Seneca (MÖ 4’e doğru-MS 65): Devlet adamı ve filozofluğunun yanı sıra Roma tarihinin en önemli söylev ustalarından ve tragedya yazarlarından biridir. Babasının bir siyaset adamı ve hatip olarak yetiştirmek istediği Seneca, bir süre devlet işleriyle uğraştı ve sonunda kendisini en sevdiği işe, yani felsefeye adadı. Stoacı öğretileri içeren çok sayıda düşünce metni, mektup ve tragedya yazdı. Bilgenin Sarsılmazlığı Üzerine’de, bilge kabul ettiği Cato’nun yaşadıklarından yola çıkarak, bilgenin haksızlığa ya da hakarete uğramasının imkânsızlığını işler. De Vita Beata (Mutlu Yaşam Üzerine) isimli eserinin devamı olduğu düşünülen İnziva Üzerine’de ise Stoacı örneklerle bilgenin kendi içine çekilme ve temaşa etme mecburiyetini ortaya koyar. Bilgenin Sarsılmazlığı Üzerine Türkçede ilk kez okurla buluşuyor.
Çeviren: C. Cengiz Çevik (1983) İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Latin Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı’nda lisans, yüksek lisans ve doktorasını tamamladı. Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi için Sextus Empiricus dışında Bacon, Horatius, Seneca, Cicero, Copernicus ve Luther’den birçok eser çevirdi. Temel akademik çalışma alanı olan Antikçağ’da siyaset ve felsefe ilişkisi başta olmak üzere farklı konularda çeviri ve telif eserleri üzerinde çalışmaya devam ediyor.
Lucius Annaeus Seneca (often known simply as Seneca or Seneca the Younger); ca. 4 BC – 65 AD) was a Roman Stoic philosopher, statesman, and dramatist of the Silver Age of Latin literature. He was tutor and later advisor to emperor Nero, who later forced him to commit suicide for alleged complicity in the Pisonian conspiracy to have him assassinated.
Bu kitabı çevirmeye başlama hikayem yıllar öncesine dayanıyor. Bir gün Cağaloğlu'ndan yukarı doğru yürüyerek İstanbul Üniversitesi'ne ulaşmaya çalışıyordum. Aklımda sadece köşedeki Subway'den sandviç almak vardı, günün indirimli sandviçini ne olduğunu düşünüyordum. Fotokopicilerin oradan geçerken aklıma birkaç pdf'in çıktısını almak geldi. Seneca'nın Dialogi'sinden birkaç eser içeren bir Loeb edisyonunun çıktısını aldım. Bir gün çeviririm diye senelerce odamda bekledi durdu. Sonra ne olduysa bir gün kafama esti, önce De Constantia Sapientis,'i çevirmeye başladım. Bir iki bir iki derken, metnin yaklaşık 1/4'ünü bitirdim, geçen yılın başıydı sanırım. Sonra De Otio'yu da çevirmeyi aklıma koydum, tema olarak benzeşmeseler de, açıkçası aradan çıkarayım, diye düşündüm. Bir şekilde yoğunlaşarak iki eserin de çevirisini bitirdim.
Bilgenin Sarsılmazlığı Üzerine klasik bir Stoa felsefesi metni. İdeal bilgenin darbe almayan değil, darbe aldığında incinmeyen bir kişiliğe sahip olduğunu anlatıyor. Peki bu ne demek?
Bu, sadece evrensel ve tanrısal akıl ile bütünleşmeyi amaçlayan ve bu yüzden doğayı kendisine örnek alan, dünyevi yaşamında en yüce iyi olarak erdemi belirleyen bilgenin kendi yetkin aklı dışında her şeyi dışsal unsur olarak görmesidir. Bu onu kendisine hakaret edilemeyen ve haksızlığa uğratılamayan bir figüre dönüştürür, çünkü kendi yetkin aklı dışında hiç kimsenin değerlendirmesi onun için belirleyici değildir.
Seneca bu noktada şöyle bir mantık yürütüyor: Eğer sana hakaret eden veya haksızlık eden, bunu haklı bir şekilde yapıyorsa o halde sen bunu hak etmişsindir, haksız bir şekilde yapıyorsa o halde bunun seninle bir ilgisi yok.
Dahası eğer hakaret ve haksızlık görüntüsü (phantasia) ile karşılaşmazsan, onun karşısında cesur ve metanetli biri olup olmadığını sınayamazsın. Yaşam bir sınav yeridir, sen sarsılmazlık idealine uygun olarak toplum yaşamında ruh dinginliğini sağlamak zorundasın. Bu felsefenin çağrısıdır.
Hakaretin bilge insanlar için neden hiçbir şey ifade etmemesi gerektiğini oldukça çarpıcı bir şekilde anlatan "Bilgeliğin Sarsılmazlığı Üzerine – İnziva Üzerine", Seneca’nın filozof kişiliğini öne çıkaran kısa ama doyurucu bir felsefe eseri. "Yaralanmaz olan darbe almayan değil darbe alıp incinmeyendir." felsefesiyle sağlam bireyler olmanın ne demek olduğunu anlatan Seneca, bir yandan suçlu kavramını tartışırken diğer yandan da bilge insanların neden devlet işlerinde sanıldığı kadar yararlı olamayacağını ve zaman zaman inzivaya çekilmenin neden önemli olduğunu anlatıyor. Çevirmen Cengiz Çevik’in yine harikalar yarattığı çevirisiyle herkesin okuması gereken felsefi eserler arasında.
Seneca, Antik Roma tragedyalarının radikal yazarıdır benim için, fakat bilinen özelliği ile Seneca Trajedileri, oynamaktan çok okunurken daha fazla keyif verir. Yaşadığı dönemden millerce uzakta yürümüş çağının ayrıksısıdır. Stoa öğretisinin de babası sayılıyor. Kitapta çok fazla bu öğretiye ait değinim var efendim. ( Stoa öğretisi, farklı inanışlarda Süperego, Nefs olarak tanımlanıyor olsa da sanırım en yakın tanım John Fowles kitaplarında geçen “Nemo” içselliğidir.)
