Jump to ratings and reviews
Rate this book

İFA: İnsanın Fabrika Ayarları #2

İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 2. Kitap - İlişkiler ve Stres

Rate this book
Hepimiz “daha doğru yaşamaya” çalışıyoruz. Sürekli öğrenme peşindeyiz ama gittikçe genişleyen bilgi havuzundan çoğu zaman doğruları seçemiyoruz. Uzmanlar da sıklıkla görüş ayrılığına düşüyorlar. Konu “insan” iken, bilim de bu kadar açık ve net bir araçken bu kadar anlaşmazlık nereden geliyor?

Elinizdeki kitap, bir üçlemenin ikinci kitabıdır. İnsanın Fabrika Ayarları serisi bir bütün olarak insanlığın gereklerini İFA edebilmek için, bilimsel gerçeklere farklı bir çerçeve öneriyor. İnsanın Fabrika Ayarları, kendinizi başka bir bakış açısından bir kez daha anlamaya davet ediyor.

İnsan neden bu kadar çıplak ve aciz?

Bedensel ihtiyaçları karşılanan insan neden mutlu olamıyor?

Yüz yıl önceki insanların bilmediği bunca yeni “ölüm nedeni” nereden çıktı?

Neden hareketsiz kalınca hastalanıyoruz?

Fazla yemek bize neden iyi gelmiyor?

Yalnız kalınca neden erken ölüyoruz?

Bedenin stres tepkileri, tüm hayvanların hayatta kalmasına yardımcı olurken, bizi neden bu kadar yoruyor hatta hasta edip öldürebiliyor?

Sınırlarını aşamayan, zihnini ve bedenini zorlamayan insanlar neden bunalıma giriyor?

Yaratılışımıza uygun bir yaşam kurmak ve bunu sürekli hale getirmek bu kadar zor mu?

Bu kitap, bu ve benzeri soruların cevaplarını vermekten ziyade kendiniz için en doğru cevapları bizzat sizin bulabilmeniz için yazıldı. Bundan sonrası ise size kalıyor.

Kendinize iyi bakın, göreceksiniz…

192 pages, Paperback

Published February 1, 2020

29 people are currently reading
375 people want to read

About the author

Sinan Canan

21 books148 followers
1972 yılında Ankara’da doğdu. Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nden mezun oldu. On dokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Histoloji-Embriyoloji Anabilim Dalı’nda yüksek lisans, aynı kurumun Fizyoloji Anabilim Dalı’nda ise doktora eğitimini tamamladı. 2010 yılında Tıbbi Fizyoloji Doçenti unvanını aldı. Farklı tıp fakültelerinde toplam 10 yılı aşkın süre öğretim üyesi olarak çalıştı. Tüm akademik kariyeri boyunca disiplinlerin sınırlarında yer alan araştırma konularıyla ilgilenmeyi tercih etti. Kaos Teorisi, Karmaşıklık, Fraktal Geometri, Doğadaki biçimler, Öğrenme, Lisan ve afazi, Zihin ve Beyin gibi konularda ülke çapında genel dinleyiciye yönelik konferans ve programlar düzenlemekte, bilimi ve özellikle de zor addedilen bilimsel konuları herkesin anlayabileceği anlatılara dönüştürme işi, zamanının çoğunu kaplamaktadır. “Kimsenin Bilemeyeceği Şeyler”, "Değişen Be(y)nim" ve "Unutulacak Şeyler" adlı kitapların yazarıdır. 2013 yılında bir bilimsel anlatı ve araştırma merkezi olan [n]Beyin‘i kurmuştur ve halen [n]Beyin’de bilimsel kurul başkanlığı ve Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü’nde öğretim üyeliği görevlerini sürdürmektedir. Üç çocuk babası olan Prof. Dr. Sinan Canan, “Hayatın, tek bir işle uğraşmak için fazla uzun; insanın ise, tek bir işle ömrünü tüketmek için fazla karmaşık olduğuna” inanmakta ve bu yönde çalışmalarına elinden geldiğince devam etmektedir…

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
159 (33%)
4 stars
185 (38%)
3 stars
109 (22%)
2 stars
18 (3%)
1 star
6 (1%)
Displaying 1 - 24 of 24 reviews
Profile Image for Koray.
309 reviews58 followers
February 11, 2021
Özellikle bir eğitimci olarak "Okulda Mizahın" ne kadar önemli olduğunu, bu kitap sayesinde tekrar ve kalıcı şekilde anlamış bulunmaktayım. İşte buyrun:

