Jump to ratings and reviews
Rate this book

Roman #4

Bugünün Saraylısı

Rate this book
"Postacının pek seyrek uğradığı evlerden biriydi. İkindi üstü Üftade Hanım içeri girip de yerde kapı aralığından atılmış bir mektup bulunca, küçücük bir heyecan geçirdi. Zarfı evirdi, çevirdi; okuma bilmediğinden nereden geldiğini anlayamadı. İki pullu ve üç damgalı oluşuna bakarak önemine hükmettiğinden, biri gelinceye kadar beklemek mi, yoksa gidip bakkal Nuri Efendi'ye okutmak mı gerek kestiremedi.

Şu saatte kocası da, kızı, damadı ve oğlu sokaklarda sürtüyorlardı. Bunlardan eve erken dönecek olan Feride'yi beklemek kararıyla cumbaya oturdu. Yorulmuştu zaten... Kendisine Mahmutpaşa yokuşundan bir çift ayakkabı almıştı. Kaç dükkâna uğramıştı? Pazarlık etme zevkini iyice çıkarmıştı; şimdi tatlı bir gevşeklik içinde bu zevki sindiriyordu.

Aynı zamanda mektubun kimin tarafından gönderildiğini de düşünüyor, şehirdeki ve taşradaki tanıdıklara zihninden geçit resmi yaptırıyordu. Neden sonra, sokak kapısı çıngırağının çalındığını duydu. Öksürük sesinden gelenin kızı değil, kocası olduğunu anladı. Yanında anahtar taşırdı; açsın! Koşa koşa inemezdi."

340 pages, Paperback

First published January 1, 1954

14 people are currently reading
258 people want to read

About the author

Refik Halid Karay

81 books66 followers
Mudurnu'dan İstanbul'a göçen Karakayış ailesinden Maliye Başveznedarı Mehmed Halit Bey'in oğlu olarak 15 Mart 1888’de İstanbul’da doğdu. Galatasaray Sultanisi'nde ve Hukuk Mektebi'nde okudu. Maliye Nezaretinde memur olarak çalıştı. II. Meşrutiyet'in ilanından sonra gazetecilik ile uğraşmaya başladı; Tercüman-ı Hakikat gazetesinde mütercimlik ve muhabirlik yaptı. Yazıları yüzünden ilk önce Sinop'a daha sonra Çorum, Ankara ve Bilecik'e sürgün olarak gönderildi. İstanbul'a dönünce bir süre Türkçe öğretmenliği yaptı. PTT (Posta Telefon Telgraf) Genel Müdürlüğü'ne getirildi. Bu sırada Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na üye oldu ve İstiklal Savaşı aleyhine yazdığı yazılarından ötürü vatan hainliği suçuyla yüzellilikler listesine girerek Beyrut ve Halep'te sürgün hayatı yaşadı.

Atatürk'e yazdığı şiir ve mektuplarla 150'likler listesindekilerin affedilmesinde çok büyük rol oynadı. Af kanunu ile yurda döndü, daha önceden çıkardığı Aydede adlı mizah dergisini tekrar yayınladı. Türk Edebiyatı'nda ilk defa Anadolu'yu tanıtan eserleri ile ismini duyurmuş, yergi ve mizah türündeki yazıları ile de ün yapmıştır. Gözleme dayanan eserlerinde, tasvirler, portreler, benzetmeler kullanarak, sade, akıcı dili, güçlü tekniği ile 20. yüzyıl romancıları arasında seçkin bir yere sahip olmuştur. İstanbul'u bütün renk ve çizgileriyle yansıtarak Türkçeyi ustalıkla kullanan Refik Halit, Türk edebiyatına birçok eser kazandırmıştır.

Yazar 18 Temmuz 1965’te İstanbul’da yaşamını yitirdi.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
45 (21%)
4 stars
74 (35%)
3 stars
64 (30%)
2 stars
18 (8%)
1 star
10 (4%)
Displaying 1 - 18 of 18 reviews
Profile Image for Ena u zemlji knjiga.
339 reviews
August 14, 2017
Roman počinje obećavajuće kada mlada Ajšen dolazi Ati-efendiji i njegovoj ženi Uftade kako bi se starali o njoj dok joj je otac odsutan. Ata na peronu očekuje djevojčiju, a susreće se sa lijepom devetnaestogodišnjakinjom koja izgleda ne zna mnogo o životu u gradu i o životu generalno.

