İlk görüşte âşık olan Talat ve Fitnat’ın trajik hikâyelerinin anlatıldığı Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat romanı, dönemin kadın erkek ilişkilerini, görmeden yapılan evliliklerin doğurduğu sorunları ele alır. Hemen her yaştan ve sınıftan kadının aile ve toplum içindeki konumlarına ilişkin meselelerini hikâye eden yazar, bununla da yetinmeyip Talat’ı kadın kılığında, tebdil-i kıyafet İstanbul sokaklarında dolaştırarak yaşadıklarını anlatır.
Şemsettin Sami (1850-1904) Dil bilgini, gazeteci, sözlükçü, yazar Şemsettin Sami, Yanya’nın Fraşer kasabasında doğdu. Fraşer’de başladığı öğrenim hayatına Yanya’da, bir Rum okulunda devam etti. Bu okulda İtalyanca, Rumca, Eski Yunanca ve Fransızca öğrendi, bir yandan da özel hocalardan aldığı derslerle Farsça ve Arapçasını ilerletti. 1871’de İstanbul’a giderek Matbuat Kalemi’ne girdi. 1872’de Hadika’da gazetecilik hayatına atılan Şemsettin Sami, aynı yıl edebiyatımızın ilk telif romanı sayılan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat’ı yayımlamaya başladı. Trablusgarp, Sabah, Tercüman-ı Şark gazeteleriyle Aile ve Hafta dergileri onun gazetecilik ve dergicilik alanındaki diğer önemli faaliyetlerindendir. Fransızcadan İhtiyar Onbaşı ve Galetée oyunlarını tercüme edip yayımlar. Daha sonra Besa yahut Ahde Vefa adlı oyunu yazar ve oyun Osmanlı Tiyatrosu’nda sahnelenir. Seydî Yahya, Gâve yazarın tiyatro türündeki diğer yapıtlarıdır. Sefiller, Robinson gibi önemli eserleri dilimize kazandırır. Cep Kütüphanesi serisinde mitolojiden kadınlara, İslam medeniyetinden astronomiye çok çeşitli konularda ansiklopedik nitelikte küçük kitaplar yazar. Bütün bu çalışmalarının yanı sıra asıl dikkatini dil üstünde toplayan Şemsettin Sami, Kamus-ı Fransevî (Fransızcadan Türkçeye/Türkçeden Fransızcaya sözlük) ve Kamus-ı Türkî (Türkçe sözlük) gibi iki önemli sözlük ile altı ciltten oluşan ansiklopedisi Kamusü’l-a’lâm’ı hazırlar. Ömrünün son yıllarında Türkçenin en eski eserlerini araştırmaya yönelen yazar, Orhun Abideleri ve Kutadgu Bilig üzerine çalışmıştır. Kültür dünyamıza dil çalışmaları, sözlük ve ansiklopedi yazarlığı, çeviri, roman ve oyunlarıyla önemli katkılar sağlamış Şemsettin Sami’nin eserlerine Türk Edebiyatı Klasikler Dizimizde yer vermeyi sürdüreceğiz.
Yeşilçam filmi tadında bir kitaptı. Okurken edebiyatımızın ilk romanı olduğu göz önünde bulundurulmalı tabii, günümüzde biri yazmış olsa bu ne ya derdim büyük ihtimalle :’)
Türk edebiyatının ilk romanını okumadan Bütün bir edebiyatı anlamak zor. Keşke Eğitim yıllarımızda hepimize zorla sevdirmeden merak uyandırmadan okutulmasa böyle değerli eserler. Ben de lisede okumak zorunda olduğum için okumuştum şimdi kendim için yeniden okudum. Çok çok geçmiş yıllardan gelen bu ilk romanımızdaki kadın erkek ilişkileri toplum düzeninin eleştirilen pek çok yanının hala aynı olması da çok acı. Mutlaka okunmalı. Keyifli okumalar!
Biraz fazla basit bir aşk hikayesi olmuş. Kurgusu, tragedyalardan ve Shakespeare'den bir kolaj gibi hissettirdi bana. Yazıldığı dönemi düşününce acayip bir durum değil tabi ki. (Osmanlıca yazılmış ilk roman olarak kabul ediliyor)
Ben yine de keyifle okudum. Özellikle kadının toplumdaki rolü konusunu mesele ettiği belli yazarın. Bu da kadın hakları fikrinin ne kadar zamandır toplumumuza kök saldığını görmek açısından aydınlatıcıydı.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Uzak durun derim. Tamam, edebiyat tarihimiz açısından ilk romanlardan biri olması bakımından bir önemi olabilir, ama bir kitap bu kadar mı zayıf, sığ olur... Akademik amaç dışında sadece dalga geçmek için okunabilir belki. Ben bu hatayı yaptım, başkaları yapmasın:))
tanzimat dönemi eserleri pek akıcı olmaz sanıyordum ama bayağı akıcılar gibi duruyor. tabi şimdi okuduğum yayınevlerinin sadeleştirmelerinin de önemi büyük ama oldukça hızlı ve akıp gidiyor okuduğum çoğu kitap. bir oturuşta bitiyor neredeyse.
