yabancılaşmak ve huzur. Öğrendiklerinin, yüklendiklerinin huzuru.

Ha bir de şu var. Azra Kohen düşüncede görünenin aksine gizlide olup keşfedilecek tarza sahip bir anlatımla yazmış kitaplarını. Bir de anlatmaya çalışmaktan öte hisle çözümlenecek durumlar da var ki, bu üçlemeye sadık kalmamın en temel sebebi bu sanırım.
86 reviews3 followers
August 23, 2015
Bir sürü ana karakter var ve güya tartışarak, fikirleri ile savaşarak mevcut olan "tek doğru"yu, "tek yol"u BİZi bulacaklar ve anlamamızı sağlayacaklar; fakat ne yazık ki iyi ve kötü olarak okuyucuya sunulmuş bu karakterlerin hepsi neyin doğru olduğunu iyi biliyor ya da yazar öyle müdahale etmiş ki her diyaloga sadece tek ses duyuyorsunuz ve bu da kitabı inanılmaz sıkıcı, karakterleri de sahte yapıyor, tekrarlar içinde boğuluyorsunuz ve "felsefe" okulunun dışına çıkamıyorsunuz! O sokağı, o sanatı, o köyü yeterince alkışlayamıyorsunuz.
Profile Image for Euphoric.
18 reviews10 followers
June 30, 2017
Sıfır verebilsek sıfır vereceğim. Bitirmek çok zordu, sırf kime ne oldu diye ve itiraf ediyorum atlaya atlaya sonuna geldim. ( sonuna baktım) gereksiz uzatılmış üçleme. Bu kadar okunmasını sağlayan nedir hala merak ediyorum.
11 reviews
February 22, 2016
Son kitapta fazla tekrar ve gereksiz uzatmalar olmakla birlikte seri olarak bakıldığında sorgulayan ve sorgulatan bir üçleme.
Profile Image for Marla'dan Alıntılar.
363 reviews50 followers
Read
February 4, 2022
Serideki üç kitabın yorumunu bir arada yapacağım için bayağı uzun bir yazı olacak. Eğer vaktim yok diyorsanız alıntıların başında yazdığım “Sonuç olarak” paragrafını okuyarak seri hakkında ne düşündüğümü görebilirsiniz.

Herkesin bildiğini düşünsem de öncelikle seri hakkında genel bilgi vereyim. Seri üç kitaptan oluşuyor ve okunma sırası şu şekilde:
1. Fi
2. Çi
3. Pi

Bu seri yayınlandığı günden beri hem çok okundu hem çok konuşuldu. Çok seven, bayılan insanlar da oldu, hiç sevmeyip yarım bırakanlar da. Benim çevrem genelde seven kişilerden oluşuyordu.

Öncelikle serinin olumlu taraflarından başlayayım. Yazarın kalemi kesinlikle çok akıcı. Kitapların kalınlığı gözünüzü korkutmasın çünkü kendini hızlı bir şekilde okutuyor. Hem bu kadar kalın kitaplar yazıp hem de kendini okutabilmek kolay değildir. Bu açıdan yazarı tebrik ediyorum.

Fi; olayların başladığı, karakterlerin tanıtıldığı kitaptı. Yazar, hızlı bir başlangıç yaptığı için sonunda ne olacak diye merakla okudum. Bölüm sonlarını “Onun hayatını kurtaracağını o an bilmiyordu… O gün hayatında çok önemli bir yere sahip olacak kişiyle tanıştığının farkında değildi…” vs. şeklinde ifadelerle bitirdiği için ne zaman o kısmı okuyacağım duygusuyla sayfaları hızlı hızlı çevirdim. Çi, serideki en ince kitap. Ara kitap olduğu için geçiş özelliği taşıyor. Sizi final kitabına taşıyor. Pi’de artık olaylar sonuca bağlanıyor ve hiç tahmin etmeyeceğiniz şeyler oluyor.

