Belki de sonu gelsin istemediğimiz bir romandır o.
Ama en çok da umuttur.
Hep genç kalan, gençlikle çoğalan, her dokunduğuna çiçek açtıran umutlu bir rüzgâr.
Abidin Dino'nun Geleceğin kapılarını zorlayanlar arasında ilk safta dediği Zülfü Livaneli Sevdalım Hayat kitabında yer alan anılarını genç yürekler için bir kez daha kaleme aldı.
Tam adı Ömer Zülfü Livaneli’dir. 1946 yılında Konya-Ilgın’da doğan Livaneli, yazarlık kimliğinin yanında saygın bir müzisyendir. Müziği ile birçok ulusal ve uluslararası ödül almış ve eserleri John Baez, Maria Farandouri gibi sanatçılar tarafından yorumlanmıştır. Kültür, sanat ve politika alanında Türkiye’nin önemli isimlerinden birisi olan sanatçı, sanat yaşamı boyunca 300’e yakın besteye ve 30 film müziğine imzasını attı.
Bugüne kadar üç uzun metrajlı film yönetti; "Yer Demir Gök Bakır", "Sis" ve "Şahmeran". Valencia Film Festivali'nde "Altın Palmiye" ve 1989'da Montpelier Film Festivali'nde "Altın Antigone" ödülüne layık görüldü. "Sis", "En iyi Avrupa Film Ödülü"ne aday gösterildi. Sanatçının filmleri Türkiye, ABD, Fransa, Almanya, İsviçre, ve Japonya'da gösterime girdi ve BBC, WDR, İspanya, Kanada ve Japon televizyonları gibi bir çok televizyon şirketine satıldı.
Ekim 1986'da Cengiz Aytmatov'un daveti üzerine Federico Major, Yaşar Kemal, Arthur Miller ve diğer ünlü sanatçı ve düşünürlerin katıldığı Kırgızistan ve daha sonra Wengen, Granada ve Mexico City'de toplanan Issyk - Kul Forumu'nda yer aldı.
Livaneli, Elia Kazan, Jack Lang, Vanessa Redgrave, Arthur Miller, Mikhail Gorbaçov gibi ünlü kişilerle birlikte dünya kültürünün ilerlemesi ve dünya sanatlarının gelişmesine katkıda bulunmak üzere çalışmalarda bulundu.
1996 yılında Paris’te merkezi bulunan UNESCO (Birleşmiş Milletlerin Eğitim Kültür Bilim Kurulu) tarafından büyükelçilik verilen sanatçı Livaneli, orjinali ilk kez 1978’de çıkan "Nazım Türküsü"adlı albümde Nazım Hikmet'in şiirlerinden bestelediği şarkıları bir araya getirdi.
Sabah Gazetesi'nde köşe yazarlığına yaptı. Bir dönem CHP'den Milletvekili olarak aktif siyaset hayatına da katıldı.
Tek kelimeyle harika bir anlatım, politik tavırları ve düşünceleri konusunda ki bazı yerlerde tam bir anlamsızlık bulsamda belki de bana yetersiz gelmiştir açıklaması yada bu konuda benim anlayışım değişiktir belki Livaneli'ye göre o yüzden anlamsız bulmuş olabilirim. Genel hatları ile çok güzel bir anlatım kesinlikle tavsiye derim.
Livaneli Türkiye'nin Leonard Cohen'i bence. Şair, söz yazarı, müzisyen ve bunlara ek olarak da yetenekli bir sinema yönetmeni. Kitapları kadar albümleri de dünyada çok ses getirdi. Zülfü Livaneli'yi okumak ( bkz. Leyla'nın Evi) , dinlemek ( bkz. Neylersin albümü) ve izlemek ( bkz. Şahmeran) büyük şans. Böyle bir entelektüelin Türk toplumunun aynası olduğuna inanıyorum. O'nun elini attığı her işten alnının akıyla çıkması, ne kadar yetenekli bir sanatçı olduğunun da kanıtı bence. Bağlamayı "gitar tekniğiyle" çaldığını öğrendikten sonra, 2021 yılında gitardan sonra bağlamayı da hayatıma katmam gerektiğine karar verdim. Yaşadığı dostluklar, karşılaştığı insanlar Türk kültür hayatına damga vurmuş bir entelektüel olmasını sağlıyor. "...Bir Nazi subayının 'kültür denince elim istemsizce tabancama gidiyor', sözünü Gorbaçov'a anlattığımda çok etkilendi ve bu sözü hemen bir kağıda not etti..." diye anlatıyor kitapta bir anısını. Daha sonra Gorbaçov'un, müziklerini çok beğendiğini söylemesi üzerine yanındaki çevirmene onu nerden bulup dinlediğini sorduğunda Gorbaçov cevabı yapıştırıyor: "-Çocuklarım sayesinde!"