Prvih 50ak strana je bilo jako dobro, opisani su njen dolazak, navikavanje na grad i upoznavanje sa Atinom kćerkom i zetom. Ostatak roman je isforsiran, kao da autor naprosto nije znao o čemu bi pisao pa se odlučio da će 250 strana posvetiti opisima djevojčnih odlazaka u kafanu i zavođenju muškaraca raznih slojeva. Stvar je postala gora, na granici sa apsolutnom perverzijom kada se stari Ata zaljubio u Plavokosu, kako prevodilac iritantno navodi u svakoj petoj rečenici.

Sam prijevod je kao bez duše, vrlo površan uz puko nabrajanje događaja. Radnja je obični klišej, nešto već viđeno toliko puta, pisano lošim stilom i prevedeno lošim srpskim. Ovo se komotno može zaobići.
Profile Image for Banu Yıldıran Genç.
Author 2 books1,401 followers
May 21, 2021
refik halid’i çok sevdiğimi bilenler vardır. bilemeyenler blog’da adını aratıp onla ilgili yazımı bulabilir :) çocukluğumdan bildiğim bir diziydi “bugünün saraylısı”, okumak bu zamana kısmetmiş.
bizim dil ustası refik halid’imizin o leziz dili elbette ki kendisini hissettiriyor ama maalesef kitap oğlu ender karay’ tarafından sadeleştirilmiş. keşke yapmasalarmış çünkü bayağı zarar vermiş bence babasının diline. ve yazım yanlışları gırla, en azından benim okuduğum baskıda.
ama olsun, refik halid bu her şekilde okunur. dünyanın en çok bilen yazarı olduğu için bu romanda da herrr şeyi bilen bir kahraman yaratmış: ata efendi. babası paşa aşçısı olan mengenli ata efendi’nin bilmediği bir şey yok. yeme içme anılarından, muhallebicinin nasıl olmasına, kadının nasıl giyinmesine, ojesinden tutun da çorabına kadar her konuda fikri var. allahtan genelde kendi kendine düşünüyor da mansplaining’i az yapıyor :)
akrabası ayşen’in düzce’den gelip istanbul sosyetesinin bir numarası olması, aşkları, güzelliği derken aslında 52 yaşındaki ata efendinin kör kütük aşık olması anlatılıyor.
ata efendi ve karısı, kızı, tiksindiği damadı muhteşem karakterler. ayşen biraz havada kalmış çünkü belli ki o yazarın hayalindeki tanrıça benzeri bir varlık. ama kendisini ağırdan satması, anında şehirli olması çok düzgün ilerletiliyor romanda.
sonu biraz fazla melankolik ama ata’cığımız da fazla romantik. hiç durmadan divan şiirinden beyitler halk şiirinden dörtlükler söyleyen biri.
köyden gelen güzel bir kızın damatla nasıl aynı evde yaşayacağının düşünüldüğü ilk bölümler mükemmel bir aile ve namus hicvi. kimse birbirine güvenmiyor. yine kızın paralı olduğunun anlaşılmasıyla ailenin yaltaklanma pozisyonuna geçmesi o kadar gerçekçi ki.
kahkaha attığım betimlemeler, deyimler kullanmış refik halid. not aldım hepsini. ve eminim ki bir mengenliyle sorun yaşamış :)) nefret ediyor oralardan ve insanından belli 😂
ve tabii osmanlı’nın sonuna yetişen ata efendi’nin 2. dünya savaşı sırasında geçen romandaki cumhuriyet eleştirileri de çok önemli. kodaman olanlar, savaş zenginleri... eh bugünün saraylıları işte.
Profile Image for Aslihan.
199 reviews31 followers
April 3, 2021
1944’ten 1947’ye uzanan bir dönemde İstanbul’da geçen hikaye dönemin gündelik hayatını ve İstanbul’unu canlı, neredeyse fotografik detaylarla anlatırken ne yazık ki toplumsal dönüşümleri yansıtmada zayıf kalıyor. İkinci Dünya Savaşı’nın etkileri küçük ayrıntılarda göze çarparken, bu dönemde sıradan insanın karşı karşıya kaldığı zorluklar, siyasi çatışmalar yüzeysel geçiliyor. Adının hakkını verecek bir biçimde dönemin üst tabakasının yaşam biçimi, çıkar ilişkileri, çatışmaları anlatılsa da kadın ana karakterin abartılı anlatımı, gereksiz uzatmalar ve tekrara düşen sorgulamalar nedeniyle geri planda kalıyor. Sonuç olarak neye odaklanacağına, ne anlattığına ve ne olmak istediğine karar verememiş bir kitap bu. İlk defa 1954’te basıldığı düşünülürse bir tarihi roman, bir dönem romanı değil. Eleştirel bir yani var ama toplumsal gerçekçi bir yani olduğunu söylemek zor. Fakat basit bir aşk romanı olduğunu da söylemek haksızlık olur. Döneminde ilerici sayılabilecek bu anlatım bugün ancak çağdaşı olan diğer romanlarla -örneğin 1949’da Huzur, Tanpınar ya da 1954’te Orhan Kemal’in Bereketli Topraklar Üzerinde- karşılaştırılarak daha iyi değerlendirilebilir.
Profile Image for Derya.
48 reviews4 followers
March 16, 2018
Bugünün Saraylısı'nı okuma kararım Refik Halid Karay'ın Türkçeyi en iyi kullanan yazarlardan biri olduğuna ilişkin şöhretini duymuş olmamdan ileri geliyor aslında. Kitap hakkındaki düşüncelerimi konu ve üslup şeklinde özetlemeye çalışacağım.
