Jump to ratings and reviews
Rate this book

Kırk Yedi'liler

Rate this book
Kirk Yedili'ler en cok sozu edilen "12 Mart Romani"... Ama 21 Mart'ta neler olup bittigini anlatmiyor bu 468 sayfa. "12 Mart"i yasayan cogu '47 dogumlu bir genc kusagi anlatiyor.Furuzan'in bu ilk romani, 1975'te Turk Dil Kurumu Roman odulu'nu almisti."Furuzan cagdas Turkiye'nin onemli yazarlarindan biri. Onun edebiyati cagdas Avrupa edebiyatinin en guzel ornekleri olarak yerini alirken, yine de ulkesine ozgu olan her seyi de birlikte getiriyor."Frankfurt Allgemeine Zeitung, AlmanyaInce Sayfa 472Baski 2015 Sayfa 415Baski 2015 Yapi Kredi Yayinlari

465 pages, Paperback

First published January 1, 1982

27 people are currently reading
836 people want to read

About the author

Füruzan

27 books102 followers
Füruzan Yerdelen was an award-winning self-taught Turkish writer, who is highly regarded for her sensitive characterisations of the poor and her depictions of Turkish immigrants abroad.

Füruzan İlk kitabı Parasız Yatılı’yla 1972 Sait Faik Hikâye Armağanı ’nı kazandı. İlk kitaplarında kötü yola düşmüş kadın ve kızların, çöken burjuva ailelerinin, yoksulluk ve yalnızlıkla boğuşan kadın ve çocukların, yeni ortamlarda bunalan ve yurt özlemi çeken göçmenlerin dramlarına sevecenlikle yaklaştı; kişileri derinlemesine inceledi, anlatımını ayrıntılarla besledi. 12 Mart dönemini anlattığı ilk romanı Kırk Yedi’liler ile 1975 TDK Roman Ödülü’nü kazandı. 1975’te bir sanatçılar programıyla (D.A.A.D.) çağrıldığı Batı Berlin ’de bir yıl kalarak işçiler ve sanatçılarla röportajlar yaptı. Dokuz Çağdaş Türk Öykücüsü (1982, Volk und Welt Verlag) antolojisiyle Die Kinder der Türkei (1979, Kinderbuch Verlag) çocuk kitabını ise Doğu Berlin’de konuk kaldığı dönemde hazırladı.
Öyküleri Fransızca, İspanyolca, Farsça, İtalyanca, Japonca, İngilizce, Rusça, Bulgarca, Boşnakça gibi dillere çevrildi: Öykülerinden yapılan bir toplam A. Saraçgil çevirisiyle 1991’de Napoli’de, Kırk Yedi’liler S. Pirvanova çevirisiyle 1986’da Bulgaristan’da, “Sevda Dolu Bir Yaz”, “Nehir” ve “İskele Parklarında” öyküleri Damian Craft çevirisiyle 2001’de Londra’da, Parasız Yatılı Elif Deniz - Pierre Vincent çevirisiyle (Pensionnaire d’état, Bleu autour yayınevi) 2010’da Fransa’da yayımlandı; toplu öykülerini ise İspanyolcaya Gül Işık çevirmekte.
2006’da 10. Ankara Öykü Günleri’nde, 2007’de Dil Derneği’nin Dil Bayramı’nda ve Antalya Öykü Günleri’nde, 2008’de 7. İzmir Öykü Günleri’nde onur ödülleri aldı. 2008 TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’nın Onur Yazarı seçildi. 2009’da Dil Derneği İzmir şubesince Türk Diline Emek Ödülü verildi.
1988-90 yıllarında çektiği Benim Sinemalarım 1990’da Cannes Film Festivali’nin “Eleştirmenlerin 7 Günü” ve “Altın Kamera” dallarından çağrı alarak 158 film arasından seçilen 8 filmden biri olarak gösterime girdi; 1991’de ise Uluslararası İran Fecr Film Festivali’ndeki Uluslararası Jüri’den “En İyi İlk Film Jüri Özel Ödülü”nü kazandı ve Tokyo Uluslararası Film Festivali’nde seçilen “En İyi On Asya Filmi” arasında yer aldı. Oyunlaştırdığı Sevda Dolu Bir Yaz Ankara Devlet Tiyatroları’nda yaklaşık 200 kez sahnelendi (2000-2005).
Öykü: Parasız Yatılı (1971), Kuşatma (1972), Benim Sinemalarım (1973), Gül Mevsimidir (uzun öykü, 1973), Gecenin Öteki Yüzü (1982), Sevda Dolu Bir Yaz (1999). Roman: Kırk Yedi’liler (1974), Berlin’in Nar Çiçeği (1988). Gezi-Röportaj: Yeni Konuklar (1977), Evsahipleri (1981), Balkan Yolcusu (1994). Oyun: Redife’ye Güzelleme (1981), Kış Gelmeden (1997). Şiir: Lodoslar Kenti (1991). Çocuk Kitabı: Die Kinder der Türkei (Türkiye Çocukları, 1979). Yaşantı: Füruzan Diye Bir Öykü (Haz.: Faruk Şüyün, 2008).

