Kadın, ağacın yaşlı ve geniş gövdesinin tam ortasına yerleştirilmişti. Bedenini saran incecik, şeffaf simli kumaş dışında çırılçıplaktı. Yüzü de dahil olmak üzere, bütün vücudu gümüş beyaz bir boyayla boyanmış, cılız gün ışığında ara ara metalik bir ışıltıyla parıldıyordu. (...) Gözkapağının üstü de çeşitli tonlarda maviyle boyanmıştı. Gümüş rengi kaşların altında koyu maviyle başlıyor, aşağı doğru rengi açılarak kirpik diplerinde beyazla bitiyordu. Aynı biçimde beyaza boyanmış kirpikler, takma kirpik kadar uzun ve gürdü. Uçlarına kar yağmış gibi beyaz bir madde toplanmıştı. Kirpiklerinin gölgelediği gözleriyse sanki özlem dolu bir ifadeyle donakalmış, üstünü kaplayan sütümsü tabakanın altında, mavi mavi hiçliğe dalmıştı. (...) Karla ıslanmış çürük yaprakların kapladığı toprak zeminde, ıslak ıslak parlayan, koyulu açıklı bir yığın vardı; genç kadının bedeninin tam ortası oyulmuş, o boşlukta her ne varsa çıkarılmış, yere, tam önüne yem gibi atılmıştı. (...) Soluk güneşin altında gümüşten bir tanrıçayı andıran genç kadının ölümü, manzarayla bütünleşmiş ama bir o kadar da akıllara durgunluk verecek bir vahşetle sergilenmişti.
Korku, fantastik, bilimkurgu öykülerini bildiğim, okuduğum, üretimleri kadar kendisini de çok sevdiğim, yakinen tanışıklığın onuruna eriştiğim Işın Beril Tetik'in başka türlerde de çalışmaları olduğunu biliyordum. Duymak ve yaşamak bambaşka şeyler. İşte polisiye o türlerden biriydi ama açık söylemek gerekirse onun kulvara bu kadar hakim, kurgu ve romana dair dil ustalığının bu derece güçlü olacağını hayal etmiş ama tahmin edememişim. Atmosfer, akıcılık, neredeyse 10 sayda bir bizi iyice o hayatın, karakterlerin arasına çeken, onlarla yaşatan sürprizlerle süslenmiş performans sonradan oyuna girip maçın kaderini değiştiren müthiş bir deparın ayak izleri. Psikolojik çözümlemerin her cümleye adeta damıtılarak aktarılması, ölümler adına elinin titrememesi, sertlikte gözünü budaktan esirgememesi, ilahi adaletin iki yüzüne de dair o her öyküsünde bayıldığım duruşu beni benden aldı. 558 sayfalık kitap ne zaman başladı, nasıl bitti anlamadım ve şu an, son sayfa ile beraber yeni hikayelerin, romanların beklentisine girdim. Can Emir için bu hikayenin sonu geldi belki ama yeni maceralar için sanırım o da biz de heyecanla bekliyoruz. Kazanması gereken ödüller olduğunu, Işın Beril Tetik'in 2019 sonu, 2020 itibariyle bu kulvarda da yüksek sesle tekrarlanacak bir isim olduğunu belirtmeliyim. Roman, yazarı hakkında daha yazacak çok şey var ama ne desem boş. Bu kitabı, deneyimi benden dinlememelisiniz; yaşamalısınız. Polisiye seviyorsanız yüzünüzü doğan yeni güne çevirin. Işın Beril Tetik ve "Ayaz"ı takdimimdir. :)
Türk edebiyatı bir Dan Brown, bir Jean Christophe Grange eksikliği çekiyor muydu bilmiyorum ama çekse de çekmese de bu konuda artık kimsenin yapabileceği bir şey yok ve Işın Beril Tetik o boşluğu doldurmuş görünüyor. Akıcı dili, göz alıcı detaycılığı, taviz vermez karakter analizleri ile bir yandan sizi avucunda kavrayan diğer yandan en dikkatli okura bile meydan okuyan bu maceraya daldıktan sonra Türk Polisiye'sine bir daha aynı gözle bakamayacaksınız. Katilin kim olduğunu merak etmenin ötesine geçip, baş komiserimiz Can Emir'in yanında saf tutacak ve bir sonraki cinayeti çözmesi için ona ve ekibine yardımcı olmak isteğiyle alev alev yanacaksınız. Fakat Ayaz iliklerinize işlerken hepinizin işi çok zor olacak bana sorarsanız. Edebiyatımızın en lezzetli seri katil romanını okumaya bir başladınız mı kitabı elinizden bırakamayacaksınız bence, ben bırakamadım.
Uzun roman okumayı severim. Ecnebi yazarlardan hiç aşağı kalmayan çetrefillikteki olay örgüsü ve uzunluğu ile, epeydir okuduğum en güzel kitaplardan biri oldu Ayaz. Okuru bol olsun :)
Müthiş bir roman. Soluk soluğa ve gerilimi hiç düşmeyen bir polisiye. Karakterler, mekanlar, olaylar detaylıca kurgulanmış ama bu romanın temposunu hiç düşürmüyor. Çok iyi bir gizem/gerilim filmi izler gibi hissettirdi. Yakın zamanda okuduğum en iyi roman.
