Fransız hukukçu, düşünür ve tarihçi Alexis de Tocqueville’in 1835 ve 1840’ta iki cilt halinde yayımlanan Amerika’da Demokrasi başlıklı çalışması, siyaset bilimi literatürünün kanonik eserlerinden biridir. Demokratik Zorbalık kitabı, Amerika’da Demokrasi’nin “Demokratik Duyguların ve Düşüncelerin Siyasal Topluma Etkisi Üzerine” başlıklı dördüncü ve son bölümünden oluşuyor. Tocqueville, bu ülkenin toplumsal yapısı ve genç Amerikan demokrasisinin siyasal sistemi üzerine yaptığı gözlem ve incelemeler ışığında “yaşlı Avrupa”da yaşanan siyasi gelişmeler, kamu yönetimi sistemleri, güncel sorunlar ve çözüm yolları üzerine karşılaştırmalı bir çözümlemeye girişir.
Düşüncesinin temel eksenini liberalizmin ön plana çıkardığı özgürlükle, sosyalizmin temel aldığı eşitlik kavramları arasında bir denge kurma çabası oluşturur. Tocqueville'in o dönemde ortaya attığı sivil toplum destekli katılımcı demokrasi modeli, çağdaş demokrasi anlayışının kurucu öğelerinden biridir.
Yazarın bu katkıları, çağdaş demokrasilerin yaşadığı sorunlarla yeniden güncellik kazanmıştır. Tocqueville’in düşüncesinin ana unsurlarını özetleyen bu kitap, bugün belki çok kullanılmaktan içi boşalmış bazı kavramların kökenini hatırlatarak günceli anlamlandırmamıza ve güncel sorunlarla ilgili tartışmalara katkıda bulunacaktır.
Alexis Charles Henri Clérel, comte de Tocqueville, usually known as just Tocqueville, was a French aristocrat, diplomat, sociologist, political scientist, political philosopher, and historian. He is best known for his works Democracy in America (appearing in two volumes, 1835 and 1840) and The Old Regime and the Revolution (1856). In both, he analyzed the living standards and social conditions of individuals as well as their relationship to the market and state in Western societies. Democracy in America was published after Tocqueville's travels in the United States and is today considered an early work of sociology and political science. Tocqueville was active in French politics, first under the July Monarchy (1830–1848) and then during the Second Republic (1849–1851) which succeeded the February 1848 Revolution. He retired from political life after Louis Napoléon Bonaparte's 2 December 1851 coup and thereafter began work on The Old Regime and the Revolution. Tocqueville argued the importance of the French Revolution was to continue the process of modernizing and centralizing the French state which had begun under Louis XIV. He believed the failure of the Revolution came from the inexperience of the deputies who were too wedded to abstract Enlightenment ideals. Tocqueville was a classical liberal who advocated parliamentary government and was skeptical of the extremes of majoritarianism. During his time in parliament, he was first a member of the centre-left before moving to the centre-right, and the complex and restless nature of his liberalism has led to contrasting interpretations and admirers across the political spectrum.
Demokratik çağın, daha o çağ ortaya çıkmakta iken yazılmış başarılı bir eleştirisi. Eşit olma arzusunun kişisel özgürlüklerin yitimiyle sonuçlanabileceği uyarısında bulunuyor, aristokrasinin demokrasilerde bulunmayan özelliklerinden bahsediyor ve demokratik toplumlardaki bireylerin yalnızlaşma eğilimine girdiğinden bahsediyor. Kendisi artık aristokrasiye geri dönülemeyeceğini kabul ediyor, artık yapılması gereken demokratik toplumun, bireylerin özgürlüğünü ve birlikteliğini sağlayabilecek bir yapıya kavuşması için çalışmak olduğunu belirtiyor.
Eseri çok beğendim, keyifle okudum. Alexis de Tocqueville'nın görüşleri ve tesbitleri oldukça ilgi çekici, dahası görüşlerinin altını sistematik bir şekilde doldurmuş.
Kısa bir eser olmasına rağmen dolu dolu diyebilirim rahatlıkla. Yazar ABD siyasetini analiz ederken ABD'den farklı olanı yani Avrupa'yı anlatarak yola çıkıyor. Bu bence oldukça önemli. Kıyas, akıl yürütme ve analiz yaparken olmazsa olmazdır. Aksi halde metod uygulamamış, öznel değerlendirme yapmış oluruz.
Avrupa siyasetini ve siyasi tarihini analiz etmek için nasıl Ortadoğu ve müslüman coğrafyasına bakmamız ve Avrupa'nın buralarla olan farklılıklarını belirtmemiz gerekiyorsa Tocqueville aynı yöntemi ABD için uygulamış.
Avrupadaki aristokrasiyi inceleyerek ve tanımlayarak bunun olmadığı Amerika'yı daha iyi anlamamızı sağlamış.
