Jump to ratings and reviews
Rate this book

Tek Adam #2

Tek Adam Cilt:2 1919-1922

Rate this book
Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam'da, değişen bir dünyada çöken bir dinsel - geleneksel imparatorluktan ve Sevr'i imzalanmış olan bir kalıntıdan, yepyeni bir ulusun, yepyeni bir devletin doğuşunu anlatıyor. Tek Adam, sadece Türk Devrimi'ni değil, aynı zamanında, Mustafa Kemal Atatürk'ün kişiliğinde, bir devrimciyi de çok iyi çözümleyen veokuyucuya aktaran bir başyapıt... EMRE KONGAR

603 pages, Paperback

First published January 1, 1964

58 people are currently reading
697 people want to read

About the author

Şevket Süreyya Aydemir

22 books108 followers
Şevket Süreyya Aydemir was a Turkish writer, intellectual, economist, historian, and one of the founders, publisher and a key theorist of Kadro ("Cadre"), an influential left-wing political journal published in Turkey from 1932 to 1934.

Aydemir was a prolific writer. His most famous work was İnkılap ve Kadro ("Revolution and the Cadre"), published in 1932, where he outlined his theory of political economy presented in the Kadro journal. He published his memoirs, Suyu Arayan Adam ("The Man Searching for Water") in 1959. Between 1963 and 1965, he published Tek Adam ("The Single Man"), a three volume tome on Mustafa Kemal Atatürk. He also published a biography of İsmet İnönü titled Ikinci Adam ("The Second Man").

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
410 (74%)
4 stars
116 (21%)
3 stars
18 (3%)
2 stars
2 (<1%)
1 star
3 (<1%)
Displaying 1 - 30 of 33 reviews
Profile Image for Baris Ozyurt.
910 reviews31 followers
April 4, 2021
“ Ama Ankara, Çerkez Etem'i Büyük Millet Meclisi binasında misafir etmeye karar vermişti. Ona orada kalabileceği bir yer de hazırlanmıştı. Hem de onun Ankara'da Millet Meclisini ziyaret ettiği zaman milletvekillerinin kendisini ayakta alkışladıkları ve kendisine, o güne kadar hiç kimseye gösterilmemiş bir saygı gösterisinde bulundukları söylenir. Bu, gerçekten böyle mi olmuştur? Kesin bir vesika görmedik. Ama işin böyle geçtiğini söyleyenleri dinledik. Gerçekten de ‘haddinden çok üstün’ olan bu aşırı iltifatların, bir eski başçavuş olan Çerkez Etem'in geleceği için hayırlı olmadığını söylemek yerinde olur. Gerçi o:

‘Bu iltifat ve nümayişler bana hiçbir gurur vermiyordu. Hatta bunlardan hicap duydum...’

dese bile... Etem, Ankara'ya gelişinin üstünden daha bir saat geçmeden Ziraat Mektebindedir. Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa ve İsmet Bey'le (İnönü) beraberdir. Durumu konuşmaktadır. O artık eski başçavuş değildir. Önce İsmet Bey konuyu şöyle açıklar:

‘-Bizim Yozgat ve civarındaki isyanı kökünden söndürmeye maalesef bir kuvvetimiz kalmamıştır. Bu hakikatleri acı da olsa, aramızda itiraf etmeliyiz. Evet, Yozgat cihetindeki gaile ehemmiyetsiz sayılabilir. Fakat kıtaatınız gibi maneviyatı yerinde olan bir kuvvet için...’

Hatıralarında naklettikleri doğruysa, Etem'in sözleri şunlardır ve bu sözler, vazifeye çağrılan bir sivil tedip müfrezesi kumandanının, hem vazife konusunun, hem konuşma tonunun sınırlarını artık aşmaktadır:

‘-Hayret ediyorum ki, Sivas'ta Heyet-i Temsiliye ve Ankara'da Büyük Millet Meclisi sıfatıyle içtima ve teşekkül olunalı bir seneyi geçtiği halde, bu müddet zarfında koca Anadolu'da, harekât-ı millîyemiz namına neden esaslı bir hareket görülmedi? Niçin merkezinizi takviye etmediniz? Ve sonra en mühim ve esas olan cephelere ait şimdiye kadar bir himmet ve muavenet eserinize dahi şahit olmadık. Nihayet bizleri düşman cephesinden gerilere ayrılmaya ve sırf gerilerde size düşen vazifelerle bizi işgale mecbur bıraktınız...’

Sonra Etem, sözlerinin tonunu daha da yükseltir ve devam eder:

‘-Şimdi görüyorum ve siz de itiraf ediyorsunuz ki, Orta Anadolu'da bir köşede, hiçbir ecnebi ile ve İstanbul hükümeti ile irtibatı olmayan Yozgat isyanını bile söndürmekten âcizsiniz... Anladığım şudur ki, baştan beri vaziyeti kavrayamadınız. Yahut şahsî ve daha ehemmiyetsiz şeylerle meşgul oluyorsunuz. Yahut da Heyet-i Temsiliye ve Ankara hükümeti namına yaptığınız tamimlerle, tebliğlerle, konferanslarla her şey olup bitiverecek sandınız ve aldandınız. Affedersiniz, bu serzenişten maksadım bu gafletleriniz tekerrür etmesin içindir...’

