Tarihi ekranlar vasıtasıyla her yaşa yeniden sevdiren Cansu Canan Özgen, Bilge Kağan çağından başlayıp Gazi Mustafa Kemal Atatürk dönemine kadar uzanan süreçte, Türk tarihinde iz bırakmış olan büyük isimleri, alanında uzman tarihçilerle konuştu. Bilge Kağan kimdir? Orhun Yazıtlarının Türk tarihindeki yeri ve önemi nedir? Türk Kağanlığı adlı devlet hangisiydi? Prof. Dr. Ahmet Taşağıl anlatıyor. Nizamülmülk’ün gerçek adı neydi? Nasıl bir eğitim aldı? Selçuklu tarihindeki önemi neydi? Doç Dr. Erkan Göksu anlatıyor. Sultan Alp Arslan’ın asıl hedefi Anadolu muydu? Alp Arslan’a niçin “Fethin Babası” denilmiştir? Romanos Diogenos’a nasıl davranmıştır? Prof. Dr. Cihan Piyadeoğlu anlatıyor. Emir Timur neden “Sultan” unvanını kullanmamıştır? Kendisini yeni bir Cengiz Han olarak mı görüyordu? Ankara Savaşı hiç olmayabilir miydi? Doç. Dr. Mustafa Alican anlatıyor. Hızır Reis, nasıl Barbaros Hayreddin Paşa’ya dönüşmüştür? Akdeniz’deki Türk korsanları kimlerdi? Korsanlar nasıl yaşarlardı? Doç. Dr. Emrah Safa Gürkan anlatıyor. “Kanuni” unvanı Sultan Süleyman’a ne zaman verilmiştir? Şehzade Mustafa neden katledilmiştir? Batılılarca Muhteşem Süleyman olarak tanınmasının sebebi nedir? Prof. Dr. Feridun M. Emecen anlatıyor. Sultan II. Abdülhamid Panislamcı mıydı? Theodor Herzl ile olan görüşmesinde neler konuşulmuştu? Neden bir kesim Kızıl Sultan, bir kesim Ulu Hakan demiştir? Prof. Dr. Necmettin Alkan anlatıyor. Atatürk hangi cephelerde savaştı? Soyağacı biliniyor mu? Kitaplarla arası nasıldı? Cumhuriyet fikri nasıl doğdu? Prof. Dr. İlber Ortaylı anlatıyor. Orta Asya’nın bozkırlarından Avrupa’nın kapılarına, Hunlar’dan Osmanlı’ya, Kanuni’den Atatürk’e Türk tarihinin önemli çağları, imparatorlukları ve komutanları Türklerin Büyükleri’nde anlatılıyor.
Türk devlet tarihinin figürleri, yalnız Anadolu coğrafyasıyla sınırlandırılmamış. Bilge Kağan'dan Atatürk'e uzanan çizgide Timur da dahil edilerek daha Turancı bir tarih anlayışı nakledilmiş. Çeşitli sorular eşliğinde bölümler ve tarihi kişilikler konuşulmuş, tabii ki devirlerinin önemli olaylarıyla birlikte.
Kitabın en muhteşem yanı, konuyla ilgili tarihçilerin röportajlarının olması.
*Bilge Kağan bölümünde; Göktürklerin kuruluşunu, Bilge Kağan'ın hakan unvanı içindeyken gösterdiği kişisel veya genel davranışları ile tabii ki kalıcı imzası olan Göktürk Kitabeleri'ni de konuşuyor.
*Nizamülmülk, Selçuklu tarihini yansıtan bir vezir olarak çok kıymetli bir yere sahip, bunun farkındayım. Ancak "Türklerin Büyükleri" isimli bir kitapta, Sultan Alp Arslan'dan önce yer alması beni çok şaşırttı. Faşizan bir söylemde bulunduğumu sanmıyorum, kitabın bu yönden bir çelişkisi olduğunu düşünüyorum. Bölümde; vezirin asıl adından, sıfatlarından, devlet için öneminden bahsediliyor. Tabii ki kitabı Siyasetname'ye de atıfta bulunulmuş. En önemli ikinci eserinin Nizamiye Medreseleri olduğu vurgusu ve öldürülmesi süreciyle ilerliyor bölüm.
