Various is the correct author for any book with multiple unknown authors, and is acceptable for books with multiple known authors, especially if not all are known or the list is very long (over 50).
If an editor is known, however, Various is not necessary. List the name of the editor as the primary author (with role "editor"). Contributing authors' names follow it.
Note: WorldCat is an excellent resource for finding author information and contents of anthologies.
ben kendi 20 yasima bi mektup yazsaydim bunlari yaptin sunlari yaptin diye siralamazdim asla. kitaptaki bircok yazar boyle yapmis :( bana ne 40 yasima kadar neler basardigimdan ya, bana gonlume su serpicek birkac soz siralasin, sirtimi sivazlasin, saclarimi falan oksasin isterdim. balkon artik ferah bir yer mi ben onu bilmek isterdim. bir tane mektupta 20 yasin 40 yasindan cok daha guclu bi yas oldugundan bahsediyor, cunku beni sen yarattin diyerek. o yollara sen ciktin, o cesareti sen gosterdin, sen benden cok daha guclusun. gelecekteki gunsu da bana bunlari soylesin isterdim. beni buraya senin gozyaslarin, senin hatalarin, umutsuzluklarin, her yerde yeterince kala kala ilerledigin o yollar getirdi desin. yazgin, kosmasan da seni bulacak olandir desin. kalbimi buyutsun ve benimle gurur duysun. yeterlidir
Ben 20 yaşıma mektup yazsaydım acaba nasıl olurdu hiç düşünmemiştim, taa ki bu kitaba kadar. Ne derdim, üzülür müydüm, uyarır mıydım, dertleşir miydim hiç bilmiyorum. Sonra okumaya başladığımda bu derlemeyi, herkesin 20 yaşına mektubu farklı ama bazı yazarların yazdıkları evet ben tam da ben dedirten cinsten. Ve söz sizlerin romanlarınızı okuyacağım çünkü mektuplarınız beni çok etkiledi... Barış Müstecaplıoğlu, Çağnam Erkmen, Defne Suman, Liz Behmoras, Shari Lapena, Günhan Kuşkanat, ve de çok enteresan tarza sahip Tahir Musa Ceylan.
Unutmamam gereken bir kaç alıntı:
"Kimseyi yargılama diyemem. Yargılar bir gün gelir tokat gibi akşeder. Sarsılmak acıtır ve her sarsıntı en iyi öğretmendir. Yorumsuz kal, diyemem. Zayıfsan eksik bilgiyle donanmışsan yorumlamama aklını göstereceğini umarım." Hangi duyguya yakınsan onu akılcı bulacaksık. Kimileri dünyaya alacaklı geldiğini sanır, sen hep borçlu hissedeceksin. Kendini de düşün diyemem, sen vermeyi almaktan çok sevmişsindir mutlaka."Çağnem Erkmen
"Geçmişimizde bir şeyleri değiştirdiğimizde, bazı hatalardan kaçındığımızda, bize değer katmayan bazı insanları hayatımızdan uzaklaştırdığımızda, domino taşı etkisiyle yaşanacak zincirleme olayları asla öngöremeyiz. Belki bazı acıları, hayal kırıklıklarını yaşamaktan kurtuluruz, lakin karşılığında bugün sahip olduğumuz pek çok güzellikleri de kaybedebiliriz. " Barış Müstecaplıooğlu
"Şeytan ayrıntıda gizli değildir. Ayrıntıda gizli olan gerçekliktir. Şeytan zamirlerde gizlidir." David Mitchell
Yaşlanmanın en zor tarafı hiç bir şeyin eskisi kadar acıtmamasıdır. "Defne Suman" First cut is the deepest misali "Cat Setevens"
"Şimdiki anın mezarcısı olmak." Varılacak bir yer olmadığını, sırrın yolculukta olduğunu bilmek.. Günhan Kuşkanat
Sıradan şeyleri öğrenmek ve sıradan insanlarla yakınlaşmak önemldir.Sıradanlığın bir gücü olduğunu bil. O güç bitmek bilmeden tekrar edebilmesindedir. Onların tekrarından sıkılırsan kendinden ve hayatın ta kendisinden sıkılırsın çünkü sen de sıradan olaylar dizisi sonucu zuhur etmiş bir var olansın. Her sabah doğan güneş, her gece gelen uyku, her öğle çöken açlık.. Bir taşa, bir mezara, bir masala ya da yılanaa tutunabilirsin, bunların hepsi yaşamdır. Hiç bir şeye tutunmazsan ama o yaşam değil mezarsız ölümdür. Senin yaşaman bir kazanç değil, ölmen bir kayıp hiç değil. Tahir Musa Ceylan
bundan bir iki ay önce tek başıma dost kitabevinde gezerken gördüm bu kitabı. yeni yirmi yaşıma girdiğimden sanırım, aşırı ilgimi çekmişti. alıp bitirmek yeni nasip oldu.
