İstiklal Harbi’nin son gazisi, 100 yaşındaki millî kahraman RUHİ MÜCERRET, bir dünya starına nasıl dönüşüyor? Zaten ecelin menzilindeyken, esrarengiz psikopat MASUM CİCİ’yi haklayabilecek mi? Mabet filozofu AVNİ VAV'dan daha neler öğrenecek? NAZLI HİLAL’e, 70 yaş farka rağmen nasıl açılacak? Ve son nefesinde kelime-i şahadet getirebilecek mi? Bir gözü mavi, diğeri kahverengi avare CİVAN KAZANOVA, elden düşme ruhunu şeytana neden satıyor? Depremde yitirdiği SERPİL SİLAHLIPERİ’yi unutmayıp da ne yapacak? Marifetli afet FUJER FUJİ’den kaçarken neye yakalanacak? Kan kanseri yeğeni OZAN’ı hangi parayla tedavi ettirecek? Alınyazısındaki boşlukları neyle dolduracak? İntiharın eşiğinde tetikte beklerken, kimvurduya mı gidecek?
Ziyadesiyle kahkaha ve bir nebze gözyaşı içeren bu serüvende... Trenler gemilere çarpıyor. İstiklal Harbi, 85 yıl sonra devam ediyor. Şakaklar matkapla deliniyor. Uçaklar düşüyor. Kaybedenler şampiyon oluyor. Serseri kurşunlar uçuşuyor. Ve reklamlar, müşterileri ele geçiriyor!
İstanbul'da doğdu. Bisiklet tamiriyle uğraştı, ufak tefek sihirbazlık numaraları öğrendi ve amatör olarak boksla ilgilendi. Yediği yumruklar dayanılmaz bir raddeye gelince, ringlere veda edip şiir yazmaya koyuldu. Dergilerde, yayınevlerinde, gazetelerde çalıştı. Kaosa Mütevazı Bir Katkı'da [2001, Şûle Yayınları] medyanın bozucu ve yıkıcı tesirlerini konu etti; Aynalı Barikatlar'da [2003, Şûle Yayınları] ise terörün gündelik hayatlarımıza sindiğini öne sürdü.
Şiir yazmaya lise 1. sınıfta başladı. Şiirleri; Yedi İklim, Şehrengiz, Dergâh, Atlılar'da yer aldı. İlk kitabı Kuzgun'un Gölgesi [Şiir, Yedi İklim Yayınları] 1996'nın son günlerinde yayınlandı. İletişim Yayınları'ndan çıkan Dublörün Dilemması[2005] ve Korkma Ben Varım[2009] adlı romanları büyük ilgi gördü. Garanti Karantina [2010] ise Sel Yayıncılık tarafından neşredildi.
Menteş, Gerçek Hayat dergisinin Yazı İşleri Müdürü olarak görev yaptı. Halen Star Gazetesi için röportajlar yapıyor. Evlidir. İsmet Latif ve Kaan Cahit, Menteş'in ikiz oğullarının adlarıdır. Son Menteş ise Ruşen Ali diye tanınır.
الجنة هي موطننا الاصلي من الطبيعي ان نهفو اليها لماذا اذن يستهجن الناس رغبة المرء في الموت؟ فالموت الاخ الكبير للنوم و رغم رغبتك في الموت فانت لا تقدم على الانتحار هل فكرت ابدا لماذا؟ لان علينا"ألا نتعلق"بالدنيا و لكن أن"نتمسك"بالحياة
هى إحدى تلك الروايات ذات النصف الأول المبهر و نصف ثاني تفسيري؛ يهوى بالتقيبم و الاحداث الى الجحيم
السيد روحي"آخر جنود حرب الاستقلال على قيد الحياة :عجوز ساخر ضجر عابث قد يبدو فكاهيا و لكن لا؛ فالعبث اقتراب من الحقيقة اما الفكاهة فهي الهرب منها ..و يبدو ان الحياة هى مرضه المزمن. .نجا من معارك الحرب العالمية الأولي و كان الناجي الوحيد في سقوط طائرة ؛ عمل لأربعين عام كحارس ليلي بمحطة قطار حيدر باشا ..قضى عقودا صامتا بلا رفاق سوى رئيس المحطة وبعدالستين صار ثرثارا شكاءا ساخرا مع أصدقاء المسجد* بعد الثمانين بدأ يمارس الرياضة * و في عمر المائة عاد للتدخين * يقضي ايامه مسافرا بين مدن تركيا ليتم تكريمه بشكل دوري..ليؤكد لنا ان الجسد عمره واضح الا ان الروح لا يمكن التكهن بعمرها ا"من الغريب ان اشعر بالعار بسبب حسن حظى..او نجاتى"عن الخجل من كونه الوحيد الباقي على قيد الحياة ..عن حمل العمر و سأمه عن مكر الشيوخ و حبهم ا"فالحب لعبة يلعبها الشباب و يتقنها الشيوخ
ما ان تعلن المرأة عن قرارها و يفهمه الرجل..ينتهى العمر "ا