Etem'in azarlamaları bu kadarla da kalmaz. Karşısındakilerin, yani Mustafa Kemal'le İsmet Bey'in, Fevzi Paşa'nın ‘atalet’lerini (hareketsizlik) daha da acı sözlerle eleştirir. “(s. 305)
Profile Image for Anıl Karzek.
179 reviews8 followers
March 8, 2018
Kitabı yavaş yavaş ve not tutarak okudum. . Tabii ki burada esas konu Mustafa Kemaldir ama yine de Türk İstiklâl Mücadelesini tarihsel perspektiften ve cephe gerisindeki olayları titizlikle anlatması bakımından, bu eserin üstüne daha iyisinin yazılmadığını düşünüyorum. İlk kitapta büyük bir devlet adamının gelişim süreci ele alınmıştı. Fakat Aydemir ikinci ciltte, rütbeleri ve her türlü yetkisi elinden alınmış savaş kahramanı bir paşanın, nasıl yeniden itibarını kazandığını, etrafındaki umutsuz ve yıkılmış önemli şahsiyetleri birleştirdiğini, organizasyon dehasını ve sonucunda elde ettiği zaferi anlatıyor. Anlayamadığım tek nokta, 550 km mesafeyi kat ederek 140 bin kişilik bir orduyu iki hafta içinde nasıl imha ettiğimiz...
Profile Image for Caterina.
1,191 reviews60 followers
September 5, 2021
"19 mayıs 1919'da Samsun'da başlayan yolculuk, 9 eylül 1922'de İzmir'de böyle sona erdi. Bu yolculuk gerçi, çetin, mihnetli, muammalı geçti. Ama adına İstiklal Savaşı denilen ve mihnetli olduğu kadar da şerefli olan bu baş döndürücü yolculuk, nihayet hedefine ulaşmış ve Mustafa Kemal muzaffer olmuştu. Onun zaferi ise, hepimizin zaferi oldu...
Bu hedefe ulaştığı zaman Gazi Mustafa Kemal, 40 yaşını henüz tamamlamıştı. Hem daha o günlerde seziliyordu ki, bu genç adamın, bize ve çağımıza söyleyeceği bazı sözler vardır. Hem bizim, hem çağımız için yeni, manalı ve yön tayin edici sözler... "


Tek kelimeyle NEFİSTİ!!
Profile Image for Mustafa Şahin.
454 reviews106 followers
November 27, 2013
Mustafa Kemal'in hayatındaki en sıkıntılı 3 yılı; 1919-1922. 19 Mayıs 1919'da Samsun'da başlayıp 9 Eylül 1922'de İzmir'de biten bu dönem Mustafa Kemal'in ne kadar ileri görüşlü birisi olduğunu, atlattığı onca badireyi ve çektiği tüm sıkıntıları tüm belgeleriyle önümüze seriyor.
12 reviews
January 7, 2025
Geçmişi, geleceği daha iyi inşa etmek için öğrenmeliyiz; geçmişe saplanmak için değil. Türkiye Cumhuriyeti’nin milli mücadelesini, kurtuluş ve kuruluş hikayesini Mustafa Kemal Paşa’nın merkezde olduğu bir anlatıyla anlamak için her Türk vatandaşının okuması gereken bir seri olduğunu düşünüyorum. Modern Türkiye Devleti’nin kimlerle kurulduğunu, hangi toplumsal sınıflara dayandığını, kurucu meclisin yapısını, milli mücadele sırasında kurucu meclisteki grupları istatistikler ve kaynaklarla Şevket Süreya Aydemir’in yorumuyla etraflıca anlatan bu eser, oldukça kıymetli.

Korku, aklın katilidir. Mustafa Kemal, korkuların değil mantığın insanıydı. “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben umudumu hiç yitirmedim.” diyen bu büyük liderin zihniyetini, kitabı okuyunca çok daha net anlıyorsunuz. O, insanların umutsuzluğa kapıldığı durumlarda diğer insanlar gibi yakınan biri değil; umutsuz görünen durumlarda mevcut şartları değerlendirip, akıl süzgecinden geçirerek bir çıkış yolu arayan ve en pratik çözümü hayata geçiren bir insandı. Kitap, Mustafa Kemal’in insani yönünü de buhranlarını, kararsızlıklarını ve çekimserliklerini de dönemin tanıkları ve çeşitli kaynaklardan derleyerek ortaya koyuyor. Aslında kitap Mustafa Kemal’in milli mücadele dönemini anlatırken okuyucuya hayat boyu rol model olabilecek bir örnek devrimci figür ortaya koyuyor.

Kitaptan dikkatimi çeken bazı çıkarımlar şunlardır:
Mustafa Kemal her zaman mantığın adamıydı. O, zikzakların değil, neticelerin peşindeydi.

Milli mücadelenin erken evrelerinde, Mustafa Kemal kendi mebus arkadaşları tarafından bile yalnız bırakılmıştır (bkz: Fellah-ı Vatan). Ancak süreç ve tarih onu haklı çıkarmıştır. 16 Mart 1920’de İstanbul’un kanlı işgali gerçekleşmiştir. Meclis açıldığında, kumandan olarak cepheye geçmesini önerenlere, meclisin açılması ve devletin yönetilmesinin daha önemli olduğunu belirtmiş ve Ankara’da kalmasının daha doğru olacağını ifade etmiştir.

Burada dikkatimi çeken bir diğer husus, Mustafa Kemal’in milli mücadele döneminde aldığı her kararda sürekli bir meşruiyet zemini oluşturmaya özen göstermesidir. Amasya ve Havza genelgelerinden, Erzurum ve Sivas kongrelerinde temsil heyetinin oluşturulmasına; Kuvayı Milliye’nin kumandanlarının Osmanlı subaylarından seçilmesine; meclise seçilen mebusların, işgale uğramamış bölgelerden (eğer o il işgal altındaysa, Kuvayı Milliye’nin egemen olduğu kazalardan) seçilmesine kadar her karar, bu meşruiyet arayışının bir göstergesidir.