bazı yazarların yazdıklarını okurken bayılsamda (sıkıntıdan) bazılarınınkine gerçekten bayıldım, çok güzeldi.
bu arada doğan kitabın böyle bir şey yapması aşırı hoş ve anlamlı olmuş.
Toplam otuz üç mektuptan sadece 5 mektubu sevdim. Günhan Kuşkanat'ın mektubunu defalarca kez okuyacak kadar sevdiğim için 3.5 üzerinden 4 yıldızı hak etti bu kitap. Üstün Dökmen'in yarım sayfalık mektubumsu yazısını ise keşke yayınlamasalardı diye düşündüm. Okura saygısızlık bence. Ya da benim adım yeter ukalalığı.
Bu kitap sayesinde Barış Müstecaplıoğlu, İbrahim Yıldırım, Rıza Kıraç ve İsmail Güzelsoy'u keşfettim.
Kitabın bence en güzel mektubu olan Günhan Kuşkanat'ın mektubundan bir alıntı;
"Kendini sakladığın kuytuların var senin, kendini o kuytularında ara, çünkü insan kendini kıstırdıkça bulur."
Mektupların büyük bir kısmı ortalama (asla kötü değiller sadece daha hafif duygular aktarılmış, gençlik yıllarının özeti temalı) ama iyi olanları o kadar etkiledi ki beni kesinlikle öneriyorum. 20 yaşıma yaklaşırken ve anlık en büyük problemlerinin kendimle olduğu bir dönemde ihtiyaç duyduğum rahatlamayı sonuna kadar verdi bana.
En iyiler, asla unutmayacaklarım, metroda okurken beni ağlatan mektuplar: Çağnam Erkmen (!!!), İsmail Güzelsoy, Nermin Bezmen
Not: Aslında sevdiğim yazarların mektuplarını okumak için heyecanla almıştım ama daha önce eserlerini hiç okumadığım yazarlarınki çok daha ilgimi çekti. Bence yeni yazarlar arıyorsanız kalemlerini anlamak için çok iyi bir kitap olmuş.
Üniversitede yapılan grup ödevleri gibiydi. Kimi ciddiye alıp çok güzel şeyler yazmış kimisi ise yazmış olmak için yazmış. Çoğu insanın sevdiği kadar sevemedim. En çok David Mitchell'in mektubunu beğendim.
Bu kitabı okurken kendim gereğinden fazla duygusal anlam yüklediğim için gerçekten çok derin bir okuma oldu benim için. Bazı mektupları çok beğendim, bazılarını hiç beğenmedim. Bu açıdan 5 yıldızlık bir kitap değildi ama belli bir yaşa gelmiş insanların yazarların kendi 20 yaşlarıyla konuşması, hatalarını, hayatlarını, acılarını ve o günleri anlatmaları o kadar güzeldi ki. 20 yaşına gireceğimi hiç düşünmemiştim, ama burdayım işte :) İyi ki kendime doğum günü hediyesi olarak almışım. Mektuplarını okuduğum ve yeni tanıştığım yazarların diğer kitaplarını okuma isteği de oluştu umarım okurum 🤍
Güzel bir kitaptı. Yaşam ile ilgili genel tavsiyeleri, hayatın içinden yaşanmış tecrübelerle duygu yönü ağır basan bir anlatımla sunması kitabın çok değerli olmasını sağlıyor. Katkı sağlayan tüm yazarlara teşekkür ederim.
Kesinlikle çok güzel mektuplar barındıran okurken çok iyi gelen bi kitap oldu. Kendi üzerimizden yorumlayabilmemiz ve cümlelerin gerçekten bir şeyler hissettirebilmesi 💆Bazı yazarlarınki mektup değildi ama tâbi herkesin farkli anlatımı var.