Kitapta çok fazla karakter var ve bu karakterler bize uzun uzun tanıtılıyor. Davranışları ve düşünce yapıları anlatıldığı için onları iyice tanıyoruz ve gözümüzde canlandırabiliyoruz. Yalnız kitaptaki bütün karakterler çok güzel, çok yakışıklı, çok seksi vb. Fiziksel olarak iyi görünmeyenler de ya çok zeki ya çok karizma ya da çok yetenekli. Kitapta vasat olan kimse yok. Bu bir zaman sonra inandırıcılığı zedeliyor bence.

Serinin en çok eleştiri aldığı konulardan biri de kitapta fazla erotizm olması. Ben erotizm okumayı severim. En sevdiğim türlerden biri historicallardır ama bu kitaptaki erotizmi okumak beni rahatsız etti çünkü çoğu yerde gereksiz kullanılmış. En azından yarısı atılabilirdi diye düşünüyorum. Bir de yukarıda yazdığım bölüme ek olarak karakterlerin neredeyse hepsinin libidosunun tavan olması ve tavşan gibi sevişmeleri bir yerden sonra sıktı.

Olayları farklı karakterlerin gözünden okuma olayını çok seviyorum. Bütün seri bu şekilde yazıldığı için mutluyum.

Kitapta çok ilginç bir şey dikkatimi çekti. Ünlü insanların belirgin özellikleri sıralanmış, ünlülerin isimlerine yakın isimler seçilmiş ve onlar eleştiriliyor. Sanırım davalık olmamak için bu yolu seçmişler ama biraz magazin takip eden biri kimlerden bahsedildiğini kolayca anlayabilir. Ben Fi’de üç isim tanıdım mesela. Diğer kitaplarda da vardı.

Ben yazarı biraz halktan ve gerçeklerden kopuk buldum. Kitaptaki diyaloglar çok kötüydü. İnsanların konuşmayacağı şekilde gerçeklikten kopuk konuşmalar yazmış. Yazar söylemek istediği her şeyi karakterlere söyletmeye çalışmış. Bu yüzden bir sayfa süren konuşmalar okuyoruz. Konular da çok çeşitli. Psikoloji, medya, televizyon, siyaset, din, sanat vb. ilk aklıma gelen şeyler. Yazar, aklındaki her şeyi bu seride anlatmaya çalışmış sanki. Bu da inandırıcılığı zedeliyor çünkü günlük hayatta kimse böyle konuşmuyor. Bazı olaylar da çok ütopik. Okurken yok artık deyip güldüğüm yerler oldu.

İlk iki kitapla yakaladığı okuyucuyu son kitapta kaybediyor yazar. Pi, çok uzatılmış bir kitap. Gereksiz çok ayrıntı var ve dediğim gibi olaylar çok uç noktalara gidiyor. Belki yazar sonunda sürprizler yapıp okuyucuyu şaşırtmak istedi ama daha inandırıcı olabilirdi.

Ben kitabın Destek Yayınları tarafından basılmış versiyonlarını okudum. Kitapların baskı kalitesi, kapakları ve kapak renkleri çok güzeldi. Yayınevini başarılı buldum.

Kitabın hatırlarsanız eğer dizi uyarlaması çekildi. Ben henüz dizisini izlemedim ama izlemeyi düşünüyorum. İçimden bir ses dizisini daha çok seveceğimi söylüyor.

Dizisi çok izlenir ve çok sevilirken yazar, kitaptan çok uzaklaşıldığı için dizinin yayından kaldırılmasına sebep olmuş. Bu yüzden dizinin fanları tarafından sevilmiyor. Yazarın, eserinin uyarlamasını sevmemesi ve rahatsız olması çok rastlanan bir şey ama keşke bunu kabul edip diziye karışmasaydı. Hem izleyicilerin tepkisini çekti hem de başarılı bir işin sona ermesine neden oldu. Hâlbuki bu dizi sayesinde çok daha fazla tanınmış ve okunmuştu.

