Emekli felsefe hocası Ferda Şile’de tek başına yaşamaktadır. Yazdığı fantastik romanlarla edebiyat dünyasında kendine hatırlı bir yer edinen Ferda gitgide yazmakta zorlandığını, soyut düşünme yeteneğini kaybetmeye başladığını fark eder. Yazdıklarının arası iyice açılmaya başlayıp birtakım unutkanlıklar da baş gösterince doktora gitmeye karar verir. Konulan teşhis, hayatının iplerini sıkı sıkı tutmaya alışkın, yaşamını beyniyle yöneten Ferda için tam bir yıkım olur. Alzheimer beynini tamamen ele geçirip bedenini boş bir kabuk haline getirmeden harekete geçmek zorundadır. Canından çok sevdiği kızına yük olmamak Ferda için hayat memat meselesidir artık.
Bir gun gelse ve bugune dair bile bir sey kalmayacagi gercegi ile yuzlessek.Hatta hangi gelecekten bahsediyoruz acaba?
Tam olarak konumuz bu..Ferda! Son yillarda hemen hemen hepimizin etrafinda bir iki kisinin muzdarip oldugu ,sayisi gun be gun artarmis gibi gelen hastalik.Alzheimer... Eger cok yakininizda birinde yoksa bile hakkinda tek tarafli da olsa,bu surecin zorlugunu anlatan birilerine sahit olmussunuzdur eminim.
Pandemi yuzunden eve tamamen kendimi kapattigim donemde,canim kadin Ebru Cundubeyoglu’nun roman tanitimina denk gelmistim bir canli yayinda.Oldum olasi sempatim var kendisine.Bazi insanlarin enerjisi bile yeter ya iste tam olarak o hesap.Zaten on parmak yetmiyor marifetlerine.Okudugu uc satirla listeme girmisti bile Ferda iste.
Emekli felsefe hocasi Ferda..Fantastik roman yazari Ferda..Soyut dusunme gudusunu kaybeden Ferda... Birinci agizdan Alzheimerla nasil basa ciktigini anlatmaya calisan Ferda.Bir ilk roman icin enfes bir baslangic.Tadi damagimda kalmis satirlar. Hastaligiyla yuzlesen anne ve annesiyle yuzlesen evladi.Yasimizin kac oldugu onemli degil artik.Biri hatirladigi son ana kadar anne,digeri annesi yasadigi surece minicik bir kiz cocugu.
Kaleminize saglik #ebrucündübeyoğlu .iyi ki tanistirdiniz bizi Ferda hocayla ❤️
“Ferda...Ferda yarin demekti,gelecek zaman demekti.Dun,bugun,yarin,gecmis,gelecek...Bunlar zamana iliskin kavramlar gibi dursa da,aslinda iclerinde barindirdiklari duygudur onlari anlamli kilan.Gecmis,mutlu da anilsa aci da,hep huznu saklar icinde;an mutlulugu;gelecek umudu.Umudu alirsan,gelecekten geriye ne kalir ki?Endiseler bile hep bir umut ugrunadir.Ne endiselenecektim ne umut edebilecektim.Bu hastalik,icindeki duygulariyla beraber,tum zamanlari benden alacakti.Dunu,bugunu,yarini...”
Unutmak bir hastalığın adıysa, unutan bu kadar bezeyebilir mi cümlelerini diye düşünmeden yazılmış. Evet cümleler ışıltılı, kapılıp gidiliyor olsa da o iş öyle değil.
oncelikle cundubeyoglu’nun yazimina bayildim, umarim daha fazla kitap cikarir. fark etmeden dunya alzheimer gununde okumusum ve cok iyi denk geldi. alzheimer yasayan bir insani, evrelerini farkinda olacak kadar iyi anlamami saglayan bir kitapti. kisisel olarak suslu anlatimlari her ne kadar sevsem de, biraz fazla buldum. ama sonuc olarak, yine bir suru post-it kullanmama sebep olan bir kitapti ve bu da kitapta cok sey buldugumu gosteriyor…
Sürükleyici bir roman. Bakış açısı sorunu var. Kitabın sonuna dağru Ferda’da Eda’nın bakış açısına geçmek yerine, 3 tekil şahıstan anltılmış olsa daha iyi olabilirdi.
Sunay Akın’ nın İşte O Çocuk programında konuktu Ebru Cündübeyoğlu. Kendisini pek bir doğal bulur ve severim. O beni hiç tanımasa da yıllar önce 18 yaşımda koşa koşa yazıldığım ehliyet kursunda da aynı sınıftaydık. İki ay kadar kendisiyle adaşım olma kontenjanından sohpet etme, aralarda çay içme fırsatım olmuştu. Çok doğal ve tatlı sohbetliydi.