عن مائة و عشرة مليار انسان..هذا عدد تقريبي لمن عاشوا و ماتوا عبر التاريخ؛ عن تحول البشر لكائنات استهلاكية مستعبدة و ألعوبة في يد كيانات بلا روح عن شوارع و حارات اسطنبول و مدن تركيا يحيرنا معه العجوز
اما عن الشاب جيفان و كل ماجلبه معه للرواية من خيال علمي و اعلانات و رغبات و فتيات و اطفال و مباريات فللأسف كان لا يمثل لي سوى Anti climax
و لكن لا ننسى ابدا ان السبب الرئيسي لضعف الذاكرة هو الطبيعة العدائية للعلاقات الاجتماعية
Menteş'in bu kitapla çok sağlam edebiyat yaptığını düşünenleri aklım almıyor. Menteş edebiyat yapmıyor. Çok satmanın, ses getirmenin, pazarlamanın formülünü bulmuş ve bu formüle dayanarak yazıyor. Aforizmalarının sosyal medyada paylaşılmasının kitabın reklamı olacağını iyi biliyor. Kapağının konuşulacağının bir reklam aracı olacağını iyi biliyor. Garip isimler koymanın, yerli yersiz aksiyona bulaşmanın, karakterlerine ilginçlikler bulamanın çok satacağını biliyor ve buna göre yazıyor. Romanda gerçek anlamda derinlik yok. Hikaye skeçler gibi birbiriyle kimi zaman alakalı kimi zaman hiç mi hiç ilgisi olmayan şekilde bölümlerle akıyor. Arada bir sosyal mesaj vererek de içini rahatlatıyor.
Dolayısıyla kitap bir edebiyat şaheseri değil, bir pazarlama şaheseri. Menteş maalesef bu kitabıyla Türk edebiyatının popstarı, tüketim kültürünün baş yıldızı olduğunu kanıtlamış oldu. Üzülerek takip ediyoruz.
Sıkılarak okudum. Aynı şeyi pazarlamış Murat Menteş. Romanın yüzde sekseni zorlama cümlelerden oluşuyor. İki cümlede bir aforizma kasması, neredeyse bütün erkek karakterlerin sanki bir ağızdan konuşuyormuş gibi benzer kişiliğe sahip olması, kadın güzelliği tasvirlerinin bayıcı bir gerçekdışılığa sahip olması ve kitabın sonunun aleladeliği canımı çok sıktı. Baştaki Ruhi Mücerret kısmını zorlanarak okudum. Civan Kazanova kısmında biraz toparlansa da hikayenin sonunda kurgu çıkmaza girmiş sanki. Neredeyse yarım bırakacaktım. Biraz daha karakter çalışması yapmalı Menteş. Romanlarına aforizma sıkıştırmak dışında bir yolla derinlik katmalı artık. Üç kitaptır "afilifilinta" modundan çıkamadık. Hala "bakın şu müzikleri de dinliyorum, şu kitabı da okuyorum" mesajları...
Murat Menteş adeta bir şovmen futbolcu. Hikayeyi bir bir çalımlıyor, kaleyi karşıdan görüyor. Evet sayın seyirciler Menteş kaleciyle karşı karşıya. Kelimeleri ayağında sektiriyor, diziyle cümleleri bir bir sıraya diziyor, paragrafları bir omuzundan diğer omuzuna hoplatıyor, bir benzetmeyle topu yukarı savuruyor, etkileyici bir rövaşata, toooop?! Top tribünlerde. Murat Menteş yine bireysel oynuyor, yine kaçırıyor.
Murat Menteş'in bende hissettirdiği bu, tribünlere oynama. Hatta iddialıyım absürd komedi dizisi yapılsın diye yazıyor bu kitapları. Dublörün Dilemma'sını ilk okuduğumda yılda ortalama 55 uçuşumun olduğu bir işte çalışıyordum. "Normal şartlar altında" (yani karanlık oda, sessiz ortam, yorgun olmayan bir beden) değilse dikkatim çok çabuk dağıldığı için bu kitabı uçak yolculuğunda, bitmeyen rötarlarda çok da dikkatimi vermeden okurum diye seçmiştim. Ondan da hoşlanmamıştım.
Bu yılki iki şarap arası ekmek kararım nedeniyle Ruhi Mücerret'i eşimin kitaplığında buldum ve yine fazla ciddiye almadan okuyayım dedim. Epey de çabaladım. Tercih etmesem de komedi severim ama absürdlüğe katlanamıyorum. Ne kitapta, ne dizide, ne filmde.
