“Yaşananların ışığı altında, yaşanacak yeni bir yüzyıla doğru…”
Vehbi Koç'un 1972 senesine kadarki yaşamını okurlara sunduğu ilk kitap olan Hayat Hikayem 1973 yılında yayımlandı. 1970'li yılların başından itibaren yaşadığı günleri, iş ve hayat tecrübelerini ise 1987 yılında yayımlanan Hatıralarım, Görüşlerim, Öğütlerim kitabında anlattı. Vehbi Koç'un ilk kitabının önsözündeki şu sözleri her iki kitabın da yazılış amacını çok iyi anlatmaktadır: “Ben, Cumhuriyet devrinde yetişen bir işadamıyım. Elli yılı aşan iş hayatımı kaleme almayı ve bizden sonra geleceklere hatıra olarak bırakmayı çoktandır tasarlamakta idim. Günlük işler ve birbirini kovalayan olaylar yüzünden yerine getiremediğim bu isteğimi Cumhuriyet'in 50. yılı olan bugünlerde gerçekleştirebildiğim için çok memnunum. Okuyucularım, bu kitapta, esnaflıktan başlayarak bugünkü durumuma gelinceye kadar geçen hayat hikayemi bulacaklardır.
Hayatta başarılı olmanın sırları arasında belki de en önemlisinin, başkalarının tecrübelerinden yararlanmak, verilen öğütleri can kulağı ile dinlemek, ilgili yayınları dikkatle okumak ve kazanılan bilgileri değerlendirmek olduğuna inanıyorum.”
Her iki kitapta da metinler belirli temalar altında sunulmaktaydı. Elinizdeki Vehbi Koç Anlatıyor kitabı ise yukarıdaki iki kitaptan seçilmiş metinlerin kronolojik bir sıralamayla ve belirli dönemler itibariyle sunulduğu bir derlemedir. Söz konusu metinlerin tarihsel bir bağlama oturtularak daha iyi anlaşılmasını sağlamak amacıyla, her dönemin başında o dönemin bellibaşlı sosyal, siyasal ve ekonomik gelişmelerini içeren giriş metinleri bulunmaktadır.
Okurların, Vehbi Koç'un çok değerli ve benzersiz tecrübeler dağarcığını tarihsel bağlamı içinde sunan bu derlemede, gene onun sözleriyle, “kendilerine ilham verecek veya yollarına ışık tutacak” pek çok şey bulacaklarına inanıyorum.
"İş Adamı idealist olursa memleket çok kazanır".Sayfa 374'deki bu cümle kitabın tamamını çok iyi özetliyor aslında. Cumhuriyet'ten daha yaşlı olan, Atatürk Ankara'ya ilk geldiğinde 16 yaşında bir genç olarak onu karşılamış, dinamik, akıllı, düzgün bir ticaret ahlakına sahip ve fiziksel olarak da aşırı benzettiğim "Japon" disipliniyle yaşayan değerli bir sanayiciydi Vehbi Koç. Beni en çok etkileyen kısım ise etrafında adeta yetişmiş insan avına çıkan ve bu değerli insanlardan çok etkili biçimde istifade eden Vehbi Koç'un ticari hayatı ile Türkiye Cumhuriyeti sanayi tarihinin birbirinden ayrılmaz oluşudur. Sayfa 79: "... İlk Avrupa seyahatimde ruhumuz, ticari görüşümüz değişmiş, aklımıza yeni yeni fikirler gelmeye başlamıştı. Bundan sonra her zaman yeniliğe doğru gitmeye çalıştım..." Sayfa 374:"...Çalışan insan, en büyük sermayesi olan vücudunu ve kafasını dinlendirmesini, sağlıklı tutmasını bilmelidir..."