Rüzgarlar Hep Gençtir, Livaneli’nin çocukluğu ve ilk gençliğine dair pek çok ilginç bilgiyi edinebileceğiniz, bir çırpıda okunan keyifli bir kitap. Bazı dostluklarından, ünlü konserlerinden ve bazı dillere destan bestelerini nasıl yazdığından da bahsediyor kısa kısa, keşke daha uzun ve ayrıntılı olsalardı bunlar diyorsunuz okurken. Kitabın sevmediğim tek yanı ise aşırı büyük puntolarla yazılmış olması ve araya serpiştirilen çok basit karakalem çizimleri oldu. Bende sanki bir çocuk kitabı okuyormuşum hissi yarattı.
sanatın, dolayısıyla nahifliğin ve inceliğin aydınlattığı livaneli’nin kendi hayatını anlattığı nefis biyografisi. çocukluğumdan bu yana kulak aşinalığımın olduğu birden fazla şarkısı ve son birkaç senede tanıştığım edebi yönü ve kitaplarıyla inanılmaz bir insan. daha önce sevdalım hayat isimli kitabında hayatından bahsetmiş fakat ben direkt bu kitapla giriş yaptım livaneli’nin yaşamına. “ne mutlu bana ki aynı dönemde yaşadım.” dediğim ustalardan
Livaneli şarkıları ile geçti gençliğim. Kitaptaki şarkı sözlerini bu nedenle doğrudan melodik şekilde okudum, hatta çoğu seferinde sesli şarkısını söyleyerek okudum. Ayrıca çizimlerin olması beni fazlasıyla memnun etti. Hayata, politikaya, aşırı uçlara görüşlerini samimi şekilde yazmasına hayran oldum. Bir dönem hayatı, siyaseti, toplumu hemen her şeyi çok sorgulayıp en sonunda vardığım sonuçlarla çakışan çok şey vardı bu satır aralarında. Kendisinin sadece inandığı ve sevdiği şeyleri yapmasına ise çok gıpta ettim. Tabii onun yakın çevresinin hoşgörülü olması önemli şans, kendi adıma bunu bulamamış olmak benzer bir yol seçmeme mani oldu. Bu bir anılar kitabı. Fazlasını bekleyenleri anlamakta zorluk çektim. Bir felsefe ya da ülke tarihi kitabı değil. Ya da alt metinde bir şeyler anlatma derdinde iken karakterin hikayesinin anlatıldığı bir eser de değil. Bu topluma mal olmuş çok değerli bir sanatçının kendi iç dünyasını açtığı bir kitap. Yıllarca yaftalanmaktan, farklı yerlere çekilme çabalarından bunalmış bir insanı doğru şekilde görmemiz, empati kurmamız ve değerini vermemiz gerekiyor.
Zülfü Livaneli' nin kısaca hayatının temel taşlarından bahsettiği bu kitabını ne yazık ki çok beğenemedim. Pek kitap okumayan bir kişinin kolay okumasına yönelik, büyük harflerle yazılmış ve resimlerle süslenmiş, derine inmeyen yüzeysel bir otobiyografi. Livaneli' den izleri sadece Sonsöz kısmında hissedebildim. Livaneli yeniden roman yazsın da okuyalım yine keyifle.