"...Okulda Mizah / İnternet çağında yaşıyoruz. Bilgi çok hızlı akıyor ve beyinler bu bilgiyi işlerken çok hızlı yoruluyor. Dolayısıyla bilgi alma amacıyla yoğunlaşma süremiz de oldukça kısalıyor. Klasik okul derslerinin ortalama 40 dakika kadar sürdüğü düşünülürse, bu kadar uzun bir süre boyunca özellikle de erken gençlik dönemlerinde ki bireylerin konsantre olmalarını beklemek boş bir çaba oluyor. Yapılan araştırmalar konudan bağımsız olarak verilen bir derste gençlerin zihinsel yoğunluklarını koruyabilme sürelerinin ortalama 10 dakikanın pek altında olduğunu gösteriyor. Fakat bir film, yahut gösteri izlerken aynı çocuklar bazen saatlerce odaklanabiliyorlar. Bu ilk 10 dakika sonrasında dikkat düzeyi hızla düşüyor ve kafa başka yerlere gitmeye başlıyor. Halbuki elimizde anlatılacak birçok konu ve onlarca dakika zaman var. Bu durumun üstesinden gelmenin yolu ne olabilir derseniz, cevabım mizahı kullanmak olacak. Ders içeriğini akıllıca entegre edilebilecek mizah unsurları etkili olabildiği gibi, ders ortamından doğaçlama olarak üretilecek durum komiklikleri de, dinleyicilerin dikkat düzeyini etkin bir biçimde hemen ilk baştaki dereceye yükseltebiliyor. Dikkat, duygularla yakından ilişkilidir. Ayrıca beynin genel uyanıklık düzeyi de bir başka önemli faktördür. Espri, yani nükte bu açıdan çok verimli bir araçtır. Nükteler, zihni çelişkiye sokmaya, uyandırmaya ve ardından rahatlatmaya yarar. Bu da iyi bir komedi gösterisine katılmış herkesin bildiği gibi, dikkati, motivasyonu, öğrenmeyi ve zihinsel performansı artırır. Bunların ötesinde aynı zamanda sosyal bir ortam olan okul sınıflarında gülme ve nüktenin etkileri, bireysel faydalarının çok daha ötesine geçer. Buraya kadar anlattıklarım göz önüne alındığında, mizahın sınıftaki olumlu etkilerini izah etmeye sanırım gerek kalmamıştır. Dolayısıyla güldürürken düşündürmek ve öğretmek belki kolay olmayabilir; ama biraz gülücükten sonra, öğrenmek de anlamak da pek kolaylaşır..."

Profile Image for dofu.
9 reviews
May 13, 2020
Sinan hocayı düşüncelerini kağıda dökme konusunda sözel anlatımı kadar başarılı bulmuyorum. Her cümlesinde yeni bir bakış açısı kazandığımız Açık Beyin videolarıyla kıyaslayınca kitaptaki bilgilerin daha temel kaldığını ve tekrara düştüğünü görüyoruz. Alt başlıkların giriş kısımları biraz 'laf kalabalığına' kaçmış kadar uzun. Daha başlığı tam bitirmeden sürekli diğer kitaplarına referans vermesi de akıcılığı önemli ölçüde zedeliyor.

Kelimelerin dipnotlarda verilen etimolojik bağlantıları çok hoşuma gitti :) Sinan hocanın dilin genişlemesi ve doğru kullanılması hususunda verdiği gayreti oldukça takdir ediyorum.
İstatistiklere ve birkaç sabit parametreye dayanıp diğer tüm etkenleri yok sayarak insanları kategorize etmeye çalışan testlere gösterdiği tepki ve bu tepkisini çözüm yollarıyla taçlandırması kitabı kütüphanenize katmamız için yeterli bir sebep.
Profile Image for Uğur Erdem Seyfi.
31 reviews9 followers
October 8, 2020
Bu kitap da ilk kitapta olduğu gibi insanın bazı fabrika ayarlarını, bu fabrika ayarlarımızın şuanda içinde bulunduğumuz ortam ile etkileşimini ve buna bağlı olarak nasıl stratejiler izlememiz gerekebileceği hakkında basit bir anlatım sunuyor. Bu sefer ele alınan fabrika ayarları insan ilişkileri ve stres. Okuduktan sonra temel olarak aklımda kalanları yazmaya çalışacağım.

---
İnsan İlişkileri:
Kitap, başladığı andan itibaren insanın sosyal bir canlı olduğuna vurgu yapıyor. Her ne kadar zaman zaman başkalarına ihtiyaç duymayacağımız yönünde kendimizi kandırabiliyor olsak da biyolojimizin büyük oranda sosyal olmaya programlandığını gerek bebeklerin doğduğu andan itibaren gösterdiği tepkiler ile, gerekse insanların geliştirdiği iletişim sistemleri (lisan, zihin teorisi, beden dili, ayna nöronlar) için yapılan trade-off’lara vs. değinerek, işin evrimsel kısmına vurgu yaparak gerekçelendirmeye çalışıyor. İnsan, tek başına o kadar da güçlü ve kudretli bir varlık değil, geçmişte özellikle başkaları ile işbirliği içinde olmamız ve grup şeklinde hareket etmemiz ciddi avantajlar sağlayabildiği için sosyal olma yönünde güçlü isteklere sahip olacak şekilde evrimleşmişiz. Yazara göre içinde bulunduğumuz düzen, büyük oranda insanın bu fabrika ayarlarını unutacağı, fabrika ayarlarımıza çok yeni (ve farklı) olan bir sürü mekanizmayı içeriyor ve bu nedenden ötürü de doğru kullanılmazsa çok büyük zararlara sebebiyet verebilir. Kitabın bu bağlamda göstermeye çalıştığı şeyi iyi bir şekilde gösterebildiğini düşünüyorum. Bence burada tartışmaya değer kısım, kitabın sosyal medya kullanımı konusunda yaptığı belirli yorumlar. Aklımda kalan başlıca iki temel iddia var:

1) Teknolojinin ulaşılabilir, hızlı ve dijital olması belirli sorunlara sebep oluyor.

Bu sorunlardan birisi insanlarda oluşan anı yaşamaktan çok anı paylaşma meyli. Çoğu insan o an yaşadığı anıları gerek kaybolmamasını istediği, gerekse başkaları ile paylaşmak istediği için bir şekilde kaydetmeye çalışıyor. Ancak yazarın iddiasına göre bu eylemi yaparken aslında hem yaşadıkları anı kaçırıyorlar hem de ellerindeki anıların değerini düşürüyorlar. Anıları, ilişkileri vs. değerli kılan şeylerden birisi de onların eşsizliği, 4000 tane manzara fotoğrafının olduğu bir galeriye eklediğiniz bir diğer manzara fotoğrafının, özünde anı açısından pek de bir değeri yok çünkü gezdiğiniz, gördüğünüz yerler bu fotoğraflar kadar o fotoğrafların sahip olduğu eşsiz bağlam tarafından da belirleniyor.