"Parlattığın, tamir ettiğin, özenerek hazırladığın, vakit kaybı görmediğin, elini değil, gövdeni taşın altına soktuğun, nefesinle uyum içinde, zamanın gerginliğine rağmen pes etmediğin badirelerden çoğalarak çıkacaksın. Hayiflanmayacaksin. Travmalarin öğrenme merdivenlerinde basamak olacak maalesef. Zorluklar seni büyütecek ve geliştirecek."
"Değiştirmeye çalış, diyemem, sadece fikirler ve olaylar değişebilir, insanlar değişmez. Her vasıf bir kusurdan, her kusur bir vasıftan kaynaklanır, unutma derim."
farkli yazarlardan henuz ulasmadigim 20lerime dair tavsiyeler ve guzel/yapici sozler okumak bir grup yasli insanla ayni odada oturup sohbet etmek gibi hissettirdi. kendime cok yakin buldugum (cogunlugu kadin) yazarlar oldugu gibi tarzini begenmediklerim de oldu. ama bu kitabi olusturan, fikri gecen ve onca kisinin emegi icin sevmediklerim adina puan kirmak sacma olurdu. yirmi yasim umarim bana guzel seyler katarsin
Doğan Kitap'ın 20. yılını kutlayan bu kitap o kadar ruhuma dokundu ki... Çeşitli birçok yazarın gözünden yirmili yaşlarına ben 28 yaşıma giriyorken okumak çok kıymetli oldu. Herkese tavsiye ederim!
MÜTHİŞ BİR KİTAP. Çok sevdim, iyi ki okumuşum. Gözüm kapalı herkese tavsiye edeceğim bir kitap. Çok farklı yazarlar, çok farklı bakış açıları, farklı yaşamlar ama hep 20 yaş.
Tahir Musa Ceylan; adeta yeni bir romani okur gibi okudum heyecanla. Asli Perker, Baris Mustecaplioglu, Defne Suman, Sebnem Isiguzel, Ismail Guzelsoy, Cagnam Erkmen, Yavuz Ekinci; sanki benim 20 yasima sesleniyorlarmis gibi ne diyecekler acaba diye dikkat kesildim. Okumayi cok sevdigim bazi yazarlarin mektuplarini okurkense biraz hayal kirikligina ugradim zannedersem; belki biraz daha farkli bir seslenis ya da duygu bekledigimden. Enteresan bir fikir olmus bu mektup isi.
Bir Defne Suman hayranı olarak, onun mektubunu okumak için almıştım bu kitabı. Defne yine şaşırtmadı tabi ki, ancak diğer çoğu yazar 20 yaşlarına seslenirken adeta “şunu yaptın, bunu yaptın” yarışına girmişler. Yazılanlarda his aradım ama çok azında bulabildim. Öyle ki Canan Tan eserlerinin dizilere çevrilmesini istemediğini ama sinema filmi olursa hayır demeyeceğini bile belirtmiş :) Defne için okunasıydı.. Defne yıldızım 5 ama kitabın geneline 3.
Fikir çok güzel ama yazanlarin hepsi yazar olmasaydi ve bazi yazarların mektuplarini (sanirim kiramadiklari icin) pek de filtre etmeden yayinladiklari icin, icerik olarak zayif buldum.
Doğan kitap evinin 20. yılına özel, bu yayın evi ile çalışan bir çok yazardan 20 yaşına mektup yazmaları istenmiş ve bu mektuplar derleme halinde bu kitapta toplanmıştır. Buraya kadar fikir çok güzel, sevdiğin yazarların bu yaşlarından bir şeyler öğrenirim diye başlıyor insan kitaba fakat neredeyse her yazar aynı tema üzerinden bir mektup yazmış, bir çok farklı tarz ve yazı diline sahip yazarlardan oluşan bu kitaptan daha fazla beklentisi oluyor insanın, daha farklı bakış açıları görmek istiyor sanırım.
Bu şekilde düşünmediğimiz sürece kitap, sizlere kendi 20'li yaşlarınızı sorgulatacak ve bazı mektuplar işte bu tam da ben dedirtecek. Bu kitap sayesinde daha önce herhangi bir eserini okumadığım fakat bundan sonra kesin olarak okuyacağım bazı yazarlar oldu; Barış Müstecaplıoğlu, Liz Behromas, Davıd Mitchell, Defne Suman, Günhan Kuşkanat..