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
201 (44%)
4 stars
179 (40%)
3 stars
47 (10%)
2 stars
19 (4%)
1 star
1 (<1%)
Displaying 1 - 30 of 49 reviews
Profile Image for merixien.
671 reviews667 followers
August 2, 2020
“Ömrümüzün baharı derler ya, boş ver Eminecan... Bu nasıl bir bahar ki; be­belerin çocukluk bilmediği, taze gelinlerin, eceldir başa çıkıl­ması yok deyip toprağı avuçladığı, er kişilerin ezilmekten ka­paklığa dönüştüğü, bunu başaramayanınsa katil hırsız olduğu bir baharın içindeyiz. Hastaları, sakat edilmişleri saymıyorum, genele varmak işimiz bizim. Bu nasıl bir bahar ki Emine, kur­şundan eritilmiş, ayak değdirilmez, yırtıcı dikenli dalların her yanı kapladığı bir bahardır.”

İşkencenin karanlığından anılarına sığınan Emine’nin gözünden; 68 kuşağının genelini oluşturan 47 doğumluların hikayesini, cumhuriyet çocukları ile üniversite gençliğinin genç toplumun geleneksel yapıyla çatışmasını, sınıfların oluşumunu takip ediyorsunuz. Erzurum’a dair anılarında öyle bir betimleme var ki bir anda o sobanın başında Kiraz ile birlikte aileyi gözlüyor gibi hissediyorsunuz. Ama okuması çok da kolay bir kitap değil. Bunun sebebi anlatılan dönemin, ölümlerin ve işkencenin gerçekliği. Diğer sebep ise yazarın anlatımına alışmakta zorlandım biraz, özellikle de seçtiği -ya da oluşturduğu- kelimeler biraz farklı bu da okumayı biraz yorucu hale getiriyor.
Profile Image for Banu Yıldıran Genç.
Author 2 books1,423 followers
September 30, 2023
valla bu kitabı buraya yazıp paylaşmadan önce video çekip anlattım. üstelik daha da saatlerce anlatırdım.
1970’lerde yazılmış toplumcu romanların bazı dezavantajlarını taşıyor. kitap gibi konuşan karakterler… öztürkçeci ve bugün bize çok yabancı gelen cümleler…
ama onun dışında bu ülkenin neden olamadığını, niçin bugün bu kadar kutuplaştığımızı öyle iyi anlatıyor ki. amacı bu olmadığı halde biz anlatıcı emine’nin devrimciliğinden çok öğretmen ana babasıyla yaşadığı erzurum’daki memur- köylü ayrımını dinimize kadar yaşıyoruz.
unutulmaz leylim nine’si, kiraz’ı, bir türlü mutlu olmayan güzel seçil’i ve hikayesi hüngür hüngür ağlatan ahmet ve ramadan efendi’yle füruzan’ın ne büyük bir yazar olduğunu o zamanlar muştulamış. füruzan da zaten asıl parladığı yerlerden yazmaya devam etmiş öykülerini.
bu ülke gençlerini sevmiyor, hiç sevmedi, sevmeyecek. elimizde kalan bu.

kitabı anlattığım videonun linki burada

https://youtu.be/F9gEQBFRgGA?si=ozl5r...

Profile Image for Cemre.
724 reviews562 followers
July 30, 2019
47'liler ile ilgili ne diyebilirim ki? Okumak lazım. Çok fazla denecek bir şey yok.

Füruzan'ı daima severek, çok severek okudum. Farklı sosyal statüden kişileri resmetmekte ne kadar başarılı olduğunu okuyucuları bilir. Bunu ajite etmeden, karikatürize etmeden yapar. 47'liler'de bunu çok daha net şekilde görmek mümkün. Kimse tam bir kahraman değil, herkes insan.

Dönemin siyasî atmosferini, her dönemde olan "zalim"i, mevcut sınıfları, sınıflar arasındaki farkları, o dönemde (ki şu anda da hiçbir farkı yok) kadın ve erkek olmayı beş yüz küsur sayfada başarıyla anlatmış Füruzan. Kalbinizi acıtıyor, acıtacak; ancak bence mutlaka okunması gerekenlerden, özellikle de ilgili döneme merakı olanlar mutlaka okumalı.
Profile Image for Baris Ozyurt.
919 reviews31 followers
November 23, 2018
“Seyhan gözlerine yansıyan memnuniyetini açığa salıvermemek için, her zamanki tutumuyla kitaplarla dolu ceplerinde uzun bir araştırmaya girişmişti.

- İstersen, demişti Haydar, bu küsmeleri keselim.
- Tamam, demişti Seyhan, bildim haksız olduğumu. Bu cahil takımına aldırmam ya sen başkasın. Bunlar Kapital’den bir sayfa okuyup yüz sayfa konuşurlar.
- Yapma, demişti Haydar, arkadaşları yermen, eleştir; buna varım bak.
- Onların akılları eleştiriden yana kapanıktır. Benden çok aceleleri var ya, sonuçta bana Bakuninci derler.

Seyhan’ın fotoğrafları gazetelerin sorumsuz manşetleriyle yayınlandığı gün, kaldırımlara serilmiş gövdesinin dirençsiz, uyumlu yatılının bilincine varamadan bakıp kalmıştı Emine.

Neydi o fotoğraf altı yazıları?

Ne kolaydı?

Gepgenç bir insan ölüsünü hiçleyen, kişiliğinden aldırmasız bir şeyler alıp götüren sözcüklerle donatılmıştı.

