Bu toprakların derin bilgeliği, bugünü yeniden inşa etmekte bize nasıl bir yol gösterebilir? Gönül, *Çalab’ın tahtı*dır, ses verir; yeter ki biz onun fısıltısını işitelim. Kalp bağırıp çağırmaz, sadece fısıldar.
Sadettin Ökten ve Kemal Sayar’ın bir çağrışımlar denizinde yol alan doğaçlama konuşmalarından oluşan Dünyaya Geldim Gitmeye adlı kitabın duygusal dokusunu, umut ve iyimserlik teşkil ediyor. Etkin bir iyimserlik.
Bu satırlarda yılgınlık ve yeise yer yok. İnsan, elindeki imkânları daha soylu bir hayat sürmek için seferber etmek zorundadır: Gönlü mihver alan bir yolculukta, ödev ahlâkı ve sorumluluk bilinciyle yaşamak. Üzerinde yaşadığımız mübarek toprağın ve altında nefes alıp verdiğimiz mübarek gökyüzünün bize yüklediği emanet şuurunun farkında olmak.
İnsan, anlamdan boşaltılmış bir kâinatı ancak bu şekilde yeniden ışıklandırabilir, kozmik yalnızlığından kurtularak, *Allah bes, bâkî heves* dediği bir birlik düşüncesine ulaşabilir.
Geldik gidiyoruz, bütün mesele *aşk ile ânı seyretmek
Sadetttin Ökten (d. 1942; İstanbul), Türk yazar, emekli öğretim üyesi.
1 Eylül 1942 tarihinde İstanbul’da doğdu. 1953 girdiği Vefa Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Teknik Üniversitesi’ni kazanır. Yüksek inşaat mühendisi olmasına rağmen şehir ve medeniyet, özellikle de İslâm medeniyeti konularındaki entelektüel birikimiyle tanınır. Çeşitli üniversitelerde Bilim Tarihi, Yapı Teknolojisi Tarihi, Kent Kültürü ve Kent Estetiği dersleri vermiştir.
Prof. Dr. Sadettin Ökten Mimar Sinan Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesidir.
Kitabin içeriği sizi sasirtmasin; soylesilerin belli basliklar altinda toplanmis hali.
Kitapta iki sey rahatsiz etti. Bir cok fazla tekrar olusturulmus. Kitap boyunca ayni alinti ve konularin izdusumunu birkac kez okuyorsunuz. Ikincisi de soylesi bu evet ama diyaloglarin bazen birbirini tutmuyor olusu. Yani bunu canli dinlemek daha farkli bir sonuc verebilir belki ama kitaota oyle durmamis.
Onun disinda Bati ve psikolojisi, Islam ve yasantilarimiz, ayrica celiskiler, kendimize dayattiklarimiz acisindan doğru tespit ve gozlemler iceren bir kitap.
dünyaya geldim gitmeye'de ben en çok anadolu irfanı denen yaşama biçiminin izlerini, ipuçlarını, işaretlerini buldum, bu kitabın bana kalırsa en kıymetli yönlerinden birini oluşturuyor. toplum olarak bir şeyleri kaybettiğimizin farkındayız ama nedir bu kaybettiğimiz, onun tarifini tam olarak yapamıyoruz, incelikler diyoruz, nezaket diyoruz ama adını tam olarak koyamıyoruz işte bu kitabı okurken aslında toplumda neyin ters gittiğini, toplum olarak nerede tökezlediğimizi -hayal meyal de olsa- seçmeye başlıyoruz. iyimser -ümitvar- bir kitap dünyaya geldim gitmeye, toplumun imanî meseleleriyle, dinle ilişkisiyle ayrıca "medeniyet tasavvuru" ve illaki tasavvuf ile ilgilenenlere muhakkak tavsiye ederim. iğneyi muhafazakârlara batırdığı yerleri de ayrıca sevdim, bunun da muhafazakâr kesimde pek örneğini göremiyoruz zira.
Batı Medeniyeti etkisinde kalmış Türkiye ve İnsan üzerinde önemli tespitlerin sunulduğu, ufuk açan kitaplardan. Kitapta çoğu konu İslami çerçevede değerlendiriliyor ancak dini inancınız olmasa dahi fikirleriniz ile karşılaştırma yapabilmek adına okuyabileceğiniz güzel bir eser. Kitapta geçen en sevdiğim cümle: “ Ben üzerine bir varlık inşa ederseniz mutlaka bir ötekiye ihtiyacınız olur.”