Roman, İstanbul'da 1940'larda geçen bir öyküyü anlatıyor. Bir şirkette önemsiz bir mevkide çalışmakta olan Ata, eşi, küçük oğlu, kızı ve damadıyla aynı evde yaşayan, ayın sonunu zor getiren, ellisine merdiven dayamış, aslen Bolulu bir aile babasıdır. Bir gün dayı oğlu Yaşar'dan aldığı mektupla hepsinin hayatı değişecektir. Ticarete atılarak köşeyi dönmüş olan Yaşar, Bolu'da yaşayan kızına gözkulak olması için Ata'dan yardım istemektedir. Besleme bir kız bekleyen aile alımlı, cömert ve bir süre sonra ortaya çıkacağı üzere, yüksek sosyeteye ve gösterişe çok meraklı bu kızın gelmesiyle geçmiş hayatından tamamen sıyrılarak bambaşka bir âleme dalar. Artık çevrelerinde Ayşen'in hayranlarından oluşmuş bir daire vardır. Ata'nın damadı kızın kredisi sayesinde köşe dönmüş, Ata'yla Üftade küçük oğullarıyla beraber Beyoğlu'nda lüks bir apartman katına çıkmış, sadece seçkinlerin katıldığı partilerde boy gösterir olmuşlardır. Ama tabii işler çetrefilleşir. Ayşen kalp kırmaktan ve erkekleri peşinden koşturmaktan adeta zevk almaktadır. Dayı dediği Ata'yla aralarında platonik bir aşk başlar.
Konu itibariyle Bugünün Saraylısı klasik bir konuyu işleyerek günümüzde bile geçerli olmayı başaran bir roman. Baş karakter Ayşen femme fatale bir karakter olmakla birlikte cömertliğiyle, iyiliğiyle, sık sık akıttığı göz yaşlarıyla iki farklı kişiliği içinde barındırır. Onun baş hayranı Ata, Ayşen'i içinden taş kalplilikle itham ederken beş dakika sonra fikrini değiştirir ve onun bir melek olduğuna hükmeder. Tıpkı etrafındaki diğer erkekler gibi. Kitabın günümüzde de anlamlı olan bir diğer özelliği tüketime ve gösterişe yaptığı vurgu. Modernizm eleştirisi olarak algılanabilecek bu anlatı hayatı haz peşinde koşarak geçirmenin sonucu olan felaketi başarıyla anlatmış. Ayşen, hazzın en sembolik ifadesi diyebileceğimiz bir yolla hayatını alt üst ederken peşinden gitmeye yeltenen ama ne tam olarak o dünyaya ne kendi dünyasına ait olabilen Ata da bu felaketten payını alır.
Konu olarak beklentiyi tamamen karşılayan romanın bazı üslup ve teknik sıkıntıları var. Romanın dilinin özellikle 200'lü sayfalara yaklaşırken akıcılaştığını düşünüyorum. Özellikle zaman kullanımı konusunda dinamik anlatım günümüz okuyucusuna yabancı gelebilir. Bu söylem özelliğinin o dönemin diğer anlatılarında olup olmadığını bilmiyorum. Ancak okurken bana leziz gelmediğini belirteyim. Teknik bir diğer sorun, bazı karakterlerin çok üstünkörü çizilmiş olmaları. Ata'nın oğlu Çetin, romanın ortalarında adeta unutulmuş; kızı Feride çok yüzeysel anlatılmış. Karay romanlarında erkek karakterlerin iç dünyalarının kadın karakterlerinkinden çok daha başarılı anlatıldığını düşündüm. Yazar zaman zaman bir karakteri ekonomik bir şekilde ama son derece ayrıntılı anlatabilmiş. Mesela Ayşen'in izdivacına talip olan doktor karakterin Ata'yla yaptığı konuşma edebiyat dünyamızın en güzel diyaloglarından biri olabilir. Ama üstüne düşmediği karakter konusunda yazar kolaycılığa kapılıp onu gözardı etmiş gibi görünüyor.
Karay'ın dili herhalde dönemin en sade üsluplarından biri. Özellikle bu hasletinin ona Türkçeyi en iyi kullanan yazar unvanını kazandırdığını düşündüm. Benim için üslubunda olağanüstü bir hal olmamakla birlikte Karay bence asıl diyalog ustası. Yetmiş sene önce yazılmış bir eser günümüzde nasıl hâlâ okunur sorusunun yanıtı da sade üslup ve harika diyaloglar olmalı herhalde.
Bitirmeden önce bir-iki laf da eserin önce 1985 sonra da 2014'teki televizyon uyarlaması hakkında söyleyeceğim. Dizilerin tamamını seyretmedim. Başrollerini Ahmet Mekin, Sema Yunak gibi birçok tanınmış ismin oynadığı TRT yapımı romanın ruhuna çok uygun aktarılmış. Oysaki 2014 ATV uyarlamasının romanla paylaştığı tek ortak nokta isimler desem yalan olmaz. Avşar Yapım ve senaryo ekibi romanı adeta katletmiş ve güzel kızların yakışıklı erkeklerin ortalarda salındığı bir gösteri ortaya koymak için edebi günaha girmiş. İlk sahneleri izledikten sonra edebiyat uyarlaması ortaya koymanın yazılı olmayan kurallarının yanında yazılı kanunları da olmalı diye aklımdan geçirdim. Bir sanat eserinin adını bu şekilde istismar etmek mümkün olmamalıydı.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Profile Image for Atlantisli.
156 reviews9 followers
May 19, 2025
ne ayşenmiş, herkes deli etti kendini. ata bey'e de bu son müstehak, gram üzülmedim. kitapta herkes mi antipatik, itici olur; sadece çocuk çetin'in bi suçu yok. Keşke sonda herkes Ayşen'i terk etseydi de duygularıyla oynadığı insanların karmasını ödeseydi >:( yaptığı her şey yanına kâr kaldı..
Profile Image for Hatice.
178 reviews30 followers
August 4, 2016
Yorum, kitaba dair spoiler içerir.