Kitap dönemin Anadolu toplumunu, saray, padişah ve İstanbul hükümetlerini, savaşı kaybetmiş Osmanlı’nın durumunu anlatması açısından sadece bir biyografi kitabı olarak değerlendirilmemelidir. Kitapta padişahın kışkırtmalarıyla isyan edenlerin isyana katılan Osmanlı tebaasının isyan nedenlerini bile “neden isyan ettiler?”başlıklı bir bölümde sınıfsal bir perspektifle incelemiş olması, yazarı orjinal fikir üreten yazarlar kategorisine sokuyor.

Kitapta referans gösterilen kaynak kitapların da dönemi daha iyi anlamak adına mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum. Dikkatimi çeken kaynaklar şöyle.

İkinci Adam - ŞSA
Enver Paşa - ŞSA
Nutuk - Mustafa Kemal
Türk’ün Ateşle İmtihanı - Halide Edip Adıvar
Ankara’nın İlk Günleri - Yunus Nadi
Anadolu’da Celali İsyanları - Mustafa Akdağ
Bir diplomatın hatıraları - İ.Aralof
Moskova Hatıraları -Ali Fuat Paşa
İstiklal Harbimiz - Kazım Karabekir
Çalıkuşu - Reşat Nuri Güntelin
Özleyiş - Ruşen Eşref Ünaydın
Profile Image for Atrona Grizel (Sov8840).
551 reviews3 followers
Read
October 1, 2025
Why not “liberal-democratic freedom utopias” like Canada, Finland, or Switzerland, but the Union of Soviet Socialist Republics and the Democratic People’s Republic of Korea? Not because of politics, but because these regimes represent: extreme intensity (bloody power struggles), self-reliance (self-sustaining economies instead of interdependence), necessity (being this way because their very nature permits no other way), secrecy (lack of noteworthy information for outsiders), control (state monitoring all aspects of life), adversity (international boycotts and sanctions), exile from convention (lack of compatibility with the international community), identity masking (state propaganda and media), brutal honesty (lack of Western-style hypocrisy), alternative reality (creating their own worlds instead of submitting to the outer one), aesthetic utopia (art inseparable from structure), total vision (lack of urge to erase themselves), and so on. These reflect my soul’s own architecture: depth, secrecy, control, adversity, symbolism, aestheticism, perfectionism, totality, indirectness, obsessiveness, defiance, resilience, alienation, discipline, self-containment, self-surveillance, dreamlike state, persistent detachment, mental independence, intellectual isolation, emotional austerity, uncompromising will, reality-building, artistic absolutism, existential solitude, permanent exile, psychic fortification, strategic identity, self-forged mind, refusal to perform, rich inner life, growth under pressure, deviation from the norm, purge of social noise, unyielding design by nature, disgust for modernity, and so on.
Profile Image for Akın Düşünceli.
22 reviews
June 22, 2020
Tek Adam'ın şahsından ziyade bir milletin mücadelesidir aslında anlatılan. Gerçi, millet zaten onda vücut bulmamış mıdır?
Profile Image for Furkan Kaplan.
31 reviews
January 19, 2021
Milli mücadele döneminin iç isyanlar, meclis içi muhalefet ve daha nice zorluklara rağmen nasıl başarıya ulaştığını gösteren tarihimiz için çok önemli bir kaynak
130 reviews
December 30, 2021
Su gibi akan bambaşka harika bir eser. Çok keyifli doyurucu, öğretici, bilgi verici bir eser. Bir Adamın, Tek Adamın hayatın en sıkıntılı belki de en buhranlı anları. Onlar karşısında sakin kalması fikrini söylemeden önce herkesi dinleyen ve ona göre yorumunu en son yapan karakteri bizlere çok şey öğretir, öğretecektir. Sivas Kongresi, Erzurum Kongresi, Ankaraya gelişi ya da İnönü Zaferi diyerek okuyup geçtiğimiz hikayelerin sıkıntılı ve sancılı arka planı. Yer yer yanında hiç kimse kalmasa da yolundan dönmeyen bir Adam. Tek Adam.
3 reviews
March 15, 2021
ATATÜRK'Ü. tanımak için mutlaka okunması gerek, Şevket Süreyya Aydemir çok güzel anlatmış.
Profile Image for İ. Serhat.
63 reviews
August 23, 2021
Okumuş olduğum “Atatürk Edebiyatı” kitapları arasında uzak ara en iyisi… Okurken bitmemesi istenen kitaplardan. 3.kitabı da okuyacağım kesinlikle.
Profile Image for Tuncay Özdemir.
285 reviews54 followers
June 17, 2023
İkinci ciltte 1919’dan 1922’ye kadarki olayları izliyoruz. Bu cilt Türk Ordusu’nun İzmir’e girişi ile sona eriyor. Yazar, olayları daha çok Mustafa Kemal’in Türk toplumuna mal olmuş siyasi ve askeri kimliği çerçevesinde ele alıyor. Yani, kitabın önemli bir eksikliği olarak Mustafa Kemal’in özel hayatına dair doğru düzgün bir şey anlatmıyor olmasını söyleyebiliriz. Örneğin, yazarın anlatımından yola çıkarak 1922 yılına kadar (buraya kadar okuduğum için) Mustafa Kemal’in hiçbir kadınla münasebeti olmadığı yönünde bir algıya kapılabiliriz.