‘Anarşistlerle kanlı çatışma. Şehir şakilerinden… Çevreye dehşet saçan ateş altında…’

‘Benim canım arkadaşlarım,’ diye düşünmüştü. ‘Onca güzelliği, haktanırlığı savunup biriktirmeye çalışan beyinleriniz bu kadar gençken durur…’

Seyhan’ın yaşama tepisini zor taşırmışçasına sarsıntılar geçiren vücudunu yeniden kurmaya çalışmıştı Emine. Böylesine kolayca düşünebiliyordu. Dirimi hemen yükleniyordu çünkü Seyhan. Ölümü belgeleyen o gazetedeki fotoğrafsa gerçekliğe ne etse kafasında dönüşemiyordu.”(s.229)
Profile Image for Hayrettin Dilli.
21 reviews5 followers
March 17, 2016
Hep kurgu eserlerden tarih öğrenilmeyeceğini düşünmüşümdür. Kurgular tarihi, dolaylı yoldan gerçeği tahrif ederler. Bir görüşün, bir yolun bayraktarlığını yaparlar. Tolstoy, Savaş ve Barış'ı yazmadan önce Napolyon'un konakladığı, Ruslarla savaştığı yerleri bizzat gezip askerlerin ne düşünmüş olabileceğini hissetmeye çalışmış. Herkes Tolstoy olmadığı için bu hisler çoğu zaman yazarın kendi dünyasını yansıtmaktan öteye geçemez. Buna rağmen kurgu eserler bireylerin, sıradan insanların, halkın aklındakileri, heyecanlarını, kaygılarını bir nebze algılayabilmemizde bir etkiye sahiptirler.

Füruzan'ın "Kırk Yedi'liler"i bireylerin bu yanını okuyucuya çok iyi aktaran bir roman olmasının yanı sıra kurgu eserlerden tarih öğrenilmeyeceği fikrimi sersemletiyor. Tarih kitaplarının kuru birer istatistikten öteye geçemeyen soğuk tespitlerinin ötesine geçip, anlattığı 12 Mart sürecini ve sürecin içerisinde ezilen, hapsedilen, işkenceye maruz kalan karakterlerini kanlı canlı bir anlatımla yanı başımıza dikiyor. Flashback ve flashforward'lar ile her bireyi dünü ve bugünü ile ele alırken artık her şeyini bildiğiniz, kendinizden bir parça haline gelmiş olan bu kişilerin yaşadıklarını, o empati denilen ve belki genellikle boş bir içerikle kullandığımız kelimeyi tam anlamıyla idrak etmemize sebep oluyor.

Çoğu 1947 doğumlu olan 68 kuşağı ve 12 Mart süreci dönemi üniversite öğrencileri, belki bir daha hiç gelmeyecek bir neslin temsilcileriydiler. Füruzan onları romanlaştırdığında henüz olayların üzerinden birkaç yıl geçmişti. Bütün bir cumhuriyet tarihi düzleminde bu dönemin gençlerini onlardan bir farkı olmaksızın ele alan Füruzan, metninin bütününde dönem Türkiye'sine, düzene, iktidara, ebeveynlere, aile kavramına, eğitim anlayışına, adalet sistemine, kendini tekrar eden insan davranışlarına veryansın ediyor. Metnin bazı yerlerinde vurgulanan 'bir şeylerin değişmesi için birilerinin kendini feda etmesi' olgusu yazarca bilinçli olarak pamuk ipliğine bağlı bırakılmış. Ki zaten sonraki süreçte bu ülkenin 12 Eylül'ü yaşadığını göz önüne alırsak Füruzan'ın bu tercihinde ne derece haklı olduğunu anlayabiliyoruz. Kim bilir Füruzan 12 Eylül'de neler düşündü, ne yaptı, nasıl yaşayabildi? 12 Mart süreci için bu tür soruların bir karşılığı var: Kırk Yedi'liler.
Profile Image for Rıdvan.
549 reviews93 followers
June 20, 2023
Başıma bişey gelmeyecekse çok sıkıldım ve yapay buldum.
Profile Image for Ebru.
98 reviews19 followers
July 15, 2020
68 Kuşağına bir saygı duruşu. Çoğunluğu 47 doğumlu olan bu mücadele insanları, Cumhuriyet kuşağının sınıf bilincini edinmiş yeni neslidir. Aydın olup sömürüyü görmemek kabul edilemez. Cumhuriyetin ilk kuşağı sınıf körü olmakla eleştirilir. Tüm dünya 68'i gibi gündelik olan her şey politik alana çekilmiştir. Vietnam, Latin Amerika, Türkiye birbiriyle konuşmaktadır.

"Bu hızlı yürek, bu çıtkırıldım iyi aile kızı gövdesini ne kadar taşır bilemiyorum."