Sonuç olarak bu seri benim için ortalamaydı. İllaki okuyun demiyorum. Okumazsanız da bir şey kaybetmezsiniz. Eğer merak ediyorsanız bir şans verebilirsiniz çünkü serinin hayranı da çok fazla.

https://suleuzundere.blogspot.com/202...
1 review
May 11, 2017
Kendime not:

i. Bir daha bu yazarin kitaplarini okuma! Cunku sevmedigin, yavan buldugun tum muhabbetleri, muameleyi, dili ve hatalari burada bulacaksin.

ii. 3 sayfa boyunca musluk suyunda bulunan floruru ve epifiz bezinin kireclenmesinin nedenlerini, etkilerini okuduktan tam 350 sayfa sonra "Su doldurdu cesmeden ve musluk suyunun icinde yuklenmis onlarca zehre, ozellikle epifiz bezini kireclendiren florure aldirmadan bir bardak suyu icti." dedi ve sana "anladin di mi cnm?" diye fisildadi, hatirla!

iii. Cabasi daha yalin olsaydi, karakterler makale dilinde konusmasaydi, Turkce alfabe 26 harften olusmasaydi, "olmasindi, olsundu, yapsindi" olmasaydi, yazar bildigi herseyi okuyucuya aktarma, aciklama veya soyleme cabasinda olmasaydi hatta biraksaydi da okuyucu azicik kucuk gri hucrelerini kullansaydi...


This entire review has been hidden because of spoilers.
Profile Image for Zeliha.
40 reviews17 followers
August 25, 2017
Başarılı bir kurgu; akıcı, sarsıcı. Öneririm.
Profile Image for Duygu Berber.
23 reviews4 followers
August 25, 2015
Hayal kırıklığı... Anlamsız uzun ve de bu şekilde bitmemeliydi bu hikaye... Ilk iki kitabın yanında çok kötü kaldı...
Profile Image for Serdar Topcuoglu.
66 reviews2 followers
June 7, 2017
Okuduğum en güzel romanlardandı bu üç kitaptan oluşan seri. İnsanın hayatı anlama şeklini değiştiren kitaplardan. Azra Kohen'i tebrik ederim
Profile Image for Yelda Gürbüz Erdogan.
35 reviews
September 29, 2015
Üçlemenin son kitabı. Aslında yazar tüm bu kitaplar yerine 150 sayfalık bir kitap da yazabilirmiş bence. Yarım yıldız olsaydı onu verirdim.

Fi ve Çi kitaplarını merak edip okuduktan sonra "Pi'yi de okuyayım da bitsin bari" diye okuyabilirsiniz ya da Fi'nin yarısında sıkılıp bırakırsanız tüm bu zahmetten de kurtulabilirsiniz.

Kitabın konusunun geçtiği ülke ya da şehir ismi verilmiyor. Tabii ki hepimiz biliyoruz Türkiye olduğunu, ama isim vermemesi tuhaf olmuş. Yazar Çi ve Pi Kitabı'nın her ikisinde de "ülkenin bayrağı" ifadesini kullanmış, bir türlü "Türk Bayrağı" diyememiş. Niye? Hani bu kadar karakteri bol bir kitap olmasa karakterlerine de isim vermezdi herhalde.

Az çok magazin takip eden herkesin bilebileceği dedikoduları, sosyal medyada paylaşılan (öğrenilmiş çaresizlik hikayesi gibi) yavan hikayeleri bir araya getirilmesi ile 700 sayfa olmuş bir kitap.

"Diyaloglar"ı okurken, karakterlerin kendi fikirlerini birbirlerine söylemelerinden ziyade yazarın kendi fikrini anlatmak için kullandığı bir araç olduğunu düşündüm. Roman tabii ki yazan kişinin fikrini söyleyeceği bir mecra da okuyucuya bu kadar hissettirilmese daha iyi olurmuş bence. Yazım hataları yine bol. Yabancı kelimeler yine aynı şekilde kullanılmış.

