Ahmet Mithat Efendi Şeytankaya Tılsımı’nda gizemli bir aşk hikâyesini anlatırken batıl inançları da sebep olduğu sonuçlardan hareketle ele alır. Olayın Güney İtalya’da geçmiş olması medeniyetin çağdaş merkezi olarak değerlendirilen Avrupa’ya yönelik mesnetsiz hayranlığa örtük bir eleştiriyi de arka plana yerleştirir. Bununla birlikte eserin başında bir notla ŞeytankayaTılsımı’nı Fransızca bir hikâyeden yararlanmak suretiyle kaleme aldığını belirten Ahmet Mithat Efendi’nin yabancı bir tür olan romanın gelişmesi ve yerleşmesi için çeviriye verdiği önem şaşırtıcı değildir. Ancak Tanzimat döneminde uyarlanan veya yeniden yazılan kimi eserlerin ve yazarlarının ismen anılmaması pek yadırganmaz. Ahmet Mithat Efendi de Şeytankaya Tılsımı’nı yazarken yararlandığı eserin ve yazarının adını belirtmek gereğini duymamıştır.
Ahmet Mithat was an Ottoman journalist, author, translator, and publisher during the Tanzimat period. In his works, he was known as Ahmet Mithat Efendi, in order to distinguish him from the contemporary politician Midhat Pasha. Ahmet Mithat Efendi adopted his name in homage to Ahmed Şefik Midhat Pasha, with whom he had been associated professionally, serving as an official and newspaper editor in Midhat Pasha's Vilayet of the Danube.
He was a prolific writer, with more than 250 of his works having survived to the present day. In 1878, he began publishing a newspaper entitled Tercüman-ı Hakikat (Interpreter of Truth). Prior to this, he was a contributor to Basiret, a newspaper published between 1870 and 1879. His editorship and publication of Olga Lebedeva's translations of Russian literature into Turkish served as an introduction of Tolstoy, Lermontov, and Pushkin to Turkey's readership. Additionally, he was a patron and teacher to Fatma Aliye, one of the most renowned female Ottoman authors.
İş Bankası Türk Edebiyatı Klasikleri’ne şimdilik Şeytankaya Tılsım’ı ile ara veriyorum :)
Ahmet Mithat Efendi’den bu seride okuduğum 3. kitap. Kendisinin eserlerinde hep bir sosyal sorumluluk projesi güttüğünü görüyorum. Sanat toplum içindir, tarafında yer alıyor gördüğüm kadarıyla. Bu kitap da yine sorumluluk duygusuyla yazılmış bir eserdi. Bu kısacık romanda (uzun hikaye demek daha doğru olabilir), Ahmet Mithat Efendi bu kez batıl inançların üzerine gidiyor. Fakat bu defa özgün değil: çünkü kaynağını açıklamadığı bir Fransız öyküsünden etkilenerek ve onu değiştirip uzatarak bu eseri ortaya koymuş. Yani fikir tamamen kendisinin değil. Diğer Ahmet Mithat Efendi kitaplarında yaşadığım duygu ve düşüncelerin aynısını yaşadım. Konu güzel, işleniş güzel, fakat yazarımız olay örgüsü içerisinde okurla o kadar çok konuşuyor ki ben zaman zaman olaydan kopuyorum. Kendisinin diğer eserlerinde bunu daha görmezden gelebiliyordum; ancak bu eserin kısacık yapısında pek olmadı. Olay akışı çok bölündü gibi hissettim.
Eserin geneline baktığımızda kurgudan keyif aldım. Özellikle önsözde de söylendiği gibi, o dönemin Türk yazarlarında pek görünmeyen ve erotizme (biraz) varan bazı betimlemeler de şaşırtıcıydı.
Yine yazarın verdiği mesaja hak vermeden edemedim. Sözde büyücü karakterinin yaptığı planlar ve olayların sonlanış şekli her ne kadar bizi mutlu sona götürse de yazarın dikkat çektiği durum bence akıllıca bir hamleydi. Hem mutlu son koy, hem de okuru batıl inanca karşı uyar, güzel hareket :)
Tanzimat edebiyatı devrinin en çok eser veren, kitaplarında hep halkı eğitmeyi ve sosyal mesajlar vermeyi hedefleyen, diğer adıyla 'Yazı Makinesi' Ahmed Midhat Efendinin bir solukta okuyabileceğiniz romanı. 5 karakter üzerinden anlatılan bu kitap Fransizca yazılmış bir hikayenin genişletilmesiyle 1889 yılında kaleme alınmış. Batıl inançlar ve sihirbazlar üzerine akıcı ve eğlenceli bir hikaye.
