Gövdem parçalanmış gibi, iki dünya arasında mıydım ne? Ruhum bir beden seçip içine gireyazsa. Her gün gittim geldim dört saat yolla birlikte beş. Evlerde odalarda şehirlerde sokaklarda hastanelerde. Ateşin başına oturur gibi dizildik Sonra tekrar tekrar. Küller biriktirdim közler Çevirdim çevirdim pişirdim dünyayı.
Devamsız’daki öykülerde kendi içlerinde tutarsız, çıkış arayan, yüzleşme peşinde kişiler var:Arzularına sahip çıkmak için toplumla karşı karşıya gelenler, gitmek isteyip gidememenin verdiği suçluluk duygusuna hapsolanlar, saplantılı âşıklar, kendi öznelliğini bulma çabasındakiler, gidemeyenler, terk edenler, boşa çıkmaya yazgılı başkaldırılar ve sesi kesilip kendi acısını kutsamak zorunda kalanlar…
Şengül Can, kimi zaman Anadolu ağızlarından beslendiği kimi zaman da ince ince ayrıntılarla bezediği şiir tadındaki öykülerinden oluşan Devamsız’da okuru sakınmasız bir içe bakışa, yüzleşmeye ve harekete geçmeye davet ediyor.
Gün geçmiyor ki ülkemiz kadın yazarlarından biri, güçlü bir kalemle daha tanışmayayım. Keskin bir kalemden çıkmış, basit ama diri tuhaflığı, bakış açısının yabaniliği ile zihni bloke eden, kalp burkan öykülerle dolu "Devamsız" Değerli bir yazar, sevgili Şengül Can ile tanışmanın mutluluğu içindeyim.
Bu kitabı almak için çok bekledim, yani hani çıksa da alsam gibi değil, aldım elime kitabı bıraktım başka bir kitapçıda yine aynısı. Sonrasında birkaç gün sonra yine önüme çıkınca alayım dedim. Bunu niye anlattım, kitap bildiğiniz beni çekmiş, oku beni der gibi.
Gerçekten yeni nesil Türk öykücülüğü çok güzel bir yerde. Gurur duydum.
Bu kitap kapağından tasarımına alıntısından dipnotuna çok güzel olmuş.
Her bir öykü ayrı lezzette her bir öykü şiir kıvamında. Benzetmeleri, karakterleri ve onların isimleri hatta, söylemeyip satır arasında bıraktıklarıyla çok severek okudum.
Karmaşık bir zihne girmişsin gibi. Okuduğuna pek anlam veremiyor ama aslında O’nu anlıyormuşsun gibi öyküler. İyi ki okudum demedim ama niye okudum da demiyorum.
Başta okurken zorlandım. Öykü olarak değil de, şiir gibi okumaya başlayınca (şiir gibi okumak mı???) daha rahat okumaya başladım. Anlam oldukça kapalıydı. Kısa cümlelere fazla anlam sıkıştırılmış gibi hissettirdi genelde. Yer yer nesnelere insan gibi, insanlara da nesne gibi yaklaşılmış (Kişileştirme değil, nesnelere ruh üflenmiş, insanlardan ruh alınmış gibi daha çok). Buruk bir tat veriyor sonunda. Derli toplu olmayan yorumum bu kadardı.
İnsan tanıdığı birinin kitabını okuyunca ister istemez gözü farklı seçiyor. "Hukuk ve Edebiyat" bağlantısını çözemesem de vardır elbet bir bildiği dedim :) Kısa cümle kullanımı ve dili zengin kullanımı çok hoştu. İlk kitabını merak ettim, ilk fırsatta...