Zülfü Livaneli nin kendi anılarından derlediği akıcı bir kitap . Bütün kitaplarını bir çırpıda okuyup bitirdiğim gibi bu kitabı da büyük zevkle okudum. “Hiç bir başarı tesadüf değildir” i bir kez de bize hayatı boyunca yılmadan çalışarak kanıtlamış bir sanatçı . Önünde saygıyla eğilmesi gerekilenlerden 🙏🏻
"Hani yastığa iki santim kala uyuyan kişiler vardır ya, bu iş bana küçük bir mucize gibi gelir. İnsan bin bir düşünce ve hayalle yatağa girip de bütün bunları nasıl bir şalterle kapatabilir?"
çok keyifli bir otobiyografi. Begendiğiniz bir sanatçinin bir şarkısını bir filmini nasıl ortaya çıkardığını dinlemek çok ilginç. Neyi neden yaptığını anlamak ve kendi iç yolculuguna berbaber cıkmak heyecanlandırıyor insani. Sanatçı kimliğinin yanında düşünür olarak bir filozof gibi adeta kendi düsünce sistemi var. öyle olması da beklenen bir sey bence. Sanatın varlık amacıyla ilgili önermeleri de üstünde durup durup düşünmeli. kitabın içinde referans sayılacak çokça kitap, yazar, film tavsiyeleri de mevcut.
Üretken, hep üretken biridir Livaneli... Felsefe okudu ama anılarında bu konu bir cümlede geçer. Oldukça somut kesitlerden hayallerini, inkirazlarını, hiç bitmeyen ümitlerini ve heyecanını anlatmış. Gençler için hep çalışmayı ve üretmeyi rol modellemiş. Yaşamın getirdiği engellerin geçiciliğini bir pasaport hikayesinde çok güzel özetlemiş. Tarihi anlara tanıklık edip, Zeki Müren, Gorbocov ve bir dizi sanat erbabıyla birlikte üretkenlikleri, bestekarlığı, yazarlığı, şarkıları, filmleri ile her yönü özetlenmiş bir otobiyografik tadında gençler için bir eser.
Emekle, sabırla, mücadeleyle, başarıyla ve en önemlisi de sanatla sürdürülmüş bir ömür... küçük yaşlardan itibaren kitaplarla iç içe olmanın faydalarına bir kere daha tanık oldum, bu kadar düşkün olmasaydı kitaplara belki de hiçbir zaman dünyayı böylesine farklı algılamayacaktı ve üretmiş olduklarını üretemeyecekti. Her bir satırını gıpta ederek okudum, muhteşem insanlarla yol arkadaşlığı yapmış. Kendi hayat görüşünü bildiği en iyi yolla ifade etmiş bir insan sayın Livaneli, Türkiye için de en önemli ve yaşarken kıymeti bilinmesi gereken sanatçılardan biri.
Zülfü Livaneli bu kitapta hayatına dair kısa kesitleri anlatmaktadır.
Livaneli Konya’da bir memur çocuğu olarak dünyaya gelmiştir, daha sonra ailecek Ankara’ya giderler.
Zülfü’nün dedesinin babası Ömer Ruslara karşı savaşmıştır, Zülfü, Livaneli ismini Ömer’in oğlu Zülfükar’dan almıştır. Hem dindar hem bir modern aile sentezinde çocukluğu geçmiştir.
Okuma sevgisi çocukluk yıllarında başlayacaktır. Buna karşın okulu pek sevmeyecektir, okul Livaneli’ye rütin gelecektir. Bir dönem sonunda 7 dersten bütünlemeye kalacak, Ankara’da evden kaçarak hayallerinin peşinden Eskihisar balıkçı kasabasına gidecek ve burada balıkçılık yapacaktır. Yaz tatili sonunda, 2 ay sonra Ankara’ya evine dönecektir. Çocuklukta sapanla oynarlarken gözünden yaralanır. Okumanın yanında saz ve müzikle de ilgilenmeye başlayacaktır.
Okul yıllarının sonunda Ülkü ile tanışır, evlenir ve kızı Aylin dünyaya gelir. O yıllarda ki Türkiye’deki gergin siyasi ortam onun için iyi olmayacaktır. Tranzon’a yerleşirler, bir Alman ilaç firmasında çalışmaya başlar. Bu dönemde kısa bir süre hapiste yatar. Profesyonel müzik yapmaya başlar daha sonrasında 11 yıl Türkiye’den ayrı kalır. İsveç Stockholm’e yerleşir, orada sanatını yapmaya yoğunlaşır. Yaptığı müzikler Türkiye’de ses getirmeye başlar.