Ne zaman yeni nesil Türk yazar okusam dönüp gene Fakir Baykurt, Orhan Kemal, Inci Aral gibi yazarlarımızı okuyorum.

Kitabı olurken çoğu yerini göz gezdirip atladım çünkü çok tekrar var. Sadece sonunun nasıl bağlandığını ve ne olacağını merak ettiğimden okudum. Bilmiyorum, belki de yazarın amacı da sadece buydu.
Profile Image for Cookie.
62 reviews2 followers
June 27, 2017
Kitaptaki hemen her karakterin bir şeyleri "çözmüş" olduğuna inancı; yazarın asla sonu gelmeyen(!), anlattığı her konuda uzmanmış da ders verirmişcesine didaktik üslubu ile kibirli havası hep can sıkıcıydı, ancak artık o kadar sıklaştı ki iyice rahatsız edici olmaya başladı.

Sanki herkes ağzını her açtığında derin muhabbetler ediyor ya da varoluş krizini tartışıyormuş gibi her sayfada dönüp dönüp aynı şeyleri anlatan uzun uzun felsefi pasajlar yerine, olay örgüsünden ilerleyip yeri geldikçe bu çok kıymetli(!) fikirlerini okuyucularla paylaşsaydı. O zaman bu kadar bunaltıcı olmazdı kitap. (%50)

Bittiği için memnunum. Serinin sonunu oldukça hayalperest ve gerçek dışı bulduğum için tatmin olduğumu söyleyemem. Daha önce de belirttiğim gibi, yazar keşke 3 sayfada bir vaaz verme gereği hissetmeseydi, belki bu kadar bunaltıcı olmazdı o zaman.

Benim gibi diziden merak ettiyseniz, hiç boşuna okumayın derim, dizisi daha sürükleyici. 2/5.
Profile Image for Rıdvan.
548 reviews91 followers
February 19, 2019
2 yıldız mı vereyim 3 yıldız mı vereyim diye çok düşündüm ama sonunda 2 yıldız da karar kıldım. Sebebi şu,
Ya çok laf kalabalığı yapmış kitap boyunca yazar. Çok kendini beğenmiş biri gibi geldi bana.
Hani vardır ya böyle ekabir tipler. Hani herşeyin doğrusunu kendileri bilir. Dünya üzerinde yapılan her şey yanlış, alınan her karar hatalıdır. Halklar ise tamamen koyun sürülerinden ibarettir. Kimse hiç bir şeyin farkında değildir. Hepimiz uyutuluyoruzdur da bir bu ekselansları farkındadır tüm olan bitenin. Bir de böyle doğrudan söylemektense kitaplar yazar, hikayeler anlatır da biz koyunları uyandırmaya çalışır. Bak bak. Aristo seni.
Bu arada özellikle serinin bu son kitabında hikaye iyice geri planda kalmış. Artık uzun uzun makaleler yazmış.
Bana itici geldi.
Profile Image for Sara Hasanova.
Author 2 books34 followers
January 14, 2020
200 sayfada bitebilecek bir hikaye 669 sayfa uzatılınca sürekli kendini tekrar eden ve insanı yoran bir metin olmuş. Ayrıca farkındalık iyi güzel de, bu kadar bağıra bağıra anlatmaya ne gerek vardı diye düşünmeden edemiyorum. Hikayede çok fazla karakter olmasına karşın sonda havada kalanlar oldu. Yordu bu metin beni.
Profile Image for Şeyda Öz.
10 reviews1 follower
July 17, 2017
Her hikayenin bir mesajı vardır görmeyi bilene. Fi ve Çi serinin hikayeleriyken Pi tamamiyle mesaj, görmeyi bilmesen de gözüne sokulmuş, başarılı bir şekilde anlatılabilmiş, her aşamadaki zihne hitap eden bir seri olmuş, yeter ki düşünmekten vazgeçilmesin.
2 reviews
May 3, 2017
son kitap çok uzun ve sürekli tekrar ..biraz zor ilerledim.ve sonu böyle bitmemeliydii..
Profile Image for Mehtap exotiquetv.
487 reviews258 followers
September 13, 2021
Pi ist der letzte Teil der Fi-Reihe.
In Pi sind Can Manay und Duru getrennt. Can Manay führt eine Beziehung zu Bilge. Ada rutscht immer weiter den Drogensumpf runter und Özge geht weiter den Kampf für die Gerechtigkeit ein.

