Bugün hala kendime şu soruları soruyorum: Kimim? Ne istiyorum? Varoluşum ne? Bunlara içtenlikle cevap verebilmek için kime döndüm? Sartre’a. Çünkü o kendi varoluşunu ölümüne dek sorgulamaktan hiç vazgeçmez ve “insan, kendisini oluşturduğu varlıktan başka hiçbir şey değildir” diye yazar. Ben de onunla birlikte, onun yolundan giderek, varoluşumu tüm çıplaklığıyla bir kez daha sorgulamak istiyorum.
Özgürlük, yaratıcılıkta ortaya çıkar.
Okuma, özgür bir düştür ve bu özgürlük ruhsal yapının en derin, en karanlık noktalarına giderek değişimi, gelişimi gerçekleştirir ve okuyan insan giderek artan bir duyarlılığa kavuşur.
Edebiyat Terapi, yoksunluktan varoluşa, özgürlüğe kavuşma isteğidir.
Psikolog Mine Günel iyi bir yazar, kitabı biyografik bir kitap olarak değerlendirilebilir. Mesleğini, mesleki deneyimini, anılarını tekrarlara düşerek de olsa sıkılmadan okunur halde yazıya dökmüş. Bunları yazarken kullandığı anahtar, hemen hepsi de psikolojik sorunları olan çok bilindik yazarların hayat hikayelerinin psikolojik tahlillerini yapmak ve bunu kendi yaşantışına ve mesleki deneyimlerine uyarlamak. Yoksa kitabın iddialı adı “Edebiyat Terapi” falan yok ortada.
Kendisi sorunlu olan “varoluşçuluk” ile her yaşadığını, her okuduğunu, her derdini yorumlamak ise başka bir sorun ortaya çıkarıyor. Özetle psikolog bir yazarın mesleki gözlem ve düşünceleri bu yazdıkları. Bu kitabın bu kadar beğenilmesi ya bir boşluğu doldurması ya da karizmatik yazarların ilginç ruhsal durumlarını okumuş olmanın hazzına bağlıyorum. İki yıldızlık ama emeğine saygıdan en fazla 2,5 ama 3 değil diyorum.
Muhteşemmmm... Edebiyat-psikoloji ve bir terapistin öz çözümlemesinin keyifli buluşması.. Elinize aldığınız andan itibaren bırakılması imkansız..
Varoluşun en önemli yazarlarını kendi özgürlüklerine, varoluşlarına götüren kendi kavramları, ödipalleri, psikolojik çözülümleri..
Sartre, Simone, Dostoyevski, Camus.. onların çocukluklarına, kavramlarına, travmalarına götürecek farklı bir bakış.. Anlaşılır, içten, sıcak ve enerjik. Kitabı okuduktan sonra tüm kitapta geçen yazarları farklı bir gözle tekrar ve tekrar okuma isteği..
Ve son noktada sizi kendinizi tanımaya, kendi kavramlarınız ile tanışmaya, bireyselleşmenize, özgürlüğünüze ve kendi en iyi versiyonunuzu yaratmaya bir çağrı... Kendinizden çok şey bulacaksınız..
Değerli ve okunmayı hak eden bir çalışma. En sevdiğim yazarları hatırlamamı sağlayan bir derdi olan çalışma. İç dünyası en sevdiği yazarları ve tecrübelerini paylaşma çabası olarak oluşturulmuş bir terapi seansı gibi sanki yazarın anlatısı. Çabasını çok değerli görsem de yine de dilini çok sade ve kuru buldum. Belki editleme konusunda bir eksiklik kalmış olabilir. Bir de herşeyi Freud’un Oedipus kompleksine anne baba çocuk üçgenine bağlaması bana psikanalizde birçok şey sadece bununla mı açıklanıyor sorusunu getirdi. Çok değerli çalışmalar ve psikanalitik çalışmalar var. Farklı yorumlara da yer vermesini bizi daha fazla bilgilendirmesini dilerdim. Muhteşem değil ama keyifli bir okuma sağladı bana eksiklik hissini de yaşatmasına rağmen :)
Kendini ve insani anlamaya çalisan, çabalayan, yoksunluguna yoksulluga cevirmek istemeyen herkese tavsiye ederim. Kitabi okurken cok degerli yazarlarin hayatlarinda kendinizi bulmak ve bir nebze bile olsa gerceklerle tanisip, onlari sevmek isteyenlere.
