“Mavi yolculuğu anlatmak zordur, mavi yolculuğu yaşamak gerek.”
Tam yirmi yıldır, onar, on beşer kişilik gruplarla, dünyanın birçok ülkelerinden gelme genç yaşlı insanlarla mavi yolculuk yaparız.
Aramızda sanatçılar, yazarlar, öğretmenler, her meslekten insan bulunur. Birçoğu öğrenci ya da çocuktur, ama nereden gelmiş olurlarsa olsunlar, çevreleri, yaşları ne olursa olsun, hepsi iki üç hafta süren mavi yolculuk dönüşünde başka bir insan olarak çıkarlar karaya. Gözleri güzellikle, gövdeleri sağlıkla, ruhları mutlulukla dolmuştur (1962).”
On yedi mavi yolcu Macera adlı gemiyle Ege kıyılarını keşfe çıkar. Kaptan dümene geçer, demir alınır. Gözlerinin önündeki mutluluk denizinde doğaya ve insana karışırlar. Kimler yoktur ki yolcular arasında? Mavi yolculuğun kurucusu Halikarnas Balıkçısı, isim babası Sabahattin Eyüboğlu ve niceleri…
Ege ve Akdeniz kıyılarında yapılan bu yolculuğun sonunda o yörelerin sonsuz zenginliklerini, tarihini, antik kentlerini, anıtlarını yazılarıyla, resimleriyle tanıtırlar. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun fırçasında yeniden hayat bulur, Halikarnas Balıkçısı’nın öykülerinde, romanlarında yücelir bu mavi gezegen. Azra Erhat, Mavi Yolculuk kitabıyla kendilerinden sonraki mavi yolculara kılavuzluk ederek, turizmin insanı yabancılaştırdığı bu yerlere, farklı bir bakış açısı sunmaktadır.
4 Haziran 1915’te İstanbul-Şişli’de doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Belçika’da yaptı. 1939’da Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ni bitirerek Klasik Filoloji Bölümünde asistan olarak göreve başladı. 1946’da doçent oldu. 1948’de aynı fakültedeki öğretim üyeleri Pertev Naili Boratav, Behice Boran, Adnan Cemgil, Niyazi Berkes’le birlikte üniversiteden uzaklaştırıldı. 1949-1950 arasında Yeni İstanbul ve Vatan gazetelerinde çalışti. Uluslararası Çalışma Örgütünde (ILO) kütüphanecilik yaptı.
İlk çevirileri Tercüme dergisinde çıktı. Sofokles, Aristofanes gibi yazarların eserlerini Türkçeye kazandırdı. Yeni Ufuklar dergisinin yazarlarından biri olan Erhat, bu dergi çevresinde gelişen hümanist anlayışın öncüleri arasında yer aldı. Batı uygarlığının kökenini ve Anadolu’ya dayandıran ve Anadolu kültürlerini bir bütün olarak gören Halikarnas Balıkçısı ile aynı görüşleri paylaştı ve aralarında derin bir yakınlık doğdu. Yine çok yakınındaki Sabahattin Eyüboğlu ile birlikte çevirdiği Hesiodos’un Theogonia ve "İşler ve Günler" adlı yapıtlarıyla Hesiodos üzerine araştırmaları, 1977’de "Hesiodos, Eserleri ve Kaynakları" adıyla basıldı. Bu üç isim bir arada "Mavi Yolculuk" terimini Türk ve dünya literatürüne kazandırdılar.
Azra Erhat, kansere yakalandı. Londra'da tedavi gördü, ama sonuçsuz kaldı. 6 Eylül 1982'de 67 yaşındayken İstanbul’da vefat etti. İstanbul-Üsküdar Bülbüldere Mezarlığına defnedildi.
Atatürk'ü İlyada kahramanlarindan Hektor'a benzetmesinin bir dönem sebep olduğu tartışmalarla da gündeme gelmiştir.
ben bu coğrafyada azra erhat ve bizzat kendi icatları ve isim babaları oldukları mavi yolculuk’taki arkadaşları gibi insanlar yaşadığı için kendimi çok şanslı hissediyorum. hem birden çok mavi yolculuk anısını, hem de rehber niteliğinde bilgileri içeren bir kitap. azra hanım’ın dilinden olması kitabı esas muhteşem kılan şey. keşke kendisiyle sohbet etme şansım olsaydı. iyi ki yaşamışsın azra erhat.
