“Tanrı ve bilim hiç bu kadar birbirine yakın olmamıştı.’’
“Bütün bilgiler içindeki en önemli bilgiyi öğrendin mi?’’ “Hangi bilgi?” “Evrenin en büyük gizini saklayan bilgi.’’ “Böyle bir bilgi olduğundan haberim yok. Lütfen efendim, siz öğretin bana bu bilgiyi.’’ “Peki, git bana bir niyagrodha ağacının meyvesini getir.’’ “Getirdim efendim.’’ “Şimdi onu ortasından ikiye böl.’’ “Böldüm.’’ “Ne görüyorsun?’’ “Çekirdekleri efendim. Minicikler.’’ “Şimdi o çekirdeklerden birinin içini aç.’’ “Açtım efendim.’’ “Ne görüyorsun?’’ “Hiç.’’ “Bak evladım, o göremediğin özden bir niyagrodha ağacı meydana gelir. Çekirdeğin içindeki boşluk o öz ile doludur. Onu göremesen bile o her yerdedir. Tıpkı senin bedenin gibi. İçindeki özü göremezsin ama o oradadır. Tanrı da böyledir. Onu göremesen bile her şeyin içindedir. Her şey var oluşunu ona borçludur. İşte en büyük hakikat budur. Ve sen... Sen O’sun işte.’’
Columbia Üniversitesi’nde atom fiziği dersleri veren ve ateşli bir ateist olan Şirin Özdemir, tüm hayatının büyük bir yalan olduğunu öğrenmesiyle birlikte olayları çözmek amacıyla New York’tan İstanbul’a gelmeye mecbur kalır ve gelir gelmez kendisini bir ölüm kalım mücadelesinin içinde bulur. Bu mücadelede ona trajik bir biçimde yolunun kesiştiği tanınmış bir yazar ve felsefeci olan karizmatik genç profesör Algan Ataman yardım eder. İkili birlikte hayatta kalmaya ve gerçekleri ortaya çıkarmaya çalışırken geçmişten günümüze gelen ve tüm dinleri derinden etkileyecek büyük sırrın ne olduğunu bulmak zorundadırlar. Ve elbette büyük bir küresel gücün türlü oyunlarıyla baş etmeleri gerekir.
Başak Sayan Bağlanma Korkusu, Kelebeğin Kaderi ve Ölü Kuşların Sessizliği romanlarının ardından bu kez Nigâhdar ile okuyucuyu Hallâc’ı Mansûr’un kayıp risaleleri ekseninde tarihin derinliklerine sürükleyerek, tasavvuf, din, Tanrı kavramları ile atom fiziği ve kuantum evreninin iç içe geçtiği heyecan dozu yüksek bir dünyaya götürüyor.
Maddenin içi dolu gözüktüğü kadar boştur... İmam Rabbani - 1500, İslam âlimi ve tasavvuf önderi. Atomun büyük kısmı boşluktur. Ernest Rutherford - 1911, deneysel fizikçi. Nükleer fizik araştırmalarının öncüsü. Rutherford, atom modelini bulmuştur. 1908 Nobel Kimya Ödülü sahibi.