kitaba gelecek olursak, çok klişe şeyler var elbette ama bence her eser kendi dönemi içinde değerlendirilmeli, bu dönemden bakarsak tabi ki yetersiz, klişe bir eser gibi durur. kendi dönemine göre başarılı. kadının ve erkeğin toplumdaki yeri de bence yazar tarafından iyi irdelenmiş. bayılmadım ama sevdim işte türk edebiyatı tarihi açısından. ama kızın annesi o muska olayını niye illa 18 yaşına kadar bekletmiş anlamadım, kendisi de hiç mi merak edip bakmadı okumayı yazmayı çözünce o da değişik. neyse yine de tüm suç ali bey'in, kız sevdiğim var diyip durdu, böyle olduğunu bile bile darladı kızı, ay amca al gör sonra ne olduğunu.
Şemsettin Sami romanını Osmanlı halkının alıştığı halk öyküleriyle batı tarzı romanı harmanlayarak zekice halka benimsetmiş. Verilmek istenen mesajlar açıkça veriliyor, okunuş çok kolay ve dil sade (ki Şemsettin Sami'nin amacı da tamamen buydu), ayrıca romanı biri anlatıyor gibi yazmış ve bu da halkın alıştığı öykülerin bir farklı bakışı gibi. Kadın-erkek eşitliğinin kitapta geniş bir yüzeyde halka aşılanmaya amaçlandığını farkettim. Güzel ve aşırılara kaçmayan bir roman, ilk yerli roman.
Bu kitabı okumak zengin kız fakir oğlan hikayelerinin anlatıldığı eski Türk filmlerini seyretmek gibi. Bir takım mantık hataları yada imkansız tesadüfler var. Bunlara karşın arap dadı tiplemesinin şivesi bile eğlenceli. Nostaljik bir tadı var.
Is this the first Turkish novel? The Modern Novel blog says yes/maybe/whynot? wikipedia however sternly rebukes :: "Also, this novel is commonly mistaken to be the first novel written in Turkish. {66 :: In reality, the first novel written entirely in Turkish was Akabi's Story (Akabi Hikyayesi) by Vartan Paşa, an Armenian Ottoman Pasha in the year 1851}". I like that little rhetorical 'in reality'. https://en.wikipedia.org/wiki/Sami_Fr... Meanwhile The Modern Novel'r says "The first Turkish novel was said to be Sami Frashëri‘s تعشق طلعت و فطنت; (Tal’at and Fitnat In Love), first published in 1873. It does not appear to be available in English but is readily available in German as Die Liebesgeschichte von Talat und Fitnat and published by Literaturca Verlag in 2013." As always, the German edition is not in the gr=db. https://www.amazon.de/Die-Liebesgesch...
At any rate. Not so long ago I dove into die Turkei and a few novels. Well, mostly novels. Er, uh, only novels. A handful. What I could find. Except for that nobel winning guy I guess. At any rate The Modern Novel blog is now also diving into Turkey. Turkish literature. It'll be worth your while to follow, no? https://www.themodernnovelblog.com/20...
Reading a little further along we come to a consensus betwixt our two, nämlich "The author of the novel that is actually [do you like 'actually' or 'in reality' better?] the first novel to be published in Turkish was Armenian, Vartan Pasha (Paşa). His novel Akabi Hikâyesi [Akabi’s Story] was first published in 1851. It has been reissued in Turkish and Armenian but not, as far as I can tell, in any other language."
Then this ;: "None of them made much of an impact outside Turkey till the publication in 1932 of Yakup Kadri Karaosmanoğlu‘s Yaban, which has been published in French (L’étranger) and German (Der Fremdling) but not English." Note about how 'not trans'd into English' is a recurring motif?
All this stuff is of course by necessity BURIED.