Denizi, mavi yolculuğu sevmeyenleri bile özendirecek, yazarın sıcacık anlatımıyla kendinizi mavi yolculardan biri gibi hissettirecek bir kitap.
İki bölüm, iki mavi tur olarak adlandırılmış. Özellikle ilk bölümde Knidos'tan bahsedilen kısımlar çok keyifliydi. İkinci bölüm Homeros ve İlyada ışığında Troya seferini kapsıyordu. Bazen her şeyin planlandığı gibi gitmediğini gördüm. Bana sorsanız ilk bölümü çok sevdiğimi söylerim.
Hızlı okunuyor, bir sayfa, bir sayfa daha derken ne zaman bittiğini anlamıyorsunuz.
Denizi ve seyirleri seviyorsanız mutlaka okuyun derim.
mavi yolculuk 3 yıldır benim yolculuk kitabım. önce Kaş'a sonra Atina'ya götürdüm yanımda. her yıl yapabildiğim geziler sayesinde Azra Erhat'ın Anadolu'ya duyduğu tutkuyu o kadar iyi anlıyorum ki, bu kitabı yaptığım yolculukların bir parçası haline getirmek istedim. sadece yaşadıkları topraklara sahip çıkma duygusuyla yola çıkmış bu bir avuç insanın yapmaya çalıştığını kurumsallaştırabilmiş olsaydık Anadolu şimdi çok başka bir noktada olabilirdi. kitap klasik bir Azra Erhat kitabı olarak yazarın arkadaşlarıyla yaptığı 2 farklı mavi yolculukta neler olup bittiğini anlatmaktan çok daha fazlasını yapıyor. gezdiği gördüğü her antik bölgenin tarihini ve güncel durumunu da anlatıyor. üstüne bir de mavi yolculuk için yapılması gerekenleri bir checklist olarak paylaşıyor. yazdığı her konudaki özeni ve sade anlatımıyla herkesin rahatlıkla okuyabileceği bir kitap. seni çok seviyorum, iyi ki yaşadın Azra Erhat.
Bir "Mavi Yolculuk" sevdalısı olarak, ülkemizde yapılmış ilk "Mavi Yolculuk"un hikayelerini okumak ve mavi yolcuları bu yolculuk sayesinde daha yakınen tanımak epey heyecanlı bir serüvendi.. Azra Erhat'ın realistik kalemiyle, her biri birbirinden değerli isimlerle çıkılan yolculuklarda yaşanan maceralar yanında, yolculuk için yapılan tüm hazırlıkları da aynı açlıkla okuduğumu söyleyebilirim.. Kitap bu bakımdan iki bölüme ayrılabilir... İlk bölüm Azra Erhat'ın bakış açısıyla anlatılan yolculuk anıları ve bu esnada yaşanan topluluk hikayelerini içerirken; diğer yarısı Ege ve Akdeniz kıyılarımızı kaplamış Antik dönem kalıntılarının enfes bir seçkisini sunuyor bize.. Antik Yunan seviyor ve tarih okumalarına doyamıyorsanız bu kitap sizi oldukça bilgilendirecek diyebilirim.. Zaman zaman tarihimize sahip çık(a)mamış olmamız nedeniyle de sinirlendirecek elbette.... Azra Erhat'ın kitabı yazdığı dönemden bağımsız, hala aynı turizm eleştirilerinin konuşuluyor oluşu ya da yaptığı tüm öngörülerin kısa bir zaman içinde gerçekleşmiş olması da olumsuzda seyreden turizm gelişimimizin en korkunç yanlarını ortaya koyuyor.. Bunu da söylemeden geçemedim.....