Kitap, Bilgelik ve İnzivâ üzerine 2 bölümden oluşuyor. Bu iki bölümü de iki bölümün içinden en sevdiğim alıntılarla özetlemek isterim.
Bilgelik Üzerine…
”… Bilgenin herhangi bir haksızlığa uğraması mümkün değildir. O halde hiçbiri saplanmadığına göre ona kaç mızrak fırlatıldığının da bir önemi yoktur. Nasıl bazı taşlar demire dayanacak kadar sertse, taş kesilemez, dövülemez ve aşındırılamaz, aksine kendisine değen her şeyi köreltirse; nasıl bazı şeyler ateşle küle döndürülemez, aksine alevle sarıldığında bile sertliğini ve şeklini korursa; nasıl bazı sivri kayalar dibe doğru uzanarak denizin gücünü kırar ve sayısız çağ boyunca kamçılanmasına rağmen bu şiddetli öfkenin herhangi bir işaretini görmezse, bilgenin ruhu da aynı şekilde sağlamdır ve bahsettiğim haksızlığa karşı tümüyle güvende olacak kadar gücünü toplamış haldedir.”
“… Bilge tanrılara komşudur, yakın durur, ölümlülüğü hariç, tanrıya benzer. Bilge yüce, düzenli, sarsılmaz, düzgün ve uygun bir doğrultuda seyrederken, güvenli, nazik, toplumun iyiliği için ortaya çıkan, kendisine ve başkasına yarar sağlayan hedeflerin peşinden giderken, değersiz bir şey istemeyecek veya böyle bir şey için üzülmeyecektir.”
İnzivâ Üzerine
“… Esenliğimiz için başka bir iş girişmesek bile, kendimize çekilmemiz yararımıza olacak.” “…Sadece İnzivadayken kimsenin karışmadığı ve henüz yeterince sağlam olmayan düşüncemizi kalabalık yardımıyla saptırmadığı bir zamanda, daha önce aldığımız kararı uygulayabiliriz, yine sadece o zaman, oldukça farklı yönlere çekerek böldüğümüz yaşamımızın tek ve düz bir doğrultuda gelişmesi mümkündür.”
Stoacı fəlsəfə son zamanlar maraq dairəmdə olan bir sahə idi, Seneca bu sahədə öndə gedən şəxsiyyətlərdən biri olduğundan və fikirləri diqqət çəkici olduğundan oxumağı çox istəyirdim. Və fikirlərini ümumən götürəndə bəyəndiyimi və əsaslı gördüyümü deyə bilərəm. Mütləq onun fəlsəfəsindən bəhs edən başqa kitabları da oxumağa davam edəcəm📚❤
Kitab iki bölümə ayrılır. Birinci bölümdə əsasən 'bilge' insanın sarsılmaz olmasından bəhs edilir, ona görə ki, 'bilge' insan hadisələrə adi insanların baxdığı kimi baxmır və ona görə kiçik şeylər önəmsiz olduğundan, böyük əhəmiyyətə malik olan şeylərlə də başa çıxmaq mümkündü. Bilge insan xüsusilə də çoxlarının başa çıxa bilmədiyi və böyük bir şeymiş kimi gördüyü həqarətə də əhəmiyyət verməz deyilir burada və Seneca'nın buna gətirdiyi açıqlama çox xoşuma gəldi: "Bunları küçümseyebilmek için bilge biri olmaya gerek yoktur, kişi kendisine sadece şunu söyleyebilsin yeter: Başıma gelen bu işleri hak ettim mi, hak etmedim mi? Hak etmişsem, bu bir hakaret değildir, adaletin yerine gelmesidir. Hak etmemişsem, o halde adaletsizlik yapan kişi utanmalıdır."
İkinci bölümdə isə əsasən, inzivaya çəkilmənin nə üçün əhəmiyyətli bir şey olmasından danışılır. Belə ki, həyatın və insanların qarmaşıqlığından insan öz düşüncələri ilə baş-başa qalmaq və onları aydınlaşdırmaq imkanına sahib ola bilmir, buna görə də inzivaya çəkilmək, özün üçün və cəmiyyət üçün faydalı ola bilmək adına daha üstün görülür. Bu bölümdə başqa bir maraqlı məqama da toxunulur ki, bu da insanın təbiətən yaşama tamaşa etmək və onu anlaya bilmək yönümündə yaradılmış olmasıdır. Bu yerdə tamaşa etmək, həzz almaq və fəaliyyət(eylem) qarşılaşdırılır və hər birinin digərilə əlaqəli olduğunu "temaşa eylemden yoksun değildir" şəklində ifadə edir.
Əlbəttə, bu fikirlər ətrafında kitabda həmçinin Seneca stoacılığın əsasları haqqında fikirlərindən bəhs edir, bu yöndə başqa öndə gedən şəxslərin fikirlərini şərh edir. Kitabda daha bir çox başqa şeylərdən bəhs olunsa da, hər birini demək istəmirəm. Açıqcası, normal olaraq bəzi fikirləri ilə razılaşmadığım da oldu, lakin oxunmağa dəyər olduğunu düşünürəm. Fəlsəfə və xüsusilə də stoacı fəlsəfə maraqlıları üçün ideal bir kitabdır. Amma bir yöndən də hər bir insan üçün özündə müsbət anlamda nümunə götürüləcək fikirlər olduğunu bildirməliyəm👍🏻
"Placet intra parietes suos uitam coercere: , 'nemo ullum auferat diem nihil dignum tanto inpendio redditurus; sibi ipse animus haerat, se colat, nihil alieni agat, nihil quod ad iudicem spectet; ametur expers publicae priuataeque curae tranquillitatis.' Sed ubi lectio fortior erexit animum et aculeos subdiderunt exempla nobilia, prosilire libet in forum, commodare alteri uocem, alteri operam, etiam si nihil profuturam, tamen conaturam prodesse, alicuius coercere [in foro] superbiam male secundis rebus elati".