"Sanki yüzyıllardır soyumun, sınıfımın işlediği suçları ödemek için seçilmiş bir kurbanım. Kurban olmak yanlıştır bilmez miyim. Öğretisine inandıklarım harcanmanın değil direnip varmanın önemini açık seçik anlatıyorlar."
Profile Image for Burcu.
391 reviews46 followers
Read
April 11, 2020
Daha detayli bir degerlendirme icin: https://wanderlustpress.net/2015/03/1...
12 Mart diye adlandirilan romanlarin en kapsamlilarindan biri olan 47'liler kalabalik bir ogrenci profili uzerinden 68 nesli sol hareketini, ve donemin ogrencilerinin 12 Mart mudahalesiyle maruz kaldiklari iskenceleri anlatir. Uzun bir roman ve cok karanlik, insani yoruyor, uzuyor, yipratiyor. Yazar ozellikle bu etkiyi yaratmak icin cogunlukla duygusalci bir ton kullanmis. Onemli bir metin elbette ama bence edebi acidan da ideolojik acidan da sorunlari var. Donemi anlatan belgesel niteliginde bir metin olarak okunmali mutlaka ama zayifliklari da goz onunde tutulmali.
Profile Image for Tuğba.
84 reviews3 followers
April 27, 2016
Yazarın dilinde insanın ağız tadını bozan bir yapaylık var; ahenksiz, ittir kaktır zorlama kipler çok yorucu kaçmış. "Dönmezsem" yerine "dönmezlenirsem"i neden kullanır, anlamak zor. Bu yaptığı şey bir Erzurum, Kars vs. ağzı yaratmaya çalışmak mıydı yoksa zaten yazarın olmuşu bu muydu başka kitabını okumadığım için bilemiyorum ama Füruzan hakkında "dili yalın" yorumunu yüz kere gördüğüm için ilginç geldi bu durum açıkçası.
Profile Image for Esra.
24 reviews1 follower
June 15, 2017
"İyiliğin somutlaşması, bir onmaz hastalığın alt edilip yaşamanın yenilenmesi sayılacak dirime benzer bulut, kavrayışla kendisini sarıp kaldırınca baktı ve bunun gerçekten bir iyilik olduğunu tanıdı" gibi anlaşılması zor cümleler, "dönmezlenirsem" tarzındaki kiplerin kullanımı okurken biraz yoruyor ve dikkat dağıtıyor. Bunun dışında farklı toplumsal statülerden gelen ve 12 Mart dönemi olumsuzluklarını, işkencelerini yaşayan üniversite gençlerinin ruh hali etkileyici bir biçimde yansıtılmış.
Profile Image for Aysenur.
5 reviews10 followers
November 12, 2017
12 mart romanı olduğu kadar bir aile; daha da spesifiği bir anne-kız romanı 47'liler. Roman boyunca Emine'nin annesiyle olan ilişkisi, tüm karakterini çerçevelemekle sınırlı kalmıyor; ayrıca bir önceki neslin "aydın" sınıfına da büyük eleştiri getiriyor. Fakat tam da bu nedenle, Emine'yi kısıtlanmış buldum. Etrafını, kendine yakın/uzak tüm insanları büyük bir merak ve anlayışla keşfeden bu küçük kız/genç kadın, aynı merağı ve anlayışı kati suretle annesine göstermiyordu. Nüveyre fazlasıyla hesapçı, manipülatif ve sığ bir karakterdi evet, ama böyle olmasının, kolaycılığının, onaylanma ihtiyacının bir nedeni vardı. Bu nedenin hiç araştırılmamış olması, aralarındaki çatışmayı benim açımdan hem sakat bıraktı hem yorucu kıldı.
Bu noktayı bir kenara bırakırsak fazlasıyla akıcı ve sinematografik bir roman. Özellikle zamanda atlamalar hikayeyi aynen bir film montajı gibi "dikmiş", bütüncül kılmış. Dizisi çekilse hele, zevkle seyredilir diye düşündüm durdum.
Profile Image for Sinem.
344 reviews205 followers
September 14, 2024
47liler’de hem çok beğendiğim hem de hiç beğenmediğim çok fazla şey var o yüzden bu yorumu yazmak için birkaç gün bekledim. Yakın dönem siyasi tarih ve toplumsal hareketlere dair okuduğum kitaplar içinde hem en güçlüsü hem de en zayıfı. Bu nasıl oluyor derseniz, yazım tarzı olarak ciddi zayıflıkları var. karakterleri birbirinden ayırmanın zor olması, bazı karakterlerin tek boyutlu olması, metinsel olarak bazı pasajlardaki güçlü yazımın tüm kitaba yayılmaması gibi. Bir de hikayeye katkısı olmayan bazı şeyleri uzun uzadıya yazmayı tercih etmesi de hikayeyi zayıflatmış. O döneme dair çekirdek bir hikaye anlatırken, karakter profilleri üzerinden eleştirisini verirken her şey çok güzel. İşkence deneyimi olmayan bu çağ insanları için çok çarpıcı ve bence şiddeti ayarında pasajlar çok güzel yazılmış. Emine kitabın odağındaki karakter ve onun hem güçlü hem de ne kadar akıllı olduğunu görüyoruz kitap boyu ve fakat sonunda kişisel gelişim kitapları gibi konuşmaya başlıyor, bu anlamda karaktere biraz yazık edilmiş. Bir de bu kadar çekirdek bir hikayeyi anlatırken çok alakasız bir şekilde kitabın sonuna Almanya’ya giden işçilerle ilgili bir bölüm sıkıştırmış, ne gerek vardı??? diye okudum, çünkü Emine’nin ne yaptığını, adını ve hikayelerini gördüğümüz çocuklardan ölmemiş olanlara ne olduğunu, Haydar’a ne olduğunu okumaya devam etmek isterdim kitabın sonunda.
Çok iyi yaptığı şeylerden biri de Emine’nin annesi. O kadar canlı, o kadar bilinen ve her zaman kendisine yakışanı yapan o korkunç anneyi mükemmel yazmış, bazı yerlerde beni o kadar sinirlendirdi ki ara verdim okumaya.
Böyle kavga edebildiğim, her yönüyle anlayabildiğim karakterleri okuyabildiğim kitapları seviyorum, bu yüzden beğenmediğim yerleri olmasına rağmen 5 üzerinden 4’ü kesinlikle hakettiğini düşünüyorum.
Profile Image for mert.
75 reviews3 followers
August 22, 2022
mahvoldum, kahroldum... ne yaptın be füruzan!? son zamanlarda okuduğum en iyi kitaplardan biri. sol için önemli zamanları anlatan kurgular arasında okuduğum en iyi eserlerden biriydi. o dönemi kutsamayıp sürekli ardılların o zamanlardan alacağı dersleri vurgulaması ise birçok diğer metinde görmediğim ve bu metinde gördükten sonra olmazsa olmazlar arasına eklediğim bir detay oldu. karakterlerin derinlikleri, ağızları, olay örgüsü, kronolojik sıranın bozumu, anlatının yalınlığı,... füruzan kişisi çok önemli bir yazar kesinlikle
Profile Image for Aslihan Yayla.
532 reviews65 followers
July 29, 2020
Penceresi olmayan dört duvar arasına alındığında sana kalan bir sandalyeyle tekil masadır. Sorular açık olduğu gibi cevapları da net olmalı... Cevap vermediğinde ezilirsin, hakarete uğrarken işkenceye maruz kalırsın. Yine mi cevap vermedin? İşte o zaman sen yılana kadar işkenceye devam edilir. Yine mi sesin çıkmıyor? Yine mi konuşmadın Emine? Yine mi başın dik, cesaretin boyundan uzun? Yine mi gözlerin yaş ama asla kendinden taviz vermedin!

