İnsanoğlu tarihin her döneminde dünyanın henüz keşfedilmemiş bölgelerine ilgi duymuştur. Ya yeni yerleşim yerleri bulmak amacıyla ya da sadece macera tutkusuyla ufkun ötesine yelken açmak istemiştir. Dünyanın Çehresini Değiştiren Seyahatler, insanlığın bilgi birikiminin artmasına, coğrafi keşiflerin yapılmasına ve dünya haritasının çıkarılmasına katkıda bulunmuş büyük seyahatlerin hikâyelerini anlatıyor.
Seyahatler ve keşifler hakkındaki çok satan kitaplarıyla tanınan Peter Aughton, Fenikelilerden Polinezyalılara, Bartholomeu Dias’dan Vasco da Gama’ya, Amerika’nın keşfinden dünyanın çevresinin ilk kez dolaşılmasına, Francis Drake’in Golden Hind gemisiyle yaşadığı maceralardan gerçek Robinson Crusoe’nun öyküsüne, Darwin’in Beagle ile seyahatinden Scott, Amundsen ve Shackleton’ın kutuplardaki keşiflerine kadar dünyanın çehresini değiştirmiş pek çok seyahati ve kahramanlarını konu alıyor.
Seyyahların da günlükleri ve seyir defterleri aracılığıyla anlatıya doğrudan katıldıkları, haritalar ve çeşitli görsel malzemelerle zenginleştirilmiş Dünyanın Çehresini Değiştiren Seyahatler, sürükleyici üslubuyla bir solukta okunabilecek bir kaynak kitap.
Farklı bir kitap. Aslında bazı okuyucular için başlangıçta sıkıcı gelebilir. Ancak kitabın içine gerçekten dalarsanız, kendinizi o seyahati yapan gemilerden birine tayfa ya da kaptan olarak yerleştirebilirseniz harika bir kitap. Düşünsenize Bristol'den bir gemiyle batıya doğru açılıyorsunuz, kısıtlı taze yiyecek, kısıtlı içme suyu ile... Ne kadar uzağa gittiğinizi bilmeden aylarca gidiyorsunuz, sadece yıldızların rehberliğinde. Personel isyanın eşigine geldiğinde, suyunuz ve yiyeceğiniz bitmek üzereyken bir kara parçası görüyorsunuz. Bazen bu bir ada, bazen de bir kıta. Bazen sadece volkanik bir kayalık, bazense taze meyvelerle dolu tropikal bir ada. Bambaşka insanlar, medeniyetler görüp tanışabilirsiniz de; deriniz yüzülüp öldürülebilirsiniz de. Millerce seyahat ettikten sonra bir kayalığa çarpıp batabilir ya da basit bir hastalıktan dönüş yolunda ölebilirsiniz. Herşeyin bu kadar ihtimal dahilinde olduğu, bu kadar riskli bir yolculuğa çıkmak gerçekten çılgınca bir macera. Cep telefonumuzu evde unutmamızın felaket olduğunu düşündüğümüz bugünün dünyasında, bu seyahatleri gözünüzde canlandırmak çok ürpertici, ancak sonuçlarıyla birlikte okumak da bir o kadar zevkli ve heyecan verici... Tavsiye ederim!
Okumam aylar sürer ve ağır ağır yol alırım diye düşünürken elimden bırakamadığım, maceradan maceraya heyecanla koştuğum bi şahane okuma ve bilgilenme vesilesi oldu kendisi... Dünyayı keşfetme merakı ve belki de meraktan öte hırslı bir tutku peşinde dolaşan kaşiflerin okyanus üzerindeki seyahatlerini merakla okudum ben de..