“Bugünün Saraylısı” öyle bir kitap ki, hiçbir karakterini sevemedim, hiçbiriyle duygusal bağ kuramadım. Olayları aktaran kişi, hayatlarını anlattığı kahramanlara tepeden bakmış, onlara ısınmamızı istememiş sanki. Düzceli Ayşen'in birden bire teşrif edip hayatlarını alt üst ettiği Ata Bey ve ailesine bakalım bir kere; başta hiçbiri bu uzak akraba kızının yanlarında kalmasını istemiyor ama Ayşen'le beraber gelen para ve refah yüz seksen derece dönmelerine neden oluyor. Kız onları bırakıp da gitmesin diye ellerinden geleni yapıyorlar. Yaşadıkları mütevazı hayattan kopuşları kolay oluyor ve o eski yaşama geri dönmek istemiyorlar. Yazarın güzelliğini ve cazibesini anlata anlata bitiremediği Ayşen'in tavrı ise hayli itici. Lükse ve şatafata olan düşkünlüğü bir yana, aşıklarını parmağında oynatması ve bundan gocunmaması, hatta eğlenmesi pes dedirtiyor.
Ata Bey'e ise ne demeli bilmem. Kendisinden otuz yaş küçük uzak akrabasının cazibesine kapılmaktan o da kurtulamıyor. Ayşen hakkında o kadar dengesiz düşünceleri var ki. Bazen taparcasına seviyor fakat hoşuna gitmeyen bir durum olduğunda ondan sanki basit bir kadınmış gibi bahsediyor.. Uzun lafın kısası; karakterler edebi olarak iyi anlatılmakla beraber, geneli “Benden uzak olsun.” diyeceğiniz insanlar.