47’liler kervanında doğduysan sen bir 68 kuşağı gencisindir. Aydın açık fikirli olan çocuklardan olman seni pes ettirir mi? Önce “onları pes ettirmiş mi” diye sormalısın. Seni önce ailenin ortancası Emine ile tanıştırayım. Bir geçmişi solumalısın küçük Emine ile sonra geleceğe dönüp 12 Mart gününü anımsatmalı sana bu kitap! Ne yaşadı 68 kuşağı da kendi bedenlerinde darbeler aldılar? Emine’ye izin ver konuşsun. Annesinin yer yer hor görüp göz ucu ile baktığı lakin insanları “insan” yerine koyan kızı, ablasının “aç gözlerini” diye baskıladığı kardeşi, babasının sesinin gölgede hissettiği ortancası, bencil erkek kardeşinin ablası Emine bırakın size o dönemi anlatsın.

O, 12 Mart muhtırasını sana kendi yaşadıklarıyla anlatacak! O içeri alınmasını, sorgusunu, işkencesini, tökezleyenleri, sesi çıkan, sesi bastırılan, ülke siyasetinin dönüşümünü, toprak insanını, Erzurum’u, Ankara’yı, İstanbul’u, 68 üniversitelisini, idealizimi, Cumhuriyet’in ilk dönem öğretmenleri olan ana babasını, ablasının ikilem hayatını, öğrenciliğinden edindiği dostlukları, yürüdüğü düşünceyi, bunca olayların arasında tutunmak istediği Haydar’ı, kendi yargılanışını, cânım Kiraz kızı, kuşak çatışmalarını, toplumun o dönem zorunluluklarını ve ondan sakınılan ondan çalınan çocukluğunu anlatsın sizlere...

Kitap Ağacı Devrialem Kulübü’nün Temmuz ayı okuması kitabıydı. @pinuccias moderatörlüğünde okuduk. ilk 100 sayfa olaya adapte olmanızda hafif zorlaştırıyor lakin Emine’yi ve çevresini tanıdıkça geçmiş ile gelecekteki yolculuklar size tanıdık gelmeye başlayacaktır.

Karar sizin; bu döneme ne olduğuna dair bir bilgi edinmek istiyor musunuz yoksa istemiyor musunuz?

Sevgili Emine, sen elinden geleni yaptın. Bırakalım insanlar seni okumak için karar versin.
Profile Image for Rafet Baran.
70 reviews22 followers
September 14, 2014
üç başlıkta bu kitabı inceleyeceğim:

> kitap, antalya'da aniden bastıran bir yağmur nedeniyle cildi bozulana kadar ıslandı. kurutup, okudum. hâlâ çok iyi durumda değil belki ama okunmasına engel bir durum yoktu. kaplayıp, ağır kitapların altına koyup adam etmeye çalışacağım eve dönünce.

> romanı okurken ister istemez çağdaşı ve aynı konuları paylaştığı ölmeye yatmak'la karşılaştırdım. ne yazık ki ağaoğlu'nun romanı kadar etkileyici ve gerçekçi bulmadım. konunun ve karakterlerin örtüştüğüne şüphe yok ancak ölmeye yatmak teknik açıdan çok daha iyi kurgulanmış bir eserdi. 47'liler'in bölümlerden oluşmaması ve anlatıcının roman boyunca aynı kalması takip edilmesini zorlaştırmış. sıkıldığımız, anlatımın tekdüzeleştiğini düşündüğümüz anlarda uyandıracak ufak bir dokunuştan mahrum kalmışız. bu nedenle 5 yıldız vermedim.

