"Sevgili kızım! Altı yedi senedir seninle manevi peder ve duhteriz. Sana henüz hiçbir hediye takdim etmemişimdir. Zihî saygısızlık! Değil mi? Fakat sana layık ne hediye bulup takdim edebilirdim? Düşündüm taşındım sana hediye olarak yine senden başkasını bulamadım. İşte bu kitap sensin kızım! Seni sana takdim ediyorum. Kabul etmemezlik edemezsin ya…"
Kadınların eğitiminin önemini her fırsatta vurgulayan, Fatma Aliye Hanım'ın yanı sıra Makbule Leman, Gülnar Hanım ve Nigar Hanım gibi pek çok kadının edebiyat sahasında kendisine yer edinmesine yardımcı olan Ahmet Mithat Efendi'nin 1893 yılında kaleme aldığı Fatma Aliye Hanım yahut Bir Muharrire-i Osmaniyenin Neşeti, Fatma Aliye Hanım hakkında yazılan ilk inceleme olması bakımından önemlidir.
Fatma Aliye'nin doğumundan edebiyat âlemine girişine kadar olan süreçteki gelişiminin adım adım izlendiği eser, Ahmet Mithat'ın verdiği biyografik bilgilere ek olarak Fatma Aliye'nin hatıralarını anlattığı mektuplardan oluşmaktadır.
Ahmet Mithat was an Ottoman journalist, author, translator, and publisher during the Tanzimat period. In his works, he was known as Ahmet Mithat Efendi, in order to distinguish him from the contemporary politician Midhat Pasha. Ahmet Mithat Efendi adopted his name in homage to Ahmed Şefik Midhat Pasha, with whom he had been associated professionally, serving as an official and newspaper editor in Midhat Pasha's Vilayet of the Danube.
He was a prolific writer, with more than 250 of his works having survived to the present day. In 1878, he began publishing a newspaper entitled Tercüman-ı Hakikat (Interpreter of Truth). Prior to this, he was a contributor to Basiret, a newspaper published between 1870 and 1879. His editorship and publication of Olga Lebedeva's translations of Russian literature into Turkish served as an introduction of Tolstoy, Lermontov, and Pushkin to Turkey's readership. Additionally, he was a patron and teacher to Fatma Aliye, one of the most renowned female Ottoman authors.
Hiç düşündünüz mü, 50 TL'nin üzerindeki Fatma Aliye'nin nasıl bir hayatı olduğunu ve yazar olmayı nasıl başarabildiğini? Fatma Aliye, Ahmet Cevdet Paşa'nı kızıdır. Ahmet Mithat Efendi'nin gözünde de onun manevi kızıdır. Fatma Aliye'nin hayatı tam bir kendini yetiştirme mücadelesi denilebilir. Sürekli olarak etrafındakilerin "kadınlar kitap okumamalıdır" deyişine aldırmadan okumuş ve bilgi peşinde koşturmuştur. Ahmet Mithat Efendi de onun hayatını kitaplaştırarak anlatmak ister. Aslında kitabın amacı Osmanlı'da bir kadın yazarın nasıl ortaya çıktığını anlatmaktır. Çünkü günümüz düşüncesiyle başta bu kolay gibi gelse de aslında tam anlamıyla topluma karşı verilen mücadeledir Osmanlı'da kadın yazar olmak. "Fatma Aliye: Öncü bir kadın, aydın, yazar ve felsefeci" olarak adlandırılır ve edebiyat dünyasında büyük bir öneme sahip olur. Osmanlıcadan çevrilmiş bir kitap ama dili biraz ağır, yer yer beni zorladı. Oldukça öğretici bir kitap özellikle de Fatma Aliye'nin neden önemli olduğunu daha iyi anlamamı sağladı. Bana kısım kısım Virginia Woolf'un Kendine Ait Bir Oda'yı hatırlattı desem yanlış olmaz, benzer mücadele ve farklı hayatlar söz konusu. Metnin bir kısmında Fatma Aliye'nin babası onun hakkında eğer erkek olsaydı ve düzenli bir eğitim görebilseydi büyük bir deha olabileceğinden bahsediyordu. Bu yorumuna katılıyorum. Fatma Aliye'nin hayatı sahip olduğu zekayı herkese kanıtlamakla geçmiş eğer erkek olsaydı bu kanıtlama mücadelesi hiç yaşanmaz zekası direkt kabul edilirdi.
Dili akıcı, okuması kolay bir biyografi ancak Fatma Aliye'nin hayatını öğrenmek için oldukça yetersiz. Sadece çok meraklı, araştırmayı seven, dil öğrenme konusunda hevesli biri olduğunu öğreniyoruz kitaptan. Kişisel hayatına dair bilgi edinemiyoruz.
Bitirmekte çok zorlandığım bir kitap oldu. Keşke günümüz Türkçesi ile bir basımı daha olsaymış dedim. Dipnot olarak kelimelerin günümüzdeki kullanımı verilmişti ama orası da başlı başına başka bir kitapmış dedim okurken. Fatma Aliye ile ilgili yeni bir şeyler öğrendiğim için mutlu olsam da bu kadar zor olmamalıydı diye düşünüyorum...
Fatma Aliye Hanım'ın hayat hikayesinin anlatıldığı, Osmanlı Devleti'nin son döneminde kadınların eğitimine dair de fikirler barındıran naif bir eser. Özellikle son bölümdeki baba- kız arasında geçen mektuplar, dönemin iyi eğitimli insanlarının seviyesini göstermesi bakımından okunmaya değer...