Im Gegensatz zu den anderen Büchern passiert hier viel mehr und eigentlich passiert auch nichts.
Diese Ambivalenz zieht sich wie ein roter Faden durch das ganze Buch. Was mich stört ist eigentlich, dass die Charaktere keine Entwicklung durchmachen. Es scheint so als ob Can Manay der Mittelkern der Schwerkraft ist und egal wie viel Intellekt der einzelne Charakter hat, scheint diese Person nicht von ihm loszukommen. Bilge wird dargestellt wie eine Allwissende, ihre Aktionen sind aber alles andere als weise. An vielen Punkten nehme ich die Rolle Bilge nicht ab.

Dann hat mich auch sehr stark gestört, dass immer wieder diese "Wissensthemen" in die Konversationen reingeworfen wurden, die absolut keinen Sinn ergeben haben, warum gerade darüber gesprochen wird. Beispiel: Bilge redet mit dem Fahrer Ali. Ali denkt die ganze Zeit über Bilges Attraktivität nach (er scheint heimlich in sie verliebt zu sein). Und wie aus dem nichts erzählt Bilge wie der Mond entstanden ist und in welcher Relation sie zur Erde steht. Warum?
Das macht die Autorin ständig. Es wäre alles schön und gut dem Leser auch ein bisschen Allgemeinwissen mit auf dem Weg zu geben aber es handelt sich hier um einen Roman. Die Konversationsthemen sollten Sinn machen und inhaltlich nicht so stark abweichen. Ich fand es persönlich sehr irritierend und diese Irritation hat sich immer wieder breit gemacht.

UND UND UND. Die Misogynie. Ich weiß nicht ob Azra Kohen sich dem bewusst ist oder es unbewusst gemacht hat aber in diesem Buch werden alle Frauen so übersexualisiert und wie ein Objekt dargestellt. Ständig wird das Aussehen kommentiert, ständig geht es um die Erektion des Mannes und nie der Frau.

Diese Welt, die diese Autorin beschrieben hat ist sehr unrealistisch. Ich verstehe jetzt warum die Verfilmung soweit vom Original des Buches abgewichen ist. Das Ende und die Beziehungen, die die Protagonist:innen miteinander führen werden sehr willkürlich und ergeben irgendwann gar keinen Sinn mehr. Warum sollte irgendwann Deniz auf Özge stehen. Das macht keinen SINN.

Meine Empfehlung. Schaut die Serie und vergisst die Bücher.
Profile Image for seryal olcay.
48 reviews1 follower
March 11, 2018
İlk 2k kitap daha sürükleyiciydi. Can Manay karaketri çok etkileyiciydi, ben de dizi ile paralel okudum, sanki paralel dünya gibi bambaşka yerlere gitti. Dizinin gidişatını daha çok sevdim dürüstçe. 3. kitap iyice ütopik ve gerçek dışı olmuş, yazarın istediği dünya görüşünde kitabın karakterleri absurdleşmiş. Hele Deniz ve Özgenin hikayesi ne alakaydı sahi, ne kadar da gerçek dışı ve sıkıcıydı. Dizi senraistleri işi daha iyi kotarmış. Kusura bakma Azra Hanım, ama bence bu şekilde. Ama Can Manay karakterini yaratımı müthiş, ona laf yok. Sevdim seni Can Manay
Profile Image for Zuhal Aksulu.
68 reviews1 follower
January 28, 2018
"İzleyeceği yol çok klişeydi. Ama klişeyi klişe yapan daima işe yaraması değil miydi?" sf 374