Seveni anlarım çünkü bu tarzın da müdavimi çok. Ama ben bu kitabı da sevemedim. Yer gök benzetme. "Kilisedeki bir fahişe gibi terliyordum", "dilim damağım yumurta pişirilebilen asfalt gibi olmuştu", "bardağın içindeki gazoz adeta fırtınalı bir karadeniz sahili gibiydi". Tamam abi anladık benzetme yapabiliyorsun da her iki cümleden biri benzetme olmak zorunda mı?
Bir de markalar. Anlamadım neden bu kadar marka ismi kullanıldığını. Subaru, Çokomel, Facebook, Porsche Carrera, Kate Moss, Redbull, Newsweek, One a day, Nike, Calve, Jacobs Gold. Nedeen, nedeeen diye sormadan edemiyorum. Böyle bir paragraf olur mu yahu?
"Sony televizyonumun karşısında, IKEA kanepeme kurulmuş, üzerimde Pierre Cardin robdöşambr, ayağımda Twigy terliklerle otururken daha ne isteyebilirim?.. Hah! Mandalinalı Schweppes!"
Dolayısıyla takdiri size bırakıyorum. Ha unutmadan geçmeyeyim: Bu kitabın en muhteşem kısmı kapağıydı. Nasıl da çocukluğuma götürdü. İki resim arasında gidip gidip geldim. En büyük ödül kapak tasarımcısına!
Ta ben bu Murat Menteş, Hakan Günday, Emrah Serbes, Alper Canıgüz tayfasına hiç alışamadım ya. Popülerizm karşıtı tipler ama popülerlikten yıkılıyorlar. Yaptıkları işte hiç kaliteli değil. Herşey yıllar önce o dandik “Kinyas ve Kayra” ile başladı. Sonrasında gelen türevleride kendisi kadar kötüydü. Bu kitapta onlardan biri. İşte 100 yaşında bir adamdır Ruhi Mücerret.
Dikkat! Bu yazı, romanı okumayanlar veya yeni başlayanlar için keyif kaçırıcı bilgi içerebilir.
Bir Murat Menteş romanı ancak diğer Murat Menteş romanlarıyla karşılaştırılabilir. Bu kendisinin ne kadar özel bir yazma biçimi olduğunu gösteriyor bana göre.
Her ne kadar bir romanı kendisine bakarak değerlendirmek evlaysa da ben karşılaştırma kolaylığına kaçacağım. Ruhi Mücerret, Dublörün Dilemması kadar kısa olmasına rağmen onun kadar doyurucu değil. Kurgu ve roman kişileri önceki romanlarındakiler kadar ilgi çekici değil. Çoğu karakter ne zaman nereden çıktı anlaşılmıyor. Ruhi Mücerret ile Civan Kazanova'nın bağı pat diye ortaya düşüyor; Ruhi Mücerret'in Nazlı Hilal'e olan aşkı öykünün ilerleyişine hiçbir katkıda bulunmuyor; Civan Kazanova ile Masum Cici kişisinin bağı romanın kendi gerçekliğinde bile sahici değil.
Belki Korkma Ben Varım kadar uzun bir roman yazmalıydı Murat Menteş, tabi o zaman romanın hızı düşer miydi bilmiyorum ama karakterleri daha yakından tanımamız iyi olurdu kanısındayım. Romanın kapağında Çehov'a gönderme yapan duvarda asılı bir tüfek resmi var: Çehov'a göre oyunun başında sahnede bir tüfek varsa, o tüfek oyunun sonunda mutlaka patlamalıdır. Murat Menteş'in bu konuya çok önem verdiğini, romanın sonunda tüm soruları cevaplama huyunu biliyor, beğeniyoruz. Lakin romanın tanıtımı ve içeriğinde yer alan 100 yaşındaki bir gazinin 30 yaşındaki bir kadına aşık olma tüfeği romanın hiçbir yerinde patlamıyor. Önceki iki romanda roman kişileri ne kadar fantastik olsalar da onlara alışıp özdeşlik kurabiliyorduk ama bu romanda tüm kişiler gökten zembille iniyor ve romanın sonuna doğru geldikleri gibi gidiyorlar. Avni Vav'ın varlığı renk katmıyor, halbuki çok renkli bir roman kişisi olabilirdi. Fujer Fuji kimin nesidir anlamış değilim, onun davranışlarını sebebi yeterince açıklanmıyor, geçmişinden hiç bahsedilmiyor.