"Son Söz Müthiş kocakarı melunca hilesini gerçi pek güzel değiştirdi, ama eğer Pedro ağaca bağladığı gümüş tenli Angelino'nun güzelliğini seyirle aşk nimetine birdenbire mağlup olmamış bulunsaydı o zaman meselenin sonu ne müthiş kızıl renklere boyanacaktı! Böyle şarlatanların ne iyi nasihatlerine kulak vermelidir, ne de fena ayartmalarına!"
Şeytankaya Tılsımı, büyülü veya gizemli sandığımız olayların arkasında gayet açıklanabilir bir olay örgüsü olduğunu anlatan bir hikaye. Kitap olağanüstü varlıklara veya sihire inanmaya meyilli insanoğlunun olaylara mantık çerçevesinden bakmasının ehemmiyetini konu alıyor.
Fransızca bir hikâyeden esinlenerek kaleme alınan bu eser, hangi eserden ve yazardan yararlanıldığı belli edilmemiş olup, aşk hikâyesini konu edinen, batıl inançların sebep olduğu sonuçları gözler önüne seren kısa bir hikâyedir. Hikaye kesinlikle her devrin hikayesi. Yazarın dili akıcı olmasının yanında okuyucunun aklında soru işareti kalmaması açısından her noktaya değinmeye çalışmasını sevdim.
Okurken bir Türk klasiğinden ziyade yabancı betik okuyormuşsunuz gibi bir havası var, yerler Türkiye'de olmadığından ve isimler yabancı olduğundan. Ama anlatımında kullanılan kelimeler ve uygulanan sanatlar beni bir Türk yazdı, diyor. Yer yer çok fazla tekrara düşüldüğünü de düşünüyorum. Kısacık bir betik olduğundan sıkılacak vaktim olmadı ama daha uzun olsa biraz bayabilirdi.
Ahmet Mithat Efendi, kalemini toplumu eğitmek ve bilgilendirmek için kullanır. Yaşadığı dönemde halkta cereyan eden Batı özentisini tiksintiyle karşılar. Avrupa'nın teknolojik ilerlemelerini almak gerektiğini ancak ahlaki bozukluklarını da görmek gerektiğini anlatır. Yani Avrupa'nın teknolojik üstünlüğünü kabul etmekle birlikte, Osmanlı toplumunun ahlakından, dini yaşantısından ve kültüründen taviz vermesine, Batı özentisi ile hareket edilmesine ve bazı vatandaşların kendini Avrupalıdan küçük görmesine şiddetle karşı çıkar.
Betik özellikle vurucu sonuyla gerçekten çok güzeldi. Okurken otuzuncu sayfadan sonra "Sonu kötü biterse cidden yazık olacak" diye söylene söylene geliyorsunuz son sayfaya. İşte tam da orada harika bir son gizli. Kitabın bitiş cümlesi tek kelimeyle harika. Sadece büyüklerin okuyabileceği bir eserdir çünkü çocuklar masal kitabı diye okutulmaz. Masalda kötü ve müstehcen temalar yoktur. Severek okuduğum bu eseri okumanızı tavsiye ediyorum. İncelemeyi yazarken alıntılama yaptığım okurlara sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Türk edebiyatına yönelmişken ilk örnekleri de okumaya karar verdim. Ülkenin okuryazarlık durumu ve sanatsal eğilimlerini görmeyi sağlıyor. Bu kitap bir İtalyan hikayesi. Ahmet Mithat Efendi adapte ederek çeviriyor. Kendi adıyla da tefrika ediyor. Çok üretken bir yazar Ahmet Mithat. Batılı türlerle tanıştırmak elinden geleni yapıyor. Dönemin entelektüel işlerini anlayabilmek adına okunabilir.