Kitap iki mavi yolculuğun detaylı bir anlatımıyla başlıyor. Erhat, bunu, ileride yapılacak mavi yolculuklara bir nevi rehber olması amacıyla tasarladığı için hem cefasını hem de sefasını anlatırken elini korkak alıştırmamış. Kitapta ülkedeki turizm anlayışını eleştirdiği ve sonrasında mavi yolculuğun felsefesini anlattığı yerler favorim oldu. Kitabın sonunda bir bölümde de rota tavsiyesinde bulunuyor ki bu rota sadece deniz yolculuğu değil, kara yolculuğu için de rehber kabul edilebilir. Azra Erhat’ın Mavi Anadolu ve Mavi Yolculuk kitaplarını okumak benim için büyük bir keyifti çünkü onu okumak bir anlamda onunla sohbet etmek gibi. Özellikle batıda ve güneyde bir yerlere gitmeden önce bu kitapları yine bir elime alır, karıştırırım diye düşünüyorum çünkü özellikle tarihi yerlerle ilgili kapsül bilgiler sunuyor Erhat. Bu kitap da Kaş yolculuğuma eşlik etti, bunun anısına sözü yine ona bırakacağım: “Yeni bir yolculuğun müjdesi bir borazan gibi ötünce, özlem dışarıya fırlar, yayıldıkça yayılır, kavrar bütün benliğinizi.” Yolculuk etmeyi sevenler bu hissi çok iyi anlayacaktır, hele de yolculuğunun rotasını tarihi ve doğal güzelliklere doğru çevirenler Azra Erhat’ın bu kitabını okumaktan zevk alacaktır.
Okumak için en güzel zaman yaz ayları veya güneşin göz kırpmaya başladığı tarihler. Okurken hafif hafif esen rüzgarı, güneşin sıcaklığını ve deniz kokusunu hissedebiliyorsunuz. Anlatımı belirgin görüntüler oluşturmak için oldukça kuvvetli bu kitapla Azra Erhat sanki size yol boyunca rehberlik yapıyor, interaktif bir şekilde ufkunuzu geliştiriyorsunuz. Okurken yanınızda bir de harita bulundurun.
Müthiş bir bilgelik... Kitabın tek eksiği haritalar ve fotoğraflar. Malesef anlatılan her şey Egeli ol(a)mayan bizler için havada kaldı diye düşünüyorum. Bu anlatıma haritalar, fotoğraflar ve infografikler ile yeni bir edisyon o kadar yakışır ki!
Bu kitaba turizm ve arkeolojide ne asamalara geldigimizi dusunmeden ve Kusadasi, Didim, Bodrum ve Marmaris'i nasil rezil ettigimizi gormemezlikten gelerek okumaniz lazim.
Ege kiyilari ve tarihi hakkinda bilgi edinmek isteyenler elbette mavi yoculuk planlayanlara tavsiye ederim. Pek akici bir kitap degil ama cok hos yepyeni bilgiler var Anadolu koklerimize dair..
-mavi yolcululuk-1 adlı kitabın metni birinci bölümde, ...1. gezi, 1958 de 15 kişi ile ve 15 gün sürmüştür, teknenin adı da uçarıdır. ...2. gezi, 1960 da 20 kişi ile ve 10 gün sürmüştür, teknenin adı da maceradır.
-mavi yolcululuk-1962 adlı metni ikinci bölümde, ...1961 de, yine uçarı teknesiyle, 15 kişi.
-mavi yolculuk-2 (1979) adlı kitabın metni de üçüncü bölümde bulunur; ...1965 gezisi, hürriyet teknesiyle, ...ve 1968 gezisi. ...kitabın aşağıdaki 3. bölüm metni, "Karya'dan Pamfilya'ya Mavi Yolculuk (1979)" adlı kitap.
3. bölümde, yine alt başlıklar halinde mavi yolculuk nedir anlatılıyor;
I. Mavi Yolculuk kılavuzunun anlam ve amaçları, II. Mavi Yolculuk nasıl yapılır? Mavi Yolculuk nedir?, III. Karya ile Likya’nın görünen ve yaşanan tarihi, IV. Bodrum’dan Marmaris’e: Bodrum, V. Sırları çözülmemiş bir bölge: Likya, VI. Marmaris ile Antalya arası.