Yine de bir çırpıda okunuyor: Özellikle Civan Kazanova bölümü. Bu bölüm olmasa roman hızını kaybederdi zaten. Murat Menteş'e saygım büyük, yazdığı her şeye de göz atacağıma eminim ama bu romanı önceki romanlarına nazaran daha az beğendim. Bu romanın kötü olduğu sanısı yaratmasın sizde. Piyasadaki yığınla çeviri macera romanından katbekat daha iyi bir roman, eğlenceli, güldürükçü; yığınla farklı kelime öğreneceksiniz, onlarca cümlenin altını çizeceksiniz. Hasılı bir Murat Menteş romanı ancak başka bir Murat Menteş romanı ile karşılaştırılabilir. Bu karşılaşmada Ruhi Mücerret, sikleti Dublörün Dilemması karşısında yerleri öpüyor.
Yine Murat Mentes ve yine dolu dolu bir kitap. Korkma Ben Varim'i okuduktan sonra diger kitaplara haksizlik etmemek adina onu unutarak okudum bu kitabi. Zira bu kitabin en buyuk sanssizligi Korkma Ben Varim'dan sonra cikmis olmasi. Ne yazik ki insanlarin beklentisi hep ayni seviyede oldugu icin bu kitaptan yeteri kadar zevk alamiyorlar.
Yine dikkat cekici karakter isimleri, tekrar eden mizah ve zeka iceren rutin cumleler ve tabii ki birbirinden ilginc kendi nev-i sahislarina munhasir bircok karakter. Butun bu unsurlari icinde bulunduran akici ve zekice kurgulanmis olay orgusu.
Zevk alarak, tadini cikararak okudum ve keske bitmese dedim.
رواية الموت عمل سهل للكاتب التركي مراد منتيش حجمها الورقي 435صفحة بس الكم الثقافي والتوعوي فيها هائل جداً وإذا بدك تتأملها رح تطلع بشغلات كثيرة وبحسب زاوية قرائتك رح يطلع معك معلومات أكثر... أنا من زمان بتستهويني الكتب اللي بتبحث عن الطبائع الإنسانية إذا تم إشباع جميع إحتياجات الشخص سواء بسبب التقدم بالعمر أو بسبب حالة من الرفاه... هاد ثاني كتب بقرأه عن شخص كبير بالسن ما عنده أي رغبات أو غرائز أو طموح... متصالح مع جسمه تماماً لدرجة إنه بقدر يوصف تجاعيده بسخرية، متصالح مع انعدام الرغبة بأي شي لإنه نجا من الموت عشرات المرات وتجاوز الثمانين ومر عليه جميع أنواع التجارب، الكتاب الأول كان كتاب العاشق الياباني لإيزابيل الليندي.... الكتابين بطرحوا أسئلة وجودية عميقة بتتعلق بالتسيير والتخيير... شو ترتيب أولويات الإنسان!
بالرواية هاي السهلة الممتنعة اللي لازم تكملها للآخر مشان تربط الأحداث رح تلاقي شخصين واحد ناج من عدة حروب ووصل لسن ال100 وبنتظر الموت بكل أريحية، وشخص ثاني نجا من الموت بصعوبة وبتجمعهم تجربة علمية لشخص جشع رأسمالي بحاول يستغل الناس عن طريق زراعة شريحة بتبث دعايات بصير الشخص يكررها بدون إرادة والتجربة بتعتمد على أشخاص بختلطوا مع ناس كثير مشان ينقلوا الهم أسماء الشركات والماركات التجارية المخزنة بالشريحة، والفكرة عن تجريد حرية الاختيار وتحويل البشر لدمى بإيد الرأسماليين
ثقافة الناجي من الحرب بتفتح قدامك أسئلة كبيرة وعميقة وبتخليك تفكر وتفكر وتبحث وتدخل بمتاهات عقلية بأغوار النفس الإنسانية... البداية مموهة وما رح تفهمها إلا بآخر القصة لما تترابط الأحداث المحبوكة بعناية... السرد رائع ومشوق وبحتوي محطات مفصلية،،، الشخصيات والبناء النفسي إلها مدهش،،، الزمان والمكان ممكن اسقاطهم على أكثر من حالة وهيك رح تسرح بتفكيرك لبعيد... القصة فيها إثارة وقصة حب غريبة كان أبطالها بفكر كل واحد منهم بفكر الطرف الثاني ميت من زمان وبرجعوا بلتقوا بطريقة درامية....
الحكي بطول عن الفوائد اللي ممكن تطلع فيها بعد ما تخلص قراءة رواية بتضل شاديتك بأحداثها لآخر صفحة... النصيحة الأخيرة والدائمة إنك تقرأ أي كتاب مع مجموعة كتب منوعة ومغايرة مشان تضمن المتعة كل ما تترك الرواية وترجعلها..
