What do you think?
Rate this book
بارباروسا: قصة أسطورة
في هذا الكتاب الذي طال انتظاره بعد كتاب «سحر الترتيب»، المصنّف الأكثر مبيعاً وفق جريدة نيويورك تايمز، تقدم مستشارة الترتيب اليابانية ماري كوندو دليلاً مفصلاً ومصوراً لأسلوبها "كونماري" الشهير، والذي يتضمن كيفية تنظيم أشياء محددة، بالترافق مع تعليمات مفصلة حول الطيّ، وإجابات على أسئلة متابعيها حول كيفية التخلص من الفوضى، ونشر الفرح بصورة نهائية. في كتاب «انشروا الفرح»، تقدم ماري كوندو دليلاً مفصلاً ومصوراً حول كيفية التخلص من الفوضى وتنظيم أغراض محددة في المنزل، بدءاً من أغراض المطبخ والحمام وصولاً إلى أوراق العمل والمجموعات الخاصة بالهوايات. أما الرسوم البسيطة فتصوّر طريقة كوندو في الطيّ، الممكن اعتمادها في القمصان، والسراويل، والجوارب، والسترات&
356 pages, Kindle Edition
First published January 3, 2013
52 people are currently reading
602 people want to read
About the author
İskender Pala
115 books377 followersİskender Pala (born 1958, in Turkey) is a Turkish Divan (Ottoman) Poetry Professor and author of best seller novels. He also used to write a column in the Turkish daily newspaper Zaman.
İskender Pala graduated from Istanbul University Faculty of Letters Turkish Language and Literature Department in 1979. He entered Turkish Navy as a lieutenant in 1982 and taught Turkish Literature in Naval Schools and Boğaziçi University. In 1987 he established Turkish Navy Museum Archives. He oversaw classification and restoration of many historic documents dated from the times of the Ottoman Empire. He published Encyclopedic Dictionary of Divan (Ottoman) Poetry and received Writers Union of Turkey Award in 1989. He was discharged from the Navy without any conviction during what is now called the "Postmodern coup". Later, he wrote a book about his life in Navy and his discharge, called Between Two Coups referring to military coup in 1980 and 1997 military memorandum in Turkey. He said that the reason for his discharge was his practicing İslam in his private life.
İskender Pala graduated from Istanbul University Faculty of Letters Turkish Language and Literature Department in 1979. He entered Turkish Navy as a lieutenant in 1982 and taught Turkish Literature in Naval Schools and Boğaziçi University. In 1987 he established Turkish Navy Museum Archives. He oversaw classification and restoration of many historic documents dated from the times of the Ottoman Empire. He published Encyclopedic Dictionary of Divan (Ottoman) Poetry and received Writers Union of Turkey Award in 1989. He was discharged from the Navy without any conviction during what is now called the "Postmodern coup". Later, he wrote a book about his life in Navy and his discharge, called Between Two Coups referring to military coup in 1980 and 1997 military memorandum in Turkey. He said that the reason for his discharge was his practicing İslam in his private life.
Ratings & Reviews
Friends & Following
Create a free account to discover what your friends think of this book!
Community Reviews
Displaying 1 - 30 of 63 reviews
March 4, 2013
3.5 yıldız'dan 4. İlk defa İskender Pala okudum. Öncelikle kitapdaki atmosfer derinliğine hayran olmamak mümkün değil. Gerçekten her yazarın yazabileceği türden bir kitap değil Efsane. Önemli miktarda tarihsel bilgi ve denizcilik kültürü ile iç içe geçmiş bir öykü sunuluyor.
Ana tema, Barbaros Hayrettin Paşa'nın hayatı denebilir. Ama bu hayatı katibi Sidi'nin ağzından dinliyoruz ve daha çok onun üzerinden şekilleniyor öykü. Sidi'nin geçmişde yaşadıkları ve Billure'ye olan büyük aşkını takip ediyoruz.
Okuma hızı bakımından ilk yarısı çok yavaş, ikinci yarısı çok hızlı okunan bir kitap. İkinci yarıda olaylar biraz anlamlanmaya başlanınca çok daha zevk veren ve akıcı bir kurguya bürünen bir yapısı var.
Peki kitaba neden 3.5 yıldız diyorum? Öncelikli sebep, denizcilik terimleri. Kitabı bitirdiğimde farketttim ki arka tarafa denizcilik terimleri sözlüğü eklenmiş. Bunu eklemeye ihtiyaç duyduracak kadar bir dil karmaşasına girmemesi gerekir bir yazarın bence. Örneğin en basitinden bakarsak kitabın her sayfasında en az 10 kere "forsa" kelimesi geçiyor. "Forsa" yerine "kürekçi" desek ne kaybederdik ki? Türkçe'de karşılığı olan kelimeler için sırf afilli görünsün diye kimsenin bilmediği terimler kullanmak, İskender Pala kusura bakmasın ama, iyi yazarlık değildir.
İkinci problem, kitapdaki konu bence biraz sığ kalmış. Hayreddin Paşa'nın zaten ne olacağını ve sonunu bildiğimiz için o kısımda şaşırtıcı birşey yoktu. Bir de aşk var ama, bence oldukça saçma bir aşk. Çocukken gördüğün birisine doğru dürüst tanımadan, konuşmadan, senelerce görmeden böylesine aşık olmak pek olası değil. Sır sır diye kitap boyu söylenip duran şeyin de gizemi çözüldüğünde, "fiyasko" diye bağırasım geldi.
Sonuç olarak, eksileri olmasına rağmen güzel bir kitap. Ama dili bir çok kişinin yarım bırakmasına sebep olabilir. Konudan da çok büyük beklentileriniz olmasın. Daha çok o dönemi koklamak, yaşananları hissetmek ve daha çok şey öğrenmek için düşünülebilecek bir kitap, ki bu kısımda oldukça başarılı. Gırnata emirliği hakkında bir kitap araştırmaya başladım bile.
Ana tema, Barbaros Hayrettin Paşa'nın hayatı denebilir. Ama bu hayatı katibi Sidi'nin ağzından dinliyoruz ve daha çok onun üzerinden şekilleniyor öykü. Sidi'nin geçmişde yaşadıkları ve Billure'ye olan büyük aşkını takip ediyoruz.