Şeytankaya Tılsımı'nı İş Bankası Kültür Yayınları'nın çıkardığı Türk Klasikleri serisinden okudum. 5 karakter üzerinden çok keyifli bir hikaye yazmış Ahmet Mithat Efendi. Kurgu olarak günümüz öykülerine kesinlikle taş çıkartır. Ancak, okuyucu ile konuşarak yazması biraz acayip geliyor insana :)
Bu kısa küçük öyküyü bir ağaç altında okudum bugün. Hızlıca bitti. Tanzimat Dönemi kitaplarını okurken göz önünde bulundurmamız gereken şey, onların şimdiki edebiyata göre daha ilkel biçemlerde yazılmış oldukları. Karakter derinliği ve olay örgüsünde bütünlük aramak bizi sadece hayal kırıklığına uğratır. Ahmet Mithat Efendi'yi ilk okuyuşum. 1844-1912 yılları arasında yaşayıp bir çok eser vermiş. Pek çok dergi çıkarmış. O yüzden edebiyatımızda emeğinin çok olduğunu görebiliyoruz. Elbette elimdeki günümüz Türkçesine çevrilmiş eseri. O yüzden dili kullanımının gerçek boyutlarını ölçemeyeceğiz.
Bu küçük öykü gazetede tefrika halinde yayımlandığı için aynı dizilerde olduğu gibi bir özet geçiliyor yeni bölüme geçildiğinde. Bu kitabı dizi halinde okumanın tecrübesi elbette başka olurdu. Günümüz yazarlarında rastlamadığımız okuyucuyla diyalog hali de bu kitapta mevcut. Yer yer ders vermek, yer yer de Osmanlı ile o dönemin "Övropa"sını karşılaştırmak ve eleştirmek için yazar hikayeye dalıveriyor. Açıkçası bu diyalog hali benim hoşuma bile gitti. Mesela tatlı, gülümseten bir örnek: "Fakat bizim burada Agnelino'nun vücudunun ne kadar güzel olduğu ve çıplak olarak çam ağacına bağlanmış olmasının ne feci bir tablo oluşturduğu ve yeni doğan ayın turuncu ışıklarının bu tabloya ne kadar güzellik verdiği gibi konularla uğraşmaya vaktimiz var mıdır? Velev ki biz bu yoldaki uğraşlara vakit arayıp bulmaya çalışalım, Pedro söz sırası kendisine gelir gelmez söze başlayıp hızla konuşmaya giriştiğinden kulağımızın dikkatini ona ayırmaya mecburuz".
Kitap görkemli bir açılış yaptıktan sonra oldukça basmakalıp bir sonla bitiyor ancak bunu bir öykü olarak değil de bir tiyatro eseri olarak okusaydım büyük ihtimalle eğlenerek okurdum; her karakter kendisinin karikatürü gibi çünkü.
🧙🏼♀️Şeytankaya Tılsımı, Ahmet Mithat'tan okuduğum üçüncü kitap oldu. Yazarın dil ve anlatımını fazlasıyla seviyorum, seçtiği konuları orijinal buluyorum. Bu kitabı da bir Fransız hikayesinden esinlenerek yazdığını kendisi söylemiş. Okurken bir masal ya da efsaneymişçesine okuyorsunuz. Başlangıcı biraz garip gelse de konuyu anladıkça alıştım ben. Anlatımı ağır olmamakla birlikte yazar merak unsurlarını sonlara saklamış ve olayların arasına geçmişten bir şeyler katarak bence kurguyu bazı yerlerde dağıtmış. Kimi yerde Batı sevdalılığı ve batıl inançları eleştirmiş. Genel olarak ne çok sevdim ne de sevmedim diyebileceğim bir kısa roman oldu Şeytankaya Tılsımı. 60 sayfa bile değildi, rahatlıkla bir günde bitirilebilecek bir kitaptı. Okurken bir Türk klasiğinden ziyade yabancı kitap okuyormuşsunuz gibi bir havası var, yerler Türkiye'de olmadığından ve isimler yabancı olduğundan. Ama anlatımında kullanılan kelimeler ve uygulanan sanatlar beni bir Türk yazdı, diyor. Yer yer çok fazla tekrara düşüldüğünü de düşünüyorum. Kısacık bir kitap olduğundan sıkılacak vaktim olmadı ama daha uzun olsa biraz bayabilirdi. Bayağı da karışık bir inceleme oldu farkındayım ama sanırım ne sevdiğim ne sevmediğim kitaplarda böyle oluyor. Türk klasiklerini, özellikle de Ahmet Mithat'ı sevenlere önerebilirim. Bir günde bitecek, kısa kitaplar arıyorsanız da tavsiye edebilirim. Bunun dışında yazara yeni başlayacaklara veya amacı Türk klasiklerini tanımak olanlara tavsiye etmem sanırım...