الحياة ! ليس هي تلك الأشياء التي نفهمها فقط لاشئ كما يبدو عليه، ذلك أن الأشياء ليست مكونة من مظهرها فقط هذا القانون القديم ينطبق علي حكايتي أيضا !! استودعك الله يا قارئي الصبور، وأرجو أن تسامحني
اممممممم ! أسامحك ؟ حقا ؟؟
حسنا .. صدقت في قولك، فالحياة ليست هي تلك الأشياء التي نفهمها فقط وكذلك هذه الرواية ! فهي ليست كل ما فهمته، ولا كل الذي قرأته فلقد ركضت ركضا فوق الصفحات، وانهيت القسم الثاني في طرفة عين صراحة .. فلم اكن امتلك من الصبر ما يكفي لأتحمل أكثر من ذلك
حقا، لولا جمال القسم الأول، ولولا الاقتباسات الرائعة لتوقفت عند منتصفها تقريبا
oncelikle ilk mentes okumam oldugu icin kendime bu gecikmis tanismadan oturu oldukca kizdim. zaten alper caniguz’e ayilip bayilirken ve onlar cok iyi iki arkadasken murat mentes’i simdiye kadar neden tecrube etmedim bilmiyorum.
daha okumaya basladigim ilk satirlarda ilac gibi geldi, elime koluma zihnime can geldi diyebilirim. zekice yapilan benzetmeler, metaforlar ve kendine has eglenceli dili sayesinde daha ilk satirlarindan agzimin suyu akarak okudum. gumbur gumbur bir macera romani ruhi mucerret. ustelik fantastikli kismiyla da beni muthis tatmin etti.
bol bol altini cizdim, yeni sarkilar dinledim sayesinde ve notlar aldim, arastirdim, yeni isimler tanidim.
kitapla ilgili tek problemim sonu oldu. her ne kadar kitabin kurgusunun kendine has bir gerceklik zemini varsa da, o zeminde bile finali cok olduramadim. yine de bin kere deger, cok keyif aldigim harika bir okuma oldu.
simdiye kdr mentesle tanismami israrla oneren ve benim nedense buna ragmen geciktirdigim arkadaslarima ozur pismanlik ve gecikmis bi ‘asiri tesekkur’ le ! :)
“”en buyuk korkum, torunumun torunu yasinda bir kiza asik olmak. oyle... insaf edin, benden yalnizca 30 yas kucuk bir kizi seversem ona ne diyecegim? “hayatimda gordugum en guzel takma disler sende” mi? veya “1950’lerin en cekici hatunuyla basbasa kalmak cok heyecanli” mi?.. ilk ask unutulmazmis. peki ya son ask? olurken ruhunuzun bedeninizden sokulen o son parcasi? camilerde omuz omuza duran kambur ihtiyarlarin kalbi busbutun bos mu saniyorsunuz? pek. ask, genclerin oynadigi fakat ihtiyarlarin bildigi bir oyundur.””
100 yaşında olmak şans mıdır, şanssızlık mı bilmiyorum ama, 100 yaşında birisinin bakış açısından bir kitap okumak kesinlikle şans olmalı. Murat Menteş yine klasik sihirli formülünü kullanmış, bu sefer sıkıcı kısımları biraz daha az tutmuş. Yine ilginç karakterler, iç içe geçmiş absürt olaylar ve tarantino gizemi (this phrase is used by the consent of the legal copyright holder Mrs. Gülen).
Edebiyat'ı sadece ciddi konularda depresif karakterlerle hayatın anlamını aramak olarak düşünenlere aksini ispatlamak istiyor Murat Menteş. Bu yüzden kitap herkese göre değil, çok laubali bulan, saçma sapan olaylar oluyor bunda diyen, reklam koktuğunu iddia eden, popülerliğinden şikayet eden, kapağını 1950'lerin düz beyaz zeminli kitap kapaklarına benzetemedikleri için kitaba uzaylı muamelesi yapanlar olabilir :)
Hepsine saygı duymakla beraber, ben edebiyatın tam olarak bu olduğunu düşünüyorum. O yüzden özellikle henüz Murat Menteş okumadıysanız, tavsiye ederim. Kitapları oldukça birbirine benziyor, bir tanesini okursanız diğerlerinde ne bulacağınızı bilmeniz çok da zor değil.
Dublörün Dilemması adlı eserinde Murat Menteş ile tanıştım. Aynı üslub ile devam etmiş yeni eserinde de. Eser, güncel bir sorunu ele almakta: Reklamlar. Yani biraz hatta baya bir eleştirel yaklaşmış duruma; argo kelimelerle çevrelenmiş; bazı durumları normalmiş gibi göstermeye çalışmış ve bu yüzden ahlaki olarak hoş karşılanmayabilir; çok akıcı ve güldürücü bir üslüb sahibi; kitap başlarda felsefi ve güldürücü iken, sonradan tamamen olaya odaklanıyor; o bildiğimiz alıntılar hâla mevcut ve gerçekten çok harika...