And from the list of links there at the bottom I wanna pull out two Ten Turkish lists ::
"Selçuk Altun's top 10 Turkish books" https://www.theguardian.com/books/200... 1. Mrs Valley's War: The Shelter Stories by Feyyaz Kayacan Fergar 2. The Poems of Oktay Rifat by Oktay Rifat 3. Memed, My Hawk by Yaşar Kemal 4 Yaşar Kemal: On his Life and Art by Yaşar Kemal 5. My Name Is Red by Orhan Pamuk 6. Istanbul, Memories of a City by Orhan Pamuk 7. Sleeping In the Forest by Sait Faik 8. Night by Bilge Karasu 9. A Mind at Peace by Ahmet H Tanpınar 10. Beyond the Walls, Selected Poems by Nazım Hikmet
Of course wider than my narrow novel reading. Only overlap with my reading are Night, A Mind at Peace and my plans to read Red at some point.
Madonna in a Fur Coat by Sabahattin Ali [a bestseller?! You wooden know in this country of Usofa. Just recently pub'd by Penguin and Other Press in '17. I'll have to say my interest is pique'd] Selected Poems by İlhan Berk The Time Regulation Institute by Ahmet Hamdi Tanpınar [I'm a fan of this one] The Disconnected by Oğuz Atay [of course a fantastic and legendary novel. But it is not "written in the stream of consciousness narrative mode" ; folks need to stop saying that. Just say it's 'modernist' and leave it at that.'] Memed, My Hawk by Yaşar Kemal [NYRB ; which is enough to rec it to a goodly readership] Istanbul Boy: The Autobiography of Aziz Nesin {Istanbul Boy: The Path: The Autobiography of Aziz Nesin -- "His autobiography (in four volumes)..." ; and yes it has been (in part?) trans'd, pub'd by U of Texas Press. Nice.} More by Hakan Günday ["The Chuck Palahniuk of Turkish literature..." Pass.] Poems of Nazım Hikmet The Museum of Innocence by Orhan Pamuk [The Pamuk question.] Poems by Orhan Veli Kanik, Oktay Rıfat, and Melih Cevdet Anday
Taaşşuk-ı Talat Ve Fitnat, Türk Edebiyatı Klasiklerinden en sevdiğim kitap olabilir. Bir çırpıda çok severek okudum hele o son beni çok üzdü 🤧 Çok güzel bir kitaptı 💕
Türk Edebiyatı'nın ilk telif romanı son derece akıcı, son derece içten bir eser.
Benim dikkatimi ilk çeken karakter Talat'ın Arap dadısı oldu. Onun konuşmalarını okumak şivesi sebebiyle çok keyifliydi. Olaylara yaklaşımı iyi resmedilmişti. Kitabın başındaki yaş hesabı bile o doğal konuşma üslubundan payını almış, harika bir bölümdü.
Kitabın ilk 1/3'lük kısmı Talat'ın annesi Saliha Hanım'ın kocası Rıfat Bey'le evlenme sürecini ele alıyor. Onların aşkı da son derece çocuksu ve temiz fakat hikayenin bundan sonraki bölümlerinde bu bilgiler bizim hiçbir işimize yaramıyor bunu da eklemek isterim. Kitap sadece Talat'ın ve Fitnat'ın arasında yaşananları anlatmıyor yani. Kitabın başında da aşkın en güçlü duygu olduğundan bahsedildikten sonra, edebiyatımızın bu ilk romanı aşk romanı olmayacaktı da ne olacaktı öyle değil mi?
Gördüğüm tek sıkıntı ise kitabın son derece tahmin edilebilir olmasıydı. Türk Edebiyatı'nın bu ilk eserlerinde genelde bu durum var maalesef. Yani yazarın verdiği birkaç detay oluyor ve o detayları o kadar çok gözümüzün içine sokuyor ki biz her şeyi anlıyoruz zaten daha gerçekleşmeden. Her neyse bu konuda beklentiyi çok yüksek tutmamak normal olur zaten.
Herkesin mutlaka okuması gereken, çok önemli bir kitap.
Kitap ülke edebiyatı tarihinde bir efsane bence. Hele ki ilk yerli roman denememiz olması, sadece bu yönüyle bile okunmayı hak ediyor diye düşünüyorum. Roman, tam o toprakların kültürüne uygun olan, Talat ve Fitnat adındaki iki gencin yaşadığı, imkânsız aşk trajedisini anlatıyor.
Bu eseri okurken o dönemin toplumsal yapısını görüyorsunuz. Kitabın asıl gücü bana göre, o dönemin kadınlar üzerindeki baskısını göstermesi. Fitnat'ın hiçbir fikri sorulmadan bir başkasıyla evliliğe zorlanması hala yaşanan bir dram olarak o topraklarda devam eden bir durum maalesef. Kadının tamamen ev içine hapsedilmesi ve kendi hayatı hakkında söz hakkı olmaması, trajedinin ana kaynağı.
