Gözlerimi kapadım, seni düşledim. yan koltuğumda oturuyordun. elinde bi kitap vardı. göz göze geldik, “masal okuyorum, iyi geliyor,” dedin. yanıma kitap almayı unutmuşum. sıkıntımı anladın, kitabı bana uzattın. “al, okumaya başla, iyi gelecek.” teşekkür edip aldım kitabı elime. tam ilk sayfayı çevirecekken uçağın güvenlik anonsu düşlerimden uyandırdı beni. gözümü açtığımda, hostes kılığına bürünmüş dünyanın en güzel kadını, portakal suyu uzattı, çapkın bi göz kırpış eşliğinde.
“Buyrun nejat bey.” “Teşekkür ederim.”
Bardaktan bi yudum aldım. havai fişekler patladı içimde. votka portakal! tekrar kapattım gözümü, düşümde seni görmek için. kitabı geri verecektim, yoktun. kitabın kapağına baktım:
Bir önceki kitabı; gerçek hesap bu kitabını okuyan herkes bilir. O kitap samimiydi ve hiç bir kar amacı gütmüyordu. Dili aşırı samimi ve surukleyiciydi.
Bu kitabı ise; bilinç akışı tekniğiyle postmodern bir dille yazılmış, sürükleyici olmayan 6 öyküden oluşuyor.
Kitap guzel de değil, kötü de değil. ikisinin ortalaması fena değil. Piyasadaki saçma sapan içi boş kitaplardan gayet iyi. Verdigi mesajlardan dolayı okunabilir. Çizimler de harika... Ahmetin öyküsünün sekizinci bölümünde hakan günday'ın piç romanına atıfta bulunmuş. Yine o öyküde şekspirin hamletine atıfta bulunmuş. Biz zavallı erkekler öyküsünü beğendim. Hayalet paylanconun laneti ise bana gogol'ün potresini anımsattı. Öfkeli piçler bataryası kiyamet senaryosu biraz da ütopik. Nejat işler'in öykücülüğü fena değil. Öykücülüğünü geliştirebilir. Öykücülüğünü geliştirirse, ortaya muhteşem öyküler ya da roman çıkacaktır. Nejat işler ahmetin öyküsünü senaryolastirip filmini çekebilir.
Nejat İşler’in bilinç altında, dağarcığında çok konu var. Bir rahat bıraksa inanılmaz başarılı bilinç akışı yazacak. Bu kitap biraz kopuk kopuktu, bütünlüğü yoktu. Bir sonraki kitabında 5 yıldız alacağından eminim. “Başka bir dünya mümkün.”
Nejat İşler'in ilk kitabı otobiyografi kokan bir konuya sahipti, yani kendisini anlatıyordu. O kitabın kapağında kendisinin bulunması çok doğru bir seçim aslında, ancak bu kitapta kurmaca öyküler yer alıyor ve okudukça kapağın üstünde neden kendisinin bulunduğunu merak ettim. Bu konu kitabı okurken ön yargılara sebebiyet verdi ve ilk hikayede ruh bulamadım. Fakat sonraki hikayeler gayet olmuş vaziyette, ilgi çekici bir kurguyla yazılmış. Ahmet'in Öyküsü ve Ah Biz Zavallı Erkekler en iyi hikayelerdi, novella tadındaydı. Son hikayeyi beğenmedim, bir de kitabı adına veren cümleden çok etkilenmedim.
"Öfkeli Piçler Bataryası" başlıklı son bölüme kadar 5 üzerinden 3 verilecek bir kitap hissi yarattıysa da, son bölüm beklentimin çok altında kaldı. Goodreads'te imkan olsa 2,5 diyeyim ama maalesef... Bu arada, bu kitabı Nejat İşler'in ilk kitabıyla karşılaştırmamak lazım, o çok samimi, kendi hayatından kesitler anlattığı, akıcı anlatıma sahip bir kitaptı; burada ise bağımsız 6 öykü var, biri çok kötü, biri kötü, ikisi orta, ikisi gayet iyi. Okuduğuma pişman mıyım? Hayır. Tavsiye eder miyim? Etmem sanırım.
Kitapla tanışmam kitabın hikayelerini resimleyen çizeri takip etmem vesilesiyle oldu. Nejat İşler'i sadece oyuncu olarak tanımamdan dolayı, kitapta bulduklarım beklentimin üzerinde oldu. Tadında bırakılmış fazla uzamayan ve birbirinden farklı hikayeler ve her hikayeye gizlenmiş kitaba da adını veren aynı cümle. Sahneleri bir oyuncu kaleme aldığı için mekanlar, karakterler sinema tadında işlenmiş. Bu yüzden hikayelerden bazıları birgün sinemaya taşınırsa fena olmaz.
İlk defa Nejat İsler’in bir kitabını okudum. Kitap birkaç hikayeden oluşuyor. Bazılarını begendim, bazılarını begenmedim, son hikayeyi ise bitiremedim. Kimseye tavsiye edeceğim bir kitap degil.
İçerisindeki hikayelerin gerçek hayattan alındığı gayet belli oluyordu. Zaman zaman kendimden çok şey buldum bu kitapta ve beğendim. Üzücü hikayelerde var tabi. Kısacası okumanızı tavsiye ederim.
Kitabın akışında bir sorun var gibi geldi, son hikayeyi beğenmedim. Bazı hikayeler güzeldi. Kötü ya da iyi demem zor geneli için. Gelişmeye açık bir öykücülük.