"Mi piace chiudere la vita tra le sue pareti: <>. Ma non appena una lettura più impegnativa mi innalza l'animo e nobili esempi fanno sentire il loro stimolo, mi piace corrermene nel foro, prestare ad uno la mia voce, a un altro il mio aiuto, che se anche non sarà di alcuna utilità, tuttavia cercherà di esserlo, colpire l'arroganza di chi è ingiustamente insuperbito per il favore delle circostanze".
Bilgenin Sarsılmazlığı Üzerine / İnziva Üzerine Seneca’nın 2 eserinin birleşiminden oluşan bir kitap. Seneca, ilk kitapta bilge bir insanın neden haksızlığa uğrayamayacağını temellendirmeye çalışırken ikincisinde kamu işlerinden uzak durmanın neden kişiye yarar sağlayacağını göstermeye çalışıyor. Bu kitap, Stoacılık konusunda ilk okunması gereken eser değildir kesinlikle. Stoacı ilkeleri özümsemeden okunduğunda ana fikrin anlaşılması zor olduğu muhakkaktır. Stoacılığa giriş için ‘A Guide To The Good Life: The Ancient Art of Stoic Joy’ kitabı okunup ardından birinci elden bu tarz eserler okunmaya başlanabilir.
Seneca, Stoacılığın en önemli temsilcilerinden. Bilge insan tanımında da Stoacılığın izlerini görüyoruz. Stoacılarda temel gaye, insanın doğa ile uyumlu bir hayat yaşamasıdır. Doğa ile uyumlu hayat, erdemli bir hayattır. Stoacılar insanın başına gelen olayları 3’e ayırırlar: Kontrolümüzde bulunmayan olaylar (yağmurun yağması), kısmen kontrolümüzde bulunan olaylar (istediğimiz işe alınmak [ne kadar çalışırsak çalışalım o sırada işyeri, çalışana ihtiyaç duymuyorsa o işe giremeyiz]), ve tamamen kontrolümüzde bulunan olaylar (iradi eylemlerimiz). İlk ikisi insanın tamamen kontrolü altında olmadığından kişi bunları kendisine amaç olarak belirlememelidir. Üçüncüsünde elde ettiğimiz başarı ise bizi erdemli yapar. İşte bilge insanın sahip olduğu en mühim gaye, onun erdemidir.
Stoacılar erdem nedir sorusunun üzerine uzun uzun tartışmak yerine sahip olduğumuz, neredeyse herkes için bariz olan objektif ahlak yargılarını kabul ederek erdemli bir yaşam pratiğini elde etmek üzerine tefekkür ederler. Bu anlamda pratikle bağları kuvvetlidir. Böyle bir düşünce yapısında olabilecek tek kötülük, erdemsizce davranışta bulunmaktır ve bu da bilgeliğe aykırıdır. Bilgeye haksızlık yapmak mümkün değildir, zira onun hayatındaki en temel amaç erdemli olmaktır. Kişinin erdemli olması engellenemeyeceğine göre ise bilgeye haksızlık yapılamaz. Elbette bilgeye çeşitli Dünyevi zararlar verilebilir. Mesela bilgenin evinden eşya çalınabilir, ona fiziksel olarak zarar verilebilir, o işinden attırılabilir fakat Stoacılar ortada haksız bir eylem olsa dahi olayın mağduru, haksızlığa uğramamış olabilir der. Çünkü kötü eylemler karşıda yarattığı zararın mağdur tarafından algılandığı ölçüde karşıya zarar verebilir. Bu iddiayla Stoacılar aslında Bilişsel Davanışçı Terapinin temellerini atar. Üstte bahsedilen eylemler muhakkak ki haksızlıktır fakat bilgenin önemsemediği zenginlik ve statü gibi değerlere zarar verdiklerinden bilge teessüre boğulmaz.
Bilgeye hakaret de edilemez çünkü hakaret, hakir görmekten gelir fakat kimse kendisinden üstte olan birini hakir göremez. Bilge ise yaşantısıyla diğer insanlardan üstündür, bu sebeple onların eylemi bilgeyi hakir göremez. Nasıl bir çocuk bir yetişkine hakaret ettiğinde insanlar bunu önemsemezse bilge de sıradan insanların kendisine yönelik ithamlarından olumsuz etkilenmez. Hakaretten olumsuz etkilenmek, kişinin özgüvensizliğini gösterir. Zaten hakaret etmek ve onun gibi pek çok olumsuz eylem, yine Seneca’nın ‘Mutlu Yaşam Üzerine’ kitabında bahsettiği gibi zayıflıktan teşekkül eder. Bu sebeple kişi, hakaret edenin zayıf olduğunun farkında olmalıdır.
Peki bu durumda bilge kendisine haksızlık yapmaya çalışanlara ceza vermemeli midir? Elbette hayır der Seneca. Her ne kadar kendisi bu davranışlardan olumsuz etkilenmeme gayesi içerisinde bulunsa da ortada erdemsizce bir davranış vardır ve karşıdaki insanın bu eylemleri tekrarlanmaması adına caydırılması ve rehabilitasyonu için cezalar elzemdir. Bilgenin Sarsılmazlığı Üzerine kitabındaki temel düşünceler bu şekilde özetlenebilir.