Okuma hızı bakımından ilk yarısı çok yavaş, ikinci yarısı çok hızlı okunan bir kitap. İkinci yarıda olaylar biraz anlamlanmaya başlanınca çok daha zevk veren ve akıcı bir kurguya bürünen bir yapısı var.
Peki kitaba neden 3.5 yıldız diyorum? Öncelikli sebep, denizcilik terimleri. Kitabı bitirdiğimde farketttim ki arka tarafa denizcilik terimleri sözlüğü eklenmiş. Bunu eklemeye ihtiyaç duyduracak kadar bir dil karmaşasına girmemesi gerekir bir yazarın bence. Örneğin en basitinden bakarsak kitabın her sayfasında en az 10 kere "forsa" kelimesi geçiyor. "Forsa" yerine "kürekçi" desek ne kaybederdik ki? Türkçe'de karşılığı olan kelimeler için sırf afilli görünsün diye kimsenin bilmediği terimler kullanmak, İskender Pala kusura bakmasın ama, iyi yazarlık değildir.
İkinci problem, kitapdaki konu bence biraz sığ kalmış. Hayreddin Paşa'nın zaten ne olacağını ve sonunu bildiğimiz için o kısımda şaşırtıcı birşey yoktu. Bir de aşk var ama, bence oldukça saçma bir aşk. Çocukken gördüğün birisine doğru dürüst tanımadan, konuşmadan, senelerce görmeden böylesine aşık olmak pek olası değil. Sır sır diye kitap boyu söylenip duran şeyin de gizemi çözüldüğünde, "fiyasko" diye bağırasım geldi.
Sonuç olarak, eksileri olmasına rağmen güzel bir kitap. Ama dili bir çok kişinin yarım bırakmasına sebep olabilir. Konudan da çok büyük beklentileriniz olmasın. Daha çok o dönemi koklamak, yaşananları hissetmek ve daha çok şey öğrenmek için düşünülebilecek bir kitap, ki bu kısımda oldukça başarılı. Gırnata emirliği hakkında bir kitap araştırmaya başladım bile.
March 4, 2013
Barbaros'un çocukluğundan başlanarak ölümüne kadar olan hayatı, yaptıkları anlatılırken bu hayat ile bir şekilde etkileşen bir aşkın hikayesi anlatılmakta. Barbaros kitabın asıl kahramanı olmaktan çok bir figüran olarak görev almakta.
Gerek Akdeniz'de Osmanlı tarihi, gerekse Endülüs tarihinin son yılları üzerine kısa da olsa bilgiler öğrenebileceğimiz, o tarihleri az da olsa insana hissettirebilen güzel bir tarihi kurgu.
Okuduğum ilk İskender Pala romanıydı. Gerek yazımı, gerekse anlatımı ile insanı çok zorlamıyor. Osmanlı tarihi ile ilgili olması benim için kitabın bir puan önde başlamasına ve bitirmesine sebep olmuş olabilir.
İskender Pala'dan ana karakter olarak Barbaros'un olduğu ve Barbaros'un yaptıklarını daha ayrıntılı anlatan bir kitap yazmasını isterim.
In English
The author uses Barbaros as a side character to tell the story of two lovers.
In this book you can learn about Ottoman history in Mediterranean and fall of Al-Andalus. This was the first Iskender Pala novel I've read. I liked his style and story telling. If there would be a next book, which will focus on Barbaros' life, it would be better.
Gerek Akdeniz'de Osmanlı tarihi, gerekse Endülüs tarihinin son yılları üzerine kısa da olsa bilgiler öğrenebileceğimiz, o tarihleri az da olsa insana hissettirebilen güzel bir tarihi kurgu.
Okuduğum ilk İskender Pala romanıydı. Gerek yazımı, gerekse anlatımı ile insanı çok zorlamıyor. Osmanlı tarihi ile ilgili olması benim için kitabın bir puan önde başlamasına ve bitirmesine sebep olmuş olabilir.
İskender Pala'dan ana karakter olarak Barbaros'un olduğu ve Barbaros'un yaptıklarını daha ayrıntılı anlatan bir kitap yazmasını isterim.
In English
The author uses Barbaros as a side character to tell the story of two lovers.
In this book you can learn about Ottoman history in Mediterranean and fall of Al-Andalus. This was the first Iskender Pala novel I've read. I liked his style and story telling. If there would be a next book, which will focus on Barbaros' life, it would be better.
August 4, 2018
Gerçekten davasıyla yaşayan bir kaptan-i derya...
Bir yanında Billure diğer yanında Sidi Can, Saint Alcala nam-i değer Seyyidi Muradi...
Hikayeler birbirine geçmiş ve birbirini tamamlamislar. Yillar yili beklenen yeminler ozlenen asiklar ve gudulen kinler hepsi gozler onunde..
Denizlerde doğan kıyılarda biten hikayelerden...
Bir yanında Billure diğer yanında Sidi Can, Saint Alcala nam-i değer Seyyidi Muradi...
Hikayeler birbirine geçmiş ve birbirini tamamlamislar. Yillar yili beklenen yeminler ozlenen asiklar ve gudulen kinler hepsi gozler onunde..
Denizlerde doğan kıyılarda biten hikayelerden...
April 24, 2013
ilk İskender Pala kitabımda hem yazardan hem kitaptan daha fazla şey bekliyordum. belki büyük ümitlerle okumamış olsam puanım 4 yıldız olurdu ama yaşadığım hayal kırıklığı nedeniyle 4 yıldız veremiyorum. öncelikle kitabın ana karakterlerini maalesef ki sevemedim. ne saint alcala ne billure ne de yaşadıkları aşk beni etkilemedi. bunun yanında İskender Pala'yı Preveze Deniz Savaşını anlatışından dolayı takdir ettim. sahne birebir gözümün önünde canlandı desem abartmış olmam. Gırnata, Endülüs Emeviler, Seferad'lar hakkında daha fazla okuma isteği uyandıran kitaba üzülerek 3 yıldız veriyorum. keşke salt tarih anlatsaymış veya daha güzel ve anlamlı bir aşk hikayesi yaratsaymış yazar.