Daha sonra vatan özlemi ile Türkiye’ye dönecektir. Yılmaz Güney’in Yol ve Sürü filmleri de dahil film müzikleri yapacaktır. Aynı zamanda Yunan şarkıcı Maria ile Türkiye ve Yunanistan’da ortak konserler düzenleyerek bu iki ülke araasında barış elçisi olur. Avrupa’dan Rusya’ya yayılmış bir sanat hayatı yaşar.
🇹🇷 Livaneli'nin belki de en sevmediğim kitabı olabilir. Kitabı genel olarak iki büme ayırabiliriz.
Birinci bölüm Livaneli'nin aile hikayesi, çocukluğu ve nasıl sanata ilgi duyduğu, ikinci bölüm ise sanatçı dostları, katıldığı etkinlikler.
Ilk bölümü nasıl beğenerek okuduysam ikinci bölümde o kadar sıkıldım. Takip etmesk çok zordu benim için. Elia Kazanla yaptığı kitapla birlikte bu kitabı beğenmedim. Bence Livaneli kurgu yazmalı bu şekilde otobiyografileri insanı biraz yoruyor. Çok sıkı bir Livaneli okuyucusu olmama rağmen malesef 3 benim için.
🇺🇸This coukd be the only book of Livaneli that I did not like.
We can divide the book in two part. First where he tells about his family, the origin of his family and how he started to work in music and literature. Second part is mainly his artist friends and the events he joined. Although I loved the first part, I got really bored in second part.
Although I am a big fan of Livaneli, I think he shoulf stick to non fiction romans then autobiography.
75 yaşını geride bırakan Zülfü Livaneli'nin Sevdalım Hayat kitabından sonra özet halinde sunduğu ilkgençlik yıllarından sanat icra ettiği zamanlara kadar olan bir süreci anlattığı otobiyografik bir kitap. İlerledikçe Zülfü Livaneli'nin ne denli büyük bir sanatçı olduğunun farkına vardım. Tüm şarkılarını ezbere bildiğim, bir çok kitabını okuduğum, filmlerini izlediğim bir kişiye, tüm bu başarılarına rağmen hala olması gereken değeri vermediğimi anladım. Özellikle Rusya ve Yunanistan'a iyi niyet elçisi gibi gittiği dönemleri, Yılmaz Güney ile olan sinema anıları, Gorbaçov ile görüşmesi, Cengiz Aytmatov ve Yaşar Kemal ile dostlukları, sayfalar ilerledikçe saygımı artırdı. Kişisel gelişim kitabı olarak okunabilir.
Bu kitabı Sevgili Tozlu Hayaller Kütüphanesi hediye etti. Livaneli’yi çok sevdiğim için benim de okuma listemdeydi. Eğer kitabı para verip alsaydım üzülürdüm çünkü arka kapaktaki şu yazıyı görmemişim: “Zülfü Livaneli, Sevdalım Hayat kitabında yer alan anılarını genç yürekler için bir kez daha kaleme aldı.” Ben yazarın Sevdalım Hayat kitabını zaten okudum ve yorumladım. O kitabı okuyanların Rüzgârlar Hep Gençtir’i okumasına gerek yok. Ben elimde olduğu için okudum.
"Rüzgarlar Hep Gençtir", insanın içindeki özgürlük tutkusunu ve değişime duyduğu ihtiyacı sıcak, samimi bir dille anlatıyor. Okurken bazen kendi hayallerinizi hatırlıyor, bazen de cesaretinizi tazeliyorsunuz. Hem düşündüren hem de umut veren bir kitap.
Sevdiğim yazarların hayatlarıyla ilgili kitapları okumayı çok severim. Livanelininde auto-biography-si gerçekten okumaya değer şiir gibi yazılmış bir kitap.
Sanatın edebiyat ve müzik donatılarının tüm estetik ve inceliklerinin buluştuğu Livaneli'nin bu defa kendi hayatını tüm siyasi ve duygusal reaksiyonları ile anlattığı kitaptır. Diğer tüm kitapları gibi son derece akıcı ve anlaşılır bir dile sahiptir.