> romanı, toplumsal olayların hemen ertesinde yazılması bakımındansa emrah serbes'in deliduman'ıyla örtüştürdüm. gel gör ki deliduman, yalnızca tepkiselliğiyle bu romanlarla yarışabilecek kapasitede görünüyor gözüme. örneğin füruzan'ın 47'liler'i de, adalet ağaoğlu'nun ölmeye yatmak'ı da deliduman'dan birkaç gömlek üstün romanlar. serbes'inki ne kadar çiğ ve aceleye getirilmişse, geçmişte yazılanlar o kadar olgun ve uğraşılarak yazılmış gibi geliyor. bilmiyorum, belki de çağın getirdiği bir durumdur bu. ama şundan eminim ki bundan 30 sene sonra da 12 mart dönemine dair bir fikir edinmek isteyenler 47'liler'i okurlar. ama gezi dönemini merak edenler deliduman'a dönüp bakarlar mı kuşkuluyum. (bu sonuncusu 47'liler'e değil de deliduman'a ait bir yorum oldu. neyse."
Profile Image for Enver.
33 reviews
January 6, 2021
Kitabı okurken sürekli durup telefonumdaki türkçe sözlüğe başvurmam gerekti. “Hasta” yerine “sayrı”, “koridor” yerine “geçenek”, “burjuvazi” yerine “kent soyluluk”, “ahlak” yerine “aktöre” gibi kelimeler kullanılması bir okur olarak bana fazla zorlama geldi ve okuma keyfimi azalttı.

Benzer şekilde, günlük hayatta pek kullanmadığımız “evetlemek”, “hayırlamak”, “dönmezlenmek” gibi isimlerden oluşturulan fiillerin oldukça fazla -nerdeyse her sayfada- kullanımı da, bu kipin kitaptaki hemen her karekterce kullanımı da beni çok rahatsız etti.