June 7, 2015
3.5
Barbaros'un hayatını güzel bir kurguyla okuyacağımı düşündüğüm için merak ederek başladığım bir kitaptı. Genel olarak güzeldi ancak Barbaros, Sidi ve Billure'nin çok geri planında kalmıştı. İskender Pala'nın tarihi güzel bir kurgu ve aşkla harmanlayıp sunması başarılı ve güzeldi fakat aşk kitapta o kadar yer kaplıyordu ki bazı bölümlerde Barbaros figüran gibi kalıyordu. Özellikle kitabın sonlarına doğru Billure ve Sidi'nin aşkı gına getirdi.
İskender Pala'nın kurgu için tarihi ve karakterleri fazla çarpıtmasını da gereksiz buldum açıkçası.
Yine de Barbaros Hayreddin Paşa'nın hayatını okumak, o zamanın ruhunu hissetmek çok güzeldi.
Barbaros'un hayatını güzel bir kurguyla okuyacağımı düşündüğüm için merak ederek başladığım bir kitaptı. Genel olarak güzeldi ancak Barbaros, Sidi ve Billure'nin çok geri planında kalmıştı. İskender Pala'nın tarihi güzel bir kurgu ve aşkla harmanlayıp sunması başarılı ve güzeldi fakat aşk kitapta o kadar yer kaplıyordu ki bazı bölümlerde Barbaros figüran gibi kalıyordu. Özellikle kitabın sonlarına doğru Billure ve Sidi'nin aşkı gına getirdi.
İskender Pala'nın kurgu için tarihi ve karakterleri fazla çarpıtmasını da gereksiz buldum açıkçası.
Yine de Barbaros Hayreddin Paşa'nın hayatını okumak, o zamanın ruhunu hissetmek çok güzeldi.
January 1, 2016
Sıkılmadan tek solukta okunabilecek bir eser. Kesinlikle okuyucunun gereksiz tarihi bilgiler ile kafasını karıştırmadan konuyu çok güzel anlatmış. Bir aşk serüveni ancak bu kadar güzel anlatılabilir. Ayrıca Barbaros Hayrretin Paşa hakkında verdiği bilgilerde özenle seçilmiş. Tarih ve aşk iç içe.
March 6, 2013
Arka planda Barbaros Hayrettin Paşa'nın hayatı olan yıllar boyu süren bir aşk hikayesi.
September 3, 2024
okudugum ilk iskender pala kitabi.
aslinda kitabin 3/5 yildiz verilecek kadar elestirilebilecek yonleri yok ama icerik pek bana hitap etmedigi icin okurken zevk alamadim o yuzden 3/5 veriyorum.
savaslar ve tarihi atmosfer cok guzel verilmis okurken cidden kafanizda canlandirabiliyorsunuz ki kitabin en sevdigim yonu buydu.
ancak savas ve atmosferin anlatimini ne kadar sevsem de pek de ilgimi ceken bir icerik degildi ve bu yuzden ask hikayeli kisimlara gelmek icin can attim ama ask hikayesi cok guzel sekillenmemisti bence :(
savas kisimlarindaki anlatimla ask kisminin anlatimi cok farkliydi hatta sanki farkli yazarlar yazmis gibiydi ve savasta atmosfer ne kadar derin islendiyse ask hikayesi de tam tersi bir o kadar sig kalmisti.
ayrica bazi olaylar gereginden fazla dramatize edilerek aktarilmis ve bir noktada bu beni biraz baydi acikcasi.
yani overall guzel bir kitap ama pek bana hitap etmedi yine de ilerde baska iskender pala kitaplarini okumayi dusunuyorum.
aslinda kitabin 3/5 yildiz verilecek kadar elestirilebilecek yonleri yok ama icerik pek bana hitap etmedigi icin okurken zevk alamadim o yuzden 3/5 veriyorum.
savaslar ve tarihi atmosfer cok guzel verilmis okurken cidden kafanizda canlandirabiliyorsunuz ki kitabin en sevdigim yonu buydu.
ancak savas ve atmosferin anlatimini ne kadar sevsem de pek de ilgimi ceken bir icerik degildi ve bu yuzden ask hikayeli kisimlara gelmek icin can attim ama ask hikayesi cok guzel sekillenmemisti bence :(
savas kisimlarindaki anlatimla ask kisminin anlatimi cok farkliydi hatta sanki farkli yazarlar yazmis gibiydi ve savasta atmosfer ne kadar derin islendiyse ask hikayesi de tam tersi bir o kadar sig kalmisti.
ayrica bazi olaylar gereginden fazla dramatize edilerek aktarilmis ve bir noktada bu beni biraz baydi acikcasi.
yani overall guzel bir kitap ama pek bana hitap etmedi yine de ilerde baska iskender pala kitaplarini okumayi dusunuyorum.
September 27, 2018
Hayatımda ilk defa bir kitabı yarım bırakıyorum. Bir türlü o dünyaya çekemedi beni yazar.
June 27, 2014
Herşey sanırım Jonathan Rhys Meyers ‘ın VIII. Henry’i oynaması ile başladı. 6 eşi, bitmek bilmeyen metresleri, eşlerinden sıkılınca onları boşamak için ülkenin dinini değiştirmesi, olmadı ihanet ile suçlayıp idam ettirmesi; o kadınlar ile beraber pek çok lord ve leydinin de arada kaynaması ile dizi dünyasının en vaat edilen konularından birini oluşturuyordu VIII. Henry.
Henry’nin dönemdaşı Sultan Sülayman’ın da muhteşem bir dizi konusu olacağının da farkına o zaman varıldı sanırım. Her ne kadar Osmanlı Sarayı’nda 4-500 arası kadın ile beraber olmak, sonra o kadınların birbirini gırtlaklaması, birbirlerinin çocuklarını gırtlaklaması, kardeşlerin birbirini öldürmesi vb. gayet olağan şeyler olsa da, şöyle bir göz attığımızda bu bahsedilenlerin yoğunlaşmasının başlangıcını Sultan Süleyman dönemi ile de bağdaştırabiliriz. Bu vesile ile Süleyman ve her biri birbirinden enteresan ekürisi uzun yıllar sosyal medyamızın ve güncel haberlerimizin başına oturdu. Bir güruh insan Sultan Süleyman’ın evlatlarını ve torunlarını boğdurttuğunu 500 sene sonra öğrendi. Biz küçükken, Bursa’da, şehrimizi tanıyalım kapsamında türbe türbe gezerken uğramaya bile gerek görülmeyen Şehzade Mustafa Türbesi ziyaretçi akınına uğradı, beraberinde de bu dönemin insanlarına yönelik kitaplar ardı ardına yayınlanmaya başladı.