Onun haricinde ulaşılabilirlik ve iletişim ile ilgili olarak iddia edilebilecek sorunlardan birisi de bu durumun iletişimin kendisini daha değersiz kılıyor olabilmesi. İstediğimiz anda istediğimiz kişilere ulaşabilmenin verdiği güvenle çoğu iletişimi verilmiş kabul edip birbirimizi ihmal edebiliyoruz. Düzenli iletişim kurduğumuz insanlarla ise özünde çok da ehemmiyeti olmayan basit konular hakkında dahi bir sürü bilgi paylaşıp çok yoğun bir bilgi akışında bulunabiliyoruz, sorun şu ki bir sürü bilgiyi çok daha kısada görmemiz, birkaç bilgiyi uzun süre boyunca incelememizden daha iyi değil. Beynimiz bir işte ne kadar uzun süre uğraştığımıza bağlı olarak o işi o kadar önemli sayıp hafızamızda da o kadar yer açacak şekilde ayarlanmış.


2) Bu platformların bizi kendilerine bağımlı etme ve bizi yönlendirme konusunda sahip oldukları güç.

Facebook, Twitter, Instagram hatta Goodreads gibi uygulamalar dahi gerek reklamlar olsun gerekse diğer şirketlere vs. sağladıkları bilgiler açısından olsun bizi kendilerine bağlı tuttukça sahiplerine kar sağlatan uygulamalar. Bu uygulamaların sahiplerinin kar sağlamasında herhangi bir sorun yok ancak bunun bilincinde olarak bu uygulamaları onlara bağlanacak şekilde tasarlayacaklarını da göz önünde bulundurmamız lazım ki eğer hayatımızda yeterince olumlu uyaran (sağlıklı arkadaşlıklar, makul sorumluluklar, hobiler) yoksa kendimizi zamanımızın büyük bir kısmını buralarda geçirirken bulmamız oldukça mümkün. Elbette bir uygulamanın insanları kendine çekecek şekilde tasarlanmış olması, eğer uygulama kişiye fayda sağlıyorsa bir artı olarak dahi görülebilir. Ancak Facebook, Twitter, Instagram durumunda bunun, çoğu insan açısından bu şekilde olup olmadığı oldukça şaibeli.

Bir diğer sorun da bu uygulamaların, farkında olmasak da üzerimizde sahip oldukları güç. Bu uygulamalar, çeşitli yapay zeka algoritmalarını kullanarak kimlerle iletişim kurup hangi sayfaları takip etmekten daha çok zevk alacağımıza karar verip bunları önümüze hazır bir şekilde koyarak bizi belli bir loop’a sokuyor olmalarının yanı sıra, bizlere sunduğu reklamlar, gösterdikleri haberler vs. açısından inançlarımız üzerinde de güç sahibi olma potansiyeline sahip. Yazar buna örnek olarak 2018’deki Amerika seçimlerini örnek gösteriyordu.

Kitap bu noktalara değindikten sonra kısaca iki farklı konuya daha değiniyor. Komiklik ve yalanlar.

Kitap, her ne kadar bir şeyleri neden komik duyduğumuza dair net bir açıklama sunmasa da belirli kontekslere uygun olarak bazı şeyleri komik bulmamızın nasıl bir işlevi olabileceğini anlatmaya çalışıyor. Komikliğin belirli durumlarda cinsel seçilim işlevi, belirli durumlarda toplumsal sinyal verme işlevi taşıyabileceğine vurgu yapıyor. Bunun haricinde komik bulduğumuz durumların özelliklerini sıralamaya çalışıyor.