Psikolojiye meraklı bir edebiyatsever misiniz? O zaman, Edebiyat Terapi tam size göre. Yazar kendi çocukluğundan, yaşamından kesitler ile öznel çelişkilerini samimi bir dille bizimle paylaşırken, Kafka’dan Dostoyevski’ye, Gide’den Camus’ya, Sartr’a edebiyatın köşe taşı yazarlarının yaşam ve yaratım deneyimlerinden yola çıkarak, Varoluşçuluk Felsefesi içinde kendi yolunu nasıl bulduğunu anlatıyor. Yine de kendisi de bir kadın olan yazarın, kitabında yalnızca Virginia Wolf ve Simon de Beauvoir’a yer vermiş olması beni biraz düş kırıklığına uğrattı. İster istemez yolumuzu bulmak için kadınlardan çok erkeklere mi bakıyoruz acaba, sorusunu sordum. Öte yandan Edebiyat ve Terapi ufkumu genişletmedi desem bu kitaba haksızlık etmiş olurum. Mesela - cahilliğime verin - - bilinç eşiği denilen kavram üzerinde ben ilk kez bu kitapla birlikte ciddi ciddi düşünmeye başladım. Yine bu kitap, bilinçaltının o kadar da korkulacak bir yer olmayabileceği konusunda beni ikna etti. Bilinçaltında karanlıkta kalan taraflarımızın her zaman canavarca olması gerekmediği, ama o karanlıkla yüzleşip, orada bulduğumuz iyi kötü ne varsa aydınlığa çıkarmadan gerçek gücümüze ve kimliğimize kavuşamayacağımızı anlamamı sağladı. Sonuçta büyük sanatçıların, liderlerin ve topluma öncülük edenlerin gerçekten kim olduklarını keşfedebilmiş insanlar arasından çıktığı bilinen bir gerçek. Bilinçaltının karanlığı konusunda Jung okurken ne kadar tedirgin olduysam, bu kitabı okurken o kadar rahatladım. Son olarak kabuk kavramı üzerinde düşünmemi sağladı, Edebiyat ve Terapi. Kabuğundan çıkmak değiminin bugün kullandığımız anlamda çok daha derin bir anlamı olduğunu kavradım. Günlük hayatın dışına çıkıp kendinize psikoloji ve edebiyatın aynasından bakmak isterseniz, hiç durmayın. Çünkü bu kabuğunuzdan çıkmak ve gerçek kendinizi keşfetmek için attığınız ciddi bir adım olabilir.
Şu hayatta en ilgi duyduğum iki alan ne deseniz kuşkusuz psikoloji ve edebiyat derim.Mine hanım hali hazırda birbirinden çok da ayrı olmayan iki alanı birleştirip mükemmel bir kitap yazmış.Yazarların hayat hikayelerinden,aileleri ile ilişkilerinden yola çıkıp yazdıkları kitaplarla bağlantılarını o kadar ustalıkla kurmuş ki okurken su gibi geçti dakikalar.Ayrıca her yazarın hayatına nasıl dokunduğunu da aktarıyor olması oldukça samimi🧡kesinlikle okuyun okutun💛
Bir köşe yazısında karşılaşmıştım Mine Özgüzel ve yeni çıkan Edebiyat Terapisi kitabına. Hemen not ettim edinmek için. Altını çize çize elimden bir kez olsun kalemimi düşürmeden okudum. Senelerdir ruhumu doyuran bu kadar etkileyici bir eser okumamıştım. Çevreme de tavsiye ediyorum, mutlaka okunmalı.
Bir yazarın hayatına başka yazarları okumanın etkisi, ancak bu kadar net ve örneklendirilerek anlatılabilirdi. Var olmak, kendini gerçekleştirmek, yabancılaşmaktan kurtulmak ve özgürleşmek üzerine muhteşem bir eser. Mutlaka okunmalı.