*Sultan Alp Arslan, kitapta ilgi çekici bir bölüm oldu. Bizim 26 Ağustos 1071'i zafer nidalarıyla kutlamamıza " Açılın, ben tarihçiyim ve bu zafer kutlanamaz." gibisinden bir cevap veriyor. Elbette ki tarihi çerçeveye uygun anlatılıyor ancak ben okuduğumda bu hisse ulaştım ve arka planını, yani Alp Arslan'ın Mısır niyeti olmuyor, kısmetine Malazgirt düşüyor(Cihan Piyadeoğlu hoca da benzerini söylüyor). Oldukça tabu yıkan ve şaşırtan bir bölümdü.
*Timur - ya da Emir Timur- bölümünde, Orta Asya merkezli bir devlet kurulduğunda üzerindeki biricik baskının Cengiz Han soyundan olmak ya da olmamak şeklinde iki farklı ucu olduğunu anlıyorsunuz. Öncenizdeki mirasla özdeşliğiniz kurulmaması da imkansız hale geliyor. Timur, bir cihangir olmak istiyor ve başarıyor da. Bölümün ortasında Timur'un da herkes gibi iktidar kıskancı bir adam olduğunu öğreniyoruz. Hayata tutunma mücadelesinin rivayet edildiği kısım, hepimiz için gerçek bir ders olarak kalıyor. Bunun yanı sıra, tarih sahnesinin kimlere açık olduğunu da gösteriyor.
*Barbaros Hayreddin Paşa bölümü öncesinde bir Osman Gazi veya Orhan Gazi olsa, Türk büyüklüğü ve Türklerin devlet kurma bilincini yansıtması bakımından çok iyi olabilirdi. Ancak olmadı, sağlık olsun. Biz de Barbaros bölümüyle Orta Çağ Akdeniz tipi korsancılık geleneğini, korsanlık ve piratlık karşılaştırması üzerinden Emrah Safa Gürkan aktarıyor. Piratlık, yağma sistemiyle denizde ilerlemek; korsanlık, bir limana bağlı yapılan bir şey. Bu terminoloji, dönemdeki korsanların aslında karizmatik adamlar olduğunu da gösteriyor. Denizcilik zor bir meslek olduğundan, yetişmiş eleman sıkıntısı da es geçilmemiş. Turgut ve Uluç Reis'ler, Barbaros Hayreddin Paşa ve kıyaslamalı olarak Andrea Doria üzerinden dönemin deniz savaşları anlatılıyor.
*Kanuni Sultan Süleyman bölümünde; eğitimi, babasının ona olan tavrının yansımaları, Hürrem Sultan ile birlikteliğinin dizilerdekinin aksi bir şekilde daa resmi ve tek eşli bir çizgide olduğunu, Hürrem - Maktul İbrahim Paşa hizipleşmesi gibi hem derin hem de cevap bekleyen sorular yönetilmiş. Ortada Kanuni varsa, Şehzade Mustafa vakası olmazsa olmazdı. Devlet aygıtının devamlılığının esas olduğu Osmanlı tarzı devletlerde böyle olayların yaşanması normaldir tezini ispatlıyor Feridun M. Emecen. Ayrıca "Oğluna nasıl kıyar?" sorusunun buraya yakışmadığını hem Şehzade Mustafa vakasından hem de Fatih Kanunnamesi'nde kardeş katline izin verilmesinden de anlayabiliyoruz. Bence en önemli ayrıntı, Kanuni sıfatının işlevi ve neden Batı seferine yöneltiği kısmıydı. Çünkü babası kadar Doğu meselesiyle ilgilenmeyen ama Batı'daki çekişmelerde söz sahibi olmuş bir adamdır Kanuni. Bu yönleriyle doyurucu bir bölümdü elbette.