İkinci kitapta bahsedilen meselelerin ise günümüzle bağı kuvvetle değildir. 3 nesil üniversite okumuş elit bir aileden gelmiyorsanız zaten üst düzey kamu işleriyle iştigal edip halkın yararına mı çalışsam yoksa kendime dönüp evreni mi incelesem sorusu gündeminizde değildir. Seneca’dan siyasete girip halka yararlı olması beklenirken o neden bunun tercih edilebilir olmadığını bilge yaşam ve siyasetin sunduğu yaşamın çatışmalarına değinerek açıklamaya çalışır. Kitabın bu kısmı epey teorik olduğu için okunmasa da olur.
Neticede muhakkak ki Stoacı pratikleri kişinin tam anlamıyla içselleştirmesi epey vakit alır. Kimi temel içgüdülerimize aykırı olmaları sebebiyle de bu ilkelerin pratiğe geçirilmesi zordur. Yine de yaratılan Dünya tasavvuru kişiyi pek çok olumsuzluktan korumaya muktedir olduğu için değerlidir. Bu kitap da o anlamda değerli bir kaynak olarak kullanılabilir. Çok kısa olduğu için tek seferde bitirilebilir fakat metroda oku at kitapları gibi yüzeysel olmadığı için hızlıca okunup geçilmemelidir.
"Bilgenin Sarsılmazlığı Üzerine" yazısında ara ara evrensel ve günümüzde hala işlevsel deyişler var. Ancak eser, "İnziva Üzerine" ile birlikle bir bütün olarak ele alınırsa, döneminin şartlarına ve kültürel kısıtlamalarına çok bağlı düşüncelerle ve okuması güç paragraflar uzunluğunda cümlelerle dolu bir kitap.
Döneminin cinsiyetçi yaklaşımını bir kenara koyarsak stoacı felsefenin sade bir dille aktarıldığı, bilgenin haksızlığa karşı dayanıklılığı ve inzivayı tartışığı kitabın önsözü ve dipnotları oldukça yardımcı
"Bilgenin Sarsılmazlığı Üzerine"sinde haksızlık ve hakarete dair birtakım ilginç şeyler söylenmiş.
Bir insanın haksızlığa uğrayabilmesi için haksızlık yapan birisinin olması gerektiğini ancak haksızlık yapan birisinin olmasının bir insanın haksızlığa uğramasını gerektirmediğini söylüyor. Ona göre haksızlığa uğrayabilmemiz için gerçekten bir şey kaybetmiş olmamız gerekiyormuş, zihnen etkilenmeyen kimsenin haksızlığa da uğrayamayacağını söylüyor Seneca. Bilge ise işte tam olarak bu nedenden dolayı haksızlığa uğrayamazmış. Bilgenin sahip olduğu yegane şeyin yani erdemin başkaları tarafından değiştirilemeyeceğini, başkaları tarafından değiştirilebilecek diğer şeylerin (mevki, para, insanların saygısı, cezalandırılmak) ise bilgeye zaten önem arz etmeyeceğini iddia ediyor Seneca.
Hakaret konusunda da haksızlığa dair söylediklerinin aynısını söyleyip hakaretin haksızlıktan çok daha basit bir olay olduğunu, bilgenin hakaret eden kimselere "ateşli olup da soğuk suya sokulduğunda kötü laflar eden bir hasta gözüyle" bakıp bu durumdan etkilenmeyeceğini söylüyor. Hakarete uğrayabilmek için hakir görülmek gerekir ama bilgenin hakir görülmesi zaten mümkün değildir. Yani bilgenin olaya yaklaşımı kendisine hakaretler eden, ne yaptığını bilmeyen bir çocuğa karşılık veren bir ebeveyninkine benziyor: Gerektiği zaman karşılığını veriyor ancak bunu öfkelendiği veya hakarete uğradığı için değil, karşıdaki bir daha aynı yanlışı tekrarlamasın diye yapıyor.
"Bilgenin haksızlığa uğraması mümkün değildir" bence çok radikal bir ifade ama genel olarak Seneca’nın bunu demesinin arkasındaki akıl yürütmeleri beğendim. Haksızlık kelimesini çok dar ve sınırlı bir anlamda kullandığı için Seneca’nın ulaştığı sonuca katıldığımı söyleyemiyorum. Mesela diyelim ki bir sınava giriyorsunuz ve çok başarılı oluyorsunuz ama patron veya hükümete yakın olanlar sizden çok daha aşağıda olan insanları işe alıp, sizi işe almıyor. Şimdi bu durumda "gerçekten" bir şey kaybetmediğiniz veya zihinsel olarak etkilenmediğiniz için haksızlığa uğramamış mı sayılıyorsunuz? Seneca bu durumda bilgenin kendi elinde olmayan şeylere odaklanmayacağı için bu olaydan zihinsel olarak etkilenmeyeceğini (veya minimal olarak etkineleceği) ve bu nedenle de esasında haksızlığa uğramadığını söyleyebilir. Ama bana öyle geliyor ki haksızlığa uğramanın zihinsel durumumuzda bir değişiklik yaratması gerektiğini kabul etmek zorunda değiliz, “haksızlığa uğramak” ifadesini Seneca’nın kullandığı bu spesifik manada kullanmak için güçlü bir gerekçe göremiyorum. Neyse ki bunun pek de bir önemi olduğunu düşünmüyorum, genel olarak Seneca’nın bilgenin haksızlıklar ve hakaretler karşısında nasıl bir tutum izlemesi gerektiği ve bu olaylar tarafından neden daha az etkileneceği yönündeki düşüncelerini beğendim.