Yalan konusunda ise yalan söylemenin hayatımız üzerindeki etkisini, beyaz yalanların toplumdaki işlevini (örneğin hasta birisine o kadar da kötü durmadığını söylemek veya birisine olduğundan daha genç gösterdiğini söylemek gibi), daha büyük yalanların ise psikolojik açıdan neden büyük bir yük oluşturduğunu anlatıyor. Büyük yalanların, yalanı söyleyen kişiler açısından oldukça huzursuz olmasının en önemli sebeplerinden birisi yalan söylemenin zihinsel anlamda fazla kaynak tüketiyor olması, bir yandan söylenilen yalan için bir hikaye uydurulması, bir yandan bu hikayenin hikaye öncesi ve sonraki zaman dilimleriyle tutarlı olması ve bir yandan da bi hikayenin sürekli yalan söyleyen kişi tarafından kendisine hatırlanması gerekiyor. Bu açıdan bakınca söylenen her yalan kısa vadede anı kurtaran ama uzun vadede faizlenen borçlara benziyor.
---
Stres:
Kitabın ikinci bölümü, stres hakkında. Kitap genel olarak stresin ne olduğu, hayatımızı nasıl etkilediği, normalde stresin işlemesi gerektiği işlevin çoğu stres durumunda dahi yerine gelmediğini iddia ediyor.
Henüz hayatlarımızın şuanki gibi güvence altında olmadığı, her an her şeyin olabildiği eski zamanlarda yaşadığımızı düşünelim. Bu durumda rahat rahat dolaşıp hiçbir şeyi kafaya takmayan birisi olarak hayatta kalma ihtimalimiz oldukça düşük olurdu ve doğal olarak bu süreçte bizim gibi olan insanların da elimine olmasını beklerdik. Öte yandan yeri geldikçe tetikte olan, kendisini olası kötü durumlara karşı hazırlayan ve buna göre önlem alan insanların ise genlerini bir sonraki nesle aktarma ihtimali daha çok olurdu. Aslında burada bu bahsettiğimiz önlem alma süreçlerini tetikleyen en önemli faktörlerden birisi de stresli hissetmemiz. Aslında bu şekilde düşündüğümüzde stres dediğimiz şeyin hayatta kalma ve genlerimizi bir sonraki nesle aktarabilmemiz açısından bir hayli işlevsel olduğunu görüyoruz. Ne varki şuanda içinde bulunduğumuz koşulların çoğu doğrudan ölüm-kalım meselesi olmamasının yanı sıra endişelenmemizin makul olmadığı durumlar dahi olabiliyor, öyle ki tehlike oluşturmayan durumlarda dahi anksiyeteli olup hayatımızı mahvedebiliyoruz. Kitap bu gözlemi yaparken bir yandan da bu stresin kaynaklarını anlayıp bununla nasıl başa çıkabileceğimizi anlamaya çalışıyor.
Bahsedilen ana temalardan birisi ana odaklanma ve gelecek/geçmişe odaklanma arasındaki fark. Düşündüğümüzde hissettiğimiz stresin önemli bir kısmı şuanda olmayan, gelecek/geçmişte olan zaten gerçekleşmiş, veya hiç gerçekleşmeyecek olaylar üstüne takılmamızdan kaynaklı. Bu durum hayatta kalmamızı sağlayabildiği gibi fazla kullanıldığında hayat kalitemizi düşürüp ana odaklanmamızı, yaptığımız işleri daha verimli bir şekilde yapmamızı vs. de zorlaştırabiliyor. Hatta bu sistemin aşırı kullanılması sonucunda insanların şuanda işlevsizleştiğini dahi görebiliriz, hepimizin sürekli bir şeyleri planlayıp bu planları yerine getirmeyen veya geçmişte takılıp kalan tanıdıkları vardır. Peki bunun çözümü nedir? Yazar kitap boyunca birçok noktada kullandığımız kasların daha çok güçlenmesi gibi, düzenli olarak kullandığımız nöral ağların da benzer bir şekilde daha çok güçlendiğine vurgu yapıyor. Sonuç olarak ana odaklanma konusunda gelişmek için yapmamız yapmamız gereken şey de yine ana odaklanma egzersizleri yapmaktan geçiyor. Bunun için meditatif etki gösteren uğraşlar ile uğraşmamızı tavsiye ediyor. Hatta meditasyonun bu konudaki etkilerine değinip uzun vadede hayatta ne tür olumlu farklılıklar oluşturabildiğine vs. değiniyor.
Bunu söylemişken yazar anı yaşamak ve anlık yaşamak arasındaki bir kafa karışıklığına da parmak basıyor. Çoğu insan anı yaşamak derken düşüncesiz, aptalca bir yaşam şeklini düşünür ama esasında anı yaşamak içinde bulunduğumuz anın farkında olmaktır, geleceği veya geçmişi hiç düşünmeden gelişigüzel kararlar almak değil. Hatta yazar bu noktada anı yaşayarak da geçmişi ve geleceği analiz edebileceğimize vurgu yapıyor.
Yazar hayatımızda strese neden olan başka bir etken olarak ertelemekten bahsediyor, ertelemenin bir sürü nedeni olabileceğini belirtip bunun çözümüne değiniyor. Sanırım ertelemenin de özünde ana odaklanmak ve yapılması gerekenleri yapmak yerine sürekli gelecekte yapılacak diğer şeylere odaklanma ile alakalı olabileceğine vurgu yapıyordu, bir noktada da erteleme ve yaratıcılık arasında korelasyon olduğundan ertelemenin bir nevi üzerinde uğraşılan fikrin/projenin arkaplanda daha da pekiştirilmesi gibi bir işlev gördüğünden de bahsediyordu. Ertelemenin bir diğer sebebi olarak da ertelenen işi yapma yönünde yeterli motivasyona sahip olmamamız ve o alanda motivasyona sahip olmak için de yeterli gerekçelere sahip olmadığımızı gösteriyordu, bunun önüne geçmek için yapabileceğimiz en iyi şeylerden birisi ise yapılacak olan işin şuanda yapılmasının sonra yapılmasına kıyasla bize sağlayacağı artıların gerçek manada bilincinde olmak, işi geç yapmamızınsa zararlarının bilincinde olmak olduğunu iddia ediyordu.
Kitap son olarak stresi daha çok biyolojik bağlamda incelemeye çalışıyor. Otonom sinir sistemi: sempatik (savaş ve kaç) & parasempatik (kestir ve sindir) sistemlerin ne olduğuna ve bunların nasıl birbirini dengeleyici bir şekilde çalıştığına atıfta bulunuyor. Hayvanlarda genel olarak baskın olan sistemin parasempatik sistem olduğuna, hayvanların sempatik sistemi yalnızca ölüm kalım meselelerinde kullandığına, ancak öte yandan bizim bu açıdan farklılık gösterdiğimize atıfta bulunuyor. Bunun nedeni olarak da daha gelişmiş bir bilişsel kapasiteye sahip olmamızı ve ��zünde duygularımızın kurduğumuz hayaller ile gerçekten benzer bir şekilde etkileniyor olmasına değiniyor.
Kitapta son olarak düşük stresli bir yaşam için 10 tane öneri verilmiş, bu öneriler aşağıdaki şekilde, bakalım kaçına ne kadar uyuyorsunuz:

