Atatürk ile Ali Fuat Paşa'nın Harbiye sıralarında başlayan sınıf arkadaşlığı, onları kader arkadaşlığına kadar götürecektir... Milli Mücadele başlayınca Mustafa Kemal'i ilk destekleyen ve İstanbul hükümetine ilk isyan bayrağını açanlar arasında Ali Fuat Paşa gelecektir...
Maziye uzanan yakın dostlukları o kadar sıcak anılarla doludur ki, araya giren kırgınlıklara rağmen hasta yatağında Atatürk'ün yanında görmek istediği kişi gene Ali Fuat Paşa olacaktır... Savarona yatında aralıksız 22 gün gece gündüz beraber olurlar... Dolmabahçe Sarayındaki bu buluşma ise, sanki yıllar öncesinin Salacaklı Ali Fuat'ı ile Selanik'li Mustafa'sını yan yana getirmiştir. Çocukluğa uzanan mazi hasretinin bu duygusal anı, iki eski dostun son veda görüşmesi olacaktır... Zira arkadaşı ölüm döşeğindedir...
Ali Fuat Cebesoy bu küçük eserinde, işte bu büyük dostluğun çocukluk, okul ve genç subaylık yıllarını anlatır... Belki bu eseriyle o da, İstikbale umutla bakılan eski günlerin hasretini gidermiş olmalıdır... Ne Atatürk'e Ali Fuat Paşa kadar yakın bir dost çıkmış, ne de onu bu kadar güzel anlatan bir kitap yazılmıştır...
Cebesoy'un satırlarında arkadaş, dost, öğrenci, subay, evlat olan Mustafa Kemal Atatürk'ü görüyorsunuz. Son derece keskin zekası ve strateji ustası Mustaf Kemal'i zaten biliyoruz. Ancak gençliğine ve geçmişine duyduğu özlem, öğrencilik yıllarındaki alışkanlıkları, tüketim tercihleri, bilgiye duyduğu açlık, fakir bir çocukluğun getirdiği acı hatıralar, arkadaşlarıyla kurduğu samimiyet vs. hepsini düşününce galiba Mustafa Kemal gibi bir dosta sahip olsaydım ne güzel olurdu diye düşünmeden edemedim. Hayatının son aylarında kurduğu hayaller beni hüzne sürükledi. Bir milleti uçurumdan kurtarmış büyük Gazi'nin son derece mütevazi istekleri. Nur içinde yatsın..
Falih Rıfkı Atay’ın Zeytindağı’ndaki edebi dil burada yok. Ama hatıralar kıymetli tabi.
Ali Fuat Cebesoy’un tamamı asker kökenli güçlü ve zengin bir ailesi var. Dedesi 93 Harbi’nde Tuna Orduları Komutanlığı yapmış bir paşa. Babası bir paşa. Tüm erkek kardeşleri subay olarak yetişiyor. Kendisi de sonradan askeri okula giriyor.
Bu aile ve ailenin çevresindeki diğer paşalar, diğer birçok Osmanlı eliti gibi padişahın mutlak yönetimine karşılar ve Avrupa’daki reformları talep ediyorlar.
Atatürk’le karşılaşmasının ardından Cebesoy’un ailesi Atatürk’ü samimiyetle benimsiyor ve bu yakınlıklarını sürdürüyorlar.
Kitabın okuduğum baskısının 138. sayfasında Atatürk’ün Birinci Dünya Savaşı öncesindeki düşüncelerinden bahsetmiş Cebesoy. Bence bu bölüm kitabın en önemli bilgilerini içeriyor.
Önce bir iki detayı netleştirmek lazım:
İmparatorlukta gerçekleştirilen reformlar sürdürülürken padişahın anayasal monarşiden mutlak monarşiye geri dönmesini kabullenemeyen birden çok grup var. Bunların çoğunu eğitimli ve kilit noktadaki insanlar oluşturuyor. Bu gruplardan biri İttihat ve Terakki ekibi. Bir diğeri Atatürk’ün askeri okulda öğrenciyken örgütlemeye çalıştığı Vatan ve Hürriyet grubu.
Atatürk’ün grubu zaman içinde pasif bir hale geliyor, Atatürk’ün kendisi de bir süre sonra İttihat ve Terakki’ye katılmak durumunda kalıyor.
İttihat ve Terakki içindeki insanların anayasal monarşi sonrasına dair farklı fikirleri olduğu için, bu grubun hedefinde ortak ve ana hedef olarak sadece padişahı indirmek var. Mutlak monarşiden anayasal monarşiye geri dönülecek. Sonra? Sonrası yok, planlanmamış.
Atatürk’ün hedefi de padişahı indirmek konusunda İttihat ve Terakki ile aynı. Ama sonrasında farklılaşıyor: Birinci Dünya Savaşı’na girmemeyi, manpower harcamadan elde tutulamayacağı anlaşılan bölgelerden çekilmeyi ve reformlar yaparak imparatorluğu ulusal bir devlet haline getirmeyi planlıyor.
Aldığım diğer notlar:
Gençliğinde 1897 Türk Yunan savaşındaki başarılar esnasında kutlamalardaki “Padişahım çok yaşa” haykırışlarına katılmış. Ama zafere rağmen Rusya baskısı nedeniyle Yunanistan’da ilerlenilmemiş ve mütareke imzalanmış, askeri okuldaki subaylar Yunanistan’ın ele geçirilebileceğini düşündükleri için hayal kırıklığı içerisindelermiş. Bu anlaşma sonrasında “Padişahım çok yaşa” haykırışlarına ilk defa katılmadığını söylemiş.
Mustafa Kemal’in bulunduğu askeri okullardaki birçok isim sonradan önemli kişiler haline gelmiş. Bu insanların ortak özelliği, çok çalışkan olup imparatorluğun askeri stratejisini yönetecek kurmay subaylar arasına katılmaları, daha 18-19 yaşlarında idealist olmaları ve imparatorluğu düzeltmek için okuldayken planlamalar yapmaya başlamaları.
Babası Ali Rıza Efendi Osmanlı ordusunda bir süre bulunmuş. Sonrasında kereste işi yapmış. Ali Rıza Efendi’nin vefatının ardından annesi Ragıp Efendi ile ikinci evliliğini yapınca annesine gücenmiş. Üvey babası ile ilgili olarak sadece kendisine saygılı davrandığını, büyük adam muamelesi yaptığını, nazik ve kibar olduğunu söylemekle yetiniyormuş.
Ali Fuat Cebesoy, Mustafa Kemal Atatürk ile daha okul sıralarından ölene dek hep en yakınında olmuş, yeri gelmiş Atatürk onun hayatini kurtarmış, yeri gelmiş Ittihatçılarin orduya siyaseti karıştırarak zehirlemesine karşı durmuş. Oldukça ilginç anılar. Her satırında Ataturk'un nasıl bir öngörü sahibi deha olduğunu anlıyorsunuz ve insani yönleriyle kanlı canlı bir insan buluyorsunuz.
Ali Fuat Cebesoy kendi hatıralarını ve Atatürk’le askeri okulda geçirdikleri zamandaki hatıralarını harmanlayarak bir hatırat oluşturmuş. Atatürk’ün gençlik yıllarında memleketin seyrine bakışını ve İttihat ve Terakki döneminde nasıl bir pozisyonda bulunduğu kısa ve öz şekilde aktarıyor.