Kesinlikle kendi türü içinde okuduğum en iyi kitaplardan biri. Türk iş dünyasına dair yazılmış biyografiler arasında, yazarının kendi hikâyesini bu kadar içten ve dürüstçe anlattığını hissettiğim nadir örneklerden. Kitapta “ben oldum delisi” bir anlatım yok; tam tersine, kendi yolunu sade, gösterişsiz ama etkileyici bir dille anlatıyor. Bu yönüyle gerçekten çok başarılı buldum.
Vehbi Koç’un hayatından bir detay ise özellikle dikkat çekiciydi: İki dedesi de kalp krizinden vefat ettiği için, gençliğinde aynı kaderi yaşama korkusuyla defalarca doktora gitmiş. Fakat bu korkusunu ata binerek aşmış. Kaderin cilvesi olarak, kendisinde beklenen kalp krizi hiçbir zaman gerçekleşmiyor; ama yıllar sonra büyük torunu, tam da bu sebeple hayatını kaybediyor. ---------------------------------------------
“..Vehbİ Koç’un eşi Aktarzade Sadberk Hanım’ın babası Attarbaşızade Sadullah da, Hacı Bayram soyuna bağlı..”(s.21)
“Halka gelince, Ankara halkının çoğu Müslüman Türklerdi. Bir de Hristiyanlar ve Museviler vardı. Hristiyanlar çalışır, kazanırlardı. İyi yer içer eğlenirler; iyi giyinir, güzel evlerde otururlardı. Pazarları hafta tatili yaparlardı. Türkler de çoğunlukla hoca, bakkal, bekçi ya da ambarcı olurlardı. Hristiyanlar askere alınmazlar, bedel öderlerdi. Askere gitmediklerinden daha rahatça iş yapma, dükkan açma olanağı bulurlardı” (s.25)
“Halep’te Baron Oteli’ne indik. Arkadaşlar hemen gazinlara daldılar. Zemini toprak gazinolarda Araplar nargile içiyordu, saz çalınıyordu. Tatsız, sönük, renksiz yerlerdi. Keyfimiz kaçtı. Yetmiyormuş gibi Suriyeliler de, Türk olduğumuz için, arkamıza sivil polisler taktılar, bizde huzur kalmadı” (s.106)
“Almanya’ya ticaret yapıyorum diye ingilizlerin beni kara listeye almaları çok canımı sıkmıştı. Durumu Mr. Walker’a anlattım; politik yönü güçlü, büyük tecrübe sahibi, kurt adamdı. İngilizler ve Amerkilalılara başvurdu, çok uğraştı, sonunda bizim firmayı kara listeden çıkarmayı başardı. Biz de normal şekilde ticaretimiz yapmaya başladık” (s.113)
“Yılın ikinci yarısında bende şu görüş belirdi; Bu savaşı Amerika ve Mütefikler kazanacak, ticaret serbst kalacak. Avrupa bitkin halde, Amerika’yla büyük iş yapmak imkanları çıkacak; iş alanıma giren büyük Amerikan firmalarının temsilciliklerini almalıyım. Bu yoldan yürümem gerektğine karar verdim. Daha önceden Ford acentası olduğum, Firestone lastiklerinin Ankara acenteliğini yaptığım, Geseryanlarla da çalıştığım sürede Kelvinator buzdolapları ve Philco radyolarını sattığım için, en iyi markaların Amerika’da bulunduğu ve seri üretim yapılan işlerde Amerikan mallarının Avrupa’ya oranla kaliteli ve fiyat bakımından dah uygun olduğu görüşüne varmıştım” (s.121) “Efendim, siz Türkiye’de tanınmış bir insansınız, varlıklısınız. Fakat Amerika çok büyük bir yer. Burada itibar üç zümreyedir: En ünlü artiste, en ünlü futbolcuya ve telefon rehberinde adları yazılı olmayan 400 zengine” (s.123)
“1946 yılında ilk Amerikan yolculuğumu yaptığım zaman Henry Ford’la tanışmayı çok istemiştim. 1928’de For acentaliğini aldığımda baba Ford işin başındaydı. 1946’da gene baba Ford şirketi yönetiyordu. Bu ilk Amerika yolculuğumda Detroit’e giderek bazı Ford yöneticilerini tanımak fırsatını bulabildim. Baba Ford’u ise, yalnız elini sıkmak için bir defa görmenin bile “imkansız” olduğu cevabıyla karşılaştım” (s.141)