- Bir yetim çocuğun başını okşa. O zaman, onun gözlerinde Allah’ı görürsün. Bir fakire yardım et. Onun gözlerinde Allah’ı görürsün. Bir kediye yiyecek ve su ver. Onun gözlerinde Allah’ı görürsün.
"الموت عمل سهل" هذا ما اختاره الكاتب عنواناً لروايته، في حين هذا ما اخترته عنواناً لقراءاتي " التقييم عمل صعب".. هي رواية من الأدب التركي تقع في ٤١٢ صفحة زاخرة بالنكت المبطنة والحكم المبعثرة هنا وهناك. روحي مجرد آخر الأحياء من محاربي الاستقلال وقد بلغ تمام ال ١٠٠ من العمر أوصاه صديقه ذو الفقار أوغلو وهو على فراش الموت بقتل رجل اسمه معصوم جيجي، لماذا؟ لا يعرف وعليه أن يبحث عنه.. رواية مليئة بالمغامرات لانتظار الحقيقة ومعرفتها..
Kitaba başlarken hiçbir beklentim yoktu. Hatta kitabı alalı 2,5-3 sene olmuş, atmışım rafa öyle duruyordu.
Saçma sapan bir şey okuyacağımı düşünürken, Ruhi Mücerret'i severek okudum. Diyaloglar, karakterler, konusu falan bildiğin mis gibi roman. Utandırdın beni Sayın Menteş. :)
Murat Menteş 2013 yılında tanıdığım yazarlardan. 2013 yılında Dublörün Dilemması’nı okumuş ve Türk Edebiyatı’nda okuduğum en farklı eserler arasına girmişti. Şansıma çok uzun bir zaman geçmeden Murat Menteş’in yeni bir kitabı çıkınca, ilk fırsatta alarak okudum ve bu eserini de çok beğendim.
İlk sayfalarda reklamlar ile ilgili çok fazla referans olması, “sanırım reklam almış” diye bir izlenim oluşturmuştu üzerimde ancak okudukça amacını anladım ve Menteş beni şaşırtmayı başarmış oldu.
Kitapta birkaç referans çok dikkatimi çekti, öncelikle Necronomicon gibi bir referansın bu kitapta yer alması çok ilginç geldi bana. Sonrasında Emrah Serbes’ten “İdam Sehpasındaki Fiskos” isimli kitabın geleceğini öğrendim. Bu da mı bir reklam diye de düşünmeden edemedim, hala bu konu benim için bir soru işareti.
Okurken insanın üzerinde bir Tarantino filmi izlenimi bırakıyor bu kitap. Bu konu ile ilgili Aktüel Kültür Sanat’ın Ruhi Mücerret ile ilgili yazısında beğendiğim çeşitli yorumlar yapılmış. “Bazen Ruhi Mücerret'in filozof dostu Avni Vav'ın sözleri ve saptamalarıyla Tanpınar'ın deruni ikliminde geziniyoruz, bazen ışık hızıyla Tarantino'nun absürt aksiyon dünyasına geçiş yapıyoruz…”
Ruhi Mücerret isimli 100 yaşını aşmış bir İstiklal Harbi gazisinin çevresinde olan olayları farklı kişilerin gözlerinden okuyarak kendimizi büyük bir aksiyonun içinde bulmaktayız. Dublörün Dilemması’na da ufak göndermeler bulunmakta.
Yine çok etkileyici. Her romanı kendi içinde ele almak lazım, ceteris paribus diyoruz. Okuduğun son Murat Menteş kitabını Korkma Ben Varım'la karşılaştırmak diye bir şey olmasaydı, ben icat ederdim.
Ilk defa bu tarz bir kitap okudum. Komedi, dram ve bilim kurgu turlerinin cok guzel birleşmiş bir hali. ayni hikayeyi iki farklı karakterden farklı bakislarla dinleme fikri cok güzeldi. Arada oyle ifadeler ve cümleler geciyorki, kitap okurken birden kahkaha attiriyor. Cok ince isim tercihleri var, hem düşündürücü hem esprili isimler. Murat Mentesi de ilk defa okudum. Diger kitaplarıni da okumayi planliyorum.
en başta not düşmeli ki kitapta civan kazanova bölümüne geldim ve oradan sonra okumadım. okuyamadım da bir süre. sonra alıp okuyayım en iyisi dedim ama kazanova bölümünün ilk paragrafını okuyunca ''ya sikerim böyle işi'' deyip bıraktım.
ilk okuduğumda 40 sayfa ilerlediğimde romanda çok iyi bu dedim ve umarım bozulmaz diye ekledim. 50den 100lere kadar iyice sıkıcıydı zor ilerledim oraya kadar. 110da yeniden iyi bir seyir kazanmaya başladı ama hala kulağımı tırmalayan şeyler oldu. dediğim gibi civan kazanova da midem bulandı resmen o ilk paragrafta.