Karay'la ilgili malumatım, onun dilimizi ustaca kullandığı yönündeydi, çok övülüyordu. Olayları anlatırken mesela geçmiş zamandan birden şimdiki zamana geçiş yapması bana değişik geldi ama üslubunda bir fevkaladelik göremedim. Döneminin yazarlarından bir üstünlüğü yok. Belki diğer kitaplarında daha başarılıdır.
1 review1 follower
Read
March 16, 2015
i watched in tv seires , what will happen at the end when aysen knows her father is Ata ?
Profile Image for Başak Ebru Tarım.
227 reviews10 followers
January 31, 2023
Yine bir kitabın sonuna geldim.
Çok seviyorum eski Türk romanlarını okumayı. Bugünün Saraylısı 1944 yılının Istanbul'unda başlıyor. Romanımızın kahramanlarından biri küçüklüğünde Istanbul'a, zengin bir paşanın konağında aşçılık yapan babasının yanına okumaya gelen Ata. Şimdi 50 yaşındadır. Okumuş, kendince kültürlü bir adamdır.bir tüccarın yaninda yanında depo sorumlusudur. Romanın kadın kahramanı Ayşen. Ata'nın ipsiz sapsız belledikleri kuzeni Yaşar'ın 18 yaşındaki kızı. Bir mektupla Ata ve ailesinin hayatına giren Ayşen. Yasar kızını göz kulak olması için Adapazarı'ndaki köyden Ata'nin yanına yollar. Yaşar bir şekilde, en azından şimdilik iyi para kazanmaktadır ve Ayşen'e bakacakları için Ata'ya da yardımcı olacaktır. Tam bir köylü kılığıyla Ata'nin evine gelen Ayşen zaman içinde büyük bir değişim geçirir. Çok ama çok güzeldir, çok zariftir ve babasından gelen parayla çok kisa zamanda tüm Istanbul'un peşinden koştuğu genç bir kadın olur. Babası gerçekten para kazanmanın yolunu bir şekilde bulmuştur ve kızına düzenli para göndermektedir. Bu imkanlar Ata ve ailesinin hayatını da kökten değiştirir. Arka plan 1944 yılının Istanbul'udur. Beyoğlu, Emirgan, Bebek. Gece kulübleri, oteller, davetler, balolar, saraylar, plajlar. Kadın terzileri, kuaförler, güzellik salonları, o günün Istanbul'u. Erkekler arasında kalmış çok güzel ve hırslı bir kadın, onun peşinde, yanında, yöresinde ona bekçilik eden dayısı Ata. Ata ve ailesinin Ayşen'le birlikte değişen hayatı. O.kadar severek okudum ki kitabi. Bugünden bakan bir göz için satır aralarında saklı ne çok bilgi var. Mesela Ata Taksim'de yürürken, bu evleri yıkıp yerine operası binası yapılacakmış diyor. Rahmetli AKM'nin doğuşuna dair haber alıyorum 75 sene öncesinden. Ve onun kuşağının da çok fazla değişikliğe tanık olduğunu, bir şekilde travmatik bir kuşak olduğunu fark ediyorum. Şöyle diyor Ata "Halbuki daha mütareke zamnında, 25 yıl kadar önce kadınla erkek birbirinden ayrı, salaş tiyatrolarında kanto seyretmezler miydi? Yirmi beş yıl sonra yanında kürkünü sırtına atmış, göğsü açık filiz gibi bir kızla gazinoda oturuyor, önlerinde iyice donanmış bir sofra... Şarap içerek, meyve yiyerek, koltuklara gömülmüş numara seyrine dalmışlar. Bu ne önemli değişikliktir."
Profile Image for Gu Gu.
510 reviews7 followers
October 24, 2022
Çok yıl önce okuduğum bir kitaptı. Çok sayıda başka Karay’la birlikte. Bugün Benli Belkıs’ı okurken adı geçince hatırladım. Aralarında çok duygusal ve güzelleri de vardı, yavaş yavaş bakacağım. Çok beğenmediğimi hatırlıyorum.
June 30, 2025
Bugünün Saraylısı, dönemin ağırbaşlılığını ve inceliğini o günün modernleşmeye çabalayan ama özentilikten içi boş olan dünyasında canlandırıyor.
Ata Efendi, aynı sofrada oturup yine de kimseyle aynı dili konuşamayan insanların simgesi.
Evlerine gelen güzel Ayşen’de eski dünyasının/memleketinin kırıntılarını görüyor; Zarafet, ölçülü sözler, ağırbaşlılık.. vs.
Ama farkediyor ki kız, kendi içindeki o güzel kadına ulaşamıyor. Kendini bugüne, özentiye, tüketilen değerlere öyle kaptırmış ki, içinde güzellik taşıyan ama onu çıkaramayan bir bocalaması var.
Görğnenle çinde olan arasında bir mesafe var.
Ve bu mesafe, Ata Efendi’nin içini burkuyor.