Efsane’de bu eserlerden biri bence, ilk çıktığında aldığım ama okumayı geciktirdiğim bu kitabı okurken sene başında Ustam ve Ben’i okurken yaşadıklarımı yaşadım. O dönemden artık bezdiğimi, bu kadar pohpohlanmasından bıktığımı fark ettim. Barbaros’un yaptıkları yadsınamaz ve elbette takdir edilmelidir ancak bu kitabın oldukça şovenist olduğunu düşünüyorum. Bazı noktalarda “bizim tarafı” övme işini o kadar abartmış ki, sinirlerim bozuldu. Eskilerin tabiri ile kefere iyi değil elbette, ancak bizimkiler de sudan çıkmış ak kaşık değil. Sormak istiyorum ey okuyucu, İspanyol gemileri köle kürekçiler ile ilerliyordu da Osmanlı gemileri buharla mı çalışıyordu? Osmanlı gemilerinde de maaşlı çalışan Türk kürekçilerin yanında Forsa denilen köle kürekçiler de vardı, bu köleler de ayaklarından birer zincirle yerlerine bağlanır, başlarında da biri beklerdi. Forsa’lara hiç güvenmeyen Osmanlı, maaşlı Türk kürekçiler ile köleleri karışık otutturup kürek çektirirdi.
Ayrıca, savaş ganimeti olarak toplanan onca kız çocuğu anneleri babaları ağabeyleri akrabaları öldükten sonra anlamadıkları bir dilde bağrış çağrış gemilere tıkılıp İstanbul’da konaklarda, saraylarda cariye olmaya, belki de unutulup gitmeye mahkum edilmiyor muydu? Öyle bir anlatıyorlar ki sanırsın kızlar saraya The Bachelor programına katılmak için gönüllü gidiyor, elemelere girmek için bir gece önceden sıraya giriyorlar.
Beklediğim sadece objektiflik, çağın koşulları böyleydi diyebilmek, onlar tü kaka biz süperiz dememek. Ama bu kitapta objektiflik kesinlikle yoktu. Kitapta sözde anlatılan aşk hakkında hiçbir şey demiyorum, o kadar saçma ki anlatmaya bile değer görmüyorum.
Elmalar, güller, Billure’nin saçmalıkları, sırlar vb. derken saç baş yolma noktasına gelmiştim ki Allah’tan kitap bitti.
Bu kitap için verebileceğim tek artı nokta kitap kahramanı Alcala’nın günümüzde tarihi bir ponpon kıza dönüşen Mihrimah’a aşık olmamasıdır. O da neden olmadı anlamadım, ayıp aslında Mihrimah’a sonuçta günümüzde yaratılan imaj kadın ile aynı süreçte yaşamış her erkeğin ona delicesine aşık olduğu yönünde.
Henry’nin dönemdaşı Sultan Sülayman’ın da muhteşem bir dizi konusu olacağının da farkına o zaman varıldı sanırım. Her ne kadar Osmanlı Sarayı’nda 4-500 arası kadın ile beraber olmak, sonra o kadınların birbirini gırtlaklaması, birbirlerinin çocuklarını gırtlaklaması, kardeşlerin birbirini öldürmesi vb. gayet olağan şeyler olsa da, şöyle bir göz attığımızda bu bahsedilenlerin yoğunlaşmasının başlangıcını Sultan Süleyman dönemi ile de bağdaştırabiliriz. Bu vesile ile Süleyman ve her biri birbirinden enteresan ekürisi uzun yıllar sosyal medyamızın ve güncel haberlerimizin başına oturdu. Bir güruh insan Sultan Süleyman’ın evlatlarını ve torunlarını boğdurttuğunu 500 sene sonra öğrendi. Biz küçükken, Bursa’da, şehrimizi tanıyalım kapsamında türbe türbe gezerken uğramaya bile gerek görülmeyen Şehzade Mustafa Türbesi ziyaretçi akınına uğradı, beraberinde de bu dönemin insanlarına yönelik kitaplar ardı ardına yayınlanmaya başladı.
Efsane’de bu eserlerden biri bence, ilk çıktığında aldığım ama okumayı geciktirdiğim bu kitabı okurken sene başında Ustam ve Ben’i okurken yaşadıklarımı yaşadım. O dönemden artık bezdiğimi, bu kadar pohpohlanmasından bıktığımı fark ettim. Barbaros’un yaptıkları yadsınamaz ve elbette takdir edilmelidir ancak bu kitabın oldukça şovenist olduğunu düşünüyorum. Bazı noktalarda “bizim tarafı” övme işini o kadar abartmış ki, sinirlerim bozuldu. Eskilerin tabiri ile kefere iyi değil elbette, ancak bizimkiler de sudan çıkmış ak kaşık değil. Sormak istiyorum ey okuyucu, İspanyol gemileri köle kürekçiler ile ilerliyordu da Osmanlı gemileri buharla mı çalışıyordu? Osmanlı gemilerinde de maaşlı çalışan Türk kürekçilerin yanında Forsa denilen köle kürekçiler de vardı, bu köleler de ayaklarından birer zincirle yerlerine bağlanır, başlarında da biri beklerdi. Forsa’lara hiç güvenmeyen Osmanlı, maaşlı Türk kürekçiler ile köleleri karışık otutturup kürek çektirirdi.
Ayrıca, savaş ganimeti olarak toplanan onca kız çocuğu anneleri babaları ağabeyleri akrabaları öldükten sonra anlamadıkları bir dilde bağrış çağrış gemilere tıkılıp İstanbul’da konaklarda, saraylarda cariye olmaya, belki de unutulup gitmeye mahkum edilmiyor muydu? Öyle bir anlatıyorlar ki sanırsın kızlar saraya The Bachelor programına katılmak için gönüllü gidiyor, elemelere girmek için bir gece önceden sıraya giriyorlar.