Mine Özgüzel, Virgina Woolf, Dostoyevski, Kafta, Camus gibi yazarların, yazar olarak nasıl var olduklarını öylesine güzel anlatmış, kendi hayatından da örnekler vererek öyle güzel bağlamış ki tüm klasikleri, okuduklarım dahil, tekrar okumak istedim. Hayret ve şaşkınlıkla okuduğum çok yer oldu. İnsanın önce kendini keşfetmesinin, anlamasının ve varoluşunun içini doldurmasının zorunluluğunu bir daha gördüm. O kadar çok satırın altını çizmişim ki yazarın soyadı gibi öz ve güzel bir kitap olmuş. Adını ilk kez duyduğum Andre Gide ve Simone de Beauvoir ile tanıştırdığı için de ayrıca teşekkürler.
Varoluşçu yazarların kitaplarından ve hayatlarından aktarımlar ve bunların psikolojik çözümlemeleri var. Çok bilgilendirici, ufuk açıcı yorumlar ve söylemler içeriyor kitap. Ancak kitabın yazarının bu yazarlarla kurduğu bağ, kendi hayatına dair bağlantıları ve anlatımı kopuk. Bazı yerlerde redaksiyon sıkıntıları var; hemen hemen aynı cümleyle anlatılan bir anı veya izah edilen bir çıkarım bir veya iki sayfa sonra dahi karşınıza çıkabiliyor. Yine de varoluşçuluk ile ilgileniyor ve Kafka, Camus, Lawrence gibi yazarları seviyorsanız mutlaka okumanızı öneririm.
Klinik psikolog Mine Hanım, karşısına alıp hayat hikayelerini dinlediği Virginia Woolf, Kafka, Jean-Paul Sartre, Dostoyevski, Albert Camus gibi isimlerden çıkardığı psikolojik değerlendirmeleri ile bu isimleri daha iyi anlamaktan öte bize de çok değerli yollar gösteriyor. Zaman zaman bu edebiyat devleri yanı sıra kendisini de karşısına alıp konuşuyor. Sohbet havasında geçen; ufuk açıcı, gerçekten bir terapi etkisi yaratan çok kıymetli bir eser olmuş.
Varoluşçu düşünür ve yazarların hayat hikayeleri ile eserleri arasındaki ilişkiyi kendi yaşam yolculuğuyla birlikte anlatıp yorumlayan Psikolog Mine Özgüzel bence başarılı bir iş çıkarmış. Kendisinden dinlemek isterseniz: https://medyascope.tv/2019/07/23/zeyt...
Hem düşündürten hem de direkt olarak içimizin en derin yerine dokunan, kitaptaki bahsedilen yazarlardan ziyade iç benimizi bize hatırlatan muhteşem bir kitap. Hayran olunası bir yazar, kesinlikle tavsiye ederim
Kitap, kendinizi anlamlandırmak için çıktığınız yolda yalnız olmadığınızı veriyor öncelikle. Yazar varoluşsal felsefeyi psikolojiyle psikolojiyi da edebiyat ile birleştirmiş. Kavramlarla döşeli anlaşılmayan psikolojik kavramlardan ziyade kişilerin yaşamlarına davet ederek vermeyi tercih ediyor bu kavramları. Yani siz psikolojiyi ve felsefeyi anlamlandırma sürecinde başka birinin hayatına konuk oluyorsunuz. Somutlaştırması açısından çok iyi olmuş. Şöyle bir cümle geçiyor, beni çok etkiledi: “Mesela şu andan itibaren korkularımızı, kabuslarımızı, canavarlarımızı, suçlarımızı iyiliklerimizle birlikte bilinçaltımızdan benliğimize, gerçeğe çıkarttığımızı ve yaşadığımızı farz edelim. O zaman eksi artılarımızla da içimizdeki ötekiyle de bir tün olduğumuzda biz zaten varız. Tamamlanmış bir benlik oluruz. Bu tamamlanmış benliğin onu tamamlayacak bir insana ihtiyacı yok. Neye ihtiyacı var? Kendini yaşarken o insanı yaşamaya.Ama bizlerse şunu yapıyoruz. Kendi bilinçaltımızı kabul etmeden oradaki yalnızlıklar ve ihtiyaçlar yerli yerinde dururken bilinçüstünde dolaşıyoruz. Bilinçaltı tamamlanmak için onu göre insana ihtiyaç duyuyor. Bunun adına “aşk” diyoruz.”