1- Anda kalma tekniklerini öğrenin ve rutin olarak hayatınıza yerleştirin.
2- Hayatınızı olabildiğince sadeleştirin.
3- Dijital teknolojiyi bilinçli ve akıllıca kullanın. Kullanımınızı planlamaya zaman ayırmayı unutmayın.
4- Kendiniz için kendinizden fedakarlıklar yapın. Erken kalkın, spor yapın, dengeli beslenin ve İnsan Fabrika Ayarları’na uygun bir yaşam için planlı adımlar atın.
5- Durmayı, dinlenmeyi ve kendinize vakit ayırmayı ciddi olarak planlayın.
6- Ömrünüzü aşacak bir hayal belirleyin ve o hayale doğru küçük adımlar atma alışkanlığını hayatınıza yerleştirin.
7- Akış’a geçecek bir uğraş edinin. Bu uğraşınızda ustalaşmka ve derinleşmek için planlı vakit ayırın.
8- İnandığınız gibi yaşayın; “mış gibi” yapmaktan kaçının.
9- Karşılıksız ve beklentisiz iyilik yapın. Bunu elinizden geldiğince sık tekrarlayın.
10- Her fırsatta elinizdeki hayat, kaynak, imkan ve fırsatları düşünün ve bolca şükredin.

Profile Image for Boran.
192 reviews2 followers
March 12, 2021
Üçlemenin ilk kitabına yazdığımdan farklı ekleyeceğim bir şey yok. Tek oturuşta okunabilecek şu kitap anca iki ayda bitti zira elim gitmedi. Kişisel gelişim kitaplarına kendimce haklı sebeplerden ötürü hiçbir ilgi duymuyorum. Canan’ın kitaplarını da o sınıfa sokacağımı düşünmezdim ama tam olarak öyleymiş. Üçüncü kitabı da okuyacağım zira tüme bakabilmem için gerekli. Videoları izlemeye ise devam etmeyeceğim. Onun içinse bambaşka sebeplerim var. Emeğine sağlık, teşekkürlerimi sunuyorum ama benim için ayrılma vakti.
Profile Image for Dilek.
742 reviews
April 8, 2022
Dopamin bizi mutlu eden hormonumuz ve gülümseme ile de salgılanabiliyor. Çok verici ebeveyn ile bunun tam tersi çocuğu ağlamadan onun dediğini yapmayan ebeveyn, ileride çocuğun insan ilişkilerinde etkili oluyor. Mektup yazmak ilişkileri geliştiriyor. Stresi azaltmak için hareket, nefes farkındalığı gibi egzersizler de öneriliyor.

Sinan Canan yine konuyu çok geniş açıdan incelemiş, anlatımı oldukça dağınık.
19 reviews
May 15, 2020
Bu seriyi nedense çok sevemedim. Gerçeklerden çok kişisel fikirlerin ve düşüncelerin aktarımı varmış gibi.
309 reviews3 followers
May 13, 2022
daha araştırmalara dayalı bilimsel verilerle desteklenmiş bir kitap beklerdim, bildiğim ve az 20 kitapta daha yazan bilgiler
Profile Image for Melek .
411 reviews13 followers
August 26, 2023
Bu kitabı ilk kitap kadar başarılı bulamadım. Konudan konuya geçişler bazı yerlerde bana çok alakalı gelmedi. Lakin yine de bu konularda bilgi almak isteyenlere önerebileceğim, bilimsel referansları olan başarılı bir eser.
Puanım: 3,5!
Profile Image for Ahmet Yaylaci.
65 reviews
December 6, 2025
SEvgilini Sinan hocam anlattıkca anlatıyor, durmuyor, fiziksel dünyamızın altındaki kimyasal tepkimeleri anlatıyor. SEn hep anlat hocam. BEn dinlerim.
Ama birinci kitaptan sonra bunun bira ticari kaygıyla yazıldıgını soylemek lazım.
İFA 1 de yeterliymiş. : )
Profile Image for sutlusekersiz.
34 reviews
August 1, 2021
"Olumlu ve Zengin Sosyal İlişkiler" ile "Düşük Stresli Bir Yaşam" olmak üzere iki ana bölüme bağlı onlarca alt başlıktan oluşan bu kitapta, kısaca nasıl daha iyi bir ben olabilirim'in yolculuğuna çıkıyorsunuz. En azından bana öyle oldu...İlişki kurma kabiliyetimizi artırıp akut ve kronik streslerimizi düşürmeye başladıkça, bu yolda olmaya niyet ettikçe, yaşamımız güzelleşip hayat kalitemiz yükseldiği gibi kendimizin de daha iyi bir versiyonuna geçiş yapmış oluyoruz. Bu, bizzat kendini gerçekleştirmek ve şifalanmakla ilgili bir olgu...Ve gözlemlediğim kadarıyla şifalanmaya başlayan organizmalar, ekstra bir efor sarf etmeksizin çevrelerine de iyi gelmeye, tabiri caizse birer şifacıya dönüşmeye başlıyorlar (Benim inancıma göre elbette şifayı veren Allah'tır; bununla birlikte hepimizde Allah'ın esmaları bulunduğu için bir esmamızı doğru şekilde kullanmaya başlayarak öne çıkarabilir ve Allah'ın izniyle O'na aracılık edenlerden olabiliriz...İnsanın yeryüzündeki halife olması bundandır)