100-105 yaşlarına gelmiş kurtuluş savaşı gazisinden mi bahsediyoruz? bizim çağda bir de. tamam. anlatıcı bu adamsa dili neden bu kadar bugün? absürd ve komedi ağırlığından kaynaklanıyor diyelim. komedi de abartı, kabul. ama tutarsız abartı olmaz. cümleleri o kadar bugün ki bu adam sanki 2000de doğmuş.
not: kendisinin farkında olmadan reklam sloganlarını tekrarlaması ya da meta haline gelmiş ya da markalaşıp hayatın orta yerine oturmuş şeylerle ilgili pat diye yumurtladığı cümleler güzellik katmış. asıl olması gereken bence bu adamın geçmiş dilde sabitlenip böyle bazı anlarda tuhaf şeyler yumurtlamasıydı. beyin fonksiyonları tahribata uğramış gibi ani patlamalar bu dille daha uygun olurdu. ama adamın konuşmaları etmeleri kendisine uymuyor. ve bana komedi tadı vermedi o özelliği.
bir de sürekli bu aforizmatik sözler yok mu. art arda güzel aforizmalar dizince akıcılık diye bir şey kalmıyor. sürekli imgesel betimlemeler, aforizmatik cümleler. bu tür cümlelerin çok ve sıkça -art arda- kullanılması bana kendini bir arkadaş grubunun içine sokmak için götünü yırtan insanı hatırlatıyor ve iğreniyorum.
onun dışında herkesin gözüne çarpan şu özellikler var romanda:
1) kitabın kapak tasarımı falan çok güzel olmuş. hani sırf satılmak için güzel malzeme. *ama satılmak için olan kısmına ben takılıyorum. siz de takılsanız iyi olur*
2) adların sembolizmi dolu göze çarpan biçimde:
avni vav = önemli yardımcı / danışılacak önemli kişi
ruhi mücerret = istiklal marşından bilirsiniz zaten; saf ruh anlamına gelir kabaca.
nazlı hilal = istikal marşında türk bayrağının sıfatı
zülfikar bey = muhammedin aliye hediye ettiği çift başlı kılıç. herhalde bu özelliğinden olsa gerek alinin aleviler için humanist bir yanı olsa da çok şiddet yanlısı bir tarafı da vardır. zülfikar bey de böyle.
masum cici =tezat bir ad da olabilir doğru denklemli bir ad da.
civan kazanova = genç ve yakışıklı çapkın *ama kendi bölümünü okumadığım için buna uyuyor mu bilmiyorum*
korkut üneli = gerçek bir kişilik ama korku tüneli gibi okunuşu var. bir özelliği var mı buna dair pek düşünmedim.
tabii kitabı bu kadar sınav ve okunacak başka zorunlu materyalimin olmadığı bir ara yeniden okuyacağım. belki o zaman bir iki not arttırabilirim belli olmaz. ama şimdilik durum bundan ibaret.
"Velhasıl dünyada bir cennet inşa edersen ölümle cennete yatay geçiş yaparsın. asıl hayat cennettedir. demek ki dünyada mümkün olduğunca yaşatmaya bakmak gerek. Fidan dik, kuş besle, evlat büyüt, umut ve sevinç aşıla... insanlar senin yanındayken kendilerini cennetteki gibi kınamayan, yadırganmayan, dışlanmayan aksine ödüllendirilen, yüceltilen, hoşnut edilen, ikramda bulunulan hissederlerse sen, bulunduğun yeri cennete çevirmişsin demektir. Cennetin inşaatında bir mühendis, mimar, usta, kalfa ya da işçi olarak çalışıyorsun demektir. Yok, eğer öldürürsen, yaşatmazsan, beslemezsen, yaşama azmi aşılamazsan, insanlar senin yanında kendilerini cehennemin dumanında boğulur gibi sıkıntılı, üzgün, baskılanmış boyunduruk altında, kısıtlanmış, suçlu mahçup, rahatsız cezalandırılmış, mahrum... hissederlerse sen Cehennem kurmuşsun demektir. Zebanileşmişsin. Burada kendi ellerinle bina ettiğin cehennemden öldüğün anda yatay geçişle ahiret cehennemini boylarsın." satırlarıyla beni benden almıştır. şaşırtan, gülümseten, hatta yer yer sesli güldüren onlarca satır ve detay da cabası. Korkma Ben Varim'da beni yormuş olan Murat Menteş ruhi mücerret'te çok ama çok iyi bir iş çıkarmış ve çağdaş yazarlar arasında nev-i şahsına münhasır bir yeri olduğunu ispatlamış. çok eğlenceli ve kesinlikle okunası bir kitap.