Aşağıya bazı alıntıları koyacağım:
"Yaralanmaz olan, darbe almayan değil, darbeden incinmeyendir." (6)
"Bilgenin herhangi bir haksızlığa uğraması mümkün değildir. O halde hiçbiri saplanmadığına göre, ona kaç mızrak fırlatıldığının da bir önemi yoktur. Nasıl bazı taşlar demire dayanacak kadar sertse, taş kesilemez, dövülemez ve aşındırılamaz, aksine kendisine değen her şeyi köreltirse; nasıl bazı şeyler ateşle küle döndürülemez, aksine alevle sarıldığında bile sertliğini ve şeklini korursa; nasıl bazı sivri kayalar dibe doğru uzanarak denizin gücünü kırar ve sayısız çağ boyunca kamçılanmasına rağmen bu şiddetli öfkenin herhangi bir işaretini göstermezse, bilgenin ruhu da aynı şekilde sağlamdır ve bahsettiğim haksızlığa karşı tümüyle güvende olacak kadar gücünü toplamış haldedir." (7)
"Tahrikler arasında sergilenen dinginlik bilgeliğin gücünü daha iyi gösterir, tıpkı düşman toprağında, silahlar ve askerler arasında tehlikeden uzakta, güvende durmasının, güçlü bir komutanın en önemli göstergesi olması gibi." (8)
"Haksızlık birine kötülük yapma amacını taşır, bilgelik ise kötülüğe yer bırakmaz, zira onun bildiği tek kötülük, erdem ve doğruluğun bulunduğu yere giremeyen alçaklıktır. O halde kötülük olmadan haksızlık da olmuyorsa ve alçaklık olmadan da kötülük olmuyorsa, alçaklık da doğru tavır sergileyen insanlara nüfuz edemiyorsa, haksızlık da bilgeliğe nüfuz edemiyor demektir. Zira haksızlık bir kötülüğe maruz kalmaksa, bilge hiçbir kötülüğe maruz kalmaz ve hiçbir haksızlık bilgeyi etkilemez. Her haksızlık karşılaştığı kişiye zarar verir ve kimse kendisinin dışındaki bir konumu, kişiyi ya da bir şeyi kaybetmedikçe haksızlığa uğramış sayılmaz. Ancak bilgenin bir şey kaybetmesi mümkün değildir, o her şeyi kendisinde saklar, talihe asla güvenmez, onun erdemle uyumlu olan ve şanstan beklentisi olmayan, onun sayesinde artmayan ya da azalmayan bütün iyi nitelikleri sapasağlam durur, zira en yüksek noktaya varmış olanın daha da yükseleceği bir yer yoktur." (9)
"Erdem özgürdür, yaralanmaz, hareket ettirilmez, sarsılmaz, bu yüzden tesadüflere karşı sağlam durur, öyle ki ne yönü değiştirilebilir ne de mağlup edilebilir. Erdem, korkunç şeylerin hazırlığına gözlerini dikerek bakar; kendisine ister zor, ister hoş bir şey gösterilmiş olsun, çehresinde en ufak bir değişim olmaz. Dolayısıyla bilge kayıp olarak göreceği hiçbir şeyi kaybetmez. Onun sahip olduğu tek şey, kendisinden asla çalınamayacak olan, sabırla uyguladığı erdemdir. Kim kendisine ait olmayan bir şeyin kaybından etkilenir? Erdemi güvende olduğunda, sahip olduğu her şey de güvende olduğuna göre, haksızlık bilgenin sahip olduğu bir şeye zarar veremiyorsa, bilgenin haksızlığa maruz kalması mümkün değildir." (9)
"Biri diyebilir ki 'Socrates haksız yere mahkum edildiğine göre, haksızlığa uğramış oldu.' Bu noktada anlamamız gereken bir şey var: Birisi bana haksızlık yapsa da, ben haksızlığa uğramamış olabilirim. Örneğin birisi benim bir şeyimi kırevimden alıp kasabadaki evime bırakırsa, o hırsızlık yapmış olmasına rağmen, ben hiçbir şey kaybetmiş olmam. Gerçekte zarar verememiş olsa bile, zarar veren biri var olabilir. Bir adam kendi karısıyla başkasının karısıymış gibi yatarsa kendisi zani olacak ama karısı zaniye olmayacaktır. Birisi bana zehir verdi ama zehir yemeğe karışında etkisini kaybetti, bana zarar verememiş olsa bile, zehir vermekle suç işlemiş oldu. Birisi, bıçağı kurbanın giysisine takılıp da durduruldu diye, daha az haydut değildir. Yeterince suç sayılıyorsa, her suç eylemi tamamlanmadan önce bile tam anlamıyla suç sayılır." (13)
"Haksızlığa uğramışsam haksızlığın kaçınılmaz olarak yapılmış olması gerekir. Bir haksızlık yapılmışsa, kaçınılmaz olarak haksızlığa uğramış olmam, zira birçok şey haksızlığı durdurmuş olabilir." (14)
"Bilge hiç kimse tarafından küçük düşürülemez, o ruh yüceliğinin farkındadır; kendi kendine kimsenin kendisine değer biçemeyeceğini söyler ve ruhun sefaleti değil derdi olarak nitelendirdiğim her şeyi yenmek şöyle dursun, hissetmez bile." (17)
"Ona [bilgeye] göre herkes, kendisinden daha yüce kişileri büyük bir küstahlıkla küçümseyemeyecek kadar aşağıdır. "Hakaret" kelimesi, "hakir görmek"ten gelir, zira kimse hakir görmedikçe birisine ağır hakaret edemez, ayrıca kimse kendisinden daha büyük ve daha iyi olan birini, insanların genelde hakir gördüğü bir şeyi yapmış olsa bile, hakir görmez. Zira çocuklar anne babalarının yüzüne vurur, bebek annesinin saçını karıştırır ve çeker, üzerine salyasını akıtır ya da bir çocuk ailesinin önünde örtülü olması gereken yerlerini açar ve ahlaksız sözler söylemekten çekinmez, ancak bunların hiçbirine hakaret demeyiz. Niçin? Bunları yapan, hakir göremez de ondan." (18)