Bu kitabı ikinci bitirişimdi, bu defa Storytel'den dinleyerek tamamladım. Okurken zevk aldığım bir eseri dinlemekten de büyük keyif alıyorum. Trajik olay örgüsü ve o dönemin duygusal yoğunluğu, sesli kitap formatında daha da dramatikleşti. Bir nevi radyo tiyatrosu tadında idi.
Ülke edebiyatının nasıl başladığını merak eden ve kadınlar üzerindeki kültürel baskının nelere yol açtığını o dönem gözüyle de görmek isteyenlere mutlaka okumalı diyorum.
Şemsettin Sami’nin 1872’de yayımlanan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat, bugün pek çok edebiyat eleştirmeni tarafından (buna aklımdan bir örnek olarak Fethi Naci’yi verebilirim) yazılan ilk Türk romanı kabul ediliyor. Yani roman serüvenimizin başlangıç noktası, Şemsettin Sami’nin 22 yaşında yazmış olduğu bu roman diyebiliriz…
Peki Güzin Dino’nun, “… inanılmayacak olay sıralanışları ve rastlantılarıyla kurulabilmiştir. Eylemlerin ilerleyişi anlaşılmaz, çocuksu, gerçekten uzak, usdışı kanıtlara bağlanır.” şeklinde eleştirdiği bu roman ne anlatıyor?
Efendim, kalemde çalışmakta olan baş kahramanımız sevgili Talat Bey günün birinde âşık olur. Tütüncü Hacıbaba’dan tütün alırken cumbada oturan Fitnat’ı görür ve bu güzel kızımızı görür görmez de vurulur. Fitnat on beş yaşındadır ve babasını kimseler tanımaz; Hacıbaba onun üvey babasıdır, onu büyütmüştür, sekiz yaşına kadar okula göndermiş, sonrasında ise eve kapatmıştır, sokağa çıkmasına izin vermez.
Fitnat hanım kızımız evde nakış yaparak oyalanır ancak bir gün odasında gezinirken gözü sokağa gider, Talat’ı görür ve o da aynı hızla ona vurulur. Talat, ne yapsın, dışarı çıkamayan Fitnat’ı görebilmek için kadın kılığına girer, nakış dersleri alır ve Fitnat’ın evine, Fitnat’ın nakış hocasının yardımlarıyla girip çıkmaya başlar.
Fakat kader ağlarını örmekten geri kalmaz; Hacıbaba, Fitnat’ı Üsküdar’da, Ali Bey adında çok zengin biriyle evlendirir. Üstelik Talat’a vurgun Fitnat bu evliliği istemediği için, Fitnat’ı “Yazlığa gidiyoruz,” diye kandırırlar. Fitnat durmadan ağladığı için Ali Bey ayrı odada yatmak zorunda kalır ancak bir gün canına tak eder ve Fitnat’a yakınlaşmaya çalışır. Bunun üzerine Fitnat bir çakı ile kendini öldürür. Fitnat’ın gönderdiği mektup üzerine yine kadın kılığına girip konağa gelen Talat, Fitnat’ın gözleri önünde ölüp gittiğini görünce, (tabii ki) o da düşer ve ölür.
Ama asıl bomba şimdi geliyor: Fitnat’ın boynundaki muska sanılan mektubu okuyan Ali Bey de Fitnat’ın babası olduğunu öğrenir. Bu durum karşısında çıldırır ve altı ay sonra o da ölür.
Açıkçası bu kitabı kitabı çok çok beğendiğimi söylemeliyim, kitap okuma isteksizliğiniz üstünüzdeyken bu kitap aklınıza gelince olaylar aklınıza geliyor ve merak ediyorsuniz, reading slumpu alır götürür. 5.5
Kitap çok komik. Öyle böyle değil. Şemsettin Sami'nin deli olduğunu üniversitede bize azap olan "Kamus-u Türki"den anlamıştım zaten. Yüz elli yıl önce yazılmış bu kitap beni güldürdü valla. Trajedi yazacağım diye öyle bir çabaya girilmiş ki, bir İstanbul'a göktaşı düşmediği kalmış. İki yıldız yeter, hatta çok bile.
İlk Türk romanı olmasından dolayı bence bu kitaptan edebi bir beklentiye girmek veya muhteşem mantıklı bir arka plan beklemek çok da sağlıklı olmaz. Bu beklentilere girmeden kitabı alın ve bir Yeşilçam filmi izler gibi kitabın akışına bırakın kendinizi.
İş Bankası Kültür Yayınları düzenlemesiyle ikinci defa okuduğum kitap, Türk Edebiyatı’nda ilk yerli roman olarak biliniyor. Dönemini fazlasıyla yansıtan bir yapıt. Talat ve Fitnat’ın derin ve acıklı aşkını okudum kitapta. Zaman zaman güldüren detaylara sahip olduğunu söyleyebilirim. Ve ayrıca düzenlemeyi de çok beğendim.