Popüler bilim kategorisinde yer verip yorumlamaya çalıştığım bu kitap için biraz fazla mistik ve spiritüel konulara daldım sanırım. Ama pek de elimde değil :) Zaman geçtikçe bilim ve ruh'u, fiziki ve manevi alemleri birbirinden ayrı düşünmekte daha çok zorlanıyorum. Bana kalırsa Prof. Dr. Sinan Canan Hoca'nın bu kitabı da bu bağlamda yorumlamak için biçilmiş kaftan...Bir popüler bilim kitabı olmakla birlikte derin düşünme, kendi ile ilgili mesai yapma fırsatını da bizlere veriyor. (Daha ne olsun! :)

Kitabımın halini bir görseniz...Görebilirseniz görün demek daha doğru olur sanırım; çünkü neredeyse her yeri çizili, her boş alanına notlar alınmış durumda. Yıldızlar...ünlemler havada uçuşuyor. Bende bunca yer edinen satırlardan bir tanesini buraya aktarmak istedim; bunun için de rastgele kitap açma yöntemini kullandım (ki Osmanlı'da buna "tefe'ül" denirmiş, yapmaya bayıldığım bir aktivite!) Tefe'ül sonucuma göre payımıza düşenler: "...Eğer zihninizin derinliklerini yoklarsanız kendinizi, yapabileceğiniz birçok şeye karşı 'yetersiz' yahut 'geç kalmış' bulduğunuzu fark edeceksiniz. Bu hisleri birileri zihnimize zamanında yerleştirdi ve çoğumuz bu tip bir yetersizlik 'bug'ını zihinsel yazılımımız içinde taşıyoruz..."

Michio Kaku evrenin şuan tespit edilebilen 11 boyutu olduğundan bahsediyordu. En az 11 boyutlu bir evrende en azından, bir şeyleri denemek için kendimize sınır koymasak mı??

yaa...işte böyle.
Profile Image for Emirhan AVCI.
148 reviews15 followers
April 10, 2021
İlk kitapta insanın evrimi, insan bedeni, hareket ve beslenme gibi kavramlarla başlayan İFA yolculuğumuz; ikinci kitapta sosyal ilişkiler, bilişsel ve ruhsal durumlarımız ile devam etti. İnsanın aşırı derecede sosyal bir hayvan olmasının yanında ne kadar fazla stres ve stres öğelerini içerdiğini görmemiz açısından güzel bir çalışma olmuş İFA 2.kitap.

Hocanın sade ve ağdasız bir anlatımıyla alandaki benzer kitapların aksine su gibi akıp gitti bu da. Yer yer hayattan güzel örnekler, bazı kısımlarda başka çalışmalara atıflarla zengin bir içerik sunmasının yanında, güzel bir şekilde bölümlenmiş olmasıyla tekrar okumanın ve iyice özümsemenin önünü de açmış oluyor.

İlk kitabın incelemesinde, güzel bir tekrar deneyimi olduğundan bahsetmiştim. Bunda da benzer hisleri yaşadım. Özellikle son kısımlarda, stres yönetiminde bahsi geçen "akış hali" bölümünde. Akış, bir dönemler hayatımın vazgeçilmezi ve kurtarıcılarımdan biriydi. Kitap sayesinde ondan ne kadar uzaklaştığımı ve bu yüzden ne kadar gereksiz streslere gark olduğumu anladım. Bu konuda da Akış: Mutluluk Bilimi kitabını merak eden herkese şiddetle tavsiye ederim.

İkinci kitabın tadı damağımda kalmışken, en kısa zamanda 3.kitabı okumak için de sabırsızlanıyorum.
Profile Image for Özgür.
88 reviews1 follower
January 16, 2021
Bir önceki kitaba göre bana kattıkları biraz daha fazla oldu, özellikle de detay kısımlarda, ancak gene popüler içeriklerin derlemesi şeklinde ve genelde aşina olduğumuz savları buluyoruz karşımızda.

Bazı detayların anlatımı okuyucuyu ikna için kuvvetlendirici yapıda olmasına karşın ilk kitapta olduğu gibi kabuller ve bilimsellikten uzaklaşmalar göze çarpıyor. Bu da kişisel yorumlar ve tavsiyeler şeklinde bir kaymaya sebep oluyor. Gene de bu anlamda ilk kitaba göre daha iyi bir durumda. Buna ek olarak kitabın ilk kısmındaki ilişkiler konusunu biraz geniş buldum. Mesela okulda başarılı olma, küçüklük travmaları, mektup yazma gibi görece daha uzak konular da yer alıyor. O nedenle konu biraz dağılmış gibi hissettiriyor. İkinci kısım ise daha derli toplu ve daha akıcı bence. Bu kısımdaki fikirler bana Şimdinin Gücü kitabını anımsattı, beğenenler o kitaba da bakabilir.

Sonuç olarak beklentilerinizi çok yüksek tutmadan, soru cevap şeklinde rahatça okuyabileceğiniz çağımız kişisel gelişim kitabı.

Bir şey daha, anda kalma ve akış halini yaşama tavsiyelerini daha sık hatırlatmalı kendine insan...
Profile Image for Kitap Ezgisi.
314 reviews13 followers
August 9, 2021
Artık resmi olarak bir Sinan delisiyim sanırım.

Hayatınızı daha da güzel, sağlıklı, yaşanılabilir kılmak için bu adamın kitapları ile tanışmak lazım. Hem sağlam bir alt yapının göstergesi kitaplar, hem de anlaşılabilir dili ile bizden bir bilim insanının sözleri… Yani bilimsellik ile halk dilinin güzel bir harmanı.