Son olarak dönüp bakacağım bazı alıntıları yazacağım;
"Dünya yüzünde, karşılaştığınızda başınızı öte yana çevirdiğiniz bir kimse dahi kaldıysa özgürleşmiş sayılmazsınız." Bu alıntı 20 yaşında ki Duygunun içinde bulunduğu ve o zamanlar çok büyük yara olarak adlandıracağı bir olayın yara izine dokundu. Bu alıntı sayesinde hala çözülmesi gereken ve çözmeye niyetimin henüz olmadığı şeyler olduğunu fark ettim. Benim için büyük bir aydınlanma anıydı..
"Sadece mutluluk üzerine kurulmuş bir hayat ziyandır." Herkesin 20'li yaşlarına dokunacak bir alıntıyı, unutmamak dileğiyle..
bazı mektupları çok beğendim bazılarını ise okumadan geçtim diyebilirim. sevdiğim birkaç alıntı:
“ Sana sus diyemem. Sükut altındır, diyemem. Haksızlık için konuşacaksın. Konuşmak için konuşmayacağını öğrendin çoktan. Konuşarak varlığını ispat edemezsin. Konuşarak değil, Çabalayarak var olursun” “ Kimileri dünyaya alacaklı geldiğini sanır, sen hep borçlu hissedeceksin” Çağnam Erkmen!!!
“Fakat sen de yani öyle tuhafsın ki, senden iki gıdım isteseler, kendini mutlulukla verecek, hiç sızlanmadan ufalıp dağılacaksın . Çünkü sen kendine hep kendinin en azını bıraktın. Öyle yapma. Sandığın kadar çok degilsin unutma, bitmezsin sanıyorsun ya "pat" diye bitiverince fena afallıyor insan. Yani su senin çocuk, yol senin. Senin yedi denizinde, senden başka kimsenin içinde olmadığı bir kıyısız gemisin aslında. Sana kimse sahip değil. Ya bir liman ara, ya ada ol, ya savrulup dur sonuna kadar, ama kendi yaşamını yaşa becerebildiğince, iyi-kötü. Yani n'olur, o kadar kendin gibi yaşa ki ben günün birinde kendi ölümümü ölebileyim, duydun mu?” Günhan Kuşkanat!!
Kitap belli yaşlara gelmiş yazarların 20 yaşlarına yazdıkları fakat neredeyse hiçbirinin yollamak istemediği mektuplardan oluşuyor. Yaşadıkları şeylerde ortak birçok nokta buldum. Yaptıkları büyük hatalardan dahi pişmanlık duymamaları çünkü şu an oldukları insanı bunların oluşturduğu fikrini ortaya koymaları beni çok etkiledi. Kendi adıma birçok ders çıkardım diyebilirim, bu kitabı 20 yaşıma 5-6 ay kala okumamın da yeri çok büyük oldu. Hayatta verilen hiçbir kararın yanlış olmadığı, sadece ders almak gerektiği, en zor zamanların bile zaman geçtikçe özlenir hâle gelmesi çünkü gençliğin hepsinden ağır basması ve daha birçok şey beynime kazındı. Bittiğinde daha uzun olmasını diledim bence kesinlikle okunması gereken bir kitap.
Günhan Kuşkanat'ın mektubuna bayıldım. Tanımıyordum, kimmiş bu diye baktım. 2023'te, 61 yaşında ölmüş. Varılacak bir yer olmadığını, sırrın "yolculukta" olduğunu hiç mi hiç fark etmeden, herkes kadar işte, belki çoğundan fazla, "şimdiki anın mezarcısı" olacaksın, ne etsen öyle.