*Kitabın "beni kanser eden" bölümü Sultan II.Abdülhamid kısmı oldu. Gelenekçiliğinin yan ısıra modern unsurlarının olduğunu anlatmaya çalışırken hem dinin hem de Batı anlayışının gereklerini layığıyla yerine getirmesi kısmındaki açıklamalar oldukça şahane. Ancak, Osmanlı tarihinin bu dönemine yaklaşımı bu şekilde yanlış kuranın eski İttihadçı, yeni Cumhuriyetçi kadroların olduğunu söylemesi ve bu bakış açısının Demokrat Parti'den Adalet ve Kalkınma Partisi'ne kadar uzanan sağ-muhafazakar partilerce değiştirildiğini söylemesine kesinlikle katılmıyorum. Tarihçilerin değiştirmesi, objektif çalışması gereken bakış açılarını siyasetçiler değiştiriyorsa orada bir aksama var demektir. Her iki unvanını da kullanmanın sağlıksız olması kısmı başarılıydı. Kişisel özelliklerinde yer verdiği şüpheciliğin, dönemin jurnal sistemini kuran temel olduğunu anlıyorsunuz. Ayrıca Panislamcı olmadığına ikna edilebilmeniz için çok uğraşıyor Necmettin Alkan ama başaramıyor. Gaspıralı İsmail'i kabul etmemesi veya Cemaleddin Afgani'nin peşine hafiyeler takması onun İslamcı olmadığı manasına gelmez. Ayrıca "Panislamist" terimi ithal ise, bunun karşısına daha tarafsız bir terim yerleştirilebilir. II.Abdülamid'in polisiye kitap, ve "sinematoğraf" dediği sinemayı sevmesi güzel özelliklerinden. Ben de öğrendiğim için mutluyum. II.Abdülhamid, Jön Türklere direnmeyip de daa erken meşrutiyet ilan etmese veya hiç meclis-i mebusanı kapatmasa çok daha başarılı bir siyaset izleyebilirdik.
*Kitabın kapanışını ulu önderimiz Atatürk bölümü ile yapıyoruz. 2018'deki Gazi Mustafa Kemal Atatürk kitabı ile pek çok soru işaretini aydınlatmıştı İlber hoca. Buradaki bölümde de hem o soruları yeniden ve daha hızlı cevaplandırıyor, hem de İnönü - Sakarya muharebelerinden ölümüne kadar giden süreci küresel ve yerel süreçte inceliyor. En hayran olduğum cümlelerin ilki, Lozan'ın bir uzlaşma olması; ikincisi Atatürk'ün sanıldığının aksine bencil veya diktatör birisi olmadığı. İlber hoca, dönemin otoriter sistemlerinin içerisinde kalan Türkiye'nin de bu otoriteye ihtiyacı olduğunu ve Ata'nın buna bir noktada mecbur kaldığını söylüyor.
İyi okumalarınız olsun. :)
This entire review has been hidden because of spoilers.
Lisede tarih dersinden çok sıkılırdım. Lisenin hangi kademesi olduğu fark etmez. Bir sene ötekinden belki biraz daha eğlenceli geçebiliyor olsa bile tarih konusunu hiçbir zaman diğer dersleri sevemediğim gibi sevemedim. Sevgisizliğim, diğer derslere olan sevgisizliğimden hep daha fazlaydı. Ancak artık öyle değil çünkü doğru tarih kitapları bulduğunuz zaman aslında Tarih’i sevmemek için bir sebebiniz olmayacağını anlıyorsunuz.
Türklerin Büyükleri isimli kitap da aşağı yukarı o kitaplardan biri. Ancak yoruma geçmeden sizi bir konuda uyarmak isterim. Yukarıda görmüş olduğunuz beş üzerinden dört buçuk puan, on üzerinden de dokuz puan olan o puanı kitap mükemmel ötesi bir kitap olduğu için değil. Giriş seviyesindeki tarih kitapları klasmanındaki kitaplar içerisinde kayda değer bir içeriğe sahip olduğu için verdim. Karıştırılmamasını temenni ederim.