Beklediğim sadece objektiflik, çağın koşulları böyleydi diyebilmek, onlar tü kaka biz süperiz dememek. Ama bu kitapta objektiflik kesinlikle yoktu. Kitapta sözde anlatılan aşk hakkında hiçbir şey demiyorum, o kadar saçma ki anlatmaya bile değer görmüyorum.
Elmalar, güller, Billure’nin saçmalıkları, sırlar vb. derken saç baş yolma noktasına gelmiştim ki Allah’tan kitap bitti.
Bu kitap için verebileceğim tek artı nokta kitap kahramanı Alcala’nın günümüzde tarihi bir ponpon kıza dönüşen Mihrimah’a aşık olmamasıdır. O da neden olmadı anlamadım, ayıp aslında Mihrimah’a sonuçta günümüzde yaratılan imaj kadın ile aynı süreçte yaşamış her erkeğin ona delicesine aşık olduğu yönünde.
June 13, 2016
İki Dirhem Bir Çekirdek adlı eserinden sonra okuduğumu ilk İskender Pala romanı oldu. İlk eseri deyimlerin nereden geldiğini açıklayan bir kitaptı. Bu kitabı ise sitemizde öyle yorumları yapılırken dikkatimi çekmesi sonucu okumaya başladım.
Yazarın dili çok akıcı ve sürükleyiciydi. Yazarın üslubu hayal dünyanızı geliştirecek tarzda. Çünkü romanın içinde hissedeceksiniz kendinizi. Edebi açıdan bu kitaba bakarsak çok başarılı buldum.
Kitabın içeriğine gelirsek; roman tadında bir tarih kitabı sizi bekliyor. Bir Barbaros romanı denilse de Hızır Hayreddin Paşa ( Barbaros ) aşk hikayesi içinde azıcık da olsa sönük kalmış ama bu demek olmuyor ki roman kötü veyahut olmamış. Ben şahsen romanı okuduktan sonra Barbaros ile ilgili bilmediğim çok şeyi öğrendim. İlk başlarında denizcilik terimleriyle boğulabilirsiniz sakın pes etmeyin.
İçinde aşk, denizcilik ve Barbaros var sanmayın. Bir çok olaylara şahit olacaksınız. Gırnata Emirliği’nin kurulamaması, Osmanlı’nın denizlerdeki gücü, korsanlıktan Kaptan-ı Derya’lığa yükselişi, Endülüs de Müslüman ve Yahudilere yapılan zulmü de anlatıyor. Savaşları hiç ama hiç içine katmıyorum. Bizzat son Preveze Deniz Savaş’ının içinde hissedeceksiniz. Gözünüzün önünde canlanıyor.
Okunup saygı duyulması bir karakter Barbaros. Maddi güce değil maneviyata önem verip kazanılan bir kişilik, bir savaş… Tarih içinde aşk kurgusu ile Barbaros’u tanımak çok güzeldi. Beni şahsen o zamanlara götürdü. Sizlere de tavsiye elbette ki ediyorum. Çok büyük beklenti yaratmayı sevmiyorum ama şahsım beğenmiştir efendim. Yine bir alıntıyla bitireyim cümlelerimi…
“İnsan, büyük bir iyilik için bile olsa küçük bir suç işlememelidir. Sense küçük iyilikler için büyük suçlar işliyorsun.”
Yazarın dili çok akıcı ve sürükleyiciydi. Yazarın üslubu hayal dünyanızı geliştirecek tarzda. Çünkü romanın içinde hissedeceksiniz kendinizi. Edebi açıdan bu kitaba bakarsak çok başarılı buldum.
Kitabın içeriğine gelirsek; roman tadında bir tarih kitabı sizi bekliyor. Bir Barbaros romanı denilse de Hızır Hayreddin Paşa ( Barbaros ) aşk hikayesi içinde azıcık da olsa sönük kalmış ama bu demek olmuyor ki roman kötü veyahut olmamış. Ben şahsen romanı okuduktan sonra Barbaros ile ilgili bilmediğim çok şeyi öğrendim. İlk başlarında denizcilik terimleriyle boğulabilirsiniz sakın pes etmeyin.
İçinde aşk, denizcilik ve Barbaros var sanmayın. Bir çok olaylara şahit olacaksınız. Gırnata Emirliği’nin kurulamaması, Osmanlı’nın denizlerdeki gücü, korsanlıktan Kaptan-ı Derya’lığa yükselişi, Endülüs de Müslüman ve Yahudilere yapılan zulmü de anlatıyor. Savaşları hiç ama hiç içine katmıyorum. Bizzat son Preveze Deniz Savaş’ının içinde hissedeceksiniz. Gözünüzün önünde canlanıyor.
Okunup saygı duyulması bir karakter Barbaros. Maddi güce değil maneviyata önem verip kazanılan bir kişilik, bir savaş… Tarih içinde aşk kurgusu ile Barbaros’u tanımak çok güzeldi. Beni şahsen o zamanlara götürdü. Sizlere de tavsiye elbette ki ediyorum. Çok büyük beklenti yaratmayı sevmiyorum ama şahsım beğenmiştir efendim. Yine bir alıntıyla bitireyim cümlelerimi…
“İnsan, büyük bir iyilik için bile olsa küçük bir suç işlememelidir. Sense küçük iyilikler için büyük suçlar işliyorsun.”
February 15, 2019
Hemen başlamadan önce şunu söyleyeyim ki kitap harikaydı. İlk olarak ismi ile başlamak istiyorum, isim bana ilk başta yanlış seçim mi acaba diye düşündürttü. Çünkü bazı gençler bu kelimenin içini boşaltıp herşeye efsane, efso gibi şeyler diyordu. Ama isim kitaba ve kitapta anlatılan Barbaros Hayrettin Paşa'nın hayatı için de oldukça uygun. Bunu okudukça görebilirsiniz.
Kitap için yoğun çabalar gösterildiği belli özellikle dönemin şartları, gemi koşulları, forsaların, korsanların hayatları başarılı bir şekilde okuyucuya aktarılıyor. Tabi en önemlisi Barbaros Hayrettin Paşa'nın hikayesini bence her insanı etkileyebilecek kadar samimi ve büyülü bir aşk hikayesi ile (Paşa'nın değil başka birinin aşk hikayesi) çok başarılı bir şekilde aktarıyor yazar.