Şeytankaya Tılsımı güzel konulara parmak basan bir novella idi. Açıkçası dönemine göre oldukça cesur noktalara değindiğini düşünüyorum kitabın. Özellikle kadın ve erkek karakterin yakınlaşmaları ya da dönemi için erotik sayılabilecek betimlemeleri beni çok şaşırttı. Ama bu novelleyı okurken en çok zorlandığım nokta, yazarın öğretici-eğitici kimliğini aşırı öne çıkarması oldu. Bu sebeple belkide 1 saatte bitebilecek olan bu eseri bir günde sık molalar vererek okuyabildim. Keşke yazarın eğitici-öğretici sesini daha az duysaydım dedim sık sık.
Kitapta bana ilginç gelen kısımlardan biri, yazarın Tarot Falını anlatma biçimi oldu. O dönem için yeni olan ve adının bile tam olarak konulmadığı bu popüler falın o dönemde anlatım şekli baya ilgimi çekti.
Kitapla ilgili olarak aklımda kalacak bir diğer nokta da kitabın son cümlesi oldu. Sanki tüm kitap o cümlede anlatılmış oldu benim için. 'Böyle şarlatanların ne iyi nasihatlerine kulak vermelidir, ne de fena ayartmalarına'.
Pek tabi ki bu kitapla birlikte fal, falcı, Tarot falı ve türevleri hakkındaki fikirlerimi de sorgulamış oldum. Bu konularda güzel bir yüzleşme yaşadım diyebilirim.
İtalya'da yaşayan Pedro isimli genç bir çoban vardır. Sastıma adında bir falcı Pedro'ya, Şeytankaya Tılsımı adlı yerde altın gibi değerli eşyalar olduğunu ve bunlara ulaşmasının tek yolunun bakire bir kızın kalbini canlıyken göğsünden söküp yemek olduğunu söyler. Bunun üzerine Pedro, tanıdığı ve dünyalar güzeli olan Angelino'yu ağaca bağlayıp kalbini almak ister fakat bir süre sonra ona kıyamayacağını anlar ve vazgeçer. Çünkü kıza çoktan aşık olmuştur bile. Bunların yanında bir de Pedro'ya aşık olan Mariya ve Angelino'ya aşık Viskonti isimli yan karakterler var. Olaylara bu iki karakterin de dahil olması ve falcı Sastıma'dan yardım istemeleriyle beraber işler daha da karışık bir hal alır. Hikayenin İtalya'da geçiyor olması, ülkenin o dönem için bir medeniyet ve bilim merkezi sayılması açısından mühim. Zira büyü, sihir, falcılık gibi batıl inanışların İtalya gibi bir ülkede bile var olduğu bize gösterilerek batı hayranlığının eleştirisi yapılmaktadır. Kitapta olaylar anlatılırken, Ahmet Mithat Efendi bazı yerlerde araya giriyor ve okurla sohbet havasında ilerletiyor konuyu. Bu bazı kişiler için dikkat dağıtıcı bir unsur olabilir ama önemsemeyenler için keyifli bir deneyim sunabilir.
Bu dönemde telif hakları kavramının olmaması sonucu uyarlama adı altında orijinalinin ne olduğu bile bildirilmeyen hikayelerin çevrilmesi ve uyarlanması çok yaygın. Ahmet Mithat Efendi her zamanki gibi akıcı ve rahat okunan bir anlatımla, ilgi çekici ve merak uyandırıcı bir konu seçmiş, erken dönem psikolojik gerilim örneği diyebiliriz, ancak bence en güzel eserlerinden biri değil. Üstelik okur haliyle eserin orijinalinin ne olduğunu merak ediyor.