Harita çıkartmak, bir yere bayrak diken ilk insan ve devlet olmak isteme yolunda yapılmış yüzlerce keşif seyahati.. Okyanuslarda kara görmeden geçen uzun aylar sonunda iskorbüt hastalığı yüzünden kaybedilen binlerce denizci.. Kuzey Buz Denizi’nde sıkışıp kalan onlarca gemi.... Hepsi de ya okyanuslarda yitip gitmiş ya da geri dönebilmek için inanılmaz ve birbirinden acaiip maceralar yaşamış isimler..... Cook, Tasman, Torres, Kolomb, Bougainville.... Hepsi de huzur içinde olsunlar.
Yani diyeceğim o ki; 21.yy’a erişmiş ve dünyanın her köşesi keşfedilmişken, bu yolun her adımını detaylıca öğrenmek müthiş bir serüven.. Bilgi odaklı okumalar yapıyorsanız, aşırı tavsiye ederim... ;)
En sevdiğim kitaplardan biri oldu mükemmeldi. Hem kendimi cahil hissettiğim konularda beni aydınlattı hem de her sayfasından çokca şey öğrendim. Bir insanın ilk keşfeden olmaktan duyduğu zevki hiç tadamayacağım ama okumak çok keyifliydi.
Okumayı Reddediyorum! Macellan konusunu detaylıca bilirim. Bu kitapta anlatılan Macellan bildiklerimden çok farklı, birbirini tutmuyor. Kaç tane Macellan var? Ben, Laurence Bergreen'nin ne yediğine varana dek anlattığı Macellan'ı dikkate alıyorum. İkinci konu; Peter Aughton taraf tutuyor: İspanyollar Aztek ve İnka medeniyetlerini yok ederken, yazar Aughton duruma yorum yapıyor diyor ki, İspanyollar bazı alanlarda ilerleme sağladı. Hem Aztekler hem de İnkalar tanrılarına insan kurban ediyorlarmış; genç kız ve erkekler hayatlarının baharında kurban ediliyorlarmış. İspanyollar bu vahşete son vermiş. Defalarca okudum bu paragrafı yanlış mı anladım diye. El kadar toprak için yerlileri yok etmeyi rutin işlemden sayan İspanyollardan insanlığa bir güzellik, öyle mi!!? Bitmedi. Şu cümleye bakar mısın: "(...) dinsizleri imana getirmek için (...)" Ne demek bu şimdi! Bu ifade şık değil. Hem sonra, yerlilerin dinsiz olduğunu nerden çıkarıyorsun? Varsayalım ki dinsizler, sana ne, İspanyollara ne!? Bu şartlarda okumayı reddediyorum!
Merak ve yüksek beklenti ile başladım, çok daha etkileyici bir kitap olabilirdi ama; Kaynak belirtilmemesi, olayların ve tarihsel boşlukların kurgusal olarak doldurulduğu hissi, şahsi ve taraflı yorumlar kaynak kitap olma iddiasından uzaklaştırıyor. Çoğunlukla Avrupa bakış açısından üzerinden “ ilkel, yerli” medeniyetler kurulmuş toprakların (yeniden) “ keşfi” ve deniz yoluyla yapılan coğrafi keşiflerin hikayeleri. Göçler, ticaret, sömürgecilik, kölelik, denizcilik ve sanayileşmenin gelişimi ile gelen değişim. Kültürel etkileşim?
Yine de…Vasco de Gama, Kolomb, Macellan, Darwin, Cook ve nice kaşifin seyahatlerine eşlik etmek, Robinson Crusoe hikayesinin esin kaynağı hakkında farklı bir görüş daha öğrenmek, dünyanın çevresini dolaşan ilk kadın Jeanne Baret’ın ilginç hikayesini, Avustralya’ya koloni kurmak üzere giden gemideki kaptanın meşhur? kedisi Trim’i merak etmek keyifliydi.
So many rare historic gems e.g. Friar who was great explorer (Andries Urbaneat), Bristol importance and knowledge of America before Columbus, Lorenzo D'Medici financing of Columbus voyage (in addition to his royal support), Roald Amundsen south pole achievement and his completion of the northwest passage. The Real Robinson Cruesoe - Scotsman Alexander Selcraig (not Selkirk) - he was actually marooned not by Dampier but by maverick captain who had earlier mutinied against dampier. Abel tasman is right up there with kjames Cook as one of greatest explorers ever. So many rare historic insights I had to give it 4-stars.