Birinci kitabını bitirdikten sonra diğer neredeyse bütün kitaplarını sipariş verdim. Arada keyifle okunacak ve (en sevdiğim olan) bana bir şeyler öğretecek bir kitaba ihtiyaç duydukça elimin altında duruyorlar.

İlişkiler ve Stres kitabı adından da anlaşılabileceği gibi, hem sosyalliğin önemini (pandemi döneminde en çok ihtiyaç duyduğumuz ve özlediğimiz şey sanırım) hem de şehir hayatının bizde yarattığı stres ile başa çıkma yöntemlerini tatlı bir dil ile anlatıyor. Uygulayıp uygulamamak tabii ki bizlere kalmış ama birçok artıyı hayatımıza katacağı kesin.

Yüzünü sıkça güzel, kaliteli tartışma programlarında görüp, bir takipçimin tavsiyesi ile tanıştığım bu adam bundan sonra idolüm kesinlikle. 🙂

Herkesin okumasını tavsiye ettiğim bir seri İFA (İnsan Fabrika Ayları).

Herkese iyi okumalar…
Profile Image for Özgür Baltat.
184 reviews18 followers
April 5, 2020
İnsanın fabrika ayarları II.kitap, insanın doğasına ilişkin biyolojik, psikolojik, felsefi derin sorulara yanıtlar üzerine. İnsanın sosyal yanı, ilişkileri, stresin biyolojisi, insan üzerindeki etkileri ve stresin meditasyon ve akış deneyimleriyle yönetilmesi gibi konuları içeriyor. Bunların çoğu yeni bilgiler değil ama yazarın ele alış biçimi ve disiplinler üstü bakışı, bildiğiniz konulara farklı perspektiften bakmayı sağlıyor. III.kitabı bekleyeceğiz.
Profile Image for Aysegul Birlik.
30 reviews10 followers
January 19, 2021
"Hareketsizlik, aşırı ve dengesiz beslenme, yalnız kalma, gereksiz dertlerle dertlenme ve kendisine toplum tarafından çizilen sanal sınırların içinde yaşamaya çalışma; insanı strese ve sıkıntıya sokan önemli başlangıç noktalarıdır. Buna özetle 'fıtrata aykırı yaşamak' da diyebilirsiniz"

" Kendiniz için kendinizden fedekarlık yapın.
Erken kalkın, spor yapın, dengeli beslenin ve İnsanın fabrika ayarları' na uygun yaşayın"
Profile Image for Barbaros.
66 reviews2 followers
April 14, 2020
Kitabın genel kurgusuna katılmasam da (bkz. ifa1 yorumum) faydalı bilgiler olduğunu düşünüyorum. Özellikle stresten uzak yaşam için tavsiyeler güzeldi.

İlişkiler bölümü ise beklentimi karşılamadı. Kadın erkek ilişkilerini inceleyen bir bölüm yoktu ki bence ciddi bir eksiklik olmuş. Mektup yazmanın önemi konusu ise gereksiz şekilde uzun olmuş.
4 reviews
January 11, 2021
Stres konusunda verdiği örnekleri çok sevdim ve uygulamayı düşünüyorum ama ilişkiler bölümünde açıkçası sıkıldığım yerler oldu ve bazı yerler çok tekrarlanmış geldi. Birinci kitabı daha çok sevdim sanırım.
Profile Image for Aydın Tezcan.
284 reviews2 followers
April 29, 2020
Sinan hocanın diğer kitaplarında olduğu gibi bundan da birçok şey öğrendim.
Tavsiye ederim.
Profile Image for Efe Can.
106 reviews
January 14, 2024
"Bu satırları okurken bile birçoğumuzun zihni sürekli oraya buraya savrulur. Hatta bazen okuduğumuz birkaç sayfayı tekrar okumak için geri döner, sonra aslında gözlerimizin o satırlarda gezdiği sırada aklımızın hiç de orada olmadığını, okuduğumuzdan tek bir kelime dahi almadığımızı şaşkınlıkla fark ederiz. İşte an farkındalığı, anda kalmak, farkında olmak, kitap okurken okuduğumuz her kelimeye hakkını vermek, yazarken veya konuşurken yaptığımız işten gayrı bir şeylerle kafamızı ve bilincimizi boşuna meşgul etmemeyi başarabilmek demektir. Ânı yaşamak, umarsızlık veya aylaklık değildir. Tam tersi, yaşamın paha biçilmez her bir anına hürmeten, dikkatle vermemiz gereken bir mesaidir. Zihnimizin ve bedenimizin gelişimi, ancak bu mesai verimli kılındığı zamanlarda edinilen deneyimler sayesinde mümkün hale gelir. Farkında olmadan geçirilen, gelecek endişeleri için harcanan her an, ömürden kaybolmuş, aslında yaşanmamış zamanlardır."

"Mesaiye çoğunlukla akşam bitireceğimiz saat için başlarız, o nedenle mesai saatleri genelde sıkıntı ve boşluk hissi içinde geçer. Belki de bütün günlük mesaiyi akşam paydosunun, bütün haftalık çalışmayı hafta sonu tatilinin, koca bir yıllık işimizi 15-20 günlük yıllık iznin özlemiyle geçirenlerimiz şimdi bu satırları okuyordur? Böyle bakmak biraz moral bozucu gelebilir. Zira bu açıdan ömrün büyük çoğunluğunun "minicik özgürlük zamanlarını" bekleyerek geçip gittiğini görürüz. Hatta çoğu zaman bütün bir tatili de belki bir sonraki tatilin planları ve arzuları için harcarız, o tatili dahi ziyan ederiz."