Öyle sanıyorum ki eskiden insanların üzüntüleri de mutlulukları da daha yoğun ve içten oluyor. Böyle hissedince de insan geçmişte yaşamayı hayal edebiliyor, bu da sizi uzak diyarlara alıp götüren bir rüzgar oluyor. Tabi kitaptaki güzel aşk hikayesi de sizi bazen geçmişe bazen geleceğe götüren bir rüzgarın koynuna da bırakabiliyor.
Son olarak ufak bir olumsuz eleştiri yapayım gözüme çarpan. Kitapta bir sürü denizcilik terimi var kitabın en arkasına sözlük olarak eklenmiş güzel ama o terimlerin üstüne yıldız koyulup sayfanın altına anlamı not düşürülmesi daha pratik olurdu bence.
Kitap için yoğun çabalar gösterildiği belli özellikle dönemin şartları, gemi koşulları, forsaların, korsanların hayatları başarılı bir şekilde okuyucuya aktarılıyor. Tabi en önemlisi Barbaros Hayrettin Paşa'nın hikayesini bence her insanı etkileyebilecek kadar samimi ve büyülü bir aşk hikayesi ile (Paşa'nın değil başka birinin aşk hikayesi) çok başarılı bir şekilde aktarıyor yazar.
Öyle sanıyorum ki eskiden insanların üzüntüleri de mutlulukları da daha yoğun ve içten oluyor. Böyle hissedince de insan geçmişte yaşamayı hayal edebiliyor, bu da sizi uzak diyarlara alıp götüren bir rüzgar oluyor. Tabi kitaptaki güzel aşk hikayesi de sizi bazen geçmişe bazen geleceğe götüren bir rüzgarın koynuna da bırakabiliyor.
Son olarak ufak bir olumsuz eleştiri yapayım gözüme çarpan. Kitapta bir sürü denizcilik terimi var kitabın en arkasına sözlük olarak eklenmiş güzel ama o terimlerin üstüne yıldız koyulup sayfanın altına anlamı not düşürülmesi daha pratik olurdu bence.
March 7, 2013
Gazavat-ı Hayrettin Paşa'dan alıntılar var . Seyit Muradi'nin ağzından yazılmış güzel bir eser.
February 17, 2013
"Evet belki sana yardım edemem, ama seninle yanarım, değil mi ki ben de senin inandığın gibi inanıyorum, bari safımız belli olsun."
December 11, 2019
Pala'nın okuduğum diğer kitaplarından daha az sürükleyici bir kitap idi.
January 3, 2018
Tarihi romanlarda illa ki kurgusal strüktür olur. Ama İskender Pala'nın romanında kurgu o kadar ön planda ki, hem tarihi hadiseleri hem de şahsiyetleri çok gölgelemiş. Ortaya masal gibi birşey çıkmış. Türkiye'de illa ki bu tür hamaset yüklü kitaplar çok satılıp okunur, ama bence pek 'olmamış'...
November 17, 2013
Barbaros Hayreddin Pasa'nin hikayesi ile Saint Alkala'nin hikayesi birarada islenmis. Bu nedenle zaman zaman ikisini de eksik kalmis gibi hissettirdi bana.. Bes yildizlik bir kitap olabilirmis anlatimi biraz daha akici olabilse.Saint Alkala'nin agzindan yapilmis, sogukkanli ve mesafeli anlatiminin da etkisi olabilir. En duygulu anlarda bile cok kontrollü olabilmesi biraz hayalkirikligi yaratti bende, inandirici gelmedi. Karakterlerin hepsi ayri güzeldi ama..Billure'ye sonlara dogru gicik oldum diyebilirim :) Ahh Aladule.. Heykelcikler.. güzeldi..
July 18, 2014
Yer yer mizahi yönüyle gülümsememe, yer yer Müslüman ve Türk olmakla gurur duymama vesile olan İskender Pala bir kitabında daha üslubundaki güzelliği yine ortaya koymuş.Efsane Hayrettin Paşa gibi sevilesi bir adam tanımanın verdiği sevinçle bitmiş olmasının hüznünü yaşıyorum.
Kalemine sağlık üstad...
Kalemine sağlık üstad...
February 8, 2013
3 Gizemli heykelcik , birbirlerine sadık iki aşık , bir efsane. Efsane insanlar dünyaya kolay gelmezler. Efsane bir insanı aşık bir insanın gözünden anlatmış İskender Pala. Ayrıca çok güzel mesajlarda vermiş okurlarına. " Bilge kişi , kulağından gireni kalbinde saklıyan kişidir. "
July 4, 2013
iskenderin her kitabını sevdiğim gibi bunu da sevdim. beni en çok etkileyen sahne barbaros hayrettin paşanın andria doria ile akdeniz üzerinde çarpışma sahnesiydi. şahane bir uslup ve şahane bir kurgu...
June 20, 2021
النسخة التركية من بكائيات الأندلس ... الرواية جيدة لكن الترجمة لم تعجبني ... و هناك أجزاء لم أفهمها ... الرواية مملة بالنسبة إلى ... النقاط الجيدة هى رواية تاريخ البحر المتوسط فى فترة زاخرة بالأحداث .. و إن كانت نهاية الرواية تقليدية و إستهلاكية ..
Read
February 9, 2013Mührü Süleyman Hikayesine bayıldım... Saint Alakala'nın gizemi ve Tabiiki Barbaros Hayreddin Paşamız... Yazan DÜNYANIN EN İYİ YAZARI olunca kaçırılmayacak bir kitap... Harika...
October 20, 2013
it was amazing viewpoint to Ottoman, Europa and Meditterian history. two suspenseful stroy in one book. it was my first İskender Pala's book. he is writing very well-informed.
April 14, 2013
Tarih, aşk, hüzün, dram, umut... İşler yoğun olunca 10 günde bitirdim. Şimdi aklımda Barbaros'u ziyaret ve Endülüs'e yanmak var...
November 29, 2015
Tarihi Roman sevenlerin okuyabileceği en güzel kitaplardan biri
June 29, 2019
Saint Alkala gerçekten efsane bi karakter
March 31, 2020
It's the best book of Iskender Pala. It is a masterpiece.