Aşk benim topal atlı kör süvarimdir, geldi mi, atlar terkisine giderim. Nermin Bezmen
Aşkı erken yaşta yaşa, çocuk denecek yaşta yaşa. Böylece kemiklerin kırıldığında hemen geri yapışır, sakat gezmezsin; hem acısını çekerken hem başka kadın bulup düzelirken olan kaşıntıyla kolay başa çıkarsın. Tahir Musa Ceylan
bugünlerde bi yerlere gizlenip kitap okuyorum, utanıyorum galiba bi çıt hiç sormayın çok haksızım yani. ama o kadar ihtiyacım var ki buna anlatamam. yayınevi talihsiz farkındayım, kütüphaneden aldım boykota dahil diil bence. çok zamanını bulan bi kitap oldu benim için. bazı mektuplar rezildi, bazıları ilaç gibi geldi. sakinleştirdi beni. zaten yaşamıyor gibiyim bi aydır süzülüyorum havada. biraz hayatın büyüklüğüne, çeşitliliğine, başına ve tabi ki sonuna ikna etti beni. gelip geçicilik çok umut veriyor bana, yazdıklarına göre de geçmiş ne güzel. hiç alıntı yapılacak kitap değil, ders almadım hiçbirinden ama sohbet etmek iyi geldi, başınız kazan gibiyse biraz sırt sıvazlayan bi kitap bence
20’li yaşlarımın ikinci yarısındayken, yılların akıp gidişine kafayı taktığım bir dönemimde, kitaplığımda görüp nasihatleri doğru yaşlarımda okuyayım bari diyerek başladım. mektup mektup olduğundan yayarak okudum.
aralarda sevdiğim cümleler olsa da maalesef baştan sona sevdiğim mektup sayısı çok az. farklı yazarları içermesi hem güzel hem riskli, yazım tarzını sevmediğiniz birçok yazar olabilir. hatta bana daha çok yaşlanma anksiyetesi hissettirdi yer yer. yine de işaretlediğim kısımların birleşimini bir tam mektup gibi düşünüp, kendime hatırlatmam gerektiğinde okumak üzere kitaplığıma kaldırıyorum. kısa ve öz bir alıntıyla bitireyim:
''Daha az insanı seveceksin ama sevmeyi seçtiklerine daha çok 'seni seviyorum' diyeceksin.''
İçinde gerçekten kendimden parçalar bulduğum ve oldukça duygu yüklü olan mektupların bulunduğu bir kitaptı. Özellikle kadın yazarların mektuplarını okumak ve seneler sonra bile hala bazı sorunlarımızın ortak olması ve ne yazık ki bazı şeylerin asla değişmediğini belki de değişmeyeceğini fark etmem oldukça üzücü oldu. Bunun dışında, bazı yazarlara asla anlam verememekle okurken de bunaldığımı hissettim (not: bu mektupların sahipleri erkekti.).
cogu yazar mektubu yazdigi yasa kadar yaptiklarini bir bir siralamis haliyle de her mektup genele hitap etmemis fakat cagnam erkmen ve gunhan kuskanat’in mektuplari benim cok hosuma gitti. anlatim tarzlari ve okuyan kisilerin de kendisine bir seyler cikarabilmesi cok guzeldi. hakan gunday’in mektubu da fena degildi. ana temasi guzeldi, “gelecekte veya gecmiste degil, simdi 20 yasindaki sen kimsin?” vurgusu cok kiymetliydi aslinda ama kendisinden daha farkli bir mektup beklerdim sahsen. onun haricinde kitap genel olarak fena degildi bence, ortalamaydi.
Nerde işe yaramaz cihangir solcusu diyebileceğim tanımadığım tip var yazı yazmış. Bir kısmı ben o günlerde daha iyiydim deyip melankoliye vurmuş, bir kısmı kendini övüp durmuş şunu yaptık bunu başardık diye. Bir kısmının kafa hepten karışık zaten. Elif şafak desen kendine değil nasıl yazar olunur sorusuna cevap vermiş sadece 2 sayfa sallayıp geçmiş. Hiçbiri duygu katmamış, içten yazmamış yabancılar hariç. Hiç mi öğüdünüz yok başarısızlık tavsiyeniz yok. Sizin ruhunuz kirlenmiş ölmüş ben bunu anladım
Daha önce hiçbir kitabını okumadığım yazarlardan bölümler okumak benim için çok ilgi çekiciydi, bir sürü yazar tanıdım. Kitap genel olarak güzeldi fakat okuması çok zordu ayrıca benim kitaptan beklentim çok daha yenilikçi düşünceler ve farklı bakış açısı katmasıydı ama ne yazık ki öyle olmadı. Yine de bu kitabın bir araya gelmesindeki fikir bence çok etkileyici. Özellikle birine önermem için karşımdakinin gerçekten çok ama çok kaybolmuş ve endişeli biri olması gerekiyor.