Bir önceki kitabın yorumunda “M.Kemal’in 1919’da milli mücadeleyi başlatması” gibi bir ibare kullanmıştım. Ancak bu sözümü geri alıyorum. Milli mücadelenin bu tarihten daha önce başladığı ve bazı bölgelerde lokal de olsa çok sert direnişler olduğunu görüyoruz. Mustafa Kemal’in bu süreçte yaptığı ve tarihimizde onu ölümsüzleştiren şey ise dağınık halde bulunan ve her birinin kendi köyünü düşündüğü bu direniş kuvvetlerini bazen kendi kişisel karizması, bazen ikna kabiliyeti, bazen politik manevra ve bazen de baskıyla merkezileştirmiş olması ve ona somut bir şekil vermiş olması. Yoksa milli mücadelenin düzen içinde ve tek merkez üzerinden yönetilir durumda olmasa dahi başladığını, bu hareketin M.Kemal’i bu niyetle Anadolu’ya davet ettiğini, ancak 19 mayıs 1919’a kadar M.Kemal’in İstanbul’da -bana kalırsa- resmi bir görev için çok vakit kaybettiğini görüyoruz. Örneğin Rauf Bey bahriye nazırlığına kadar yükselmiş bir asker olmasına rağmen her türlü resmi görevi bırakıp Anadolu’ya geçerken, M.Kemal o tarihlerde İstanbul’da harbiye nazırı olmaya çabalıyor. M.Kemal’in gözünde resmi bir unvanla ve meşruiyet içinde hareket etmenin çok büyük kıymeti var.

Gene M.Kemal’den daha önce bu işe kalkışmış olan Rauf Paşa, Kazım Paşa ve Ali Fuat Paşa gibi karakterler bir şekilde milli mücadelenin son aşamalarında devre dışı kalırken, 1920’lerde hala İstanbul’da askeri bürokrasi içinde görev alan İsmet Paşa ve İstanbul işgal edilene kadar alenen Anadolu hareketinin aleyhtarı olan Fevzi Paşa mücadelenin kritik yerlerinde kritik rollere atanıyorlar. (Celal Bey (Bayar) de harekete ilk başta olumlu görünmüyor mesela) Bu nedenle bazı noktalarda muhaliflerin itirazları bana gayet makul göründü. Bilemiyorum. Örneğin İsmet Paşa’nın genelkurmay başkanlığına atanması gerçekten fiyasko. Hem harekete geç katılıyor, hem de o dönemki rütbesi bu iş için yeterli değil. Gücü ve meclis desteğini eline geçiren M.Kemal, güvendiği ve ona muhalefet etmeyen kendi kadrosuyla bu kritik işe girişiyor. Böylesi tartışmaya açık ve gücü tek elde toplar kararların bu kadar kritik bir dönemeçte alınmasının bazı itirazlar ve rahatsızlıklar yaratması, gene geleceğe dönük olarak da birtakım şüpheler uyandırması normal. Evet İzmir’e girildi belki ama bundan sonra, M.Kemal’in politik olarak rakiplerini ezen tarzının büyük bir politik mücadeleye yol açacağı aşikar.

Bu arada bu seriyi okurken 4-5 günlük bir Ankara ziyaretim oldu. Bu vesileyle 23 Nisan 1920’de meclis açılışından önce Cuma namazının kılındığı Hacı Bayram Veli Camii’ni, şimdi kurtuluş müzesi olan Birinci meclisi ve şimdi gene Cumhuriyet müzesi olan ikinci meclisi de gezme şansım oldu. Hatta “Hakimiyet Milletindir” levhasının önünde yakışıklı bir fotoğraf da çektirdim. Bu da böyle bir anımdır...

hakimiyet
Profile Image for Ömer Faruk.
164 reviews26 followers
February 10, 2019
O'nun Samsun'a çıkmasıyla başlayan, İzmir'e girişiyle son bulan tarih aralığında; Türk İstiklal Mücadelesi'nin Mustafa Kemal etrafında anlatıldığı cilt.

Kitabın güzelliği Atatürk'ü ne yalnız adam olarak tanımlaması, ne de arka planda bırakması. İsminden ötürü kendisinden beklenen onu yücelttikçe yüceltmesi elbette, ancak Kazım Paşa, Ali Fuat Paşa vesaire karakterler açısından, biyografi tekniğinin elverdiği ölçüde haklıya hakkını veren bir çalışma olduğunu eğer haddimse söyleyebilirim.

Atatürk'ün İstanbul ile ipleri koparttığı ve askerlikle bağlarını kopardığı günlerde yaşadığı buhranlar, Sivas kongresi zamanı özellikle kendi çevresiyle yaşadığı görüş ayrılıkları ve verdiği mücadeleler, Ankara'da Meclis kurulana kadar tamamiyle yapayalnız kalması, (Kendisini ve milleti kurtaran ironik bir biçimde Meclis-i Mebusan'ın işgal edilip dağıtılması olmuştur.) Fevzi Paşa ve üst rütbeli subaylar meselesi, (Fahrettin Altay ve Yusuf İzzet'in trenle emrivaki Ankara'ya götürülüp Milli Mücadele'ye kazanılması) Meclis muhalefeti, İç isyanlar, Ethem ve Demirci Efe meselesi, Sovyetlerle müzakereler, komünizmin içerideki cereyanlarının (Yeşil Ordu, Halk İştirakiyun) çözüme bağlanması, silah-cephane-insan ve güven kıtlığı, en başta da Sakarya Harbi esnasında onca gailenin yanında Enver Paşa'nın tazyiki...

Saymakla bitmeyen bütün bu sorunların yöneldiği Tek bir Adam. Bir milletin kaderinin tek bir insanın iradesi ve kuvvetine bu kadar bağlandığı, o insanın bu kadar insanüstü bir güç ile teçhiz olduğu başka bir örnek ben bilemiyorum. Türk İnkılabı Eşsizdir demekten kendimi alamıyorum satır aralarında bu düşüncelere dalarken.

İmalat-ı Harbiye ve Ahmet Usta hikayesi, Akbaş cephaneliğini basıp mühimmatı Anadolu'ya aktaran Hamdi Bey'in şehadeti, adsız Kuva-i Milliyecilerin hesabını vermek için halktan alınan her bir darı tanesini kaydettikleri defterle birlikte gömülmek istemeleri daha bildiğimiz-bilemediğimiz sayısız sınırsız fedakarlıklar.