“Din insanlar ve sistemler üzerinde mutlak güce sahipti ve her zaman kazanıyordu.” Nigâhdar | #kitapyorumu 🧬 5/5 🧬 Uzun süredir kitap yorumu girmiyordum ama buna değecek mükemmel bir kitapla geri döndüm. Bu haftaiçi Nigâhdar’a başladım ve şaşkınla okudum. Beklentimin o kadar üstünde çıktı ki nasıl anlatacağımı bilemiyorum. 🙈 Kitap Bağdat’ta geçen bir olayla başlıyor. Daha sonra İstanbul, New York derken, kitabın çok fazla kişinin bakış açısı ile anlatıldığını farkediyorsunuz. Zaman ve mekan değişikliği sırasında yaşanan ana olayı bulmak kolay oluyor. 💁🏻♀️ Şirin Özdemir, üniversitede atom fiziği dersleri veren bir ateist. Bir gün yaşadığı hayatın bir yalan olduğunu öğrenip New York’tan İstanbul’a geliyor. Burada yine üniversitede dersler veren felsefeci bir yazar ile yolları kesişiyor. Tüm dünyanın bulmak istediği, Nigâhdarlar tarafından saklanan sırrı beraber bulmaya çalışıyorlar. 💃🏼 En başta da söylediğim gibi kitap beklentimin çoook çoook üstündeydi. Arka kapağını okuduğumda veya kitabın kapağını ilk gördüğümde böyle bir şey beklemiyordum. Kitabın farklı zamanlarda farklı karakterler ağzından anlatılmasına hiçbir kitapta bu kadar bayılmamıştım. Din ve bilim iç içe geçerek, çok fazla şey sorgulanıyor. Bir bakış açısında ateisti okurken diğer bakış açısında bir müslümanı okuyoruz. Evrenin sırlarını, tanrı kavramını çözümlemeye çalışan birbirinden farklı bakış açıları yazabilmek cidden çok zor. Kuantum Fiziği ile tasavvufun aslında ne kadar benzediği görmek etkileyiciydi. Sürekli altını çizmeme ve okuduğum bilgilerin daha fazlası için araştırma yapmama rağmen seri bir şekilde bitirdim. Bu kadar heyecanlı olmasının nedeni ise, içinde çoğu şeyi barındırması. Hem günümüzü hem 700 yıl öncesinden bahsediyor. Bir yandan müslümanlığı bir yandan ateistliği, diğer dinleri, evreni ve bilimi okuyorsunuz. Aynı zamanda bir sırrı bulmaya çalışanların, mutlak güçle savaşmasını, ölüm kalım mücadelesini görüyorsunuz. Bir cinayet çözümlenmeye çalışırken ortaya çıkan sırları takip ediyorsunuz. Acayip heyecanlıydı.... 👇🏼👇🏼 DEVAMI YORUMDA 👇🏼👇🏼
Kitap hakkında oturup saatlerce konuşmak istiyorum ama spoiler olacak diye korkuyorum. Hem sizi sürükleyecek hem de kendinize farklı bakış açıları katıp çok fazla şey alabileceğiniz bir kitap okumak isterseniz, kesinlikle tavsiye ediyorum. 😍❤️ Okuyun da beraber kitabı konuşalım 🥰🥰
Biraz polisiye, çokça dinler ve kişisel gelişim üzerine bilgi ve anektodlarla dolu güzel bir kurgu roman. Sıra Hallac-ı Mansur u öğrenmeye geldi :) Kitabın ben de bıraktığı ihtiyaç bu açıkcası. Kimmiş bu adam gerçekten, öğrenmeliyim dedim.
Başak hanım güzel bilgiler vermiş, faydalandım. Ancak edebi anlamda oldukça zayıf bir kitap. Başak hanım yazar, araştırmacı kimliklerine sahip tabii ama bir edebiyatçı değil. Kitap 100-150 sayfa daha kısa olsaydı, bu kadar uzun tasvirlere ve ayrıntılara girilmeseydi, yalnızca soylemeyi amaçladığı asıl şeyleri söyleseydi çok daha keyifle okunurdu.
Tehlikeli bir kitap. Keşke dini yorumlamak kısmına bu kadar gireceğine olayları anlatmayı detaylandırsa idi. Konu ana fikir olarak frederick forsyth çapında başladı ama derinleşemedi. Onun yerine Budizm ve kalbim temiz din neymiş algısının işlenmesine yoğunlaştı. Kesinlikle okunmamalı. Yazık olmuş bence. Oysa ki yazarın bence dünya çapında polisiye yazma potansiyeli vardı.
Kesinlikle okunmalı. Yazarın daha önce oyunculuk yapması sebebi ile olan ön yargım daha ilk bölümde kırıldı. Cok iyi kurgulanmış, akıcı anlatımlı, rahat okunan, çok iyi bilgiler içeren ve sürükleyici bir kitap. Son teşekkür bölümü ki kitabi okumadan okumayın derim içinde cok önemli bir mucize barındırıyor. Bana kitabin yazarı Basak Sayan kimdir deseler, kitap yazmis bir aktris degil, oyunculuk yapmis bir yazardır derim.