Okumaya doyamıyorum. Buram buram Ege, buram buram medeniyet, hümanizm, antik kentler, mitoloji... Hani evinize gelince tanıdık bir rahatlama olur ya, bu kitabın sayfaları arasında her seferinde evimde gibi hissediyorum. Evet yine, aklımın iplerini Ege denizine saldım.🕊️🙆🌊🌊🌊
yazarın ifadesiyle; mavi yolculuğun kurucusu Halikarnas Balıkçısı iken, isim babası ise Selahattin Eyüpoğlu'dur. 1957 ve 1962 yıllarında, yazarın bir grup arkadaşıyla, Ege kıyılarında, kendi imkanlarıyla kiraladıkları teknelerle yaptıkları geziler anlatılıyor. o dönem henüz insan eli değmemiş pek çok koyun ve antik kentin turizme açılması, tarihi değer de verilmesi amacıyla da anlatılmış. kitabın ikinci kısmını yazar 20 yıl sonra konular güncelliğini kaybettiği gerekçesiyle kaleme almış. tabi aradan 40 yıl daha geçtiğini düşürsek, o coğrafyada her şey o kadar değişti ki yaşayıp kendi görse nasıl değerlendirirdi acaba? o yıllarda didim, ayvalık, bodrum, gökçeada, bozcaada nasıl bir haldeymiş okumak değişik bir tecrübeydi. nostaljik bir gezi yaşadım. antik kentler hakkında kitap ve google aracılığıyla küçük bir araştırma yapmış oldum. pek çok yerleşim yerlerinin isimleri de değişmiş. biraz mitoloji biraz efsane kendime küçük notlarım da var: Sarı Kız Efsanesi- Ayvacık’tan Edremit Körfezine doğru inerken Kazdağları manzarasıyla ilişkili olarak anlatılır. Sarı Kız bu dağların neresindedir bilinmez ama 600 metredekş çağlayana aleviler 15 ağustos gibi çıkarlarmış. Efsanaye göre Sarı Kız, Hz Ali ile Fatmanın manevi birleşmesinden dünyaya gelmiştir. Hz Ali kızını ihtiyar dostu Selman-ı Farisiye emanet eder. Kız büyüdükçe Selman kıza aşık olur , Allaha kendisini gençleştirmesini niyaz eder. Selman gençleşir ama kavuşamaz, yok olurlar. Sünnilere göre ise; Sarı kız Edremit bölgesinde dünyaya gelen biz kız çocuğudur. Çocuk küçüklüğünden beri acayip kadınlık halleri gösterdiği için Kazdağlarına bırakılıyor. Sarı kız dağlarda hayvanlarla bir yaşam kuruyor. Bunu gören ailesi kızlarını erdiğini görünce, kızları dağ doruğundan bir kepçe uzatıp denizden su alıyor. Bu mucizeyle de ortadan kayboluyor. Yunan mitolojisinde de Hakabe hamile kalınca rüyasında doğacak oğlunun Troyanın yıkılmasına sebep olacağını görür ve onu İda Dağına (Kazdağı) bırakır. Paris’i bir dişi ayı emzirir ve bir şekilde yaşayarak Troyanın yıkılmasına neden olur. Hasanboğuldu Efsanesi , Akçay’dan Kazdağlarına çıkarken çam ormanın içindeki dik yamaçta geçer. Efsaneye göre Hasan Kazdağların tepesindeki bir köyde yaşayan Türkmen kızına gönül verir. Kız evlenmek için koca bir çam kütüğünü sırtında köye kadar çıkarmasını şart koşar. Hasan da sarp yamaçta, kütüğü sırtında taşırken, su içmek için Sutüven şelasinde durur. Duru bir dağ gölü olan yerde boğulur. “Dağın duru gölleri kapkara kefendir. İnsanı yutunca yüzeyi ürpermez bile.”