" 'Bilgenin haksızlığa ve hakareti uğraması mümkün değilse, niye haksızlık yapanları cezalandırıyor?' Cezalandırıyor, böylece intikam alımış değil, onları düzeltmiş oluyor." (19)
" Niçin başkalarının bir nedenden ötürü sahip olduğu ruh sağlamlığınıın bilgede de olabileceği düşüncesine inanmayı reddediyorsun? Zira hekim, aklını yitirmiş birine niye kızsın? Hangi hekim yüksek ateşi olduğu halde soğuk suyu reddeden birinin ettiği küfürleri kötülük olarak değerlendirir? Bilge herkese karşı hekimin hastalarına karşı beslediği hisleri besler; hekim tedaviye muhtaçlarsa hastalarının özel yerlerine dokunmaktan ve çıkardıklarına bakmaktan çekinmez, delirerek kendini kaybeden insanların öfkeli sözlerine katlanır. Bilge toga giyip de morlar içinde sağlıklıymış gibi caka satarak yürüyen o insanların renklerinin sağlıksızlıktan solduğunu bilir ve onları akli dengesini yitirmiş hastalardan farklı görmez." (20)
"Hakaret denilen şey gerçekte nedir? Birisi kelliğimle, gözlerimin zor görmesiyle, bacaklarımın inceliğiyle ve boyumla alay edebilir. Ancak açıkça görülen bir şeyin işitilmesi niçin hakaret olsun? Bir şey bir kişinin yanında söylenince güleriz de, birkaç kişiin yanında söylenince alınırız ve kendimizle ilgili hep söylediğimiz şeyleri söyleme özgürlüğünü başkalarına bırakmayız." (25)
"Birisi bizim konuşmamızı ve yürüyüşümüzü taklit ediyorsa ve bedenimdeki veya konuşmamdaki bir kusuru vurguluyorsa, niçin hakarete uğramış sayılmalıyım? Sanki bunlar biz yaptığımızda değil de taklit edildiğinde daha bilinir oluyor! Bazıları kendileriyle ilgili olarak yaşlılık, beyaz saç ve ulaşmak için dua ettikleri diğer şeylerin lafını bile duymak istemez. Yoksulluk ithamı da bazılarını yaralamıştır, ancak bir insan yoksulluğunu gizlemeye çalışırsa, kendisine hakaret etmiş olur. O halde herkesten önce davranıp hakaretin önünü alabilirsen, küçümseyenlerin ve hakaret ederek şaka yapanların elinden kozlarını alabilirsin, alay etme imkanı elinden alınan kimse artık alay etmeye yeltenemez." (25)
"Hakaret etmeye yeltenen birinden hakaret etme hazzını çalmak da bir intikam türüdür, bu olduğunda hakarete yeltenenler genelde şöyle derler: "Ah zavallı başım! Sanıyorum ki, anlamadı!" Dolayısıyla hakaretin başarısı, hakarete uğrayanın hassasiyetine ve kızgınlığına bağlıdır. Sonra, bir gün hakaret eden de karşılığını bulacaktır, senin intikamını alan biri bulunacaktır." (26)
"Yine en çok hakaret etmek isteyenler aynı zamanda hakarete en zor katlanan insanlar olduğundan, Gaius da her şeyi kendisine yapılmış bir hakaret olarak görürdü. Kendisini 'Gaius' diyerek selamladı diye, Herennius Macer'e kızmıştı, buna mukabil kendisine 'Caligula' dediği için, bir yüzbaşıyı da cezalandırmıştı. Zira o ordugahta doğmuştu, kendisine lejyonların evlatlığı deniyordu, askerlerin bildiği başka bir adı yoktu, buna karşılık artık 'Caligula' adını 'Yunan çizmesi giymiş' anlamıyla alıp kendisinin hor görüldüğünü ve lekelendiğini düşünüyordu. O halde bizim tesellimiz şu olacak: Yumuşak başlılığımız intikam almayı söz konusu bile etmese de, bir gün birisi, haksızlık yapan, münasebetsiz, haddini bilmez kişiyi cezalandıracaktır, zira böyle bir kişinin kusurları tek bir insanla ve tek bir hakaretle asla tükenmez." (27)
"Özgürlük; ruhun haksızlıkların önüne geçmesi ve kendisini, başına gelen mutluluk verici şeylerin tek kaynağı yapması, diğer herkesin gülmelerinden ve sözlerinden korkarak huzursuz bir yaşam sürmemek için dışsal unsurları kendinden uzak tutmasıdır." T. İş B. Y., 2022, s. 28.
Öncelikle bir husus: Kitabın ismiyle alakalı çözemediğim bir tuhaflık var. Kitap başka biri tarafından siteye "Bilgenin sarsılmazlığı üzerine..." ismiyle girilmiş ve konulan fotoğrafta da açıkça öyle yazıyor. Halbuki benim elimdeki kitap "Bilgeliğin sarsılmazlığı üzerine..." şeklinde. Belki yeni baskıda adını değiştirmişlerdir diye düşündüm ama elimdeki Eylül 2017 tarihli baskı ilk baskı olarak görünüyor. Üstüne üstlük, kitabın kapağındakiyle içerikteki isim de farklı. Anlayan beri gelsin!
Doğrusu, okunduğunda da açıkça anlaşılacağı üzere, "bilgenin sarsılmazlığı". O nedenle kitabın adında herhangi bir değişiklik yapmadım.
Stoacılarla ilgili en akıl erdiremediğim soru, aklımızın alabildiği her şeye atfettikleri bunca değersizliğe rağmen eyleme geçme iradesini nasıl bulabildikleridir. Sözgelimi Seneca'ya bu öğütleri yazdıran nedir? Aslında Pascal'ın bu konuda çok güzel bir görüşü var ama o başka bir günün konusu, şimdilik geçelim. "İnziva üzerine" bu konuya az çok temas ediyor beni tatmin edici bir cevap aldığımı söyleyemem.