Gördüğün dünya illüzyonundan bir şekilde sıyrıldığın zaman, Kendini hayatındaki olaylardan, yaşadığın deneyimlerden ayırdığın zaman, Yaşayan değil, izleyen olduğunun farkına vardığın zaman, Hakikate ulaşmış olursun...
2019 Kristal Kelepçe Yılın Polisiye Romanı adaylarındandır.
Başak Sayan sadece polisiye yazmıyor; bize anlatmak istediği bir dünya görüşü, bir mesajı var. Tasavvuf teması benim favori temam değilse de, yazarın okura vermek istediği bir şeyler olması bakımından bu kitabı kıymetli buluyorum.
Çok, çeşitli ve derinlikli araştırmalar yapılmış. Çok sayıda enteresan bilgi ediniyoruz okurken. Fakat yer yer üzerime bilgi yığıldı gibi hissettim. Yani demek istediğim, derin devletten DEAŞ'a, zerdüştlükten mültecilere, LGBT'den Arap Baharı’na, akla gelebilecek tüm gündemlerin tek bir kitaba konu edilmesi beni okurken yordu.
Bu arada konu ilgi alanıma girdiği için bir dipnotum var: Glock 37 10+1 fişek alıyor, şarjör 10, namlu 1. Şarjörde 11 olmaz :) O kadarı da nazar kestirsin diyelim.
Hallac’ı Mansur ve onun inanç anlayışının katmanlı bir kurgu ile aktarıldığı; dolu dizgin akan bir roman Nigahdar. Üç farklı mekanda, geçmiş ve günümüzde farklı karakterlerin anlatıcı olduğu kurguda, özellikle geçmiş zamandaki Bağdat’ ta yaşanılanlar ve Mansur’un inanç yolculuğu, Enel Hak’ a nasıl kavuştuğu oldukça detaylı verilmiş. Teknik olarak bölümlerin çok uzun olmaması ve her bir bölümde mekan ve anlatıcının değişmesi okuyucuyu kitapta tutuyor. Nigahdar muhafız demek. Dünyayı yönetenlerin ve değişmiş din anlayışlarının peşinden gidenlerin ortaya çıkmasından hiç hoşlanmayacağı, tüm dünyayı değiştirecek büyük bir sırrı muhafaza eden son nigahdarın öldürülmesiyle başlayan olay örgüsü oldukça iyi kurgulanmış. Çok beğenerek okuduğum romanların tadını aldım her bir bölümünde. Kimi zaman Semerkant’ a gittim, kimi zaman Da vinci şifresindeki gibi kalbim çarptı, bazı bölümlerde ise Kavimdeki polisiye kovalamacasının içindeydim.
Super Super Super. Bashta ben sadece dini bir kitap sanmishtim ama megersem gecmishten shimdiki zamana gidip geliyormush. Ustelik icinde oyle bir hikaye gidiyorki sonunda ne olacagina meraktan kitabi elinizden dushuremiyorsunuz bile. Sanirim bir kitabi elinden dushurememe derecesinde interest duydugum ilk kitap bu. Amaaa Hallac-i Mansur hakkinda giden yerlerde baya baya- size hayat hakkinda cok degishik bir bakish acisi verecek!
Sufismle falan alakasi yok kitabin, sadece sufism kullanilarak inananlara, toplumun farkli kesimlerine hakaret edilen bir 'kitap'. Nefret soylemleri, Hinduismin Islamla ayni seviye cikarilma calisilmasi, amelsiz inac gibi bir sacmaligin uzerine insa edilmis deli zirvasi bir icerik. Vaktinizi israf etmeyin.