Kitabı çıktığı gün almıştım. İnsanın sevdiği yazarlarla yeni maceralarda, aynı güzel dille yuvarlanmasını es geçemezdim. Aldım almasına ama bu kitap bende bir hayal kırıklığı oldu. Kitap kötü mü? Değil! Ama Murat Menteş'in neler yapabildiğini Dublörün Dilemması ve Korkma Ben Varım'da görmüş okurlar için üzücü :/.
Geçen sene Menteş ile ilk kez bu romanla tanışanları gördüm. Hepsi hayran kalmış, yazarın diğer kitaplarını merak eder olmuşlardı. Onlar adına sevindim, çünkü diğer kitaplarda daha büyük keyif alacaklardı. Fakat yine aynı noktaya dönüyorum, öncesini okumuş bizler için hoş bir sürpriz değil.
Kapağı çok afilli, anlatım yine Menteş'in kendi sesine sahip, ama bir şeyler zorlama. Önceki iki kitabında içimi burduğu gibi burmadı. O burukluk, o boğazdaki düğüm yoktu. Böyle uçarı bir kitap nasıl insanı ansızın üzmeyi de başarır, sorusunu sorduramadı. Onların o trajikomik gücüne sahip değildi. Çılgındı çılgın olmasına, ama yine de diğerleri kadar değildi.
Kısacası, olmadı. Ben kendisine yakıştıramadım. Ama yeni bir roman yazsa yine koşarak gider alırım.
Yazarın okuduğum 3. Kitabı ve tarzını seviyorum. Fazla üstünde düşünmemi gerektirmeyecek eğlenceli kitaplar diye düşünüyorum ama sanırım biraz tekrara giriyor. O yüzden ve hala favori kitabım korkma ben varım olduğu için 4 yıldız.
Türkçe'de daha iyi bir kitap yazıldı mı? Bence hayır. Menteş sadece ilk iki romanını kat kat aşmakla kalmamış, Türk Edebiyatı'nın başına tac olacak bir eser vermiş. Helal olsun.
Murat Menteş'i tanımama ve sevmeme neden olan kitaptır kendileri. Eski sevgilimden arakladığım ve geri vermediğim bu kitap için burdan kendisine teşekkür ediyor ve iyiki çalmışım diyorum :))
Uzun zamandır okuduğum en eğlenceli kitap. Aslında bundan önceki hayatımda çok fazla kitap okuyan biri değildim. Ama bundan sonra öyle olmayacak. Bu kitap okuma serüvenime Murat Menteş'in Ruhi Mücerret kitabı ile başlamak alınan en güzel kararlardan biriydi. Bu tercihi ve güzel hediyesi için Mercanıma teşekkür ederim. Kitap çok zekice ve akıcı bir dille kaleme alınmış. İnsanın okudukça okuyası geliyor. Kitabımızı Ruhi Mücerret ve Civan Kazanova karakterlerinin dilinden okuyoruz. Bu bize okuma merakı uyandırıyor ve birçok duyguyu hissetmemize yardımcı oluyor. Bilim kurgu, polisiye, komedi, aşk gibi birçok türün kombinasyonundan oluşan bir kitap. Şaşıracağımız absürt ve gizemli olaylardan oluşuyor. Mesela Coca-Cola treni ve Pepsi gemisinin çarpışması gibi. Bu kitabın benim için yeri çok farklı, anlatamayacağım kadar derinlerde... "Başını omzuma yasladı ve evrendeki tüm taşlar yerine oturdu." Şu söz herkes için bir şey ifade etmiyor olabilir ama benim için neler ifade ettiğini bir bilseniz...
Ruhi Mücerret; kelimelerin oyun olduğu, oyuncak olduğu pop-icon bir kitap olabilir. Bir dolu güzel aforizma ve düşündürücü cümleler bulabilirsiniz. Okumaya değer, cidden.
Şu kadarlık ömrümde duyduklarım, okuduklarım ve hatta ettiklerim içindeki en güzel duayı bu kitapta buldum: "Allah niyetlerimiz ile akıbetimiz arasındaki bağı rahmetiyle kursun."
Kendimi ehlileştirmek için kendime ettiğim telkinin özetini buldum: "siktir git" yerine "teşekkür ederim" diyeceksin. Efendilik budur.
Belki neden delirdiğimi buldum: "Yalan, insanı aptallaştırır, hakikat ise delirtir."
Dünyanın yazılmış en güzel ikinci intihar notunu buldum: "Kalbin ya paramparça kırılmak ya da taş gibi katılaşmak zorunda kaldığı bu dünyayı terk ediyorum."