Hiçbir suçun kanıtlanamadığı, adaletin tamamen işlevsiz kaldığı bir dünyada yaşasaydık ne olurdu?
Yapay zekâ atılımıyla birlikte, "deepfake" denilen yöntemle üretilen sahte içerikler, gerçeklerinden ayırt edilemez hale geliyor. Sadece kamera kayıtları değil, hiçbir parmak izi, ses kaydı veya DNA kalıntısı delil olarak sayılamıyor. Artık suçluyu suçsuzdan ayırmak imkânsız.
Sonuç ne mi? Faili meçhul cinayetlerin, yağmaların, gaspların normalleştiği, çetelerin hüküm sürdüğü şehirler… Orman kanunlarının hükmü altına girmiş, çırpınan bir medeniyet…
2028 İstanbul'unun bu ortamında Siber Suçlarla Mücadele Şubesi Başkomiseri Kubilay Arıca, kökü yıllar öncesine uzanan bir suçu çözmeye çalışıyor.
Kaos devriminin fitilini kim veya kimler ateşledi, hedef neydi? Medeniyet eski haline dönebilir mi, yoksa sonsuza kadar her şey değişti mi?
Suçun Altın Devri: Distopik bir yakın gelecek polisiyesi.
İlk kitaplarını geçen eylül ayında yayımlayarak yayın dünyasına merhaba diyen Antares Yayınları’nın okurla buluşturduğu Suçun Altın Devri raflardaki yerini aldı. Roman bilimkurgu, distopya ve polisiyeyi bir araya getirerek çağdaş edebiyatta ciddi bir boşluğa mütevazı bir katkı yapıyor.
Çok da uzak olmayan bir gelecekte, 2028 yılında geçen macera fon olarak kendisine İstanbul’u seçiyor. Suçun, artık en net delillerle bile kanıtlanamadığı bir gerçeklikte; “deepfake” teknolojisinin tüm nimetlerinden yararlanıldığı, karanlık bir eser okuru bekliyor.
Suçun Altın Devri tam da lanse edildiği gibi enfes bir yakın gelecek polisiyesi. Tertemiz ve akıcı anlatımı ile Gökcan bizi daha ilk satırlarında ele geçiriyor.
Dünyanın içinde bulunduğu ve suçun bugün olduğundan çok daha fazla artarak yükselmesine neden olan yakın bir gelecekte, bu durumun bir yan etkisi olarak çöküşe geçen Komiser Kubilay'ın psikolojisine ortak oluyoruz.
Komiser Kubilay'ı severek ve ilgiyle takip ettiğimi söyleyebilirim. Olayın bir yakasını kitabı okurken, kendi kendime çözebilsem de diğer yakası gayet sürpriz oldu. Oysaki Gökcan her başarılı polisiye yazarı gibi tüm ipuçlarını okur için, çok çok önceden ortaya serpiştirmişti.
Bir yazar ve arkadaş olarak benim kendisine sadece tek bir tavsiyem olacak: Bu tür (iç içe geçmiş distopya ve polisiye) ve dünya ile yola devam etmesi. Yakın geleceğin İstanbul'una o kadar incelikle ışık tutmuş ki okuru, bu dönemde geçen daha nice polisiyeler okumak için heveslendiriyor.
Hikaye gayet güzel ama kitap çok kısa, başlamasıyla bitmesi bir oluyor. Karakterler o kadar derinliksiz ki hiçbiriyle özdeşleşmek mümkün olmuyor. Deepfake ve transhuman gibi konulara ilginiz varsa romanı biraz yüzeysel bulabilirsiniz ama konuya yabancı olanlar için yeni bir kapı aralayabilir. Keşke roman yerine çizgi roman olsaymış, zira okurken kare kare canlandı gözümde :) Yine de keyifle okudum, yazarın yarattığı dünyayı da oldukça ilginç buldum. Gökcan Şahin’in bir sonraki romanını merakla bekliyor, daha detaylı ve okuma zevkine doyuracak bir iş olmasını umuyorum.
“Suçun Altın Devri” bilimkurgu, fantazya ve polisiye türündeki öykü seçkilerinde adını duyuran Gökcan Şahin'in yayınlanan ilk romanı. Kısaca tanımlamamız gerekirse, bir solukta okunan çarpıcı bir yakın gelecek polisiyesi diyebiliriz. Gelişen deepfake teknolojisi sebebiyle suçluların tespitinin imkansızlaştığı distopik bir Türkiye'de geçen romanda, Başkomiser Kubilay Arıca suçun altın devrini başlatanların peşine düşüyor. Suçun Altın Devri’ni, kitap okumayı seven istisnasız herkese tavsiye ederim. Elinizden bırakamayacaksınız!
Başlayıp elimden düşüremediğim, heyecanla, merakla okuduğum bir kitap oldu. Hem polisiye hem bilimkurgu çok güzel harmanlanmış, tempo hiç düşmüyor. Yeni kitapları okumak için sabırsızlanıyorum, tebrikler Gökcan Şahin 👏🏻👏🏻👏🏻
Hem bilimkurgunun hem de polisiyenin hakkını verebilmiş bir novella, "Suçun Altın Devri". Tempolu, odağını kaybetmiyor, klişelere bulaşmıyor, yerelliğin hakkını veriyor, daha ne olsun... Biraz aceleci olmak dışında bir sorunu yok: Sanki bir "deadline" a yetişmeye çalışır gibi yazılmış, kendine biraz daha zaman tanısaymış çok daha iyisini çıkartabilirmiş yazar. Ama bu haliyle de gayet iyi... Gökcan Şahin de artık takip edilecek yazarlar listesinde; üretiminin devamını diliyorum.
Hem polisiye severleri hem de bilimkurgu severleri etkileyecek bir konu, kusursuz betimlemeler ve akıcı anlatımla okurken âdeta yaşanıyor. Geleceğin distopik İstanbul’unda geçse de, geleceği hayal eden ve İstanbul seven okurlar için karamsarlıktan öte ufuk açıcı bir hikaye. İçten bir şekilde tavsiye ederim. Hatta mini dizi formatında izleyiciyle buluşsa heyecanla izlerim.