Türünde oldukça klişe, mesaj kaygısıyla yoran ve tekrarları bazen bıktıran, yine de herkesin kendi için bir parça bulabileceği bir roman. Üç senedir elimde olup da ancak bitirmiş olmam sonraki kitapları okumak konusunda soru işareti bırakıyor.
Profile Image for Pelin.
97 reviews45 followers
March 19, 2017
Öncelikle sanırım kitabın editörü hem kimse değişmiş, ya da Azra daha iyi yazmaya başlamış. İlk iki kitapta neredeyse her sayfada rastladığım yazım hatası, anlatım bozuklukları, aynı cümle içinde gereksizce tekrar edilen kelimeler bunda yoktu (tamam, sonuncu yine biraz vardı!). Bu kitaba verdiğim dört yıldız edebiyata değil, tamamen Azra Kohen'in bozulmayan saflığına, naifliğine ve amaçlarına inandığımdandır.
Bazıları için hayat değiştirici bir kitap olabilir, ama kitabın içindeki çoğu bilgi ve düşünce benim zaten yıllardır araştırıp düşündüğüm şeylerdi. Bunları su yüzüne çıkarmak güzel, ama Aeden bu konuda çok daha doyurucu ve diyaloglara bilgi daha iyi yedirilmiş vaziyette. Arada zaten Aeden ve Nakar'a (daha basılmamış kitaplarına) verdiği referanslar beni gülümsetti.
Buradan sonrası spoiler içeriyor. Kitabın sonunu öğrenmek istemiyorsanız okumayın.
.
.
.
Kitapta en sevdiğim, en doğal, en içgüdüleriyle hareket eden karakter Göksel'di. Ama Deniz bir yerde şöyle demişti: "Her can, hayata saygı duyduğu kadar değerlidir." Peki Göksel'in öldürdükleri? Namussuzca yaşanan hayatları Göksel'in onları öldürmesini haklı mı kılıyor? Ya da Gezi'de vurdukları? Yalnızca kendini ve köpeklerini doyurma içgüdüsü şiddeti makulleştirebiliyor mu? Deniz gibi temiz birinin yanında nasıl da hiç vicdan azabı çekmeden durabiliyor? İntikam duygusunu böylesine kitaba yedirmesi kısmını hazmedemedim ben kendimce(hem Özge'de hem Göksel'de). Başka bir kitapta olsa olur, ama Pi'de, bilemedim.

Ada'nın kurtarılamaması beni üzdü. Burada da Deniz'in düşüncelerini okuyabilmeyi diledim. Çünkü ölmeden bir süre önce onu kurtarmak istediğini belirtmişti, Nihan'ı kurtardı, ama Ada'ya olan kişisel garazından dolayı onu kendi haline bıraktı. Ölümünde Deniz de kendinden bir şey yittiğini hissetti mi? Yaşamı bu kadar içinde hisseden birinin Ada'nın ölümü hakkında ne hissettiğini bilmek istedim.