Kitaba gelirsek, tarih kitapları konusunda en iddialı bulduğum yayınevlerinden biri olan Kronik Yayınları’ndan çıkma ve Cansu Canan Özgen isimli şahıs tarafından hazırlanan bir tarih kitabı. İçerisinde tamı tamına altı değil, yedi değil, tamı tamına sekiz tane Türk büyüğünü anlatan altı değil, yedi değil, tamı tamına sekiz tarihçi var. Evet. Tıpkı düşündüğünüz gibi.
Her bir tarihçi kişilik bir Türk büyüğü ile eşleştirilmiş ve bir röportaj yapılmış. Röportaj biçiminde ilerleyen kitabımız, tarihi karakterlerin kronolojik sırasına göre kitapta bir sıralamayı tercih etmiş. Bilge Kaan ile başlayan yolculuğumuz, Atatürk ile sonlanmakta. ---------- Kitabın en sevdiğim yanı, Türklerin Büyükleri denince en ama en büyük şahısların özellikle seçilmemiş olması. Türk Büyüğü denince halkın direkt aklına gelmeyecek isimler kitapta kendine yer bulmuş. Nizamülmülk ve Barbaros Hayreddin gibi en kudretli değil ama yaptığı işte en ehli olan kişiler seçilmiş kitaba. Bu benim hoşuma gitti çünkü insan bir Türk büyüğünün tarihi hakkında bilgilenmek istediğinde Nizamülmülk veya Barbaros Hayreddin’in tarihine pek de bakınmıyor. Bazen de istediği halde bakınamıyor çünkü kolaylıkla ulaşabileceği kaynaklar her daim mümkün olmuyor.
Şu uyarıyı geçmem gereklidir ki, kitapta bulacağınız tarih bilgisi pek de derin değil. Genel bir kanı edinmenizi sağlayacak kadar bilgiler içerse de derin bir tarih araştırması için başvuracağınız bir kaynak değil. Eğer kitapta geçen tarihi karakterler hakkında daha detaylı olan kitaplara yönelmek isterseniz, kitapta röportaj gerçekleştiren tarihçi kişiliklerin kitaplarına bakabilirsiniz. Lâkin haklarında ortalama bir bilgiye sahip olmak ve bir yerde bahsi geçtiğinde bilmemekten ötürü gelen şaşkınlığı deneyimlememek istiyorsanız bu kitabı okumanızı tavsiye ederim. Tarih kitabı olarak en rahat okuduğum kitaplardan biri oldu. Çünkü hem sekiz farklı kişi anlatıldığı için kitabın atmosferi hep değişiyor hem de röportaj kıvamında olduğu için tüketilmesi çok daha kolay bir biçimde sunulmuş oluyor.
Tarihimizi unutmayacağımız güzel günler dileği ile. Kendinize iyi bakın.
Cansu Canan'in alanında uzman hocalarla yaptığı röportajlarin kitaba dönüştürülmüş hali. Okuması kolay ancak boyle hocaları bulmuşken ben daha derin bir kitap beklerdim açıkçası. Türklerin Büyükleri ama neye göre seçildi bu kişiler? Tematik bir düzen seçip kitabın serileri çıkarılabilirdi. Bir de daldan dala atlayan, sorular arası geçişin az olduğunu hissettim. Yine de tarihi zorlanmadan okumak isteyenler için ideal bir kitap
Emrah Safa Gürkan'ın Barbaros ve Akdeniz'de korsanlık ile ilgili bölümünü ve Feridun Emecan'ın Kanuni bölümünü beğendim. Diğer yazılar daha doğrusu röportaj tarzı soru cevaplar tarihten çok şovenizm dalgası gibiydi.
Türklerin Serüveni kitabını devamı niteliğinde olan kitap. Oraya yazdığım yorumun aynısı burası için de geçerli. Tarihçiler daha çok soru cevap şeklinde olsa da mevcut yazarların hali hazırda gene aynı yayın evinden yazmış oldukları kitapların fragmanı tadında toplama bir kitap olmuş. Kötü mü? Değil, ama bu dediğim şey hissediliyor mu? Maalesef.