Halikarnas Balikcisi, S. Eyupoglu, B. R. Eyupoglu, Melih Cevdet ve niceleriyle mavinin her tonunun mevcut oldugu buyulu ve efsanelerle orulu Ege kiyilarini dolasiyorsunuz. Mavi Yolculuk'u yasamiyor ayrica yaratiyorsunuz. Kim istemez ki boyle bir yolculugu? Ilyada'yi Azra erhat cevirisiyle okumus hemen hemen herkes gibi benim de kendisine karsi bir zaafim var. Zaman zaman fazlasiyla Kentsoylu aydin havalarinda olmasina ve romantisize ettigi Ege anlayisinin cok Oriantalist bir yaklasimi olmasina ragmen bu kiyilarin tarihine, kulturune, dogasina ve tabi ki mitolojisine besledigi hayranligi satirlarinda gormemek mumkun degil. Kitabin son bolumu tahminimce 80'lerde ya da 70'lerin sonunda yazilmis o yuzden elimizde yeterince bilgi olmadigini soyledigi oren yerleri hakkinda bugun cok daha fazla sey biliyoruz ki bu harika bir haber. Ama bilincsiz turizmin ve tarihsel farkindaligin sifira yakin olmasinin verdigi zarari 1950'lerden itibaren surekli olarak gozlemleyebilmis olmasi ne kadar uzucu. 70 yilda hicbir sey degismez mi? Ege'de bugun yapildigi haliyle turizm bugun buranin korunmasinda en buyuk sorun. Bkz Bodrum, bkz Kusadasi, Bkz Cesme. Dilek Yarimadasini'nin koylarini, Gokova'yla karsilatiriyor bir noktada Erhat ve bugun bu doga harikasi koylara gezi teknelerinin sintinelerini bosalttigini gorse uzuntuden kahrolurdu. Isletme terorunun ve gezi teknelerinin gurultuleri ve pisligi altinda bugun ayni cennet Mykale'den bahsetmek cok zor... Azra Erhat'a tek serzenisim yazili belge olmadan arkeoloji yapilamayacagi yonundeki fikri. Oldu mu Azra Hocam? Butun prehistoriayi silip attin, kalpler bir tik kirildi. Son olarak H. Balikcisi'nin tersinin fena oldugunu ve pek cabuk ofkelendigini bir tek ben dusunmuyorumdur herhalde. Yine de kendisiyle bir Mavi Yolculuk icin azicik azarlanmayi goze alirdim dogrusu. Arsipel'e ve Mavi Yolculuklar'a!
‘Ölü Deniz denilen koy bir doğa harikasıdır. İki yandan girişi yüksek yamaç üstünde çamlıklarla kapalı, doksan derece dönemeçle ak bir kumsala varılan, sonra da gene döne döne kapalı bir göl gibi bir koya varılan bu şaşılası yerin efsanesi şudur: Bir baba oğul bu sarp kıyıların karşısında fırtınaya tutulmuşlar, oğul kayalara yaklaşılırsa bir koya sığınılabileceğini ileri sürerek karaya yaklaşmış, baba ise kayalara vuracaklarını, burada koy olmayıp yalnız yalçın dağlar bulunduğunu iddia eder dururmuş. Aralarındaki tartışma öyle çetin bir kavgaya dönüşmüş ki baba tam kayaya çarpacaklarını sandığı an, oğlunu bir kürek vuruşu ile denize atıp dümene geçmiş. Bir de bakmış ki deniz dönüyor ve dümdüz, denizin çarşaf gibi olduğu bir koya açılıyor. İşte bundan Ölü denmiş buraya, diye anlatır balıkçılar, sandalcılar. Oysa hiç söylenceye lüzum olmadan buraya, büsbütün kapalı bir koy olup denizin de ölü gibi dümdüz serildiğinden bu ad verilmiş olabilir bu güzel yere. Her ne hal ise. Ölü Deniz Ege ve Akdeniz kıyılarında turisti en çok çekecek, büyüleyecek bir yerdir. Yatlar için ideal bir sığınak, su sporları için eşsiz bir alandır. Çepeçevre dolanan sarp tepelerine çıkıldı mı, bütün yöre denizleri, burunları, koyları, ırmakları ile çarşaf gibi serilir gözünüzün önüne.’(s. 273)
Bence eşsiz bir kitap. Dolu dolu. Azra Erhat, bu eserinde Halikarnas Balıkçısı, Sabahattin Eyüboğlu, Bedri Rahmi Eyüboğlu gibi sanatçılarla beraber gerçekleştirdikleri Mavi Yolculuk maceralarını anlatmakla kalmıyor. Bunların yanında Karya ve Likya uygarlıkları, efsaneleri, bu uygarlıkların günümüze kalan eserleri üzerine çok keyifle okunacak bilgiler sunuyor bizlere. Bodrum-Marmaris-Antalya hattında görüşecek yerler, sığınılacak limanlar, eserler hakkında çok değerli bir rehber aynı zamanda bu kitap. Mavi yolculuk yapmak isteyenler için de tüm ihtiyaçlarını yazacak kadar ayrıntılı, faydalı bir eser. Ülkemizde turizmi geliştirme görevini üstlenen yetkililerin Azra Hanım’ın yüzde biri kadar çaba harcamaları durumunda ülkemizin turizm bakımından çok daha gelişmiş, eserlerini koruyabilen bir durumda olacağına şüphe yok. Bu güzel kitap için Azra Hanım’a sonsuz teşekkür ederim, ruhu şad olsun.