Okuyanın da.

Tıpkı Raif Efendi’yle benzer yalnızlıklar taşıyor Ata Bey. İçlerinde çok şey var. Ama paylaşacak ortamı yok, anlaşılamıyorlar.

Refik Halid’i Sabahattin Ali kalemiyle benzetemem ama bu iki roman karakterlerinin her ikisi de zarafetin ve değerlerin çöküşünü sessizce karşılıyor.

Beni de en çok o sessizlik etkiliyor.
2 reviews
Want to read
April 7, 2013
Selim Ileri'nin kaleminden bir alintidir: Bununla birlikte Bugünün Saraylısı edebiyatımızın en güzel romanlarından biridir. ‘Tuhaf’ bir aşk macerasının gerisinde, Refik Halid, 1940’ların sonunu, 1950’lerin başını geniş bir perspektiften yansıtır. Fonda, tek parti yönetiminden Demokrat Parti’ye yol alış inceden inceye saptanmıştır. Ayrıca, İkinci Dünya Savaşı’nın, Alman faşizminin bizdeki etkisi satır arası değinmelerle karşımıza çıkar.

1940’ların sonundaki İstanbul’u semtleri açısından, yaşayışı, görgüsü, toplumsal zümreleri açısından kavramak, alımlamak isteyenler için Bugünün Saraylısı asla göz ardı edilemeyecek bir romandır.
Profile Image for Gün.
157 reviews24 followers
May 2, 2011
muhteşem bir üslupla anlatılan akıcı bir hikaye. ikinci dünya savaşı'nın ardından istanbul'un değişik kesimlerinden insan portreleri. ata efendi'nin yaşadığı gelgitler, orta yaş tutkuları çok güzel anlatılmış. yazarın eski istanbul türkçesi ise her şeyden güzel...
2 reviews
June 15, 2011
Her nedense kendimden bir seyler buldum romani okurken. Cumhuriyetin ilk donemlerinde geciyor olsa bile aslinda her cagin erkeginin basindan gececek duygulari cok guzel anlatmis yazar. Ilk sayfalarindan itibaren sonunu merak ettiren ama sonunda huzunlendiren bir roman oldu benim icin.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Profile Image for Murat.
39 reviews
March 16, 2016
Vurucu son cümlesi güzel bir kapanış oldu
Displaying 1 - 18 of 18 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.