Benim gibi çoğu kitabı bir oturuşta okuyan birinin önüne koyulacak en uygun kasis bu kitap olabilir. Konuya asla girmeyeceğim çünkü kimin eli kimin cebinde belli değil, bunu da keyif kaçırmadan özetlemem imkansız. Olaylar fazla karmaşık, anlatım da yoğun olunca ister istemez yavaş okunuyor. Yoğun derken, çok özenli ve detaylı bir anlatım var yani. Film izler gibi okudum. Jestler, mimikler eksiksiz. Gerçekten çok iyiydi. Sadece bir yerde isim karışıklığı olmuş, o da nazar boncuğu. Amerikan polisiyelerine her alanda beş basar, vallahi yazarın eline sağlık. Kadın yazarlarımız böyle muhteşem polisiyeler yazdıkça ben zevkten dört köşe oluyorum. Şimdi işin en zor kısmına geldik tabii, merak içerisinde serinin devam kitabını bekleyip duracağız mecburen. =)
Epeydir okumak istediğim ama hacminden biraz uzak durduğum bir romandı. Ayaz'ı severek okudum. İyi bir kurgu, aklımda ekşi sakızıyla kalacak başkomiser Can Emir, bol yan karakterle beslenmiş iyi bir polisiye. Spoiler vermemek için katil meselesine giremiyorum :) Sonlara doğru fazlalık sahne ve diyaloglardan kurtulup biraz daha hızlansaymış mükemmel olurmuş. Yine de beş yıldız. Yazarın yeni romanını merakla bekliyorum.
Surukleyici atmosferi ve karanlik hikayesi ile dikkat cekici bir polisiye roman. Yazarin betimlemeleri ve hikayenin kasvetli havasi etkileyici. Bazi bolumler bana gereksiz uzun geldi. Katil ve ekibini kitabin ortalarinda tahmin etmek mumkundu ozellikle de Agatha Christie gibi klasik polisiye yazarlarini okumus birisi olarak cok zorlayici bir gizem sunmadi.Yine de olaylarin nasil cozulecegini ve hikaye orgusunu nasil tamamlandgini gormek icin okumaya devam ettim. Polisiye yeni basliyanlar icin iyi bir secim ama iyi bir polisiye okuyucusu icin supriz unsuru biraz zayif kalabilir.
Yazarı, diğer iki arkadaşıyla birlikte yaptığı "Gerisi Hikaye" yayınlarından tanıyorum. Bu seriyi yıllardır dinliyor ve her yeni bölümü dört gözle bekliyorum. Onlar sayesinde korku edebiyatını sevdiğimi kabullenmek zorunda kaldım. Aynı ekibin bir parçası olduğu "Anadolu Korku Öyküleri" kitaplarında, Beril Hanım sevdiğim yazarlardan biri.
Bu kitap, yazarın Anadolu korku türündeki öykülerinden sonra okuduğum ilk romanı oldu. Zaten Beril Hanım'ın da ilk romanı olduğunu sanıyorum. Polisiye okumayı çok sevdiğim için Beril Hanım’ın bir polisiye roman yazmış olması beni çok sevindirdi.
Romanın dili ve betimlemeleri, romanın örgüsü içinde öyle güzel harmanlanmış ki, kurgu akıp giderken dil de ona eşlik ediyor. Bazı polisiye romanlar, sayfa sayısını artırmak için uzun tasvirlere girişir; bu da zaman zaman akışı yavaşlatır ve kurguyu zorlaştırır. Ancak "Ayaz" böyle değil. Kitapta en sevdiğim yönlerden biri de bu oldu.
Karşımızda, alışık olduğumuz dedektif tiplemelerinden çok farklı bir komiser var: Can Emir. Öncelikle, görünüş olarak ‘farklı’ bir polis. Ama asıl farklılık, geldiği sınıftan kaynaklanıyor. Ailesinin zenginliği, yaptığı işte doğrudan bir anlam ifade etmese de, romandaki vaka tam da bu zenginlik ve onun yarattığı kirli dünya ile ilgili.
Romanda, ana karakterin ve onunla yaşayan kardeşinin yanı sıra hem çalışma arkadaşları, hem de geride bırakmaya çalıştığı ailesiyle birlikte, cinayetlere karışan zenginler ve maktuller de yer alıyor. Geniş bir karakter yelpazesi sunulmuş. Başlarda karakterleri karıştırmadım değil, ama kitabın ilerleyen bölümlerinde tüm isimlere aşina olunca bu da bir sorun olmaktan çıktı.
Bir polisiye romanın sürükleyici olması beklenir, ben de bunu beklerim. "Ayaz"ı iki gün boyunca elimden bırakamadım. Sevmediğim cep boyutunda, küçük puntolarla ve sıkışık bir dizgiyle basılmış bir kitap olsa da, bu baskı şekline rağmen akıp gitti.
"Ayaz"ı polisiye sever biri olarak çok beğendim. Beril Hanım’ın yazdığı ya da katkı sunduğu diğer tüm kitapları da listeme ekledim.