Tek kelimeyle muhtesem bir dugundu!Her sey ama her sey oylesine guzeldi ki.Peri masali gibi. Tuller, mumlar, cicekler...Insani taaa yureginden yakalayan karmasik duygular, gulucukler, gozyaslari...Iste boyle bir gece yasadi bizim takim, sevgili defterim.Ve -en onemlisi- bu bizler icin bir baska 'ilk'ti.Cunku aramizdan biri evleniyordu!Ilk kez bizim gruptan birinin dugunune katiliyorduk!Gel de duygulanma...Hili inanamiyorum! Demek bizler artik evlilik donemine geldik, dayandik.Vay be!(Tanitim Bulteninden)Sayfa Sayisi: 564Baski Yili: 2016Dili: TurkceYayinevi: Artemis Yayinlari
1961 yılında Amerikan Kız Koleji Edebiyat Bölümü'nden mezun olan İpek Ongun, yazı yaşamına 1980'de yayımlanan Mektup Arkadaşları'yla başladı. Onu Kamp Arkadaşları ve Afacanlar Çetesi adlı çocuk kitapları izledi. Bunları izleyen Yaş On Yedi ve Bir Genç Kızın Gizli Defteri başlıklı yapıtlarıysa gençlik için yazılmış romanlardır. Gençlik romanlarından sonra, gençlere yaşama kültürü ve kişisel gelişim gibi konularda yardımcı olmasını amaçladığı bir üçlü yazdı. Adları Bir Pırıltıdır Yaşamak , Bu Hayat Sizin ve Lütfen Beni Anla olan bu kitapların ilki 1911 yılında TÜYAP'ta " Altın Kitap Ödülü " 'nü aldı. Ayrıca gençller için yaptığı bu çalışmalar nedeniyle kendisine Rotary Kulübü tarafından "* 1995-1996 Meslek Hizmetleri Ödülü" verildi. 1998 yılında da Oriflame firmasının 250.000 kişilik bir halk jürisine yaptırdığı anket sonucu yılın en başarılı kadın yazarı seçildi. Bu çalışmalardan sonra tekrar romana dönen Ongun, Bir Genç Kızın Gizli Defteri'nin devamı olan Arkadaşlar Arasında,Kendi Ayakları Üstünde,Adım Adım Hayata,İşte Hayat ve Şimdi Düğün Zamanı 'nı yazdı. Sabah gazetesi'ndeki yazılarını Yarım Elma,Gönül Alma ve Sabah Pırıltıları adlı iki kitapta topladı. Evli ve iki kız annesi olan İpek Ongun,yazı yaşamını çok sevdiği Mersin'de sürdürmektedir.
Bu seride bir şey var. Okumayı bırakamıyorsunuz. Dahası Serra'nın kararlarını o kadar benimsiyorsunuz ki hiçbir şey tuhaf gelmiyor. Bu kitaba kadar koyu bir Oktay taraftarısınızdır ve her şey mükemmeldir; bu kitaptan sonraysa sanki Oktay hiç var olmamış gibi Özgür'cü kesilirsiniz. Ve Oktay'ın adı her geçtiğinde bir burukluk olur.
En son lisedeyken görüştüğümüz Serra ile yeniden bir araya gelmek ne hoş bir değişiklik oldu benim için. İpek Hanım "Bir Genç Kızın Gizli Defteri" serisiyle öyle bir dünya yarattı ki, bütün karakterlere gerçek hayattan arkadaşlarımız gibi sarıldık. Okumaya başladığım günlerde anneme öyle bir anlatmışım ki, "bu çocuklar sizin okuldan mı?" diye sormuştu. Şimdi yıllar sonra, bir kütüphane rafında Serra'nın yolculuğuna devam ettiğini görünce çok duygulandım ve kaptım raftan kitabı. Biz de büyümüşüz, Serra ve hayatındakiler de... Serinin devamını da buldukça okurum artık. Eminim lise yıllarına gelince kızım da bu kitapları severek okuyacak. =)
This was a reread. This might be the best book in the series (even though I’m bias towards the second book) I always adore the charm it carries within and how relatable it is with its characters and relationships. The main conflict in this book always grips my attention and I can’t seem to put it down.
Serra'yı da evlendirdik. Yıllar yıllar önce okumuştum. Ergenlik zamanlarının kitabı. Şimdi bile elime alıp okurum yine. Çocukluğuma götüren bir zaman makinesi.
Ya eleştirsek her şeyi eleştiririz ama ben çocukluğumun en keyifle okuduğu karakterin hayat hikayesini bu yaşta okumaktan mutluluk duyuyorum Oktay'la olmamasına üzüldüm ama zaten eski sevgilisini dibinden ayırmayan adamdan da olmazdı sadece Özgür'ün seni ilk andan beri seviyorum demesi hiç ama hiç gerçekçi değildi belki de şimdiki devirden dolayı böyle düşünüyorum ama her şeyiyle güzeldi Serra evlendi
Lise yıllarımda okuduğum bir genç kızın gizli defteri gözümde canlandı resmen☺️ güzel seri ama bazı yerleri yok olmamis böyle yaaa dediğim yerler oldu ama yine de keşke bitmeseydi dediğim kitaplardan biriydi
Artık hepsi yetişkinlik hayatına giriyor. Serinin bu noktadan sonraki kitapları bana değişik bakış açıları veriyor. Artık olgunluk aşamasında olmaları çok güzel.
Serra evlendi... Inanilir gibi değil o kadar şey oldu ki.. Güçlü bir karakteri olduğu için tüm zorlukların üstesinden geldi ve kendi mutluluğuna giden yolu belirledi..
Serinin okuduğum son kitabıydı ve okuduğum sürece eğlendim. Sonra bu kitabın sonuna geldim ve bir okurun karşılaşabileceği en korkunç olaylardan biri başıma geldi, BİRİ SON SAYFAYI YIRTMIŞTI. Nasıl bir travmaysa artık, sonra çok ilişmedim. Bundan sonra çıkan kitabı rafta gördüğümde elime alıp sevdiğimi hatırlıyorum, eskilerden misafirin olduğu bölümü okumuştum hatta. Sonra da büyümüşüm.
Geçenlerde de Serra'nın cıvıl cıvıl sesini ve yaşadıklarımı hatırladım, büyürken hayatım onunkine benzememiş olsa da şimdi onun lisede yaşadığını yaşıyorum. Ama benim dünyamda Cosby Baba sığınamayacağım bir sapık, haha.
Romantizm açısından onun kadar şanslı olmadım zaten, de, ben Oktaycıydım. Özgür'ü sonradan sevdiğimi hayal meyal hatırlıyorum ama sağlam Oktay'cıydım. Serra'nın yanına dayanamayıp gittiği ve mehtapta yıldızları izledikleri sahneyi hatırlıyorum ilk önce serideki romansı düşününce. İkisi benim için yeterince güçlüydü. Elbette, Serra'nın yalnız başına ağlayarak ev baktığını da hatırlıyorum. Yine de kopuşum biraz bu ayrılıktan başlamıştı belki. Ne olursa olsun, olsun, diyorum ve birlikte büyüdüğüm, yumuşak huylu bu seriden puan kıramıyorum.