Daha önce bu kadar ön yargılı elime alıp bu kadar etkilendiğim başka bir kitap olmamıştı. Görünenin ardında görünmeyen nasıl da yanılttı yine yeniden. Çokça ders çıkarttığım, keyifle okuduğum, sürükleyici bir roman. Tavsiye ederim, iyi okumalar
Hallac ı Mansur ve felsefesini , 500 kusur sayfa olmasına rağmen sürükleyici ve nefes nefese bir çırpıda okunan bir roman yazmak suretiyle gayet başarılı bir şekilde içine yediren yazarın devam kitabını sabırsızlıkla bekliyorum.
Gereğinden çok tasavvuf ve Hallac i Mansur ile sarmalanmis bir kitap. Bunun yerine polisiye yazsa daha iyi olurmuş. Kitabı aylar içinde çok zor okudum. Maalesef olmamis
Oldukca dusundurucu ve kiskirtici bir kitap. Polisiye, din, politika ve kult kurgularinin birbirine girdigi cok akillica yazilmis bir hikaye. Dan Brown severler icin bicilmis kaftan.
Puan kirmamin sebebi - 900lu yillarda gecen hikayenin yavasligi ve kitabin son bolumunun biraz daha detay gerektirmesi. Bu kadar uzun kitaba ragmen son 10 sayfa aceleye gelmis gibi.
Başak Sayan kitapları bol boş araştırmaya dayanıyor, belli. Kendisi çalışkan da. Ancak olmayan bir şey var. Özellikle kullanılan dil ve anlatım açısından zayıf buldum. Konu ile alakalı değilse, bir karakterin girmekte olduğu spor salonun iki basket sahası, bir pilates odası olduğunu neden yazarsın?
Hem merakla okuyorum, hem sürekli ne / neden olmamış diye düşünüyorum...
🔏 Hepiniz fark etmiştir, bir süredir herkes #nigahdar okuyor. Çünkü çok güzel bir kurgu ile kurulmuş harika bir polisiye. Benim gibi, okuduğunuz kitapların bilgi dağarcığınızı arttırmasını seviyorsanız Nigahdar aradığınız kitap 👍🏻 Lise yıllarımdan itibaren #şeyhbedreddin #hallacımansur gibi büyük şahsiyetlere ilgi duymuşumdur. Bu kitap ile Hallac-ı Mansur’un hayatına ve öğretilerine bir bakış atıyoruz. Bir Allah dostunun O’nun yolunda ama dünyevi çıkarlar yüzünden nasıl can verdiğini görüyoruz. Kaldı ki can vermek terimi doğru mu onu da bilemedim. Çünkü içinde hapsolduğu bedenden vazgeçmiştir yalnızca ve öze kavuşmak için bunu dilemiştir de zaten. Bir geçmişe bir günümüze dönerek hikayesini anlatan bu çift zamanlı romanı mutlaka okumanızı tavsiye ederim. Şimdi sırada #ölükuşlarınsessizliği var 👍🏻 . . 🔏 Şirin Amerika’da öğretim görevlisidir ve ateşli bir ateisttir. Annesi babası öldükten sonra kendini işine vermiştir. Bir süredir birlikte olduğu sevgilisi Amir ile mutlu bir hayat sürerken, Türk konsolosluğundan aldığı bir haber ile tüm dünyası alt üst olur. . . #alıntı . 🔏 unutma ölüm bir son değildir. Sıcak ve soğuk nasıl aynı şeyin farklı dereceleri ise hayat ile ölüm de öyledir aslında. . . 🔏 hakikati gördüklerinden ibaret sanma! görmediklerinde ara! . 🔏Asla şaşmayan tek şey ilahi adalettir bu dünyada. . 🔏 sadece bir beden olduğunu düşünenler öleceğini zanneder. . 🔏Bilgeliğin yolu karşı koymadan yüzmesini, akmasını bilmekmiş. İnsan kendisini denizde rahat bırakırsa su onu kaldırır, çırpınırsa batarmış. Kuşlar uçmaz, rüzgârı sürerlermiş. Balıklar yüzmez , su tarafından taşınırlarmış. . 🔏 Tanrı da böyledir. Onu göremesen bile her şeyin içindedir. Her şey varoluşunu ona borçludur. İşte en büyük hakikat budur ve sen… Sen O’sun işte! .