Mustafa Kemal Milli Mücadele yıllarında milletin bütün bu iyi ve kötü hasletlerinin, hislerinin tam ortasındaydı. Onun omuzlarındaki bu yük somutlaşsa taşımaya Atlas'ın gücü yetmezdi.
Profile Image for ɐɹɥǝz ★ дагюстюн.
188 reviews5 followers
March 10, 2025

• “O, sadece bir orduyu değil, bir milleti ayağa kaldırmaya çalışıyordu.”
• “Tarih, sadece geçmişi anlatmaz. Geleceğe ışık tutmayan tarih, kuru bir masaldan ibarettir.”
• “Bir inkılapçı, ancak halkı için yaşar. Yoksa yaptığı her şey boşa gider.”
• “Vatan, ancak onu savunmasını bilenler için vatandır.”
• “Bir milletin kaderini değiştirmek, sadece silahla olmaz; fikirle, inançla ve azimle olur.”

Muhteşem bir yolculuk! Tek Adam serisinin ikinci cildi, Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’ndaki liderliğini, askeri ve siyasi mücadelelerini, aynı zamanda yeni bir devlet inşa etme sürecindeki kararlılığını detaylıca anlatıyor.

Bu kitap, sadece tarih anlatmakla kalmıyor, olayların iç yüzünü, Atatürk’ün karar süreçlerini, dönemin siyasetini ve ideolojik altyapısıyla beraber gözler önüne seriyor. Okurken bir komutanın, bir devlet adamının ve bir devrimcinin nasıl şekillendiğine tanık oluyorsunuz. Zaman zaman anı yaşıyorsunuz. Tarihi her bir hücrenizle hissediyorsunuz. Şevket Süreyya Aydemir’i bunu başardığı için tebrik etmek gerek.

Özellikle Atatürk’ün karşılaştığı engelleri, iç ve dış siyasette verdiği mücadeleleri okudukça hayranlık duymamak elde değil. Kuru bir tarih kitabı değil, bir dönemin ruhunu anlamak için başucu eseri niteliğinde.

Seriye devam ettikçe şunu daha iyi anlıyorum: Atatürk’ü yüzeysel anlatımlarla değil, böyle kapsamlı ve derinlemesine incelemelerle anlamak gerek. Bu kitap tam da bunu sağlıyor.
Henüz Tek Adam üçlemesine başlamadıysanız ve Atatürk hakkında okuma yapmayı seviyorsanız çok şey kaçırıyorsunuz arkadaşlar.
Profile Image for cagatay tanyildiz.
29 reviews3 followers
January 14, 2025
Dünyanın kabul ettiği en etkili liderlerden birinin hayatını anlatan bu eserin ikinci cildinde, Mustafa Kemal'in hayatının Samsun'a çıkışından 30 Ağustos zaferine kadarki dönemi inceleniyor. Şevket Süreyya Aydemir'in bu kıymetli eserinin beni etkileyen en önemli özellikleri ise şöyle;

- Mustafa Kemal'in üstün niteliklerinin insani sınırlarının çok farkında bir anlatım dili var. Talihin payının sıklıkla yinelendiği ve olayların her an başka türlü de gelişmiş olabileceğini çok güzel vermiş.

- Mustafa Kemal hakkında lehte ve aleyhteki görüşleri kendi bakışıyla değerlendirmiş. Cevap verememek kaygısıyla hiçbir durumu hasır altı etmemiş.

- Mümkün olduğu kadar tarafsız bir anlatıma gitmiş. Fakat şunu da kaydetmek gerekir ki, böylesine önemli ve güçlü bir karakteri anlatırken ya hayran olursunuz ya da nefret edersiniz. Dolayısıyla objektif kalmak olsa olsa ulaşılmaz bir gayrettir. Yazarın bu konuda takdire şayan cabası beni ziyadesiyle etkiledi.

- Dönemin önemli şahsiyetleri ile beraber Mustafa Kemal'in de ruh dünyalarına ve gelgitlerine dair bir çok anlatıya yer vererek bu kıymetli kahramanların geçtiği ateş çemberini gözler önüne sermiştir. Yer yer kendisinin bile ümitsizliğe düştüğü bu yolculukta Mustafa Kemal'in en büyük özelliği en şiddetli muhaliflerinden en sağlam yol arkadaşlarını elde edebilmeyi başarmış olmasıdır.

Bu kitabın satırları arasında kendimi sık sık içine düştüğüm ümitsizliklere utanır, dönemin kahramanlarına minnet duyar halde buldum.
Profile Image for Beybulat-Noxcho.
273 reviews9 followers
July 31, 2023
Mustafa Kemal'in Samsun-Havza yolunda ve bindiği hırpani Mercedes-Benz otomobil kim bilir kaçınca defa bozulunca, yol kenarındaki tarlasında çift süren bir köylü konuşması, bu bakımdan ne kadar manalıdır:
"- Hemşeri! Düşman Samsun'a asker çıkaracak. Belki buraların hepsini ele geçirecek. Sen ise rahat, toprağı sürüyorsun?
-Paşa, Paşa! Sen ne diyorsun? Biz üç kardaştık. İki de oğul vardı. Yemen'de, Kafkas'ta, Çanakkale'de hepsi elden gitti. Bir ben kaldım. Ben de yarım adamım. Evde sekiz öksüz ile yetim, üç dul kalmış kadın var. Hepsi benim sabanımın ucuna bakarlar. Şimdi benim vatanım da, yurdum da, aha şu tarlanın ucu. Düşman ora gelinceye dek benden hayır bekleme..." (s.27)

"Türk milleti ordu bir milletti. Onun bu vasfı, Türklerin tarihi ile başlar"

