Lütfen, restoranlarin ne zaman, nasil ve neden ortaya çiktigindan, disarida yemek yemenin zaman içinde farklilasan islevine, ülkemizin yemek kültürünün kendine has özelliklerine ve degisen yeme aliskanliklarimiza kadar uzanan bir perspektifte disarida yemek yemenin yüz yillik hikâyesini anlatiyor.
Açıkçası beklentimin oldukça altında kaldı. Yazarların kişisel zevkleri çerçeve olmuş ama çerçevenin içindekiler kimleri tatmin edebilecektir?
Konu hakkında yüzeysel bilgi arayan; konuya vakıf olmayan kişiler, Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü ilk sınıf öğrencileri için ideal olabilir. Ama büyük ihtimalle bir kaç sene önce hazırlanmış bir bitirme ödevinin parçası gibi duran kitap sosyoloji bölümü için sadece ortalama bir eser konumuna düşüyor, konuya derinlemesine ve farklı disiplinlerden bakanları için ederinin karşılığı olmayacağı konusunda şüpheler yaratıyor.
İçeriğin ağırlıkla iki esere (Zafer Yenal& Meltem Ahıska, Kudret Emiroğlu) dayanarak aktarılmasını kitabın en zayıf özelliği olarak görüyorum. Yemek ve Kültür, Gastro Dergileri var, onlarca yemek yazarı var; gazeteci var. Hiç etkileşim ve kaynak kullanımı olmamış. En basitinden aile büyükleriden aktarmalar yapılabilecekken , Eski İstanbul Yaşayışı için Refik Halit, Ahmet Rasim, Koçu, Sermet Muhtar Alus, Selim İleri varken; geçmiş dönem gündelik hayat enstantanelerinin sadece Ayfer Tunç’un (ki çok önemli bir kitaptır verilen kaynak) kitabından aktarılması biraz kolaya kaçmak gibi olmuş. İstanbul’a yerleşen Beyaz Rusları mercek altına alabilmiş hatta bir “barnüvis” sayılabilecek Jak Deleon; Vefa Zat ve Aydın Boysan gibi ehlikeyf erbaplarının anıları olmaksızın meyhanelerin ve barların anlatımı güdük kalıyor. Pastane konusunda Uğur Biryol’un Gurbet Pastası’ndan bahsedilmemesini Yemek kültürü ve sosyolojinin birlikteliğini önemseyen biri olarak kabul edemiyorum.
Şehirlerle ilgili mekan aktarımlarda anı kısımlarının daha detaylı ve kişisel olmasını beklerdim. Örneğin Ankara’da bahsi geçen Vitamin Bar’a “Piknik’e gidelim” diyerek giden birkaç kişi mutlaka olmuştur ama gerçekten bir Piknik vardı ve “Piknik’e gidelim” derken ondan bahsediliyordu. Yazarların yaşlarından dolayı göremeyecekleri meşhur Piknik ile ilgili bunu doğrulayacak az da olsa yeterince aktarım ve görgü tanığı var internette.
Özetle, herkesin gastronomi konusunda cevval ve malumatlı olduğu (!) günümüzde bu kitabın iyi niyetle hazırlandığını ve öyle yayımlandığına inanmak istiyorum. En azından daha detaylı çalışmalar için azim göstermek isteyenlere bir kıstas olabilecektir.
Konu ve sunum olarak çok heyecan verici bulup o sebeple almıştım ancak vadettiği şeyi asla vermiyor, sadece 3-4 kaynağa aşırı şekilde referans vererek, tam olarak neye göre organize edildiği de anlaşılmayan çok limitli bir literatür taraması. İçindeki özgün diyebileceğimiz kısımlar da yazarların mekanlar hakkındaki öznel görüşleri olabilir sadece ki bu da çok kısıtlı. Birkaç yerinde de bir cümle ile “yeni nesil beslenme şekilleri” gibi biraz da moda olduğunu ima eden bir ifadeyle veganlıktan bahsediyor. Bir araştırma kitabı yazılıyorsa, bahsedilen şey kapsamlı olarak bilinmeli. Bunun gibi birçok yüzeysel nokta var. Editöryel açıdan da çok sıkıntılı olduğunu düşünüyorum. Örneğin 50 sayfa boyunca 20 kere referans verilmiş bir kaynağı 51. sayfada ilk kez duymuşuz gibi bir takdim söz konusu. Bir de en başta belirttiğim gibi neye göre organize edildiği bölümlendirildiği muallak, bahşiş kültüründen bahsedileceği vadedilen bölümde bir anda sokak lezzeti satan dükkanları okuyoruz. Benim beklentim kapsamlı bir araştırma kitabıydı, belki de o yüzden beklentimin yanından dahi geçmedi.
Hesap Lütfen, yemek kültürü ve sosyolojisiyle az da olsa ilgilenen herkesin seveceğini düşündüğüm bir giriş kitabı. Kitap, bir yandan, anılarla ve alıntılarla, okuma deneyimini keyifli hâle getiriyor, diğer bir taraftan ise kendinize ait anımsamalar buluyorsunuz. Yeni okuma pratiklerine zemin oluştururken, "mutlaka ziyaret etmeliyim!" diyebileceğiniz yerlerin de kapısını aralık bırakıyor.
Şampiyon kokoreç öven birini ilk defa görmüş oldum. Seçilen markalar buram buram reklam kokuyor. Ayrıca Türk yeme içme kültürüne dair pek yanlış bilgiler var maalesef. Türk düşmanı biri tarafından yazılmış sanırsam.