Geçen bir arkadaşım “Merve’nin bir yıldır yanında taşıdığı kitap” dedi. Çünkü bitsin istemiyorum. İnsanın aklına geldikçe açıp okunacak, günlerine rehber olacak cinsten kitaplardan 💯
“Sadece şikayet ederek yaşayan insan serin bir gölgelikte kalıyor. Şikayet nefsin bir tuzağı; kendinizi şikayet ettiğiniz şeyden ayırıyorsunuz. Halbuki benim de kusurum var; bu mahallede, bu memlekette, bu toplumda eleştirdiğim şeyin bir parçasıda benim. Şikayet ederek kendimi temize çıkartıyorum ve problemi başka insanların üzerine yıkıyorum. Durumu düzeltmek için hiçbir eylemde bulunmuyorum. Bu çok konforlu bir alan. Ali Şeriati “Konfor, ruhun bataklığıdır.” diyor. Aslında zihinsel konforda öyle.”
Fuzuli’nin “Âlimle sohbet etmek lal-ü mercan incidir./ Nadanla sohbet etmek daima kalp incitir.” beyitinin gerçekliğiyle yoğruldum bu kitapta. Doydum. Beynim, ruhum, kalbim doydu bu nefis sohbetle. Altını çizdikçe çizdim, döner dolaşır onları yeniden okurum artık. Kendine ait dünyanda yaşayıp giderken sana bir pencere aralayıp; “Senin dünyandan öte, böyle bir dünya daha var.” diyen kitaplar iyi ki var❤️
Kitabı pamuklara sarasım,içimde nazlı nazlı büyütesim var. Yalnız bilmediğim çok fazla kelime vardı,ayrıca sözlük aldım daha iyi anlayabilmek ve kelime dağarcığımı genişletmek için. Hediye gelmişti kitap ne güzel bir hediye oldu benim için
Neden boşluk hissederiz? Hayatın amacı ve anlamı aynı şey mi? Hayatta rasyonel olarak anlamlandıramadıklarımızı görmenin farklı bir yolu var mı? Tasavvuf nasıl bir şey? Ümitvar’lık nereden gelebilir? İlahi dokunuş/nasip yaşamda nereye oturur?
Bu soruların yanıtlarından, Batı medeniyetinin İslam ile çelişik taraflarından, muhafazakarlığın eleştirilebilecek yanlarından, bol bol divan şiirinden, zorlukların içindeki kolaylıklardan, modernizmin değiştirdiklerinden/götürdüklerinden, tüketim odaklı yaşamdan ve daha nicesinden bahsedilen söyleşiler yer alıyor bu kitapta.
Şayet tasavvufa meraklı iseniz ve biraz olsun kalbinize değiyorsa keyif alabileceğiniz; gönlünüzü ferahlatacak sohbetler var. ✨
Benim içimde divan şiirine bir merak uyandırdı ki sormayın. Bu sayede deşeceğim gibi oraları.
Yer yer bazı perspektifler bana keskin gelse de ve -zannediyorum söyleşi olması sebebiyle- tekrara düşülen kısımlar bulunsa da bilmediğim bir şeyler öğrendiğimi hissettiğim bir kitap oldu.
——————
“Geçti mâzi, çekme istikbale gam/ Dem bu demdir, dem bu demdir, dem bu dem.”
2.’si çıktı, adı “Aşk ile anı seyretmek”. İlk kitabı çok beğenmiştim, aynı ilgiyle ikinciye başladım. Gerçekten terapi gibi... İnşallah 3. de olur. You tube’da radyo programları yüklü, oradan sohbetleri canlı dinlemek de mümkün.
Kitap biraz yavaş akıyor ama faydalı şeylerden bahsedilmiş. Yavaş yavaş, sindire sindire okunabilir. Bazı yerlerde tekrara düşse de genel olarak beğendiğimi söyleyebilirim. Ben okurken daha çok odaklanabildiğim için kitabı tercih ettim. Siz isterseniz podcastten de takip edebilirsiniz.
Uzun soluklu okunabilecek, başucunda tutulup her gün altını çizerek istifade edilebilecek bir kitap. Günlük hayatımızdaki yüzeysel ilişkilerin sınırlılığı karşısında her gün bu kitaptan birkaç bölüm okumak ruhumuzun ihtiyacı olan suyu karşılamak gibiydi🌸 .Anın ve zamanın kıymetinin özellikle vurgulanması günümüz materyalist yaşamı karşısında bir nebze olsun rahatlamamı sağladı. Dünyaya gitmeye geldik ,bunu bilerek yaşamaya ve sistemin kölesi olmayıp yaş almaya devam etmek ümidiyle…