TV sunucusu, oyuncu, şarkıcı olarak yıllardır çalışan Ebru Cündübeyoğlu çocukluğundan itibaren yazıyormuş, 2005 senesinde çıkmış, “Aşılı Kolum” ismindeki şiir kitabı dışında FERDA romanı için uzun süre çalışmış, araştırmış.
Bu ilk romanını çok çok beğendim.. Ferda isminin sözlük anlamı, gelecek zaman, yarın demek . Ve roman unutma üzerine.. Yazma sürecinde hastalığı ve beynin çalışmasını çok araştırmış.. Ferda fantastik kitaplar yazıyor, felsefe profesörü. Kendini, hayatı sorguluyor. Kitabın ismi, hikayenin ana konusuna çok anlamlı dokunuyor. Ferda unutuyor, dünü, bugünü ve yarını.
Ferda kitabini sesli olarak dinledim. Bir cok kez geri alip tekrar dinledim. Hayat ile betimlemeleri; duygularin anlatimi; okuyucunun kalbine cagrisimi ile beni cok etkiledi. Tekrar dinlememin nedeni bu ozel duygulari derinden hissedebilmekti.
Hastaligin detaylari agri degil sefkat veriyor. Ozel bir film gibi gozumuzde canlandiabiliyoruz hareketleri ve davranislari. Sihirli ve masum, hafif esintili bir gunun harmonisinde.
Bu arada Ferda’nin kizi ile olan iliskiskisi bir çapa olusturuyor Ferda’nin hatatina.
“Bakima muhtac olmak beni cok rahatsiz ediyor. Zamani geldiginde de cok gec olacak
Icinde olmadiginda beden bir yuk. Ve ben bu yuku kimselere tasitmak istemiyorum.
Baskalari tarafindan nasil hatirlanacagin unutacaklarindan daha mi cok acitacak canini.
Kuslari kovalayan biri icin kelimeri kovalayan birini anlamak zor. Sen ucanlarin pesindesin, ben de kalanlarin.
Yerden kalkarken tuttugun el, seni ait yapiyor, aciz degil! “
Ebru Cündübeyoğlu'nun "Ferda" adlı romanı, emekli felsefe profesörü ve fantastik roman yazarı olan Ferda'nın hayatını anlatır. Şile'de tek başına yaşayan Ferda, zamanla yazma konusunda zorlanmaya ve soyut düşünme yeteneğini kaybetmeye başladığını fark eder. Unutkanlıklarının artmasıyla doktora başvuran Ferda'ya Alzheimer teşhisi konur. Hayatını zihniyle yöneten ve kontrolü elinde tutmaya alışkın olan Ferda için bu teşhis büyük bir yıkım olur. Hastalığın ilerleyip bedenini boş bir kabuğa dönüştürmeden önce, özellikle çok sevdiği kızına yük olmamak için harekete geçmeye karar verir. Roman, Ferda'nın hastalıkla mücadelesini ve bu süreçte yaşadığı içsel yolculuğu derinlemesine işler.
Yalın bir dille yazılmış bu güzel romanı okumanızı tavsiye ederim.
Ebru Cündübeyoğlu, duruşunu sevdiğim bir kişidir ama velakin edebi yönünün bu kadar derin, incelikli ve ustaca olduğunu bilmiyordum. Yaşlılık, yaşlılığa bağlı bellek sorunları ve tüm bunlara rağmen yaşama tutunma çabası, isteği ve azmi.. her ömür az, hiç bir ömür yetmiyor ve nihayetinde her yaşam eksik kalıyor...
Ebru Cündübeyoğlu’nun kalemine sağlık. Gürül gürül, tam bir cumhuriyet hanımefendisi olan, güzelliği dillere destan anneannemi günden güne bir bebeğe dönüştüren ve elimizden bir şey gelmeden onu yitirdiğimiz bu hastalık gerçekten çok üzücü.. Okurken hep hastalığın ayak seslerini, konduramayışlarımızı, sonra ise evreleri beyhude yavaşlatmaya çalışmalarımız aktı gitti belleğimden.
Okurken bitmesin istedim. Kalem Ferdanın elinden kızının eline geçerken okur da bir anda annenin dünyasından kızının dünyasına geçiveriyor. Ne bir eksiği ne bir fazlası olmayan ustalıkla yazılmış bir roman.
Cok etkilendigim bir kitapti. Her sayfada durup tekrar dusunup altini cizip devam edebildim. Verdigi duyguyla, edebi hazziyla, tespitleriyle tavsiye edecegim bir kitap oldu.