Kitabın ilk bölümünde Azra Erhat'ın sanat dünyasından arkadaşları başta olmak üzere çeşitli ekiplerle yaptığı mavi yolculuklar anlatılıyor. Hem o teknelerdeki havayı biraz solumak hem de o yıllarda (1950ler, 60lar) mavi yolculuk rotalarındaki hayatı öğrenmek için çok güzel, yıllar içindeki bozulma insanı üzüyor olsa da yine de keyifle masal gibi okunan bir kısım. Kitabın ikinci kısmında tarihi Karya ve Likya Bölgeleri, aşağı yukarı günümüz Denizli'sinden Adrasan'a kadar uzanan kısım detaylı şekilde inceleniyor. Bu bölüm tarih ve arkeoloji meraklılarına daha çok hitap ediyor, eğer bölgeyi çok iyi tanımıyorsanız internetten biraz bakınarak araştırma yapılarak okunursa daha rahat takip edilebilir.
Kitap aslinda iki kisimdan olusuyor, birinci kisim Halikarnas balikcisina verdigi referanslar ile mavi yolculugun nasil basladigini, 60’larda nasil bir deneyim oldugunu oyle guzel anlatmiski, bir yandan ozlem duyuyorsunuz bir yandan o imkansizliklarin ne kadar yorucu oldugunu dusunuyorsunuz. Ikinci kisim ise mavi yolculuk sinirlari icerisinde kalan anadolu uygarliklarini, mevcut oren yerleri uzerinden yunan mitolojisi ve tarihi ayrintilarla harmanlayip onumuze koyuyor. Anlatimi ve akiciligi okumasi zevkli bir kitapti.
Reenkarne olsam Azra Erhat olarak dunyaya geri gelmek isterdim. Ne dolu ve guzel ugraslarla gecirilmis bir hayat. Mavi Anadolu’yla beraber Mavi Yolculuk her Bati Anadolulu’nun topraklarini tanimasi ve anlamasi icin bilmesi gereken elzem bilgiler barindiriyor. Basucu kitaplari. Turkiye’de bu bilgilerin tarih derslerinde verilmemesi cok aci, yanlis politikalarin sonucu, bizi kendj zenginliklerimizi anlamaktan alikoyuyor.
Mavi yolculuklar çoğumuzun aklına sadece deniz ve tatili getirir. Yazar, bunların yanına biraz tarih biraz da kendi hatıralarını katarak keyifle okunan ve öğretici bir kitaba çevirmiş. Halikarnas Balıkçısı ve arkadaşları ile mavi yolculuk maceralarını okuyunca ilk fırsatta ‘Cova’ya gitmek isteyebilirsiniz!
This entire review has been hidden because of spoilers.
Mavi yolculuğun böylesine keyifli bir seyahat olduğunu düşünmezdim doğrusu. Bilmediğim ne kadar çok yer olduğunu gördüm bu kitabı okurken. Bodrum’a giderken geçtiğimiz Milas’ın ne kadar çok turistik destinasyonlar barındırdığını fark ettim şaşırarak mesela. Geniş bir zaman aralığında planlanarak çıkılması gereken birçok yer belirdi zihnimde artık. Belki bir gün…
Azra Erhat bu kitapta okuyucusuna, Ege ve Akdeniz kıyılarını, tarihi ve mitolojisini de anlatarak gezdiriyor. Okurken modern insanın elinin değdiği her şeyi nasıl çirkinleştirdiğini düşünmeden edemedim.
Azra Erhat, Halikarnas Balıkçısı, Bedri Rahmi Eyüboğlu ve daha niceleriyle uzun bir mavi yolculuğa çıktım sanki. Azra Erhat uğradığımız kıyılara dair merak edebileceğim her şeyi en tatlı haliyle anlattı. Mavi Yolculuk her şeyiyle mutlaka tekrar okuyacağım kitaplar arasında yerini aldı. 🌊🤍