Eser iki mektuptan oluşuyor. İçerikleri de isimlerinden az çok belli. Fazla söze ne hacet? Daha önce de söylemiştim, Seneca ailemden biri, ara sıra ziyaretine gittiğim dedem gibi. Her satırında mest oluyorum. Başkası bu kadar zevk alır mı bilemem ama bana göre her kitaplıkta bulunması gereken, dertler şaha kalktıkça okunması gereken bir kitap.
Stoacı Felsefenin olmazsa olmaz isimlerinden Seneca'nın, dönemin büyük isimlerinden Cato'nun hayatından atıflarla; bilgeyi ve bilgenin bulunduğu konum itibariyle çekilmek zorunda olduğu inzivayı ele aldığı, az ama öz kitaplarından birisi. Yer yer çoğu şey değişmiş olsa da, yaptığı çıkarım ve verdiği öğütlerin neredeyse yüzde sekseni, 2000 yıl geçmesine rağmen geçerliliğini korumakta...
hayalimizdeki devlet hiçbir yerde bulunmuyorsa, hepimiz için zorunlu inziva başlıyor demektir, zira hiçbir yerde inzivaya tercih edebileceğimiz bir şey yoktur
2 farklı bölümden oluşan bu antik klasikte Seneca, önce Bilge, sonrasında ise İnziva kavramlarını ele alıyor. Arkadan açtığım mistik müziğinde etkisiyle, sanırım Antik Yunan'a kısa bir ziyarette bulundum. Kitaptaki bakış açısı, insan doğasına ilişkin gözlem ve yorumlar, bugünün modern dünyasında bile öylesine geçerli ki, etkilenmediğimi söyleyemem. Stoacılık ile Epicurus'çuluğun aslında çelişmediğini savunan Seneca, eğer devlet düzeltilemeyecek kadar bozulmuşsa, kişinin kendi refahına yönelmesine, inzivaya çekilmesine salık veriyor. Büyük soruları düşünmek, toplum ve devlet için uğraşmak kadar önemlidir diyor. Hatta ve hatta, birbiri ardına dizdiği soruları sorarken, doğayı, dünyayı ve evreni anlamaya çalışmak, tanrının şahesirine tanık olmak, onu kutsar diyor. Şüphesiz bu yaklaşım, Allah'ın insanı, dünyayı ve evreni, bilinmek ve hatırlanmak için yarattığı İslam düşüncesi ile de benzeşiyor. Ne büyük bir deha Seneca, ne güzel bir kitap bu.. Dili de ağır olmadığı için herkese tavsiye edebileceğim, altı çizilecek, notlar alınacak, rastgele bir sayfası açılıp okunabilecek harika bir kitap!!
Neden okumalı: Stoacıların Roma’daki mücadelesine göz atmak için.
Bilgenin sarsılmazlığı üzerine olan kısmı daha güzel stoacılık üzerine. İnziva üzerine kısmı ise biraz sıkıcı ama ince bir kitap.
Kitapta Epikürizm ve stoacılık karşılaştırması da yapılmış.
Epikürizm; Erdemle insanın mutluluğunu sağladıkları ölçüde değerlidirler. ( maddeci ve hazcı anlayış)
Stoacılık; Yıkıcı duyguların üstesinden gelmenin bir yolu olarak özdenetim ve metaneti geliştirmeliyiz. ( Sürekli istemek, iç huzurun bulunmasında en büyük engel)
“Kim kendisine ait olmayan bir şeyin kaybından etkilenir...”
“Yaralanmaz olan, darbe almayan değil, darbeden incinmeyendir.”
“Ancak hayalimizdeki devlet hiçbir yerde bulunmuyorsa, hepimiz için zorunlu inziva başlıyor demektir, zira hiçbir yerde inzivaya tercih edebileceğimiz bir şey yoktur.”
Bilgeliği Sarsılmazlığı: Bilge tanrılara yakındır, insanları be olursa olsun aynı görür ve onların sözlerine bakmaz. Onların ne alkışına ne de hakaretine tepki verir. İnsanların üzerinde olan Bilge, İnsanlar tarafından ve talih tarafından haksızlığa uğratılamaz. Bilge, haksızlığı ve hakareti yok sayar.
Yukarıdaki ana temanın yanında güzel anekdotlar vardır. Caligula'nın erdemsiz davranışları, Sokrates'in kendisi ile alay eden tiyatro oyunları karşısındaki tavrı gibi. Kitaptan Seneca'nın kadınlara karşı fikirleri hakkında malumat edinmekte mümkün.
İnziva üzerine: Temaşa ve eyle bir aradadır. İnziva'da ki bilgin temaşa eder, temaşa ede eylem halindedir. Senaca'nın neden devlet yönetiminde bulunulmamalı ve insanın kendi inzivasına çekilmesi gerektiği üzerine düşünceleri.
Bilgenin sarsılmazlığı üzerine ve inziva üzerine olmak üzere iki bölümden oluşuyor kitap. İlk bölümde bilgenin haksızlığa ya da hakarete uğramasının mümkün olmadığı iddia ediliyor gerçekte bilfiil yaşansa da bunu yüceliğine halel gelmez ve bunlar bilgeyi etkilemez gibi bir tarzla açıklıyor Seneca, fazla idealize edilmiş bir durum var özetle. İnziva üzerine kısmındaysa bilgenin inzivada da kamuya faydalı işler yapabileceği anlatılıyor, ayrıca dönemin zalim idarelerine hizmet etmektense uzaktan da faydalı işler yapılabileceği vurgulanıyor.
Genel olarak beğendim ama benzer eserlere kıyasla (başka felsefi Antik Yunan ve Roma eserleri) bir tık daha sıkıcı buldum. Katıldığım yerler vardı özellikle 12 ve 13. sayfalardaki haksızlık ve suçtan bahsettiği kısım çok güzeldi. Onun dışında genelini düşündüğümde "İnziva Üzerine" bölümü biraz daha ilgimi çekti diyebilirim. İnsanlar Seneca'ya bu kitap ile başlarken benim önce oyunlarını okuyup sonra buna bakmam da biraz garip oldu. Bence hala oyunları çok daha güzel. Fakat yazarı sevdiyseniz ve özellikle felsefeye ilginiz varsa bakmanız gereken bir kitap. Zaten çok uzun olmadığı için tek oturuşta bile bitebilir. Kitabın başındaki bilgilendirme kısmını da atlamayın bence.