Bununla birlikte konunun İtalya'da, İtalyan kahramanlar arasında geçiyor olmasını kimi eleştirmenler Avrupa'nın her bakımdan örnek alındığı bir dönemde yapılmış bir Batı eleştirisi olarak yorumlasalar da, tam bir kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla örneği. Zira 150 yıl önce de bu konuda Avrupa'nın ilerisinde olmadığımız gibi, şimdi de her gün gündüz kuşağı televizyon programlarında kitapta anlatılanlardan zerre farkı olmayan büyücüler ve cinci hocaların fink attığını görüyoruz. Yazarın o dönemde bunları yerli bir hikaye üzerinden anlatmasının üstünlük kompleksimizi çok daha fazla tetikleyeceği için bu şekilde ele aldığını düşünüyorum.
Ahmet Mithat'ın Fransızca bir hikayeden esinlenerek yazdığı İtalya'da bir kasabada geçen gizemli bir aşkı anlatır. Kitabın karakter sayısı toplamda beş. Yazar çözümün başlayacağı noktadan başlayarak zor bir durumu önce iki karakter arasında sonra bütün karakterlerin tek tek birbirleriyle etkileşimlerini ve düğümün çözüleceği ana nasıl geldiklerini anlatır. Aslında aşk hikayesi demektense falcı, büyücü geçinenlere eleştir niteliğndedir. Cadı kadının kendi çıkarlarını gözeterek aslında tabi ki büyü diye bir şeyin olmadığını ve insanların nasıl kolayca manipüle edilerek kendi istediği sonuca getirilerek kendini yüceltmeye ve özel olduğunu kanıtlamaya çalışmasının da örneğidir. Finalde kadının dedikleri çıkar ama kendi cümlelerini aslında şansı yaver giderek farklı yollardan kendi yorumlayarak 'benim dediğim oldu'culuğa getirmesi diğer dört karakterin sözde mutluluğu ve cadının sahtekarlığını okuyucuya ispat etmesiyle son bulur.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Şeytankaya Tılsımı döneminden okuduğum örneklere göre daha farklıydı. Okurla konuşuyormuş gibi yazılması ve olay akışını bozup geçmişe dönmesi beni şaşırttı. Dahası bu dönüşler sırasında da okura bunu yaptığını ve sabretmesini falan söylemesiydi. Daha uzun tutulsa kesinlikle benim daha çok seveceğim kısacık bir hikâyeydi Şeytankaya Tılsımı. Olayların bağlanışı ve çözümü de benim gibi romantik birinin tam istediği gibi bağlandığı için ben bu kitabı çok sevdim.
Ahmet Mithat Efendi'nin yazdığı eserleri okurken okuduğum kitap. Tanzimat'ın topluma yol göstermeyi amaçlayan düşüncesinin bir ürünü. Edebi bir metinden ziyade dönemi anlamak için okunabilir. Ancak İtalya'da geçen bu romanın İtalya'daki o dönemki hayattan ziyade Orta Çağ dönemine benzer bir tasvirin yapılması yazarın derdinin sadece yazmak ve öğüt vermek olduğunu ve kulaktan dolma ya da miadını doldurmuş bilgilerle hareket ettiğini gösteriyor.
Yazarın okuduğum ilk kitabı. Açıkçası yazarın kitap içinde okuyucu ile konuşması bir yandan çok hoşuma gitse de kısa bir roman olduğu için konuşmasının çok fazla olması bir yandan rahatsız etti. Dönemine göre beklemediğim şekilde yazılmış (hafif erotizm var). Bunun dışında konu genel olarak ilgimi çok çekti.
Ahmet Mithat Efendi’nin Fransızca bir eserden uyarladığı ama eserin adını vermediği, tiyatro oyunu olsa çok güzel olabileceğini düşündüğüm bir kitaptı.
"İnsan kısmı korktuğundan kurtulmaya ve umduğuna erişmeye gayet istekli bulunur. Eğitimin ışığıyla zihni ve gözü aydınlanmış olmazsa insanı korkutmak da kolaydır, hırslandırmak da! "
Allah aşkına sanat toplum için olmasın dedirtti. İkide bir araya girip kendi düşüncelerini söyleyen yazar sağolsun kitap bitmiyor. Fransız bir öyküden araklanan ama asla ismi verilmeyen denilene göre hikâyenin daha uygun şekilde uyarlandığı fantastik öykü. Dönemine göre fazla müstehcen olması şaşırttı.
This entire review has been hidden because of spoilers.