Sonuç olarak, çok uzun zamandır okumayı düşündüğüm bir romandı fakat beklediğim tadı alamadım.
Profile Image for Hülya Meier.
156 reviews
October 28, 2013
“… Tam yaşıma yaraşan düşüncelere yöneliyorum. Ulusal bayram söylevlerinin bakışından kurtuluyorum. Erzurum’ dayım. Değil kadın-erkek eşitliği, erkek erkeğe, insan insana eşit değil Saide abla. Sizin Beethoven, Bach sevmeniz gibi ben artık türküleri çılgınca seviyorum. Coşkun yaradılışlıyım. Hep uçlarda gezen bir kişiliğim var. Susun çocuğum, demeyin….”
Profile Image for Sinem Çetin.
2 reviews1 follower
April 22, 2014
Bu kitabı 12 yaşımdayken abim okutmuştu. İşkencelerin abartı olduğunu düşünmüştüm. Gerçeklermiş meğerse.
Profile Image for ser.
194 reviews15 followers
May 21, 2025
47'liler çok uzun zamandır okumak istediğim ama bir türlü başlamayıp yine çok uzun zamandır kitaplıkta öylece beklettiğim kitaplardan biriydi. Hazır bu sene kalın ve göz korkutan kitaplardan gidiyorken bunu da okuyayım dedim. Ayın başında başladım, ama bir ara gündemin üstüne iyi gelmiyor diyerek okumayı bıraktım. Sonra ne olduysa oldu, bu kitabı şimdi okuyamazsam bir daha hiç okuyamam diyerek okumaya devam ettim ve işte buradayım. Füruzan'dan daha önce Parasız Yatılı'yı okumuştum, üslup ve dil olarak beni bu kadar yorduğunu hatırlamıyorum. Bu açıdan 47'liler cebelleştiğim bir metin  oldu. Ben ana dilimde bir şeyleri okurken daha önce bu kadar zorlandığımı hatırlamıyorum. Bir süre sonra Füruzan'ın kendine has diline ve kelimelerine alışıyorsunuz ama metnin o ağır şiirsel dili hiçbir noktada soluk almanıza müsade etmiyor. Genel olarak 47'liler tam olarak da böyle hissettirmesi gereken bir metin zaten ama yine de ben daha doğal, daha gündelik bir dilden daha fazla etkilenirdim. Bir noktadan sonra Emine'ye de Haydar'a da göz devirmeye başladım çünkü. Ve hikayede en sevdiklerim Seçil ve Kiraz oldu. Ben Füruzan'ın o kuşağa haksızlık eden diğer eski kuşaklar gibi haksızlık ettiğini ve onları bir avuç realiteden kopuk hayalperest olarak yansıttığını hissettim. En azından bir okuyucu olarak benim şahsi çıkarımım bu oldu. Öbür yandan Seçil ve Kiraz, çok gerçek, çok insan ve çok derin karakterlerdi.
Okurken kırk dereden su getirtiyormuş gibi hissettirmişse de, şu ana kadar kitapla ilgili hep şikayetlerimi sıralamış olsam da ben bu romanı bayağı sevdim aslında. Yakın ve acılı tarihimizi bir çok yönden ve  katmanlı bir şekilde ele almasıyla, 68 kuşağına karşı duyduğu saygı duruşuyla ve Füruzan'ın tüm o sosyopolitik tespitleriyle iyi ki okumuşum dediğim bir roman oldu. Yoruldum ama değdi.
Profile Image for Bayram Erdem.
230 reviews13 followers
August 11, 2023
Anlam ve anlatım zenginlikleriyle dolu, tertemiz bir Türkçe. Uzun zamandır böyle bir edebiyat şaheseri okumamıştım. Çok uzun yıllar önce Füruzan'ı Britannica'nın ansiklopedi maddesinde okumuştum. Filme uyarlanan birkaç kitabı olduğunu da hatırlıyorum. İlk defa bir kitabını okudum. Muhteşemdi. Diğer kitaplarını da fırsat buldukça okuyacağım.
Profile Image for Zeynep.
28 reviews1 follower
March 23, 2021
Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar
Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
Mendilimde kan sesleri.
Profile Image for Yasemin Salihoglu Karagul.
321 reviews27 followers
May 14, 2021
Ne çok acı çekmiş bu memleket ve ne çabuk unutmuş yaşadıklarını... Emine'nin ağzından cocuklugu, gencligi, anıları, arkadaslari, Erzurum, Istanbul, Ankara, Izmir gunleri, zamanda ileri geri oynamalarla bir yapbozun parcalari gibi anlatilmis. Her bölümde bir parca daha hikayede yerini buluyor.
Elimden bırakmadan okudum, iyi ki de okudum.
Profile Image for Gulen.
408 reviews
June 21, 2023
Çok çarpıcı bir roman olsa dahi, Anadolu insanına ve yaşamına kayıtsız şartsız bir romantizm ile yaklaşıldığını düşünüyorum. Kadının Anadolu'daki yeri konusunda hala değişmeyen ve bence ağır bir yara olan çocuk gelinler ya da resmi nikahsız evlilikler romantikleştirilmiş gibi. Bu durum göze batan unsurlardan. Ayrıca üst-orta ve üst sınıf evliliklere, Engelsvari bir yaklaşım getirilmiş, ancak bu da katıldığım bir sav değil. Kadının evlilik kurumunda ya da toplumsal ilişkilerde yaşadığı sıkıntıları göz ardı edemeyiz, ve bu sıkıntıların sadece belli bir kesimde yaşandığı sanrısına da kapılamayız. Ne yazık ki ideolojik bütünlük; eşitliği getirmiyor.
Bunların yanı sıra, Füruzan daha önce Parasız Yatılı'da da olduğu gibi içimi dağladı. Tutukluluk zamanı dışında Erzurum günleri de oldukça sarsıcıydı.
Profile Image for Melike.
30 reviews
February 24, 2019
Türk toplumunun her türlü sorunu, acısı, kültürel, sınıfsal farklılıkları var kitapta. Aydın geçinen ama hiç de aydın olamayan, cinsiyet rollerinden kurtulamayan kadınlar var. Tüm bu konuların bir bütünlük içinde ele alınmış olmasını ve içten aktarımını oldukça başarılı buldum. Beni en etkileyen karakter Nüveyre öğretmen oldu. Günümüzde de hala var olan, modern cumhuriyet kadını sınıfına mensup, ama ne modern olabilmiş ne kadınlığını özümseyip kucaklayabilmiş, tipik türk kadını örneği olarak çok iyi resmedilmiş bir karakterdi. Otoriter ve mesnetsiz bir anne tipi olarak çarpık ve tatsız aile yapımızın en büyük sorunlarından birini açıklarken, eğitim sistemimizin de hiç bir zaman olmamışlığını ve bundan sonra da hiç bir yere varamayacağını kanıtlar nitelikte bir öğretmen profili idi aynı zamanda. Dönemin siyasi kaos ortamının detaylarını ne yazık ki bilmesem de aktarım çok iyiydi, bu açıdan da çok başarılı buldum eseri. Ve en güzeli anadolu insanı ile şehirliler arasındaki uçurumlar, iletişimsizlik sorunu bugün hala aynı şekilde devam eden bozuk düzen çok güzel aktarılmış. Aradan geçen yıllara rağmen neden hala aynı noktadayızın cevabını veren, öğretici bir roman olmuş. Bir miktar kullanılan dilin zaman zaman ağır olması ve bazı detayların biraz fazlaca uzun olması azıcık sıksa da muhakkak tavsiye edeceğim bir kitap.
Profile Image for Kerem.
414 reviews15 followers
February 4, 2015
12 Mart donemini, iskencelerini, acilarini yasayan universiteli kusagin, 47'lilerin (veya 46'li ve 48'lilerin) ele alindigi, etkileyici bir roman. Sadece yasadiklari olaylar ve acilar degil, ama dogup buyudukleri zamanlar, sorunlu aile iliskileri, toplumdaki siniflanmalar ve kendilerine sorduklari bir suru degerli sorular da kitabi bence zenginlestiriyor. Agir bir roman degil kesinlikle, cok rahatlikla okunuyor, tabii ki insani cok etkileyen bolumleri de az degil, insanin insana yapabildiklerini gormek her zaman aci...
Profile Image for Gamze.
34 reviews9 followers
February 11, 2024
Karakterleri aşırı derecede tek boyutlu buldum, üstelik romanın genelinde kullanılan dil de oldukça yapay geldi bana. 2,5/5
Profile Image for Rengin Uçar.
68 reviews
Read
October 11, 2025
47’liler, 1968 öğrenci hareketlerini ve 12 Mart dönemini yaşamış genç kuşağı, bir anne–kız ilişkisi çerçevesinde ele alan en çarpıcı eserlerinden biridir. Roman, adını çoğu 1947 doğumlu olan bu kuşaktan alır.