Benim için, büyük keşif seyahatlerinin ruhundan bir parça tatma imkanı veren çok keyifli bir okuma serüveni oldu.
Kitap çok zengin görsel ve haritalarla desteklenmiş olsa da, daha önce nerede olduğuna dair fikrim olmayan ya da yalnızca adını duyduğum adaları, boğazları ve burunları ben de Google Earth başında keşfe çıktım.
İş Kültür'ün yayınladığı bu kendi halinde çeviri kitaplara bayılıyorum. Bu da o kitapların güzel ve keyifli okunan bir örneğiydi. Coğrafi keşiflere veya denizciliğe ilgisi olan okurlara tavsiye ederim.
İnsanoğlunun durmaksızın bilinmezi aramasını, sürekli yeniyi keşfetme hevesini, "bilme" , "görme" , "bulma" arzusunu, tüm zayıflığına ve başarısızlıklarına rağmen yeniden denemesini anlatan;
Yapılan her bir keşfin başka bir keşfe, buluşa neden olduğunu, gözler önüne seren; tüm bu insanlar, krallıklar, imparatorluklar şu veya bu nedenle yeniyi ararken Osmanlının dünyaya sınırlı bakış açısı, kayıtsızlığı, ilgisizliği, habersizliği düşündürmüştür.
Hep merak ettiğimiz ancak tamamen öğrenemediğimiz bir çok olayı akıcı bir şekilde anlatılmış. Okurken devamını merak ederek bölüm bölüm hızlıca ilerliyorsunuz. Ara ara tekrardan okumayı düşünüyorum.
Sürekli merak ettiğimiz ancak tamamen öğrenemediğimiz bir çok olay akıcı bir şekilde anlatılmış. Okurken devamını merak ederek bölüm bölüm hızlıca ilerliyorsunuz. Tekrar okumak için vedalaşıyorum.
Geçmişte yapılan coğrafi keşiflerin özetlenmiş hali diyebilirim. Genel bilgi açısından fena değil. Ancak kitapta iki temel sorun var: 1. Kaynak verilmemiş, herhangi bir kaynakça bulunmuyor. 2. Yazar Avrupa merkezli anlatıyor ve açıkça taraf tutuyor. Şu alıntı ne demek istediğimi iyi açıklar sanıyorum:
"İspanyolların bazı alanlarda ilerleme getirdikleri söylenebilir. Hem Aztekler hem de İnkalar ritüellerinde insan kurban ediyorlardı ve hayatlarının baharındaki genç kızlar ve genç erkekler tanrılarına kurban ediliyordu. Bu korkunç geleneğe İspanyolların son verdiği de kabul edilmelidir." (s. 139)
Bu ne kadar korkunç bir söylem. Düşünebiliyor musunuz, İspanyollar Amerika kıtasına "medeniyet" getirmiş. Çünkü oradaki Aztekler ve İnkalar insan kurban ediyorlarmış. Komedi gerçekten. Sanki Avrupa'da insanlar cadı denilip yakılmıyormuş gibi, savaşlarda binlerce kişi ölmüyormuş gibi, insanlar aç bırakılmıyormuş gibi, auto-da-fé törenlerinde işkence veya yakılarak öldürülme gibi vahşi cezalar verilmiyormuş gibi. Bunları geçtim, İspanyollar Amerika'daki sömürgelerde "hayatlarının baharındaki" insanları ölene kadar çalıştırdılar. Bu da mı "ilkel halka medeniyet götürme" işinin masum bir parçasıydı?
Batı'nın bu ikiyüzlü tavrı gerçekten can sıkıcı. Her koşulda kendilerini aklayıp vicdanlarını rahatlatacak bir şey bulabiliyorlar. Gerçi vicdanları var mı o da şüpheli.