"...Burada tutku sandığımız kavram aslında hırs, ihtiras, gurur, ne pahasına olursa olsun elde edeyim güdüsüdür. Eğer bu öyküde anlatıldığı gibi tutku, yıkıcı bir içgüdüyse- öyküdeki gibi hırs, gurur, harislik ise- zararlı içgüdülerden sayılır. Tutkuların dibinde içgüdüler çıkıyor. Bilinçaltımızdaki kendi gerçekliğimize inerken, inme çabası gösterirken hızla neden yukarı çıkarız? Çünkü korku ve kaygı duyarız. Neden korku ve kaygı duyarız? İçgüdülerimize ulaşırız da onun için. Varoluşu yakalayan tutkularla ilkel içgüdüler bilinçaltımızın dibinde aynı seviyede dururlar. Tutku gel içgüdüye çarparsa, daima daha güçlü olan içgüdü tutkuyu yok eder. İçgüdü nedir? Yaşamsal ezberlerimiz. Yemek içmek, cinsellik, üreme, emniyet gibi. Freud, "Yaşamınız kötüye gidiyorsa bilin ki içgüdülerle baş edemiyorsunuz" demişti. Bugün de içgüdülerle baş edemiyoruz."
bu kitaba biraz haksızlık edildiğini düşünüyorum evet, psikodinamik teoriler konusunda ufkunuzu açacak bir kitap değil evet, bazı konularda gereğinden fazla doğrudan çıkarımları olabilir, hatta belki çok bazı yerlerde çağ-dışı kaldığını hissettirebilir ancak edebiyat konusunda yeni bir ufuk açmış kişiler hakkında da benzersiz bir türkçe kaynak sunuyor belki buna benzer çok kaynak okuduysanız size hitap etmez ancak Virginia Woolf gibi Simone de Beauvoir gibi veya Dostoyevski gibi yazarların çocukluklarının, bilinçdışlarının, onların zihinleriyle etkileşimleriyle ilgili bir şeyler okumak isterseniz başlamak için gayet de iyi bir kitap
yoksunlugunu varolusa kitaplar yoluyla cevrimis bir yazarin, varolusunu, hayatin kendilerine verdikleri ya da esirgediklerinden yola cikarak bulmus yazarlarin izinde anlatmasini cok sevdim.. naifligi, cumlelerindeki derinlik ve oksamayi hissetmek bana cok iyi geldi. kendi yoksunlarimi da kitaplarda bulmus, uzerine kafa yormus ve oralarda derinlesmis biri oldugumdan, edebiyat terapi’yi okumak, benden kendime tatli bir tesekkur gibi bir sey oldu.. tavsiye ederim.. 🌼
Yer yer insan doğası ile ilgili yapılmış mutlak tespitler çelişkili kamakla beraber, yazarların iç dünyalarının analizi hem çok etkileyici hem de insan doğasıyla ilgili öğretici. Yazarın vermek istediği temel mesaj çok net ve farkındalık uyandırıcı. Aynı zamanda incelenen yazarların hangi eserlerini okuyabileceğim konusunda güzel bir liste de sundu bana. Okumayı seven, okurken insanı (ve kendini) anlamaya çalışmaktan keyif alanlara mutlaka öneririm.
Anlaşılır bir dille edebiyatçıların var oluşundaki psikolojik geçmişlerini incelemiş. Bazı yerler basit ve tekrara düşüyor olsa da yazarları hiç tanımayan biri için başlangıç için iyi bir yol gösterici olmuş.
“Okumak ve edebiyat varsa sıradan yaşamak yoktur, buna inanıyorum.” Ünlü yazarların hayatları ve eserlerinden yola çıkarak anlatılan bu içsel yolculuğa eşlik ettiğim için çok mutluyum. Bir şeyleri anlamlandırmamızı sağlayan her yazara binlerce kez teşekkürler..
Bayıldım! Klinik psikolog Mine Hanım’ın kendi yolunu ararken dokunduğu Kafka, Zweig, Camus, Dostoyevski… gibi birbirinden değerli yazarın pencerelerinden baka baka geçiyoruz sanki kitabın içinden. Bol katmanlı, kıymetli bir kitap olmuş. Çok sevdim🎈