January 28, 2025
Bu yorumu, insallah Iskender Hoca’da okur diyerek yaziyorum, normalde kitaplara pek yorum yazamam. Cunku Iskender Hocaya pek hurmet eder, eserlerinden keyifle istifade etmeye calisirim. Bu kitabi da ayni keyifle alip okumaya basladim; hatta o kadar guzel bir tevafuk oldu ki Akdeniz aciklarinda seyahaatte denizlerde iken okudum. Kitabin ozellikle Barbaros Pasa iceren kisimlari geldiginde, denizde ki mucadeleler, teknik ve tarihi denizcilik terimleri, Akdeniz’de hic aklima gelmeyen adalari ve cografi pek cok konuma haritadan baka baka okumak keyif verdi. Bunca denizcilik ve muharebe ile baslayan kitap Barbaros Pasa’nin zit kutupda nispetden dengi olan Andrea Doria ile olan cekismesi (Sah ve Sultan’in cok benzer karakterlerde zit kutuplarda olmalarina benzer bir usul gordum; ki bu hocanin edebiyatina mahsus bir usuldur diye dusunuyorum) vs. gayet hos giderken, kitabin ozellikle son bolumleri ciddi olcude ask hikeyisine donmeye basladi. Son bolumlerde (Preveze’ye kadar) artik kendi icimden kac kere “off be kardesim ne nazli asikmis, bu kadin milletinin nazi da bitmiyor, cocuga neyden kurtulacagini soylemedi, bi de kendi bulsun diye senelerini kaybettirdi, sonra bulamamissin dedi; fazla naz asik usandirir…” vs. diye epey soylenmeye basladim.
Demem o ki, kitabin kapaginda ki Turk ve hacli kiliclari bir Okay Tiryakioglu kitabi lezzetinde heyecanli deniz muharebelerini anlatacak doyasiya tarih kokacak diye dusundurtuyor ve tabi baslik da benziyor Okay abinin kitaplarına: “Bir BARBAROS Romani” diye! Fakat anlatici karakterler o kadar baskin ki bence “Bir BILLURE Romani” denmeyi daha cok hakediyor. Baslik da EFSANE ASK gibi bisey olursa tamam… Arka kapak aciklamasinda da “Barbaros pasa devrinde Endulus’te bir ask hikayesi” seklinde gecerse yeterli olur. Nitekim kitapta ki “Billure” ismi tahminimce “Barbaros+Hizir+ Hayreddin” isimlerinin toplamından bile daha fazla geciyor gibi... Halbuki tarih romanlari okumayi seven bir okur olan bu fakir, gercek bile olsa ask hikayesi okumak istemez; kurgu zaten istemez! Bu fakir diya doya Barbaros pasayi okumak ister. Oysa Barbaros pasa hep yardimci karakter gibi, arada bir var uzuuunca bir yok, sonra bir daha var sonra 50 sayfa yok!
Iskender Hoca’nin bu kitabini ilk gordugumde dusundugum “Merhum Barbaros Pasa’nin turbedari ve hatta manevi evladi gibi unsiyet kuracak kadar Pasa’yi yakinen taniyan bir Deniz subayi akademisyen, kalemi kuvvetli bir edip ve ustad hocam, bu kitapta Pasa’yi ne de hos ne de teferruatli ne de doyulmaz anlatmistir” diye heyecanla kitabi alip okuma sirasinin gelmesini iple ceker olmustum.
Ezcumle, kiymetli hocam bu yorumumu gorurse, belki Barbaros Pasa’nin golgesi gibi hep yaninda olan bir karakter gozunden bir tane daha mi yazar acaba? 🙂
Yureginize, emeginize, kaleminize saglik… Allah eserleriniz vesilesi ile amel defterinizi kiyamete kadar acik eylesin ve insallah Cennet-i Ala da cok sevdiginiz Hz. Hizir Reis ile de bir araya getirsin sizi hocam. Hurmetler..
Demem o ki, kitabin kapaginda ki Turk ve hacli kiliclari bir Okay Tiryakioglu kitabi lezzetinde heyecanli deniz muharebelerini anlatacak doyasiya tarih kokacak diye dusundurtuyor ve tabi baslik da benziyor Okay abinin kitaplarına: “Bir BARBAROS Romani” diye! Fakat anlatici karakterler o kadar baskin ki bence “Bir BILLURE Romani” denmeyi daha cok hakediyor. Baslik da EFSANE ASK gibi bisey olursa tamam… Arka kapak aciklamasinda da “Barbaros pasa devrinde Endulus’te bir ask hikayesi” seklinde gecerse yeterli olur. Nitekim kitapta ki “Billure” ismi tahminimce “Barbaros+Hizir+ Hayreddin” isimlerinin toplamından bile daha fazla geciyor gibi... Halbuki tarih romanlari okumayi seven bir okur olan bu fakir, gercek bile olsa ask hikayesi okumak istemez; kurgu zaten istemez! Bu fakir diya doya Barbaros pasayi okumak ister. Oysa Barbaros pasa hep yardimci karakter gibi, arada bir var uzuuunca bir yok, sonra bir daha var sonra 50 sayfa yok!
Iskender Hoca’nin bu kitabini ilk gordugumde dusundugum “Merhum Barbaros Pasa’nin turbedari ve hatta manevi evladi gibi unsiyet kuracak kadar Pasa’yi yakinen taniyan bir Deniz subayi akademisyen, kalemi kuvvetli bir edip ve ustad hocam, bu kitapta Pasa’yi ne de hos ne de teferruatli ne de doyulmaz anlatmistir” diye heyecanla kitabi alip okuma sirasinin gelmesini iple ceker olmustum.
Ezcumle, kiymetli hocam bu yorumumu gorurse, belki Barbaros Pasa’nin golgesi gibi hep yaninda olan bir karakter gozunden bir tane daha mi yazar acaba? 🙂
Yureginize, emeginize, kaleminize saglik… Allah eserleriniz vesilesi ile amel defterinizi kiyamete kadar acik eylesin ve insallah Cennet-i Ala da cok sevdiginiz Hz. Hizir Reis ile de bir araya getirsin sizi hocam. Hurmetler..
