“Pantolonunu çıkartırken korku, heyecan kalbine vuruyordu. Aynalı ahşap dolabın karşısına geçti. Yatağın ucuna oturup ayağını dizine koydu, çorabı yavaş yavaş giymeye başladı. Bir yandan da aynada kendini izliyordu. Tüyleri ürperiyordu. Bedeninden sanki başka bir canlı çıkıyor gibi hissediyordu.” Başlangıçta Tuna vardı. Doğması için adaklar adanan oğlan çocuğu Tuna, bir türlü sığamadığı bedenini babaevinde bırakarak takıldı bir tiyatro kumpanyasının arkasına. Bir başka bedene dönüşmüştü artık, güzel sesli, güzel yüzlü Handan Kara’ya. Sonra Handan vardı. Polisin sevmediği Beyoğlu sokaklarında, karakollar, hastaneler, tekinsiz gecelerle dolu bir hayattan sonra o da dönüşüverdi bir başka bedene. Dönüşümünü küçük bir varlıkla taçlandırmak, onun sevgisiyle tamamlanabilmek için... Ve sonra Nurten vardı. Kocamustafapaşa’da oğluna adadığı mütevazı bir hayatı yaşayıp giden Nurten. Nurten’in ölmeye yatarken anlatacakları ise, sevgiye, ölüme, ihanete, kısacası her dönüşümün içinde barındırdığı korkunç sırlara dairdi.
Cem Kalender Mazarin Mavisi’nde Sansaryan Han’dan Beyoğlu Küçük Bayram Sokağı’na uzanan bir İstanbul fotoğrafına, etkileyici bir insan trajedisi yerleştiriyor.
Cem Kalender (d. 1976) Kahramanmaraş, Afşin'de doğdu. Gazi Üniversitesi Kastamonu Eğitim Fakültesi'ni bitirdikten sonra öğretmen olarak İstanbul’a atandı. Bir süre Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü'nde okudu. Daha sonra okulu bırakıp tamamen yazmaya odaklandı. İlk romanı "Klan" 2007'de Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Ödülü'nü aldı. Bir yıl sonra ikinci kitabı "Zamanın Unutkan Koynunda" çıktı ve Ömer Türkeş'in 2010'da hazırladığı "Ölmeden Önce Okunacak 140 Kitap" listesinde yer aldı. 2013’te üçüncü kitabı "Kayıp Gergedanlar" okuyucuyla buluştu.
Kayıp Gergedanlar ve Kasımpaşalı Oedipus'un ardından okuduğum 3. Cem Kalender romanıydı ve Kayıp Gergedanlar gibi harika bir kitaptan sonra beklentim yüksekti ama bana oldukça zayıf geldi. Dili ve hikayesi açısından en azından beni etkilemedi. Yine de kitabın sonunda hüzünlendim.
Cem Kalender'in Maraş Katliamı ile ilgili Kayıp Gergedanlar romanını heyecanla okumuş ve çok etkilenmiştim. Ancak Kayıp Gergedanlar'dan sonra Mazarin Mavisi romanı beni büyük bir hayalkırıklığına uğrattı. Romanın Doğan Kitap'tan çıkması benim için uyarıcı olmalıydı, zira kolaylıkla televizyon dizisine uyarlanabilecek tarzda yazan yerli yazarlara Doğan Kitap'ta epey rastlanıyor.
Gerçek bir hikâyeden yola çıkılarak yazılmış... Bir erkeğin bir kadına dönüştüğü sancılı yolu, Türkiye'de eşcinsellerin, lubunyaların yaşadığı ızdıraplı hayatı anlatmaya talip olan ama karakterlerin derinlemesine sunulmadığı/irdelenmediği bir anlatı olmuş Mazarin Mavisi. Kalbe dokunmuyor. Yüzeysel, hatta kimi zaman son derece tutarsız bulduğum kısımları oldu.
Kitabın hayal kırıklığı olduğunu düşünenler var; belki de yazarın diğer kitaplarıyla mukayese ettiklerinden kaynaklanıyordur. Benim okuduğum ilk Cem Kalender kitabı ve diğer kitaplarını da muhakkak okuyacağım.
Kitabın ismi, anlatılan hikaye düşünüldüğünde önem arz ediyor. Bir çocuğun biyolojik ve zihinsel evrimi... Bir bedende birden fazla karakter barındırmak yahut zorunda bırakılmak. Benlik ve aidiyet hususlarına çok ince dokunuşlar var bu kitapta.
Bir insan bedeninde ya da zihninde kaç kişi olabilir, birinden kaçarken öbürüne hakikaten girebilir mi, girse de bir öncekinden tamamen sıyrılabilir mi? İlk bakışta sığ gibi görünse de çok ince detaylar var kitapta.
Bu romanda anlatılan dezavantajlı gruplarla çok yakın ilişkiler içinde olduğum dönemden bilgilerimle soyleyebilirim ki okura abartılı gelebilecek haksızlık, adaletsizlik ve travmatik deneyimlere dair sahnelerin azı var fazlası yok, o derece gerçekçi. Karakterler çok tutarlı işlenmiş ve zaman içindeki değişim gayet tutarlı, sonu ciddi derecede çarpıcı, hikaye güzel. Sadece elbette edebi gücü ve bazı yerlerde kurgu detayları sallanıyor, bunlar dışında çok keyifli bir roman. Cem Kalender'in diğer romanlarını da okuma arzusu uyandırdı.
ne yazsa sevdiğim yazarlardan cem kalender. bir değişim/dönüşüm romanı mazarin mavisi. ötekilerin de sesi. karakterler, dönem ve yan öykü bakımından çok zengin, akıcı bir roman. etkileyici pek çok trajedi, hayata dair öyküler barındırıyor. ıskalamayın derim...
Son zamanlarda okuduğum kurgu olarak en iyi kitaplardan biriydi. Sonunun böyle gelişeceğini hiç tahmin etmemiştim. Cem Kalender kurguyu harika inşa etmiş.
İki farklı hikayenin umulmadık şekilde birleştiği anlatım tarzını hep sevmişimdir. Nasıl bağlanacak diye merak ederken ummadığım bir son oldu, beni şaşırttı… Atanmış cinsiyetle uyumlu olmamak gerçekten zor bir durum ve bunun karmaşasını güzel işlemiş… Bazen insan kendine eksik gördüğünü abartarak yaşıyor bence, erkek doğduğuna üzülüp anne olmak için tutturmak güzel bir örnek, kadınlık için anne olmak gerekmiyor oysaki..