Yillardir gerilimin her kelimesini ustaca yazan Osman Aysu’dan okurlarinin ayrac kullanmadan okuyacaklari yepyeni bir roman!Kizil sacli yesil gozlu kizin ne kendisini bekleyen tehlikeden ne de hayatini degistirecek adamdan haberi vardi. Onun icin yapilan planlardan da bu planlari korkusuzca bozarak onu koruyan adamdan da ayni anda haberdar oldugunda, coktan cikissiz bir labirentin icine girmis olacakti. Gerilimin kirli bir gecmisle ve askin heyecanli bir gelecekle yaristigi bu yeni Osman Aysu romanini okumaya baslamadan once tum islerinizi halledin. Cikisa kadar yerinizden kalkamayacaksiniz!
Osman Aysu, 1936'da İstanbul'da doğdu. Üç asırdan beri İstanbul'da yaşayan bir Osmanlı ailesine mensup olan yazar, ilk ve orta öğrenimini bu şehirde tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu.
1994 yılından bu yana kaleme aldığı polisiye ve gerilim romanlarıyla tanınıyor. At Kuyruklu Adam, Cellat, Çöl Akrebi, Şeytanın Maskesi, Güvercin Kayalıkları, Kurt Sığınağı, Lenin'in Mangası, Londra-Moskova Hattı, Sorguç, Yanık Yüz, Miras, Bir Aşk Masalı, Karanlıkta Fısıltılar, Kuşkunun Ötesi, Rapsodi, Nemrut'un Gazabı, Sır Duvarları adlı kitapları vardır.
Osman Aysu'nun Kayıp adlı kitabını okumuş, beğenmemiştim ama yazarı tek bir kitapla değerlendirmek istemediğim için bu kitaba başladım; üzülerek söylüyorum ki yine beğenemedim. Osman Aysu bana hitap eden bir yazar değil, bunu anlamış oldum. Yazarın dili fazlasıyla düz, duygu hissettirme de yetersiz, bazı olaylar fazla hızlı gelişirken bazı olaylar gereksiz yere uzatılıyor, bu da hoşuma gitmiyor.
Yeliz, tatil için İstanbul'a geldiği ve otobüsten indiği ilk anda kaçırılma durumuyla karşı karşıya kalır. Önceden planlandığı belli olan bu olay, o an tesadüfen orada olan Sinan tarafından karmaşıklaşır. Daha sonra da gerçekleşen olaylarla birlikte Sinan, adeta beyaz atlı prens durumundadır.
Yazarın diliyle birlikte konu da hoşuma gitmedi. Arka kapak yazısını okuduğumda biraz daha iddialı bir şeyler beklemiştim: Gerilim ve heyecandan bahsediliyordu çünkü. Kitabın kurgusal olarak değil de, genel olarak konu itibariyle pek bi' mantığı yoktu, bana kalırsa. Bir adam, bir sürü saçma sapan şey yapıyor ve tüm bu şeyler gözardı ediliyor; başka bir adam da gerekli gereksiz bir sürü iyilik yapıyor. Kitapta Yeliz ve ailesi çok sönük kalmıştı. Yeliz karakterini de pek sevemedim açıkcası. Kitabın sonunda olan şey ile, kitabın ortasından sonrasını boşuna okumuşum gibi hissettim. Yine de güzel bitmesinden memnunum.
Kapaktan başka puan verilecek hiçbir yanı yok. Yazım hataları, paragraf ayrılırken yapılan hatalar, eski Türkçe kelime kullanılırken araya sıkıştırılan yabancı kelimeler ve daha bir sürü sebep var okunmaması için. 442 sayfalık kitap ama o kadar tekrar var ki! Konunun toplamı 200 sayfa bile sürmez.50 sayfa atlayıp okunsa bile arada geçenlerin eksikliği hissedilmez. Kısaca vaktiniz değerliyse okumayın, vakit kaybından başka bir şey değil.
Tam bir fiyasko. Dilbilgisi bilmeyen, imla cahili yazar mı olur? Hadi yazar cahil, editör de mi yok bu yayınevinde? Kesme işaretini nerede kullanacağını bilmiyor yazar. Kendisi de mi okumuyor yazdıklarını? Sığ hikaye ve içi boş klişe karakterlerden oluşan kurgu yoksunu bir kitap çıkmış ortaya. Şu kitaba zaman ayırdığım için kendime kızıyorum. Harbiden çıkış yokmuş, anladım.