March 26, 2023
الرواية صادرة عن دار تيدا برنامج دعم الترجمة و النشر في تركيا و المزع ليها في مصر الدار العربية للعلوم ناشرون
في هذا الكتاب يدخل اسكندرپالا الارشيف العثماني و يخرج خريطة البحر المتوسط و يشرح تاريخ المنطقة شعوبا و ديانات و حروبا و حضارات ، تتوزع احداث العمل بين قصور الحكم في بريطانيا و براغ و ما بينهما مرورا بإيطاليا و لا يتوانى عن عرض دسائس قصور اسبانيا و البرتغال ، و يعرض الكاتب من خلال باربروسا حروب البحر المتوسط ، انها رواية البحر المتوسط بإمتياز رواية حلبة الصراع بين الشرق و الغرب ، صراع الديانات بين المسيحية و الاسلام في اوروبا ، تحدثت الرواية عن سقوط الاندلس و و قتل المسلمين و اليهود و الاستولاء على اطفالهم لضمهم الا الكنيسة و تنصيرهم .
بالاضافة لقصة حبه من ألطف ما قراءت من قصص الحب ، لطفل و طفلة ألكالا و بياتركس قتل اهلهم و اخذوا عنوه منهم ليتربوا في الدير و يكبروا سويا و مع اول دقات لقلوبه ساعدهم الأب أوخيدا على الهرب ، و لكن يحدث ما ليس في الحسبان تخطف بياتركس من القراصنة لتباع و يتم استعبادها و في طريق بحث ألكالا عنها تسوقه الأقدار ليصبح جزء من طاقم القبطان باربروسا قائد الاسطول البحري للدولة الاسلامية و محرر المسلمين و اليهود في اوروبا و ايصالهم لبر الأمان في بلاد المغرب العربي
-----
رواية من امتع ما قراءت ، و من اولى قراءاتي قراءتها تقريبا في 2019
و مع ان لغتها الفصحى كانت صادمة لي وقتها من صعوبتها الا اني استمتعت بها جدا ، استمتعت بقصة العظيم باربروسا رحمه الله و احببته جدا و بحثت عنه اكثر بعدها لاستزيد من المعرفة عنه و رحلة بحث الحبيب عن محبوبته
بعد رجوعي لتصفحها لها الآن لتذكر الاحداث وجدت ان فصحتها سهلة ليست بتلك الصعوبة التى كانت عليها وقتها.
----
الغلاف : لطيف و مرتبط بالرواية و لكن افتقد وجود اللحية الحمراء المميزة لبارباوسا لدعم الواقعية و ارتباطه بالرواية
في هذا الكتاب يدخل اسكندرپالا الارشيف العثماني و يخرج خريطة البحر المتوسط و يشرح تاريخ المنطقة شعوبا و ديانات و حروبا و حضارات ، تتوزع احداث العمل بين قصور الحكم في بريطانيا و براغ و ما بينهما مرورا بإيطاليا و لا يتوانى عن عرض دسائس قصور اسبانيا و البرتغال ، و يعرض الكاتب من خلال باربروسا حروب البحر المتوسط ، انها رواية البحر المتوسط بإمتياز رواية حلبة الصراع بين الشرق و الغرب ، صراع الديانات بين المسيحية و الاسلام في اوروبا ، تحدثت الرواية عن سقوط الاندلس و و قتل المسلمين و اليهود و الاستولاء على اطفالهم لضمهم الا الكنيسة و تنصيرهم .
بالاضافة لقصة حبه من ألطف ما قراءت من قصص الحب ، لطفل و طفلة ألكالا و بياتركس قتل اهلهم و اخذوا عنوه منهم ليتربوا في الدير و يكبروا سويا و مع اول دقات لقلوبه ساعدهم الأب أوخيدا على الهرب ، و لكن يحدث ما ليس في الحسبان تخطف بياتركس من القراصنة لتباع و يتم استعبادها و في طريق بحث ألكالا عنها تسوقه الأقدار ليصبح جزء من طاقم القبطان باربروسا قائد الاسطول البحري للدولة الاسلامية و محرر المسلمين و اليهود في اوروبا و ايصالهم لبر الأمان في بلاد المغرب العربي
-----
رواية من امتع ما قراءت ، و من اولى قراءاتي قراءتها تقريبا في 2019
و مع ان لغتها الفصحى كانت صادمة لي وقتها من صعوبتها الا اني استمتعت بها جدا ، استمتعت بقصة العظيم باربروسا رحمه الله و احببته جدا و بحثت عنه اكثر بعدها لاستزيد من المعرفة عنه و رحلة بحث الحبيب عن محبوبته
بعد رجوعي لتصفحها لها الآن لتذكر الاحداث وجدت ان فصحتها سهلة ليست بتلك الصعوبة التى كانت عليها وقتها.
----
الغلاف : لطيف و مرتبط بالرواية و لكن افتقد وجود اللحية الحمراء المميزة لبارباوسا لدعم الواقعية و ارتباطه بالرواية
January 18, 2018
Daha önce Şah Sultan'ı okuduğumda ilk defa bir kitaptaki karakter için ağlamıştım. O denli etkilemişti beni o kitap. Şimdi neredeyse o dönemlerde geçmesine rağmen bu kitabın beni pek de etkileyebildiğini söyleyemem. Tabi ki bir tarihi roman olarak diğer türevlerine göre çok daha doyurucu ama belki de aynı Şah Sultan'daki gibi de olsa esas önemli karaktere nazaran tarihte yeri olmayan diğer karakterlerin ön planda olması beni tatmin etmeyen kısımdır. Dolayısıyla kapaktaki 'Bir Barbaros Romanı' açıklamasından ziyade, aşkı ile gayesi arasında kalan Endülüslü bir adamın hikayesini aktarıyordu kitap. Ve bu hikayeyi çok hoş bir biçimde aktarırken Barbaros Paşa'yı da çok güzel bir şekilde anıyor. Kısacası her ne olursa olsun İskender Pala her zaman dizileri, filmleri çekilip oyunları oynatılması gereken romanlar yazarken açıkçası benim de beğenmedim demek haddime değil. Kendisi en beğendiğim modern Türk yazar ve umarım daha çok Osmanlı Tarih romanları okuruz elinden. Ayrılan vakte asla pişman etmeyecek, sizlere aşkınızı, gerçekten ne kadar sevdiğinizi sorgulatacak bir eser...
Displaying 1 - 30 of 63 reviews