-Kumandan muharebeyi, harp meydanında değil, kafasında kaybederse, bu yenilgi, tam yenilgi olur. Savaş, kumandanın kafasında kaybolmadıkça, yenilgi tamamlanmış ve savaş sona ermiş değildir" (s.453)
Profile Image for Atilla Gallipoli_1915.
67 reviews1 follower
December 3, 2023
1. Ciltte Mustafa Kemal'in düşün dünyası, iç dünyası daha net yansitilmaktayken bu 2. Cilt daha cok bir milli mücadele özet tarihi havasinda. Ama bu noktada da sayfa sayisi ve detay acisindan, yazar onceliklendirmede biraz subjektif davranmis. Şöyle ki, tbmm-moskova iliskilerinin ve ankara'da ortaya cikan sosyalist/bolsevik olusumlarin anlatildigi kisimlarin sayfa sayisi ile büyük taarruzun sayfa sayisi hemen hemen ayni... Sakarya savasi 3-4 sayfada gecmis. Evet yazar bir askeri tarih uzmani degil fakat yine de milli mucadele anlatilirken askeri noktalara da biraz daha detayli deginmek iyi olabilirdi. Mesela 1. Ciltte bu tam da dozundaydi. Bu başyapit eseri elestirmek haddim degil tabiki. Yazarin da icinden ciktigi bir ideolojiye biraz daha etraflica deginmesi anlasilabilir. Okullarda inkilap tarihi derslerinde ders kitabi olarak okutulmali.
Profile Image for Hande Park.
26 reviews4 followers
June 28, 2018
Milli Mücadele’yi detaylı öğrenmek ve Mustafa Kemal’i anlamak için doğru eser. Başından sonuna Milli Mücadele dönemi, Mustafa Kemal’in yaşadığı zorluklar ve üstesinden geliş biçimi, silah arkadaşları ve davaya dahil oldukları yerler, ilk meclisin durumu ve hakim olan görüşler, Sovyetler ve İtilaf Devletleri ile olan ilişkiler etraflı incelenmiş. İlk kitap da etkileyiciydi, bu da hiç hayal kırıklığına uğratmadı. Bir alıntı ile bitirelim:

“Tek Adam’ın bütün hayat hikayesi, onun mizaç ve şahsiyeti bütün şartlar, olaylar ve yaşadığı atmosfer içinde iyice izlendiği zaman görülecektir ki, Atatürk’ün bu olaya hakim olan ruh yapısını kısaca, üç unsurda toplamak kabildir: Önsezi, mantık ve meşruluk duygusu. Bize göre Atatürk’ü Atatürk yapan vasıfların başında gelen üç ve asli vasıf bunlardır. Bu vasıflara, donmuş doktrinlere bağlanmamak ve aksiyon adamı olmak vasıflarını da eklersek, Mustafa Kemal’i tarif etmiş oluruz.”
Profile Image for Mehmet Emin Tapan.
18 reviews
November 5, 2023
Kitap, I. cildin sonundaki Bandırma Vapuru'na Paşa'nın binmesinden başlayıp, 9 Eylül 1922 İzmir'in kurtuluşu ile sona eriyor.

Türk Milletinin ne zorluklarla ve imkansızlıklarla verdiği Kurtuluş Savaşı'nı Atatürk merkezinde tekrar yaşıyorsunuz. Milletin yaşadığı zorluklar bir yana Atatürk'ün de bu süreçte verdiği psikolojik savaşa da tanıklık ediyorsunuz ve ister istemez kendisine saygınız katbekat artıyor.

Bu kitapta meşhur olmuş öyküleri de (Yunan bayrağına basmama, Büyük Taaruz öncesi çay partisi vb.) öncesi ve sonrasını da okuyacaksınız.

Her Türk gencinin mutlaka okuması ve kütüphanesinde olması gereken bir başyapıt!
Profile Image for Naime N. Günbattı.
Author 1 book4 followers
April 28, 2024
Sanki sonunu bilmiyormuş yüreğimiz ağzımızda okuyarak Milli Mücadele'yi geride bıraktık bu ciltte de. Mustafa Kemal'in askerlik devri bu kitapta kapandı. Onun asker tarafına ilişkin kitaptan beğendiğim bir alıntıyı buraya iliştiriyorum:
Çanakkale'de muzaffer oldu. Anadolu'da meydan muharebeleri kazandı. Fakat savaş tanrısına hiçbir zaman tapmadı. Son savaşından döndükten sonra üniformalarını çıkardı ve bir daha giyinmedi. İstiklâl madalyasından başka bütün madalyalarını reddetti. Savaşı değil, barışı özledi. Düşmanlarına gelince: Onları, daha yendiği gün affetti!
Profile Image for Barış SAKA.
5 reviews
August 11, 2021
Meclisteki komünizm yanlısı partileri uzun uzun anlatıp, Sakarya Savaşının anlatımında “Sakarya muharebelerinin … gelişmelerine etrafıyla yönelmeye ne yazık ki bu kitabın hacmi elverişli değildir” denmesi bence olmamış. Atatürk biyografisinden çok tarih kitabı anlatısı var, çevre koşulları daha uzun anlatılmış, bazen sayfalarca Atatürk’e değinilmediği oluyor. Coşkulu bir Atatürk biyografisi için favorim halen “Lord Kinross - Bir Milletin Yeniden Doğuşu”
83 reviews
November 22, 2020
Özellikle Sakarya muharebesi gibi çok önemli bir dönemeç hem çarpışma zamanı, hem çarpışma öncesi Tekalif-i Milliye emirleri gibi tarihsel olaylarıyla birlikte neredeyse hiç ele alınmamış, Büyük Taarruz da keza oldukça eksik. Ciddi eksikler olmasına karşın genel fikir vermesi açısından yerilecek seviyede değil, özellikle yazıldığı döneme göre oldukça doyurucu.
21 reviews
August 13, 2023
Burada- yazıldığı zamanın ruhuna göre uygun olsa da- bilinçli olarak üstü kapalı geçilen tekalifi milliye emirleri, ilk meclisteki çatışma ve ayrışmaların eksikliği ve ilk ciltten biraz daha farklı olarak idealleştirme çabası hissediliyor.
Yine de dili ve akıcılığı çok iyi okunması gerekli.