“Geceleri 10:30’da yatakta olacak şekilde kendimi ayarlarım, bu yaşımda hala sabahın yedisinde ayakta olurum” (s.374)
“İsmet Paşa’nın bana altın değerinde bir öğüdü vardır, “Nerede olursan ol, öğlenleri bir yarım saat uyku insanın gücünü tazeler” (s.375)
Kurumsal hayata ilk adimimi attigim Otosan sirketinin sahibi Koc Holding kurucu onursal baskani Vehbi Koc’un is hayatina dair kronolojik anilari. Gercek bir isadami perspektifi. Is hayatinda vizyon, strateji, ahlak, disiplin, kararlilik gibi özelliklerin ne kadar önemli oldugunu hayat tecrübelerinden yola cikarak anlatiyor. Bakkal dükkanindan dev bir holdinge ulasan yolculugu siyaset, kültür, ekonomi, gönüllülük, iliskiler, saglik gibi kesisim kümeleriyle ele aliyor. Cikarilacak cok ders var. Gene de esinin sagligindaki tek hayalini yerine getiremeyen bir holding sahibi olmanin anlamini göremiyorum..
1901 yılında doğan Vehbi Koç adeta Osmanlı İmparatorluğu'nun son zamanı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan itibaren ölümü olan 1996 yılına kadar başından geçen olayları anlatıyor. Merak konusu olan zamanın siyasi tartışmalarının iç yüzü, ekonomik hayatımızın tarihini bulabileceğiniz bir derleme. Her şeyden ayrı olarak hayatta başarılı olmuş değerli bir şahsiyetin başarılı olmasındaki sebepleri öğrenebilmek için güzel bir kitap.
Çok derin bir biyografi/otobiyografi hayranlığım var. Sanırım sadece bu sene 10'dan fazla biyografi okudum. Uzun zaman sonra ise "bir dakika ya, ben neden hiç Türkçe biyografi okumadım ki?" diye bir farkındalık gelmesi sonrası öncelikle iş hayatından başlamak aklıma geldi.
Tabii ki iş diyince de Türkiye'de akla ilk gelen kişi Vehbi Koç oluyor. Yalnız Vehbi Koç ile ilgili okuma yapmadan önce dedim başka kimlerin kitapları var acaba onlara da bakayım. Sayıları o kadar azdı ki, çok garipsedim. Daha sonra kitabı bitirmeye yakın bu sayının azlığının sebebini anladım. İş hayatında ve özel hayatında üst düzey ahlaka ve disipline sahip olan Vehbi Koç bile kitapta hükümetler ve siyaset dolayısıyla başına gelen sıkıntılardan çok çektiğinden bahsediyor. Bu da bana farkettirdi ki, Türkiye'de birçok başarılı geçmişi olan iş insanının kitabının olmamasının başlıca nedeni olmamasından ziyade olamaması.
Vehbi Koç'a gelince, kendisi Şarık Tara ile birlikte Türkiye'de en saygı duyduğum en ilham aldığım iş insanlarından birisi. Sabancı'nın deyişiyle "Bu topraklardan kazandıklarımızı bu topraklar için harcama" felsefesini 16 yaşımdan beri bu ikilinin hayatını araştırarak çok iyi kavradım. Ben hayatım boyunca Sayın Koç'un hep iş insanı ve iş kurtluğu yönlerini öğrenmiştim ama bu kitap sayesinde öğrendiğim kadarıyla Türkiye'ye sadece sanayi ve ekonomi konusunda Koç Holding'i katmamış, Koç Holding kadar büyük olmasa da kolektif olarak bir Koç etkisi yapacak özel şirketlerin kurulmasına öncülük etmiş. Ona ek olarak da belki yüzbinlerce gencin gelişimine, eğitimine ve daha nicesine aracı olmuş.