İlk yayımlandığında devrimci gençlerden büyük ilgi gören eser, 1975 Türk Dil Kurumu Roman Ödülü’ne layık görülmüştür.

Romanı okurken, özellikle işkence sahnelerinde defalarca durup düşündüm; her birini sindirip öyle devam ettim. Emine ile Haydar’ın aşkını okurken soluksuz kaldım, Emine’nin annesiyle karşılaştığım her bölümde ise kendimi sığ hissettim. Kurban, Kiraz, Haydar, Cemşit… Hepsinin hikâyesi içimi sarstı; bir solukta bitsin istedim ama bir yanım da bu hikâyelerin hep benimle kalmasını diledi.

47’liler, 12 Mart 1971 askeri darbesinin ardından solcu gençlere yönelik baskıları, gözaltında maruz kaldıkları işkenceleri ve bu travmaların birey üzerindeki yıkıcı etkilerini odağına alır. Başkahraman Emine, 1968 döneminde üniversitede okurken öğrenci hareketlerine katılır; 12 Mart Muhtırası sonrasında tutuklanır, işkence görür ve özgürlüğüne kavuştuğunda geçmişiyle, inançlarıyla ve kimliğiyle derin bir hesaplaşma yaşar.

Romanın temel temaları yabancılaşma ve sınıf çatışmasıdır. Füruzan, anlatısında geriye dönüş ve bilinç akışı gibi modern teknikleri ustalıkla kullanır. Kozlu Ailesi’nin Erzurum’da başlayan, Ankara’ya uzanan hikâyesi aracılığıyla Emine’nin çocukluğundan yetişkinliğine uzanan içsel büyümesini izleriz.

Her biri ayrı bir dünyanın temsilcisi olan Haydar, Sami, Cemşit, Melek, Bilge, Seyhan, Ahmet, Zülkadir, Şerife gibi karakterler; kendi yaşamlarıyla birlikte o dönemin sancılarını, umutlarını ve kırılmalarını da beraberinde getirirler.

Füruzan, bu romanda yalnızca bir dönemi değil, insanın kendi vicdanı, geçmişi ve idealleriyle hesaplaşmasını da derin bir duyarlılıkla işler.
47’liler, ideallerle hayatın acı gerçekleri arasında sıkışıp kalmış bir kuşağın iç dünyasını sarsıcı bir gerçeklikle yansıtır.

Yazıldığı 1973 yılından bugüne kadar anlatım gücü, tematik derinliği ve insana dair evrensel sorgulamalarıyla tazeliğini koruyan bu roman, bir dönem tanıklığı olduğu kadar bir yüzleşme çığlığıdır. Füruzan’ın bu kitabındaki çığlık, sınırları aşmış; birçok dile çevrilmiştir. Ama hâlâ faili meçhul cinayetler var, hâlâ acılarını haykırmak isteyen insanların toplanmalarına izin verilmemektedir.
Ve bu yüzden, o çığlık hâlâ yankılanmaktadır.

Keyifle okuyun.. ❤️
Profile Image for sena. (lorelai’s version).
44 reviews1 follower
March 31, 2023
…“Öl,” diyor, iç sesi, “bu çok sakınılır bir son değil. Evet gençsin üstelik, ne güzelliklerle, ne arınmışlıklarla doldurulacak bir dünyada olduğunu biliyorsun. Sakın unutma yalnız değilsin. Asıl önemlisi bu. Burada, bu odada, her şey bir yana küçüklüğünden beri katılmamak için direnip durduğun haksızlığın ve uydurukluğun savunulduğu bir yerde karşı koymanın zorlu olduğu bıçak sırtı uzantıdasın. Savunduğun değerleri gerçekten edinip edinmediğinin yargılanmasına soktular seni. Geber hadi. Çok acıklı olabilecek ölüm sözcüğünü kullanma kendin için. Seni sen kılan değerleri savunuyorsun. Onlardan sıyrılmayı yeğleyemezsin. Seni yargılayacak olanlar bunlar değildir. Bunun böyle olduğunu çok iyi biliyorsun. Tepin, kana paralan, yalnız onların söyletmek istediklerini söyleme. Onlar sana çok, ama pek çok sade, o denli de güçlü bir şey söyletmek istiyorlar. Haklılık duygunu elinden almaya savaşıyorlar. Oysa bilirsin insanı insan kılan en önemli ayrım adalet duygusudur. Evet, dersen bitişin başlar. O zaman ilerde yaşayacağını umduğun zamanı bile yitireceksin. İşte bağır alabildiğine, kanın akıyor, görünümün inanılmaz çirkinlikte, bozulmuştukta, bir hurda yığını gibi. Yine de asıl şeyi alamadıkları sürece bir bütünsün. Bağır bakalım…”

mahvettin beni füruzan. mahvoldum ve üstelik bu okuduklarımı kurmacadır diyerek de atalatamayacağım. çünkü biliyorum ki bunlar yaşandı. sen bu yaşanmışlığın özünü aldın, kaleminle harmanladın, bizim kalbimizin ortasına bıraktın. ne zaman hatırıma gelse uzun uzun dalıp gideceğim, beni dakikalarca düşüncelere iten kitapların en başında olacak. uzun zamandır acıyı bu derece derinden hissettiğim bir eser okumamıştım.
Displaying 1 - 30 of 49 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.