Sakarya ve baş komutanlık kısımları okunurken youtube dtf kanalındaki videoları öneririm .

Profile Image for Kubilay Özdemir.
278 reviews5 followers
December 10, 2023
İlk ciltteki romansı anlatım ikinci ciltte çok az olduğu için beni daha da içine çekti kitap. Sadece Ata'mın hayatına değil, Kurtuluş Savaşı sürecindeki neredeyse bütün olaylara sıkmadan ama ayrıntılarıyla değindiği için Şevket Süreyya Aydemir'i bir kez daha takdir ettim. Hem duygulanarak hem gururlanarak okuduğum enfes bir kitap Tek Adam. Herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum.
40 reviews
September 23, 2023
Okuldan mezun olduğumdan beri tarih okumadığımı farkettim. Şevket Süreyya, detaylı bilgileriyle o günlerin gözümüzde canlanmasını sağlıyor ve pek çok detay da veriyor. Pek çok yeni bilgi edindim. Tavsiye ederim
Profile Image for Umut.
23 reviews2 followers
February 5, 2021
Kesinlikle her Türk evladının okuması gereken bir kitap.
Profile Image for Rıdvan.
548 reviews92 followers
August 10, 2022
Pasam Samsun'da gemiden indi ve ilmek ilmek isledi sanatini. Cok buyuksun Atam.

Dahili ve harici bedhahlara kabus gibi coktun.
75 reviews
January 30, 2025
Tekrar tekrar okuduğum bir kitap. Sözü uzatmaya gerek yok; okunması, Milli Mücadele'yi anlamak için elzem.
Profile Image for Mohammed omran.
1,812 reviews187 followers
December 5, 2024
> لقد صاغ آيديمير كتابه الضخم متتبعاً جزءاً بعد جزء حياة ونضالات مصطفى كمال، إنما من دون أي مسعى منه للتوقف طويلاً عند البعد السيكولوجي الذي ترى كتب كثيرة أنه كان أساسياً في تحركه منذ البداية. بالنسبة إلى آيديمير، لا شك في أن هذا البعد أساسي لكنه ليس كل شيء، حتى وإن كان الكتاب، في جزئه الأول، يسبر مطولاً سيرة الطفل الذي كانه كمال، ليتابع بعد ذلك خطوة خطوة مساره كشاب ثم كرجل ناضج، ساعياً الى إدراك الأسباب التي جعلت منه.... رجلاً وحيداً. والحقيقة أن الأساس لدى هذا الكاتب ليس أفعال مصطفى كمال وأقواله، بل وحدته التي ما انسحب منها أبداً، تلك الوحدة - التي ينبهنا الكاتب على أية حال الى أنها لم تتحول الى تفرّد في الزمن اللاحق حين أصبح مصطفى كمال «أباً للأتراك» (أتاتورك»).

بل ظلت وحدة درامية تُغرق صاحبها في التفكير ومحاولة تجاوز ذاته. وللتوصل الى تفسير هذا كله، ينكبّ آيديمير منذ البداية على تحليل الأوضاع الأخلاقية والمادية التي حكمت طفولة مصطفى كمال وشبابه. وللوصول الى هذا، صوّر الكاتب ذلك المناخ الأليم لكائن متحدّر من أوساط بائسة، أدرك هو نفسه وبصورة مبكرة، مقدار عبقريته ولا سيما حين كبر وبدأ احتكاكه بالبيئة الريفية التافهة التي كانت تهيمن على مسقط رأسه سالونيك، ثم لاحقاً اكتشافه التفاهة ذاتها لدى الأوساط العسكرية العليا التي سرعان ما لاحظ أنها تحاول خنق مساره العسكري المهني خوفاً من تفوقه. وفي هذا السياق، لافت هنا العرض الشيق والقاسي الذي يقدمه الكاتب، في الجزء الثاني من الكتاب، للصراع الذي راح يدور بين الضابط مصطفى كمال، ورئيسه الضابط الكبير الذي كان يعتبر الأقوى والأكثر شعبية في الأوساط العسكرية حينذاك، أنور باشا. والحقيقة أن هذا الصراع إذ يرسمه قلم آيديمير يبدو هنا جديراً بعمل شكسبيري مميّز. ونعرف أن الصراع بين الرجلين إنما دار من حول مسألتين سياسيتين كانتا بالغتي الحساسية حينذاك: فكرة النزعة الوحدوية الطورانية ومبدأ التحالف مع القيصر الألماني ذي الرغبات التوسعية. في هاتين المسألتين عارض مصطفى كمال رئيسه بقوة.