Bilgeliğin Sarsılmazlığı Üzerine - İnziva Üzerine adlı kitabı okudum. Daha önce Seneca'nın oyunlarını okumuştum ama ilk defa yazarın bir felsefe kitabını okudum. Seneca, Stoa felsefesinin önemli bir filozofu olmasının yanında İmparator Neron'un da öğretmenliğini yapmış birisi aynı zamanda. Bu yüzden eserlerinin okunması büyük önem arz ediyor.
Stoa felsefesine dair daha önce İmparator Marcus Aurelius'un Kendime Düşünceler adlı kitabını okumuştum ama bu eser güzel olmasına rağmen Stoacılığı tam anlamıyla kavrayamamıştım. Seneca'nın bu eserinde Stoacılığın bazı görüşlerini kavradığımı düşünüyorum. Stoacılığa merak salan herkese bu kitabı okumasını tavsiye ederim.
gayet anlaşılır diliyle kısa ve öz şekilde, erdemli bir insan olabilmek için insan ilişkilerinde takınmamız gereken tavrı anlatan bir kitap.
"..düşün ki, bunları araştırmak için doğan insan, tamamına talip olsa, kendisine ne az zaman tahsis edilmiştir. varsın kimsenin zamanını rahatlığından ötürü çalmasıba ya da umursamazlığından ötürü kendi kendine onu yitirmesine izin vermesin, varsın saatlerini aşırı cimrice korusun ve o insani ömrünün son anına dek ilerlesin, varsın talih, doğanın onun için belirlediği yaşamın hiçbir bölümünü şiddetle sarsmamış olsun, yine de insan ölümsüz unsurların bilgisine erişmek için falzasıyla ölümlüdür."
De costantia sapientis ci insegna come il sapiente, in quanto non possa essere offeso, non viene toccato dalle offese e dalle contumelie. Occorre imparare dal sapiente e riuscire a distaccarsi da tutto ciò che non fa parte di sè, così da essere liberi di condizionamenti esterni.
De tranquillitae animi è una guida per la tranquillità dell’anima, la quale passa dal non avere come amico persone che si lamentano sempre a essere parsimoniosi, dal non curarsi del giudizio altrui al ridere davanti alle sofferenze e disavventure. L’ho trovato molto interessante, diversi spunti già facevano parte di quella che voglio che sia la mia visione di vita.
Kitap, Stoacı felsefe ile ilgilenenler için kaleme alınmış iki kısa öğreti sunuyor. Bu konuda öncüllerinin aksine Cicero ve Seneca’nın verdiği bir çok eser mevcut.
Genel anlamda Epicurusçuluğun neredeyse tam tersine (kesişen ilkeleri de olmakla birlikte) konan bu felsefi öğretide, erdemlerin en yüce iyiler olduğunun altı çiziliyor. Ayıca bu mutlak erdemlerin, sahibinin, her türlü zorlu koşulda düşünsel sisteminde ve tercih edeceği seçimlerdeki rolü ve etkinliği anlatılıyor.
Kitapta özgürlük hakkındaki şu dizelere katılmamak mümkün değil; "Bazen güçlülere öfkelenerek duygumuzu ölçüsüz bir özgürlükle gösteririz. Özgürlük hiç katlanmamak değildir, bunda yanılıyoruz. Özgürlük ruhun haksızlıkların önüne geçmesi ve kendisini, başına gelen mutluluk verici şeylerin tek kaynağı yapması, diğer herkesin gülmelerinden ve sözlerinden korkarak, huzursuz bir yaşam sürmek için dışsal unsurları kendisinden uzak tutmasıdır."
Kitap iki kısımdan oluşuyor: *Bilgenin sarsılmazlığı, onun yapılan haksızlıklara, hakarete karşı olan yenilmezliğidir. *İnziva ise bilgenin devlet (kamu) işlerinden uzaklaşması ve kendi özüne dönerek sadece gözlem yapmasıdır.
Stoacı filozoflara da yer veren Seneca, sonuca varmaktan ziyade bilgelik üzerine etkili düşünceler ortaya koymuş.
İlk kısmında Plato'nun Gorgias içerisinde Sokrates ile savunduğu haksızlığa uğramak haksızlık yapmaktan yeğdir düşüncesi üzerine inşa edilen sarsılmaz bir bilge resmi çiziliyor, ikinci inziva kısmında ise insanın temaşa etmesinin(özellikle doğaya) doğal bir refleks olduğunu, bilgenin yalnızlığı ve inzivaya itilmesini güzel anlatıyor.
Kisa bir metinden bilgelik almak istiyorsan gidecegin tek adres Antik yunan heralde. Insanlik icin yazilabilecek her sey antik yunanda zaten yazildi dogru olsa gerek. Bundan sonra kisisel gelisim adi altinda kimisi hristiyan misyonerligi olan safsata kitaplari okumayacagim elimdme geldigince. Firsatim olursa da antik yunandan cokca kitap okucam. Bu kitap bana bir cesit ozguven kazandirdi.
birinci kitap- ilham verici. keşke ben de bilge olabilsem. ikinci kitap- eğer tüm bilgeler hiçbir devletle zaten anlaşamam diye diye politikaya girmekten kaçınsalardı halimiz ne olurdu??? bence devlet ne kadar çürük olursa olsun bilgenin sorumluluk alıp değiştirebileceği minicik de olsa bişeyler vardır bi yerlerde. o yüzden seneca dedeme katılamadım son kısımda.