“Mutlak ve despotik bir hükümetin, koşulların eşit olduğu bir halkta, diğer tüm halklarda olacağından daha kolay kurulacağına inanıyorum ve bu tip bir hükümetin böyle bir halk nezdinde bir kez kurulduğunda sadece insanları ezmekle kalmayacağını, uzun vadede bu insanların her birini insaniyetin temel sıfatlarının çoğundan mahrum bırakacağını düşünüyorum. Yani bana öyle geliyor ki, despotizmden bilhassa demokratik çağlarda korkmalı.”
buna puan verebilecek kadar alt yapım olduğunu düşünmüyorum, 63 sayfayı da 5 haftada okuyabilmişim anca. Baya yerde beynim yandı ne kadar eksiğim olduğunu fark ettirdi bana ama güzel bir bakış açısı da sağladı. Bol bol alt çizip aldığım notlarda yazarla atıştığım bir kitap oldu cjdmdjdn
3,5/5 Yazarın daha önce Çoğunluğun Zorbalığı kitabını okumuş ve çok beğenmiştim. Altını çizdiğim pek çok yer olmuştu. Bu kitabında da yine hoşuma giden yerler altını çizdiğim satırlar oldu fakat okurken Çoğunluğun Zorbalığı kadar keyif alamadım bu kitaptan nedense. Anlatımı biraz daha sıkıcı gibiydi ve sanki biraz da tekrara düşmüştü. Yine de bakış açınızı geliştirmeniz açısından mutlaka okumanız gerektiğini düşünüyorum. Keyifli okumalar.
Demokrasinin ve eşitliğin gelişmeye başladığı 19. yüzyıldan beri benzer sıkıntıları yaşadığımızı gösteren güzel bir çalışma. Eşitliğin aslında özgürlük olmadığını, demokrasinin sadece oy vermekle bitmediğini, insanların rahatı için iradelerinden nasıl kolaylıkla feragat edebildiklerini Tocqueville net bir şekilde gözlemlemiş.
Okurken Daron Acemoğlu'nun Dar Koridor teorisi sürekli aklıma geldi. Teorinin temellerini burada görmek mümkün ama Acemoğlu'nun konuyu çok daha ileriye taşıdığını belirtmem lazım.
1830'larda Demokrasi hakkında yazılmış bir eserin günümüze bu kadar ışık tutabiliyor olması cidden takdir edilesi. Toplumun kamusal huzurun sağlanması için özgürlüklerden rahatça feragat etme tutkusu gibi demokrasinin sahip olduğu çeşitli tehditlerden bahsediyor kitapta. Tocqueville'in daha önce okuduğum "Çoğunluğun Zorbalığı" kitabında da benzer şekilde kendisinin hem monarşi hem demokrasiyi görmüş olması rejimler hakkında daha objektif bir yorum yapmasını sağlıyor.
Kitapsız geçen uzun bir aradan sonra okuduğum ilk kitaptı basit bir kitaba benziyor diye aldım pek bir şey anlayamadım ve uflaya puflaya okudum müsait bir zamanda tekrar okuyacağım tekrar okuduğumda güncellerim burayı
Belirli düşünürlerden aşina olduğum delilsiz gözlem ve düşünce sunma meyilini burada da gördüm. Eşitlikle ilgili düşüncelerine katılmasam da, demokratik kurumların yanlış ellerde ve doğru koşullarda gayridemokratik hale ne kadar çabuk gelebileceğini o zaman gözlemlemiş.
Demokrasi üzerinde bazı düşüncelerim vardı hem düşünceleri toparlama açısından hem de olaya farklı bir pencere açmasında ötürü güzel bir okuma oldu. Demokrasi, sandığımız kadar masum değil.
Günümüz uluslarının kendi bünyelerinde koşulların eşitlenmesini engellemesi olanaksız ancak eşitliğin köleliğe mi yoksa özgürlüğe mi, aydınlanmaya mı yoksa barbarlığa mı, refaha mı sefalete mi taşıyacağı kendilerine bağlı. Kitap bu cümleyle sona eriyor, aslında tam olarak da özetini geçiyor bence. Demokrasi herkese belli bir eşitlik sunarken, bu toplumsal eşitlik sonucu belli bir zümrenin elinde toplanan iktidarla birlikte bireyin bağımsızlığını, gücünü ve özgünlüğünü tamamen ortadan kaldırmış oluyoruz. Tamamen birbirine benzeyen toplumlar yaratarak, yeniliklere de kendimizi kapatıyoruz. Özellikle demokrasi ile tiranlık arasındaki o ince çizgiyi aşmasıyla birlikte insanların kendini yönetmesi için 'seçim' yapması ve bunu doğru seçebilmesinin oldukça güç olduğu ortada. Devletin halk için değil de halkın devlet için var olduğu ülkemiz gibi toplumlarda hizmetkarlardan oluşan bir zümrenin yapacağı seçimlerden özgürlükçü, enerjik ve bilgi bir hükümetin çıkabileceğine inanmak mümkün değil.