İlk kez 1966 yılında De Yayınevi’nden çıkan “Çağrılmayan Yakup”, Edip Cansever’in “Çağrılmayan Yakup”, “Cadı Ağacı”, “Pesüs” ve “Dökümcü Niko ve Arkadaşları” adlı dört uzun parçadan oluşan kitabı. Ve tam 52 yıl sonra şimdi Yapı Kredi Yayınları’nda.
“Kurbağalara bakmaktan geliyorum Dedi Yakup, bunu kendine üç kere söyledi Telaşlı, açgözlü kurbağalara Bakmaktan geliyorum. Ben sanki Yusuf Ve Yusuf değil Her gün bir tahtaboşta asılı duruyorum Ve durmuyorum. Ben işte Yakup Yok artık karıştırmıyorum.”
Edip Cansever (1928, İstanbul 1986, a.y.) İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdi. Yüksek Ticaret Okulu’ndaki öğrenimini yarıda bırakarak babasının Kapalıçarşı’daki dükkânında ticarete başladı ve 1976’ya kadar antikacılık yaptı. Turgut Uyar ve Cemal Süreya ile birlikte “İkinci Yeni”nin öncü şairleri arasında anılan Cansever’in ilk kitabı İkindi Üstü (1947), 19 yaşında bir gencin dünyayla tanışmasının ve ilk itirazlara yeltenişinin izlenimlerini dile getirir. Yer yer acemice de olsa alttan alta, akacağı derin ve geniş yatağın ilk işaretlerini de taşıyan bu kitaptan sonra ç›kan Dirlik Düzenlik (1954), büyük ölçüde “Garip Şiiri”nin etkisinde kalsa da, şairin daha sonra İkinci Yeni’ye ulanacak şiir yaklaşımının ilk ipuçlarını verir; bu kitaptaki “Masa da Masaymış Ha”, Türk şiirinin en çok bilinen örnekleri arasında yer alacaktır. Cansever’in dilini olduğu kadar konularını, yöneliş ve tercihlerini de bulduğu kitap olan Yerçekimli Karanfil (1957), “bireyin yalnızlığı ve yabancılığının güdülediği sonsuz arayış çabası” biçiminde özetlenebilecek Cansever şiirinin temellerini atar; bu izlek, “dramatik şiir”in ustalık örnekleri olan Umutsuzlar Parkı (1958), Petrol (1959), Nerde Antigone (1961) ve Tragedyalar (1964) ile sürer. Çağrılmayan Yakup’la (1969) bafllayan, sol siyasal eylemlere duygusal ve düşünsel planda katılışın şiirleri, Kirli Ağustos’ta (1970) çeşitlenerek sürer, Sonrası Kalır’la (1974) destansı boyutlar kazanır. Ben Ruhi Bey Nasılım (1976) ve Sevda ile Sevgi (1977), toplumsal planda yaşanan “yenilgi”nin ardından yeniden bireysele dönüştür; Şairin Seyir Defteri (1980), Bezik Oynayan Kadınlar (1982), İlkyaz Şikâyetçileri (1984) ve Oteller Kenti (1985), bu “içe kapanış”ı evrensel yalnızlık planında kavrayışın şiirlerini toplar. Yerçekimli Karanfil ile 1958 Yeditepe Şiir Armağanı, Ben Ruhi Bey Nasılım ile 1977 TDK Şiir Ödülü, Yeniden (toplu şiirler, 1981) ile 1982 Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü alan Edip Cansever’in yayımlanmamış şiirleri Gül Dönüyor Avucumda (1987) adlı kitapta toplanmıştır.
Normalde şiir okumayı sevmem ama şiir üzerine okumayı severim (istisnai olarak iki üç Salah Birsel'in şiiri var). Desenize kendi şairimi bulamamaktan kaynaklıymış. Artık şiir seviyorum. Ama sadece Edip'in şiirlerini.
Olağanüstü etkileyici, çok çok güzel bir kitap. Ordan şiir alıntılamak isterdim ama hangi birini alayım. Varoluş sancısını, kimliği, benliği, ötekinin varlığından ya da yokluğundan bağımsız olan yalnızlığı Niko’yla, Eyüp’le, Salih’le, Firdevs’le, Yahya’yla, Sahyon’la bir olup ne güzel anlatmış.
YKY’ye ayrıca bir teşekkür. Şiir kitaplarının toplu eserler olaak basılmasını oldukça tatsız buluyorum. Her kitabın kendi içinde kendince bir bütünlüğü, bir ruhu varken dev gibi bir kitap yapıp şairin her dönemine ait bütün şiirleri içine doldurmak okuyucu olarak hiç sevemediğim bir uygulama. Aldığım o kitaplar sadece gerektiğinde bakılan başvuru kaynaklarına döndü, hiç baştan sona tamamen okunamadı. O nedenle 1966’da yayınlanan bu kitabı tekrar yayınlayan YKY benim açımdan gerçekten teşekkürü hak ediyor.
Sanki Edip Cansever gecenin bir vakti sessizce kapımı çalmış kimseyi uyandırmamak için, sonra bir yerde konuşası gelmiş, konuşmaya başlamış ve ben de araya girip ahengi bozmadan dinlemek için susuyorum gibi hissettim okurken. O anlattı ben dinledim. Bazen kafamla onayladım, o da gördü ve anlatmaya devam etti gibi. Çok beğendim.