Ah ah nasıl bir son, nasil guzel ve özgün bir eser..
İçinde bir ipucu vermeden anlatabileceğim bir durum yok. Tek söyleyebileceğim iç içe geçmiş aşklar, türlü güzellikler ve kurnazliklarla yapılanlar.. iki güzel kalp ve ruh. Kesinlikle okunmalı su gibi akıp gidiyor eser.
Edebiyatımızın ilk romanı olarak edebiyat derslerinde adını öğrendiğim bir eserdi Taaşuk-ı Talat ve Fitnat. Yıllar sonra bu eseri ilk kez okuduğumda dönemi için oldukça büyük bir adım olduğunu fark ettim. 1870'li yıllarda Osmanlı Devleti'nde kadınların eğitim haklarının yetersizliğinden dem vuran, onların da ileri seviye eğitim alması gerektiğinden bahseden, dönemin İstanbul sokaklarında kadınların yaşadığı tacizleri anlatan, zorla evlendirilen kadınlardan ve görücü evliliklerini eleştiren mükkemmel bir eser oldu. Kadınların yaşadıkları sorunları anlatırken her sosyal sınıftan kadına da yer veren bu eseri çok beğendim.
Günümüz romanlarına göre okununca basit ya da belki çocuksu olarak algılanabilecek bir eser. Ancak kabul etmeliyim ki İlk'in günahı olmaz.
Son olarak bu eseri mutlaka okumamız gerektiğini düşünüyorum, hem dünü anlamak için hem de son 160 yılda toplum olarak cinsiyet eşitliğinde ne kadar az yol aldığımızı üzücü de olsa görmek için.
Ağlar ağlar alışır diye düşünen ailesi tarafından kandırılıp aslında babası olan adamla evlendirilmesi... Aslında babası olan kocasının bir şeyler yapmaya yeltenmesi... Tutucu aile yapısı olan zamanlarda yazılan bir kitapta bile böyle şeyler olup da sonra nasıl dizilerden ahlakımız bozuluyor anlayamıyorum. Sonu Rome ve Juliet'i anımsattı.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Taaşuk-ı Talat ve Fitnat, Şemsettin Sami tarafından yazılan ve 1875'te ilk baskısı yapılan Batı tarzında ilk Türk roman örneği (bazı eleştirmenlerce). Tanzimat döneminde ele aldığımızda oldukça önemli noktalara parmak basan bir kitap, ki bu da o dönem için edebi eksiğini kapatıyor ve bu yıllarda okumamız için bir neden oluşturuyor. Kadının toplumdaki yerini ve dönemin evlilik adetlerinin getirdiği olumsuz sonuçları sorguluyor bu kitap. Romantizmi net bir şekilde kitabın neredeyse her bölümünde görüyoruz. İlk görüşte aşklar, bu aşkların kendi içinde hiçbir sorunu olmaması, sorunların tamamen çevre nedeniyle oluşması gibi. Aslında 3 aşk hikayesini konu edinirken aynı zamanda dönemin geleneklerini ve yazarın sorgulamalarını görüyoruz. Kadınların okutulmaması, rızası olmadan evlendirilmek, batıl inançlara sahip olmak, alafrangalığın yanlış anlaşılması... Bu kitabı edebi tarafı çok güçlü olduğu için değil, Tanzimat dönemini anlayabilmek için okumanızı tavsiye ederim; zaten oldukça kısa, diyalog ve mektuplar üzerine kurulu olduğu için de akıcı bir kitap.
Ahh ahhhh.. Birkaç saatte okudum. Nasıl akıcı,duygusal ve fazla yeşilcam vari nasıl yanilerle beni kuşatan bir o kadar da hüzünlü bir kitap. Temelde geleneğin içinde hapsolmuş 2 aşığın hikayesi. Talat , babasını kaybetmiş annesiyle yaşayan bir genç.. Annesi kendi döneminin geleneklerine karşı çıkan , ilerici bir kadın. Fitnat ise hem anasız hem babasız..Bu iki gencin aşk hikayesi evet fazla rastlantısal özellikle sonu.. Fakat yazıldığı dönem içinde değerlendirilince bir o kadar düşündürücü bir metin. Aynı zamanda batı tarzında yazılmış ilk yerli romanımız , olsun o kadar:) hüzünlendiren ve yer yer güldüren:) .. Unutmamın münkün olmadığı isimler artık Talat ve Fitnat çok sevdim.