"Meşhur bir hikâye vardır, belki siz de duymuşsunuzdur: Oğluyla birlikte yaşayan Kızılderili adamın çok kıymetli bir atı var. Bir gün bu at çiftlikten kaçıyor. Tabii komşuları gelip "Tek varlığınız o attı, çok kıymetliydi, o da gitti..." diye ah vah ediyorlar. Adam diyor ki: "Bir dakika, şu anda tek bildiğimiz atın kaçması. Niye üzülüyorsunuz?" İki gün sonra o at, yanında hepsi de birbirinden güzel beş kısrakla geri dönüyor. Komşular bu sefer: "Haklıymışsın, at kaçıp beş kısrakla geri döndü, ne güzel oldu!" derken, bilge yerli: "Bir da kika, sadece beş kısrak daha geldi. Bunun iyi mi kötü mü olduğunu bilemeyiz. Acele ediyorsunuz." diye onları uyarıyor. Sonra adamın oğlu, o yabani kısrakları eğitirken düşüp bacağını kırıyor. Komşular bu kez de "Eyvah! Tek yardımcın olan oğlun bacağını kırdı. Bu çok kötü oldu!" diyorlar. Adam da "Şu anda olan tek şey, oğlumun bacağını kırmış olması. İyi veya kötü mü, onu bilmiyoruz." diyor. Derken o ülkede bir savaş çıkıyor, eli ayağı tutan herkes askere alınıyor. Yerlinin oğlu bacağı kırık olduğu için tabii ki askere alınamıyor. Komşular bu sefer de "Bak, haklıymışsın. Oğlun sana kaldı..." diye seviniyorlar. Bunun üzerine adam diyor ki: "Siz erken sonuç çıkarma hastalığına tutulmuşsunuz. Sadece olaylar olur, bekleyip görün, ne olacağını daha sonra fark edersiniz."

Benzer bir halin tüm insanlarda adeta bir hastalık düzeyinde yer ettiği málumdur. Bir hadiseyi iyi veya kötü, faydalı veya zararlı gibi etiketlerle etiketlemeden rahat edemeyiz. Zihnimiz hemen ileri doğru bir sıçrama yaparak her şeyden sonuç çıkarmaya çalışır. Halbuki şu anda olan tüm olaylar, sadece olaylardır; duygusal olarak kendiliklerinden bir mesaj taşımazlar. Siz onlara hangi duyguyu yapıştırırsanız onlar da o hale dönüşür."


Anda kalmak ve şimdiye odaklanmak gerek. Bunun bilincinde olmamı sağladı bu kitap.
Profile Image for Dogavekitap.
10 reviews1 follower
November 2, 2022
Sinan Canan'ın yazdığı İFA (İnsanın Fabrika Ayarları) serisinin ikinci kitabında insan "ilişkiler ve stres" başlığı altında inceleniyor. Okuyucuda farkındalık yaratmak isteyen bu kitapta; sosyal ilişki kurarak devam ettirme ve stres gibi bir yapı sayesinde hayatta kalma konuları günümüz koşullarında yeniden değerlendiriliyor ve ortaya çıkan sorunlara çözümler aranıyor. Kitabı okuduğunuzda birçok bilgiyle ve durum analiziyle karşılaşacaksınız. Bilimsel bilgi ışığında yazılmış bu kitabı herkese tavsiye ederim.

Daha fazla yorum okumak için aşağıda yer alan  linke tıklayarak bloguma ulaşabilirsiniz.
👇👇👇

https://dogavekitap.wordpress.com/202...

#sinancanan #insanınfabrikaayarları #ifa #ifailişkilervestres #ilişkilervestres #ifa2
#tutikitap #tuti #bilim #popülerkültür #dogavekitap #dogavekitapankara #okudumbitti #kitap #kitapyorum #severekokuyorum #kitapsevgisi #kitapkurdu #kitapkolik #kitapokuyorum #kitapönerileri #kitaplarım #kitaplığım #yorum #kitapönerisi #yerli #kitaptavsiyesi #neokudum #okuyorum #kitapseverlertakiplesiyor
Profile Image for Firat Fidan.
259 reviews7 followers
March 4, 2023
Sinan Canan’ın yazdığı ve 3 kitaptan oluşan İnsanın Fabrika Ayarları ana başlık kitap serilerinin 2. kitabı. İlk kitap kadar etkilemese de bu kitabı da bir hayli ilginç ve eğitici verilerle dolu. Özellikle psikoloji ve kişisel eğitim kitaplarını sevenler için mutlaka okunması gereken bir kitap. İlişkiler ve stresle baş edebilmenin farklı yollarını kendi gözünüzden görmenizi sağlayabilecek keyifli ve akıcı bir eser. Okuyun derim 👍🏾
Profile Image for Evrim.
11 reviews
April 10, 2024
Kötü bir kitap değil ama bana biraz yüzeysel geldi. Özellikle stres kısmında daha ufuk açıcı bilgiler ve anlatım bekledim ancak biraz sıradan kalmış. İlk kitaba göre biraz sıkıcı buldum ama son kitabı da okuyacağım.
Profile Image for Gencay Sener.
30 reviews4 followers
January 10, 2024
İlk kitabın aksine çok dağınık buldum, konular daldan dala atlıyor, aşırı genel.
Displaying 1 - 24 of 24 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.