Paperback. 17,00 / 25,00 cm. In Turkish. 622 p. Sözlükte aradiginizda, günesin dogmasi, dagilip yayilmak, saçilmak, sapmak anlamlarina gelir çavmak. Insan dogar. Hayat dagilir. Saçiliriz. Kendimize yollar belirler çünkü ayagimiz yere bassin isteriz sonra da belirledigimiz yollardan biraz çilginligin kime ne zarari olabilir ki sapariz. Fazlaliklarimizdan kurtuluyoruz derken, kendimizi tüketiriz ve hayatimiz kisisel felaketlerle karardiginda, siginabilecegimiz bir aforizma aramanin da anlami kalmaz. Hayatim asla çigirindan çikmaz diye düsünen kontrol meraklisi insanlarin rahatça okuyabilecekleri bir kitap degil Günes Çavmasi, ama olaganüstü insanlarin, sira disi hikayelerini arayanlar için de hayal kirikligi olabilir. Siradan insanlarin, siradan dertlerini konu ediyor yazar.Onlara, kendi hayatlarini anlamlandirmalari, yorumlamalari ve çikmazlarindan kendi çözümleriyle çikabilmeleri için alan taniyor. Çünkü belki de hayattaki tek ders budur; degeri kendinden menkul aforizmalarla çok fazla yol alamaz insan. Yürür yürür de bir yere varamaz, yaslanir ama büyüyemez. Yagmurlu, bulutlu, karanlik günlerde kimi zaman umulmadik biçimde günes kol atar yeryüzüne. Iste o an günes çavmistir. Öyle der Anadolu insani. Kara bulutlar arasindan günesi çavdiracak olan, yine kendisidir insanin.
Sevimli, güzel, hoş bir kitap. Daha önce de dediğim gibi eski mahalle dizilerinden birini izliyormuş gibi hissettim okuduğum süre boyunca, her karaktere aşina gibiyim artık. Ama okurken beni rahatsız eden, okuma şevkimi kıran ve biraz da sıkılmama sebep olan bir şey vardı; ne nolduğunu sonlara doğru anlayabildim ancak. Yazarın vermek istediği mesajlar güzel lakin veriş şekli beni bunalttı. Sürekli bir şeyleri göze sokma çabası bana itici geldi. Bana göre mesajın bu kadar açıkça verilmeyeni makbuldür. Kitabı okurken sıkılmama sebep olan bir diğer sebep ise biraz ütopik birkaç (Mecnun) karakter barındırması. Bazı yerleri okurken "gerçketen mi?, bununla ilgili de mi fikrin var?" demekten alamadım kendimi. Kendimi tam ifade edemedim sanırım okuyunca belki benim gibi düşünürsünüz siz de. Geçelim bakalım 2. kitaba :(
Ferhunde Hanımlar ı izlerken kapıldığım hissiyatı aynen yaşadım. Bizden , içimizden sanki birlikte yaşıyormuşuz gibi oluyor insan roman karakterleri ile.. Ama bundan daha önemlisi, yazar okuruna vermek istediklerini, hayata dair söylemesi gereken ne varsa güzelce romanına yedirmiş hatta doyamamış , ikincisini de yazmış. Bugün ilk kitabı bitirdim , ben de doyamadım ve Güneş Çavması 2 ye başladım 🥰
Elinizden bırakmayacağınız, okudukça Foça'ya göç etme isteği oluşturan başarılı bir roman. İki ciltten oluştuğunu belirtmek isterim. Yaklaşık 1000 sayfalık bir kitap toplamda. Ama gözünüz korkmasın. Bir çırpıda okunabiliyor.
Okurken çok keyif aldım çünkü karakterleri sevdim. Anlatımın asla sıkıcı olmaması çok iyiydi 600 sayfa aktı gitti. Biraz ‘ince ince Yasemin’ce her mevzuya dokundu’ gibiydi işlenen meseleler buna gerek var mıydı sanmıyorum ama sanki yazar içini döküp rahatlamış gibiydi, onun adına sevindim. Bir insana kızmadan, kırılmadan önce hep kendi içine dönebilmek, kendine dürüst olabilmek meselesinin örneklerini görmek hoşuma gitti. İki üç kere de ağlamış olabilirim. Akan giden bir yaz romanı. Şimdi ikinci cilde başlayacağım bakalım o da inşallah böyle akar. Bana hararetle tavsiye eden arkadaşım Sergül’e teşekkürü borç bilirim:)
Edebi değeri var mı yok mu tartışılır ancak akıcı ve eğlenceli bir kitap. Yer yer sizi düşündüren karakterlerinin sağlam olduğu, anlatılan duyguya bürünmeniz ve tamamen sizi o ait olan bir dünyaya yolculuğa çıkaran bir kitap. İçerisinde ki şarkı önerileri ile yer yer okudum tavsiye ederim harikaaa :))