> في خضم ذلك لم يتوقف مصطفى كمال في مسيرته التي امتلأت بالأخطار والعقبات ولا سيما خلال تلك المرحلة التي راحت فيها الإمبراطورية العثمانية تتفتت وتنفصل عنها الأقاليم. لقد واكب مصطفى كمال كل تلك الأحداث وحيداً منطوياً على داخله ولكنه فعل ذلك من دون أن يبتعد من العمل العسكري والسياسي اليومي الذي بدا واضحاً انه يكرس له كل فكره وجهوده. وعلى هذا النحو يتابعه الكاتب خلال تلك السنوات الصعبة مركزاً على التضافر بين الجانب الجوّاني في مسيرته الشخصية التي لم يكن يبدو لمن يدنو منه في ذلك الحين انه واثق حقاً الى أين سوف تقوده، والجانب البراني الذي كان من الصعوبة بمكان التنبؤ بما سوف يؤول اليه. إذاً كانت تلك سنوات اللايقين والقلق. غير أنه، وبحسب آيديمير، كان من المستحيل ملاحظة ذلك القلق لا في تصرفات مصطفى كمال ولا في أفعاله. كان يبدو من الخارج وكأنه رجل تقوده خطواته الى مصير، خاص وعام، موثوق. ولسوف تظل الحال على هذه الشاكلة حتى وصوله الى إسطنبول التي كانت خاضعة لعدة احتلالات في آن معاً في ذلك العام المفصلي 1918. ولعل الفرصة الكبرى التي أُعطيت لمصطفى كمال يومذاك كانت في هرب أنور باشا وغيره من كبار الضباط من المدينة خوفاً من تكالب الأعداء الذين أخلوا المكان لسلطان ضعيف ووزراء لا حول لهم ولا قوة يخضعون لإرادة الأعداء من دون تفكير مستسلمين للهزيمة. وهنا وجد مصطفى كمال نفسه وحيداً مع بعض أصحابه في مواجهة الأحداث، فقرر أن يمضي بهم الى الأناضول ليقود كفاحاً مسلحاً ينقذ به الأمة.

> بذلك الكفاح المسلح إذاً يبدأ الجزء الثاني من الكتاب الذي يحتوي تلك الأحداث الخطيرة التي تشغل الأعوام 1919 -1922 وصولاً الى انفراط القوات المتجمعة المعادية التي سوف ينتهي بها الأمر الى الغرق خلال هروب أفرادها في مياه بحر إزمير. ولعل الصفحات الأقوى في هذا الجزء من الكتاب هي تلك التي يصور فيها المؤلف الصراع الذي خاضه مصطفى كمال، بصحبة «القوى الحية في البلاد» كاشفاً فيه عن قوة تنظيمية وعسكرية يتمتع بها، إنما مركزاً في الوقت ذاته على أن ذلك كله، وحتى الانتصارات المتتابعة التي أنقذت الأمة التركية لتفصلها لاحقاً وبصورة كلية عن الإمبراطورية العثمانية، لم تنقص من وحدته. فهو في الأحوال جميعها ظل ذلك الرجل المنطوي على ذاته والقليل الثقة بالآخرين، بل حتى الخائف على البلد والأمة وعلى ما بدأ يبنيه، إن أصابه مكروه. واللافت في أسلوب الكتاب أن هذا كله إنما يعبر عنه مصطفى كمال في مناجاته مع نفسه وفي كتابات يدونها بأكثر ما يعبر في أحاديث يجريها مع آخرين.

> المهم أن الأحداث تتتالى بعد ذلك سريعاً لينشغل الجزء الثالث من الكاتب بمستتبعات الانتصار من استعادة الاستقلال وعزل السلطان ثم إلغاء الخلافة فإعلان الجمهورية وتسلم مصطفى كمال - وقد استحق هذه المرة اسمه الذي سيعرف به منذ ذلك الحين: أتاتورك، مقاليد الحكم، بل حتى دخوله الحياة العامة‘ ولكن دائماً مع تمسكه بوحدته وانطوائه كما كان في طفولته. وبهذا يعود الكتاب ليغلق هنا دائرة حياة هذا الرجل التاريخي الذي هيمن على قدر الأتراك وأعاد لهم كرامتهم، ولكن من دون أن يبدل كل ذلك المصير قيد أنملة من مزاج الطفل الذي كانه في سالونيك ذات يوم.
4 reviews
June 29, 2025
Yazarın İnönü Savaşları’ndan Büyük Taarruz’a kadar süren dönemi anlatırken kullandığı mükemmel bir teknik var: “genel politik durum - Kemal Paşa’nın buradaki yeri ve hamleleri - savaşın stratejik/politik süreci ve haritalandırılışı - tüm bunların Kemal Paşa’nın karakteri ve siyasi konumunda değiştirdikleri” şeklinde. Kitabın tümüne yayılan (örneğin başta Kuvayı Milliye’yi, sonra da İç İsyanlar’ı anlatırken) bir teknik değil. Ben bunu biraz döneminin literatür zayıflığına yoruyorum (kaldı ki yazarın kendisi de kapsamlı bir Kuvayı Milliye tarihi yazılmamış olmasından, konu hakkında anlamlandırılabilmiş bilgi miktarının eksikliğinden vs. şikayetçi); fakat özellikle İç İsyanlar’ın (ki Genelkurmay’ın konu hakkında ayrıntılı bir eseri var) ve Kurtuluş Savaşı’nın (düzenli ordunun, özellikle de Karabekir’in ordusunun başından beri önemli bir güç olarak yer aldığı) doğu cephesinin anlatılışında bir teknik yoksunluğu, hatta yer yer eleştiriyi hak eden ufak dağınıklık ve eksiklikler var. “Bu kitap Atatürk’ü anlatıyor zaten” demek bir kaçış olur; zira Türk-Sovyet ilişkileri mükemmel bir derinlikte anlatılmış, üstelik bu bağlamda “Lenin’in ağzından Atatürk” gibi takdire şayan bir kısım da yazılmış. O yoğunluk, bahsettiğim kısımlar için de söz konusu olsa kusursuz bir çalışma ortaya çıkabilirmiş. Eleştiri bir yana tabii, muazzam bir kitap. Hangi kaynağı ne seviyede ciddiye aldığından tutun, bunları nasıl “kendi” bütününde birleştirerek büyük bir anlam, bir konjonktür yarattığına dek hem ciddi bir birikimin, hem de parlak bir zekanın ürünü. Okullarımızın tarih müfredatında hem ders, hem de bir “öğüt”, bir tür motivasyon eseri olarak okutulabilecek türden bir kaynak. Saygıyı hak eden bir tarihçilik.
Displaying 1 - 30 of 33 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.