Özge ve Deniz de beni açıkça şaşırtan bir "twist" oldu. Evet, aslında düşününce onlar birbirine aitti ama en sonda Can'a ayrıldığı gibi Duru'ya ve Sadık'a da birer cümle olsun ayrılsaymış keşke. Kaya'ya bile ne olduğunu biliyoruz ama bu ikisini bilmiyoruz. Sadık öylece Özge'nin onu kurtarması için yurtdışına kaçtı, ki emindi onu kurtaracağından, ama Özge o dakika onu unuttu ve üstüne bir de hediye olarak aldığı evleri bir güzel dönüştürdü. E Özge Sadık'a karşı tamamen boş muydu? Yani Sadık -ki o da favori karakterlerimden biriydi- Özge'nin maşası olarak üç kitapta da kullanılmış oldu. Kendi kazancı bazı şeylere uyanması ve kefaret ödemesi gerektiğini anlaması oldu ama bi iki satırcık olsun duymak istedim ondan.
4 reviews
October 19, 2017
0 verilebilirse verirdim. Evet hikaye sürükleyici ancak sürekli aralara katılan bilgiçlik taslayan konuşmalar o sürükleyiciliği alıp götürüyor ve kitapta okunmaya değer hiçbir şey bırakmıyor. Hele ki kitapta yazar sürekli hiçbir şey bilmeyip de her konuda bilgi sahibiymiş gibi yapan insanları eleştirmiş. Ancak farkında varamadığı nokta şu ki kendisi de onlardan birine dönüşmüş. Tıpla ilgili o kadar yanlış şeyler var ki kitapta bu yaptığının suç olduğunu düşünüyorum.. Bu kitabı okuyan insanlar yazarın bilgiç üslubu yüzünden bu yanlış bilgileri doğru kabul edip modern tıbbı reddedebilir ve hayatlarına mal olabilir bu. Hele ki şu otoimmün hastalıklarla ilgili yazılan safsata bu kitap yüzünden otoimmün hastalığı olan kişilerin doktorlarını öldürmesine kadar gidebilir. Halkı yanlış yönlendirmek bir suç olmalı ve bu kitap da bu suçu işliyor.
Her satırda felsefi söylemlerde bulunmak, hayatı sorguluyormuş ya da sorgulatıyormuş gibi yapmak kitabı daha da çekilmez hale getiriyor.
Bir de yazar hanımın verdiği referanslar var ki sanırım kendisi nasıl referans verileceğini bilmiyor. Hadi kendisi bilmiyor uyaran da olmamış galiba. Kitapta yazdığı birçok şeye kaynakça gösteriyor. Ancak kaynakçalar araştırmacıların adı soyadı veya youtube linki? Bilimsel bir kitap değil anlıyorum ancak kaynakça olarak youtube linki veremezsiniz.
İlk kitaplar da çok kötüydü ancak bu kitap tam bir fiyaskoydu. Başladığım işi bitirmek istediğim için hepsini okudum. Asla tavsiye etmiyorum.
Profile Image for Gülşah.
44 reviews1 follower
March 7, 2018
Haksız olmasına rağmen manay a üzüleceğim, haklı olmasına rağmen özge ye kizacagim aklıma gelmezdi. ada nin nefretinin sonu olması, duru nun gerçek yüzüyle yuzlesmesinin manay in sonu olmasının tetikleyici hale gelmesi hatta duru nun dizidekinden ziyade hayat yolumuzu yönlendiren figuranlardan olması. yan rol gibi gözüken bilge nin deniz in hayata karşı tavırlarının duygusal ya da bireysel değil topluma yönelik olarak her şeyi değiştirebilecek etkide ve güçte ki domino taşlarından olduğunu anlamak sürpriz oldu. ilk iki kitap tv de dizi olacak şekilde konuları icerdigi için yayinlanabildi. ancak 3.kitabın dizi olarak yayınlanması çekilmesi mumkun olmazdı anlattığı konular verdiği mesajlardan tanimlamalardan anlatimlardan dolayı. aslında kitap olarak yayinlanmasina şaşırabiliriz ancak toplumun algı düzeyi cinsellik, entrika, arkadan iş çevirme vb anlatımlarına içeren konuları anlatan dizileri seyrettiği göz önüne alındığında ve kitap okuma alışkanlığının az olması bir de 700 sayfa olunca aman kim okuyacakta yorumlayacakta harekete gececekte diye düşünüldüğü kanısındayım. zaten kitap yasaklansa daha büyük gündem oluştururdu. onun yerine ne yapıldı cinsellik üzerine yogunlasildi ve algı buna kaydırıldı. manipüle edilmiş olduk. anlamak istemeyenler cinsel içerikli uygunsuz bir kitap olarak düşünüp okunmayacaktir. yorumlama yeteneği olan algisi bakış açısı farklı şeyleri düşünmeye musaitler için cinsellik araya sıkıştırılmış bir mevzu.
Displaying 1 - 30 of 104 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.