Bu topraklarda servet ve yeni zenginler bitmez fakat dileğim Vehbi Koç ve benzerlerinin bitmemesidir. 123 yıl önce başlayıp 28 yıl önce bitirdiği hayat yolculuğu, halen bugün binlerce benim gibi gence bir ilham bir umut ışığı olmakta. Huzur içinde uyusun.
Koç grubunun gelişim serüveni hakkında detaylı bilgi sahibi oldum. Vehbi Koç hakkında bilgilerimin kısıtlı olduğunu fark ettim. Global kriz - 1930’lar sonrası zorunlu devletçi politikaların sanayi faaliyetlerine öncülük yaptığı yıllarda özel sektörü temsilen giriştiği faaliyetler muhtemelen çok sayıda girişimciye örnek olmuştur. İstihdam sağlayan, katma değerli ve uzun vadede ülke ve dünya için birçok açıdan fayda getirmiş olan faaliyetleri nedeniyle memnuniyet duydum. Her ülkede bu profillerin sayısının artması temennisiyle. Aklımda yer edilen önemli özellikleri: 1- İsraf ve şatafattan kaçınması 2- Sağlığına azami dikkat etmesi 3- Üst düzey yöneticilerini de ihya etmesi 4- Gelişmelere göre makas değiştirmesi - sektörel değişim
Türkiye’nin ilk ve en büyük iş adamlarından biri olan Vehbi Koç’un hayatının kendi anlatımıyla otobiyografisi olmuş bu kitap. Sıfırdan başlayarak bir holding kurmak gerçekten büyük bir başarı. Vehbi Koç’un özellikle dürüstlük, vatan sevgisi, çok çalışma gibi kişisel özellikleri doğrultusunda bu yere gelmesini okumak beni çok mutlu etti.
Kelimenin tam anlamıyla sıfırdan başlayıp Türkiye'nin en büyük holdingini büyük bir azim, kararlılık ve çalışkanlıkla kurmuş olan bu büyük iş adamının otobiyografisi, hayatta başarılı olmak isteyen herkesin okuması gereken cinsten bir kitap.
Kitapta ki bilgiler,nasihatler paha biçilemez.Sayın Vehbi Koç'un 1920-1985 lere kadar hayatının ayrıntıları ve aynı zamanda bir nevi Türk tarihini bir iş adamı bakış açısından anlatmaktadır kitap.Olumsuz olarak ise kitapta tekrara düşmeler söz konusu fakat genel olarak çok eğitici bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Muhteşem bir kapak tasarımı ve dokusu olan Vehbi Koç'un yazarı olduğu ve kendisinin çocukluğundan belli bir yaşşamına kadar anlatılan bu kitapta başarılı bir çocuk iken etrafında ki yabancı ırktan insanların zengin olup Ankara Ulus'ta kendilerinin maddi durumunun kötü olmasının ardından okulu bırakarak babası ve büyüklerle birlikte çalışarak Koç Holding'in nasıl oluştuğunu ve torunu Mustafa Koç'un , oğlu Rahmi Koç'un siyasetten Holding'e zarar vermemesi için siyasetten ve belli yerlerden nasıl uzak kalması gerektiğini bahsettiği kitap akıcı olup Vehbi Koç'a ve Koç Holding'e olan insan saygısını fazlaca artıran bir kitap halini alıyor.
Türkiye topraklarında 1901 yılında doğup, hem ekonomik hem sosyal olarak çok zor dönemlerden geçmesine rağmen büyük başarılara imza atmış bir insanın otobiyografi kitaplarının derlemesi. Yakın Türkiye tarihinin de bir özeti gibi... Her yaştan insana çok önemli tavsiyeler var. Okumanızı öneririm kesinlike...